Nick Vujicic - Pozitif Düşünme

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Psikoloji kategorisinde Objectivity tarafından oluşturulan Nick Vujicic - Pozitif Düşünme başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 2,943 kez görüntülenmiş, 12 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Psikoloji
Konu Başlığı Nick Vujicic - Pozitif Düşünme
Konbuyu başlatan Objectivity
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan Objectivity

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
İnsanların çoğu sürekli olarak hayatından şikayet ediyor ve sürekli suçlayacak birilerini arıyor beraberinde ömrünün çoğunu boşa harcıyor. Bu kadar umutsuz olmanın sebepleri neler olabilir diye düşündüğüm zaman birçok insanın sahip olamadıkları için üzüldüğünü fark ettim, elllerindekinin kıymetini ise hiç bilmiyorlar.

Niye bu dünyadayız, niye bu yaşamı yaşamaya zorunluyuz, biz bir deney ürünü müyüz v.s. gibi sorularla hayatlarını daha da yaşanmaz bir hale getiriyorlar. Oysa ki insanı var eden güç (insan bunu hatırlamasa da) hiçbir insanı zorla bu dünyaya göndermedi. İnsan büyük tekamül planı içinde "dünyada yaşama görevini" kendisi üstlendi. Kimisi için koşullar çok ağır olabilir fakat bu yolculuğu tamamlamaktan başka seçenek yoktur. İnsan hayatındaki zorluklardan şikayet ettikçe daha fazla zorluk ile muhattap olmak zorunda kalacaktır çünkü evrenin en büyük temel yasalarından birisi benzer enerjinin benzeri çekmesidir. Ne kadar çok şikayet edersek o kadar çok şikayet edecek durumla karşılaşırız. Bu demek değildir ki olumsuz olayları kabullenip, ses çıkarmayalım. Tabii ki kötülüğe ya da olumsuzluğa sessiz kalmayacağız fakat bunu yaparken de iyilik rotasından ayrılmamamız gerekiyor.

Haline şükretmek zayıflık değil tam tersine hayat planını kolayca ilerletmek için ilk adımdır. Ne kadar zor olursa olsun yaşamına şükredebilen insan bu zorlu yolculuğu başarı ile tamamlayacak ve umutsuzlara da umut olacaktır, tıpkı Nick Vujicic gibi...


 

epoché

Üye
Yeni Üye
Katılım
8 Eki 2016
Mesajlar
134
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Bir diğerinin rahatsızlığından/acziyetinden temelli 'sevindirik' olmalı, güç almalı, motive olmalı, ruhani bir yükselti hissetmeli, Tanrı'ya şükretmeli... Norm-dışı tavrımın tanımını basitleştireyim, bu benim için biraz fazla "psikopatolojik" :)

insanı var eden güç (insan bunu hatırlamasa da) hiçbir insanı zorla bu dünyaya göndermedi. İnsan büyük tekamül planı içinde "dünyada yaşama görevini" kendisi üstlendi.

Bilindik varoluşa-anlam-katma-çabasından beslenerek pazara sürülen metafizik safsatalar, sosyo-politik sedasyon mekanizmaları olarak görülebilirler, fakat metnin dışında bir hakikatleri bulunmadıkları gibi, epistemolojik anlamda herhangi bir değer içermiyorlar.

İnsan hayatındaki zorluklardan şikayet ettikçe daha fazla zorluk ile muhattap olmak zorunda kalacaktır çünkü evrenin en büyük temel yasalarından birisi benzer enerjinin benzeri çekmesidir.

Şikayet etsek de etmesek de bir şey değişmiyor aslında, çünkü biyolojik anlamda var-olmak, itkisel temelde zaten asalak bir kipe tekabül ediyor, dolayısıyla var-lık teki, fundamental olarak faşistik-yönelimli, bu da varoluş kipi olmak-lığı, başlı-başına sorunsallaştırıyor. "Enerjinin benzeri çekmesi", yüzeysel anlamda bazen/denk-gelimsel olarak doğru olmakla beraber onu varlıksal bir kaideymiş gibi sabitlememek gerekir.

Ne kadar çok şikayet edersek o kadar çok şikayet edecek durumla karşılaşırız.

Bu tür batıl inançlar ontik düzlemi bağlamıyor, sloganlaştırıldıklarında da sosyopolitik temelde kültürel-insan-tekini dizginleme / sakinleştirme girişimi-hareketi esasında, sosyal-hiyerarşi olanağını süregötürmek ötesinde herhangi bir işlevleri yok. Bir ek not olarak, dinamik evren kavramında herhangi bir teleolojik fonksiyonelliğe yer açmak ihtimal dışı. Çok ilginçtir, büyük rasyonalist, gizli natüralist Spinoza dahi, liberal kimliğe ilişkin "yumuşak" eleştirileri eşliğinde non-teleolojik determinizmi kabul ediyor, nasıl oluyorsa normatif etiğe ilişkin "pozitif" kalmayı da becermiş.
 
Son düzenleme:

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
büyük tekamül planı!

zehiri içmişin bünyeni ele geçirmiş dostum.

Çinde bir cocuk derisinde gözenekler olmadan doğmuştu. dolayısı ile terleyemiyordu ve vucudu ısınınca ağlamaya başlıyordu. annesi ve babası o ağlayınca vucudu soğusun organları çökmesin,ölmesin diye diye soguk suya sokuyorlardı.

şimdi bir hikmet uydur bakalım bu korkunç hastalığa ve diğerlerine.. tekamülmüş ee sonunda nolacak süper man mi olacağız..

tekamül esasda mantıksız değil ancak bunca acı ile olmak zorunda değildir.

ve birde tekamülümüz yeni mi başladı? sonsuz geçmişte neler oldu? neden tekamülcüler gelecekle ilgilendikleri kadar geçmişle ilgilenmiyor?

absürt..
 
Son düzenleme:

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Bir diğerinin rahatsızlığından/acziyetinden temelli 'sevindirik' olmalı, güç almalı, motive olmalı, ruhani bir yükselti hissetmeli, Tanrı'ya şükretmeli... Norm-dışı tavrımın tanımını basitleştireyim, bu benim için biraz fazla "psikopatolojik" :)

Bilindik varoluşa-anlam-katma-çabasından beslenerek pazara sürülen metafizik safsatalar, sosyo-politik sedasyon mekanizmaları olarak görülebilirler, fakat metnin dışında bir hakikatleri bulunmadıkları gibi, epistemolojik anlamda herhangi bir değer içermiyorlar.

Şikayet etsek de etmesek de bir şey değişmiyor aslında, çünkü biyolojik anlamda var-olmak, itkisel temelde zaten asalak bir kipe tekabül ediyor, dolayısıyla var-lık teki, fundamental olarak faşistik-yönelimli, bu da varoluş kipi olmak-lığı, başlı-başına sorunsallaştırıyor. "Enerjinin benzeri çekmesi", yüzeysel anlamda bazen/denk-gelimsel olarak doğru olmakla beraber onu varlıksal bir kaideymiş gibi sabitlememek gerekir.

Bu tür batıl inançlar ontik düzlemi bağlamıyor, sloganlaştırıldıklarında da sosyopolitik temelde kültürel-insan-tekini dizginleme / sakinleştirme girişimi-hareketi esasında, sosyal-hiyerarşi olanağını süregötürmek ötesinde herhangi bir işlevleri yok. Bir ek not olarak, dinamik evren kavramında herhangi bir teleolojik fonksiyonelliğe yer açmak ihtimal dışı. Çok ilginçtir, büyük rasyonalist, gizli natüralist Spinoza dahi, liberal kimliğe ilişkin "yumuşak" eleştirileri eşliğinde non-teleolojik determinizmi kabul ediyor, nasıl oluyorsa normatif etiğe ilişkin "pozitif" kalmayı da becermiş.

Acziyet görmüyorum ben ortada tam tersine bu düşünce çok daha psikopatolojik göründü bana. Videoda da gördüğünüz üzere insanlar Nick Vujicic'in bu durumundan mutlu olmuyor tam tersine üzülüyorlar fakat güçlü duruşu karşısında da hayranlıklarını gizleyemiyorlar çünkü çoğu insan o kadar gereksiz konular için hayatını cehenneme çeviriyor ki, bu durum onların bu hatalı düşüncelerini fark etmelerine sebep olduğu gibi aşılamaz sorunları olduğunu düşünen insanlar için de bir umut kapısı aralıyor. Eklediğim ikinci videoda da göreceğiniz üzere durumunu kabullenmesi hiç de kolay olmamış ve 8 yaşında intiharı denemiş fakat sonra sevdiklerinin bu acıya katlanamayacağı ve başarısız oldukları hissine kapılmaları endişesi ile vazgeçmiştir. Tanrının kendine bu hayatı boşa vermediğinin de farkına varmıştır yani görevli olduğunun idraki ile hayata tutunmuştur.

@ls2 de benzer bir örnek vermiş ve bu acıya katlanmadan tekamül edilmeli gibi bir ifade kullanmış fakat bu insanlar görevli de gelmiş olabilirler. ls2'nin verdiği örnekteki çocuk bedenindeki ruhsal varlık, doğduğu ailenin tekamülü için bu görevi üstelenmiş olabileceği gibi kendi tekamül planı doğrultusunda geçmiş yaşam yükleri sebebi ile de bu hayatı seçmiş olabilir. Tekamül denildiği zaman "kötü insan hayvan bedeninde doğar" gibi yanlış bir düşünce vardır ki hayır tekamülde insan bedeni kullanan varlık için geriye gidiş yoktur, hep ileri doğru ilerleyecektir. Kötü bir insan olmayı seçtiyse daha ağır bir plan ile yine insan olarak dünyada bulunacaktır fakat her ağır koşul yaşayan insan da önceden kötü biriydi anlamına gelmez.

Batıl inanç dedikleriniz Antik Yunan döneminde de vardı fakat sizin haberiniz yoktur muhtemelen olsa da kabul edemeyecek kadar taraflısınız. Spinoza, Tanrı ile doğayı eş tutmuş, dinleri kabul etmemiş ve aforoz edilmiş bir filozoftur bu sebeple çok da şaşırmanıza gerek yok. Çağında çok cesurca davranmış olduğu ise tartışılamaz.

@ls2 neden geçmiş yaşamlarla ilgilenen yok demiş. Tapınaklarda geçmiş yaşam çalışmaları her zaman yapılmıştır. Günümüzde de "Geçmiş Yaşam Terapisi - Regresyon Terapisi" adı altında geçmiş yaşam deneyimleri inceleniyor. Anne karnından önceki dönemi hatırlayan insan sayısı oldukça fazla. Bu konuda isim yapmış ve yıllardır çalışmalar yürüten Dr. Roger Woolger'ın araştırmalarında insanlar çok eski yaşamları hakkında bilgiler vermiş hatta hiç görmediği yerleri sanki oraya gitmiş ve bulunmuş gibi tarif etmişlerdir. (Dr. Roger Wolger, Oxford Ünv. - Londra Ünv.'lerinde psikoloji-din ve felsefe eğitimi almış bir akademisyendi. Zürih C.C. Jung Enstitüsünde analist olarak görev almış ve birçok uluslararası ünv.de misafir öğretim görevlisi olarak bulunmuş, 2011 yılında da hayatını kaybetmiştir.)

Araştırmak isteyene o kadar çok kaynak var ki yeter ki kişi @epoché gibi baştan reddetmek yerine ciddiyetle bu konuları inceleyebilsin.

İspanyol filozof George Santayana'nın dediği gibi; "Geçmişi hatırlamayanlar, onu tekrar etmeye mahkumdur."


 

epoché

Üye
Yeni Üye
Katılım
8 Eki 2016
Mesajlar
134
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Acziyet görmüyorum ben ortada tam tersine bu düşünce çok daha psikopatolojik göründü bana.

Bir bedensel engel algısından ruhani anlamda güç almak psikopatolojik değil, normdan ayrışan acziyetin saptanması mı psikopatolojik? Bu tartışmada, anlaşılır olması açısından olguları epistemik olarak dile getiriyorum, ama siz edebiyat yapıyorsunuz.

Videoda da gördüğünüz üzere insanlar Nick Vujicic'in bu durumundan mutlu olmuyor tam tersine üzülüyorlar fakat güçlü duruşu karşısında da hayranlıklarını gizleyemiyorlar

Tabi ki, buna bir itirazım yok, eleştirim daha çok motive olmak anlamındaki "şükretmek" ifadenize yönelikti.

Tanrının kendine bu hayatı boşa vermediğinin de farkına varmıştır yani görevli olduğunun idraki ile hayata tutunmuştur.

Vujicic'in şahsında bir eleştiride bulunmadım ki, insan teki dilediği düşünümü özümsemekte özgürdür. Benim eleştirim piyasa metafiziğine, kitlesel anlam-noktalama girişimlerine yönelik.

@ls2 de benzer bir örnek vermiş ve bu acıya katlanmadan tekamül edilmeli gibi bir ifade kullanmış fakat bu insanlar görevli de gelmiş olabilirler. ls2'nin verdiği örnekteki çocuk bedenindeki ruhsal varlık, doğduğu ailenin tekamülü için bu görevi üstelenmiş olabileceği gibi kendi tekamül planı doğrultusunda geçmiş yaşam yükleri sebebi ile de bu hayatı seçmiş olabilir. Tekamül denildiği zaman "kötü insan hayvan bedeninde doğar" gibi yanlış bir düşünce vardır ki hayır tekamülde insan bedeni kullanan varlık için geriye gidiş yoktur, hep ileri doğru ilerleyecektir. Kötü bir insan olmayı seçtiyse daha ağır bir plan ile yine insan olarak dünyada bulunacaktır fakat her ağır koşul yaşayan insan da önceden kötü biriydi anlamına gelmez.

Tekamül/ilahi plan türevi kavramları, ve bunların dilsel içeriklerini, sadece bir diğer anlam-çabası temelli politik metodolojiler olarak kabul ediyorum. Dilin tuzakları malesef düşündüğümüzden çok daha derin olabiliyor.

Batıl inanç dedikleriniz Antik Yunan döneminde de vardı fakat sizin haberiniz yoktur muhtemelen olsa da kabul edemeyecek kadar taraflısınız.

Hangi dönemde hangi tür inançların var ve etkin oldukları, söz konusu inanç objelerinin birer hakikat oldukları manasına gelir mi? Geosentrik model yüzyıllar boyu kitlesel bazda kabul edilmedi mi?

Spinoza, Tanrı ile doğayı eş tutmuş, dinleri kabul etmemiş ve aforoz edilmiş bir filozoftur bu sebeple çok da şaşırmanıza gerek yok. Çağında çok cesurca davranmış olduğu ise tartışılamaz.

Elbette, Spinoza çok büyük bir filosoftur, ancak _tanrı ile doğayı eş tuttuğu_ düşüncesi de hatalıdır, bunu kendisi de yazınlarında dile getiriyor; doğa onun için Tanrı'nın iki kipte (düşünce & materyal uzam) beliren bir modudur, fakat Tanrı denilen sübstansın bunun dışında da limitsiz modları vardır. Benim şaşırdığım, Kartezyen özneyi reddeden Spinoza'nın, Aristo'nun aksine non-teleolojik bir kozmolojiyi savlayıp, etiği, mutlak oranda determine bir var-oluşta optimist bir eda ile temellemesindeki g(eometrik)ülünç dehası.

Araştırmak isteyene o kadar çok kaynak var ki yeter ki kişi @epoché gibi baştan reddetmek yerine ciddiyetle bu konuları inceleyebilsin.

Hikayeler (simgesel düzlem) temelli imgelem t-üretmek, ontolojik bir hakikate temas edildiği, veya doğru bilgi edinildiği anlamına gelmiyor, lütfen gerçek-lik ile gerçek arasındaki bağlam farklarını ıskalamayın. Tekamül kavramını -baştan reddetmem- gibi bir durum da tabi ki söz konusu değil, sözü edilen kozmolojiler ve metafizik iddialar üzerine incelemelerim mevcut.
 
Son düzenleme:

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Bir bedensel engel algısından ruhani anlamda güç almak psikopatolojik değil, normdan ayrışan acziyetin saptanması mı psikopatolojik? Bu tartışmada, anlaşılır olması açısından olguları epistemik olarak dile getiriyorum, ama siz edebiyat yapıyorsunuz.

Ruhani anlamda güç alınmıyor. Çoğu insan yüzüne botoks yaptıramadığı için depresyona girerken veya basit şeyler için hayatını zehir ederken böyle zor bir durumla baş edebilen bir insanı görüp, halimize şükretmenin neresi psikopatolojik olabilir ki? Acziyet diye gördüğünüz durum birçok insanın üstesinden gelemeyeceği kadar ağır bir yaşam şekli fakat bu durumun üstesinden gelebilen bu insan da sıradan bir insan değil. Kolları bacakları olmayan bu bedeni kullanan ruhsal varlık dünyada bulunan birçok insandan ileri tekamül derecesinde bir varlık ve hepimize umut oluyor derken onun bu halinden nemalanmıyoruz sadece kendi koşullarımızın hiç de o kadar zor olmadığının idrakine varıp, yolumuza daha kararlı devam ediyoruz.

Tekamül/ilahi plan türevi kavramları, ve bunların dilsel içeriklerini, sadece bir diğer anlam-çabası temelli politik metodolojiler olarak kabul ediyorum. Dilin tuzakları malesef düşündüğümüzden çok daha derin olabiliyor.

Bu şekilde düşünmekte özgürsünüz çünkü bu da sizin hayat planınız ve yolunuz. Nasıl içinize siniyorsa öyle düşünmekte özgürsünüz.

Hangi dönemde hangi tür inançların var ve etkin oldukları, söz konusu inanç objelerinin birer hakikat oldukları manasına gelir mi? Geosentrik model yüzyıllar boyu kitlesel bazda kabul edilmedi mi?

"Hakikat" ne ise odur zaten çağlara göre değişmez. Antik Çağ filozoflarının yaşadığı dönem şu an geri bir çağ gibi kabul edilse de "düşünce-gerçeği arayış" bakımından günümüzden çok ileri bir dönemdi.

Sonuç olarak dünyada yaşanan adaletsizlikler veya ağır yaşam koşulları sebebini bilemediğimiz çok sayıda olaya zincirleme bağlı olabilir. Bu durumda insanın yaşama küsmek veya umudunu kaybetmek yerine kendi yaşamına sahip çıkmaktan başka seçeneği yoktur. Olumsuz düşünce içinde olumlu bir yaşam, hayalden öte gitmez. Şayet insan yaşamındaki zorluklara karşı öfke üretmeye başlarsa şunu bilmelidir ki daha ağır koşulları yaşamaya mahkumdur ve bu onun seçimidir. Ne kadar zor ve aşılmaz gibi görünse de bu yolu iyilik içinde bitiren ise bir daha acı-kötülük nedir bilmeden yoluna devam edecektir. Kolay olmadığını hepimiz biliyoruz hatta çoğumuz için neredeyse imkansız gibi görünüyor fakat bu ömür bir şans madem iyi değerlendirmek, daha ağır yüklerin altına girmeden tamamlamak gerekiyor. Nick Vujicic, bu sebeple insana hayatın zorlukları karşısında daha güçlü olunabileceği konusunda mesaj veren önemli bir örnektir. Onun yolu bizden farklı, inancı da farklı olabilir önemli olan insanlığa verdiği mesajdır, o mesaj da "hayatına sahip çık, pes etme ve umudunu yitirme."
 
Son düzenleme:

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Tekamul plani dusunceleri varligin donguselligini isleyisini ya da gercek hareket ve devinim bicimini yadsiyor ya da duzlemlestiriyor. Asagidan yukari cikilan-gelisilen bir varlik-varolus merdiveni oneriyor. Duzlemsel dogrusal bir yukari sapmasi. Ileri...
Bir dogru ancak bir cember olarak ilerilesebilirdi..
Bunun icin asagidakiler ve yukaridakiler olmali da mesele hic bu degil..

Şöyle; bir agac icin buyuyor ve tekamul ediyor hizlaniyor ve yukseliyor gibi kavramlar aciklayabiliriz ancak bi seyi aciklamaz
Bunun disinda orman bilinci ya da ormandaki agac bicimi ve bilinci daha sonra bocek olarak evrimlesecek ve tekamul edecek dersek boyle bi dusunce aciklamaya girisirsek ornegin bu aciklamalarda tum sistemin bagintisi ve donguselline bilesikligine-bi aradaligina iliskin bosluklar kalir kalmaktadir
Kendini acikliyor zaten bitki hayvan olmalidir. Simdi onlar ayri mi

Ben bu tekamul plani oneren dusunen arkadaslari cok iyi anladigimi dusunmekle birlikte bu bireyselligi aşın. Bireysel varoluş bireysel (o kadarda bireysel) olmayabilir.ego...
Kusura bakmayin da hala secilecekler yukseltilecekler birileri iyi yapiyor birileri kotu,gibi dusunme kaliplari tanri yararciligi yada yaranirciligi kaliplari ve resmilestirmleridir. Bu degilse eksik gormedir.

-
Bi avuc tohum sacin. Bitenler var bitmeyenler var bunu dusunun
Dogasal bir ozcekim
Secen bir tanri? Bu mu?
Tanri eger ona yaranani secmiyorsa ve modern olcutleri varsa (ilke yasada denilebilir buna) kusura bakmayinda her sey dogasaldir
Seleksiyondan farki kalmaz bu kavramin ve seleksiyonu da tekamulude bu aciklar yeterince.
Bi avuc tohum sacin bitenler var bitmeyenler ve uzunlar ve kisalar gurler ve yesiller var...
Yesil olmakla ovunun... Felsefe boyle islemez

Tekamul oyalanicak bi dusunce degildir diyoruz en cok ya da son tahlilde hareketi devinimi ya da gorunguyu -varliksal bi unsuru aciklar
Varolan bilincin evrimidir dersek bunun tekamulden ne farki var ancak bilinc bir butundur degil mi?
Son bir evrim noktasi tahayyul edemezsiniz bu durumda evrime baslanacak bir dipte.
Madde ve bilinc arasinda evrim gidip geliyor dersiniz
Diyelim ki oyle. Tum maddeler bilinc olacak midir?

Bakin her yeri bosluk.baslangicta tekamul etmemis bi seyler bulunmali yada sozde tanri evrimlesmek gelismek ve tekamul ettirmek uzere dusukler yaratmalidir.

Buradaki hareket tamam degil. Hareketin tamami nedir donguselligi nedir devami nedir

---------- Mesajlar Birleştirildi at 20:02 ---------- ilk Atılan Mesaj Zamani at 19:55 ----------

(Bir daire yuzeyinde ifade edilebilen dogru) aslinda bir cember olarak evrimlesebilecegini ve tekamul edecegini farkederse- ileri geri ve baslangic yeri gibi kavramlar sadece saptama - gorungu olacaktir...

---------- Mesajlar Birleştirildi at 20:08 ---------- ilk Atılan Mesaj Zamani at 20:02 ----------

Tanri seleksiyon ya da tekamul faaliyetine nasil mudahale eder ve etmektedir
Ozel secicimidir yoksa bunu dogal islevler ve yasalar mi yurutur
Tanri dogalar yasalar ve duzenler mi kurmuster secer mi
Tanri kendi bireysel seciximidir secim yapar mi .her turden
Tanri bireysel olarak ozcekimle sevecenlik ve yakin bulmayla ozel secim mi yapar

Eger tanriyi ya da seleksiyonu ya da tekamulu ve ilerilemeyi boyle aciklarsaniz tanriyi bir seleksiyon aracina donusturursunuz
Tanri eger objektifse korkmayin

---------- Mesajlar Birleştirildi at 20:27 ---------- ilk Atılan Mesaj Zamani at 20:08 ----------

Devin icinde ki seleksiyonu ki (boyle bi kavram yoktur gerek var mi ama ozel bi seciciye dayandirmak yerine. Belki bir ilkeye ya da ozdevine dayandirmak ancak) bir ozyukseltmeye ve ozasima gerek var mi? Bu neyi aciklar nasil
Boyle yorumlarsak bile bu bir eksiklik midir? Varlik eksiktwmi tekamul eder ve ileri gider
Bir amac sonuc var midir nedir
Nasil bir tekamul ya da evrim aciklar bu ifadeler
Gorungu nedir? Ve ozasim olarak dusunmek yerindeyse bir secilecekler ilerleyecekler ordusu nerdedir ve ve digerleriyle bagi nedir ve onlar sansli midir? Sansli olanlar mi seyler mi
Biten tohumlar tanrinin sanslilari ve tekamul etmisler
Ya da iyi boz ve gur ekin secildi ve sagaltildi cunku daha cok urun lazimdi
Ileri gidenlerin yolu acik olsun
Boyle secen tanrilara ihtiyaciniz varsa
Boyle secimlere ve secmelere
Boyle dusunmelere ve
Bir seleksiyona ihtiyaciniz varsa
Hala dogamizda butunluk gormeyeceksek ya da
Bir ozsecimi yanilgili sapmali ve tercihli bir tanri ve birilerini birilerine secen tanri anlayislari icinde secilmisler ve yukseltilmisler ileri gidenlerle ve bireysel erdemlerle yetineceksek
Bilmiyorum
Nereye variriz

---------- Mesajlar Birleştirildi at 20:36 ---------- ilk Atılan Mesaj Zamani at 20:27 ----------

bir cogunun tekamul dedigi kusura bakmayin ama seleksiyondur. Seleksiyon bunu aciklar
Yuksek rahat ve seckin bir varlik konumu ve durumu arar-atar ve pazarlar cogu zaman bu ifadeler
Kisi ilerleme fikriyle tek basina ilerleyemez
bu dogal gelisimle kendiliginden olusan bir olguysa

Evrim ya da tekamul ifadesi dogrusal ileri bir devinmede kesitlenmezse?

Eger 11 levelli bir oyun oynarsaniz- 11.oyun ya da level iyi bir tekamuldur ancak bu diger seyi aciklamaz.hareketin tamamini bu yonuyle aciklamaz.

---------- Mesajlar Birleştirildi at 20:47 ---------- ilk Atılan Mesaj Zamani at 20:36 ----------

Seleksiyonif tekamul (ya da evrim dusunceleri iyi pazarlanmis) bosa oyalanmacalardir.
Siz bu plaseboyla/sozde dayanakla ve aciklamayla rahat uyumaktasiniz/uyuyor musunuz ya da
Simdilik
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
Seleksiyonif tekamul (ya da evrim dusunceleri iyi pazarlanmis) bosa oyalanmacalardir.

:)

ikisinede aynı sebepten inanmıyorum:) tekamülü bir yaratıcı bir amaç için örneğin öğretmen olduğu için falan var etti deyince evrime göre daha rasyonel. ama evriliyoruz evrim süreci falan filam diyorlarya hiçbir zaman anlamadın neden evriliyoruz, madenin planı mı bu :) naturalist bir yaratıcısımı var falan filam :) absürt..
 

epoché

Üye
Yeni Üye
Katılım
8 Eki 2016
Mesajlar
134
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Ruhani anlamda güç alınmıyor. Çoğu insan yüzüne botoks yaptıramadığı için depresyona girerken veya basit şeyler için hayatını zehir ederken böyle zor bir durumla baş edebilen bir insanı görüp, halimize şükretmenin neresi psikopatolojik olabilir ki?

Şurası;

hatırlarsanız, önceki iletimde var-oluş_kipi_ olmak-lığı 'kendinde bir sorunsal' olarak tanımlamıştım, bu ifademin temeli, ontik diyalektiğin koşulladığı zoraki-faşizan eğimlerdi. Kişi doğanın bir diyalektiği olmadığını düşünebilir, ancak bu düşüncenin türemesi olgusunun dahi dinamik doğanın diyalektiği uyarınca koşullandığını ıskalar. Bu temelde, botoks yaptıramadığı için depresyona giren insanın, botoks yaptıramadığı için depresyona girmekten başka bir ihtimali yok, olsaydı zat-en girmezdi, oysa 'zat'-ı olmak bir -gramer kurgusudur-, o halde bir diğerinin acziyeti üzerinden hali->m<-'iz'-e şükretmek de, yüzeyde psikopatolojiktir, zira kurgusal ve delüsif olduğu kadar, düşüncel 'öteki-hareketi'nden doğan cinnet yönelimli faşistik-özümseyişin başlangıcı niteliğinde.

Acziyet diye gördüğünüz durum birçok insanın üstesinden gelemeyeceği kadar ağır bir yaşam şekli fakat bu durumun üstesinden gelebilen bu insan da sıradan bir insan değil. Kolları bacakları olmayan bu bedeni kullanan ruhsal varlık dünyada bulunan birçok insandan ileri tekamül derecesinde bir varlık ve hepimize umut oluyor derken onun bu halinden nemalanmıyoruz sadece kendi koşullarımızın hiç de o kadar zor olmadığının idrakine varıp, yolumuza daha kararlı devam ediyoruz.

Ruhsal varlık kavramı, bir diğer kalıtsal kurgudur. İnsan denilenin ise bedeninden ötede herhangi bir varlığı / etkinliği bulunmuyor, ve tabi ki bedeni de, onun ortaya-çıkışsal öznesinin himayesinde değildir. Duygu-durumsal geçişlerin tamamı, dinamik metabolizmanın çevre ile olan ilişkisinden ibaret olup, metabolizma ise, biyolojik formun alımları temelindeki işlevselliğidir;

Düşünmenin nasıl oluştuğunun tarihi yazıldığında, şu cümle, mükemmel bir mantıkçı tarafından yeni bir ışık altında görülecektir: 'Bilen öznenin ilk genel yasası, her nesneyi kendi içinde, kendi varlığında kendisiyle özdeş bir nesne, yani kendi başına var olan ve temelde her zaman aynı olup değişmeyen, bir töz olarak bilme içsel zorunluluğudur.' Burada özgün olduğu söylenen yasa da gelişmiştir. Daha sonra, bazı zevkli ve zevksiz itkiler fark edilmeye başlanınca, her biri farklı özelliğe sahip olan, yani bu organizmayla ayrı bir ilişkide bulunan farklı tözler ortaya çıkınca bu eğilimin alt organizmalardaki yavaş gelişimi, bu organizmaların aptal köstebek gözlerinin önce her şeyi nasıl özdeş algıladıkları bir gün gösterilecektir. Mantığın ilk aşaması yargıdır ve en iyi mantıkçıların belirlemelerine göre bunun esası da inançtır. Tüm inançlar, duyumsayan öznenin zevk ve acı duyguları üzerine kurulurlar. Bu iki duygunun sonucu olan üçüncü bir duygu, en alt düzeydeki yargıdır.

İlk başta, biz organik varlıklar, bir şeyin bizle olan zevk ve acı ilişkisi dışında, o şeyle ilgilenmeyiz. Bu ilişkinin farkında olduğumuz anlar arasında (yani duyumsama durumları) sakin, duyumsamama anları vardır. Dünya ve her şey onun içinde bizim ilgimiz dışındadır; içinde bir değişiklik fark etmeyiz (şimdi bile, bir konuyla yoğun biçimde ilgilenen bir kişinin, birisinin yanından geçtiğini fark etmemesi gibi). Bir bitki için, her şey normalde sessizdir, ebedidir ve kendisiyle özdeştir. Alt organizmalar döneminden beri, insan özdeş şeyler olduğuna inanmıştır (yalnızca yüksek bilim tarafından eğitilen deneyim bu ilkeyle çelişir). Baştan itibaren belki de organik olan her şeyin inancı geride kalan dünyanın tek ve hareketsiz olduğu biçimindeydi. Mantığın ilk aşamasında, nedensellik düşüncesi çok uzakta kalır. Şimdi bile, temelde, tüm duygu ve eylemlerin, özgür istemden kaynaklandığına inanıyoruz. Duyumsayan birey kendisini incelediğinde, her duyguyu, her değişimi yalıtılmış, yani koşullandırılmamış, bağlamsız biçimde ele alır. Bizden ortaya çıkar, önceki ve sonraki bir şeyle bağlantısızdır. Acıkırız, ama ilk önce organizmanın canlı kalmaya çalıştığını düşünmeyiz. Bu duygu daha çok, nedeni ve anlamı olmadan ortaya çıkar. Kendisini yalıtarak keyfi bir hal alır. Böylece istem özgürlüğü inancı, tüm organik varlıklardaki ilk hatadır ve içinde mantıksal uyarımlar bulunduracak kadar da eskidir. Koşullandırılmamış tözler ve özdeş şeyler inancı da, tüm organik olanların eski ve kökten gelen bir hatasıdır. Metafizik, temelde istemin tözü ve özgürlüğüyle uğraştığı müddetçe, sanki temel gerçeklermis gibi - insanın temel hatalarıyla ilgilenen bir bilim olarak kabul edilebilir.

Nietzsche — İnsanca, Pek İnsanca

Bu şekilde düşünmekte özgürsünüz çünkü bu da sizin hayat planınız ve yolunuz. Nasıl içinize siniyorsa öyle düşünmekte özgürsünüz.

Özgür-lük kavramını da asılda dilin bir kurgusu / bir diğer ilüzyon olarak tanımlamak gerekiyor. Yüzeysel söyleşilerde dile getirmek durumunda kaldığımız bir ifade -çoğunlukla-, oysa ontolojik asliyet bağlamında, özgürlük / özgür irade / özgür seçim kavramlaştırması, metafizik anlamda söz konusu değildir, zira hiç bir var-oluş kipi, onu içeren bütünden yalıtılamıyor. Modern bilim, Kartezyen özneyi imha ettiğinden beri de, BEN kurgusu temelinden sarsılmış durumda. Fakat sosyal inşanın bekası için, bir "suçluya-işaret" olanağı da süregötürülmek zor-unda.

"Hakikat" ne ise odur zaten çağlara göre değişmez. Antik Çağ filozoflarının yaşadığı dönem şu an geri bir çağ gibi kabul edilse de "düşünce-gerçeği arayış" bakımından günümüzden çok ileri bir dönemdi.

Antik çağın, filosofik olarak, Platoncu enfeksiyonun azizliğine uğrayana kadar sağlam olduğu söylenebilir. Batı düşüncesi, post-Sokratik dönemden, hemen hemen 17. yüzyıla değin süregiden yoğun bir zihinsel felç dönemini ise yeni yeni atlatmaya başladı.

Sonuç olarak dünyada yaşanan adaletsizlikler veya ağır yaşam koşulları sebebini bilemediğimiz çok sayıda olaya zincirleme bağlı olabilir.

Sebebini bilsek de bilmesek de değişen bir şey yok (doğa denilenin kendi zatında öznesiz / insan-istencinden bağımsız bir yapısı olduğu düşünüldüğünde..)

Bu durumda insanın yaşama küsmek veya umudunu kaybetmek yerine kendi yaşamına sahip çıkmaktan başka seçeneği yoktur.

İnsan teki, umut ya da sahip çıkış denilen psikofiziksel atılımları, ontolojik koşullar elverdiği ölçüde sürdürebilir, ancak söz konusu sürdürümden mesul olan da kendi özne-ilüzyonu değil, öznesini ortaya çıkardığı halde ondan bağımsız olan bedensel geçiştir.

Şayet insan yaşamındaki zorluklara karşı öfke üretmeye başlarsa şunu bilmelidir ki daha ağır koşulları yaşamaya mahkumdur ve bu onun seçimidir.

Bu batıl bir inanç, gözlem veren bir şey değil. Doğa denilenin teleolojik bir işlevselliği bulunmadığını söylemiştim.

Bir ek not olarak; öfke denilenin, çoğu zaman umutsuzluktan daha faydalı olduğunu düşünüyorum.

Ne kadar zor ve aşılmaz gibi görünse de bu yolu iyilik içinde bitiren ise bir daha acı-kötülük nedir bilmeden yoluna devam edecektir.

Öte dünyacı fantazmalar, genel bağlamlarında hümanist metafiziğin bir gereğidir, ancak şunu görmek gerekiyor; bu tür ideolojiler piyasaya sürülmeselerdi, kapital-izmi temelleyecek sosyal inşalar da tertiplenemezlerdi. Bu bağlamda hümanizmin seküler versiyonları da pek farklı değil, onlar da merkezi Tanrı'dan alıp, insana indirgiyor, biçimlenişi ambalajlamak temelinde de (büyük öteki'nin özneyi kabul edişi) sanal olanaklar yaratılıyor. Oysa tüm bunlar, yukarıda da belirtmeye çalıştığım gibi, sistemin bekası içindir. Son tahlilde, insanı, dilin tuzaklarına düşürerek biçimlendirme girişiminde bulunan ideolojilerin özümsenmeleri, ötekileşme süreçlerine verilen desteğe tekabül ediyor.

Nick Vujicic, bu sebeple insana hayatın zorlukları karşısında daha güçlü olunabileceği konusunda mesaj veren önemli bir örnektir.

Örneklendirmeleri bir YouTube videosuyla sınırlamak, işin edebiyatını yapmak olur. Doğayı biraz gözlemleyecek olursanız, Vujinic'in bir cennet hayatı yaşadığına ikna olmak da mümkün..
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Seleksiyonif tekamul (ya da evrim dusunceleri iyi pazarlanmis) bosa oyalanmacalardir.

:)

ikisinede aynı sebepten inanmıyorum:) tekamülü bir yaratıcı bir amaç için örneğin öğretmen olduğu için falan var etti deyince evrime göre daha rasyonel. ama evriliyoruz evrim süreci falan filam diyorlarya hiçbir zaman anlamadın neden evriliyoruz, madenin planı mı bu :) naturalist bir yaratıcısımı var falan filam :) absürt..

Evrim tanimli bir degiskendir
Bu sunun gibi
eger havada yere degmeden hareket eden sey.ucmaktadir ve bu ucus olarak tanimlanir dersem ucan seyler ucmaktadir bunu yadsiyamam
Ama ucma vardir diyerek bi seyi diger seyi aciklayamam
Ucmanin varligi ve yoklugu uzerine tartismak ve celismekse cok ayri bi konu
Yani bir ucma planindan bahsedilirse
Tum ucmalar planlanmissa planmistir
Bu bi seyi aciklamaz.yine ucmalarin planli.oldugunu aciklar ya da ucmalarin gokyuzu ile sinirli oldugunu
her neyse katistirdim ama su
Yukaridaki gibi
Eger bir seyin herhangi gelisimi ya da pozitif gelisimi ya da degisimi ya da ogrenimi her neyse iste bir evrim tanimi yaparsak bu yapildiginda bu tanimi karsilayan uygun tani ve gelisim evrim olarak tanimlanabilir
Ancak son tahlilde bu tanim bir yogrulma bilesme kaynasma ve dongusellik icermelidir
Kisaca bir seyin evriminden sozedersem o seyin evriminden sozederim
Ve bundan bahsederken o seyi diger surecten seylerden boler ve ayiririm

A nin evrimi
Insanligin evrimi
Dunyanin evrimi
Evrenin evrimi
Tum bunlarin icinde oldugu kume?

Evrim sudur dersek bu kosullari saglayan sey evrimdir j
Dogada gucluler ayakta kaliyor gelisim degisim ve ilerleme vardir demekte bir sorun olmayabilir ancak bunu doganin secmesi ve secilim kavramiyla aciklamak bizi doganin cokluktan secim ve emulsiyon yaptigi mantigina goturur
Bi sey digeriyle zittiyla ve az cokla secilmemis secilmisle vardir

Ben atilmis ve tanri tarafindan secilememis basarisizliklar fikrindeki seleksiyonu onererek bunu doga nin yaptigini dusunmekle tanrinin yaptigini dusunmek (secici bir.doga secici bir tanri) arasinda fark yok gibi bi sey demek istemistim kisaca ve kabaca
tekamul.fikirlerinin ucunu tutanlar bunu yanlis tutuyor
Genelde bunlarda kaybetme anlayisi hakim ve bir secici var?anliyormusunuz
Birseyleri birseye secen bir irade alcaklar yukselmisler gibi kavramalar ve yer kapma savasi

Vaadedilmis topraklar vaad eden tanrilardaki vaadedilen vaadedilme ve vaad edilen kavim ve kisiler anlayisindaki sapmalar gibi bir sapmalar burdada var

Yani vaad edilen cennet

Hayir sunu anlatmayi denedim sevgilim ls2
Sinavi gecemeyenler kaportaci olur
Yuzde.3 le 5 universite okuyor anliyor musun bunu demek.istedim herkes o yuzde 3.e.zorlar
Kisi dogustan sansiz ya da benzeri ama durum bu degil ordaki sapmali istegi vurguladim
Aslindamtamda.bu ornek

Yuzde.3 e.kimin girdigi ne.farkeder.hep 3.tur o yarista sapma var
Yarislandirmada daha cok ama bunu tam anlatamadim
Bir benzeri burda var bunun sunulan

---------- Mesajlar Birleştirildi at 01:10 ---------- ilk Atılan Mesaj Zamani at 00:40 ----------

A evrilmezse B evrilecektir.o halde evrilme vardir mi diyecegiz
Ve A ya da B bir kaportaci da olacaktir burdaki plan ne

Ben doganin yukari hareketinden sozederken buradaki sapmayi vurguladim
Asagidan yukari-ilginc- bir hareket tanimlaniyor bu yukarsi oldugunu gosterir ancak gokyuzu vardiri belgiler
Genellikle bu arkadaslar yukarlar oldugundan sozederler ya da henuz bizce uculmamis yukarlar
Ancak bitkinin hayvana evrimlesmesmesi ve tekamulunu orneklersek yukardakiler zaten simdiden tekamul etmis bizlerdir de vardirlar da o anlamda
Eger.mesele.gelecekse gelecekte bir yerde vardir

Dunya yildiz.olarak evrimlesmelidir.ornegin diyelim bu bir dongudur geride bir dunya kalir
Her neyse ben bu fikri yeterince acik sunamadim ancak bu arkadaslarin sapmalarini gormekteyim sanirim
Felsefe bunislere.yariyor.zaten bu tip.kafa karisikliklarini.asmak ve bu dusunceleri.temizlemek

Hic kaportaci olmadigi zaman B evrilmistir bu sorulara gerek kalmaz hem kisi soru soruyor mu ogrenme cabasinda mi bildigini okuyorsa diyelim ne farkedecek
Ben tarihe.ne.kadar anlatirsam anlatayim kaportacilar.ve yuzde.3.ler varolacaktir o halde.dogal secilim vardir

Birinciler olucak ls2 ne.yapalim
Sayilmayan sistemler.sayilamaz
Secilim.ya da tekamul bu arkadaslar.er gec anlayacaklar
 

epoché

Üye
Yeni Üye
Katılım
8 Eki 2016
Mesajlar
134
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Evrim denileni teleolojik bir olgu olarak görmemek, diyalektik materyalizmi Marxizm dinindeki teleolojik bağlamından serbest bırakmak gibi düşünülebilir. Bu minvaldeki evrim yorumlarını, insan adlı varoluş unsurunun kendi öznesini onun zirvesine yerleştirdiği "hümanist" bir girişim olarak görmek gerekli, aynı kavram öte dünyacı versiyonlarda da "Tanrı'nın kendi imajında yarattığı" Adem vb olarak içeriklendiriliyor. Evrim asılda sadece şartlı-koşullu bir türeyiş deryası, yatağında akan bir nehir gibi, pozitif bir ilerleyiş falan değil, seçimi sebebi vs'si yok.
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Evrimin kokunde kokeninde ki evreninde oyle evr koku var
Evrilis cevrilis ve evrilme cevrilme donme karistirma vb hareketi ancak bu hareket bir kabin ve seyin icindeki butunu seyleri belirtir boyle tanimlanabilir
Eger hareketi ve devinimi bir evrim ya da tekamul olarak aciklarsam bunu gozardi edemem etmemeliyim bunu demek istedim
Ve ornegin en iyi hamurun evriminde yapilmis en iyi hamur ya da yapilacak olan henuz yapilmamis bir hamur ekmek vs bu bugdayin hamurun yada ekmegin tekamul yolculugunu aciklar dersem nereye varirim

Tekamul goren arkadaslar dip -baslama dibi ya da yeri ve ileri ya da yukari ileri bir tek yonlu hareket goruyor tanimliyor
ya da bir baslanim belirsizligi ve katiligi yoklugu gibi alanlardan sozediyorlar onlar
Seleksiyon fikri ve diger fikirlerde buraya dogru oturtulmali
Ben bunlara ve ayni zamanda seleksiyon olarak tanimlanmis bir evrim ve tekamule karsi ciktim ancak uzun uzun dusunulmeli ve tartisilmali tabi

Tekamul diyen arkadaslar genelde ust katlara cikmaya calisir
Ust katta kim var ama bu degil
Alt kat olmadan ust kat olmaz bu bir apartman
Telefon klavyesiyle yazmak sikici ve internetim kesik bu arada
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
İnsan denilenin ise bedeninden ötede herhangi bir varlığı / etkinliği bulunmuyor, ve tabi ki bedeni de, onun ortaya-çıkışsal öznesinin himayesinde değildir. Duygu-durumsal geçişlerin tamamı, dinamik metabolizmanın çevre ile olan ilişkisinden ibaret olup, metabolizma ise, biyolojik formun alımları temelindeki işlevselliğidir;

Antik çağın, filosofik olarak, Platoncu enfeksiyonun azizliğine uğrayana kadar sağlam olduğu söylenebilir. Batı düşüncesi, post-Sokratik dönemden, hemen hemen 17. yüzyıla değin süregiden yoğun bir zihinsel felç dönemini ise yeni yeni atlatmaya başladı.
Bir ek not olarak; öfke denilenin, çoğu zaman umutsuzluktan daha faydalı olduğunu düşünüyorum.

Evrim denileni teleolojik bir olgu olarak görmemek, diyalektik materyalizmi Marxizm dinindeki teleolojik bağlamından serbest bırakmak gibi düşünülebilir. Bu minvaldeki evrim yorumlarını, insan adlı varoluş unsurunun kendi öznesini onun zirvesine yerleştirdiği "hümanist" bir girişim olarak görmek gerekli, aynı kavram öte dünyacı versiyonlarda da "Tanrı'nın kendi imajında yarattığı" Adem vb olarak içeriklendiriliyor. Evrim asılda sadece şartlı-koşullu bir türeyiş deryası, yatağında akan bir nehir gibi, pozitif bir ilerleyiş falan değil, seçimi sebebi vs'si yok.

Yazdıklarınızdan niye böyle düşündüğünüzü, bu kadar felsefi birikim ve derinliğe rağmen hatların nerede koptuğunu çok net anladım. "Platoncu enfeksiyon" ifadenizi şaşkınlıkla okudum. Eflatun tekamül ve ruhun yolcuğu hakkında görüşlerini eserlerinde (Fedon-La Banquet) tam açık olmamak sureti ile ifade etmişti. Eflatun ve Sokrat'ı okuyan birisi zaten tekamül planı konusunun dinlere özgü olmadığını bilir. Dinler insan uydurması değildir, "Marksizm Dini" diye bir din de yoktur. Din kitaplarını detaylı inceleyenler asla insan uydurması olamayacak ifadelerin o dönemde bildirilmiş olduğunu görür. Bu forumda başka başlıklarda örnekler verilmişti tekrar etmeye gerek yok. Bu arada "Evrim Teorisi" ile "İslam" arasında bir uyuşmazlık olmadığı gibi Tasavvuf incelemesi yapanlar teoriye çok yakın görüşlerin ifade edildiğini bilirler. Yine en açık ifade eden Mevlana olmuştur. Tekamül planı da başlangıç olarak en alt kademeden ruhsal varlığın tekamülü şeklinde ilerler. Bu planın belli kuralları olduğu gibi evrenin de belli yasaları vardır.

Ruhun gölgesi bir varlıktır insan ve ruh yoktur demek insanı makineye benzetmektir. Ruh yoksa tek yumurta ikizleri neden aynı şekilde davranmıyor? Ruh yoksa hayvanların bazılarının diğerlerinden farklı davranması nasıl açıklanabilir? Diğer başlıkta eklediğim kuşun, insandan çok daha iyi tempo tutması ve müziğin ritmine göre hareki nasıl açıklanabilir?

Link : http://www.felsefe.net/komik-resimler/73046-internet-fenomeni-olmus-videolar-top-10-a.html#post143242

"Öfke ile kalkan zararla oturur." diye atasözü bile vardır. Öfke insanın sağlıklı düşünmesine engel olur ve olayların gidişatını olumsuz etkiler.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst