- Konbuyu başlatan
- #1
SADRETTİN KONEVİ
Sadreddin Konevî, doğum yeri tam biilinmemekte, ancak Malatya olarak rivayet edilmektedir, dedeleri Konya'dan gelmiş bir tasavvuf düşünürüdür. Muhyiddin İbn El-Arabi'den etkilenmiştir. Nasîrüddin Tûsî ile önemli felsefi nitelikli mektuplaşmaları bilinmektedir.
Felsefesi
Sadreddin Konevî'nin felsefesi temelde teozofi ya da Tanrı felsefesi denilen şeydir. İbn El-Arabi gibi o da vahdet-i vücut fikrine bağlıdır, ancak bunun açıklanmasında Arabi'den ayrılır.
Ona göre Tanrı düşüncesi insanlarda öncelikle öznel olarak meydana gelir ve daha sonra nesnel ya da ontolojik bir nitelik kazanır. Tûsî ile mektuplaşmalarının da ana tartışma ekseni bu konudur.
Sadreddin Konevî, bu mektuplaşmalarda, Tanrı'nın akıl yoluyla bilineceği düşüncesini reddetmekte, Tanrı'nın hakikatinin yalnızca kendisi tarafından bilineceğini öne sürerek filozofların tezlerini yadsımaktadır. Tanrı'nın özü ve esas nitelii insan için her zaman bilinmez olarak kalacaktır. Sonsuzluk sonlu bir bilgiyle bilinemez. Tanrı mutlak varlık ve birliktir. Dolayısıyla tanrı hakkında herhangi bir kesin yargıya varmak mümkün değildir.
Ona verilecek varlık düzeyinde tek uygun isim varlık nuru (Nur-ül-Vücud)'dur.Tanrı'nın varlığı her zaman mutlak özü ile birlikte düşünülmelidir, ancak insan bunu gerçekleştiremez. Bu sebeblerden tanrı hakkındaki kanıtlama girişimleri de yerinde değildir. Ne fizik ne de mantık temelli Tanrı açıklamaları açık ve kabul edilebilirdir.
Ama insan Tanrı'yı düşünmeli, onun isimleri ve sıfatları aracılığıyla bilgisindeki aczi azaltmaya çalışmalıdır. Tanrı isimleri ve sıfatları (esma'ül-hüsna) dolayısıyla bilinebilirdir yalnız. Asıl özü ise bilinmeden kalır.Böylece Tûsî'nin aksine Tanrı Konevî'ye göre, zorunlu varlık olarak ileri sürülemez. Konevî ile Tûsî arasında mektuplaşmalarla yürütlen ana tartışma konusu bu olmakla birlikte, her ikisininde sistematik sonuçlara vardıkları söylenemez
Sadreddin Konevî, doğum yeri tam biilinmemekte, ancak Malatya olarak rivayet edilmektedir, dedeleri Konya'dan gelmiş bir tasavvuf düşünürüdür. Muhyiddin İbn El-Arabi'den etkilenmiştir. Nasîrüddin Tûsî ile önemli felsefi nitelikli mektuplaşmaları bilinmektedir.
Felsefesi
Sadreddin Konevî'nin felsefesi temelde teozofi ya da Tanrı felsefesi denilen şeydir. İbn El-Arabi gibi o da vahdet-i vücut fikrine bağlıdır, ancak bunun açıklanmasında Arabi'den ayrılır.
Ona göre Tanrı düşüncesi insanlarda öncelikle öznel olarak meydana gelir ve daha sonra nesnel ya da ontolojik bir nitelik kazanır. Tûsî ile mektuplaşmalarının da ana tartışma ekseni bu konudur.
Sadreddin Konevî, bu mektuplaşmalarda, Tanrı'nın akıl yoluyla bilineceği düşüncesini reddetmekte, Tanrı'nın hakikatinin yalnızca kendisi tarafından bilineceğini öne sürerek filozofların tezlerini yadsımaktadır. Tanrı'nın özü ve esas nitelii insan için her zaman bilinmez olarak kalacaktır. Sonsuzluk sonlu bir bilgiyle bilinemez. Tanrı mutlak varlık ve birliktir. Dolayısıyla tanrı hakkında herhangi bir kesin yargıya varmak mümkün değildir.
Ona verilecek varlık düzeyinde tek uygun isim varlık nuru (Nur-ül-Vücud)'dur.Tanrı'nın varlığı her zaman mutlak özü ile birlikte düşünülmelidir, ancak insan bunu gerçekleştiremez. Bu sebeblerden tanrı hakkındaki kanıtlama girişimleri de yerinde değildir. Ne fizik ne de mantık temelli Tanrı açıklamaları açık ve kabul edilebilirdir.
Ama insan Tanrı'yı düşünmeli, onun isimleri ve sıfatları aracılığıyla bilgisindeki aczi azaltmaya çalışmalıdır. Tanrı isimleri ve sıfatları (esma'ül-hüsna) dolayısıyla bilinebilirdir yalnız. Asıl özü ise bilinmeden kalır.Böylece Tûsî'nin aksine Tanrı Konevî'ye göre, zorunlu varlık olarak ileri sürülemez. Konevî ile Tûsî arasında mektuplaşmalarla yürütlen ana tartışma konusu bu olmakla birlikte, her ikisininde sistematik sonuçlara vardıkları söylenemez