Soyutlama Uzerine

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Felsefe'ye Giriş kategorisinde evrensel-insan tarafından oluşturulan Soyutlama Uzerine başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 2,438 kez görüntülenmiş, 4 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Felsefe'ye Giriş
Konu Başlığı Soyutlama Uzerine
Konbuyu başlatan evrensel-insan
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan UpBot
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Yeryuzunde ve evrende insanogu algisinin ortaya koydugu tum varliklar temelinde, soyut ozelligi olan tek tur, turumuz insanogludur. Soyutlama, insanoglunun monologuyla, hem kendi turunu, hem de algiladigi herseyi, soyutuyla ortaya koymasidir.

Burada ilk dikkat edilmesi gereken konu; insanoglunun ortaya koydugu, sey her ne ise; bunun kendi kendine insanoglu algisinin monologu disinda, insanoglu ile bir dialog kurarak ortaya koyamamasidir. Seyin kendisini kendi adinaortaya koymasinin, insanoglu monologunca mumkun olmamasi ve seyin ortaya konumunun insanoglu, eliyle/adina/ait/icin olmasinin bir anlamida, ortaya konanin, insanoglu monologuyla ortaya konumunda, bu ortaya konumda, bir rol ve yer almamasidir.

Insanoglu soyutlamasi, soyutuyla mumkundur. Eger insanoglu, bu soyutunu bes duyusu ile ortaya koyuyorsa, ortaya konan somut; eger bu ortaya koyum, duygu, sezi ye dayaniyorsa, ortaya koyum soyuttur.

Insanoglu soyutlamasini yerine getiren, insanoglunun yapilandirdigi ve sekillendirdigi dogal dusuncesidir. Nasil insanoglu, her seyi ortaya soyutuyla koyuyorsa, kendini de soyutuyla ortaya koymustur. Burada insanoglunun, kendini ortaya koyarken, daha once ortaya koydugu soyutlar, temel alinmistir.

Yani insanoglu kendisini ortaya, kendi disindaki yine algisiyla dile getirdigi, metafizik ve etik degerlerle ortaya koymustur. O yuzden de, insanoglunun ortaya koydugu dogal dusuncenin bu soyutlarinda, insanoglunun kendisi yer almaz ve sadece ortaya koydugu, degerler, tabular ve veriler yer alir. Iste tum bu degerler, insanoglunu degil; onu yoneten ve yonlendiren, insanoglunu toplumsallastiran ve insanoglunun birarada yasamasini "saglayan" ve insanogluna yon, yontem, yaptirim getiren; ideolojik inancsal dogru tabularidir.

Bunun evrensel bir onayi olmamasi, bilimsel olmamasi ve sadece dogrulayanin ideolojisi ve inanci temelinde dogrulanmasi, dogrularin inanc ve ideolojik farkliliklari temelinde, ayrimci, cikarci, guce ve otoriteye dayanan bir iceriktedir.

Iste insanoglu, bu kendi ortaya attigi soyutlarina, yine kendisi teslim olmus ve bu soyutlara verdigi iceriklerle ve kurdugu baglarla, kisilik ve kimligini olusturmustur. Bu tabulari, sahiplenen ve sabitleyen insanoglu, yine bunlarin dogrular arasi tartismasini surdurmektedir.

Soyutlamanin, bu temelden baska; iki farkli anlami daha vardir. Birincisi tecrit etme, yani ayirma, digeri de, azat etme, yani ozgurluge kavusturmadir.

Dogal dusuncenin yapilanis ve isleyis koken ve temelleri, soyutlamayi, ancak bir ayristirma olarak algilar.

Evrensel insanda ise, bu soyutlamanin icerik ve anlami, ozgurlestirme, yani tabulu rasadir. Iste bu seyin soyut veya somut, tabulu rasa haline getirilmesi ve tabulu rasanin tekrar ve yeniden insan ozu ve birey gorunusu koken ve temelinde ortaya konmasi, en azindan bugune kadar ortadaolmayan, ama kendi dahil, herseyi ortaya koyan, insanoglunun kendi kendini ortaya koyumuna, kendi ozu olan insan ve insanligi bilincli ve farkinda olarak evrensel tur butunlugu temelinde kazandirmak olacaktir.

Bu da ancak, insanoglunun ortaya attigi soyutlarin, kendi ortaya attiginin farkina ve bilincine varmak, onlara icerik vererek teslim olmak ve onlar tarafindan yonetilip, yonlendirilmek yerine; onlari sadece kullanip, paylasmak ve bunu yaparken de insaanoglu olarak, kontrolu, yonlendirme ve yonetimi kendi ustune almaktir.

Cunku, insanoglunu, insanoglu yapan onun soyutlamasinin soyut ve somut ortaya koyumudur.

Iste onemli olan bu soyutlamanin ve ortaya koydugu somut ve soyutlarin, insan ozu icerikli olmasi ve insanoglunu insandisi ve insanlikdisi bir yasam ve iliski sunacagina, onu insanlastiracak icerik kazanmasidir.

Cunku bunun bilinc ve farkindaligi, insanoglunu yaratilissal, ideolojik, inancsal, metafizik ve etiksel tum ayrimcilik, cikar, ve de ayrimci yonlendirim ve yaptirimlardan kurtaracaktir.

Insanoglu o zaman, herseyin bilincinde ve farkinda olarak, bu soyutlamasinin yararini hem kendi turu adina, hem de monologu ile ortaya koydugu algiladigi herbirsey ve hersey adina tadabilecektir.

Bunun icin insanoglunun tek yapmasi gereken, kendisini bir ve tur olarak ortaya koyabilmesidir.
Buradaki birin onemli olan kismi, bu birin bireyci akilci olmamasi ve sadece kendi birini one cikarmamasi, aksine bir olarak evrensellik ve insansalligini one cikarmasidir.

Bu birin bir onemide; ortaya attigi madde, tanri, dusunce, nesne, ozne ve bunlarin mentalitesini veren metafizik ve etik ideolojik inancsal dogrularla hareket degil; bu dogrulari ortaya atan kendi turunun temelinin bilinci ve farkindaligiyla harekettir.

Kisaca, insanoglunun soyutlamasi; insandisi ve insanlik disi degil, soyutlarina teslim olucu degil, bu soyutlarla turu icinde ayrimcilik, cikar, bencillik v.s. mucadelesi degil; tamamen kendi turunun ozu olan insan olma ve insanlik sunmayi icermelidir. Bu da soyutlamanin koken ve temellerini ortaya koyan, dogal dusunceden arinmak ve kurtulmak ve turunun adina yakisir insan oz ve gorunusunu ortaya koymak demektir.

Evet soyutlayacagiz, ama bunun bilincinde ve farkinda olarak ve soyutlayanin bizler ve turumuz oldugunu algilayarak.
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Soyutlama, insanoglu (somut ve soyut birlikteligi, bolunmez ve ayrilmaz butunlugu) nun, soyutuyla (dili, kavrami, felsefesi, bilimi, inanci, ogretisi, bilgisi, ve bilimum dile getirdikleri) hem somutu (bes duyu ile algilanan ve algisina kavramla ozdeslestirilerek, bir isim, verilen-madde, nesne, varolus, evren, dunya v.s.), hem de soyutu (sezgi, duyum ile algilanan ve algilanisina kavramla ozdeslestirilerek, bir isim, karakter, oz ve icerik verilen-yaratici,m tanri, sevgi, demokrasi, butun izmler, butun etik ve metafizik veriler), kendi turu adina/icin/ait/eliyle monolog olarak ortaya koymasidir. Eger bu mono ortaya koyum, insanoglunun kendi turu arasinda bir soru&cevap temelli, tartismaya, kabule, redde acilirsa; bu da mono-dialogdur.

Soyutlama eger, somuttan, soyuta dogru ise ve somut taban tasiyorsa, bilimsel; soyuttan, somuta dogru ise ve somut taban tasiyorsa, inancsaldir.

Buradaki soyuta, somut taban bulma konusu, ideolojik inancsal dogrusallar temelindeki kisinin kendisi icin sahiplendigi ve sabitledigi dogrusudur.

Dolayisi ile, bir soyuta verilen icerik ve onunla kurulan bag temelindeki somut tabanlar, bu tabanin verenin dogrusuna gore degisken ve gorecelidir. Yani bir kisinin ayni soyuta verdigi somut taban ile,baska bir kisinin ayni soyuta verdigi, somut taban farklilik gosterebilir.

Bu da zaten, soyutlarin; somut taban temelindeki ideolojik inancsal dogrusal temelli dogrulari tartismasidir. Metafizik ve etigin tum ideolojik inancsal dogrulari bu temeldedir.

Ayrica, hic bir soyuta, somut tabani olmadan, inanimaz. Yani inancsallik, mutlaka soyutun bir somut taban bulmasi le mumkundur. Bu somut tabanin, dusuncede, ideolojide ve inancta olmasi bile yeterlidir. Cunku bu yaratilan ideolojik inancsal sout taban ugruna insanoglu, biribiriyle savasmakta ve mucadele etmektedir.

Butemelde de; hangi soyutlamanin soyutunun somut tabani oldugunu, ancak buna ideolojik inancsal dogru olarak sahip cikan ve sabitleyen kendine kanitlar.

Sonucta insanoglunun, soyutlamasinin ve soyut ve de somut tabaninin, mutlakligi, degismezligi, kesinligi, ispati v.s. bundandir. Yalniz, soyutun bu iceriginin "kesinligini" sadece kesinlestiren ortaya koyar ve sadece onun ideolojik inancsal dogrusudur.

Iste burada, bilimselligin; inancsal ogeler tasimasi ve inancsalligin "bilimsel" ogeler tasimasi ise; herseyi bir ezogelin corbasina donusturur.

Oyuzden ne inancsal, ne bilimseldir. Bunun tam kesin farkini ortaya koymak, metafizigin ve etigin ideolojik inancsal dogrulari ile ve var ve ol temelli soyutlamalar ile degil; bil kokenli, epistemoloji ve onun somutun (uzerinde deney, bulus, gozlem yapilabilen) somutu ortaya koyucu ve yanlislanabilir, soyutlarla (formul, tez, teori, antitez, hipotez, sentez, analiz v.s.) ve de evrensel onay kazanmis olmasi ile mumkundur. Buradaki tehlikede, bilimsel soyutun; ayaklarinin yere basmayacak duzeyde, yani epistemoloji ustu bir inancsal teori haline donusturulmesidir. Yani spekulatif, somuta dayanmayan bir teori haline.

Soyutlama; beynin, soyutu dusuncenin, yarattigi kavram ve kavramla algilananin ozdeslesmesidir.

Bu algilamanin temeli duyum, sezgi v.s. ise; soyutlama soyut; alglamanin temeli, bes duyuya dayaniyor ise, soyutlama somuttur.

Buradaki soyutlamanin, bir baska ifade edis sekli de; ortaya koymaktir. Burada da, dogal dusuncenin sessel/kulaksal yapilanisi ve noktasal isleyisinden dolayi, ortaya koyan, ortaya koyulan ve ortaya koyum tek bir nokta haline getirilmistir.

Nitekim soyutlama denince, akla; ne soyutluyan, ne de soyutlanan gelir. Sadece soyutlamanin bu iki ogeyide iceren kesismisligi gelir.

Oyuzden, ortada bir soyutlama var ise; mutlaka bir soyutlayan ve soyutlananin olmasi gerekir. Soyutlayan, her zaman insanogludur, soyutlanan insanoglu da dahil, algilanan ve kavram ile ozdeslesendir. Soyutlama ise, bir yon ve yontemdir, bu da dogal dusuncenin yapilanis ve isleyisinin insanoglu eliyle/adina/ait/icin hem kendine hem de, algilayarak kavramiyla ozdeslestirdigi herbir seye ve herseye uyguladigi, onu dile getirisidir.
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Insanoglu Soyutlamasi, Yonlendirim ve Yaptirimlar

Daha onceleri, insanoglu zihninin disinda kalan birgercegin oldugunu, fakat bu gercegin bilgi, anlam ve icerigini yine insanoglunun verdigini soylemistik. Yani, insanoglu dahil; herseyin bir yapilandirilmis bilgi oldugunu.

Simdi bu konudaki yonlendirim ve yaptirimlari dile getirelim.

Insanoglunun kendi turune, yonlendirim ve yaptirim uygulayabilmesi icin bazi kavramlari dusunce ve davranis olarak yaratmaya ihtiyaci ve gereksinimi vardir.

Insanogluna gecmeden bu konuyu hayvanlar aleminden verebiliriz.

Mesela bir aslan diger aslanlar arasindaki kendi yonlendirim ve yaptirimini gucu ile ortaya koyar. Diger aslanlar, buna karsi gelecekse, bu aslanin gucune karsi gelmek durumundadirlar.

Tekrar insanoglunas donersek; insanoglu yonlendirim ve yaptirim olarak, once "buna uylmasi gerekir" icerikli, soyutlar ortaya atar. Bunlara, kural, kaide, kanun, yasa v.s. temelli "uyulmasi gerekenler" olarak bakilir.

Bu kurallarin, iki yonu vardir. Buna ihtiyac duyanlar (yani kuralin duzenleyicileri ve ortaya koyuculari) ve uzerine kural uygulanacak olanlar.

Insanoglu neden kurala ihtiyac duyar?

Bunun dogal zihniyet temelindeki ilk nedeni, bu kurali koyanin, kuralin ona oyle veya boyle saglayacagi, cikar, yarar ve ustunluktur.

Kurali koyabilmek icin, digerlerine aslanda oldugu gibi, ustunlugunu gucun ve otoriten ile kabul ettirebilmen gerekir. Bu da iktidar demektir.

Peki bu kural kendi basina yeterli mi?, hayir bu kurallari besleyecek olan ve insanoglunun bu kurallara uymasini saglayan yan yaratimlar ve yaptirilmisliklara da gereksinim vardir.

Bu kurallara uymayanlara uygulanacak ceza, ve bu kurallara uymuyanlara verilen suc kavrami.

Bu suc ve cezayi saglayacak olan hukuk. Yani bir yerde hukuk, uzerinde kural uygulanacak olana taninmis haktir.

Buradan bu hukukun verilen hak temelindeki gerekcesi, adalet ve esitlik.

Iste kisaca insanoglunu bir arada yasatacak olan duzen ve sistem bu temeller uzerine tarihler boyu, icerikleri, anlamlari ve uygulamalari degiserek uygulanagelmistir. Bu uygulanagelmislikte de sistemler cesitli iceriklerle sekillendirilerek cesitli adlar almislardir.

Gunumuzde bunun adi, her algilayanin nasil olmasi gerektigi farkli anlam ve icerikle degerlendirilse de, demokrasidir.

Yonlendirim ve yaptirim icin bu kavramlarimizi siralayalim. Kural, guc, otorite, iktidar, suc, ceza, hukuk, hak, adalet ve esitlik.

Iste akla gelen ve algi olarak nasil bir anlam ve icerikle degerlendirilirse degerlendirilsin, bir demokrasi bu kavramlardan bagimsiz olamaz.

Ayni zamanda, bu demokrasi; sadece bu kurallari koyanin cikarina, yararina v.s. nin olacagida aciktir.

Bu algi, toplumsal kisilik temelinde hangi izmi savunursa savunsun, ortada bir demokratik cikar ve yarar saglayan iktidar olmak durumundadir.

Yine, bu algi, toplumsal kisilik olarak hangi izmi savunursa savunsun, ortada bir demokratik zarar goren uzerinde iktidar uygulanan bir kesim olacaktir.

Dolayisiyle, bir toplumsal kisiligin, kendi aklinin inandigi dogrusu olarak bir izm savunusu ve bu savunuya taraftar kazanmasi mucadelesi, onun ayni zamanda, baska izme karsi actigi savas ve onun taraftarini karsiya alma algisidir.

O yuzden toplumsal bir kisiligin, doger toplumsal kisilikler ile verdigi bu izm mucadelesi, hic bir zaman ne butun toplumu, ne de tum insanligi kapsamayacaktir.

Insanoglu yonlendirimsiz ve yaptirimsiz kendi bunyesinde bir yasam surebilir mi?

Bu sorunun cevabi, gene soruda gizlidir. Yani bu yonlendirim ve yaptirima her yonuyle ihtiyac ve gereksinim duyan insanoglu, demekki bu yonlendirim ve yaptirima ihtiyac ve gereksinim de duymayabilir.

Peki bu nasil mumkun olur?, bunun mumkunlugu, birey bilinc vefarkindaligi, bu bilinc ve farkindaligin tursel butunlugu ve bu bilinc ve farkindaligin insanoglunu kendi bunyesinde ayristirmayan ve farklarinin her birini butunun bir parcasi olarak degerlendiren bilinc ve farkindalik.

Sonucta, insanoglu iradesi disinda kalan hic bir fenomende, bir kural,guc, otorite, iktidar, suc ve ceza, hukuk, hak adalet, esitlik ve bunlarin olusturdugu bir yasam ve duzeni sistemi yoktur.

Butun bunlari hem kendi turune, hem de herturlu fenomene veren, ekleyen insanogludur.

Insanoglunun soyutlamasi, kural ile sinirlanmis yonlendirim ve yaptirimlar butunudur. Her bir kural da, insanoglu zihninin ufkunu sinirlayan bir isleve sahiptir.

Bu arada kural denince, akla; sabitlik, sahiplik, degismezlik, ideoloji, inanc v.s. temelli kurali besleyen tabanlari eklemeyi de unutmayalim.
 

İpar

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
22 Tem 2012
Mesajlar
33
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
Teşekkürler..



Bir nesnenin herhangi bir yanını öbürlerinden ayırarak tek başına ele alan ansal işlem. Soyutlama, bir bilgi yöntemi olarak, insan zihninde yapılır. Ne var ki idealist soyutlama anlayışı ile diyalektik soyutlama anlayışı birbirinden tümüyle karşıttır.

İdealist soyutlama, soyutlama sonucu olan kavram ve düşünceleri saltıklaştırır ve bunları nesnel gerçekliğin yerine koyar. Soyutlama, gerçekte, yeniden somuta varmak ve somut bütünü parçalarında da birbiri ile olan ilişkileri içinde tümüyle kavramak için kullanılan bir yöntem, bir araçtır. Soyutçuluk, bu amacı araçlaştırır ve somuta varmak amacını unutarak soyutta kalır.

Felsefenin bütün yanlış sonuçları, bu aracı amaçlaştırmaktan doğmuştur. İnsanın karnını doğuran, ekmek düşüncesi, değil, ekmeğin kendisidir. Ekmek düşüncesini nasıl ekmek yerine koyamazsak, özdekten soyutlanan öz düşüncesini de özdeğin yerine koyamayız.

Gerçekte soyutlama, bilme sürecinde zorunlu bir yöntemdir. İdealizme düşmeksizin gerçekleştirilen soyutlama, bilimsel soyutlamadır. Kavramlar, soyutlamalarla elde edilirler. Ama nesnel gerçeklerle denenir ve doğrulanırlar. Soyut kavram ve düşüncelerin hakikiliklerinin ölçütü insansal pratiktir. Soyutlamada aşırılığa varmaya ya da soyutlamaları kötüye kullanmaya soyutçuluk denir.

*
Alıntı
 

UpBot

Kahin
Yeni Üye
Katılım
14 Ocak 2021
Mesajlar
1,017
Tepkime puanı
5
Puanları
38
Farklı bir düşüncesi olan var mı?
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst