Mutsuz İnsanlar Kitlesi/İletişimsizlik

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Serbest Kürsü kategorisinde Nejdet Evren tarafından oluşturulan Mutsuz İnsanlar Kitlesi\/İletişimsizlik başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 8,065 kez görüntülenmiş, 48 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Serbest Kürsü
Konu Başlığı Mutsuz İnsanlar Kitlesi\/İletişimsizlik
Konbuyu başlatan Nejdet Evren
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan UpBot

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
MUTSUZ İNSANLAR KİTLESİ/İLETİŞİMSİZLİK

İnsan, hüzün, kitle ve iletişim yan-yana geldiğinde bir kopma, bir yabancılaşma başlıyor. Bu, nasıl bir kopma ve yabancılaşma/yabancılaştırılmadır ki, insan bunun oyuncağı oluyor ve hiç farkına varamıyor? Ya da farkına vardığı halde çözümsüz kalabiliyor?

Dünya bir yandan küçülürken, diğer yandan dünyalar arasındaki uçurum hızla büyüme eğilim taşıyor. Çağımızın bir-diğerinden kopuk ve ekranın başında kendini arayan kitlelerindeki artış, onların birer makine dişlileri olmalarından ve kendilerini buna teslim etmiş olmalarından olsa gerek. Global Dünya Düzen-i denilen küresel baskı insanları küçültmeyi hedefliyor. Yığınlarca insan, önce vahşi doğa yasalarında olduğu gibi var-olmak için güç çizgisine doğru apansız bir koşuya sürüklenirken, neden koştuklarını anlayana kadar yaşamsal süreçlerini tamamlamış olacaklardır. Mutsuzluk eken insandır ve bunu dışarıda/ötekinde aramak nafile bir uğraş olsa gerek.

Enformasyon/bilgi iletimi adı altında hızla çoğalan tv. Dizileri ve izlenme rekorları düşündürücüdür. Yoksulluk sınırında yaşayan kitlesel insan yığınları sokakların-hele gece ise- kaotik yapısından uzaklaşmak için evlerine kapanmaktan başka bir şey yapamaz durumda bırakılmışlardır. Yalnızlaştırılmış bu kitle soluklanmak için bir uğraş bulmak isterken kaotik ortamın yaratıcıları devreye girerek diziler ile insanları ekrana kitlemeyi başarmış görünmektedir. Mutsuz insan kitlesi soluksuz diziler ile tüm kederini, tüm sorunlarını unutmak için ve unuttuğu için diziler ile avunmak eğilimi taşımaktadır. Dizilerdeki kahramanlar, entrikalar, aldatmalar, yalanlar, şan-şöhret, güç, sefillik ve yoksulluk yeniden servis edilip insanın gerçek yaşamından görüntülenmektedir. İzleyen kitle onunla örtüştüğünü düşünmekte ve kendi gerçeğini öteleyerek sinmektedir aslında.

Dizilerin izlenme rekorları birer mutsuzluk ibresidir ve kitlesel bir iletişimsizliğin aynasıdırlar. Küçük yalanlar ile avutulmak isteyen insan red etmeyi/hayır demeyi öğrenemediği sürece sömürülecektir.

Aile, eş-dost,arkadaş ilişkilerinde doyasıya paylaşım ve gelecek güvencesi içerisinde olan insanlar kitlesi dizilere saatlerini vermezlerdi!

Yanılgı bana ait olsun dilerim!

13 şubat 2010, batı
 

köle

Üye
Yeni Üye
Katılım
14 Eyl 2009
Mesajlar
146
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Neyse ki siz varsınız da yazacak bişeyler bulabiliyorum.

Dizilerin,teknolojinin, ekranın hep olumsuz tarafına vurgu var. İnsanlık farklı bir yere doğru ilerliyor, bunu evrimin devamı olarak görünüz, daha rahata erişmek için bu aşamalardan geçiliyor.

Peki aile-eş-dost ilişkilerini sorgulamayı hiç düşündünüz mü? Dizilerin sizin önemli gördüğünüz aile ya da dost ilişkilerinden daha da dostça olabilme ihtimali hiç aklınıza gelmiyor mu? O eleştirdiğiniz teknoloji sayesinde şu an haberleşiyoruz, sadece ihtiyacımız olduğu kadarını bu platformdan alıyoruz. -yani birbirimizden-

Peki insanlar ihtiyaçları olduğu kadarını dizilerden ya da televizyonlardan alamazlar mı? Belki hayatlarının en önemli şeyi olarak görmüyorlar, sadece şu an yaptığımız gibi küçük bir tatmin yaşıyorlar ve hayatlarına onun keyfiyle devam ediyorlar.
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
kesinlikle haklı olduğunuzu söylemek durumundayım. insanlar küçük tatminleri yaşadıklarından dolayı tabii/bağımlı oluyorlar. Bunu benimsemediklerini düşündüğümüzde o insanlar evlerde saklı turşulara dönüşmeyecek ve sokaklara çıkacaklardır, sokaklara çıkan insanlar da belki aç kalacaklardır ancak kendilerini aç bırakanların düşsel avutulmalarından uzakta gerçeği yaşayarak hayata bağlanacak ve yalan ile gerçeği ayrıştırabileceklerdir. Bu nedenle bir tercih yapmak gerktiğinde insanlar o kapat tuşunu ya kapayacak ya da avuntularına geri döneceklerdir; "insanı insan yapan insandır" diyor Child...

tembellik ilkel atalarımzdan ödünç kalmadı; onu biz yarattık?!
 

köle

Üye
Yeni Üye
Katılım
14 Eyl 2009
Mesajlar
146
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Neden felsefe yazılarını dijital ortam üzerinden yayınlıyorsunuz ve bu işi de büyük bir zevkle yapıyorsunuz? Neden burda konuşmak yerine gerçek hayata karışıp bir cafede ya da sokakta bunları tartışmıyoruz? Bunun çok büyük bir faydası olacağını sanmıyorum. Burdaki küçük tatmin den kastım tatminin küçük ve değersiz olduğu değil, insanın sadece "bu kadarına" ihtiyaç duymasıdır. İnsanların birbirlerinden uzak olmak, birbirlerini tanımamak gibi bir ihtiyaçları da var, bunu dijital ortam ve diziler başarıyla yerine getirmekteler.

Konunun tam zıttını da savunabilirim (sizin savunduğunuz şeyi), ama onun bana şu an birşey katacağını sanmıyorum o yüzden size zıt olanı savunmaya çalışıyorum.
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
düşüncelerimi yayımlayacak yayınevi bulamıyorum; bu da aslında yakındığım sistemin bir eklentisi olmalarından kaynaklanıyor; bir seçeneksizlik belki? ancak bunla sınırlı kalmıyorum ve bunun bağımlısı değilim. ne ki, iletişimin kullanılma biçimi ve sınırlılıklarına diyeceğim yok, kastım bu değil; dizilerin uyutma ve insanları sindirmesine karşı bir düşünce geliştirmek gerktiği kanısındayım; yoksa insanlar o diziler içinde kaybolacaklar; "kimse var mı?"

Not: dizilerin izlenme katsayısı mutsuz insanle eşittir
 

Turgut Saka

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
13 Eki 2009
Mesajlar
498
Tepkime puanı
0
Puanları
16
Yaş
41
bana kalırsa fazla dizi izlemek, kitap okumak, sanatla uğraşmak... vs, ne olursa olsun insanı yalnız bırakıyor. yalnız kalan insan da saçmalamaya daha meğilli oluyor. bence işin teknolojinin gelişmesi ile fazla alakası yok. eskiden de böyle olurdu. evinde ya da işinde, kitaplarına, mesleğine kapananlar ya da aynı tip adamlarla gezip tozanlar hep saçmalarlardı... ya da bize öyle gelirdi.
 

cogito

Üye
Yeni Üye
Katılım
30 Ocak 2010
Mesajlar
198
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
Seyretmek, karışmadan bakmaktır.İletişim yerine koyabileceğimiz bir şey değildir seyretmek. Seyretmekte herhangi bir çaba yoktur. Diziler örneğinden ola çıkacak olursak üretmeden, çaba harcamadan, yerimizden dahi kalmadan pek çok duyguyu yaşatır bize. Sistemli bir şekilde belirli konulara maruz bırakılırız. Evimizde otururken bir diğeriyle iletişim kurmak yerine, başka insanların iletişimini seyretmeyi yeğleriz.
Sanırım dizi izlemekle kitap okumak , sanatla uğraşmak aynı şey olmasa gerek. İnsanın yaşamda çok abarttığı bir ilgi alanı olabilir. Odasına kapanıp saatlerce kitap okuyabilir, resim yapabilir, piyano çalabilir bunların hepsi kilşinin kendisini varetme sürecidir ve oldukça da sağlıklıdır.En azından kendi tercihidir. Diziler bizim tercihimiz bile değil. Dizilerle çok rahat mafyaya özendirilebilirim, aşiretlere sempati duyabilirim, ağzımı açıp zengin mutfaklara hayran kalabilirim...vb. Sanırım medya 4. kuvvet olma rolünü bu şekilde yerine getiriyor.
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60

Görsel iletişimsizlik/tv izleme ile diğer sanat dalları ile uğraşı ve kitap okumayı ayırmak gerektiğine ben de cogito gibi katılıyorum. Konu yalnızlık değildir; yalnızlık insan ile eş-yaşta olup aslında kötü de değildir; yalnızlığı yaratamayan kişi gerçek kişiliğini hiçbir zaman kazanamaz ve otoriteye bağımlı yaşar. Yalnızlık kolektif yaşamdan uzak durmak değildir tabi.

Konu mutsuz insan kitlelerinin yaratılma süreçleri ve nedenleri olsa gerek. Açlık, sefalet, iş/sağlık/gelecek güvensizliği, sürekli tüketim anlayışının pompalanıp insanların üretmeden elde etme eğilimlerinin beslenmesi, düşünce ve kitaptan korkutulma, insanın kendine ilişkin olan coğrafyasından/sokaklarından kaos yaratılarak uzaklaştırılıp ev-hapsinde tüm yaşanılanları görsel zenginlik ile onlara servis ederek bu durumları içselleştirmelerini sağlamak, daha sonra da onu özne olmaktan çıkartarak bir dişliye dönüştürerek yok etmek, despotik olanı masum göstermek, doğa yaslarında olduğu gibi güçlü olanın kazanacağını öğretip insanları şiddet ve iktidar olgusu ile canavarlaştırmak, mutsuzluğu yaratan eller ile görsel-zenginliği yaratan ellerin ikiz kardeşlin elleri gibi benzemesi nedendir ki?
 

Turgut Saka

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
13 Eki 2009
Mesajlar
498
Tepkime puanı
0
Puanları
16
Yaş
41
iyi diziler, iyi kitaplar,, kötü diziler, kötü kitaplar... tercih meselesine girmeye bile gerek yok. özendirilmenin her ikisinde de çok farklı etkiler taşıdıklarını düşünmüyorum. medyanın bir gücü yok çünkü kurtulmak bir düğmeyi tıklamaya bakar. sonuçta güç biziz ve yalnız kalınca da zayıflarız, o düğmeden bile daha zayıf oluruz. sonrasında en iyi ve sürekli dost medya olur. yani yalnız kaldıktan sonra oluşan, boşluğu dolduran herşey(insandan başka) kesinlikle bizi mutsuz kılar.
insanın kendini varetme süreci sadece seslerden, renklerden, çizgilerden... ve harflerden geçmemeli çünkü bunların hiçbirinde insan yok çevre yok, gerçeklik yok... şahsen sürekli müzikle uğraşan kişi ile sürekli dizi seyreden kişinin benim için çok farkı yok. çünkü ikisi de çok önemli bir şeyden-gerçeklikten kopukturlar... belki abartılı oldu ama bana öyle geliyor..
 

usenenadam

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
9 Kas 2009
Mesajlar
80
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
74
NO

bunca yıl oldu
bir türlü gelişemedik
cenazede düğünde
ağlaşamadık gülüşemedik
geçti bir bayram daha
gene görüşemedik
eey selaamına erişemediğim
külünden dilinden
bir türlü alışverişemediğim
nasıl başa çıkacağız nasıl
hoşgörüsüzlükle terörle
yurdumuz düşmanlarıyla falan..

no 2.. no 6.. no 9.. 10 no
no no noo..
oollmazz böyylee
koomşuumm komşum
sen bana kıl
ben sana uyuz olmuşum
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
sayın Enkaz,
bir düğmeye basarak sorununçözümleneceği konsundaki yaklaşımınıza katılamayacağım. bu kadar kolay olmasa gerek. toplumsal istenç/irade/genel eğilimlere bireysel istenç ile bireysel bir karşı duruş sergilenebilir, ötesi ancak birlikte olma iradesi ile ortaya çıkabilecek uzun erimli bir süreç ile mümkündür.

bir örnek vereceğim. İnsanlar camdan faunuslarda yaşayamazlar.
bir çocuğunuz var diyelim -kimse değil kastım- okula gidiyor. ne yaptınız 4.kuvvete düğme ile müdahale ettiniz. sorunu çözümlediniz. bir süre sonra çocuğunuz okula gitmek istemeyeceğini bildirdi. neden mi? çünkü arkadaşları ile artık farklı dilleri konuştuklarından iletişim kuramaz oldu. faunusa girmiş bir çocuk, onu oradan çıkartmak zorundasınız. ne yaparsınız?

en kanlı-canlı tüm vahşet filmlerini izlemesine olanak verecek misiniz? yoksa diğer çocukların ebeveynlerini mi değiştireceksiniz? ne yapacaksınız?
 

Aksiyom

Düşünür Üye
Yeni Üye
Katılım
4 Tem 2009
Mesajlar
569
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
32
Gerçekten günümüz sorunlarının başında geliyor iletişimsizlik.İnsan ihtiyaçlarını karşılayacak kadar dil bilenlerimizin oranıda oldukça fazla ,birkaç yaşamsal kelime...Ah bide unutmadan birkaç yaşamsal televizyon programları isimleri,kim nerde yine kimle ne yaparak yakalandı?Ya da kim yine duygularına hapis olup ne yanlışlara sürüklendi...Duyguların hakim olduğu bir tv izliyoruz..Hangi kanalı açsam genç kızların tek hayalleri beyaz atlı prensleri(!)Bu prenslerde hiç olmayacak kişiler oluyor ya amcasının karısı ya kardeşinin kocası...Tam bir fiyasko(!)İnsanların etik algılayışı sömürülüyor,tam bir motor denetim,kısır döngü,duygularının esirleri....Neden tv'yi açtığımda bir felsefeci konuşmuyor?Neden VAROLMAK denmiyorda hep yok yok yok?Neden Nejdet düşüncelerini yayımlayacak yayın evi sıkıntısı çekiyor?..ve birçok neden?
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
nedenlerin olduğu yerde herşeyin mutlak bir nedeni olduğu açıktır; nedenler aynı zamanda sonuçlar ile ilgilidirler; sonuçlar ve nedenler arasındaki ilişki diyalektik bir ilişkidir ve sürekli etkileşirler; bu, determinist/kaderci bir yaklaşım değildir. olması gereken ile olanın örtüşmediği her yar/zaman diliminde nedenler değiştirilmesi istenen sonuçları belirledikleri için tartışma/değerlendirme/eleştirme kapsamında kalırlar; farklı olanı bulmadıkça kabuk çatlamaz; yeni doğmaz.
 
M

monaliza

Ziyaretçi
Zaten teknolojinin iletişime olumsuz katkılarının başında bağımlılık gelmiyor mu?Nejdet'e katılıyorum. "Düğmeye bas,kapat,iletişime dön" demek kadar kolay değil olay.Salonuma TV koymadım.Bu nedenle konuklarımızla tatlı sohbetlerimize devam edebiliyoruz. Ancak,Örneğin;karşı komşum,her daim sitem ediyor,gitmeyişimize. Kahve sohbetlerini onun evinde etmeyişimize.Fakat evine gittiğim/iz de,gözünü bir türlü TV den alamıyor. Rahatsız ettim/k,keyfini bozdum/k izlenimine kapılıyorum/z. Üstelik İşlet Fakültesi bitirmiş bir insan bu. Ve oturacağımız en fazla 1 saat. TV yi kapatın,sohbet edelim deme lüksümüz yok tabii,kendi yaşamsal alanı ve kendinin düşünmesi gereken bir durum. O'na ziyareti bıraktığımız için "KÖTÜ KOMŞU" olduğumuzu söylemesi de cabası:D.
İnsan sistemli olmalı. TV de izlenecek, PC de kullanılacaktır. ancak ölçü önemli. Laptobum uykumda hariç genelde açıktır,fakat an be an karşısında değilimdir.
Teknolojinin insanın sosyal yapısını ve iletişim gereksinimini etkileme suretiyle psikolojisini ciddi anlamda bozacağı endişesi taşıyorum. Özellikle yeni jenerasyon,eğer ilmi ve kanuni ve eğitimsel anlamda ciddi önlemler alınmaz ise ciddi anlamda olumsuz etkilenecektir. Her ne kadar ARZ/TALEP ve BİLİNÇ,TERCİH, KİŞİSEL ÖZGÜRLÜK meselesi dense de,önemli ölçüde ürtim ve verim düşürücü etkileri de kaçınılmaz olacaktır.
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
bu konuda birilerinin önlem almasını beklemek zaman kaybettiren bir olgu olsa gerek. ayrıca, başkalarının önlem almasını beklemek ise devinimsizlik ve pasif yönden olumsuza katılmak değil midir? örneğin şiddeti aile içinde bitirmeden sokaklarda bitirmek olanaklı mıdır? ya da, ruhu arındırmadan değişmek olanaklı mıdır?
 

tribalistic

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
11 Nis 2010
Mesajlar
90
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
İletişim in insanları(tüm insanları) mutlu edeceği kanısında değilim.Örneğin bir komşu gezmesindeki dedikodular veya herhangi bir kahvehanedeki sığ muhabbetler beni mutlu etmiyor olabilir.Nitelikli iletişim sağlamak için nitelikli bir kitleye ihtiyaç duyar insan.Üniversite yıllarındakine benzer tartışmaları özler hale gelir.Çünkü artık yeni hayatı çok daha çeşitli ve hayat gailesiyle meşgul kişilerle doludur.
Ben bu konuda şöyle düşünüyorum;yaşamını sürdürebileceğin kadar az insanla ilişki kur ve az insanla işlerini görmeye bak.Çünkü her tanışma bir kirlenmedir bilinç için.İnsanlarla tanışmaktansa kitaplarla,sanatla,müzikle tanışmak rafine bir hayat sürmek için en güzel faaliyetler.
Eşitsizliğin ve kapitalizmin sorunlarını çözmeden şiddeti ve terörü bitirmek olanaksızdır.Her aile ve her oluşum kendi ahlakıyla birlikte varolur.Şiddet bazı aile yapıları içinde neredeyse normal bir eylem türü olarak görülmektedir.
 

Süreyya Önal

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
16 Nis 2010
Mesajlar
469
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
49
Öznel!den..nitelikli nicel anlayış-iletişime giden süreç de; insanın, kategorize etme anlayışını abartması giderek iletişimin kilitlenme-kopma nihayetinde bilumum olumsuzluğun da sebebi. Herhangi bir olguyu süreci sebebi vs. özneyi söylemini, kritiğini sağlıklı yapabilsek genellemeye kurban etmeden artıları eksileri yerinde değerlendirebilsek.. eksi olan da, süreçte yoluna girecek- mutsuzluğa sebep olmadan artıya/makul bir anlayışa dönecektir.

olmadık/olmayacak şeylere (benciliz) acelemiz var, var da.. bu yol nereye çıkar/gider usta diyen yok ve hep diğerleri hakksız! Herşeyin birbirinden bağımsız/ilişkin dengesini bulabilmek gerçek mutluluk ya ne zaamaan ne zamannn : )
 

endlesslive

Üye
Yeni Üye
Katılım
23 Haz 2010
Mesajlar
155
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
şuculuk buculuk
bananecilik bencilik bencillik
tembellik kayıtsızlık cahillik
ilgisizlik bilgisizlik kahrolası sessizlik
kin nefret intikam ırkçılık gurur kibir..
bu ne kokuşmuşluk ey şehir bu ne kir..

kalkıyoor.. ütopyayaa..
birikibir.. ikibirikibir..
 

Esme

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2010
Mesajlar
2
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
53
Bana göre insanı mutsuz eden şey ; olaylar değil de olaylar karşısındaki tutumu. Yani yaşadıklarını iletme ya da yaşama biçimi (tavrı)...
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
insan türü son yüz-yılda katettiği hızlı yolda zamansızlık çekmeye başladı; sürekli tüketiyordu ve zaman tükeniyordu. ürettiği makinenin dişlisine dönüşen insan dişliler arasında kalınca kopuyor ve iletişim kuramadığından yalnızlaşıyor/yabancılaşıyor/beğenisiz kalıyordu. tükenen insanı makineye yeniden koşabilmek için yapay iletişimler/ağlarının örülmesi gerekiyordu; görsel ve tek-yanlı dikte etmeler süreci başlamıştı bir kere...kareler içinde kendi öyküsü dile getiriliyor ve o, o kareler ile çoğaltılıyordu/anlatılıyordu; izlerken aynadaki kendini buluyor ve örtüşüyordu. çevirmelilerden dokunmatiklere geçişle çağ üstüne çağ biniyor ve dinozorlar toprağa gömülmeden açıkta kalıyordu. dizginlenemeyen bir tükeniş yaşanırken insan alet üreten canlı olduğunu zaman zaman hatırlıyor ve özeniyordu. kollarında derman kaldıysa ütopyasına ulaşmak için akıntıya kürek çekmeyi ihmal etmiyordu.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst