Öznel İdealizm (Yeni Bilimsel Deney Gerçekliğin Öznel Karakterde Olduğunu Öne Sürüyor

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Bilimsel Deneyler kategorisinde "ictenlik" tarafından oluşturulan Öznel İdealizm (Yeni Bilimsel Deney Gerçekliğin Öznel Karakterde Olduğunu Öne Sürüyor başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 722 kez görüntülenmiş, 7 yorum ve 1 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Bilimsel Deneyler
Konu Başlığı Öznel İdealizm (Yeni Bilimsel Deney Gerçekliğin Öznel Karakterde Olduğunu Öne Sürüyor
Konbuyu başlatan "ictenlik"
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan "ictenlik"

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113

Yeni Kuantum Deneyi, Gerçekliğin Subjektif/Öznel Olabileceğini Kanıtladı

Kuantum bilgisayarları, hem bilim dünyasını hem dünyayı algılayışımızı hem de bilim insanlarının evreni anlayışını çözebilecek oldukça önemli bir gelişme. Bilim insanları da gerçekliğin algılanması konusunu çözebilmek için bir kuantum bilgisayar kullandı.
Eylül ayında Science Advances dergisinde yayınlanan yeni bir araştırma, gerçekliğin sübjektif yani öznel olabileceğini iddia etti. Çalışmadaki teoriye göre parçacıklar, aynı anda birden fazla yerde ya da durumda var olabiliyorlar. Bu duruma süperpozisyon adı veriliyor. Ancak bu durum, parçacıklar gözlemlenmediğinde gerçekleşiyor.

Kuantum sistemi gözlemlendiğinde spesifik konum ya da durum kuruluyor ve böylece süperpozisyon bozulmuş oluyor. 1961 yılında, fizikçi Eugene Wigner, bir düşünce deneyi yapıyor. Kuantum mekaniklerini, kendilerini gözlemledikleri bir gözlemci konumuna oturtuyor. Bir kuantum parasıyla yazı tura atıldığında, yazı ve tura durumlarında, her atış atıcı tarafından gözlemlenen belli bir sonuç ortaya koyacaktır.

Gözlemci farklılığı

a2be59bedf9a27d0a62aaf10f0ad971b4fd4f7a4.jpeg


Bu düşüne deneyine göre odanın dışındaki birisiyse, kesin bir sonuç elde edemeyecektir. Yani teoriye göre kişi, deneydeki olası sonuçların hepsinin süperpozisyonundaki bir odaya konuluyor. Bu sebeple odanın içerisindeki kişinin algıladığı gerçeklikle, dışarıdaki kişinin algıladığı gerçeklik çelişiyor.

Viyana Üniversitesi'nden Caslav Brukner, gerçekliğin gözlemcilere göre sübjektif olabileceğini kanıtlamak için "Winger'in arkadaşı" hipotezini gerçek dünyaya aktarabilecek bir yol buluyor. Brukner, deneyini, iki Wigner ve iki arkadaşını, durumlarının içeride ve dışarıda ölçüldüğü iki ayrı kutuya koyarak yürütüyor.

3da4545ada5749055a117da45b26f4ad5122b093.jpeg


Brukner'in deneyi, Edinburg Heriot-Watt Üniversitesi'ndeki ufak ölçekli bir kuantum bilgisayarda üç çift dolanık foton kullanılarak gerçekleştiriliyor. İlk çift foton ve kutularının içerisindeki polarizasyonları ölçülüyor. Kutuların dışındaki diğer çift de öteki tarafta kalıyor ve ayrıca onlar da ölçülebiliyor.

Haftalar sonra kuantum mekaniklerinin objektif gerçek varsayımıyla çelişebileceğini göstermeyi başarıyorlar. Doğal davranışların gözlemciye tabi olması daha önce ünlü çift yarık deneyi gibi deneylerle kanıtlanmıştı. Ancak bilinç, bu fenomen için ön koşul olarak kanıtlanmamıştı.

Brukner'in teorisi, gözlemcilerin bilinçli olmasını gerektirmiyor ve buradaki tek gereklilik ölçüm şekillerindeki gerçekleri kurabilmesi. Bu tarz deneylerdeki bir diğer sorun, izole ortamlarda yapılan deneylerin ve örneklerin tek başına evrensel kuralları kanıtlamaması ve daha büyük ölçeklere uygulanamaması.

 
  • Beğen
Tepkiler: ls2

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
KUANTUM DENEYİ NESNEL GERÇEKLİK YOK DEDİ

Gerçeklik bakanın gözünde mi? Kuantum fizikçiler gözlemciden bağımsız nesnel gerçeklik olmadığını gösteren bir deney yaptı. Gerçekten de kuantum fiziğindeki Heisenberg'in belirsizlik ilkesi, bizzat bir parçacığı gözlemlemenin onu değiştirdiğini gösteriyor. Bu belirsizlikten yola çıkan yeni kuantum deneyi ise 2500 yıldır filozofları meşgul eden nesnel gerçeklik teorisinin tabutuna son çiviyi çakabilir.

NESNEL DÜNYA VAR MI?

Bu teoriyi en güzel Cem Karaca özetlemiş: Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda. Ne sen bunun farkındasın ne de polis farkında… Nitekim sağduyumuzla hareket edersek ceviz ağacının biz bakmasak da var olacağını biliyoruz. Gitmesek de görmesek de o köy bizim köyümüzdür diyoruz.

Oysa nesnel gerçeklik sadece çıplak gözle görebileceğimiz boyutlarda ortaya çıkıyor. Kuantum dünyasındaki atomlar ve parçacıklar ise çok daha küçük ve hassas cisimler. Öyle ki parçacıkları gözlemlemek bile onların özelliklerini değiştiriyor.

NASIL OLUYOR DERSENİZ

Elektronları mikroskopla görmek için onlara daha küçük olan foton parçacıklarıyla ateş etmemiz gerekiyor:

Elektronlar fotonları soğurarak (emerek) enerji kazanıyor ve atomların çevresindeki yüksek enerjili dış yörüngelere sıçrıyor. Sonra aynı frekansta foton yayarak orijinal düşük enerjili yörüngelerine geri dönüyor. Biz de bu süreçte elektronları görmüş oluyoruz.

Üstelik elektronların kuantum durumu ve konumunu yüksek kesinlikle tespit etmek için onlara yüksek frekanslı fotonlar göndermemiz gerekiyor. Bu da elektronların gittikçe daha hızlı değişmesine yol açıyor. Kısacası parçacıkları ne kadar kesin ölçmeye kalkarsak belirsizlik o kadar artıyor.

ELEKTRONLAR NASIL IŞIK SAÇIYOR?


KISIR DÖNGÜ

Bu durumu Heisenberg'in belirsizlik ilkesiyle tanımlıyoruz. Belirsizlik nedeniyle parçacıkların konumu ve hızını aynı anda yüzde 100 kesin olarak bilemiyoruz. Bu da kuantum dünyasında nesnel gerçeklik olmadığını gösteriyor.

Belirsizlik ilkesi, evrende nesnel gerçeklik yok diyen bilim insanları ve filozofların elini güçlendirdi. Onların öznel gerçeklik teorilerini destekledi. Bunu da İngilizce Eye of the Beholder olarak ifade edebiliriz; yani gerçek bakanın gözündedir.

is-reality-an-illusion-.jpg

Işığın polarizasyonu

OYSA NESNEL GERÇEKLİK ŞART

Bilim yapmak istiyorsak doğada nesnel gerçekliğin var olduğunu göstermek zorundayız. Dahası büyük ölçeklerdeki nesnel gerçekliğin, öznel gerçekliğe tabi olan belirsiz kuantum dünyasından nasıl türediğini göstermek zorundayız.

Sonuçta bilim aynı şartlar altında, aynı şekilde yapılan yüzlerce deneyin hep aynı sonucu vermesiyle ortaya çıkan objektif olgulara dayanır. Bir teorinin yanlış olup olmadığını deneylerle gösteririz. Öyle ki nesnel gerçeklik yoksa bilim de yoktur.

Ayrıca fizik yasalarının evrenin her yerinde ve her zaman geçerli olduğunu biliyoruz. Örneğin 10 milyar ışık yılı uzaktaki galaksilerin ışığı bize daha yeni ulaşıyor. Evrende ne kadar uzağa bakarsak o kadar eskiyi gördüğümüz için galaksileri de 10 milyar yıl önceki haliyle görüyoruz (bkz. Zaman kristalleri).

Böylece fizik yasalarının geçmişten günümüze değişmediğini biliyoruz. Olaya hangi açıdan bakarsak bakalım, nesnel gerçekliğin kuantum dünyasından nasıl türediğini göstermek fizikçiler için şart oluyor. Edinburgh Üniversitesi fizikçileri de Şubat 2019'da yaptıkları yeni kuantum deneyinde bu soruyu yanıtlamaya çalıştılar:

18-brutally-honest-illustrations-steve-cutts-perfectly-depict-sad-reality-modern-world-758x397.jpg


BİLİMSEL BEKA SORUNU

Aslında bu deney yaklaşık 50 yıllık bir fikrin ürünü: 1961 yılında, Nobel ödüllü fizikçi Eugene Wigner, nesnel gerçeklik sorusunu yanıtlayabilecek bir düşünce deneyi yaptı.

Bu deneye göre, farklı odalarda bulunan ve aynı parçacığa bakan iki gözlemci, o parçacıkla ilgili olarak birbirine zıt olan iki farklı gerçeklik yaşayacaktı.

2019 Şubatında, İngiltere'nin Edinburgh şehrindeki Heriot-Watt Üniversitesi'nden Massimiliano Proietti ve ekibi Wigner'in tasarladığı deneyi gerçekleştirdiler. Bu deneyde bir gözlemcinin ak dediğine öbürü kara diyordu. Sebebi ise kuantum fiziğinin en garip yanlarından biri olan süperpozisyon özelliğiydi.

pol1.jpg


SÜPERPOZİSYON NEDİR?

Kuantum ışınlama yazılarımda belirttiğim üzere, belirsizlik ilkesi çevreden tümüyle yalıtılan bir parçacığın, aynı anda iki kuantum durumunda birden olmasına izin veriyor. Bir elektronun aynı anda hem sağa hem de sola dönmesi gibi bir duruma süperpozisyon diyoruz.

Kuantum dünyası sağduyuya aykırı olduğu için süperpozisyona günlük hayattan örnekler veremeyiz. Ancak basit bir benzetme yapabiliriz: Diğer parçacıklardan izole edilmiş olan bir elektron, deyim yerindeyse henüz sağa veya sola dönme seçimi yapmamıştır. Bu yüzden de aynı anda iki yöne birden "döndüğü" bir potansiyel gerçeklik durumunda olacaktır.

Tabii kutuyu açıp elektrona bakarsanız süperpozisyon anında çöker ve fiili gerçekliğe dönüşür. Öyle ki baktığınız elektron ya sağa ya da sola dönüyor olacaktır. Kuantum fiziğine göre hem parçacık hem de dalga olan elektronun bu seçimi nasıl yaptığını bilmiyoruz; ama parçacık-dalga ikiliğinin bunda bir rol oynadığını düşünüyoruz.

KUANTUM GARİPLİKLERİ

Her durumda atomaltı dünyadaki belirsizlikten kaynaklanan öznel gerçeklik, gözle görülür dünyada nesnel gerçekliğe dönüşüyor. Kısacası küçük ölçeklerde öznel gerçeklik ve büyük ölçeklerde nesnel gerçeklik geçerli oluyor. Peki bilim tarihinde bunu ilk kez net olarak gösteren deneyi nasıl yaptık?

w059aD4.png.jpg

Fotonlar elektromanyetik kuvvetin taşıyıcısıdır ve polarizasyon elektrik alanı ile manyetik alan dalgalarının birbirine yaptığı açıyla tanımlanır.

FOTONLARI KULLANDIK

Fizik dünyasında bir parçacığı izole edip aynı anda iki farklı kuantum durumuna, süperpozisyona sokmanın çeşitli yolları var. Bunlardan biri de foton polarizasyonudur:

Foton parçacıkları ışığı oluşturuyor. Bunlar aynı zamanda elektromanyetik dalga; yani fotonun hareket yönünde (vektöründe) ilerleyen bir manyetik alan var ve vektörü dik kesen bir de elektrik alanı bulunuyor. Elektrik alanının açısını değiştirirseniz fotonu, yani ışığı polarize etmiş oluyorsunuz (Otomobillerin içini görmeyi engelleyen cam filmler de polarizasyondan yararlanıyor).

Tabii fotonların polarize olması için onlara eşlik eden elektrik alanının hareket yönünü dik kesmesi şart değil. Fotonların içinde bulunduğu manyetik alanda ve elektrik alanında meydana gelen salınımların (dalgalanmaların) birbirini farklı açılarda kesmesini sağlamanız yeterlidir.

DENEY HAZIRLIKLARI

Fizikçi Proietti ve ekibi bu prensibi kullanarak fotonları polarize etti. Ardından polarize fotonları ortamdan tümüyle yalıttı. Böylece fotonlar süperpoze oldu. Hatta fotonların gerçekten süperpoze olup olmadığını da basit bir girişim deneyi ile test edip onayladı. Bilim insanları deneyi bu şekilde kurguladıktan sonra, kuantum dünyasında nesnel gerçeklik olmadığını göstermek için harekete geçti:

items_illusion_of_reality.jpg


VE ZIT SONUÇLAR ELDE ETTİLER

Fotonlar üzerinde hiçbir şekilde ölçüm yapmayan fizikçi Proietti açısından, bunlar süperpoze polarizasyon halinde bulunuyordu. Oysa diğer odadaki bir arkadaşı o fotonları ölçerek tek bir gerçek polarizasyon durumunu seçmelerini sağlamıştı! Hatta Proietti'ye fotonları ölçtüğünü de söyledi.

Sadece fotonların polarizasyon değerini söylemedi. Biz de bu bağlamda fotonların birbiriyle dolanık olduğuna dikkat edelim: Dolanık fotonlardan birini ölçerseniz diğerleri de aynı değeri alacak ve bu da öznel gerçeklik deneyini bozacaktır.

Sonuç olarak iki fizikçi, aynı fotonlar hakkında birbiriyle çelişen iki eşzamanlı gözlem yapmış oldular: Birine göre fotonlar belirli bir şekilde polarize iken diğerine göre süperpozisyon halindeydi.

ancient-2026111_960_720.jpg

Bilimde yeni bir olayı tüm açılardan göremediğiniz zaman sadece gördüğünüz kadarıyla yorumlayarak formüle edebilirsiniz. Tıpkı görme engelli insanların bir fili dokundukları kadarıyla kavrayabilmesi gibi… Bu bağlamda birbiriyle bağdaşmayan görelilik teorisi ile kuantum fiziği aynı fiziksel gerçekliğin iki ayrı yüzü olabilir.

PEKİ BU NE DEMEK?

Bu, evrende ışıktan hızlı iletişim mümkün değil demek (Solucandelikleriyle ışıktan hızlı iletişim teorileri için bkz. Kuantum tünelleme). Evet, önceki kuantum bilgisayar yazısında anlattığım gibi, uzay-zamanda yol almadan gerçekleşen anlık kuantum etkileşimleri var.

Ancak, ışıktan hızlı iletişim yok; çünkü ışık hızı neden-sonuç ilişkisinin hızıdır. Işıktan hızlı iletişimde sonuçlar nedenlerden önce gelir: Siz masa lambasını yakmadan önce, lambanın SİZ yaktığınız için yanması gibi paradokslar ortaya çıkar.

ÖYLEYSE NESNEL GERÇEKLİK YOK MU?

Yeni deney kuantum dünyasında nesnel gerçeklik olmadığını gösteriyor. Gerçek bakanın gözündedir. Elbette gözlemcinin insan olması şart değil diyebiliriz. Fotonlarla etkileşime giren bir detektör de teknik olarak bir gözlemcidir deriz. Bu ayrımı yapmak felsefede öznel gerçeklik akımı ile öznel idealizm arasındaki sınırı çizer.

Nitekim kuantum dünyasını farklı yorumlayan iki grup filozof var: Birinci grup küçük ölçeklerde öznel gerçekliği ve büyük ölçeklerde nesnel gerçekliği savunuyor. Diğer grup ise gerçekliği sadece insan beyni, yani bilinçli gözlemciler yaratır diyor.

Felsefede bu uç görüşe öznel idealizm diyoruz ve ben de bunu ayrı bir yazıda, kuantum bellek silme deneyleriyle birlikte anlatacağım. Ancak, gözden kaçan bir nokta var:

Her ne kadar Einstein'ın klasik fiziğe ve kesin gerçeklere dayanan objektif görelilik teorisini, kuantum fiziğindeki belirsizlik ilkesiyle bağdaştırmak mümkün olmasa da bu iki teori bir açıdan birbiriyle uyuşuyor!

devam edecek
 
  • Beğen
Tepkiler: ls2

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
2222.jpg

Yeni kuantum deneyinde bir fizikçi fotonları süperpoze polarizasyonlarda görürken, diğer fizikçi tek bir polarizasyon durumunda gördü. Böylece iki gözlemci, aynı fotonlarla ilgili birbiriyle çelişen iki ayrı gerçeklik yaşamış oldular. Demek ki kuantum dünyasında nesnel gerçeklik değil de öznel gerçeklik geçerli.

BUNU AÇIKLAYALIM

Einstein'ın görelilik teorisi ne diyor? Evrende mutlak uzay ve zaman yoktur. Zaman yerel bir değişkendir.

Örneğin, ışık hızına yaklaşan bir gemiye Dünya gezegeninden bakarsanız o gemide zaman size göre çok yavaş geçer. Öte yandan, gemiden bakarsanız Dünya'da zaman çok hızlı geçer. Dahası hem gemidekiler hem de Dünyadakiler için kendi zamanı normal hızda akar!

Bu durumda zaman evrenseldir ama mutlak değildir. Zaman yerel olarak değişken bir olgudur. Öte yandan, kuantum fiziği yerel olmayan bir olgudur. Kuantum dünyasındaki dolanıklık, süperpozisyon ve belirsizlik özellikleri bunu bize gösteriyor.

Buna karşın yukarıdaki deneyi anlamak için yerel olmama durumunu ve bunun göreliliğe ne açıdan benzediğini anlatmamız gerekiyor. Biz de işe kuantum fiziğinin klasik fizik bileşeni olan kuantum alanlarıyla başlayalım. Kuantum alanları modern kuantum fiziğinin temelidir.

ENERJİ ALANLARI

Kuantum dünyasında bütün parçacıkların kendine eşlik eden bir enerji alanı bulunuyor. Örneğin elektron alanı, foton alanı, kuark alanı vb. var. Enerji alanları ise bölünmez bir bütün olup bütün uzayı kaplıyor. Bu da kuantum dünyasındaki etkileşimlerin yerel olmadığı anlamına geliyor; yani kuantum etkileşimlerini sadece yerel parametrelerle belirleyemeyiz. Alanları da hesaba katmalıyız.

KUANTUM DOLANIKLIK

Aynı sebeple, birbirine dolanık olan iki fotondan birinin kuantum durumunu değiştirseniz diğer fotonun durumu da anında değişecektir. Klasik fizikle tanımlanan kuantum alanlarının tüm uzayı kaplaması nedeniyle, bu etkileşim uzay ve zamanda hiç yol almadan anında gerçekleşiyor.

Dolayısıyla ışık hızı sınırını da aşmıyor: Sonuçta hız, uzaklığın zamana bölümüne eşittir ve ışık hızı da ışığın birim zamanda aldığı yoldur. Anlık etki bir saniye bile geçmeden gerçekleşiyorsa zaman söz konusu değildir ve bu durumda hız da geçersizdir.

Aslında anlık etkinin gerçekten anlık olup olmadığını bilmiyoruz; ama yeni deneylerde ışıktan en az binlerce kat hızlı etki ettiğini saptadık. Bu da hiçbir şeyin ışıktan hızlı gidemeyeceği kuralına ve mantığa aykırı olduğu için dolanıklık etkisinin anlık olduğunu düşünüyoruz.

Einstein'ın yerçekimini tanımlayan görelilik teorisi ile atom dünyasını tanımlayan kuantum fiziğini birleştiremediğimiz için elimizde daha iyi bir açıklama bulunmuyor. Yine de bu açıklama kuantum fiziği ile görelilik arasındaki benzerliği göstermemiz için yeterli.

ÖYLEYSE GÖSTERELİM!

Kuantum fiziğindeki yerel olmama ve belirsizlik özellikleri, dolayısıyla da buna ilişkin olan dolanıklık ve süperpozisyon özelliği hep kuantum alanlarından türüyor. Bunlar görelilik teorisinde kullanılan yerçekimi alanı gibi klasik fizik enerji alanlarıdır.

Nitekim görelilik teorisinde zamanın akışını uzayın şekli belirliyor: Kütleli cisimler uzayı büküyor ve ışığın uzayda aldığı yolu uzatıyor. Öyle ki yerçekimi ne kadar güçlüyse uzayı o kadar sert büküyor ve ışığın yolunu o kadar uzatıyor. Işığın yolu ne kadar uzarsa zaman da o kadar yavaşlıyor!

Fizikçiler kuantum fiziği ile görelilik arasındaki bu dolaylı ipucundan yola çıkarak zamanın göreli olması özelliğini de (açıkçası kime göre, neye göre?) öznel gerçekliğe bağlıyor. İşte görelilik ile kuantum fiziği arasındaki ilişki budur!

Daha net bir ifadeyle: Hem yerçekimini sadece gözle görülür büyük ölçeklerde tanımlayan görelilik teorisinde öznel gerçeklik bulunuyor, hem de belirsizliğe tabi atomaltı dünyayı tanımlayan küçük ölçekli kuantum fiziğinde öznel gerçeklik bulunuyor

Surreal-Distorted-Reality-by-Photographer-Erik-Johansson-Yellowtrace-01.jpg


HER ŞEYİN TEORİSİ

Size bunu anlatmamın tek nedeni nesnel gerçeklik deneyleri değil. Bilim insanları aynı zamanda tüm evreni açıklayan her şeyin teorisini geliştirmeye çalışıyor. Buna rağmen görelilik ve kuantum fiziğini tek denklemde birleştiremediler.

Ancak bu benzerlik, iki teoriyi birleştiremesek bile, bunların tanımladığı olguları daha kapsamlı ve daha genel bir fizik teorisi ile açıklamamıza izin verebilir. Kısacası görelilik ile kuantum fiziği arasındaki öznel gerçeklik benzerliği, her şeyin teorisini geliştirmemiz için bir ipucu olabilir (Buna en popüler aday olarak bkz. Sicim teorisi).

OYSA BİR SORUN DAHA VAR

Maalesef yeni kuantum deneyini yapıp basitçe bu işin içinden çıkamıyoruz. Mesela "Tamam, kuantum dünyasında öznel gerçeklik var, çıplak gözle görülecek kadar büyük dünyada ise nesnel gerçeklik var. Haydi dağılın" diyemiyoruz; çünkü kuantum dünyası büyük ölçekli dünyayı da etkiliyor.

Bunu bize kuantum ışınlama deneyleri gösteriyor ve biz bu deneyleri tam 20 yıldır yapıyoruz. Peki kuantum ışınlama küçük ölçeklerdeki öznel gerçekliğin, büyük ölçekteki nesnel gerçekliğe nasıl dönüştüğünü bize gösterebilir mi?

Bu hem filozofların hem de bilim insanlarının merak ettiği bir konu. Ayrıca kuantum bilgisayar ve kuantum internet teknolojilerini geliştirmek için de gerekli. Nasıl derseniz bunu makroskobik kuantum ışınlama deneyleri ile görelim:

GAZLARI DONDURMAK

Bilim insanları zamanı tersine çevirdi yazımı okuyanlar, kuantum ışınlamanın sadece birkaç parçacık ile yapıldığını düşünebilirler. Belirsizlik ilkesinin ise çok sayıda atomun ışınlanmasına engel olacağını varsayabilirler. Oysa biz gözle görülecek kadar büyük bir gaz bulutunu bile ışınlayabiliyoruz:

Bunun için gazları mutlak sıfıra kadar soğutarak içindeki binlerce atomu toplu halde dolanıklığa sokuyoruz. Böylece kuantum belirsizliği gözle görülür dünyada bile gösterebiliyoruz.

Ancak, bu asla yaşadığımız dünyadaki nesnel gerçekliği ortadan kaldırmaz; çünkü kuantum fiziğindeki belirsizlikten çıkan ve atomların rastgele titreşmesini tanımlayan termodinamik yasaları özünde istatistik yasalarıdır. Öyleyse belirsizlik ilkesine bağlı etkileşimler de istatistiksel etkileşimlerdir.

İşte bu kurallar kuantum dünyasından gözle görülür dünyaya nasıl geçiş yaptığımızı gösteren ipuçları taşıyor. Henüz iki dünya arasında nasıl bir geçiş olduğunu bilmiyoruz; ama nesnel gerçeklik var mı sorusunu yanıtlamak için bu ilişkiye de dikkat etmemiz gerekiyor:

ÖZNEL VE NESNEL GERÇEKLİK İLİŞKİSİ

İstatistiksel olarak evrende büyük cisimlerin klasik fiziğe göre davranma şansı, kuantum fiziğine göre davranma olasılığından çok daha yüksektir. Özetle trilyon kere trilyon atom içeren insan vücudu gibi büyük cisimlerin dolanıklığa ve süperpozisyona sokulması çok zordur (Belirsizliğe dayalı rastgele etkileşimler buna engel oluyor).

Zaten termodinamik yasalarına göre enerjinin tamamını asla yararlı işe dönüştüremeyiz. Bu yüzden bütün evreni dolanıklığa sokmamız imkansızdır. Bunun için evrenin dışında yaşayan süper güçlü varlıklar olmamız ve bütün evreni tek bir atom gibi kontrol etmemiz gerekir. (Bkz. Evren bir simülasyon mu?)

Bu nedenle nesnel gerçekliğin büyük ölçeklerde geçerli olması sadece bir temenni değil, belki de bizzat determinist klasik fiziğe bağlı olan şu ünlü kuantum alanlarından türeyen bir zorunluluktur. Öte yandan, determinist termodinamik yasalarının da belirsizlik ilkesinden türediğine dikkat edelim.

Öyle ki bizzat belirsizlik ilkesi, belirsizliğin dengesiz ve kısa ömürlü olmasına yol açıyor. Bu nedenle de büyük cisimleri oluşturan çok sayıda atomu kalıcı olarak etkilemesini önlüyor.

3644452620c1991c72d90c077c9b4d2e.jpeg

Determinist kaostan türeyen fraktal geometride, aynı şekiller sonsuza dek tekrarlanarak görünüşte çok karmaşık; ama özünde basit kurallardan oluşan objeler yaratır. Determinist kaosta belirlenemezlik vardır, yani bir sistemi sonlu zamanda tümüyle bilemezsiniz. Ancak prensipte bilebilirsiniz. Kuantum fiziğinde ise belirsizlik temeldir. Rastgele kuantum salınımları yüzünden, şeyleri sonsuz zaman da geçse asla tam olarak bilemezsiniz. Daha doğrusu bir sistemin içerebileceği bilgi miktarı sonlu ve sınırladır. Bu veriyi de tümüyle bilebilirsiniz ama bu, evrendeki bütün etkileşimleri, yani bunların rastlantısal olan kısmını bilmenize yetmez.

DETERMİNİST KAOS BAĞLANTISI

Matematikte klasik fiziğin temeli olan determinist kaos teorisi vardır. Fraktal geometri de bu teoriden türüyor. Determinist kaos karmaşık bir sistemin geleceğini tümüyle bilemeyeceğimizi; çünkü bunu bilmek için gereken enformasyonu sistemden sonlu ve makul zamanda çekemeyeceğimizi söylüyor. Buna belirlenemezlik ilkesi diyoruz.

Oysa kuantum fiziğindeki belirsizlik ilkesi rastlantısallığın, doğanın temel ve ayrılmaz bir özelliği olduğunu gösteriyor. Öyle ki karmaşık bir sistem hakkındaki bütün bilgiye sahip olsak bile, atomlar bir ölçekte rastgele ve öngörülemez olarak hareket edecektir.

Bu durumda şans olgusu veya kelebek etkisi dediğimiz şeyin de atomların belirsizlik nedeniyle rastgele titreşmesi ve öngörülemez hareketler yapmasından kaynaklandığını söyleyebiliriz.

Nitekim kuantum fiziği bize doğayla ilgili bütün olasılıkları veriyor; ama bunların hangisinin gerçekleşeceğini söylemiyor. Ancak, olasılık dağılımını yüzde 100 kesin olarak, yani determinist olarak belirliyor. Sonuç olarak öznel gerçeklik ile nesnel gerçeklik arasında GERÇEK bir ilişki bulunuyor.

TOPARLARSAK

Doğanın kuantum fiziğinden klasik fiziğe nasıl geçtiğini bilmiyoruz; ama nesnel gerçekliğe geçiş yaptığını biliyoruz. Bu da büyük olasılıkla kuantum fiziğinin yanlış değil ama eksik olduğunu gösteriyor. Bu durumda kuantum fiziğini içine alan yeni ve daha kapsamlı bir teoriye ihtiyacımız bulunuyor.

BELİRSİZLİK İLKESİ


 
Son düzenleme:

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Mesela bunun bilim olabileceğini iddia edersek? ne o luyor?
 

EvilBeauty

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
13 Ocak 2022
Mesajlar
52
Tepkime puanı
17
Puanları
8
Konum
izmir türkiye
Üniversite Bölümü
bilg prog
Mesela bunun bilim olabileceğini iddia edersek? ne o luyor?
ben bu fikri kuantum hakkında bilgiler edindikten sonra hep düşünmeye başladım. Çift yarık deneyinden sonra gözlemci bir kamera bile olsa kuantum parçacıkları bunu fark edip dalga pozisyonundan düz çizgiler oluşturmaya başlıyor. Yani ortada bir gözlem var ise bir şekilde kuantum parçacıkları bunu fark edebiliyor bu çok çılgınca. Bu aynı şu gibi Tanrının sizi izliyorum kamera bile koysanız sizin kameranızın orda olduğunu biliyorum deme şekli gibi bişey bence. G.tümden sallamıyorum daha iyi bi fikri olan varsa söylesin ben böyle düşünüyorum. :D Vehayut gözlem yapılan şey kamera olsun insan gözü olsun ne olursa olsun bi şekilde gözlemlediği şey ile etkileşime geçiyor ve bu gözlemi değiştiriyor bu daha garip çünkü bu şu demek şuan izlediğimiz uzay bile gözlemimize göre değiştiği için sadece bi resim olabilir gerçek olmayabilir demek. Yanlış bi yerim varsa söyleyin veya daha iyi fikri olan düşündüğüm şeylerin o kadarda mantık dışı olmadığını düşünüyorum.
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
gözlem yapılan şey kamera olsun insan gözü olsun ne olursa olsun bi şekilde gözlemlediği şey ile etkileşime geçiyor ve bu gözlemi değiştiriyor bu daha garip çünkü bu şu demek şuan izlediğimiz uzay bile gözlemimize göre değiştiği için

Dilsel ifade bir karmaşa ama;

Tersi zaten determinizm yani özgür irade tersi ve bir tür kadercilik olurdu. Yani hiç bir şey elimizde değil kendimiz bile değiliz maddeyiz ve madde ilk nedensellikten bu yana kendi kendini oluyor ve hiç bir şeye müdahale edemiyoruz gibi bir şey demek olurdu.

Daha geniş resimde madde bilinç bir ve aynı, realite bir ilüzyon belli yasaları/devinimi, var ve deviniyor

Bazıları bilinç ya da bilinçli gözlemci fikrini resme koymadı ya da koymak istemiyor ya da nasıl yapılacağını bilmiyor
Bilim ise tanrı demeden bunu nasıl yapacağının yolunu ve keşfini arıyor

Yani soru-n şu..
Bilinci maddeden bölmeden/ayırmadan tam aynı şey olarak nasıl tanımlardın ve bir tanı varetmeden akıllı bir tasarımı ve yaratımı nasıl tanımlardın?

Tanrıyı değilleyerek tanrı demeden bunu yapmanın ve açıklamanın yolunu herkes aradı ve arıyor ve şu aşamada madde savunmak cazip çünkü diğer açıklma kuantum fizlozofiyle bilimi birleştirmek olacaktı ölçemezler. Bilim şu an aradığı cevabı buradan ölçemez.
ama şunları ekleyebilirim...

Beyin ve sinir sistemini nöronları kullandılar ve başarısız oldular. Beyin mide gibi bir organ.

Çekim dalgalrıın varoluşun yapı taşı ve bilinç olduğunu, bilinci ifade ettiğini ve ortak olduğunu düşünüyorum. Çekim dalgalarının merkezi sinir sistemi ile bağlantı kurduğuna inaınyorum. Bunun dışıdna alternatif kimi fikir ya da paradigmalarla ilgili kimi düşüncelerim var ama onu geçerek bana göre çekim kabaca kablosuz bilinç bağlantısı gibi bir şey

Çekim kavramı ışık kavramından daha önemli -gelcekte keşfedilecek- olabilir ve anti çekim ya da itim gibi bir kavramla (dalga) dengelenmeli
Çekimi keşfettiğimizde çözeceğiz.
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Bazıları bilinç ya da bilinçli gözlemci fikrini resme koymadı ya da koymak istemiyor ya da nasıl yapılacağını bilmiyor
Bilim ise tanrı demeden bunu nasıl yapacağının yolunu ve keşfini arıyor

Yani soru-n şu..
Bilinci maddeden bölmeden/ayırmadan tam aynı şey olarak nasıl tanımlardın ve bir tanı varetmeden akıllı bir tasarımı ve yaratımı nasıl tanımlardın?

çünkü gerçekten evrenler hayalgücü ve düşünceyle yaratılıyor
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
çünkü gerçekten evrenler hayalgücü ve düşünceyle yaratılıyor

ya da teknikle yaratılabilir

iki seçenek
Yani Çin'in bugün güneş üretmesi gibi bir gün evren üretebilirdik
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst