- Yöneticiler
- #21
- Katılım
- 7 Ara 2013
- Mesajlar
- 6,615
- Tepkime puanı
- 504
- Puanları
- 113
Benim itiraz ettiğim nokta bu değildi ki. kavramlarla ne kadar uğraşmamız gerektiğiydi.
Bana soruyorsanız, Ne kadar istiyorsanız o kadar, bu sorunun cevabını siz verebilirsiniz ve bunu siz bilebilirsiniz,
Ben daha doğama ve anlayışıma uygun dinamikler ve fikirler sundum ki, doğal çağrışımlama; Yani doğal çağrışımlama derken şu, Çok hikaye vardır bizim oralarda; Bi tanesi; Adamın biri elinde kazma, Kesilmiş ağaç kökleri var, Onları sökecek söküyor, Zor iştir kök sökmez biliriz, Deyimi bile vardır kök söktürmek diye; Biri geçiyor ordan, Ya amca/dayı (her neyse işte adı önemli değil) biter mi bu, olcak iş değil bu, Sen uğraşma bunla başka işin yok mu gibi şeyler işte;, Sen bi de akşama gör burayı diyor, Bütün kökler sökülmüş akşama; Bunu diyen adama o iş zor, hatta imkansız gelir, kalkışmaz bile bu işe, Ben kendimce çok düşünce tarlası kazmış, kök sökmüş biri olarak bunun doğallığını ve olağanlığını belirttim, ekin-dikin düşüncenizi, yeni tohumlar, farkl ıtohumlar, suşayın, hasat edin, bakın bakalı mneler çıakcka olacak, siz bilirsiniz? Örneğin şuraya dönelim, Siz aslında düşüncenini sınırları var ıdır derken neyi bilmek istiyorsunuz? Neyi mereka ediyorsunuz? Bizler hepimiz subjektifiz, Kendi yorumlarımız ve subjektif algılarımız, ben var derim, öbürü yok der, Gökyüzünden bi zeka mı diyecek doğru budur? Yan ibu sorunun sizin için anlam-önemi ne? ne değiştirecek hayatınızda, Bi sınırı yoksa keşfe mi çıkayım diyeceksiniz, Bi sınırı varsa sınıra mı gideyim, Ya daha yüksek bi düşünce ve kavrayış perspektif mi arıyorsunuz, Daha özgün ve farklı bi görüş mü arıyorsunuz?
Şimdi, burada bu gerçeklikte, düşüncenin oyuncağı ve oyuncakları, hatta oynayacakları kavramlar gibi görülüyor,
Kavramsız anlam düşünmeleri de yaılabilir belki, nedne olmasın? Bazen kara kara düşünüyorsun derler adamada bi odaklanmıştır bi bakar hiç bi ses, söz, kavram yok aklında, Sadece bi enerji, arayış gibi bi şey içinde yüzüyor; Bunu farketmez bile;
Soyutlarla oynamak ve soyutlar üzerine düşünmek dedik biz ya da dedim ben, Önemli, güzel, Herşey olabilir, Yani kişi bi düşünsel gelişim ve ilerleme peşindeyse belki ona sunulabilecek en değerli şeylerden biri de soyutlarla oynamak fikridir ama belki de kişi farklı bi yolla da daha hızlı ya da farklı gelişebilir bilemeyiz, Belki alternatif okumalar, edebiyat, felsefe ya da başka bi şey daha çok geliştirebilir onu, Belki doğal gözlem ya da bi etkileşim ya da bi grup dinamiği her şey olabilir, Belki ve bana soruyorsanız, biri ya da birileri ile fikir paylaşmak ve sorgulama yapmak çok geliştirebilir sizi her şey olabilir, Ama buraya düşüncenin çeperi var mıdır savından geldik yani sınırı var mıdır? O halde yeni bi sav atalım ortaya; Düşünce dalgadır örneğin; Düşünce dalgası denilen bi şey olsun elimizde, Bu dalga sorgularla zihinde oluşturuluyor ve deniz dalgası gibi döngüsel hareketlerle zihin içinde yol alıyor ve veri toplayıp denize geri çekliyor toplanıyor, İkinci bi benzetmede de pompalanan kanının geri tolanımı geri dönerken süzülmüş sonuç getiriyor olsun ve akıl/zihin her neyse gelen bu veriye ve yanıta bakıyor, inceliyor olsun; Burada ne önemli olurdu, Doğru dalgayı üretmek, Onu doğru odağa ve yere göndermek, Daha yüksek titreşimli dalgalar üretmek, Bi çok sonuç olabilir;
Bana soruyorsanız, kavramlarla çok uğraşın ama bence bana değil kendinize sorun ve yanıtlar alın yani kendi düşüncenizi yoklayın ve kendi hislerinize, arayışlarınıza ve yanıtlarınıza güvenin, Doğal olarka önünüze gelenlerle akın gidin heyecanla ve coşkuyla, Çünkü belki de ihtiyacınız olanı aslında siz biliyorsunuz, değil mi? Ben size sadece kendi düşüncemi ve algımı sunabilirim ama tüm bunlar subjektiftir, Yani benim için geçerlidir ya da bende işe yaramıştır, Bende sonuç ve algı üretmiştir, Sizin dinamiğiniz, herkesin kendi dinamiği farklıdır ve özgündür; Örneğin soyutlara çekim duymazsınız, olabilir, Neden yokluk üzerine kafa patlatayım dersiniz, yokluk üzerine düşünmek istiyorsanız zaten bu bi gün zihninize gelir orada bulursunuz, Kendiniz acaba derken bulmuş olursunuz zaten?
Bir örneklememi istiyorsunuz; Ben bi gün düşünüyorum aklıma yeryüzü, gökyüzü ve bunun gibi düşyüzü geldi sonra umutyüzü, barış yüzü; Benim bu soyut anlamlar kafamda canladı sanki gibi oldu örneğin sevdim onları, onları imgesel canlılıklarmış gibi sıcakladım sanki, sevdim;
Yine bi gün imgelerin içinde yüzebileceğimiz bi bilinç gerçekliği düşü, hayali, umudu canlandı, Örneğin burada barış ya da özgürlük kelimesinin coşkun, temiz ,arınç imgesi bi geometrik biçim ya da yüzeyimsiler ya da bi enerji kümesi gibi canlıydı, Bi müziği ve sesi vardı ve onun içine saf enerjiden ve titreşimden oluşan bi bedenle girelebiliyordu, içinde yüzülebiliyordu, Müziği duyumsanıyordu, bu şunun gibiydi, Bu dünyada gerçek som somut barışın insanlığa hissettirebileceği mutluluk doyumu hissini, kucaklamak koklamak, onunla yaşamak gibiydi; Olmuş kadar sevinci hissettim ve yaşadı msanki bi an gibi ya da anlatamasığım hisler,
Başka örneklerde ben, örneğin bi ses ve yüzeye dönüşmek, sesler ve yüzeyler içinde yüzmek, diğerleriyle sarmallanmak gibi düşler ve imgeler oluşturup bunlardan düşünsel hazlar ve mutluluklar ürettim;
Başka bi örnekte bi somutun soyutun ya da düşüncenin canlı çağrışımının geliştirebileceği tüm matematiksel olasılıklı düşünce süreçlerini hepsinini müzik yapılıp içinde yüzülerek görülebileceği ve öğrenebileceği, deneyimlenebileceği bi matematiksel alan yüzey ve gerçeklik düşledim, Şimdi bunları doğuran duygusal coşkunlukları yada bu hayallenmeler ve imgelenmelerdeki duyusal tatları ve doygunlukları tarif bile edemem; Benim için düşünce sınırsızlığı bu; Çünkü bunlar bi tür senaryo kurgusu değildi benim için, Gerçek olabilirlik fikriyle eşzamanlı düşünsel çağrışımlar ya da duyusal, düşünsel deneyimlerdir, Çünkü ben buna inanıyordum ya da özgün bi hayal ve düşünce yaratmıştım gibi diyelim bu değilse de ve bi yerde bunu deneyimleyeceğimin mutluluğuyla uçuyordum; Bu sonsuz içinde bir olasılık olsa soznsulukta neden karşıma çıkmasındı? Bi yerde bunu okumuş değildim ve en azından yeni bi düş ya da umut ya da hayaldi ve onu ben yaratmıştım, Bi düşün, düşüncenin ya da hayalin yaratıcısı gibi hissetmek kendini hiç değilse ve onu özgün ve sevecen bulmak, Şimdi yeryüzünde herhangi insan düşüncesi bunu üretmez ya da buna inanmaz gibi değil mi? Bana ne ben inanıyorum; Ben olmuş kadar doydum, uçtum; düşlerken ve düşünürken;