Tanrıya inanmamak/inanamamak kötülükle eş değer mi? neden?

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Serbest Kürsü kategorisinde Pyramos tarafından oluşturulan Tanrıya inanmamak\/inanamamak kötülükle eş değer mi? neden? başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 7,869 kez görüntülenmiş, 53 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Serbest Kürsü
Konu Başlığı Tanrıya inanmamak\/inanamamak kötülükle eş değer mi? neden?
Konbuyu başlatan Pyramos
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan UpBot
P

Pyramos

Ziyaretçi
hemen hemen Tüm dinlerde Tanrının varlığını kabul etmemek cezayı hak eden bir suç/günah/isyan ..kötülük yapan cezalandırılırken ..kötülük yapmadığı yada kötülükleri iyiliklerinden az olan biri neden sadece Tanrıya inanmadığı yada inanmak isteyipte inanamadığı için cezalandırılıyor?

bunu felsefi anlamda soruyorum elbet ama İnançsal anlamdada cevapları bekliyorum/öğrenmek istiyorum..saygı ve sevgilerimle.
 

Gece Demir

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
15 Kas 2011
Mesajlar
4
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
Aslında cevap sınırları geniş bir soru bu. İnsanlığın var olduğundan bu yana, felsefeye hep kaynak ve merak sundu inanç. Kendi adıma ben inancın, insanların iç huzuruna açılan kapı olduğunu düşünüyorum. Bunun yanında kötü(!) olandan uzaklaşmak için onları frenleyen ve rehberlik sağlayan ruhani farkındalık.

Azazil... Yani şeytan, diğer adıyla düşmüş melek. Tanrının sevgili bir kulu, aynı zamanda meleği idi. Üstelik Tanrı aşkı diğer meleklerden çok daha yüceydi. Tanrı insanı yarattı. Çamurdan... ve sonra, ateşten yaratmış olduğu meleklere insana secde etmesini
emretti. Tüm melekler secdeye durdular. Biri hariç. Şeytan; "Sen onları çamurdan yarattın, beni ise ateşten. Ben onlardan daha üstünüm. Sen dururken, senin yarattığına secde etmem." demiştir. Bunun üzerine cennetten kovulmuştur. Kovulurken de bir istekte bulunmuştur tanrıdan... "İzin ver, bu insanları senin yolundan çıkarmak için uğraşayım." der. Tanrı da bu isteğini kabul eder. Onu yeryüzüne yollar.

Şeytan hep "kötü" olanla, yoldan çıkaranla, inançsızlarla aynı kefeye konulsa da, aslında inançlı, aşık ve onurludur. Tanrı ona yeryüzünde hakimiyet kurmak için fırsat dahi vermiştir. Bu hakimiyeti insanları Tanrı yolundan çıkarmaya çalışması adına vermiştir.

Fakat vicdan ve ahlak polisliği yapan inanç, bu muhakemeyi sadece kendine saygısıyla ve içsel tatmin elde etmek yapan bir diğerinin inancıyla kıyaslandığında, biraz anlamsızlaşıyor gibi. Örneğin, cennet gibi bir ödül karşılığında ya da cezalandırılıp canı yanacağı korkusuyla "iyi" kalanla; sadece ruhunun yansımasıyle "iyi" kalmaya çalışanın samimiyeti birbirinden farklıdır. Bir ateistin fakirlere yardım etmesi, doğayı korumaya çalışması; bir inanç sahibinin zekat vermesi ya da sevap diye ağaç dikmesinden daha samimi değil midir? Birine haksızlık yaptığını anladığında, kendini suçlu hissedip geri adım atması bir ateistin; cehennemde yanarım kul hakkını alırsam mantığıyla kendini cezbeden kötülükten korkup gizlenen müminden daha kötü olduğunu iddaa edebilir miyiz?

Bir ikinci muamma, daha doğrusu beyin kıvrımlarımızı sızlatan soru... "İyi" ve "Kötü" kavramları.

İyi nedir? Kötü nedir? Kime göre iyi? Kime göre kötü? Bir şey ya da bir tin, bir can ya da bir fikir; salt iyi ya da salt kötü olabilir mi? Yoksa iyilik ve kötülük değişken ve birbiriyle içiçe kavramlar mıdır?

Kimse iyi ya da kötü değildir. Herkes iyi ve kötüdür.

"İyi olmak kolaydır, zor olan adil olmaktır." Victor Hugo
 
P

Pyramos

Ziyaretçi
teşekkürler üstadım.. iyilik / kötülük kavramları içerigi açıldığında gerçekten bir karmaşa oluyor..ben bunu kendimce şöyle belirliyorum..iyiliğin yada kötülüğün ne olduğuna insanlar karar veremez, bunu ancak Tanrı belirler ve insanlar bunu değiştremez..çünkü görünen o ki zamana/mekana/duruma göre hem fikir olamıyorlar zaten..

ayrıca İnsandan yola çıkıldığında tüm kavramlar biraz karışabiliyor sanırım..örnegin yazınızda geçen Şeytan/samimiyet/adalet kavramlarına bakış açınızın yansımaları bile insanına göre değişkenlik gösterecektir.. o zaman bazı konularda bir otoriteye ihtiyacımız var mı? iyilik /kötülük ayrımında bunu Tanrı belirler dememin sebebini biraz daha açmış oldum böylece..
 

glsezinrs

Kahin
Yeni Üye
Katılım
12 Ara 2010
Mesajlar
1,358
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
hemen hemen Tüm dinlerde Tanrının varlığını kabul etmemek cezayı hak eden bir suç/günah/isyan ..kötülük yapan cezalandırılırken ..kötülük yapmadığı yada kötülükleri iyiliklerinden az olan biri neden sadece Tanrıya inanmadığı yada inanmak isteyipte inanamadığı için cezalandırılıyor?

bunu felsefi anlamda soruyorum elbet ama İnançsal anlamdada cevapları bekliyorum/öğrenmek istiyorum..saygı ve sevgilerimle.

Felsefi yanıtlar zaten verilecek, bunların siyasal, ekonomik, psikolojik analizleri yapılacaktır..Ya da bunları yapanlar yanıtlarını vermişlerdir kendi kendilerine..Ben, inanç daha doğrusu İslamiyet açısından yanıtlamaya çalışayım..(Konuyu dağıtmamak için diğer inanç /öğretilere değinmeyeceğim)Bağlı olduğu dini/inancı ciddiye alıp anlamaya çalışanlar -müslüman olanlar -(Burada tek referans Kur'an-ı Kerim'dir bana göre) şunu bilirler ki; Kur'an, hiç kimseyi din-li, din-dar, hele hele müslüman yapmak/zorlamak gibi bir misyona sahip değildir..O, "apaçık bir öğüt/davet" tir ve defalarca ayetlerde vurgulanmıştır..İnsanların ;başkalarının inançlarına dair övgü/yergi vs..yani hüküm vermelerinin de apaçık bir "şirk" olduğu defalarca vurgulanmıştır.. İslam adına kendince durumdan vazife çıkaranlar ya da öylesi işlerine gelenleri yargılamak da bana düşmez, sadece bunun İslamiyetle bir ilgisi-ilişkisi olmadığını söyleyebilirim.Kaynak Kur'an-ı Kerim'dir, merak edenler açıp okuyabilirler.Onun dışındaki uygulamaları zaten inanç (islam inancı) bağlamında ele alamadığımdan, benden nacizane katkı bu kadar..
 
P

Pyramos

Ziyaretçi
teşekkürler üstadım.. bu konuyu Diyanete sordum..cevabı gelince paylaşacağım.. şöle yazdım;

Allaha ve İslama inancı olmayan yada Allahın varlığı yokluğu bilinemez diyen biri... yaşantısında Allahın /islamın kanunlarına göre sevapları günahlarından fazla olsa bile bu kişi sadece Allaha ve İslama inanmadığı için sorgusuz sualsiz Cehennememi gidecektir? yaşam şeklinin din kuralları ve genel insani /ahlaki Kurallara göre sevap, iyi ,faydalı olmasının hiç bir önemi yok mudur? ve neden? ... neden? kısmını ayrıntılı cevaplaya bilirseniz yada konu ile ilgili ayrıntılı bir kaynak verirseniz sevinirim.. sevgilerimle..
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
hemen hemen Tüm dinlerde Tanrının varlığını kabul etmemek cezayı hak eden bir suç/günah/isyan ..kötülük yapan cezalandırılırken ..kötülük yapmadığı yada kötülükleri iyiliklerinden az olan biri neden sadece Tanrıya inanmadığı yada inanmak isteyipte inanamadığı için cezalandırılıyor?

bunu felsefi anlamda soruyorum elbet ama İnançsal anlamdada cevapları bekliyorum/öğrenmek istiyorum..saygı ve sevgilerimle.

Cezalandiran kim venerede nasil cezalandiriyor?
 

Beril

Üye
Yeni Üye
Katılım
12 Eyl 2011
Mesajlar
210
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
Slm

hemen hemen Tüm dinlerde Tanrının varlığını kabul etmemek cezayı hak eden bir suç/günah/isyan ..kötülük yapan cezalandırılırken ..kötülük yapmadığı yada kötülükleri iyiliklerinden az olan biri neden sadece Tanrıya inanmadığı yada inanmak isteyipte inanamadığı için cezalandırılıyor?

bunu felsefi anlamda soruyorum elbet ama İnançsal anlamdada cevapları bekliyorum/öğrenmek istiyorum..saygı ve sevgilerimle.

Sn Donkişot
Günahın-sevabın ,iyinin-kötünün ne olduğunu gören ve bilen O 'dur.Bana ,sana ve bir diğerine çirkin ayıp gibi görünen şey Allah 'u Telaya giden bir yol olup olmadığına hangi otorite hangi erk karar verebilir ki O Yüceler yücesinden başka...O senin olup-olmadığına bakar.O'nun için Yaşamda Hatalar Ancak Düzeltmek İçin Vardır(Sümbül Efendi Hz)Asıl olan yüreğimizin niyeti ve tercihleridir, seçimlerimiziO'nu esas alarak yaşıyor ve yaşantılayabiliyorsak an yüreğimizden geçen şiir gibidir. İşin ibadet boyutuna değinmek istemiyorum sadece yüreğimin inançsal bağlamda hayat yolunda naçizane keşifleridir paylaşmaya çalıştığım ,.İnanç; örselenmemiş ,kirlenmemiş en safiyane en çocuk hissimizdir.İnancımız ruhumuzun kanatlarıdır ve o her türlü dinsel öğretilerden ibadet şekillerinden ,tabu ve gelenklerden beridir.Merak onun itici gücü...Değil midir ki merak etmeyen ,sorgulamayan çocuk gözlerinden yoksun kalmış ,alışagelmişliklerin kölesi haline gelmiştir.Karanlık gece gibi çöker üzerine...Bağırsa sesine ses veren olmaz...İşte tükeniştir adı bunun adı...Kirlenir çocuk gözlerimiz.Soramaz ,sorduklarına cevap bulamaz .Yalnızdır insan ,yalnızdır çünkü karanlıktadır.Çözüm acaba kendini bir sınıfa ait 'liğe adamak mıdır?Bunu yapmak istiyorsanız buyrun yapın .Kimse size engel değil;mühim olan şey ,vicdan aynasında kendinizi nasıl gördüğünüzdür ruhunuzu tüm çıplaklığıyla.. .Çünkü orada hakim de sizsiniz suçlu da ...Çünkü orada günahkarda sizsiniz başlara tac edilecek olan da siz...Velhasıl Cennetinize karar veren de siz; cehenneminize de ...Kendiniz buna kadirsiniz!Kendini kategorize eden erk'ler daima olacaktır.
Bu güzergahta kendiniz olmayı tercih ettiğiniz konumu yaşıyorsunuz ..İnanın bana bu gerçek hepimiz için geçerlidir.Bu gerçekliği gördüğünüz de orada ne ne öfke kalır; ne sıkıntı.Diner sızılar,
.Biz müslümanların rehberi Kur_an 'ı Kerim'dir.Kur-an daki anlatım biçimi benim eskisi kadar zoruma gitmiyor açıkçası çünkü insani ilişkiler ,hayat ,yaşanmışlıklar Kur 'an 'da mü'min'e yol göstermek istemesi - bir şekilde onu korumaya tabi tutması ,sakındırmaya çalışması-yadırganmayacak olduğunduğunu ifade etmiştir sanırım.
Size dostça tavsiyem sorgulamayı bırakmamanız ve bunun ayıp -yasak bir yanı olmadığıdır; inanın ;çünkü Allah 'u Teala yalandan ve gösterişten hoşlanmaz.İmanın ölçüsü değildir sarık cübbe...O iman ki arar durur ,sorgular ,acı çeker ;meşakkattir bunun adı .
Biraz daha ileri gidip bu dini vaazımı Sevgili Nazım'ın dizeleriyle sonlandırmak istiyorum :)
Tahir olmak ta ayıp değil
Zühre olmak ta
Hatta sevda yüzünden ölmek ayıp değil,
Bütün iş Tahir ile Zühre olmakta,
Yani yürekte ,yürekteee.
Mesela bir barikatta dövüşerek
Mesela kuzey kutbunu keşfe giderken
Mesela denerken damarlarında
Bir serumu ölmek ayıp olur mu?
Tahir olmak ta ayıp ta değil
Zühre olmak ta
Hatta sevda yüzünde ölmek ayıp değil
...........

İnşallah sorularınıza cevap bulabilirsiniz dileklerimle
 

fides

Kahin
Yeni Üye
Katılım
15 Şub 2008
Mesajlar
1,694
Tepkime puanı
5
Puanları
38
teşekkürler üstadım.. bu konuyu Diyanete sordum..cevabı gelince paylaşacağım.. şöle yazdım;

Allaha ve İslama inancı olmayan yada Allahın varlığı yokluğu bilinemez diyen biri... yaşantısında Allahın /islamın kanunlarına göre sevapları günahlarından fazla olsa bile bu kişi sadece Allaha ve İslama inanmadığı için sorgusuz sualsiz Cehennememi gidecektir? yaşam şeklinin din kuralları ve genel insani /ahlaki Kurallara göre sevap, iyi ,faydalı olmasının hiç bir önemi yok mudur? ve neden? ... neden? kısmını ayrıntılı cevaplaya bilirseniz yada konu ile ilgili ayrıntılı bir kaynak verirseniz sevinirim.. sevgilerimle..

Bu soru herkesin her zaman dile getirdiği bir soru. Lisedeyken din dersinde hocam sorduğun soruyu tekrar edip : "herkes böyle soruyor yok iyiymiş cartmış curtmuş Allah'ı inkar ediyorlar bunlar direk cehennemlik" demişti."İyilik,kalp güzelliği falan işe yaramaz,Allah bir tek onu inkar edenleri affetmez." demişti yanılmıyorsam.
Bu cevabı verenler kendilerini Allah'a şıh koşmuş olmuyorlar mı?
 

glsezinrs

Kahin
Yeni Üye
Katılım
12 Ara 2010
Mesajlar
1,358
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
Saygıdeğer paylaşımcılar..Eğer bu sorunun yanıtını İslam inancı açısından samimi olarak aramakta iseniz neden Kur'an'dan başka kaynak arıyorsunuz?Diyanete sorma ihtiyacını okur-yazar olmayanlara bıraksak?
 
P

Pyramos

Ziyaretçi
Saygıdeğer paylaşımcılar..Eğer bu sorunun yanıtını İslam inancı açısından samimi olarak aramakta iseniz neden Kur'an'dan başka kaynak arıyorsunuz?Diyanete sorma ihtiyacını okur-yazar olmayanlara bıraksak?

üstadım öncelikle haklısınız..ama biraz sert geldi bu yorumunuz yüzüm kızardı.. Diyanete sorma sebebim temelde çeşitlilikti...yoksa sistemin/devletin/güç odaklarından v.s birinin görüşünü okur yazarlığa asla değişmem....ayrıca konu ile ilgili yanlış hatırmıyorsam endenozyada toplanan İslam yüksek konseyi kararı vardı..onlarda En sonunda herkesin Cehennemden çıkacağını ancak sadece Allah'a inanmayanların durumunun şüpheli oldunu,bilemediklerini..söylemişlerdi/kararlaştırmışlardı..

açıklamasız Diyanete sordum diye fırçayı hakettim ama okur yazarlık biraz ağır geldi :( ama Din bilgimi şöle bi düşününce sanırım onuda hakettim:(

Bu soru herkesin her zaman dile getirdiği bir soru. Lisedeyken din dersinde hocam sorduğun soruyu tekrar edip : "herkes böyle soruyor yok iyiymiş cartmış curtmuş Allah'ı inkar ediyorlar bunlar direk cehennemlik" demişti."İyilik,kalp güzelliği falan işe yaramaz,Allah bir tek onu inkar edenleri affetmez." demişti yanılmıyorsam.
Bu cevabı verenler kendilerini Allah'a şıh koşmuş olmuyorlar mı?

Allah adına Allahtan onay almadan karar verenler küfre girer..(yorumum kendi din bilgim sınırındadır onaydan kasıt genel din kuralları bütünüdür)

İnşallah sorularınıza cevap bulabilirsiniz dileklerimle

çok teşekkür ederim..kısaca anlamadan inanmanın gerçek inanç olmadığını düşünüyorum kendimce..ana hedefim budur..yazınız çok iyi geldi teşekkürler..

Cezalandiran kim venerede nasil cezalandiriyor?

ve neden cezalandırıyor? işte üstadım öğrenmek istediğim çok şey var ama ama işte ya tembelim yada hayat şartlarım böyle..sorunuzu anladım ama cevabını size göre veremeyeceğimden olsa gerek bu yolu seçtim:)
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
ve neden cezalandırıyor? işte üstadım öğrenmek istediğim çok şey var ama ama işte ya tembelim yada hayat şartlarım böyle..sorunuzu anladım ama cevabını size göre veremeyeceğimden olsa gerek bu yolu seçtim:)

Sen simdi bu sorunun, nedenini de ekleyerek cevabini mi istiyorsun. Istersen once bir sen kendince bir cevap ver. Belki ordan bir yanit ve hatta konuyu daha detaylandiracak baska sorular da cikabilir.

Istersen en temel soruya donelim. Ceza sence nedir ve kim/ neden ceza verir? Ayrica bir kisiyi ceza vermek ile uyarmanin kisiye sagladigi nedir?
 

Gece Demir

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
15 Kas 2011
Mesajlar
4
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
Bilin bakalım, O kim?

Şimdi sizinle ufak bir beyin fırtınası yaratalım istiyorum.

Hazırsanız, başlayalım. Aşağıda hepimizin bildiği bir varlığa ait özellikler sıralayacağım:

O KİMDİR?

-O, yasaklayıcılığı değil, affediciliği temsil eder.
-O, ikiyüzlülüğü ve hilekarlığı değil, bilgeliği temsil eder.
-O, nankörler için boşuna harcanmış sevgiyi değil, hak edene gösterilen şefkati temsil eder.
-O, boş hayallerin değil, asıl gerçekliğin temsilcisidir.
-O, kilisenin şimdiye dek sahip olduğu en iyi arkadaşıdır.

O'NUN İLKELERİ NELERDİR?

-Küçük çocuklara zarar vermeyin.
-Vahşi hayvanlara zarar vermeyin.
-Açık yerlerde yürürken kimseye zarar vermeyin.
-Size sorulmadığı sürece fikirlerinizi kimseye söylemeyin.
-İçinde bulunduğunuz sıkıntıları, mutlaka duymak isteyenler dışında kimseye açmayın.
-Bir başkasının evinde misafirseniz ev sahibine saygılı olun.
-Problemi çözüp birinin derdine çare olmak gibi bir mesuliyetin haricinde, sizle ilgisi olmayan hiçbir işe burnunuzu sokmayın.
-Sizinle alakası olmayan hiçbir şeyden şikayette bulunmayın.

Tüm bu sıralananlar kutsal bir kitaptan alınan, Ona inananların rehber edindikleri, benimsedikleri çıkarımlardır.
Okuduysanız, yazılanların mantık dahilinde, iyilik öğütleyen, kötülükten kaçınmayı tembihleyen ilkeler olduğunu, bahsedilen varlığın da 'iyi' olduğu kanaatine varmanız muhtemeldir.

Peki O kimdir?

O, şeytandır. Tüm bu özellik ve ilkeler de Lavey'e ait Satanic Bible (Şeytan'ın incili) dan alıntıdır. Yani satanistlerin kutsal saydığı şeytana ait özelliklerdir bunlar. Sayılan ilkeler de satanizme ait ilkelerdir.


Şeytan, tanrıya inanır. Ona inananlar da tüm bu yukarıdakileri benimserler.


İyi ve kötünün tanımı işte bu kadar karışıktır ve bence inançla ilgisi yoktur
 
P

Pyramos

Ziyaretçi
Sen simdi bu sorunun, nedenini de ekleyerek cevabini mi istiyorsun. Istersen once bir sen kendince bir cevap ver. Belki ordan bir yanit ve hatta konuyu daha detaylandiracak baska sorular da cikabilir.

Istersen en temel soruya donelim. Ceza sence nedir ve kim/ neden ceza verir? Ayrica bir kisiyi ceza vermek ile uyarmanin kisiye sagladigi nedir?

Üstadım; dinle ilgili yasak/farz/sevap/ögüt /bilgi/ vs. kısaca Tanrı ve din kurallarının bütününün bir insanın sahip olduğu kısaca kişisel ''anlayış/düşünce/biliş/'' diyebileceğim sistemlere %100 uygunluğu yada genel uygunluğu mümkün mü? Tanrı ne söylerse söylesin, nasıl söylerse söylesin insanın zihinsel yapısının yaratılış yada varoluşunu işleyişi düşünülünce , bunların ''her bireyce'' direkt alımı,anlayışı ve kabulü mümkün mü? Tanrı bunu istese idi eğer bizi böyle yaratır mıydı? ...kısaca yönünü ve hedefini kaybeden sorgulamalar bizi kaybolmaya götürmez mi? sorularınıza karşı sorular sordum..benim kavramlarla ilgili soruma sizde sorgulamanın yön ve hedefine benzer bir yanıt vermiştiniz...haklıydınızda....belki konu ayrı ama sadece sorgulama ve bunlara kendi aklım ve bilgim/anlayışım dahilinde vereceğim cevaplarla belirli bir yerden sonra kayboluruz bence üstad..

Peki bende size şöle soruyorum; İnsanı/dünyayı olan biteni ile varolduğu gibi gözlemleyince; Caydırıcılık için Cezadan başka bir alternatif önerebilir misiniz? (bu soruyuda temelde kendi görüşümü algılamanızı güçlendirmek için sordum üstadım direkt cevap bekleyen sorular değil bunlar, bu algı olayını,aktarıma özen göstermeye önem vermeyide sizden kaptım biraz:)

Tüm bu sıralananlar kutsal bir kitaptan alınan, Ona inananların rehber edindikleri, benimsedikleri çıkarımlardır.
Okuduysanız, yazılanların mantık dahilinde, iyilik öğütleyen, kötülükten kaçınmayı tembihleyen ilkeler olduğunu, bahsedilen varlığın da 'iyi' olduğu kanaatine varmanız muhtemeldir.

İyi ve kötünün tanımı işte bu kadar karışıktır ve bence inançla ilgisi yoktur

şüphe uyandıracak, kabul görmeyecek, mantıksal bağlantılar, çelişkiler çok net..ben okurken iyi olduğu kanaatine varmadım hiç..

iyi ve kötüyü karışık, karmaşık çözülemez,değişken v.s bulursak yolumuzu kaybetmez miyiz? vicdan pusuladır derler onun için ne düşünüyorsunuz?
 

Gece Demir

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
15 Kas 2011
Mesajlar
4
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
Öncelikle hangi ilkeyi mantıksız ve çelişkili bulduğunuzu öğrenmek isterim. Kabul görmeyecek olan hangisidir örneğin? Küçük çocuklara zarar vermemek? Ev sahiplerine saygılı olmak? Bunu şahsi merakımdan soruyorum.

Gelelim sorduğunuz soruya. Vicdan pusula mıdır?

Herkesin pusulası vicdanı olmayabilir. Bazılarının pusulası beynidir, bazılarının ruhudur, bazılarının çıkarlarıdır, ihtiyaçlarıdır.
Bence sorgulanması gereken bundan ziyade, bu pusulanın nereyi göstermesini beklediğimizdir ki, siz de 'değişken' derken buna değinmiş oldunuz.

Kuzey'i rehber edinip Batı'ya gitmemiz tembih ediliyorsa bize... Kutsal bir kitabı rehber edinip, onun doğruladığına yönelmektir bu.
Fakat, Batı'nın gitmemiz gereken yer olduğundan nasıl emin olacağız? Olmayacağız... Sadece içimize kabul ettireceğiz, ya da ettiremeyeceğiz. İşte bu da vicdandır.

Vicdanım Batı'nın doğru yön olmadığını söylüyor ise ve ben Doğu'ya yöneliyorsam Kuzey'i gösteren pusulanın huzurunda 'günahkar' oluyorum. Fakat, ya 'Doğu'ya' giderek iyi bir şey yapıyorsam?
 
P

Pyramos

Ziyaretçi
Öncelikle hangi ilkeyi mantıksız ve çelişkili bulduğunuzu öğrenmek isterim. Kabul görmeyecek olan hangisidir örneğin? Küçük çocuklara zarar vermemek? Ev sahiplerine saygılı olmak? Bunu şahsi merakımdan soruyorum.

Gelelim sorduğunuz soruya. Vicdan pusula mıdır?

Herkesin pusulası vicdanı olmayabilir. Bazılarının pusulası beynidir, bazılarının ruhudur, bazılarının çıkarlarıdır, ihtiyaçlarıdır.
Bence sorgulanması gereken bundan ziyade, bu pusulanın nereyi göstermesini beklediğimizdir ki, siz de 'değişken' derken buna değinmiş oldunuz.

Kuzey'i rehber edinip Batı'ya gitmemiz tembih ediliyorsa bize... Kutsal bir kitabı rehber edinip, onun doğruladığına yönelmektir bu.
Fakat, Batı'nın gitmemiz gereken yer olduğundan nasıl emin olacağız? Olmayacağız... Sadece içimize kabul ettireceğiz, ya da ettiremeyeceğiz. İşte bu da vicdandır.

Vicdanım Batı'nın doğru yön olmadığını söylüyor ise ve ben Doğu'ya yöneliyorsam Kuzey'i gösteren pusulanın huzurunda 'günahkar' oluyorum. Fakat, ya 'Doğu'ya' giderek iyi bir şey yapıyorsam?

.O, yasaklayıcılığı değil, affediciliği temsil eder... yasaklamıyorsa neyin affını temsil ediyor?

...Küçük çocuklara zarar vermeyin...yasakladı işte..(koşulsuz ) bir affedicilik temsili varsa..çelişti bana göre..

...Size sorulmadığı sürece fikirlerinizi kimseye söylemeyin.... direkt mantıksız geldi..insan devrederek,paylaşarak gelişmezmi? sosyalleşmez mi?..az sonrada ...Problemi çözüp birinin derdine çare olmak...fikirleri paylaşmadan nasıl problemlere çare olacağız? birinin sormasını beklemek neden? ya kimse farketmezse? derdini açma yasağı neden?

v.b ..bu soruları çoğaltabilrim ama ilk algıladığım bunlardı... ( derin bakış açısı ve içerik yükleyerekte bu çelişkileri yok edebilirim..ama bunun için ESAS TEMELİ anlamam/inanmam gerek..sizin bu paylaşımınıza ilk bakışta bunu yapmadığımı dip not olarak belirteyim)

...........


........Fakat, Batı'nın gitmemiz gereken yer olduğundan nasıl emin olacağız? Olmayacağız... Sadece içimize kabul ettireceğiz, ya da ettiremeyeceğiz. İşte bu da vicdandır....

Fakat, ya 'Doğu'ya' giderek iyi bir şey yapıyorsam?....

işte bu bence ana soru..Emin olmak/ iyi birşey yapıyorsam.....

bunların bir(tek) cevabı yok üstadım...''gerçek iyi,doğru'' nun ne olduğuna kim karar verecek? yada gerçek iyi,doğru diye bişi var mı?

her insanın kendi iyisini,doğrusunu belirlemesi..otomatikman Tanrının ve Tüm dinlerin reddi ile sonuçlanır..

peki asıl iyi,doğru gerçek ne? sanırım tüm mesele bu.. felsefede bunun için var olmalı:)

teşekkürler üstadım.. bu konuyu Diyanete sordum..cevabı gelince paylaşacağım.. şöle yazdım;

Allaha ve İslama inancı olmayan yada Allahın varlığı yokluğu bilinemez diyen biri... yaşantısında Allahın /islamın kanunlarına göre sevapları günahlarından fazla olsa bile bu kişi sadece Allaha ve İslama inanmadığı için sorgusuz sualsiz Cehennememi gidecektir? yaşam şeklinin din kuralları ve genel insani /ahlaki Kurallara göre sevap, iyi ,faydalı olmasının hiç bir önemi yok mudur? ve neden? ... neden? kısmını ayrıntılı cevaplaya bilirseniz yada konu ile ilgili ayrıntılı bir kaynak verirseniz sevinirim.. sevgilerimle..

cevap geldi..ama Neden? sorusuna ayrıntılı cevap verilmemiş..vazife zihniyeti ile cevaplanmış desem yanlış olmaz sanırım.. bu sebeble cevabı yayınlamaktan vazgeçtigimi ilginize arz ederim..
 

Nietzsche

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
8 Eyl 2009
Mesajlar
54
Tepkime puanı
0
Puanları
6
Yaş
44
Başlangıçta iyilik ve kötülük tanımı yapılmış bu tanımlar ahlak ile doğrudan irintilidir. Ahlak toplumdan topluma kültürden kültüre değişiklik gösterebilir. Bir ateistin yoksula yardım etmesi onun inançsız olması ile bağlantılı olmadığı gibi bir inançlının yoksula yardım etmesi de onun inançlı olmasına bağlı değildir. Fakat zekat örneğiniz dinin gereğidir ve inançla bağlantılıdır. Bu yüzden daha samimi olan eylemi karşılaştırırken verdiğiniz örneklerin de iki taraf için aynı değerde olması gerekmektedir. Ayrıca kimse kimsenin içini yani niyetini bilemez. Cehenneme gideceğim nede olsa diye yaşayan olmadığı gibi cennete gideceğim nede olsa diye yaşayanda yoktur. Bu bağlamda ateistin gideceğim yer yok o halde yaşamayayım demediği gibi.

Ayrıca bir arkadaşımız sürekli öğrenmek istiyorsanız kuranı açın okuyun birilerine sormanıza gerek yok demiş. Din kuran okumakla öğrenilmez. Kuranı anlamak yorumlamak farklı bir durumdur. Bu hususta bilgi sahibi olan insanlara başvurmak faydalıdır.
 

glsezinrs

Kahin
Yeni Üye
Katılım
12 Ara 2010
Mesajlar
1,358
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
Ayrıca bir arkadaşımız sürekli öğrenmek istiyorsanız kuranı açın okuyun birilerine sormanıza gerek yok demiş. Din kuran okumakla öğrenilmez. Kuranı anlamak yorumlamak farklı bir durumdur. Bu hususta bilgi sahibi olan insanlara başvurmak faydalıdır.

Beni kastediyorsunuz..Din, kendi kutsal kitabını okumakla öğrenilir..Bu kitabı açıp roman gibi okuyun demiyorum elbette..Bir defa, Kuran'ın indirildiği dönemin tarihi, ekonomik,siyasal, coğrafi, kültürel şartlarını öğrenmeden bu olmaz..Bu diyalektiğe de aykırıdır zaten..O zaman, bu bilgilenme; süreç gerektiren çok yönlü bir birikim çabasını da gerektirecektir doğal olarak.. Hazır reçete isteyenlere, "bir bilen" arayanlara veya "ulemaya danışalım" diyenlere göre hiç değildir..Dünya tarihinden , insan düşüncesinin gelişiminden kopuk din olmaz..Olursa da dogma olur ve sürekli savaş ve katliam üretir.Konu ile ilgili ilahiyatçılar ve din felsefecileri elbette en azından literatür takibi/izlenecek yol haritası konusunda yardımcı/yönlendirici olabilirler ve bu faydalı ve verimli bir bilgilenmeyi de sağlar..Ama gerçekten bilgi sahibi olmak isteyen kimse ,oturduğu yerden emek sarfetmeden doyurucu bir sonuca ulaşamaz.Tıpkı bir dili, bir felsefe ekolünü, tarihi öğrenirken izlenen yolun aynısı olacaktır bu çaba..Ama "cevaz" almak yeterlidir diyenlerin de kendi bileceği iştir.. Yorumlamaya gelince; bunun içinde İslami yelpazedeki farklı fikir akımlarını, yolları gözden geçirmekte fayda var..Ama şunu unutmamak gerekir ki; Kuranı Kerim yorumlarından ziyade, özde anlatılmak istenen önemlidir ve bunu ortalama bir insan da anlayabilir..Nitekim, bu kitap "anlaşılsın" diye vardır hedef kitlesi ille de entellektüeller değildir..
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Üstadım; dinle ilgili yasak/farz/sevap/ögüt /bilgi/ vs. kısaca Tanrı ve din kurallarının bütününün bir insanın sahip olduğu kısaca kişisel ''anlayış/düşünce/biliş/'' diyebileceğim sistemlere %100 uygunluğu yada genel uygunluğu mümkün mü? Tanrı ne söylerse söylesin, nasıl söylerse söylesin insanın zihinsel yapısının yaratılış yada varoluşunu işleyişi düşünülünce , bunların ''her bireyce'' direkt alımı,anlayışı ve kabulü mümkün mü? Tanrı bunu istese idi eğer bizi böyle yaratır mıydı? ...kısaca yönünü ve hedefini kaybeden sorgulamalar bizi kaybolmaya götürmez mi? sorularınıza karşı sorular sordum..benim kavramlarla ilgili soruma sizde sorgulamanın yön ve hedefine benzer bir yanıt vermiştiniz...haklıydınızda....belki konu ayrı ama sadece sorgulama ve bunlara kendi aklım ve bilgim/anlayışım dahilinde vereceğim cevaplarla belirli bir yerden sonra kayboluruz bence üstad..

Hayir degil, hayir degil. Cunku her birey kendi numenal duzeyinin algi ve bilgi temelinde konulari degerlendirir. Yalniz buradaki onemli sorun, bu degerlendirmenin yapilip yapilmadigidir. Cunku toplumumuzda bilhassa dini temeldeki dogumdan itibaren verilenler verildigi gibi ya harfiyen uygulanir, ya da kisinin kendince degistirilip uygulanir, ya da karsi cikilir. Bunlarin hic biri degerlerin sorgulamasi ve/veya degerlendirilmesi degil; sadece verilenlerin uygulanip uygulanmayacagi ile kisitlidir. Genelde ister uygulansin, ister uygulanmasin; kisice uygulananin ne oldugu algilanmaz ve bilinmez. Sadece verildigi gibi kabul ya da red gorur.

Kaybolma tehlikesi, nihilizmin yukumsuzluk ve bireyci akilciliginin "canavarligi" ya da "kuzulugu" tehlikesidir. Eger bir kisi verilen her tuirlu etik degerin, verinin ve tabunun bilincine varmadan ve algilamadan ve de bilgisine ermeden bir karsitliga yonelirse, bu kisiyi bosluga, amacsizliga v.s. dusurur. Kisinin bu duruma dusmesi psikolojik bir bozukluktur ve kisi nerede ne yapacagini, nasil davranacagini v.s. bilemez. Ya tamamen bananeci ya da bireyci bir ideolojik inanc cikisina yonelir (varolusculuk ve her turlu fenomenden tanrilik umma) bunu meditasyon v.s. gibi dogayla bulusma v.s. gibi nedenlerle yapar, ya da tamamen bireyci akilcilik ile kendi cikar ve yarari icin herseyi ve her kimseyi kullanmayi, harcamayi kendine mubah sayar.

Toplumumuzda bireyin bilincsiz yetisme duzeni henuz baslatilmadigindan bu tehlikeler henuz toplumumuza pek yansimamaktadir. Yalniz, caresizlikler ve intiharlar ya da baska larina zarar vermek, rastlanan olaylardir.

Oyuzden bir kisi bilincsiz olarak etik bosluguna dusecegine yine bilincsiz olarak etigini surdurmesi, hem onun numenal sagligi hem de cevresindekilerin selameti acisindan evladir. Iste o nedenden bosluga dusup kaybolmak yerine, doluluga devam etmek kisinin yararinadir. Taki bilincli ve farkindalikli olarak ve sorgulanmis ve algilanmis olarak bu degerlerin dogal zihniyet temelli dusunce ve davranislarini bilissellige cikarana ve elimine edene kadar. Iste o yuzden evrensel-insan zihniyeti mudahele etmez. Cunku bir kisinin bilincsiz her turlu degisimi, eski halini aratir. Buradan da sorgulamanin yapilabilmesinin ancak ve ancak bilincli ve farkindalikli olmasinin yaninda, kisiyi bosluga dusurmemesine korku ve endiseye yoneltmemesine kisinin dikkat etmesi ve numenal duzeyi sorgulamayi kaldiramayacak duzeyde ise o sorgulamadan vaz gecmesi gerekir.

Cunku beyin hic bir zaman rahatsiz olamaz ve beyin boyle bir rahatsizlikta (sorgulamanin verdigi) kisiyi eskiye dondurmeye calisir. Boyle bir durumda sorgulama ya da degerdeki acaba bilincsiz ise, kisi psikolojik bunalima girebilir, korku/endise yasayabilir.

Peki bende size şöle soruyorum; İnsanı/dünyayı olan biteni ile varolduğu gibi gözlemleyince; Caydırıcılık için Cezadan başka bir alternatif önerebilir misiniz? (bu soruyuda temelde kendi görüşümü algılamanızı güçlendirmek için sordum üstadım direkt cevap bekleyen sorular değil bunlar, bu algı olayını,aktarıma özen göstermeye önem vermeyide sizden kaptım biraz:)

Ben hic bir zaman ceza onermem. Benim onerecegim en buyuk ceza, kisiyi bilgilenmeye, bilinclenmeye, algiya ve seye yonelik veya karsi cikis yerine; seyin ne oldugunu bilmeye yonlendirmemdir. Burada caydiriciliktan ziyade gercekci olmak onemlidir. Mesela aritmetigi bilmeyen matematigi cozemez. Ya da uc merdiven birden cikamayan, dort merdiven cikamaz. Eger hic merdiven cikmiyorsa, once bir merdivenden baslar ve sonra ikiye gecer. Iste kisinin duzeyini gelistirmesi, bilgisini, bilincini ve farkindaligini artirmasi ve sorgulamaya, v.s. temelli eylemden (kabul/karsi cikis) ziyade neyin eylemini yaptigini eylem disinda dusunmesi ayni bu merdiven gibidir.
 

Turgut Saka

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
13 Eki 2009
Mesajlar
498
Tepkime puanı
0
Puanları
16
Yaş
41
tanrı yoksa onun cezaları ve ödülleri de yoktur... burada endişe duyulacak nedir, ne kalmıştır? kabulden ya da reddetmekten gelecek kayıp ve kazançları düşünmek de anlamsızdır çünkü.
madde her neyse düşünce de odur ancak inancın karşılığında bize verilecek olan bu ikisi de değildir eminim, çünkü insan; en azından bununla kandırılamayacak kadar toktur.
 

iuflsfozkn

Düşünür Üye
Yeni Üye
Katılım
8 Ocak 2011
Mesajlar
641
Tepkime puanı
0
Puanları
16
Yaş
38
Hicbir yaziyi okumadan ukalaligima verilmesini istemeden müsaadenizle, başlığa hitap ederek
: inanıp inanmamak şahsi bağlar , inanmamak şahsın varlığını yokluğa inkılap ettirdiği gibi inanmak şahsın varlığına madde ustu bir deger kazandırır..
Fakat inanıp inanmamak , Tanrınin mutlak varlığı acısından varlığına eksi ya da artı deger katmaz ...sonsuza 1000 eklenemez ve çıkarılmaz...sonsuzluk vardır ...tanrı da vardir


Bu konuda konuşulacak hiçbir şey olmadığına ısrarla değiniyorum tekrar ber tekrar...Tanrı'nın varlık ve yokluğu bize bizim etten beyinlerimize bağımlı değildir..onun varlık ya da yokluğundan çok sizlerin ve benim varlığımın bir deger ifade edip etmediği tartışılmalıdır ...deger kazanmak için önce degerler sistemine ihtiyac var bu da evren anlayışın evren yorumu ile ilintilidir...o halde insanın cikarlarini en çok gözeten degerler sistemi en iyi sistemidir...bu sistemi üretecek ise hatasizliga mutlak mükemmelliğe felsefi anlamda hakikate hakikatin bilgisine sahip bir varlık olmalıdır.sonuc mükemmel varlık mutlak varlık X ise onun degerler sistemine tam itaat etmek insana ve çıkarlarına en uygun olan olacağından X in varlığı insanın varlığına anlam ve deger katar....
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst