Mutsuz Değiliz, Şımarığız!

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Düzyazı kategorisinde istanbul2 tarafından oluşturulan Mutsuz Değiliz, Şımarığız! başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 1,567 kez görüntülenmiş, 2 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Düzyazı
Konu Başlığı Mutsuz Değiliz, Şımarığız!
Konbuyu başlatan istanbul2
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan ls2

istanbul2

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
9 Tem 2013
Mesajlar
33
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Alain De Botton "çocuklarınızın mutlu olmadıklarını yazar olmak istemelerinden anlayabilirsiniz" diyor. Düşüncelerini, çektiği çilelerle olgunlaştıran fikir adamlarının yaşantıları da bu sözü doğrular nitelikte. Mesela Üstat Necip Fazıl Kısakürek Sakarya Türküsü’nde, “Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader / Aldırma böyle gelmiş bu dünya böyle gider!” derken, kimse “bu adamın hiç derdi yok” diyemez herhâlde.Aslında “Mutsuzum” demek çok iddialı bir kelime. Tıpkı “yalnızım” demek gibi. İkisi de sözden öteye geçemeyecek, sadece içinde bulunulan durumu yansıtmak için kullanılan, herhangi bir derinliği ve ötesi olmayan kelimeler. Ve bu yüzden de hiçbir şekilde iddiadan öteye geçemezler.Dünya hayatının nasıl bir imtihan ve sınavdan oluştuğunu hepimiz biliyoruz. Ahiret inancı olmayan insanlar bile sonunu göremedikleri hayatın bir sınav olduğunu kabul ediyorlar. Ve bu çok ilginçtir, bir inançsızın inanana oranla hayat enerjisi –bazı durumlarda- daha yüksek olabiliyor. Tabii bunun arkasında çok farklı nedenler var. Mesela dünyanın nefse hitap eden güzellikleriyle yaşamak isteyen bir insan, kendisini kolay kolay bir dinin emir ve yasakları altına sokamaz. Bu durum onu inançsızlığa; çeşitli “izm”lere götürür. Sonuç olarak, dertsiz, gamsız ve sorgulamasız bir birey oluşabilir. Bunun aksine herhangi bir inancın emir ve yasaklarıyla yaşayan bir insan da sürekli otokontrol hâlinde olduğu için, dertli, sorumluluk alan ve buhranlı bir düşünce yapısına sahip olur. Kur’an’da en çok geçen buyruklardan biri olan “Düşünen kullar için…” ifadesi de, İslam dininin düşünce ve sorgulama konusunda nasıl bir yapıda olduğunu gösterir.Sabahattin Ali “dünya bıkacak kadar uzun değil” diyor. Evet, bu bir sınav ve çok kısa sürüyor. Burada üzerinde durmamız gereken nokta, “düşünceli miyiz yoksa mutsuz muyuz?” sorusu olmalı. Düşünceli insan hayattan bıkmaz; bilakis hayatın tadını alır ve sürekli etrafını sorgular. Bu sorgulama onu çeşitli buhranlara sokabilir, yalnızlaştırabilir ama kendisini inançlarının gölgesinde bulur. Tıpkı hayatı sorgulamakla geçen Nietzsche’nin, yaşamının son demlerinde hayatı inanç temellerine dayandırmaya başlaması gibi.Mutsuz olduğunu iddia eden insan ise, içinde bulunduğu gayesizliği sürekli bir temele dayandırma ihtiyacındadır. Büyük mütefekkirlerden Nurettin Topçu’nun “insanlar ihtiyaçlarına göre yaşamlarını belirlerler” sözü de bu anlayışın çıkış noktasını açıklamak için yeterlidir. Mesela bir insan çok mutsuz olduğunu, hayattan zevk alamadığını söylüyor ve bunu bir türlü inanç temelleriyle çözebileceğine inanmıyorsa, ihtiyaçlarının esiri olmuş; nefsinin direktifleri yüzünden kendini buhrandan buhrana sokuyor demektir. Ve durum, başvurulan ruh bilimcilerin bilimsel tedavilerine eklenmeyecek “gaye ve inanç” temelleriyle, daha da sürüp gidebilir.Tabii çağımızın en büyük hastalıklarından biri olan mutsuzluk ve tatmin olamama hastalığı, tüketim çılgınlığına paralel olarak, insan isteklerinin aşırılaşması ile de ilişkilidir. Bütün bunların temeline indiğimizde karşımıza sadece “şükür” demenin çıktığını da biliyoruz. Üstelik insanlık sürekli zulümlerle, katliamlarla, hastalıklarla boğuşurken… Bu yüzden, aldığı nefesin bile şükür gerektirdiğini idrak edemeyen bir insan için, “mutluluk formülü” diye bir şey de olamaz
 

karamel

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
21 Tem 2013
Mesajlar
307
Tepkime puanı
0
Puanları
0
"Mesela dünyanın nefse hitap eden güzellikleriyle yaşamak isteyen bir insan, kendisini kolay kolay bir dinin emir ve yasakları altına sokamaz. Bu durum onu inançsızlığa; çeşitli “izm”lere götürür"

"
Bunun aksine herhangi bir inancın emir ve yasaklarıyla yaşayan bir insan da sürekli otokontrol hâlinde olduğu için, dertli, sorumluluk alan ve buhranlı bir düşünce yapısına sahip olur".

İki ayrı topik var ama hangi sav neyin önünü açıyor , kapıyor ben anlayamadım.Çünlü" izm" ler dünyası engin bir okyanus, hemen kaçarım diyorsanız, dinler ise "buhranlı bir düşünce yapısına neden oluyorsa "ki buhran kişinin delirme noktasına gelmeden bir önceki eşiktir. O zaman hangi olgu çerçevesinden bir analiz yapılacak..
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
yazının başlığı; ölümü göster sıtmaya razı ve mutlu et falan olmalıydı :) kopuk kopuk ne anlattığı belirsiz bir yazı olmuş..
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst