Star'dan 'ayakkabı kutusu' yalanı: Yandaşlar yalan haber yaptı, çuvalladı

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Gündem (Dünya\/Türkiye) kategorisinde evrensel-insan tarafından oluşturulan Star'dan 'ayakkabı kutusu' yalanı: Yandaşlar yalan haber yaptı, çuvalladı başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 1,001 kez görüntülenmiş, 8 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Gündem (Dünya\/Türkiye)
Konu Başlığı Star'dan 'ayakkabı kutusu' yalanı: Yandaşlar yalan haber yaptı, çuvalladı
Konbuyu başlatan evrensel-insan
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan "ictenlik"

evrensel-insan

Kahin
Yeni Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
3,434
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
68
Durmadan isine gelmeyen bir habere "yalan" diyerek iftira atanlar, bu haberi okusunda bir habere yalan denmedigini, yalan oldugunun nasil belgelendigini gorsunler ve bir daha da belgelemeden islerine gelmeyen bir habere "yalan" demesinler.

Kendini Erdoğan'a feda edeceğini açıklayan isimlerden Ethem Sancak'ın gazetesi Star, 17 Aralık yolsuzluk operasyonları sırasında Halk Bankası Genel Müdürü'nün evinden çıkan ayakkabı kutularındaki parayı aklamaya çalıştı. Star, ayakkabı kutusundan çıkan parayla "üniversite kuruldu" şeklide yalan habere imza attı.

yalan.jpg


Cumburbaşkanı Erdoğan'a "canını malını feda eden" AKP'li Ethem Sancak'ın gazetesi Star, bugünkü manşetinde bir yalan habere daha imza attı. 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonları sırasında, Halk Bankası Genel Müdürü Süleyman Aslan’ın evinde ayakkabı kutuları içinde bulunan 4.5 milyon doları "aklamaya" çalışan Star, bu paralarla Makedonya'da bir üniversite kurulduğunu iddia etti.

Ancak Star'ın manşetine "işte ayakkabı kutusu" diye taşıdığı binanın gerçekte Makedonya Halk Tiyatrosu olduğu ortaya çıktı. Yine bir yalan habere imza atan gazete, Makedonya’nın başkenti Üsküp'te 2013 yılında açılan tiyatro binasını, "Ayakkabı kutularındaki parayla" yapıldığı iddia ettiği üniversitenin binası olarak gösterdi.

yalan.jpg


Gazete manşetine taşıdığı fotoğraftaki binanın üzerinde yazan "Makedonya Halk Tiyatrosu" yazısını kapatmayı bile unuttu.

"İşte ayakkabı kutusu" başlığıyla manşete taşınan Kemal Gümüş imzalı "özel haber"de, Balkan Üniversitesi’nin inşaatının bitme aşamasına geldiği iddia edilirken, üniversitenin inşaatına dair tek bir fotoğraf karesi kullanılmadı. Oysa tiyatro binasının inşaatı 2013'te bitmiş ve hizmete açılmıştı.

nacionalen_teatar_1701.jpg


Star'ın "aklamaya" çalıştığı dönemin Halk Bankası Genel Müdürü Süleyman Aslan, "ayakkabı kutusundaki paraların" yurtdışındaki bir üniversite ve Türkiye’deki bir imam hatip için toplanan bağış parası olduğunu iddia etmişti.



Oyuzden bir yalan haber iste boyle yalan oldugu belgelenirse yalan olur.

Yoksda birileri "yalan" dedi diye, degil.

Ayrica yalan haberleri kimin ve neyin ortaya attigini da sagir sultan duydu.

Buradaki yalan iki turludur.

"Sunu aciklayacagim/yapacagim" dersin aciklamaz ve yapmazsin

"Surda su oldu" dersin, belgesini ortaya koyamazsin.

Peki kim neden yalan soyler?

Austin O’Malley “Beyaz yalanların söylenebileceğini düşünenler kısa zamanda renk körü olur” der. Tad Williams da “Korktuğumuz zaman yalan söyleriz. Bilmediğimizden korktuğumuzda, ‘hakkımda ne düşünüyorlar acaba’ diye korktuğumuzda, hakkımızda ortaya çıkacaklardan korktuğumuzda yalan söyleriz. Ancak yalan söyledikçe, korkumuz da büyür” der. Sanırım sorun bu...

O yuzden "yalan" iftirasi atilan haberlerde, yalan degil; aksine dogruluk var.

Cunku ne saklayacak ne de korkacak bir durumu yok.

Zaten saklayacak ve korkacak bir seyi olanlar, bu gercek haberleri yayinlayamazlar ustelik kendileri gibi herkesi de "yalanci" sanarlar.
 

evrensel-insan

Kahin
Yeni Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
3,434
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
68
Bazı Medyanın Yalan Haberleri ve Gerçekler, Akşam, Sabah, Vakit, Yenişafak Gazetelerinde Yayınlanan ve Yalanlanan Gazete Manşetleri İşte Gerçekler

1875_8.jpg


1875_2.jpg


1875_3.jpg


1875_4.jpg


1875_5.jpg


1875_6.jpg


1875_7.jpg


1875_8.jpg


1875_9.jpg


1875_10.jpg
 

Melodram

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
19 Kas 2011
Mesajlar
60
Tepkime puanı
0
Puanları
6
İnsan kendini vezir de eder, rezil de denir ya hani. Bugüne kadar kendi kendilerini vezir ettiler, birileri bunları vezir etti derken en sonunda hem kendileri, hem halk bunları rezil etti. Bu işler böyledir, hoş gözüne soksan ne olur milletin? Bu gazeteyi alıp okuyan buna çoktan inandı. ''Bak o paralarla okul yapmışlar.'' diyorlardır birilerine, o birileri de çıkıp ''O tiyatro binası sizi kandırıyorlar.'' diyordur, peki cevap nedir? ''Amaaaan kim gelse kandıracak, sizde hep bir muhalefet.''
Koalisyon, Tayyip ve Deniz Baykal haberlerinin içine bir de bu eklendi, belki de tiyatro binasında Tayyip ile Baykal'ın kasedi gösterime girecektir, bu kadar samimiyet fazla.
 

evrensel-insan

Kahin
Yeni Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
3,434
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
68
Kabataş yalanı kabına sığmadı…

Gezi protestolarının devam ettiği 1 Haziran’da türbanlı bir kadının 90-100 kişilik üstleri çıplak, ellerinde deri eldivenler bulunan, başları sargılı kişilerce taciz edildiği ve bebeğiyle birlikte şiddete maruz kaldığı iddia edilmiş, dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan da bu iddiayı dile getirmişti. Bunun üzerine iktidar yanlısı birçok gazete, olayı Gezi eylemcilerine mal ederek yazmıştı. Sözde mağdurla yapılan ve manşetlerden servis edilen haberler, toplumun kutuplaşmasını zirveye çıkarmıştı. Daha sonra Bahçelievler Belediye Başkanı Osman Develioğlu’nun gelini olduğu öğrenilen Zehra Develioğlu’nun yaşadıklarını gösteren Mobese görüntüleri olduğu söylenmişti. Hatta Erdoğan, 2013 Haziran ayında ‘Cuma günü görüntülerini açıklayacağız’ demişti. Aradan yıllar geçti ancak olayı kanıtlayan bir görüntü yayınlanmadı. Şubat 2014’te çok konuşulan ve nefreti tetikleyen bu iddianın kamera görüntülerini yayınladı Kanal D. Görüntülerde, iddia edildiği gibi yarı çıplak 90-100 kişilik grup şiddeti yoktu. Tüm ülke neredeyse her cuma Erdoğan’ın görüntüleri açıklamasını beklerken, bir kesim, kadının tacize uğradığı konusunda ısrarlıydı. Ta ki, Z.D. ile görüşen gazeteci Balçiçek İlter özür dileyene kadar. “Ben kendi adıma bir genç kadının hezeyanlarını sizlerle paylaştığım için özür dilerim. Yanıltıldım.” sözlerini diğer bir gazeteci Elif Çakır’ın avukatı Fidel Okan’ın olayın abartıldığını söylemesi ve Çakır’ı yalanlaması izledi. Derken olayın ateşli savunucularından İsmet Berkan da özür diledi.

Camide içki…

Gezi Parkı olaylarının tazeliğini koruduğu günler… Yer Kabataş Bezm-i Alem Valide Sultan Camii. Toplumu ikiye bölecek bir iddia daha: Camide içki içildi. Dönemin başbakanı Erdoğan, 11 Haziran 2013’teki AK Parti Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmasında, “Dolmabahçe Bezm-i Alem Valide Sultan Camii… Ayakkabılarla içine gireceksiniz. Orada içeceksiniz. Ve bu ülkenin dini mabetlerine karşı bu saygısızlığı yapacaksınız. Ne adına? Çevre adına. Caminin müezzinini tehdit edeceksiniz. Bütün görüntüler elimizde. Cuma günü arkadaşlarımıza bunları görüntüyle vereceğiz.” ifadelerini kullanmıştı. Eylemcilerin sığındığı caminin müezzini Fuat Yıldırım, Emniyet’te altı saat süreyle tanık olarak ifadenin ardından, “Ben camide içki içen görmedim, olsa muhakkak görürdüm.” demesinin ardından çok zaman geçmeden Başakşehir’e bağlı Kayabaşı köyüne sürülmüştü. Caminin imamı Halil Necipoğlu Zeytinburnu’na, Beyoğlu Müftüsü Recai Albayrak ise Karadeniz Ereğli’ye tayin altında sürülmüştü. Yayınlanan görüntülerde de içki içildiğine dair somut bir kanıt yoktu.

Sümeyye’ye suikast iddiasını TwItter yalanladı

Bu kez yalana konu olan isimler hayli şaşırtıcı. Biri Twitter fenomeni sanal bir kullanıcı olan Fuat Avni, diğeri CHP İstanbul Milletvekili Umut Oran. Yalan ise ‘Umut Oran ile @fuatavni_f arasında Twitter’da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kızı Sümeyye Erdoğan’a yönelik suikast hazırlığı da dâhil bir dizi plan yapıldığı iddiası. Bu yalanı iktidara yakın Star, Akşam ve Güneş gazeteleri gündeme getirmişti. CHP’li Umut Oran, konuyla ilgili TBMM’de yaptığı basın toplantısında kendisine ve partisine yönelik saldırıda bulunan yandaş medyayı sert ifadelerle eleştirmiş ve yalanlamıştı. Umut Oran, iktidara yakın medyanın kendisiyle ilgili iddialarını Twitter’ın ABD’deki merkezinden gelen yazıyla bir kez daha çürüttü. Twitter’dan gelen cevapta, Umut Oran ve @fuatavni_f adlı kullanıcıların birbirini takip etmediği ve ‘DM’ yoluyla mesajlaşmalarının mümkün olmadığı, Oran’ın 73 sayfalık görüşme dökümünde böyle bir kayda rastlanmadığı belirtilmişti. Umut Oran suikast yalanını Twitter’dan gelen belgeler ve “Siz bir terör örgütüsünüz, kumpasçısınız, tetikçisiniz ve müfterisiniz. Yaptığınız anayasal düzene, hukuk devletine darbedir.” sözleriyle çürütmüş oldu.

Faiz lobisi dedi, açılışına katıldı

31 Mayıs 2013’te başlayan Gezi Parkı olayları akabinde dönemin başbakanının dile getirmesiyle bir kavram girdi hayatımıza: Faiz lobisi. Neydi bu faiz lobisi? Dönemin başbakanı Erdoğan'a göre, protestoculara destek veren Koç, Boyner gibi dış bağlantıları olan, ekonominin nabzını tutan, iş dünyasının önde gelen isimleri... Uzun süre komplo teorilerinin, kara propaganda listelerinin başında yer aldı faiz lobisi. Ancak aradan geçen zamanda Koç grubunun iddia edildiği gibi bir faiz lobisi olduğu yalanını Erdoğan bizzat kendisi çürüttü. Gezi Parkı sonrası Kasım 2013'te düzenlenen ‘Türkiye İnovasyon Haftası’nda, Ali Koç'a İnovasyon Liderliği ödülünü Erdoğan vermişti. Faiz lobisinin bırakın kim olduğunu, nasıl yönetildiğini, dış bağlantılarını ortaya çıkarmayı; Erdoğan, daha sonra faiz lobisi olmakla suçladığı Koç'un bir fabrikasının açılışına da katılmıştı

7 bin kişi dinlendi efsanesi

23 Şubat 2014'te Star ve Yeni Şafak, aynı manşetle çıktı. ‘7 bin kişiyi dinlemişler' ve ‘Derin Kulak Pensilvanya' başlıklı haberlerde iki TMK savcısının 'Selam Terör Örgütü' soruşturması altında mahkemelerden aldığı izinlerle üç yıl boyunca dinleme yaptığı iddia edilmişti. Havuz medyasına ilk yalanlama İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Hadi Salihoğlu'ndan gelmişti. Salihoğlu'na göre dolaylı dinlemelerle birlikte bu rakam 2 bin 280 idi. Dinlemeyi yapanlar ise 7 Şubat 2012'de yaşanan MİT soruşturması krizi sonrasında özel yetkileri alınan Adnan Çimen ve sonrasında soruşturmayı devam ettiren Adem Özcan'dı. Savcı Adem Özcan, haberdeki bilgilerin doğru olmadığını açıklarken, Savcı Adnan Çimen de HSYK'dan dosyanın incelenmesi için müfettiş talep etmişti. İktidarın getirdiği savcılardan İrfan Fidan ise takipsizlik kararı verdiği dosyada dinlenen kişi sayısını 238 olarak açıklayarak yalanı belgelemiş oldu.

Dolarların belgesini hâlâ gösteremedi

17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonundan hemen sonra, soruşturmanın seyrini değiştirmek adına atılan iftiralardan Bank Asya da nasibini almıştı. Önce havuz medyasında yalan haberler yayılmıştı. Güya, Bank Asya, 17 Aralık 2013 tarihli rüşvet ve yolsuzluk operasyonundan haberdar imiş ve bunu fırsata çevirmek için yüklü miktarda döviz toplamış. Vurgun 2 milyar dolarmış. Ekonomistler, dövizden bu büyüklükte kâr etmek için 30 milyar dolar almanın yetmeyeceğini söylediği halde bu kez bir devlet yetkilisi konuyu gündeme getirmişti. İçişleri Bakanı Efkan Ala çıktığı bir televizyon programında, “Operasyon öncesi dolarları kim aldı diye soruyorsam şüpheden değil, elimde belgeler olduğundan soruyorum.” demişti. Bank Asya’nın, uzmanların açıklamalarına rağmen bu yalan sürdürülmüştü. Olayın üzerinden bir yıldan fazla süre geçti. Efkan Ala hâlâ elindeki belgeleri gösteremedi.

Bir yıl geçti, ‘Kim tehdit etti?' açıklayamadı

Başbakan Yardımcısı ve hükümet sözcüsü Bülent Arınç'ın, 2 Mart 2014 tarihinde CNN Türk'teki konuşmasında, "Dershaneler konusunda Cemaat, Başbakan'ı (Tayyip Erdoğan) tehdit etti". sözlerinin üzerinden bir yıldan fazla zaman geçti. Arınç bu sözleri bizatihi Erdoğan'dan duyduğunu anlatmıştı. "Bana geldiler, 'Elimizde kasetler var piyasaya süreriz, hükümetini yıkarız' diye konuştular. Ben de restini gördüm. ‘Sonunda bu alçaklığı da yapacak mıydınız?' diye onlara söyledim." dediğini aktarmıştı. Birkaç gün sonra tehdit konusu Bülent Arınç'a tekrar sorulduğunda cevap, “Bugün isim vermemi mi istiyorsunuz? O akşamki konuşmalarıma ilave edecek herhangi bir husus yok.” şeklinde olmuştu. Aradan geçen sürede ne Arınç ne Erdoğan bu isimleri açıklamadı.

Baykal kasedi iddiasını bizzat muhatabı çürüttü

Dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan, yolsuzluk dosyalarındaki ses kayıtlarını kamufle etmek için, 17 Aralık sonrası ısrarla 2011 seçimleri öncesinde internete sızdırılan Baykal ve MHP kasetlerini gündeme getirmişti. Şubat 2014'te partisinin grup toplantısında da hiçbir somut delil göstermeden bu kasetlerin arkasında ‘paralel yapı'nın olduğunu öne sürmüştü. Hâlbuki Baykal, defalarca aksi yönde açıklama yapmış, kumpasın arkasında hükümetin olduğunu söylemişti. Daha sonra Baykal'ın ‘hükümet yaptı' iddiasını doğrulayan, Erdoğan'a ait olduğu iddia edilen bir ses kaydı yayınlanmıştı. Kayıtta Erdoğan'ın Baykal'a ait olduğu öne sürülen görüntüleri izlediği ve kurmaylarına internete sızdırılması talimatı verdiği ortaya çıkmıştı.

Nerede yazıyor dönemin başbakanı?

Yalova mitinginde yaptığı konuşmada, yolsuzluk ve rüşvet soruşturması kapsamında hazırlanan fezlekelerde kendisi hakkında ‘dönemin başbakanı’ ifadesinin kullanıldığını iddia etmişti, dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan. Oysa savcılığa giden fezlekede 10 kez ‘Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’, 43 kez de ‘R. Tayyip Erdoğan’ kullanıldığı ortaya çıkmıştı. Yani Başbakan’ın iddia ettiği gibi, fezlekenin hiçbir yerinde ‘dönemin başbakanı’ ya da havuz medyasının dillendirdiği gibi ‘devrik başbakan’ ifadesi yer almıyordu. Aradan çok geçmeden eski Mali Şube Müdürü Yakub Saygılı ‘dönemin başbakanı’ şeklinde bir ifadenin hiçbir çalışmada yer almadığını söylemişti. Operasyonların ardından dosyadan el çektirilen Savcı Celal Kara da, “Dönemin başbakanı ifadesi hiçbir fezlekede veya evrakımızda yer almamaktadır.” diyerek yalanı çürütmüştü.

Bunlar da Bonus yalanlar

Erdoğan: 80 öncesi kızım bana not yazdı! (Esra Hanım 1983 doğumlu)

Cemaatin Yargıtay imamı var. (Söyleyen kişi iddiasından vaz geçti)

Dışişlerini ‘paralel yapı’ dinledi. (Delil yok, kanaat var)

PKK ve Cemaat ortak çalışıyor, belge var. (O belge hâlâ sunulamadı)

Ayakkabı kutusundaki paraları polis koydu. (O paraları sahipleri faiziyle geri aldı)

PKK ile görüşmüyoruz, görüşen şerefsizdir. (Erdoğan görüştüklerini açıkladı)

Urla’daki villalar 30 yıl önce yapıldı. (4 yıl öncesine kadar olmadıkları ispatlandı)

Cemaat mensuplarını fişlemedik. (2004’ten beri fişledikleri belgelendi)

Z. Çağlayan: 700 bin TL’lik saati ben aldım. (Kendisi Zarrab’ın aldığını itiraf etti)

HDP’li Diyarbakır Belediye Başkanıyla arka kapıdan girip gizlice görüştüler.

(Görüşme gazetede haber olarak yer aldı. Ortaya çıkan görüntüler de iddiaları yalanlıyordu.)

 

evrensel-insan

Kahin
Yeni Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
3,434
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
68
Burada da 13 yillik iktidarinda yalandan baska bir sey soylemeyen diktatorun bazi yalanlar buketi var.

Rapora göre Erdoğan’ın ilanlarında yer alan 12 iddiaya karşı ekonomideki durumu ortaya koyan 12 gerçek şöyle:

YALAN 1: İSTİKRARIN VE BÜYÜMENİN GÜVENCESİ

Gazete ilanlarında Cumhurbaşkanı adayı Erdoğan’ın “Ekonomik istikrarın ve hızlı büyümenin güvencesi olduğu” iddia ediliyor. Oysa, AK P iktidarlarında büyüme hızı sürekli geriledi. AKP, 2003-2007 yıllarını kapsayan ilk iktidar döneminde bir önceki iktidarın 2001 krizi sonrasında ekonomide siyasi bedelini göze alarak yaptığı mıntıka temizliğinin meyvesini yedi. Ekonomi ilk 4 yılda adeta otomatik pilotla idare edildi. Ta ki 2008 yılına kadar… 2008’de küresel iklimde sıkıntıların başlamasıyla büyüme hızı bu tarihten itibaren sürekli gerilemeye başladı. AKP’nin 2008-2011 yıllarını kapsayan ikinci döneminde ve 2012-2013 yıllarını kapsayan üçüncü döneminde büyüme hızı yüzde 3’lere kadar düştü. Tüm AKP iktidarları döneminde elde edilen büyüme hızı ise Türkiye’nin geçmişteki büyüme hızlarının gerisinde kaldı. Türkiye’nin çok partili yaşama geçtiği 1946 yılı ile AKP’nin göreve geldiği 2002 arasında ortalama büyüme hızı yüzde 5,1 idi; AKP’nin iktidarda olduğu 2003â€￾2013 döneminde ortalama büyüme hızı ise yüzde 4,9 oldu.

AKP’nin üniversite sevdası gençleri perişan ettiAKP’nin üniversite sevdası gençleri perişan etti

YALAN 2: REFAH HALKA YAYILDI, ADİL PAYLAŞIMIN ÖNDERİ OLDU

Refahın halka yayıldığı bir ülkede vatandaşların karnının tok sırtının pek olması gerekir. Buna karşın TÜİK rakamlarına göre Türkiye’de nüfusun 56’sı (41,3 milyon kişi) sofrasına iki günde bir, tek bir kap et yemeği koyamıyor; yüzde 35’i (25,8 milyon kişi) eskiyen elbisesini değiştiremiyor; yüzde 37’si (27,4 milyon kişi) evini kış gününde ısıtamıyor; yüzde 57’si (42,2 milyon kişi) borçlarının altında eziliyor; yüzde 86’sı (63,2 milyon kişi) bir haftalık tatile çıkamıyor. İlandaki iddiaların aksine “adil paylaşım” konusunda da Türkiye sonlarda. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) verilerine göre Türkiye, 34 OECD üyesi ülke içinde “geliri en adaletsiz dağılan üçüncü ekonomi.”

YALAN 3: İNSANI MERKEZE ALDI

AKP elinde geçen son 11 yılda uygulanan ekonomi politikalarının merkezinde vatandaş değil “rantiyeciler, faiz lobileri ve sıcak paracılar” var. AKP döneminde vatandaş borca battı, en insani taleplere bile TOMA’larla, biber gazlarıyla cevap verildi, toplum oy uğruna etnik ve inanç kimliği temelinde ayrıştırıldı. Kamu kaynakları millete kaşıkla; faizciye, rantçıya ve sıcak paracıya kepçeyle aktarıldı. AKP göreve gelmeden önceki 27 yılda devletin faiz ödemesi 251 milyar dolardı; son 11 yılda devletin ödediği faiz 367 milyar dolara ulaştı. Sadece devletin değil, ailelerin faiz ödemesi de son 11 yılda katlandı. AKP’nin göreve geldiği 2002 yılında ailelerin faiz ödemesi 1,6 milyar dolardı; 11 yılda yüzde 1073 artarak 2013’te 19,2 milyar dolara çıktı. Sıcak paracılar da bu dönemde karına kar kattı. 2002’de borsaya 1 milyon dolar getiren Londralı bankacının parası yaklaşık 11,5 yılda 6,3’e katlanarak 6 milyon 341 bin 281 dolar oldu. Faiz lobileri ve sıcak paracılar köşeyi döndü.

Kocaeli'nde fabrikaları yıkıp konut yapacaklarKocaeli’nde fabrikaları yıkıp konut yapacaklar

YALAN 4: DEMOKRASİYLE BİRLİKTE EKONOMİ DE GÜÇLENDİ

Türkiye AKP döneminde giderek otoriter bir yönetim tarzına doğru ilerledi, Türkiye demokrasisi “hibrit” veya “kısmi demokrasi” şeklinde tanımlanır oldu. Ekonomi, kurum ve kuralların yok sayıldığı keyfi bir anlayışla yönetildi. Ekonomide kırılganlıklar arttı. ABD Merkez Bankası’nın para musluklarını kısma sinyalini verdiği 2013 yılının Mayıs ayından bu yana Türkiye en kırılgan ekonomiler arasında sayılır hale geldi. Türkiye’nin üyesi olduğu OECD, Dünya Bankası, Uluslararası Finans Enstitüsü gibi uluslararası kuruluşlar, Türkiye’yi en kırılgan ekonomi listelerinde başa koymaya başladı. Son olarak ABD Merkez Bankası “Türkiye’yi yeni küresel konjonktürün en kırılgan ekonomisi” ilan etti.

YALAN 5: İHRACAT REKORLAR KIRDI

Son 11 yılda ihracat 4 kat artarken; ithalat aynı dönemde 5’e katlandı. Türkiye’nin ithalata bağımlılığı olağanüstü arttı. 2002’de her 100 dolarlık ihracat için 143 dolarlık ithalat yapılırken; 2013’de her 100 dolarlık ihracat için 166 dolarlık ithalat yapılır oldu. Ekonomide artan “ithalat bağımlılığının” faturası rekor dış ticaret açığı ve cari açıklar olarak kesildi. Cumhuriyetin kurulduğu 1923’den 2002’ye kadar Türkiye ekonomisinin verdiği toplam dış ticaret açığı 247 milyar dolarken; 11 yılda verilen toplam dış ticaret açığı 687 milyar dolara ulaştı. 2002 yılında Türkiye dünyanın en yüksek cari açığına sahip 40. ekonomisiydi; 2011’de üçüncülüğe yükseldi, 2013 itibariyle Türkiye dünyanın en yüksek cari açığını veren 4. ekonomisi oldu. Türkiye en yüksek cari açık veren ülkeler sıralamasında ilk beşe yerleşti.

Kuru soğana ihracat dopingiKuru soğana ihracat dopingi

YALAN 6: KİŞİBAŞINA GELİR ARTARAK 10 BİN DOLARI GEÇTİ

Türkiye’de kişi başına gelir “ucuz döviz kuru” ve “enflasyon” ile hormonlanarak 2008’de 10 bin doları aştı. O tarihten bu yana ise 10 bin dolar tuzağına takıldı, kaldı. Döviz kuru ve fiyat hareketlerinin arındırıldığı gerçek kişi başına milli gelir ise aslında çok daha sınırlı bir artış gösterdi. 2002’deki 3 bin 492 dolar olan gerçek kişi başına milli gelir, fiyat ve kur etkilerinden arındırıldığında 2013’te ancak 5 bin 115 dolar seviyesine gelebildi.

YALAN 7: TCMB REZERVLERİ 28 MİLYAR DOLARDAN 136 MİLYAR DOLARA ÇIKTI

Merkez Bankası’nın kasasında tuttuğu döviz rezervi dış finansman koşulları bozulduğunda ekonomiyi koruyacak bir tampon vazifesi görür. Bu nedenle Merkez Bankası rezervlerinin vadesi bir yıldan önce gelen kısa vadeli dış borçlar ile ülkenin bir yıllık cari açığı karşılayabilecek bir seviyede olması bu amaca hizmet edecek bir rezerv düzeyi olarak kabul edilir. Şu an TCMB kasasındaki rezerv yalnızca kısa vadeli dış borca yetiyor. Oysa bir de dışarıdan finanse edilmesi gereken cari açık var. 2002 yılında her 100 dolarlık kısa vadeli dış borç ve cari açık için TCMB kasasında 166 dolar rezerv varken, 2014 Mayıs ayı itibariyle her 100 dolarlık kısa vadeli dış borç ve cari açık için TCMB kasasında yalnızca 71 dolar döviz rezervi var. Türkiye’nin dünyanın en kırılgan ekonomilerinden biri kabul edilmesinin ardında büyük ölçüde bu tablo yatıyor.

Reel Kesim Güven Endeksi gerilediReel Kesim Güven Endeksi geriledi

YALAN 8: IMF’YE BORCUMUZ KALMADI, ŞİMDİ IMF’YE BORÇ VERİYORUZ

Ekonomisi Türkiye’ye benzeyen Brezilya, Arjantin gibi ülkeler IMF ile kredi anlaşmalarını
2005 ve öncesinde sonlandırdı. Türkiye ise bu iktidar döneminde (2005 yılının Mayıs ayında) IMF ile 19. stand-by anlaşmasını imzaladı. Yaklaşık 10 milyar dolarlık bu anlaşmanın kredi taksitleri 2008 yılına kadar kullanıldı, borcu ise 2013’te bitti. Dolayısıyla IMF’ye ödenen borç AKP’nin kendi kullandığı kredinin borcu. Bunun yanında önceki iktidar döneminden kalan yaklaşık 5 milyar dolarlık kredi de yine bu iktidar döneminde kullanıldı. Büyük ölçüde kendi kullandığı krediyi ödemekle övünen bir iktidar olsa, olsa “yüzsüz” bir iktidardır.
IMF’ye borç veriyoruz ifadesi de iktidarın bir başka yalanı. IMF’ye verilen “borç” değil “söz”dür. IMF’nin kaynaklarını artırmak ve çeşitlendirmek üzere 2012’de başlayan çalışmalar neticesinde G-20 üyesi ülkelerden IMF’ye 456 milyar dolarlık kaynak taahhüdünde bulunuldu. Bunun 5 milyar dolarlık bölümü Türkiye tarafından taahhüt edildi. IMF bu tutarı ancak ihtiyaç duyması durumunda kullanacak. Dolayısıyla IMF’ye verilen tek sent borç bulunmadığı gibi, bu tutar IMF tarafından kullanılsa bile TCMB rezervlerinde de görünmeye devam edecek. AKP, IMF borcunu ödedik deyip ülkenin çığ gibi büyüyen dış borcunu ve özelleştirmelerle elden çıkan kamu varlıklarını gözlerden saklıyor. 22 milyar dolarlık IMF borcunu ödemekle övünen statükonun adayı, Türkiye’nin dış borcunu üçe katladığını söylemiyor.
2002’de 130 milyar dolar olan Türkiye’nin dış borcu 2014 Mart ayı itibariyle 387 milyar dolara çıktı. 2002’de her bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşına düşen dış borç 1.963 dolar iken; 2013 sonunda her bir vatandaşın sırtına yüklenen dış borç 5 bin 103 dolara yükseldi. Dolayısıyla IMF borcu devletin sırtından alınıp katmerli bir şekilde dış borç olarak milletin sırtına yüklendi.

YALAN 9: EKONOMİ AYAĞA KALKTI

AKP ekonomi için kritik önemdeki 12 yılı heba etti. Küresel ekonominin çok elverişli bir döneminde Türkiye ekonomisinin rekabet gücünü artıracak ikinci nesil reformlar yapılmadı, 2001 krizinin ardından ekonomide şeffaflık ve öngörülebilirlik adına yapılmış ne kadar birinci nesil reform varsa bunlardan da geri dönüş başladı. Ekonominin başındaki Başbakan Yardımcısı’nın son açıklamaları AKP döneminde geçen yılların nasıl heba olduğunu ortaya koyuyor. Başbakan Yardımcısına göre Türkiye’nin, “işgücü piyasası, eğitim, enerji, hukuk, iç tasarrufların artırılması” gibi alanlarda reform ihtiyacı var. Bu açıklama bile AKP’nin 12 yılı Ağustos böceği gibi geçirdiğinin itirafı gibi.

YALAN 10: “BÜYÜME İSTİKRAR KAZANDI”

(Gerçek eşittir “Yalan 1.”)

YALAN 11: 2023 HEDEFİMİZ EN BÜYÜK 10 EKONOMİDEN BİRİ OLMAK

Türkiye ekonomisi 1980’den bu yana dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biridir. Bu nedenle Türkiye 1999’da G-20′ye kabul edildi. Son dönemde yüzde 3’lere gerileyen büyüme hızı ile Türkiye ilk 10 ekonomi arasına giremez. Mevcut statüko “üretimi” değil “tüketimi”; “sanayi ve tarımı” değil “AVM’leri”; “geliri artıran” değil “borcu artıran” ekonomi politikalarını devam ettirdiği sürece ilk 10 ekonomi arasına giremeyiz.

IMF'den kötümser tahminIMF’den kötümser tahmin

YALAN 12: DEĞİŞİMİN LİDERİ ERDOĞAN

Bu iktidar 12 yıllık görev süresinde devletin her köşesine sindi. İktidar “statüko”, iktidarın lideri de “statükonun lideri” haline geldi. Yönetimde artan otoriterleşme Türkiye’nin sosyal ve ekonomik dengelerini tehdit eder durumda. Statükonun lideri, şimdi de demokrasinin olmazsa olmazı olan denge-fren mekanizmalarını tamamen yok ederek, güç ve yetkinin tek elde yoğunlaştığı bir başkanlık sistemiyle otoriterleşen yönetimini taçlandırmanın peşinde. Statükonun Cumhurbaşkanı adayı parlamenter demokrasiye adeta savaş açtı. Oysa Türkiye’nin içinde bulunduğu coğrafyada ve tüm İslam dünyasında göreli bir huzura sahip tek ülke parlamenter demokrasiyle yönetilen Türkiye Cumhuriyeti, “statükonun” özendiği başkanlık ya da yarı başkanlık sistemiyle yönetilen çevre ülkeler ise yangın yeri.



YALANLARLA GELENLER, YALANLARININ İÇİNDE BOĞULARAK GİDECEKLER…
 

evrensel-insan

Kahin
Yeni Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
3,434
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
68
İşte AKP’nin “muhteşem başarısı”... Yalanlar imparatorluğu

Bazılarınca çok büyük başarılara attığı iddia edilen AKP’nin, özellikle Gezi olayları sonrasında ülkeyi nasıl bir yalanlar imparatorluğuna dönüştürdüğü de artık gündeme gelmeye başladı.

iste_akpnin_muhtesem_basarisi_yalanlar_imparatorlugu_h7481.jpg


Bazılarınca çok büyük başarılara attığı, reformlar yaptığı, ülkeye"ileri demokrasi" getirdiği, ekonomide büyük başarılara imza attığı iddia edilen AKP’nin 12 yıllık iktidarı döneminde, özellikle Gezi Parkı olayları ile ortaya çıkan büyük toplumsal muhalefetle köşeye sıkışmasından sonra ülkeyi nasıl bir yalanlar imparatorluğuna dönüştürdüğü de artık gündeme gelmeye başladı.
Radikal’den Levent Kazak’ın, konuyu irdeleyen “Yalan yazı” başlıklı müthiş yazısı şöyle:
Eşi benzeri olmayan bir döneme şahitlik ediyoruz. Nefret, iftira, kutuplaşma, ayrıştırma, paralel devletler, akıl almaz lobiler, yolsuzluklar, tape’ler, insan hakları ihlalleri, yargıya maddi-manevi müdahale, hile, hurda, sansür, medyaya baskı, sanata baskı, her türlü baskı, fişleme, yasaklama, iç, dış, soyut, somut bilumum mihrak, "Demokles’in Kılıcı" gibi tepemizde sallandırılan “savaş”; kısaca "Pandora’nın Kutusu"ndan çıkan, çıkamayan her türlü kötülük sahnede yerini aldı. Ve hepsi de kendini afişe etmeden, saklanarak oyunlarını oynuyorlar. Kötünün tek bir dili var, tek silahı, tek bir cins yakıtı: Yalan. Tanımlamak gerekirse de şöyle: “Bilinçli olarak yanıltıcı mesaj içeren bir ifade biçimi.”
Gezi sonrası, yalan konusunda çılgınca bir zenginlik yaşanırken, bilişimci bir arkadaşıma bir site yapmayı önermiştim. Yalanların referanslarıyla birlikte girilebileceği bir veritabanıydı bu. Referansı yalanlayan bir başka referans varsa o da girilecek, sürüp gidecekti kabaca. Amaç; yalanın karakterini görmeye çalışmaktı, içinde boğulmadan, onları tek tek ayırmaya yarayacaktı. Yapamadık. Yalanı daha iyi anlayabilmek için öncelikle tekniklerine, çeşitlerine göre bir ayırmak, sınıflandırmak gerekiyor. Gurur duyanı olur mu bilemem ama Batı'ya göre çok daha katmanlı ve derin bir yalan yelpazesine sahibiz. Aşağıda kendimce bir sınıflandırma uyarlaması yaptım, örnekleri de mümkün olduğunca kolektif hafızaya yerleşmiş olanlardan seçtim.
Büyük yalan: Öyle bir yalan söylenir ki, bazı şeylerin bazı kişilerin çıkarlarına ters düştüğüne ya da birilerinin onların düşmanları olduğuna inandırılır. Dezenformasyon amaçlı bir propaganda tekniğidir, ayrıştırıcıdır, iftira ve tehdit içerir. Bir inandırma endişesi taşır.
• “Bunlar ayakkabıları ile camiye girmiş, içki içmişlerdir.”
• “Kız kardeşime başörtülü diye tükürdüler.”
• “Bunlar solcu, bunlar ateist, bunlar terörist, bunlar çapulcu, bunlar darbeci.”
• “Oyunda Gezi’nin provasını yaptılar.”
Karpuzlama yalan: Söyleyen tarafın da söyleyenin de herkesin duyar duymaz yalan olduğunu anladığı bir türdür. Ciddi bir inandırma endişesi taşımaz, ki inandıramaz.
• "Cemaat devlete sızmış, buna kargalar bile güler.”
• “IMF’ye borç veriyoruz.”
• “YouTube, Atatürk ’e yapılan hakaret sebebiyle kapatılmıştır."
• “Villalar 35 senedir var.”
• “Cari açığın yüzde 15’ini ben kapattım.” (Kapatma olabilir ama bu, "cari açık" değil.)
Zırva yalan: Karpuzlama Yalan’ın insan zekâsına hakaret eden bir alt cinsidir. Uydurularak üretilir, desteksizdir, uçucudur. Ne kadar saçma olursa olsun, geri adım atmaması onu yalan kılar.
• “Telekinezi yöntemi ile öldürmeye çalışıyorlar.”
• “Çadırlarda atom bombası planları çıktı.”
• “Trafoya kedi girdi.” (Dış basında 1 Nisan şakası olarak algılanmıştır.)
• “Üstleri çıplak ve deri eldivenli 80-100 kadar eylemci...”
Ambulans yalan: O an durumu kurtarmak için düşüncesizce söylenen bir acil yalan cinsi. İstemeden ya da isteyerek üçüncü kişilere ya da gruplara zarar verebilir.
• “Arkadaşları vurmuştur.”
• “Olimpiyatları Geziciler yüzünden kaybettik.”
• “Kavas dememişim, gavat demişim.”
• “Bedava olunca böyle oldu.” (Marmaray arızası için.)
• “E-bilet güvenliği arttıracak.”
Şişirme yalan: Kalemlerin doğru ama miktarların yanlış olduğu bir tür. Gerçeği büyütürek gerçekten uzaklaşma yöntemidir. Abartı göze batmasın diye süslenir.
• “8-10 yılda 4.5 milyarın üzerinde ağaç dikildi. Üstelik bunlar fide filan değil, yetişkin ağaç.”
• “Ülkenin dış borcu olmadığı gibi dünyadan üç buçuk milyar alacağı var. Makine üretimde Almanya ile moda sektöründe İtalya ile rekabet halindeyiz.”
• “Van’a 15 katrilyon harcadık.” (Yatırımlar eski TL ile ifade edilir, zararlar, giderler ve borçlar yeni TL ile. Ve depremzedeler hâlâ çadırda.)
Kaydırma yalan/Doğru yalan: Tüm bilgileri doğru olan yalan. Test cevaplarken sıra kaydırmaya benzer, bilgi doğru ama yanlış sırada yer alır. Kandırmak, aldatmak üzerine kuruludur. Dezenformasyon amacı ile planlı bir şekilde yapılır. "Doğru", eksik bilgiyle yalana dönüşür.
• “Devlet Tiyatroları her yıl milyonlarca lira zarar ediyor.” (Doğrudur ancak buna zarar değil harcama denir. DT kâr amaçlı kurulmuş bir kurum değil, bir kültür hizmeti sunmaktadır. Aynı şekilde Diyanet İşleri'nin zarar edemeyeceği gibi.)
• “Hastanelerde artık muayene ücreti yok.” (Doğrudur ama o ücreti artık eczaneler kesiyor.)
• “İnönü döneminde ekmek karneyle veriliyordu. (Doğru bilgi ama 2. Dünya Savaşı sırasında tüm Avrupa’da durum buydu.)
Övgü yalanı: Överek de yalan söylenir. Övülenle ilgili yeni bir algı yaratmanın yanı sıra övülenin gözüne girmek için de söylenir. Ancak ayarsızlık olursa kişi günah algısını yitirebilir.
• “Allah’ın tüm özelliklerini taşıyan bir lider.”
• "Şanlıurfa’ya bahar gelmiş, onu karşılamak üzere tarih de coğrafya da kıyama kalkıyor."
• “Ona dokunmak bile ibadettir."
Yalanlama yalanı: Bir suçlamayı alaycı (sarkastik) bir yöntem ile yalanlarken söylenen cümlenin alt metninde yatan yalan.
• “Bunca yol yapan yolsuzluk yapar mı?”
• “Diktatör olsa hiç ‘diktatör’ diyebilir misin?”
• “TOMA'nın suyuna katılan kimyasal olsa polisler eldivensiz nasıl dolduracak?”
Sessiz yalan: Hiç konuşmayarak, susarak, hiç tepki vermeyerek söylenir. Suskunluk Sarmalı diye bilinen bir iletişim kuramı ile dolaylı olarak bağlantılıdır. Kişinin (ya da kurumun) dışlanma korkusu nedeniyle içinde bulunduğu ortamda fikrini beyan edememesidir. Medya ve haber alma özgürlüğü açısından bakarsak topluma büyük zararlar veren ve sık karşılaştığımız halde hiç fark etmediğimiz bir yalan türüdür. Örneği tek geçerim.
• Penguen Belgeseli.
Rutin yalan: Her daim süregelen, hiç vazgeçilmeden tekrarlanan yalan türü. Aynı yemek ısıtılıp ısıtılıp defalarca önüne gelebilir.
• “Mağduruz!”
• “Kayıtları var!”
• “Kimsenin özel hayatına karışmadık.”
• “Barış sürecini baltalıyorlar.”
• “Dış borcumuz kalmadı."
• “Gezi’ye bu gece müdahale yok.” (O an başlar)
• “Türk bayrağı yaktılar.”
• “Vatan haini bunlar.”
• “Taraf olmayan bertaraf olur.”
Gündelik hayatta kullandığımız bir sürü farklı yalan modeli var, faydalı olduğu iddia edilenleri, hatta romantik olanları bile."Bugün çok güzelsin", "Seni çok özledim", "Yemek şahane olmuş" gibi karşı tarafı mutlu etmek için söylenen 'beyaz yalanlar' her ne kadar iyi kalpli görünse de büyük yalanların da yine aynı nedenle, toplumun çıkarlarını koruduğu, toplumu mutlu etmek iddiasıyla söylendiğini unutmamak lazım. Hırsızlığın çalınan miktarla ölçülemeyeceği gibi, yalan da söylenen dozla ölçülemez.
Evet, yalan bacayı sardı, her kullanışta arkasında bir boşluk, bir açık bırakıyor, sonra onu örtmek için bir yalan daha, sonra bir tane daha; geometrik olarak çoğalıyor. Zaman içinde normalleşip, kabul edilir bir kıvama geliyor ki, işte en büyük tehlike. Toplumun yalan karşısında susmaya, ona katlanmaya, dahası onu sahiplenmeye, kendi çıkarlarına uyduğu sürece kötülüğe gözlerini yummaya eğilimli olmasından kaynaklanıyor. Dini açıdan bakarsak bu kabullenme bol düşmanlı bir ortamda çok daha hızlı gerçekleşiyor. Dinin çok sert bir şekilde yasakladığı yalan, savaşta söylendiğinde caiz. Savaş için de düşman şart. Kısaca ne kadar düşman, o kadar köfte. Bu noktada tam olarak bir"yumurta-tavuk" ikilemine düşüyoruz. Düşman yaratmak için mi yalan söyleniyor, yoksa yalan söylemek için mi düşman yaratılıyor? Bunu ben bilemem ama şu gerçek: Düşman üretimi konusunda kimse elimize su dökemez.
Yalanı yolundan alıkoyacak tek şey, yegâne turnusol kâğıdı vicdanımızdır. Ama önce gözlerimizi açalım, aklımızla ayıralım, onu anlamaya çalışalım. Yalanla mücadelenin tek yolu soru sormaktır, unutmayalım.

 

evrensel-insan

Kahin
Yeni Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
3,434
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
68
Asrın yalanı: Paralel

Türkiye, 17 Aralık yolsuzluk soruşturması başladığından bu yana, Hizmet Hareketi hedef alınarak dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan tarafından ortaya atılan ‘Paralel’ iddiasıyla meşgul ediliyor.

Bu iddia ile binlerce polis ya sürgün edildi, ya görevden alındı, ya da meslekten ihraç edildi. Gazete ve televizyonlara baskınlar yapıldı. AK Parti’ye muhalif olan herkes ‘Paralel’ ilan edildi.

Durum o kadar vahim bir hal aldı ki, mizah konusu haline geldi ‘Paralel’ iddiası. Her şey ‘Paralel’e bağlanır oldu. Bütün bu iddialarla ilgili ise şimdiye kadar herhangi bir somut delil ise ortaya konmadı.Bu da belki Türkiye tarihinin gelmiş geçmiş en büyük ‘Siyaset yalanı’ olarak tescillenecek.
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
bu trafik/radar cezası olayı vardı bi dönem ve bana sorulursa da gerçekten tahrik ediciydi de;
 
Son düzenleme:
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst