Tanrı ve İnsan

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Genel Tartışma Alanı kategorisinde burakender tarafından oluşturulan Tanrı ve İnsan başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 2,064 kez görüntülenmiş, 8 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Genel Tartışma Alanı
Konu Başlığı Tanrı ve İnsan
Konbuyu başlatan burakender
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan Süreyya Önal

burakender

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
3 Ağu 2009
Mesajlar
32
Tepkime puanı
0
Puanları
6
Arkadaşlar burda kendi düşüncelerimi hiç bir şekilde tekrardan okumadan olduğu gibi yazıyorum. Bu yazımın biraz sert olduğunu kabul ediyorum. İnsan ve Tanrıya olan düşüncelerimi bu şekilde dile getirdim. Ama sizden ricam yazdıklarımı tam anlamlarıyla kavramadan suçlayıcı cevaplar atmamanız. Bunların hepsi benim kendi düşüncem katılmak zorunda değilsiniz. Metafizik çok farklı bir boyuttur.

Tanrı ve İnsan

İnsan, başlangıçtan bu yana kendini her zaman çok iyi bir noktaya yerleştirdi. İnsan dünya üzerindeki canlılara oranlara yetileri pahabiçilemez bir varlık. Aynı zamanda tüm dünya üzerinde en iğrenilebilir varlıktır. Nietzsche'nin “bu da dahil tüm genellemeler yalnıştır.” sözünü doğru buluyorum. Bu yüzden en iğrenilebilecek varlık yerine, en iğrenilebilecek canlıları türünde barındıran varlıktır, demek daha uygun olurm sanırım. Kendisine bahşedilen zihni, hayvani içgüdülere eş duruma getirmek için yapmadıkları ne kaldı ? Metafiziğin ürpertici korkusu altında kendini köle, kendinden zayıf insanları da kendine köle yaptı. İnsan ki, oluşmuş düzeni bozup kendine dinler yarattı. Tanrı adı altında taptıkları yüce değer altında ezilmiş gibi görünüp, aslında her zaman kendine bir yarar sağladı. Türünü geliştirebilecek her türlü yeniliği, ayaklar altına alıp ezmeden, baş tacı yapmadı. Kurulu düzen hakkında yorum yapanlar daha önce ağaçlarda sallandırılmadı mı ?

İnsan düzeni aynı bir kalıp gibidir, bahşedilen akılsa bir bıçak... Bu kalıp, biçimsiz ve düzensizdir. Akıl bu kalıpları körelene kadar keser ve çoğaltır. İşlevini yitirdiğindeyse yerini başka bir bıcak alır. Nesilden nesile bu kalıplar çoğalır ve insan nesli bilgisini arttır. Olması gereken budur ! İnsanlarsa kalıpları bozmuyor.

Din hakkında yorumları nasıl bir alayla dinler dururlar. Sanki konuşan bir insan değilde bir deccal. Sorsak ki anlamsızca tanrı nerede ? Cennette... geldiğimiz ve gideceğimiz yerde. Sorsak ki insan nasıl başladı bu yaşam macerasına ? Adem ve Havva yaratıldı ilk başta, soyumuz geldi sonra... Kardeş kardeşle ilişkiye girermi ? Hayır ! Peki ne yaptı ademin çocukları ? Dininizde yoksa böyle bir iğrençlik, eh be insan sen ne iğrenç bir soydan geldin ! Cevaplar belli kalıplarda, akla sınır çekmiş ve insanları kısıtlamış durumda. İmanın rüzgarına kapılıp savrulanlar, sorgu yetisini kaybetmiş bir yaratıktır, dogmatik tavırlarla.

Tanrı varmı ? Ben yok demiyorum. Ama var da demiyorum. İnanana sözüm yok, benim düşüncelerime katılmasınlar, umrumda değil. En azından bir gün Tanrıyı bulursam, bunu ben buldum derim. Kimse bana öğretmedi ya da yalan sözlerle zihnime girmedi derim. Kendi aklımla bana bahşedilmiş en mucizevi yetimle buldum derim. Eğer onu bulursam ki gerçekten aklımla bulup olduğuna inanırsam ondan daha kutsal bir şey bilmem bu dünyada. Ama kulakdan doğma anlatılanlarla, anlamsız sözler ve kargaşayla inanıcaksam tanrıya, cehennem dediğiniz o aleme ebedi bir ziyarete giderim kendi rızamla...
 

Simerenya11

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
29 Ağu 2009
Mesajlar
70
Tepkime puanı
0
Puanları
6
Yaş
2023
Ynt: Tanrı ve İnsan

Descartes, önce Tanrı'ya bir tanım biçti. Dedi ki "her bakımdan el olgun varlıktır" Tanrı. Sonra şunu düşündü: "Her bakımdan en olgun olan bir varlık fikri, her bakımdan olgun olmayan insana nasıl gelmiştir? Sınırlı bir varlık(insan) sınırsız bir varlığı(Tanrı) nasıl tahayyül edebilmiştir? İnsanın kendi gücünü aşan bir tahayyülü olmaması gerekir. Öyleyse demiştir Descartes, insan yeryüzüne gelmeden bu bilgi(Tanrı fikri) ona verilmiştir. Bu apriorik(deney öncesi) bir bilgidir.
Şimdi Descartes'ın bu yaklaşımı rasyonalist(akılcı ya da apriorik) bir yaklaşımdır. Descartes bir filozoftur. Akli düşünmenin yollarını bilmektedir. Siz her insandan(mesela köydeki çobandan) bu akli çıkarımı bekleyebilir misiniz? Eğer bir Tanrı varsa, insandan kendisini akıl yoluyla bulmasını bekler miydi? Bence beklemezdi. Çünkü tek tek her insanın gücü buna yetmez. Kullarına merhameti olan Tanrı kendisini bilmeleri için vahyi kullanmıştır. Şüphesiz düşünce gücü kuvvetli olanlar düşünmesinler diye değil. Çünkü bir dine inanmak indirgemeci olmayı gerektirmez.
 

Oniks

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
13 Eki 2009
Mesajlar
3
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
'' Tanrı yoksa inanmakla birşey kaybetmem,eğer Tanrı varsa inanmamakla çok şey kaybederim''
 

şehrin yabancısı

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
22 Şub 2009
Mesajlar
426
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
52
Arkadaşlar burda kendi düşüncelerimi hiç bir şekilde tekrardan okumadan olduğu gibi yazıyorum. Bu yazımın biraz sert olduğunu kabul ediyorum. İnsan ve Tanrıya olan düşüncelerimi bu şekilde dile getirdim. Ama sizden ricam yazdıklarımı tam anlamlarıyla kavramadan suçlayıcı cevaplar atmamanız. Bunların hepsi benim kendi düşüncem katılmak zorunda değilsiniz. Metafizik çok farklı bir boyuttur.

Tanrı ve İnsan

İnsan, başlangıçtan bu yana kendini her zaman çok iyi bir noktaya yerleştirdi. İnsan dünya üzerindeki canlılara oranlara yetileri pahabiçilemez bir varlık. Aynı zamanda tüm dünya üzerinde en iğrenilebilir varlıktır. Nietzsche'nin “bu da dahil tüm genellemeler yalnıştır.” sözünü doğru buluyorum. Bu yüzden en iğrenilebilecek varlık yerine, en iğrenilebilecek canlıları türünde barındıran varlıktır, demek daha uygun olurm sanırım. Kendisine bahşedilen zihni, hayvani içgüdülere eş duruma getirmek için yapmadıkları ne kaldı ? Metafiziğin ürpertici korkusu altında kendini köle, kendinden zayıf insanları da kendine köle yaptı. İnsan ki, oluşmuş düzeni bozup kendine dinler yarattı. Tanrı adı altında taptıkları yüce değer altında ezilmiş gibi görünüp, aslında her zaman kendine bir yarar sağladı. Türünü geliştirebilecek her türlü yeniliği, ayaklar altına alıp ezmeden, baş tacı yapmadı. Kurulu düzen hakkında yorum yapanlar daha önce ağaçlarda sallandırılmadı mı ?

İnsan düzeni aynı bir kalıp gibidir, bahşedilen akılsa bir bıçak... Bu kalıp, biçimsiz ve düzensizdir. Akıl bu kalıpları körelene kadar keser ve çoğaltır. İşlevini yitirdiğindeyse yerini başka bir bıcak alır. Nesilden nesile bu kalıplar çoğalır ve insan nesli bilgisini arttır. Olması gereken budur ! İnsanlarsa kalıpları bozmuyor.

Din hakkında yorumları nasıl bir alayla dinler dururlar. Sanki konuşan bir insan değilde bir deccal. Sorsak ki anlamsızca tanrı nerede ? Cennette... geldiğimiz ve gideceğimiz yerde. Sorsak ki insan nasıl başladı bu yaşam macerasına ? Adem ve Havva yaratıldı ilk başta, soyumuz geldi sonra... Kardeş kardeşle ilişkiye girermi ? Hayır ! Peki ne yaptı ademin çocukları ? Dininizde yoksa böyle bir iğrençlik, eh be insan sen ne iğrenç bir soydan geldin ! Cevaplar belli kalıplarda, akla sınır çekmiş ve insanları kısıtlamış durumda. İmanın rüzgarına kapılıp savrulanlar, sorgu yetisini kaybetmiş bir yaratıktır, dogmatik tavırlarla.

Tanrı varmı ? Ben yok demiyorum. Ama var da demiyorum. İnanana sözüm yok, benim düşüncelerime katılmasınlar, umrumda değil. En azından bir gün Tanrıyı bulursam, bunu ben buldum derim. Kimse bana öğretmedi ya da yalan sözlerle zihnime girmedi derim. Kendi aklımla bana bahşedilmiş en mucizevi yetimle buldum derim. Eğer onu bulursam ki gerçekten aklımla bulup olduğuna inanırsam ondan daha kutsal bir şey bilmem bu dünyada. Ama kulakdan doğma anlatılanlarla, anlamsız sözler ve kargaşayla inanıcaksam tanrıya, cehennem dediğiniz o aleme ebedi bir ziyarete giderim kendi rızamla...


tarıyı yaratan insan bunu kendi çıkarları içn yapmıştır. zayıfı ezmek için. ilk tanrı olgusundan önce putlar vardı.sonra peygamberler döneminde tanrı yaratıldı .cahiliye dönemi.zayıfın güçlü ve acımasızlığın insanoğlu tarafından vahşeti yüzünden. yani niye tanrı geldi. bu insanlar için. özünde tanrı korkuydu. korkutmak zulümü önlemel için. ama ne oldu, yine kötülük kazandı. her din oluşumundan geçirdiği her evrimde insanı özünde korkutan güçlünün çıkarları doğrultusunda bir bakış ile oluşmadımı. bugün insan neden tanrıyı hem sever, hemde korkar. insan hiç sevdiğinden korkarmı ?onu yaratandan...tanrı ilk dönem insanı kötülükten korumak içindi. şimdi günümüz dünyasında cahil yobaz kesimi yine kendi istediği doğrultuda din kisvesi adı altında kullanmıyormu.buna günümüzün modern felsefeci ve taasufcuları karşı çıksalarda sonunda isteklerini elde etmiyorlarmı. gerçek dini yaşadığını idda eden insanlar bile yapacakları kötülükleri sosyal yaşamda tanrı korkusuyla vazgeçmiyorlarmı? neden insani bir vasıf olan iyiyilk,kimsenin hakını yememe konusunda bunların olması gereken olduğunu düşünmüyolar. neden insan olmak zor. tabii sıfatlarıyla yalın. çıkara sömüreye dayalı dünyadaki bir çok sistem (demokrasi dahil) bunu sosyal yaşamda din kullanıyor. çağımızda hala bizim gibi üçüncü dünya ülkelerinde tanrıyı aramak insanı yoz tutmak bilgiyi değil fikir çatışmaları ile birbirimizi yok etmek kimlerin işine geliyor günümüzde böyle tanrı din tatışmalarını çok yoz buluyorum.kısır döngü dediğim şey bu..! biri diyecek var biri diyecek yok.sonra diğeri diyecek varlığını açıkla.ispat et.diğeri diyecek yokluğunu ispat et.bu böyle asırlardır sürüp gidecek sonuç kim kime diş geçirecek bir ego haz duygu tatminliği oluşacak.önemli olan insan olmanın ve davranışı kişiliği oluşturan faktörler değilmidir.ama şimdi biri diyecek insan olmak için inanmak gerekir.herkese çıkarsız bir yaşam diliyorum..
 

şehrin yabancısı

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
22 Şub 2009
Mesajlar
426
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
52
şair ne güzel anlatmış. tanrıyı ispata çalışan arkadaşlara insanın sona yakın. şiir demidir.

açtık çok açtık çok çok açtık
ekmek istedik kadın istedik tanrı İstedik


ve oturup ağladık niye
ve niye hiç görmemiş gibi sanki
oturup hep birlikte ağladık ona şaşıyorum
ona şaşıyorum biz sanki hiç ekmek görmedik
yemek için
hadi hiç görmedik diyelim / çok doğru /
sanki hiçbir şey de mi yemedik


bak biz helva yedik güneşe karşı
/ şapka alıcak paramız yoktu / helva yedik
sonra güneş yedik yüz derece sıcaklıkta
şart değildi biliyorum güneş yememiz
güneş onlarındı biz hırsızız hem valla hem billa
biz toprak yiyorduk o zamanlar katık olsun diye
güneşi de yedik yüz derece sıcaklıkta hırsızız valla

bak biz daha neler yedik
inanamıycaksınız ama hem valla hem billa
eylüllerden tutun da nisanlara kadar
göğün saralı günlerinde yağan yağmurlarda
ve de vıcık vıcık çamurlarda
ve de dizboyu karlarda
ve de en bi fena havalarda
/ biliyorum inanmıyacaksınız ama /
ayaz yedik soğuk yedik hem valla hem billa
yağmur yedik çamur yedik kar yedik
ve de eylüllerden nisanlara kadar
umut yedik umut yedik memetler gibi


hadi hadi söyletmeyin biz daha neler yedik
yüzüne tükürülmez adamlardan tekme yedik valla
çelme yedik tokat yedik alışkınız acımayın bize
o yüzüne tükürülmez adamlar var ya
onlar bile hep bizden yediler
yediler kollarımızı ellerimizi tırnaklarımızı
yediler gücümüzü terlerimizi
güç deyip ter deyip önemsemeyin
bizim günboyu kullandığımız şeyler
ama biz yiyemedik oh deyip
kollarımızı ellerimizi tırnaklarımızı
ve de gücümüzü terlerimizi

hadi hadi biz daha neler yedik
ot yedik et yedik
bok yedik/


açtık çok açtık çok açtık

kadın istedik tanrı istedik

ve oturup ağladık niye
ve niye hiç görmemiş gibi sanki
oturup hep birlikte ağladık ona şaşıyorum
ona aşıyorum biz sanki hiç kadın görmedik
biz galiba hiç kadın görmedik / çok doğru /
biz iş gördük güç gördük kadın görmedik
zaman mı bulamadık ne/ biz kadın görmedik


ve bir kadın aldık çarşıdan birşeyler umarak
kadın dediler soy dediler soyduk
giysilerini soyduk kadının ve şeylerini
ve salt kadın dediler salt kadındı şimdi o
salt erkek bekliyordu şimdi biz salt erkeğiz
salt erkeğiz ve çok açız dayanamadık
soymayı sürdürdük kadını gözlerimizle
ve soyduk giysilerini kadının ve şeylerini
ve soyduk saçlarını dudaklarını ve gözlerini tardıeu gibi

ve soyduk birşeyler umarak derilerini etlerini
ama hep birşeyler umarak soyduk herşeylerini
ne çıktı karşımıza biliyor musunuz sonunda
salt kadın yerine salt kemik
ve kemikler arasında kirli bir yürek
çirkin korkunç bir iskelet
oysa hep başka düşlemiştik kadını
en iyi en güzel ve sıcacık
ve de temiz yürekli / yani kadın
yani kadın /

biz çok açtık kadın istedik
yani kadın yani sevgi yani aşk
ama en iyi en güzel ve sıcacık
ve de temiz yürekli
yani kadın


açtık çok açtık çok çok açtık

tanrı istedik

ve oturup ağladık niye
ve niye hiç görmemiş gibi sanki
oturup hep birlikte ağladık ona şaşıyorum
ona şaşıyorum biz sanki hiç tanrı görmedik
hadi hiç görmedik diyelim / çok doğru/
tanrı da mı hiç görmedi bizi
hep bilinen şeyler gibi yinelemek
ama yalnız yinelemek hep yinelemek hep umarsız
-sen n'apıyorsun orda sen n'apıyorsun
-hiç sigara kutusu topluyorum yerden yakıcam
-bak bir odun düştü arabadan alsana
-yok onu öteki alsın o çok yoksul
-kamyona geleyim mi abi kamyona iyi taş taşırım
-beş liradan fazla vermem bak hava cok soğuk
- manton yok mu senin bu kış kıyamette
-hırkam eski biraz ama olsun yündür tutar gene
çıplaklıktan iyidir
-bu adam deli mi ne yırtık gömlekle bu soğukta
-ben karı iki beş de çocuk yedi bir de tanrı sekiz kim
ısıtacak bizi kim doyuracak bizi
-'inandığımız tanrı -da- yalnız bıraktı bizi'


bağışlatıcı olmuyor ey bagışlatıcı olmuyor
bilmem nerelerdeki özgürlük şarkıları
bizim özgürlüğümüzü bunca kısıtlamışken

tutsaklığımızı sürdürürken ezerken ezdirirken
kurdukları düzende kayırdıkları güçlere


kayırdıkları güçlere sanki biz insan değiliz

gökyüzüne uzanmaktan yoruldu ellerimiz
ne isteriz ne isteriz bilseniz
bilseniz inanca karşı gelmek ne zor
bilseniz ekmek yemek su içmek ne zor
bilseniz mutluluk ah mutluluk
mutluluk çok ötelerde şimdi
nedensiz isteksizliğiyle vermekten kaçındığı bizlere
bizlere yani kendi yarattığına
/ ne gülünç kendi yarattığına /
mutluluk çok büyük ve çok ötelerde şimdi
tanrı kadar
ulaşılmaz

bir ulaşsam bir ulaşsam yok mu ya bir ulaşsam
kimselere bırakmıycam kimselere bırakmıycam
ama gücüm ama gücüm ama gücüm kısıtlı

valla bıktık billa bıktık yaşamaktan
ben insanım dedik günahkâr olduk
ben tanrıyım dedik günahkâr olduk
ben günahkârım valla

ben günahkârım valla ve de tüm günahlarını insanların
topladım omuzlarıma/ ben günahkârım valla
bir hafifledim bir hafifledim ki sormayın
günâhlar ne hafif şeyler öyle ve de ne güzel

ben hep tanrıyı düşündüm tanrıyı sevdim
ben hep tanrının dediğini yaptım günahkâr değilim
baktım hiç düşünmedi tanrı beni hiç sevmedi
baktım tanrı hiç yapmadı dediğimi

töbe töbe ben günahkârım valla

kaynattım üç tencerede üç ayrı aşı
ekmeği kadına kadını tanrıya tanrıyı ekmeğe üleştirdim

arkadaş z özger
 

serotonin

Üye
Yeni Üye
Katılım
1 Mar 2010
Mesajlar
109
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
50
Gene bir burakender klasiği.. Önceki açdığın konuda saat 4.5 'da uyuyamadığından faydalı yararlı olması amacıyla yazdım/yazdık.
Hemde nasıl yazdık.Kaç kez okunmuş/cevaplandırılmış ?Bakdınmı? bırak bakmayı başlangıçdan hemen sonra tüymüşsün.Şimdi bir başka konu bu sefer içerik az farklı .Hayır resmen aynı. Ben sana onceki konuda verilen cevapların seni tatmin edip etmediğini sormak isterdim ki.... Sen olayı aşmış bir başka/aynı konuyu tekrar açmışsın.Samimiyetine artık inanmıyorum.Bence başka şeyler peşinde koşuyor veyahut kendine pas atıyorsun. ....

Aynı fikirdeyim. Bazı başlıklar vardır baya bir rant sağlar:) diğer başlığında da herkes birbirine girdi ama konuyu açan arkadaşımız ortada yok :)


Arkadaşımız diyor ki;


''bir gün Tanrıyı bulursam, bunu ben buldum derim. Kimse bana öğretmedi ya da yalan sözlerle zihnime girmedi derim. Kendi aklımla bana bahşedilmiş en mucizevi yetimle buldum derim. Eğer onu bulursam ki gerçekten aklımla bulup olduğuna inanırsam ondan daha kutsal bir şey bilmem bu dünyada. Ama kulakdan doğma anlatılanlarla, anlamsız sözler ve kargaşayla inanıcaksam tanrıya, cehennem dediğiniz o aleme ebedi bir ziyarete giderim kendi rızamla...''

Bazı mucizeler bekleyip kendi rızanla neyi seçeceğine karar vereceksen, sana burda bir mucize yaratamayacağımıza göre, her satırımız nafile.

Ne düşünüyorum biliyor musunuz?

Bir deli kuyuya taş attı, akıllılarda çıkarmak için uğraşıyor... ama ben onları dışarıdan seyreden olacağım (;


 

murad

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
21 Nis 2010
Mesajlar
3
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
tanri insan iliskisi yalniz insanin kendi korkakliginin en siddetli halde ise sizofreninin bir donemidir.
 

Süreyya Önal

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
16 Nis 2010
Mesajlar
469
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
49
O '

Hâr-ı nâr
'ı nda,
Sevmiş.
Özden
Gelmiş,
Suda -n
Geçmiş,
Can'ı bilmiş.

Yol,
Betimsizmiş.
Son,
Belirsizmiş.
Hani gelmiş.. hani geçmiş
Kimi bilmiş- bilmemiş

Can
Yanarmış,
Ten
Kanarmış,
Can.. Cananla
Tek,

Ol an’
da
Varmış.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst