Süleyman Özışık

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Köşe Yazıları kategorisinde sakal tarafından oluşturulan Süleyman Özışık başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 1,959 kez görüntülenmiş, 9 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Köşe Yazıları
Konu Başlığı Süleyman Özışık
Konbuyu başlatan sakal
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan sakal

sakal

Kahin
Yeni Üye
Katılım
8 Nis 2012
Mesajlar
2,000
Tepkime puanı
1
Puanları
38
"Hiç endişe etmeyin. Cesaretinizi asla yitirmeyeceksiniz. Siz kalbinize umutsuzluğun zehrini yaklaştırmayacaksınız, hüzünlenmeyecek, yeise kapılmayacak, Allah'ın ve milletin bizimle olduğu şuurunu bir an olsun unutmayacaksınız. Ülkeye ve millete hizmetkar olmanın elbette bir bedeli var. Gerekirse bu bedeli ödemekten hiçbir zaman kaçınmayacağız."

Bu sözler dün AK Parti Grup toplantısında konuşan Başbakan Erdoğan'ın ağzından çıktı.

14 yıldır tüm partilerin grup toplantılarını izleyen biriyim. İlk kez, adeta bir vasiyeti andıran böylesi bir konuşmaya tanık oluyorum. Buna benzer sözleri en son, askeri darbeyle devrilen Muhammed Mursi'den duymuştuk ve sonra neler olduğunu tüm dünya izledi.

Erdoğan yargı cuntasıyla hareket edenlerin kendisine ödetmek istediği bedel için hazır! "Bu bir istiklal savaşıdır. Benimle veya bensiz. Bu yolda millet arkanızda oldukça yürümeye devam edin" diyor açık açık!

Doğrusunu isterseniz haksız değil...

Yolsuzluk iddialarının kendisini yok edeceğini, sandıkta yenilgiye uğrayacağını düşünmüyor. Belli ki aklı başında herkes gibi, oynanan korkunç oyunu görüyor ve o oyunun nasıl biteceğini kestirebiliyor.

Sizin de dikkatinizi çekti mi?

Savaşın başlamasına neden olan konular neredeyse unutuldu gitti. Cemaate bağlı yayın organlarında dershanelerle ilgili tek haber görebiliyor musunuz? "Bakan çocukları da paraları götürmüş" diyen birkaç twitter avanağının dışında, yolsuzluklarla ilgili haberlere rastlıyor musunuz?

İki yerden vurmaya çalışıyorlar.

Bir kesim ekonomiyi çökertecek hamlelerde bulunuyor. Borsayı çökertilirken, Türk Lirası'nın değer kaybetmesini, doların tavan yapmasını hedefliyor. Merkez Bankası'nın doların ateşini düşürmek 136 milyar dolarlık rezervini eritmesini hedefliyor ekonomi suikastçileri...

Diğer kesim ise bambaşka bir şeytani planın peşinde. Türkiye ile terör örgütü El Kaide arasında bir bağ bulmaya çalışıyor. Bulamadıkça çıldırıyor, o bağ varmış gibi yalan yanlış mesajlar gönderiyor uluslararası arenadaki efendilerine....

Zaman Todays'ın elemanı Mahir Zeylanov'un ingilizce, "Türk savcıları El Kaideli teröristi yakalayacaktı. AK Parti engel oldu" diye mesaj atmasının altında da... Suriye'ye giden TIR'ın İHH'ya bağlı olduğu ve El Kaide'ye silah taşıdığı yalanının altında da... İHH'ya bağlı depoların, "Burada El Kaide elemanı çalışıyormuş" bahanesiyle basılmasının altında da bu nedenler yatıyor...

Düşünebiliyor musunuz?

Cemaatin yayın organı olan Zaman Gazetesi'nde, Şahin Alpay isimli bir sözde yazar, "Türkiye Japonya ile nükleer anlaşmalar yapıyor. AK Parti'nin amacı bu sayede nükleer bomba yapabilmek" diyerek ABD'ye ve NATO'ya, "Irak'a girip nükleer bomba aradığınız gibi Türkiye'ye de gelin" diyebilecek kadar hainleşebiliyor.

Cemaate bağlı tüm yayın organları, İHH'nın Kilis'teki bürosuna yapılan kirli operasyonu, "El Kaide operasyonu" diyerek Türkiye ve dünya kamuoyuna duyuracak kadar alçalabiliyor.

Bakın şu haber yakın zamanda cemaate yakın yayın organlarında çok masum bir şekilde verildi:

"Türkiye dünyaya yardım eden ülkeler arasında 4. sırada yer alıyor. Yardım edilen ülkeler arasında Pakistan, Afganistan, Irak ve Suriye başı çekiyor!"

Bu ülkeler neden ön plana çıkarılmış dersiniz?

Çünkü bu ülkelerin tamamında El Kaide terörü esiyor. Türkiye, tüm dünyada bir numuralı terör örgütü olarak bilenen El Kaide'ye yardım eden ülkeymiş gibi gösterilmeye çalışılıyor.

Nedir amacınız?

NATO'nun toplanmasını, ABD'nin, İngiltere'nin Fransa'nın toplanıp Irak'a girdiği gibi Türkiye'ye girmesini mi hayal ediyorsunuz? Erdoğan'ın Saddam gibi yargılanıp asılması mıdır hayallerinizi süsleyen şey? Yoksa "Filistin'deki terörist örgütlere yardım yaptı" yalanıyla iktidardan düşürülen ve idam edilmesi için planlar yapılan Mursi gibi bir son mu düşünüyorsunuz onun için?

Partisinden bazı isimler rüşvete ve yolsuzluk olaylarına mı bulaştı.

Eyvallah!

Erdoğan bunun hesabını elbette hem sandıkta, hem de adalet huzurunda verecek. Rüşvetle, yolsuzlukla suçlananlar şu an içeride yatıyor ve adalete hesap vereceği günü bekliyor. O hesabı günü zamanı geldiğinde hep beraber soracağız, bu konuda yanınızdayız.

Ama sizin de bu ülke insanına bir hesap vermeniz gerekiyor artık. En önce şu ses kayıtlarındaki sözlerin hesabını vermeniz gerekiyor.

"Bankamıza yönelik bir operasyon yapılabilir. BDDK'daki adamımızla irtibata geçin size bilgi sızdırsın" sözlerinin...

Gezi olaylarından sonra Tüpraş'a yapılacak maliye denetiminin önceden Koç'a haber verildiği itirafının... Maden ihalelerinin kimlere verilmesi gerektiği talimatının hesabını vermeniz gerekiyor.

Söyleyin lütfen!

Hükümet bazı medya patronlarına ricada bulunduğunda adına sünsür diyoruz. Peki, cemaat mensuplarının taa gazete patronlarına kadar çıkıp yazarların yazılarının yayınlanmasını engellemesine ne isim verelim?

Hükümet üyelerinin çıkar karşılığı iş tutmasına yolsuzluk diyoruz. Peki, cemaat mensuplarının belli çıkarlar karşılığında sponsor bulmalarına ne isim verelim?

Bakana hediye saat gelmesine rüşvet diyelim eyvallah! Peki, yurtdışından hizmete hareket eden belli işadamlarına ananas getirilmesine de aynı ismi verelim mi?

Bakan çocuklarının yolsuzluk yaptığını iddia ederek "Bu seni bağlar Erdoğan. Bunun bedelini senin de ödemen gerekiyor" diyoruz. "Sizin adamlarınızın yaptıkları da sizi bağlar ve bunun bedelini de ödemeniz gerekiyor" diyelim mi ne dersiniz?

Yayın organlarınız kendi ülkesinin Başbakanı'nı dünyaya "Diktatör" diye tanıtacak. "Kelleni keseceğiz" diyerek öldürülmekle tehdit edecek. "Bu iktidar nükleer bomba yapma hazırlığında" diye şeytani yalanlar uyduracak. "El Kaide'ye yardım yapıyor bu iktidar. Ne duruyorsunuz, gelsenize" diyerek işgal için zemin oluşturacak. İsrail'in tek hedefi olan İHH'yı terörist örgüt sıfatına sokmak için çalışacaklar. İçeride hükümeti darbe ile yıkmaya çalışan tüm kişi ve gruplarla işbirliği içinde olacaklar.

Ama Erdoğan sizi, "Haşhaşiler çetesi"ne benzettiğinde, ihanet içinde olduğunuzu söylediğinde isyan edecek, "Bizim bu uluslararası komployla bir ilgimiz yok" diyecek, "Bizim grubumuzdakilerin yaptıkları cemaati bağlamaz" kurnazlığına başvuracaksınız.

Var efendim var!

Uluslararası komployla da, yargı cuntasıyla da, hükümeti ayaklanmayla devirmek isteyen şehir iblisleriyle de bal gibi ilginiz var!

İnkar etmek ayrı, ikna etmek ayrı şeylerdir.

Toplum ikna olup olmadığının cevabını 30 Mart'ta verecek nasılsa...

 

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
ne demiş bir düşünür; ikna edemiyorsan kafasını karıştır !! ya bırak Sakal bu işleri çalan çırpan yalancı hırsızların hepsi vatan millet sakarya edebiyatı yapıyor.. ne numaraymış be hala geçerli..
 

sakal

Kahin
Yeni Üye
Katılım
8 Nis 2012
Mesajlar
2,000
Tepkime puanı
1
Puanları
38
tabi 17000 km bölünmüş yollarımız,barajlarımız,havaalanlarımız,hızlı trenlerimiz,sağlık alanındaki reformlarımız,IMF ye olan borçlarımız hep bu çalınan paralarla yapıldı...e helal olsun o zaman...

balık kadar hafızamız kalmamış..yahu üflesen yıkılacak bi herif elinde üfürükten bir çantayla gelip şunu yapın şunu edin şunu kısıtlayın şuna zam yapın diye ülke ekonomisine yön veriyordu(IMF) bu ne aşşağılık bir durumdu..özlediyseniz amenna..kim yaptı bunları kim ???

ama böyle yürür faiz lobisinin işleri,musluğu kesildi mi boğazına ümüğüne çökerler..durum kısaca budur..
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
Bu devlet kurulduğundan beri ilerliyor..elbet ilerleyecek..devlet dediğimiz sadece siyasiler ve hükümetler değil..

.. ve basında yazılanları geçtim hadi Sakal..adamların icraatlarının içindeyim..ve içinde olduğum kadarı ile bu adamların icraatlarından helal kokusu gelmiyor diyorum..

Başbakanın eskiden nazarımda iyi kötü bir karizması vardı Sakal..ama o da artık herkes gibi :)

(Her siyasi gibi yalancı yani)
 

sakal

Kahin
Yeni Üye
Katılım
8 Nis 2012
Mesajlar
2,000
Tepkime puanı
1
Puanları
38
o kadar kusur kadı kızında da olur [MENTION=4198]donkişot[/MENTION]...hani kadir mısıroğlu'nun anlattığı meşhur bir anektod vardı su katılmamış süt satılmıyordu da süte su katınca mal elde kalmamaya başlamıştı..bu millet su katılmamış süte layık değil henüz..bizim oyumuzun layığı bu başbakan..biz düzelirsek liderlerimizde düzelir..vesselam,
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
o kadar kusur kadı kızında da olur @donkişot...hani kadir mısıroğlu'nun anlattığı meşhur bir anektod vardı su katılmamış süt satılmıyordu da süte su katınca mal elde kalmamaya başlamıştı..bu millet su katılmamış süte layık değil henüz..bizim oyumuzun layığı bu başbakan..biz düzelirsek liderlerimizde düzelir..vesselam,

ah dostum ah. belli ki tesir altındasın. aynı benim gibi bir kıza tutkunum bu aralar ve aklımın nasıl olmadık hayaller kurduğuna inanamazsın. ancak şükür ki melankolik hali yenip gerçekleri idrak edebildiğim zamanlarımda var..

neyse geçelim konuya. bu hikaye çok güzel bir hikaye. bende sevmiştim ilk duyduğumda. halada seviyorum. ancak bu hikayenin ana fikri; ilahi adalet ile haram ve helal dengesi dostum. ve salt inanç içeren bir öykü bu. bu öyküyle atıf yaptığın durum arasında bağlantı kurma çaban çarpık bağlantıdan başka bişi olmaz.


şimdi basitçe düşünelim; Başbakan, çocukları ve hısımları reddedilemez biçimde zenginleşiyorlar.

soruyorum; bir insan yalan söylemek çıkarına iken neden doğruyu söyler?

cevap basitçe; iman,özsaygı,ahlaktır.

peki; yalan söyleyen ve çalan çırpan birinde bunlardan hangisi olabilir? veya hangileri?

Kierkegaard sempatizanı biri olarak; varoluşun kaçınılmaz sonucunun ÇATIŞMA olduğunu biliyorum.. insanda yukardaki 3 şeyde varken insan yalan söylebilir veya devleti dolandırabilir..ancak dostum ancak; bu kadarda olmaz !! insan kadar subjektif bir canlı yok. insan hem çalar, hem yalan söyler ,hemde yukardaki 3 şıkka bu durumu uyarlayabilir..kendi iman,özsaygı ve ahlak anlayışını yaratabilir.. işte bu en kötü olandır bana göre.. kalbin kararması belkide böyle birşeydir..günah /kötülük ve bunları uyarlama sürekliliği en sonunda insanı yutar..

bir çok başlıkta akla / akletmeye davet eden Sakal, bende seni bu siyasi memleket konularında akletmeye davet ediyorum:) belkide ben yanılıyorum akletmesi gereken benim.. öyle düşünüyorsan şu yazdıklarıma karşı kendi projeni destekleyecek sağlam bir dayanağın varsa (benim sağlam dayanağım siyasilerin zenginleşmesi) sun lütfen ..
 

sakal

Kahin
Yeni Üye
Katılım
8 Nis 2012
Mesajlar
2,000
Tepkime puanı
1
Puanları
38
akıl mı bıraktılar kardeşim adamda,ağzı olan konuşuyor işte..yandaş gibi savunma çırpınışlarımla kirlendiğimi düşünüyorum ama ne yapayım..içimden bir ses bu adamlar haklı diyor..sadece içimdeki sese kulak veriyorum..Allah şahidim ömrümde Akp nin parti binasına bile adım atmış değilim siyaseti de sevmem..hatta camide bir partili görsem safımı değiştirip başka yere geçmeye çalışırım..ama bu adamlar yıllarca süren bazı haksızlıkları ortadan kaldırdı..benim gibi düşünen insanları ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmekten çıkardı..neredeydi bilmiyorum bir iş yerine türbanlılar ve köpekler giremez diye bir şey asmışlar..belki de bu duruşumuz,inançlı insanları köpeklerle eşdeğer gören zihniyetlere karşı bir duruş..kim çaldı çırptıysa Allah bu dünyadada öbür dünyadada kendilerinden olmasa bile çoluğundan çocuğundan bunu çıkarır..herkes birbirine iftira atma yarışına girdi..dün kol kola gezenler bugün birbirine selam bile vermiyor..ve bazı mihraklar düştüğümüz bu duruma kadeh tokuşturarak kahkahalarla gülüyor..tabi bu yaşananlar bu ülkenin bir vatandaşı olarak benim kanıma dokunuyor..dediğim gibi sadece içimdeki sese kulak veriyorum..eğer o ses beni yanıltıyorsa Allah beni doğruların yanında olmam için yol göstersin,sade beni değil hepimizi..

belkide artık siyaset konuşmamamın vakti geldi..ben susayım herkes konuşsun,klavyem bozulsun da bir daha yazamayım..

Allah hepimize doğruyu göstersin ve doğrunun yanında olmamızı ilham etsin daha ne diyeyim..sustum..
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
Dostum ; bunların neması ve afyonu zaten bu ötekileştirmeler.. iyi işler yapmadılar demiyorum yaptılar. ancak desturumuz; iyi işlerini övmek hatalarını söylemek olmalı..yoksa onların istediği oluyor ve kutuplaşıyoruz. hak ve hukuk devleti değil ,onun bunun idelojisinin devleti oluyoruz.
kendi adıma eğer biri çıkarda hukuku ve yargıyı güçlendirirse seve seve oy veririm. her gelen sistemin kurumlarını ele geçirmeye çalışıyor. kurumlar halkın kurumu olmalı vs vs..

Bir kitap okuyordum, yazar psikoterapist ama baktım kitabın bir yerinde Tanrı,din dindarlara olan öfkesini kusuyor..yuh dedim bu adam daha kendini analiz edememiş, öfke dolu ,..kendini analiz edemeyen adam neyi analiz edebilir ki deyip kitabı okumayı bıraktım..

kierkegaardı ondan seviyorum birazda.. adam dindar ,tutkulu bir Tanrı inancına sahip ancak bu tutkulu inancına rağmen hem inancıyla hemde Tanrıyla bile çatışabiliyor..hiç birşeyden kaçmıyor sadece doktirinine yada inancına uygun düşünceleri besleyip diğerlerini çökertmeye çalışmıyor..yeri geliyor kendi fikirlerini çökertiyor vb..kısaca hem kendini, hem varoluşu muhteşem analiz ediyor .. zeki veya akılla adam diye ben buna derim :) sende öylesin dostum kendinle çatışabiliyorsun. sen buradaki en akılla adamlardan birisin. doktrinim yada fikrim çökmesin diye çırpınanları görüyoruz.:)

bak kierkegaardan güzel tutkulu bir söz; gerçekle olan tüm bağlantılarımı kopardım. çünkü gerçeklik denilen mümkün olanın yağmalanmasından başka birşey değildi:) bırak bazıları yağmalayabildikleri kadar yağmalasınlar:)
 

sakal

Kahin
Yeni Üye
Katılım
8 Nis 2012
Mesajlar
2,000
Tepkime puanı
1
Puanları
38
bu kierkegaard'ı bende sevmeye başladım sayende..bu yaşananlar garip bir şekilde aklıma yaratılış maceramızı getirdi nedense;hani Allah meleği dünyaya gönderiyor ve dünya toprağından balçıkla insan yaratmaya karar veriyor ve dünya buna razı olmuyor..kan dökücü,birbirini yiyen,bozguncu bir insanı benim özümden cevherimden mi yaratacaksın diye Allah'a yalvarıyor,ben buna alet olmak ham madde olmak istemiyorum diye çırpınıyor ..Allah'da sen bundan mesul değilsin diyor..tuhaf yaa..dünya ne kadar haklıymış,ama yazı öyle yazılmış..varoluş dedin de,varoluşumuz bile sıkıntı ve üzüntüyle başlamış..beynimde girdaplar çalkantılar fırtınalar kol geziyor..üf yaa..dünya hakkını helal et desem duyar mı?
 

sakal

Kahin
Yeni Üye
Katılım
8 Nis 2012
Mesajlar
2,000
Tepkime puanı
1
Puanları
38
Zaman gazetesi dün manşetten yayınladığı haberinde, bugün yaşananlarla 28 Şubat döneminde yaşananları kıyaslamış ve sözü, "Bugün bize yaşatılanları 28 Şubat döneminde yaşamadık" demeye getirmiş.

Erbakan hukümetinin askeri darbeyle devrilmesini alkışlayan, generallerin önünde alınları adeta yerlere değen bir camianın o günleri hasretle yadetmesi elbette çok normal...

Darbeyle gelen hukümete destek verme karşılığında dershanelerin kapanmasını engelleyen camianın, halkın oylarıyla gelen bir hukümeti darbecilerden kötü görmesinden daha doğal ne olabilir ki...

Gelin gazetenin iki dönemi kıyasladığı haberine hep beraber göz atalım ve hangisi doğru, hangisi yanlış hep beraber tartışalım. Yazı biraz uzun olabilir. Çünkü alt alta sıralanan maddeler çok fazla. Sizi fazla bunaltmadan ifade etmeye çalışacağım yine de...

Birinci karşılaştırma:

"28 Şubat: Yargıtay Başsavcısı Vural Savaş’ın hazırladığı iddianamede mütedeyyin insanlar için ‘Habis ur, kan emici vampirler’ benzetmesi yapıldı. Başbakan Mesut Yılmaz, imam hatipliler için ‘yarasa’ ifadesini kullandı. İrtica, gerici, imam, örümcek kafa, sıkma baş gibi yaftalamalar kullanıldı. İrticai kadroların devlete sızdığı gerekçe gösterilip hukuksuz eylemlere imza atıldı.

Bugün? İtibarsızlaştırma taktikleri bugün de cemaat, merkeze konulmak suretiyle yapılıyor. Camiaya yönelik ‘çete, örgüt, paralel devlet, virüs, in, gizli örgüt, haşhaşi’ benzetmeleri dile getiriliyor. ‘Yargıtay imamı’ ‘Emniyet imamı’ gibi haberlerle delile dayanmayan, yargıda takipsizlikle sonuçlanmış iddialara yer veriliyor."

İyi hoş da, adama sormazlar mı...

Hürriyet ve Milliyet gazetelerine Erbakan aleyhine konuşup "Beceremediniz, çekilin" diyerek darbeci generallerle aynı dili kullanan bizzat Fethullan Gülen Hocaefendi değil miydi?

O hükümete siyasi rüşvet karşılığı, dershaneleri kurtarma karşılığı ses etmeyen siz değil miydiniz? Bugün karaladığınız o dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz'ı manşetten, "Hayırlı olsun" diyerek karşılayan sizin gazeteniz değil miydi?

Fethullah Gülen Hocaefendi'nin, "Elimden gelse bizzat şefaat ederim" dediği Ecevit bu hükümetin içinde yer almadı mı?

Daha da önemlisi, o dönemde inançlı kesime zulmedilirken siz neredeydiniz? Başörtülü öğrenciler sınıflardan çıkarılırken, üniversite önlerinde coplanıp yerlerde sürüklenirken, siz ne yaptınız?

Bu hükümet döneminde size "‘çete, örgüt, paralel devlet, virüs, in, gizli örgüt, haşhaşi" dendiğini söylüyorsunuz. Bu sözler devletin içine sızmış, devleti çökertmeye çalışan hainlere söyleniyor. Siz niye üzerinizi alınıyorsunuz anlamadım?

Hadi diyelim ki size söyleniyor? Peki ya siz?..

Başbakan'a "Yezid, diktatör, maymun, hırsız, Boşbakan" diyen, AK Parti ve seçmenleri için, "Ebu cehil bunlardan daha müslamandı?" diyen, "Peygamberin kıblesi şaştı" diyen, "Hocaefendi münafıkların ülkesine gelmez" diyen, "ABD ve İsrail sizden daha adaletli" diyen çalışanlarınızı unuttunuz mu yoksa? "Allah evlerine ateşler salsın" bedduaları eden ve o beddulara amin diyen kimdi?

İkinci karşılaştırma:


"28 Şubat: Muhafazakâr işadamlarını ekonomik olarak çökertmek için her türlü boykot uygulandı. Bazı şirketler ‘yeşil sermaye’ adıyla kumpasa alındı, zarar etmeleri için müfettiş gönderme, sermaye baskısı oluşturuldu. Kombassan, Yimpaş, Petlas gibi şirketler, mağduriyetin simgesi haline geldi. Kredi verilmeyip batırılmak istenen şirketler oldu.

Bugün: Hizmet Hareketi’ne yakın işadamları, mütedeyyin çevreler hedefe konuldu. Bunun en somut örneği Bank Asya oldu. Bu taktik tutmayınca büyük şirket sahiplerine bankadan mevduatlarını çekmeleri için baskı yapıldı. Hocaefendi’nin telefon görüşmeleri dinlenip internet ve medyada yaygınlaştırılarak, ortada bir suç varmış algısı oluşturulmaya çalışıldı. İpek Şirketler Grubu, hedefe konuldu. İki maden ocağına kapatma kararı mahkemeden döndü. Boydak Grubu’na denetim baskısı uygulandı."

Tamam!

Bu iddianın kelimesi kelimesine doğru olduğunu varsayalım. Bank Asya'yı tehlikeden kurtarmak için BDDK'nın içine sızan adamlarınızdan büyük destek aldığınızdan hiç bahsetmemişsiniz ama? Şirketleri mali denetime tabi tutulan işadamlarına "Önlemini al, Maliye geliyor" diyerek önceden haber uçurduğunuzdan, bunun karşılığında sponsorluk kaptığınızdan da hiç bahsetmemişsiniz?

Hadi bunu es geçelim!

Peki tarafınıza yakın olan bir savcının bir kara operasyonla Halkbank'ı batırma girişimine, banka datalarının alınıp uluslararası oyun kuruculara peşkeş çekildiğine dair iddialara neden değinmediniz?

Artık açık açık arkasında olduğunu söylediğiniz bu operasyonlar sonucu devletin kasasından 120 milyar doların üzerinde para çıktığını, doların fırladığını, borsanın çakıldığını, Merkez Bankası rezervlerinin sayenizde mum gibi eridiğini de anlatmamışsınız?

Arkasında kapı gibi durduğunuz ve cansiperane bir şekilde savunduğunuz Savcı Muammer Akkaş'ın dosyaya ilişkin 25 çuval belgeyi incelemeden, hatta torbalardaki mühürleri daha açmadan yakalama kararı çıkarttığı öğrenildi. Kanal İstanbul, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, 3. Havaalanı, nükleer santral gibi ihaleleri yürüten bu adamların mal varlıklarına el konularak yurtdışındaki itibarları yok edildi. Bu işadamlarından bahsetmek işinize mi gelmedi yoksa?


Üçüncü karşılaştırma?

"28 Şubat:TSK bünyesinde yasa dışı olarak kurulan ‘Batı Çalışma Grubu’nu deşifre ettiği için görevden alınıp yargılanan eski Emniyet İstihbarat Daire Başkan Vekili Bülent Orakoğlu, 28 Şubat sürecinde MGK’nın devletin yetkisi dışında bir dinleme ekibi kurarak, illegal bir şekilde teknik takip yaptırdığını söyledi. Dönemin Ankara Emniyet Müdürü Cevdet Saral ve İstihbarat Şube Müdürü Osman Ak, emniyette özel bir dinleme odası kurarak ‘cemaatçi’ avına çıktı. Soruşturmanın hedefi Hizmet hareketini terör örgütü çerçevesine koymaktı. Hocaefendi’nin konuşmaları kesilip birleştirilerek montaj kasetler ortaya atıldı.

Bugün: Hocaefendi’nin bazı işadamlarıyla yaptığı telefon görüşmeleri sanki yasadışı bir vaka gibi servis edildi. Yasadışı dinleme ile Hocaefendi çete lideri olarak gösterilmek istendi. Sosyal medyada, söylenmeyen sözler montajlanarak yayılmaya çalışıldı."

Vallahi siz kendiniz çalıp kendiniz oynayabilirsiniz ama toplum, Gülen Hocaefendi'nin "İcabında mahkemenin altını üstüne getireceksiniz, avucunuza alacaksınız. Avukat da kiralayacaksınız, hakim de kiralayacaksınız!" dediği konuşmanın montaj olmadığını çok iyi biliyor.

Hocaefendi'nin, "Falan ihaleyi Koç Grubu'na verin, gönüllerine girersiniz. O olmazsa bize yakın, bizim dediklerimizi yapacak ekibe verin" kaseti de pek masum konuşma gibi görünmüyor.

Diğer konularda haklısınız ama!

Başbakan'ın makamında ve yatak odasında bile dinleme cihazları bulunuyor. Yasal olmayan yöntemlerle Başbakan bile dinleniyor. AK Parti'ye katılan tertemiz siyasetçilere ve sizin aleyhinize yazan gazetecilere yapmadıkları şeyler çamur şeklinde atılıyor, bu kasetler üzerinden iftiralar atılıyor.

Daha geçen yıllarda bazı siyasetçiler belaltı kasetlerle istifaya zorlandı. Pek çok insanın ocağı bu kasetler sayesinde söndürüldü. En az sizin kadar, sokaktaki insanlar da bu kasetçilerin kim olduğunu çok merak ediyor! Bulursanız haber verin hep beraber üzerine gidelim!

Dördüncü karşılaştırma:


28 Şubat: Genelkurmay Başkanlığı, yüksek yargı organlarına brifingler düzenledi. Gelmeyenlere psikolojik baskı yapıldı. DGM Savcısı Hüseyin Altın, 28 Şubat 1997’deki tarihî MGK’nın ardından 1997’de HSYK tarafından görevinden ihraç edildi. Yozgat Cumhuriyet Başsavcısı Reşat Petek, 1996 güz kararnamesiyle atandığı görevden Ocak 1999’da istifa ederek ayrıldı.

Bugün: Yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarını yürüten savcılar üzerinde baskı kuruluyor. Savcıların yanına yeni savcılar atanmak suretiyle soruşturma akamete uğratılmak istendi. 25 Aralık’taki ikinci operasyon, adlî kolluğun görevini yapmaması üzerine gerçekleştirilemedi. Daha sonra ilgili savcı görevden el çektirilerek dosya başka savcılara verildi. 17 Aralık operasyonunu yürüten İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili Zekeriya Öz, hakkında çıkan haberlerden dolayı görevden alındı. Ayrıca, bu süreçte Adalet Bakanları, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Turan Çolakkadı’yla görüşüp yürümekte olan bir soruşturmaya gölge düşürdü. Başbakan, ‘militan, dürüst değil, vb.’ ifadelerle savcıları hedef haline getirdi. HSYK ise Adalet Bakanlığı’na bağlanmaya çalışılıyor.


Pardon ama ben bu satırlarda hizmet hareketi ile ilgili tek cümle bulamadım! Hükümete yönelik operasyonlarda yer alan savcılara yönelik tasarrufu, hizmet hareketine yapılmış baskı olarak algılıyorsanız, "Bunlar bizim yargıdaki elemanlarımız" itirafından mı bulunmuş oluyorsunuz?

"Operasyon başka savcılara havale edildi" diyerek, "Bizim savcılardan alındı, başka savcılara verildi" demek mi istiyorsunuz? Yolsuzluk yaptığını iddia ettiği Ali Ağaoğlu'nun parasıyla tatile giden savcıyla, 7 işadamını hukuksuz yöntemlerle adeta dağa kaldırır gibi hapse tıkmak isteyen diğer savcıyı mı savunuyorsunuz yoksa?

Son olarak beşinci karşılaştırma:

28 Şubat: Tankların Sincan sokaklarında yürütülmesi, telefon tehditleri, faili meçhule kapı aralayacak hedef göstermeleri yaşandı. İçişleri Bakanı’na, Başbakan’a hakaret eden ve ölüm tehditleri savuran komutanlar kayda girdi. İrtica korkusuyla halkın yaşantısına müdahale edildi. Bazıları ölümle tehdit edildi.

Bugün: Başbakan’ın müşavirleri, AK Parti milletvekili, ilçe başkanları aracılığıyla faili meçhul cinayetler ve suikastlar hatırlatılarak korku psikolojisi yayılıyor. Başbakanlık Müşaviri Hamdi Kılıç, attığı ‘tweet’te “Devlet geleneğimizin kendini korumak için tarih boyunca geliştirdiği reflekslerin bir kısmı epeyce ürpertici, benden hatırlatması!” ifadelerini kullandı ve suikast imasında bulundu.


Yahu siz izanınızı nerede kaybettiniz arkadaşlar? Gazetelerinizdeki yazarları, televizyonlarınızdaki yorumcuları görmeyecek kadar körleştiniz mi?

Baltazar'ın hikayesini hatırlatıp, "Sayılı günleriniz sona erdi, Terazide tartıldınız ve eksik bulundunuz. Kelleniz kesilecek ve ülkeniz bölünecek" diyerek ölümle tehdit eden kim?

"Türkiye, Japonya ile nükleer anlaşma yaparak nükleer bomba yapmaya çalışıyor" diyerek Erdoğan'a, "Sana Saddam'ın akıbetini yaşatacağız" diye imalı tehditler savuran kim?

Yüzde 50'nin oyunu almış AK Parti için, "Meşruiyetini kaybetti. Hemen kapatılmalı" diyerek mahkemeleri göreve çağıran kim?

"AK Parti öldü. Cenazesini kaldıralım hep beraber" diyerek seçmen tercihini değiştirmeye yönelik hamle yapan, korku salan yazar kim?

Devletin bakanına, "Cemaat cemaatliğini bilsin" dediği için, "Senin alacağın olsun" diye mesaj atan kim?

Cemile Bayraktar isimli yazara, "Senin de kasetin var ama belaltı olduğu için yayınlayamıyor hizmet hareketi" diyerek iftira atan kim?

Özlem Özcan isimli Sosyal Medya PR Uzmanı hanımefendiye, "AK Parti dönemi bitti. Gel bizim 100 kişilik ekibimizin başına geç ve AK Parti aleyhine kara propaganda yap yoksa bu piyasada sana ekmek yok" diye baskı yapan kim?

Suriye'ye giden TIR'ı İHH'ya ait yalanıyla yayınlayan kim? İHH'ya yapılan operasyonu, "El Kaide"ye operasyon" diye vererek ABD'ye ve İsrail'e karalayan, hükümeti ve İHH'yı terör örgütüne destek verenler sınıfına sokmaya çalışanlar kim?

Yazar yazılarını patronlara çıkarak sansürleyen kim? Beğenmediği yazarı daha kitabı çıkmadan içeri attıran kim?

Var mı verecek bir cevabınız?

Süleyman Özışık

 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst