Tanrının varlığı veya yokluğu hakkında somut kanıtlar

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Genel Tartışma Alanı kategorisinde burakender tarafından oluşturulan Tanrının varlığı veya yokluğu hakkında somut kanıtlar başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 137,544 kez görüntülenmiş, 1,062 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Genel Tartışma Alanı
Konu Başlığı Tanrının varlığı veya yokluğu hakkında somut kanıtlar
Konbuyu başlatan burakender
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan Ruairi

iuflsfozkn

Düşünür Üye
Yeni Üye
Katılım
8 Ocak 2011
Mesajlar
641
Tepkime puanı
0
Puanları
16
Yaş
38
Kusura bakma, ama; ben tam tersi kul olmadigimi algiliyorum. Cunku kendimi ne kendi ortaya attigim bir guce ne de kendi turume kul/kole yapmaya hic niyetim yok.

Ayrica "sukretmek" gibi teslim olucu bir algim da yok.

Saygımı ifade etmek icin önünde eğilmek isterdim fakat şimdilik yaZi halinde olacak bu
Kullukla ilgili Görüşlerine katılmasam da senden öğrenecek çok şeyim var
İyi gceler
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Saygımı ifade etmek icin önünde eğilmek isterdim fakat şimdilik yaZi halinde olacak bu
Kullukla ilgili Görüşlerine katılmasam da senden öğrenecek çok şeyim var
İyi gceler

Rica ederim. Sanada iyi geceler. Ayrica ben kul olmadigim gibi, kimseden de kulluk beklemem. O yuzden "onumde egilmek" gibi bir dusuncen, beni uzer.

Hakli oldugun yan, eger biribirimizi algilarsak, biribirimizin biribiri ile yapilacak, bilgi, birikim, bilinc ve farkindalik alis verisidir.

Zaten ben de bunun icin dusuncelerimi dile getiriyorum ve dile gelen dusunceleri okuyup algilamaya calisiyorum.
 

muhal

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
15 Eki 2011
Mesajlar
17
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
29
Benim hedefim tanri ve teslimiyet degil ki, ona gotursun. Baenim hedefim turumun biri olarak insanlik. O yuzden de insansal zihniyet benim temel ve tabanim. Bu zihniyette de insandisi baska bir teleolojik guce ihtiyac yok. Cunku tum teleolojik gucun tek temsilcisiepistemolojik olarak insanoglu.

Unutma ya hedef sen ve senin turun ya da tanrilastirilan herhangibir insandisi guc. Benim secimim, algim, bilincim ve farkindaligim ilki. Cunku insandisinda insanoglu numenal yetisine sahip baska bir guc henuz yok. Bunu var kilanlar, kendi turu ve birinin farkinda ve bilincinde olmayanlardir.

Ben ise hem varligimin hem de turumun varliginin, her turlu yetisinin ve ozelliklerinin farkinda ve bilincindeyim.


Iyi ve kotu, dogru ve yanlis, guzel ve cirkin v.s. insanoglunun yapilandirdigi dogal zihniyetin birini otekinetercih ettigidir. Her beyin bunu kendince veaklinca degerlendirir. O yuzden iyi/kotu v.s. goreceli ve degisken,m ustelik ayni kisinin acisindan da bugun iyi olan yarin kotu olabilecek algi ve bilgidedir.

Evrensel onay kazanmis, bilimsel ve olgusal iyi/kotu tanimi, tarifi, anlam ve icerigi v.s. yoktur. Birinin iyisi baskasinin kotusu olabilir.

Onemli olan ise dusunce ve davranislarin iyi/kotulugu degil, insanogluna rahatsizlik ve zarar vermemesidir. Bu algi da her beyin duzeyince farklilik gosterir. Yani birini rahatsiz eden bir dusunce ve davranis baskasini etmez.

Ama onemli olan insanlik algisidir ve rahatsizlik ta buna goredir. Ustelik bu rahatsizlik sadece kisinin kendini degil, baskalarini da kapsar.

farkına varamayacaksın bu kulluk değil benim bahsettiğim özgürlük.Kişi gerçek manada farkında olunca Tanrı'dan ayrı olmadığını görür.
O hikayeyi bilen bilir; Bir gün bütün kuşlar toplanırlar ve "neden bizim padişahımız yok" derler."Bizim en yücemiz kimdir?" diye sorarlar.Orada gözleri yaşlı garip bir kuş olan Hüdhüd "bizim padişahımız bütün alemin padişahı kaf dağının arkasındadır, O Simurg'tur" der."Eğer gerçekten isterseniz ve bu işte samimi iseniz sizi ona götüreyim" der.Neyse bizim Hüdhüd ve diğer kuşlar yola çıkarlar zor vadilerden geçerler fakat birçoğu yolda kalır nefis ve arzularının peşinden giderler ve Simurg'a ulaşamadan telef olurlar.İşin sonunda yüzlerce kuştan sadece otuz tanesi Simurg'un dergahına varır.Dergah'a gitme yolunda oldukça olgunlaşmış olan kuşların gönülleri Simurg'un aşkıyla yanmaktadır.Fakat dergah'a vardıklarında dergahın içerisinden nurani bir kuş çıkar ve "siz Simurg'u göremezsiniz.Onun izzeti sizi yakar kül eder" der.Fakat otuz kuş hayır derler "bizi yakacaksa yaksın can canana feda edilmedikten sonra ne işe yarar,pervane ateşten nasıl uzak durabilir?" derler. Ve dergah'a kabul edilirler.herbiri bir yere oturur.Sonra nurani bir kuş otuz kuşun herbirinin önüne bir kağıt koyar kağıda bakan kuşlar kahr olurlar geçmişte yaptıkları bütün kötülükler günahlar kağıtlarda yazıyordur.öyle utanırlar ki içleri yanmaya başlar.utanç ve hayadan içlerinde yeni bir hayat doğar.Kuşlar geçmiş günahlarından tamamen temizlenip arınırlar ve dergahın nuruyla can bulurlar.Her yer nurla dolar bir bakarlar ki Simurg otuz kuşun karşısında durmakta.Fakat Simurg aslında kendileri.Hepsinin şaşkınlıktan başları döner ve ne olduğunu anlamazlar.Kendilerini Simurg'tan ibaret görürler zaten Simurg'da Simurg'tan(otuz kuş'tan) ibarettir.

evet sevgili evrensel insan anlatmaya çalıştığım şeyi bu hikaye iyice açıklar.

Türünün varlığının her türlü yetisinin farkında ve bilincinde olduğunu söylüyorsun bu aklıma Ömer Hayyam'ın şu rubaisini getirtti;

Bir bilim kalmadı evrende, benim bilmediğim .
Sana değin nice bin sırrı, çözüp silkeledim .
Yaşadım yetmişi aşkın yılı, en sonra gelip ,
Daha hiç birşeyi öğrenmemişim; öğrendim . :)


İyilik ve kötülük hakkında bende göreceli olmaları gerektiğini düşünüyorum. fakat çirkin bir örnek olacak ama küçük bir kıza tecavüz etmenin görecelisi falan olmaz.Buradan dediğin gibi başkalarına karşı davranışlarla ilgili oluyor ama bu durumda tıkanıyorum:) başkalarına zarar verdiğim zaman kötülük yapmış olurum bu da iyilik ve kötülüğün var olduğunu gösterir.Öyle değil mi?
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
farkına varamayacaksın bu kulluk değil benim bahsettiğim özgürlük.Kişi gerçek manada farkında olunca Tanrı'dan ayrı olmadığını görür.
O hikayeyi bilen bilir; Bir gün bütün kuşlar toplanırlar ve "neden bizim padişahımız yok" derler."Bizim en yücemiz kimdir?" diye sorarlar.Orada gözleri yaşlı garip bir kuş olan Hüdhüd "bizim padişahımız bütün alemin padişahı kaf dağının arkasındadır, O Simurg'tur" der."Eğer gerçekten isterseniz ve bu işte samimi iseniz sizi ona götüreyim" der.Neyse bizim Hüdhüd ve diğer kuşlar yola çıkarlar zor vadilerden geçerler fakat birçoğu yolda kalır nefis ve arzularının peşinden giderler ve Simurg'a ulaşamadan telef olurlar.İşin sonunda yüzlerce kuştan sadece otuz tanesi Simurg'un dergahına varır.Dergah'a gitme yolunda oldukça olgunlaşmış olan kuşların gönülleri Simurg'un aşkıyla yanmaktadır.Fakat dergah'a vardıklarında dergahın içerisinden nurani bir kuş çıkar ve "siz Simurg'u göremezsiniz.Onun izzeti sizi yakar kül eder" der.Fakat otuz kuş hayır derler "bizi yakacaksa yaksın can canana feda edilmedikten sonra ne işe yarar,pervane ateşten nasıl uzak durabilir?" derler. Ve dergah'a kabul edilirler.herbiri bir yere oturur.Sonra nurani bir kuş otuz kuşun herbirinin önüne bir kağıt koyar kağıda bakan kuşlar kahr olurlar geçmişte yaptıkları bütün kötülükler günahlar kağıtlarda yazıyordur.öyle utanırlar ki içleri yanmaya başlar.utanç ve hayadan içlerinde yeni bir hayat doğar.Kuşlar geçmiş günahlarından tamamen temizlenip arınırlar ve dergahın nuruyla can bulurlar.Her yer nurla dolar bir bakarlar ki Simurg otuz kuşun karşısında durmakta.Fakat Simurg aslında kendileri.Hepsinin şaşkınlıktan başları döner ve ne olduğunu anlamazlar.Kendilerini Simurg'tan ibaret görürler zaten Simurg'da Simurg'tan(otuz kuş'tan) ibarettir.

evet sevgili evrensel insan anlatmaya çalıştığım şeyi bu hikaye iyice açıklar.

Türünün varlığının her türlü yetisinin farkında ve bilincinde olduğunu söylüyorsun bu aklıma Ömer Hayyam'ın şu rubaisini getirtti;

Bir bilim kalmadı evrende, benim bilmediğim .
Sana değin nice bin sırrı, çözüp silkeledim .
Yaşadım yetmişi aşkın yılı, en sonra gelip ,
Daha hiç birşeyi öğrenmemişim; öğrendim . :)


İyilik ve kötülük hakkında bende göreceli olmaları gerektiğini düşünüyorum. fakat çirkin bir örnek olacak ama küçük bir kıza tecavüz etmenin görecelisi falan olmaz.Buradan dediğin gibi başkalarına karşı davranışlarla ilgili oluyor ama bu durumda tıkanıyorum:) başkalarına zarar verdiğim zaman kötülük yapmış olurum bu da iyilik ve kötülüğün var olduğunu gösterir.Öyle değil mi?

Daha once de acikladigim gibi, amac hem kendine hem de baskasina zarar vermemektir. Tecavuz bu dusunceye terstir ve dunyanin farkli cografya ve farkli toplumlarinda da hukuki cezasi vardir, cunku bir suctur.

Ayrica konunun bilimsel yonu olarak bu tecavuzun, tecavuze ugrayan kisi uzerindeki her turlu fiziksel ve dusunsel ve de psikolojik etkilerini de yaratacagi her turlu sorun ve rahatsizligi da goz ardi etmemek gerekir.

Dolayisiyle konu iyilik/kotuluk degil; bilimsel, hukuksal verilen zarar ve bu zararin yine bu algilar temelindeki telaffisidir.

Ayrica sorayim, yazindaki kuslar ya da insanoglu neden kendisine bir padisah, yani bas arar, bunun nedeni nedir?
 

muhal

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
15 Eki 2011
Mesajlar
17
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
29
Daha once de acikladigim gibi, amac hem kendine hem de baskasina zarar vermemektir. Tecavuz bu dusunceye terstir ve dunyanin farkli cografya ve farkli toplumlarinda da hukuki cezasi vardir, cunku bir suctur.

Ayrica konunun bilimsel yonu olarak bu tecavuzun, tecavuze ugrayan kisi uzerindeki her turlu fiziksel ve dusunsel ve de psikolojik etkilerini de yaratacagi her turlu sorun ve rahatsizligi da goz ardi etmemek gerekir.

Dolayisiyle konu iyilik/kotuluk degil; bilimsel, hukuksal verilen zarar ve bu zararin yine bu algilar temelindeki telaffisidir.

Ayrica sorayim, yazindaki kuslar ya da insanoglu neden kendisine bir padisah, yani bas arar, bunun nedeni nedir?


Tamam da iyi ve kötü göreceliyse iyi ve kötü gerçekte yok demektir.Kişiye göre değişen birşey gerçek değildir yanılıyor muyum?

Arayışın sebebi sanırım yaratılıştan gelir.Tarih boyunca insanlar hep Tanrı edindiler, hep Tanrıyı aradılar.Kuşlarda bu yüzden kendi Tanrı'larını aradılar ve çok azı gerçeği öğrenebildi.Çünkü gerçekten Tanrı'yı bulabilmek için kişinin kendisini feda etmesi gerekir.Aslında buradaki Tanrı'yı arayış kişinin kendisini aramasıydı gayet doğal birşey yani..
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Bunun sebebi sanırım yaratılıştan gelir.Tarih boyunca insanlar hep Tanrı edindiler, hep Tanrıyı aradılar.Kuşlarda bu yüzden kendi Tanrı'larını aradılar ve çok azı gerçeği öğrenebildi.Çünkü gerçekten Tanrı'yı bulabilmek için kişinin kendisini feda etmesi gerekir.Aslında buradaki Tanrı'yı arayış kişinin kendisini aramasıydı gayet doğal birşey yani..

Tamam da iyi ve kötü göreceliyse iyi ve kötü gerçekte yok demektir.Kişiye göre değişen birşey gerçek değildir yanılıyor muyum?

Insanoglu tarihte, tarihin ortaya koydugu sekliyle karanlik caga girene kadar tanri edinmedi ve sadece gercegin ne oldugunun pesinde kostu.

Ayrica anaerkil toplumda,insanoglu kendi geldigi yeri bildiginden kadini ve disiyi yucelestirdi ve ilk tanrilar, tanricalardi.

Kadinin erkek ten numenal olarak ayrilip kolelestirilmesi ile birlikte, insanoglu baska bir guce yoneldi.

Bunun disinda insanoglunun cok tanrili donemi var. Goruntulu tanrili donemi var.
 

muhal

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
15 Eki 2011
Mesajlar
17
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
29
Insanoglu tarihte, tarihin ortaya koydugu sekliyle karanlik caga girene kadar tanri edinmedi ve sadece gercegin ne oldugunun pesinde kostu.

Ayrica anaerkil toplumda,insanoglu kendi geldigi yeri bildiginden kadini ve disiyi yucelestirdi ve ilk tanrilar, tanricalardi.

Kadinin erkek ten numenal olarak ayrilip kolelestirilmesi ile birlikte, insanoglu baska bir guce yoneldi.

Bunun disinda insanoglunun cok tanrili donemi var. Goruntulu tanrili donemi var.

Nasıl olurda insanların o dönemde Tanrı'yı aramadıklarını Tanrı'ya inanmadıklarını söylersin bunu bilemezsin ki.Hatta bence bu kanıtlanamaz bile.

(iyilik ve kötülük hakkındaki sorum saçmamıydı da cevaplamadın :) )
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Nasıl olurda insanların o dönemde Tanrı'yı aramadıklarını Tanrı'ya inanmadıklarını söylersin bunu bilemezsin ki.Hatta bence bu kanıtlanamaz bile.

(iyilik ve kötülük hakkındaki sorum saçmamıydı da cevaplamadın :) )

Bir seyin goreceli olmasi onun var/yok karsitliginin temeli degildir. Sadece dusunce ve davranisa verilecek degerin evrensel-onay almamis olmasidir.

onemli olan gercek degil, gercekligin ne oldugudur. Cunku gerceklik tartismasi gercegin ne oldugunu inancsal ve ideolojik sabitliyen tartismadir. Her sabit de diger sabit ile tartisir.

Bilim gercekten degil, olgudan yola cikar. Cunku olgu evrensel onay almis, teorisi test edilmis gozlem verendir. Gozleme dayandigindan da baska bir gozlem ile yanlislanabilir.

Iste bu yuzden bilim ve bilimselligi surekli suregelen bir surec olarak yenilenir, degisir, gelisir ve eski yanlislanir. Ama, inanc ve ideolojiler sabittir ve tartismalidir.

Gercek konusuna gelince, insanoglu disinda insanogluna gozlem veren hem kendi gercekligi hem de baska gerceklikler vardir, yalniz bunlarin ne oldugu, bilgisi,inanci,bilimi, anlam ve icerigi sadece ve sadece insanoglu yapilandirmaciligidir. Bu yapilandirmacilik disinda da kavramlasmamis ve ortayakonmus bir gerceklik yoktur.

Gerceklik, mutlaklik, dogruluk, sabitlik, sabitlik v.s. tamamen aklin kendisini rahat ettirmek adina sordugu sorulara verdigi cevaplar olarak kendini inandirmisligi ve bu inandirmisliga da kendini dogrulamis olmasidir. Tanri da bunlardan en belirgini, en onde gideni ve en tartisma goturenidir.
 

muhal

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
15 Eki 2011
Mesajlar
17
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
29
Bir seyin goreceli olmasi onun var/yok karsitliginin temeli degildir. Sadece dusunce ve davranisa verilecek degerin evrensel-onay almamis olmasidir.

onemli olan gercek degil, gercekligin ne oldugudur. Cunku gerceklik tartismasi gercegin ne oldugunu inancsal ve ideolojik sabitliyen tartismadir. Her sabit de diger sabit ile tartisir.

Bilim gercekten degil, olgudan yola cikar. Cunku olgu evrensel onay almis, teorisi test edilmis gozlem verendir. Gozleme dayandigindan da baska bir gozlem ile yanlislanabilir.

Iste bu yuzden bilim ve bilimselligi surekli suregelen bir surec olarak yenilenir, degisir, gelisir ve eski yanlislanir. Ama, inanc ve ideolojiler sabittir ve tartismalidir.

Gercek konusuna gelince, insanoglu disinda insanogluna gozlem veren hem kendi gercekligi hem de baska gerceklikler vardir, yalniz bunlarin ne oldugu, bilgisi,inanci,bilimi, anlam ve icerigi sadece ve sadece insanoglu yapilandirmaciligidir. Bu yapilandirmacilik disinda da kavramlasmamis ve ortayakonmus bir gerceklik yoktur.

Gerceklik, mutlaklik, dogruluk, sabitlik, sabitlik v.s. tamamen aklin kendisini rahat ettirmek adina sordugu sorulara verdigi cevaplar olarak kendini inandirmisligi ve bu inandirmisliga da kendini dogrulamis olmasidir. Tanri da bunlardan en belirgini, en onde gideni ve en tartisma goturenidir.

Bu güzel bir açıklama teşekkür ederim.Bilim ve inanç kıyaslamasını çok iyi anlattın.Ama bana doğru gelmeyen çok şey var mesela
"Gerceklik, mutlaklik, dogruluk, sabitlik, sabitlik v.s. tamamen aklin kendisini rahat ettirmek adina sordugu sorulara verdigi cevaplar olarak kendini inandirmisligi ve bu inandirmisliga da kendini dogrulamis olmasidir." sen gerçekliğin insan uydurması olduğunu söylüyorsun sanırım mutlak bir gerçeklik yok diyorsun ya da ben mi yanlış anladım?
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Bu güzel bir açıklama teşekkür ederim.Bilim ve inanç kıyaslamasını çok iyi anlattın.Ama bana doğru gelmeyen çok şey var mesela
"Gerceklik, mutlaklik, dogruluk, sabitlik, sabitlik v.s. tamamen aklin kendisini rahat ettirmek adina sordugu sorulara verdigi cevaplar olarak kendini inandirmisligi ve bu inandirmisliga da kendini dogrulamis olmasidir." sen gerçekliğin insan uydurması olduğunu söylüyorsun sanırım mutlak bir gerçeklik yok diyorsun ya da ben mi yanlış anladım?

Insanoglu kendi dahil herseyi bir kavram olarak ortaya koyar. Bende bu ortaya knan kavramlardan, bilimsel olani yani olguyu baz aliyorum. Cunku gercegin ne oldugunun ve neyin gercek oldugunun, gercek varligin ne oldugunun temeli her yonuyle bir tartisma alanidir. Evrensel bir onayi da yoktur.

Iste bu nedenden, zamansiz ve evrensel bir gerceklik mumkun degildir. Bunun mutlakligi ise tamamen bir inanctir, cunku bilimin gelismesinin temeli herseyin bir degisim oldugu uzerinedir. Iste bu temel, hic bir seyi sabit, mutlak, sorgulanmaz yapmadigi gibi, bunlari savunan ve tartisan akilciligi da gozleme dayanmadigi icin inanc katagorisine koyar.

Sonucta ya bir seyi bilirsin, ya da inanirsin. Bilim ve bilimsellik bilmeyi tercih eder ve bu bilginin yanlislanabilecegini geciciligini ve degisebilecegini de bilir.

Oyuzden bir seyin dogrulugu ve mutlakligi ve de sabitligi sadece aklin inandigi ve sabitleyip sahiplendigi ve de savundugu bunun icin de tartistigi bir degerdir.

Bunun en zararli yani,beynin sorgulamasini durdurmak ve dusunceyi sabitlemektir. Bu da zaten hem degisime, hem gecicilige, terstir; hem de insanoglu numenal ufkunun sinirlanmasina sebep olur.
 

muhal

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
15 Eki 2011
Mesajlar
17
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
29
Insanoglu kendi dahil herseyi bir kavram olarak ortaya koyar. Bende bu ortaya knan kavramlardan, bilimsel olani yani olguyu baz aliyorum. Cunku gercegin ne oldugunun ve neyin gercek oldugunun, gercek varligin ne oldugunun temeli her yonuyle bir tartisma alanidir. Evrensel bir onayi da yoktur.

Iste bu nedenden, zamansiz ve evrensel bir gerceklik mumkun degildir. Bunun mutlakligi ise tamamen bir inanctir, cunku bilimin gelismesinin temeli herseyin bir degisim oldugu uzerinedir. Iste bu temel, hic bir seyi sabit, mutlak, sorgulanmaz yapmadigi gibi, bunlari savunan ve tartisan akilciligi da gozleme dayanmadigi icin inanc katagorisine koyar.

Sonucta ya bir seyi bilirsin, ya da inanirsin. Bilim ve bilimsellik bilmeyi tercih eder ve bu bilginin yanlislanabilecegini geciciligini ve degisebilecegini de bilir.

Oyuzden bir seyin dogrulugu ve mutlakligi ve de sabitligi sadece aklin inandigi ve sabitleyip sahiplendigi ve de savundugu bunun icin de tartistigi bir degerdir.

Bunun en zararli yani,beynin sorgulamasini durdurmak ve dusunceyi sabitlemektir. Bu da zaten hem degisime, hem gecicilige, terstir; hem de insanoglu numenal ufkunun sinirlanmasina sebep olur.

Sen herşeye bilimsel bakıyorsun diye mutlak bir gerçeğin olmadığını söylüyorsun.Diyorsun ki mutlak gerçeklik değişime terstir.Bu değişim mutlak gerçeğin içinde oluşuyor olamaz mı?
Peki mistiklerin yaptığı şey nedir sence onlar uyduruyorlar mı? Onlar bilimsellikten uzak oldukları için kendi uydurdukları şeye mi inanıyorlar.Eğer öyleyse tarih boyunca yaşamış bütün mistikleri çöpe atmış olursun.
Senin düşünceyi sabitlemek sorgulamayı durdurmak dediğin şey belki de mistiklerin ulaşabildiği bir zirvedir? Sorgulamayı durdurmaları da artık akıl değilde gönülün işliyor olmasıdır.
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Sen herşeye bilimsel bakıyorsun diye mutlak bir gerçeğin olmadığını söylüyorsun.Diyorsun ki mutlak gerçeklik değişime terstir.Bu değişim mutlak gerçeğin içinde oluşuyor olamaz mı?
Peki mistiklerin yaptığı şey nedir sence onlar uyduruyorlar mı? Onlar bilimsellikten uzak oldukları için kendi uydurdukları şeye mi inanıyorlar.Eğer öyleyse tarih boyunca yaşamış bütün mistikleri çöpe atmış olursun.
Senin düşünceyi sabitlemek sorgulamayı durdurmak dediğin şey belki de mistiklerin ulaşabildiği bir zirvedir? Sorgulamayı durdurmaları da artık akıl değilde gönülün işliyor olmasıdır.

Tam da dedigin gibi, mutlak kendi icindeki sabit degisimin degiskenligidir.

Bak soyle bir ornek vereyim. varlik mutlagi kendi icinde var/yok ve varlik odur/budur degisimini tasir. Sen ister bir ister diger ucu dile getir, sonucta varlik mutlakindan kurtulmamis olursun. Cunku sorun varlik degismezinde ve onun karsilikli olanaklarindan secilecek herhangibirinin digerine ters dusmesindedir.

Iste bu temelde gozlem varligin disindan bakandir. Cunku varliktan bakarsan, ya var ve o ya da yok ama bu demek durumundasin. Bu karsitligin sorunu da varlik kavraminin ifade olarak karsitlik yapilandirmaciligidir.

"Mistiklerin yaptigi" derken tam neyi, kast ettigini aciklarsan; ona gore bir yanit verebilirim.

Degisimin, Degismez; Degiskenligi

Insanoglu, henuz dunyada yokken, hersey ayniydi. Insanoglunun, gelisiyle birlikte; ayninin, kavram eliyle; farka degisimi, insanoglunun dunyaya kattigi bir katkidir. Peki, bu degisim; nasil bir tabiata, oze, icerige sahiptir?

Bu sorunun cevabini; ornekle aciklayalim. Insanoglu, yansisini aldigi ve ayristirarak farkli kildigi seyi, madde olarak kavramlamis ve algilamistir. Dolayisiyle artik, maddenin; bir dusunce olarak algilanmasi ve kavramlanmasi dusunulemez. Herseyden once bu; insanoglunun kurallari ile birlikte yarattigi dilin; nokta ve noktalama yapisina terstir. Madde, konu kapanmistir.

Ikinci bir durum da; insanoglunun; sezgi olarak algiladigi ama madde gibi yansimayan ve ayristirarak- ki buradaki ayristirma aynidan, farkli kilma da maddeden- farkli kildigi seyi; inanc olarak kavramlamis ve algilamistir. Ayni, yukaridaki nedenlerden dolayi; inancin da; madde olma olanagi yoktur. Inanctir ve konu kapanir.

Iste, ayninin ayristirilarak; farka degisiminin, degismez degiskenliklerinden biri budur. Yani, degiskenlik; madde ile inanc arasinda-veya dusunce arasinda-kisitlanmistir Iste bu degisimin; degismez degiskenligidir.

Ornek verirsek; insanoglunun ayniyi ayristirarak degistirdigi kavram hak olsun. Hakkin degismez degiskenligi; hakli-haksiz yada hakki var-hakki yok, yada hakka sahip-sahip degil; degismez yapisinin degiskenligi-ki iki birbirine zit uctan biri-dir. Buradaki; degismezligin bir ayagida; seyin hakki, yani ikilem-dir.

Degisimin, yani ayninin ayristirilarak farkla esitlenmesinin ve bu farkinda kavramlasmasinin-degismez-ikilem ve karsitlik- degiskenligi-karsitligin herhangibir ucuna-digerine nazaran-noktalama, yani belirtme-budur ve bu degisimin olusumu da-ikilem ve karsitligin; tek pozitif ve nokta olarak noktalanmasi, yani uclem-budur.
 

coco1903

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
9 Eki 2011
Mesajlar
13
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
bizler insanız değil mi? aklımız var düşünüyoruz değilmi düşünmek öyle bişey ki bazen cevabının çok kolay oldugu şey karsında afedersin öküz gibi doğru olan vardır... sen ıstersen dunyanın bı ucunda oldu dusunemnedıkten sonra gerısı bos allah onu bunu gezızekalı olarakmı yaratmıs sen hayatını baska turlu hep deva mettırmıssın zevkın eglencenın pesıne dussmusen bu ınsan da dın kavramını dınlemek saçna bısey çok saçma nıye dusunememıus dusunmemıs :D
Bak gordun mu? Demekki neymis her inanir ya da inancsiz tanrisina kendi penceresinden bakiyormus.

Peki sen ya hindistan da ya da baska bir yerde dogsaydin ve buyuseydin, ne olacakti? Dunyanin bu gun bir cok cografyasinda Allah kavramini duymamis kisi ve toplumlar mevcut.

Iste onlarda, sana bulundugun cografya ve toplumun Allah'i verdigi gibi, onlara da kendi tanrilarini verdi.

Onlarda senin gibi "Krisna'dan ya da baska bir tanrikavramindan baska tanri oldugunu dusunmek sacma" diyorlardir.

Eee simdi ne yapacagiz, evrensel genislikte hangi cografya ve toplumunun tanrisini baz alacagiz ve neden onu baz oalacagiz?

Oyuzden dedigim gibi, konu tanri ya da ozel tanri Allah kavramindan ziyade,m insanoglu aklinin tanrilastirma yanasim ve zihniyeti.
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
bizler insanız değil mi? aklımız var düşünüyoruz değilmi düşünmek öyle bişey ki bazen cevabının çok kolay oldugu şey karsında afedersin öküz gibi doğru olan vardır... sen ıstersen dunyanın bı ucunda oldu dusunemnedıkten sonra gerısı bos allah onu bunu gezızekalı olarakmı yaratmıs sen hayatını baska turlu hep deva mettırmıssın zevkın eglencenın pesıne dussmusen bu ınsan da dın kavramını dınlemek saçna bısey çok saçma nıye dusunememıus dusunmemıs :D

Maalesef ben zevkin eglencenin pesine degil, bilmenin bilimselligin ve insanlasmanin pesine dusmusum.
 

coco1903

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
9 Eki 2011
Mesajlar
13
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
zaten aynı şeyleri söylüyoruz ben örnek verdım arkadaşım zaten . insanlar eskı zamanlardan beri insanlıgın ılk adımlardın berı çogala çogala bugunumuzu aldı. piramıdın en ustune yanı çokluktan azlıga dogru nedersen de bi erkek ve bı kadın bulursun bunlarıda heralde leylekler getırmedı. insanlar, insan vucudun dakı muazzaöm dongulerı esrarengız yapıları daha tam ankamıyla çozmus degılken, hele ki insan beynının sırlarını daha tam anlamıyla çozmus degılken kaldıkı dünya diğer gezegenler samanyolusu gakalsıler evren kaınat artık ınsanın aklının alamıyazagı hareketlerı varklıkların elbet bir mukemmel eşsiz benzersiz olan bu yapıların elbet eserlerın bır sahbı vardır . insan öluyor ana bu dunyadakı yaptıgımız haksızlıklar gayrı mesru olaylar kotuluıkler hepsı hesapsız kalıp elımızde kar olarak topraga gomulecegımızı ve koskocaman bır hiçlik olarak dusunmek benım aklım almıyor bız bu dunyayya geldık ama bı amacı sebebı olmalı neden geldık kotu oldugunu bıldıgım halde neden ustune dogru gıdıyoruz yada ıyı olduugunu bıldıgımız halde neden yaklaşmıyoruz hersey elımızde halbukı degılmı bunadaa İMTIHAN dunyası denir. . .
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
zaten aynı şeyleri söylüyoruz ben örnek verdım arkadaşım zaten . insanlar eskı zamanlardan beri insanlıgın ılk adımlardın berı çogala çogala bugunumuzu aldı. piramıdın en ustune yanı çokluktan azlıga dogru nedersen de bi erkek ve bı kadın bulursun bunlarıda heralde leylekler getırmedı. insanlar, insan vucudun dakı muazzaöm dongulerı esrarengız yapıları daha tam ankamıyla çozmus degılken, hele ki insan beynının sırlarını daha tam anlamıyla çozmus degılken kaldıkı dünya diğer gezegenler samanyolusu gakalsıler evren kaınat artık ınsanın aklının alamıyazagı hareketlerı varklıkların elbet bir mukemmel eşsiz benzersiz olan bu yapıların elbet eserlerın bır sahbı vardır . insan öluyor ana bu dunyadakı yaptıgımız haksızlıklar gayrı mesru olaylar kotuluıkler hepsı hesapsız kalıp elımızde kar olarak topraga gomulecegımızı ve koskocaman bır hiçlik olarak dusunmek benım aklım almıyor bız bu dunyayya geldık ama bı amacı sebebı olmalı neden geldık kotu oldugunu bıldıgım halde neden ustune dogru gıdıyoruz yada ıyı olduugunu bıldıgımız halde neden yaklaşmıyoruz hersey elımızde halbukı degılmı bunadaa İMTIHAN dunyası denir. . .

Anlasildi, sen illa insanoglu disi bir guce teleolojik bir icerik veriyorsun. Cok klasik bir soru, "eger butun bunlari bir yaratan varsa, onu da yaratan vardir." Sen neden bu yaraticiyi aramiyorsun.

Imtihan konusuna gelice, Muhammed'in Islama yaratilan Allah sonucu eklenen icerigi ile ilgili olarak, ben sana izah edeyim.

Bir talebe egitiminin hangi doneminde olursa olsun, derslerinden imtihana girer ve hatasi paralelinde not alir. Eger okulda disiplin uzerine bir hata yaparsa ceza alir. Evde ebeveynine ya da buyuklerine karsi onlarin algisinda bir hata yaparsa, hatanin algi derecesine gore cezalandirir. Yasamda isyerinde bir hata algisi yonetici ya da patron tarafindan varsa, ona gore bir muamele gorur. Iste konuya bu acidan bakilirsa, yasam imtihan ve hatadir.

Buradaki imtihan her turlu ve her konudaki herdusunce ve davranistaki basari degerlendirmesi, hata da bu basari da yapilan ve degerlendirilen algi olarak yanlislar ve paralelindeki cezalardir. Burada onemli olan imtihan, yasam, hata ve ceza yasayan icin gecerlidir.

Iste insanoglu bunu akli ile yasam sonrasi olumsuzluk ve sonsuzluga tasiyarak, aklinca yarattigi ikinci bir yasamda da bu imtihan, hata, ceza uclemine devam eder. Fark ta ilginctir. Imtihan ve hata yasam sonrasi verilmemis, sadece hataya karsi verilecek ceza ve odul yasam sonrasina birakilmistir.

Bu da inanc olarak gercek yasamdaki hata telaffisi ve aklin inancsal ve ideolojik imtihaninda da yapilan hatalarin, sadece yasamda degil,yasam sonrasi odeyecegi ceza/odule tasinmistir. Iste aklini bu inanca inandiranlar icin, yasam sonrasi odul onemlidir ve bu da cennettir, ceza da cehennemdir.

Ayrica bu cezaya bir de yasamda tovbe indirimi eklenmistir. Ilginc olan aklin inanc olarak dini temelde bir gercek yasam odulu sunamamis olmasidir.

O yuzden imtihandaki odulun dini ve inancsal olarak,yani Allah'in bir odullendirmesi olarak neden yasamda olmadigini bir sorgula. Ayrica imtihanin da neden yasam sonrasi olmadigini bir sorgula.

Bu da bize, aklin yarattigi yasam sonrasi ve kisinin gercek yasaminda ortak olanin imtihan/odul/hata degil; sadece ve sadece ceza oldugunu ortaya koyuyor, ilginc degil mi? Boylece tovbenin de onemi ortaya cikmis oluyor bir inanir ve din uygulayicisi icin.
 

mr.yunusemre

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
31 Eki 2011
Mesajlar
1
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
32
Aslında Çok Sistemli ...

var olan hiçbir şey kendisi var olmamıştır..yani insanı yaratan bir şey vardır onu yaratan ayrı bir şey daha.. işte o noktadan sonra insanın aklı daha fazlasına yetmiyor

Bir lokomotif düşünelim. 8 tane vagonu olsun.
en sondaki 8.vagon 7 ye, 7.6 ya 6. 5'e.. 2. de 1'e bağlıdır. ancak 1. vagon hiç birşeye bağlı değildir. motoru du çekimi de makinisti de kendindendir,
yani başka 1. vagonun hiç bir şeye ihtiyacı yoktur.
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Bir lokomotif düşünelim. 8 tane vagonu olsun.
en sondaki 8.vagon 7 ye, 7.6 ya 6. 5'e.. 2. de 1'e bağlıdır. ancak 1. vagon hiç birşeye bağlı değildir. motoru du çekimi de makinisti de kendindendir,
yani başka 1. vagonun hiç bir şeye ihtiyacı yoktur.

Bu inancsal bir bakis acisidir. Bilimsel bakis acisi ise sonlamaz sadece bildirir, en son bildirdigi de, yeni bir sey bildirene kadar gecerlidir.

O yuzden de aklin inancsalligi ile gozlemin bilimselligi farklilasir. Inancsal bakis bilgiyi sabitler, bilisel bakis bilgiyi gelistirir,m yeniler ve degistirir. Ustelik bilimsel bilgi olgu ise zaten evrensel onay kazanmis ve tartisma disi kalmistir, taki yanlislananakadar. Inancsal bakis acisinin ise hic bir bilimselligi yoktur, sadece aklin kendisini denilenin dogruluguna ve sabitligine inandirmisligidir.

Bilimsel bakis acisinda kesinlik sabitlik ve mutlaklik yoktur ve olamaz. Cunku bilgi degiskendir.
 

idealist

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
30 Kas 2011
Mesajlar
4
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
29
dostlar bence fazla söze gerek yok...
Allah onu hissedendir...
 

havari13

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
13 Ocak 2012
Mesajlar
13
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
31
Tanrı anlayışının ne olduğuna ve somuttan kastının ne olduğuna göre değişir.Eğer tanrı ilk neden(etkin ya da içkin) ise sonuç olarak bu dünya biz varız bir oluşum var diye düşünerek başlangıç bir maddeye bir ruha ya da varamayacağımız bir şeyin var olduğuna kanaat getirebiliriz soyut bir düşünceyle.Ruhsal bir varlığa ise bence somut bir kanıt bulamayız.İnsan zihni bir oda içinde doğmuş büyümüş ve düşünme eylemini gerçekleştiren biri gibidir.O oda ileride gelişebilecek kapassitesi artacak olsada oda kadardır.Ötesine geçemez.Duvarlara çarpar.Ama geçemez.Sınırı vardır.Kapasitesini ileride belki yükseltebilir.Yükseltebilmesi demek sınırsızlığa kavuşabilmesi demektir bilmem ama şu an.O damız bu bilgiyi vermeye yetmez bence.Verseydi böyle bir tartıma olmazdı.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst