Max Stirner

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Filozoflar kategorisinde faust tarafından oluşturulan Max Stirner başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 3,287 kez görüntülenmiş, 4 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Filozoflar
Konu Başlığı Max Stirner
Konbuyu başlatan faust
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan samsa
F

faust

Ziyaretçi
Johann Kaspar Schmidt (25 Ekim, 1806 – 25 Haziran, 1856) Max Stirner adıyla tanınan Alman düşünür.
Konu başlıkları


* 1 Yaşamı
* 2 Eserleri
o 2.1 Eserinin uyandırdığı yankı
* 3 Max Stirner'in Eserleri
* 4 Max Stirner Üzerine Çeşitli Metin ve Kaynaklar
* 5 Dipnotlar

Yaşamı

25 Ekim 1806’da Bayreuth‘da doğan Max Stirner (Johann Caspar Schmidt), flüt yapımcısı bir babanın ve ruh hastası bir annenin tek çocuğuydu. Johann Caspar, ortaokul ve lisedeyken öğretmeni Hegelci Georg Andreas Gabler’in çalışkan öğrencisi olur. Liseyi bitirdikten sonra Berlin’e gider ve Hegel’in yanında okur (1826-1828). 1828’de Berlin’den ayrılıp Erlangen’e gider ve burada en az bir sömestr felsefe okuduktan sonra dört yıl kadar Almanya’yı dolaşmak üzere öğrenimine ara verir. 1832’de tekrar Berlin’e döner ve iki yıl geçmeden Schulgesetze (Okul Yasaları) adlı çalışmasıyla öğrenimini bitirir. 1839-1844 yılları arasında özel bir kız okulunda öğretmen olarak çalışır. Öğretmenlik çalışması hem okul idaresini hem de öğrencileri pek memnun eder. 1843’te Marie Daehnhardt ile evlenir. Stirner, 25 Haziran 1856’da Berlin’de ölür.
Eserleri

1842-1844 yıllarında Stirner çeşitli günlük gazetelerde çok sayıda ilginç (edebiyat, sanat, din eğitim vb. içerikli) makaleler yazar. Özgürler Kulübü’nün aktif elamanı olarak Prusya yönetimini şiddetle eleştirir ve aynı zamanda bu yönetimin yıkılmasını amaçlayan otonom birlikteliklerin kurulmasından yana yazılar da yayımlar. Marx’ın çıkardığı Rheinische Zeitung’da Das unwahre Prinzip unserer Erziehung oder Humanismus und Realismus adlı eğitim ve hümanizm eleştirisini yayımlar (1842). Sonbahar 1844’te Der Einzige und sein Eigentum (Biricik ve Kendiliği) adlı eseri yayımlanır. Feuerbach, B. Bauer, Hess tarafından gelen eleştirilere Stirner, 1845’te Rezensenten Stirners adlı yazısıyla karşılık verir.


Eserinin uyandırdığı yankı

Özel yaşamlarında Max Stirner’den hayranlıkla söz eden ünlü filozoflar, eserlerinde onu ya hiç anmaz ya da bir iki yan cümleyle göz ardı ederler[1]. Ancak bu “yan cümleler” içerikleri açısından merkezi bir önem taşımakla dikkat çeker. Stirner’in tuhaf alımlama tarihine bir kez daha işaret etmek amacıyla birkaç örnek sunmak yararlı olacaktır.

Karl Marx, Stirner’in eserinden etkilenmesi sonucu garip bir duruma düşer. Feuerbach’tan ayrılır ve Stirner’e yanaşmaz ama alelacele intikam hırsıyla sözcüğü sözcüğüne yanıtladığı BvM’ne bir Anti-Stirner’le (“Alman İdeolojisi”) karşılık verir. (K. Marx/F.Engels - Werke, Band 3,Dietz Verlag, Berlin 1983). Baştan sona kadar polemik içerikli ve bir cambazın sahip olduğu yeteneklerle kaleme alınan bu eser, Marx’ın felsefi bir kriz yaşadığını ve bunun neticesi olarak da Stirner’e olan nefretini sergiler[1]. Neticede Marx, Stirner eleştirisinde, Stirner’i yok etmek için, Sloterdijk’ın deyimiyle, kendi “ölümünü göze almaktadır”. Marx’ın Anti-Stirner’i, Stirner’in etkisinde bocalayan Marx’ın felsefi krizinin en berrak kanıtıdır. Benzeri bir krizi daha sonra Nietzsche yaşayacaktır[1].
“ Biricik bir sözcüktür ve bir sözcüğün altında düşünülecek bir şey olmalıdır, bir sözcük düşünce içermelidir. Oysa biricik düşüncesiz bir sözcüktür, düşünce içermez. - Max Stirner - ”

Friedrich Engels, Marx’a Stirner'in eseri Biricik ve Kendiliği hakkındaki ilk izlenimlerini mektubunda iletirken, Stirner’i över. (Engels an Marx in Paris, 19. November 1844. (MEW 27, 11). Bk. Max-Stirner-Archiv, Leipzig). Ancak Marx’tan aldığı yanıttan hemen sonra görüşünü düzeltir ve artık Stirner’in etkisinde olmadığını belirterek Marx’la aynı görüşte olduğunu söyler. (Engels an Marx in Paris. Barmen, 20. Januar 1845. (MEW 27, 14). Bk. Max-Stirner-Archiv, Leipzig).

Arnold Ruge birkaç mektubunda Stirner’den övgüyle söz eder.

Edmund Husserl Stirner’i hiçbir eserinde anmaz ama ücra bir köşede Biricik ve Kendiliği için “şeytani bir güç” der. (B.A. Laska: Ein dauerhafter Dissident, s. 77, LSR-Verlag 1996). Martin Heidegger Stirner’i asla okumadığını söyler. (B.A. Laska: Ein dauerhafter Dissident, s. 77, LSR-Verlag 1996). Theodor W. Adorno bir sohbet esnasında “Stirner baklayı ağzından çıkaran tek filozoftur,” der. (Helms, Hans G.: Die Ideologie der anonymen Gesellschaft, s.200 DuMont Verlag 1966). Ayrıca genç bir yazarı (H.G. Helms) yeni bir Anti-Stirner yazmaya teşvik eden Adorno, kendi eserlerinde Stirner’i anmaz. Carl Schmitt hapishanede günlüğüne şu cümleyi kaydeder: “Şu durumda beni hücremde ziyaret eden biricik kişi Max’tır.”(B.A. Laska: Ein dauerhafter Dissident, s. 76, LSR-Verlag 1996). Stirner’in anarşist, nihilist, solipsist, faşist, bireyci, bencil, her şey benimci gibi sıfatlarla anıldığı neredeyse Stirner’in adını duyan herkesin bilgisi kapsamındadır. Ne var ki: Her camianın bir günah keçisi olması gerektiği gibi, Stirner de felsefenin günah keçisidir. Dolayısıyla ona gelişigüzel bir şekilde anarşist, nihilist, şeytan vb. demek meşrudur[2].
Max Stirner'in Eserleri
Türkçe

* Meselemi Hiç'e Bıraktım
* Benim Yetkim
* Stirner'den Alıntılar

Almanca

* Max Stirner: Der Einzige und sein Eigentum
* Geschichte der Reaction, 2 cilt, Berlin 1852
* Max Stirner: Parerga, Kritiken, Repliken. Yayımlayan: Bernd A. Laska. Nürnberg: LSR-Verlag, 1986 (Toplam 11 makale)
* Max Stirners Kleinere Schriften und seine Entgegnungen auf die Kritik seines Werkes: 'Der Einzige und sein Eigentum', Yayımlayan: John Henry Mackay, 1898; gözden geçirilmiş 2. baskı Berlin 1914

Max Stirner Üzerine Çeşitli Metin ve Kaynaklar

* Bernd A. Laska: Bireyci Anarşistler ve Max Stirner
* Max Stirner Projesi
* Ben ve Hiç
* Hiç'i Düşünürken
* Max Stirner ve "Biricik"
* Max Stirner Projesi / H. İbrahim Türkdoğan / Nietzsche, Stirner'in Plagiyatörü mü? [3]
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Algiladigim kadariyla, idealist, tanrici, bilinemezci ve bireyci akilci/egoist.

What Stinner says, is a word, a thought, a concept; what he means is, a no word, no thought, no concept. What he says is not what is meant and what he means is unsayable.-Alinti-



Stinner'in dedigi bir kelime, bir dusunce, bir kavram; demek istedigi ise, kelime degil, dusunce degil, kavram degil. Dedigi, demek istedigi degildir ve onun demek istedigi soylenemez olandir.-Tercume-
 
F

faust

Ziyaretçi
Stirner için ne dediler?

Albert Camus Başkaldıran İnsan. Türkçesi: Tahsin Yücel. Can Yayınları, 6. basım 1998, s. 70, 71, 73.



Daha önce Stirner, Tanrıyı yıktıktan sonra, insanda her türlü Tanrı düşüncesini de yıkmak istemişti. Ama, Nietzsche’nin tersine, yoksayıcılığı hoşnuttu. Stirner çıkmazda güler, Nietzsche duvarlara saldırır. (...) Ona göre, bütün bu putlar aynı dar kafalılıktan, ölümsüz düşüncelere inanmaktan doğmuştur, bu yüzden, ‘savımı hiçbir şey üzerine kurmadım’, diye yazabilmiştir. (...) Stirner’le, başkaldırıya hız veren edimi bütün kesinlemeleri karşı konulmaz bir biçimde bastırıverir. Aktöre bilincini tıkayan tanrısalın bütün yedeklerini de süpürür. “Dış öbür dünya süpürülmüş, ama iç öbür dünya yeni bir gök olmuştur “ der. Devrim bile tiksindirir bu başkaldırmışı, evet, her şeyden önce devrim. (...) Böylece, dünyanın yıkıntıları üzerinde kral-bireyin acı gülüşü başkaldırı anlayışının son utkusunu örneklendirir. Ama, bu son noktada, ölümden ya da dirilişten başka hiçbir şeye olanak kalmamıştır artık. Stirner, onunla birlikte de bütün yoksayıcı başkaldırmışlar, yıkmanın sarhoşluşu içinde, son noktalara koşarlar. Ama çöl görününce, burada ayakta kalabilmeyi öğrenmek gerekir.


--------------------------------------------------------------------------------

Şükrü Günbulut Küçük Felsefe Sözlüğü, Maya Matbaacılık Yayıncılık, Ankara 1983, s. 64-65.



Hıristiyanlıktan önce insan, dinin ve toplumun kölesi değildir. İnsanın özel yaşamı değerlidir. Ama bu dönemde insan, doğanın sultası altındadır. Hıristiyanlıktan sonra ise, doğa kaşısındaki kölelik, bu kez Allah karşısındaki köleliğe dönüşür. Stirner, çağdaşlarının belki, Allah’ın egemenliğini yıktıklarını, ama onu yeni bir kölelikle değiştirdiklerini söyler. Bu yeni kölelik Stirner’ e göre devlete, yasaya ve insanliğa boyun eğme biçiminde görülür. Kısaca insan, ardarda, bir kez evrene, bir kez dine, bir kez insana köle olur.


--------------------------------------------------------------------------------

Henri Arvon Anarsizm. Varlik Yayinlari 1979, Türkcesi: Samih Tiryakioglu, s. 41, 42, 45.



Hiç bir kitap Biricik İnsan ve Özelgesi kadar kötü anlaşılmış değildir. Kimilerinin dedikleri gibi kökeni belli olmayan ve hiçbir yıldızlar takımına bağlı bulunmayan bir çeşit ”felsefi kuyruklu yıldız” olmamakla birlikte bu kitap, dolu dizgin gidişinin sonuna varmak üzere olan Hegelciliğin şaşırtıcı, fakat kuşkusuz, yine de doğru ve sağlam bir ürünüdür. Bu nedenle, içinde ateşten harflerle işlenen öğretinin anlaşılması için de bu felsefi hareketin ögelerine, yani yabancılaşma ve sahiplik (réappropriation) kavramlarına başvurmak gerekir. (...) Stirner saltık özgürlügü yüceltmekte, fakat özgünlüğe saltık hak iddia etmektedir. Stirner, topyekun bası bozukluğu yaymaya çalısmamakta, fakat hiçbir soyut kuralın yokedemeyeceği biricikliği açıklamaktadır. Stirner’in önerdiği baskaldırı bir iç baskaldırıdır; bize bir görüs değisikliği sağlayacak olan, kendi biricikliğimizin bilincine eristir. (...) Yalniz kendi Ben’imizin bilinci, ama öteki Ben’lerin yanındaki bir Ben’in değil de tanımlanamaz bir Ben’in, “biricik” bir Ben’in, dolayısiyle her türlü ortak önvarsayımdan vazgeçen bir Ben’in bilincidir ki bizi Stirner’in “Benim kisisel yararım” dıye adlandırdığı seye ulastırır.


--------------------------------------------------------------------------------

Orhan Hançerlioglu Felsefe Sözlügü. Remzi Kitabevi. Istanbul 1985, s. 291, 292.



Burjuva bireyciliğinin ve başsızcılığının kurucularındandır. (...) Anamalcı burjuvazinin düşünüp de söyleyemediklerini böyle tepeden inme açıklamış olması, Max Stirner’i birdenbire dünya çapında ünlendirmiş ve kendisine bir hayli övgüler düzülmüştür. (...) Stirner’in toplumsal ülküsü, herkesin başkasını sadece kendi amacına ulaştıracağı bir araçtan ibaret gördüğü bir benciller toplumuydu. Ona göre tarih düşüncelerin ürünüydü, birtakım kavramların ortadan kaldırılmasıyla toplumsal ilişkiler de değişebilirdi. Ben’in benliği ancak, titizlikle korunması gereken, özel mülkiyette dileğelebilirdi. Bütün dünyayı kendisine malettiği halde yoksulluk içinde ölen Stirner, deyimin tam anlamıyla bir “hamkafa”dır.


--------------------------------------------------------------------------------

André Gide Henri Arvon: Anarsizm. Varlik Yayinlari 1979, Türkçesi: Samih Tiryakioglu, s. 47.



O denli övülen Biricik İnsan ve Özelgesi, bir 'kılçıklı börek'ten başka şey değilmiş.


--------------------------------------------------------------------------------

Friedrich Engels Henri Arvon: Anarsizm. Varlik Yayinlari 1979, Türkçesi: Samih Tiryakioglu, s. 40.



Stirner'e bakın, her tür baskının düşmanı şu sakin Stirner'e bakın / Şimdilik bira içiyor ama yakında su niyetine kan içecek, / ötekiler “Kahrolsun Kral” diye vahşi çığlıklar atar atmaz / Stirner “Yasalar da kahrolsun” diye tamamlıyor hemen.


--------------------------------------------------------------------------------

İsmet Özel

"ÜÇ FRENK HAVASI / 1. Capriccio Alum" adlı şiirinden




Gülünç bir ölümle öldü deniyor Max Stirner için
çünkü mahvına sebeb nihayet bir sinektir
ama Fanya Kaplan
nasıl öldü diye sorarsak sanırım
işimiz fazlasıyla ciddileşir.


--------------------------------------------------------------------------------

Murray Bookchin

Toplumsal Anarşizm mi, Yaşamtarzı Anarşizm mi. Çeviren: Deniz Aytaş, Kaos Yayınları 1998.

Yaşamtarzı anarşizminin, "uyuşturucu" bir kendini aldatmaca olduğu en iyi, Max Stirner'in The Ego and His Own adlı kitabında görülebilir; burada, kutsal "benliğin" tapınağında egonun "biriciklik" iddiası, John Stuart Mill'in liberal softalıklarını kat kat aşar. Aslında, egoizm, Stirner ile birlikte bilgi teorisinin bir sorunu haline gelmiştir. Ego and His Own'u dolduran çelişkiler ve üzüntü verici bir biçimde tamamlanmamış ifadeler labirentinde yolunu bulan insan, Stirner'in "biricik" egosunun bir efsane olduğunu, çünkü kökenlerinin görünüşte "öteki"nde -toplumun ta kendisinde- bulunduğunu anlar. "Hakikat senin gibi adım atamaz" diye egoiste seslenir Stirner, "hareket edemez, değişemez, gelişemez; hakikat herşeyi senden bekler ve alır ve senin sayende vardır; çünkü o yanlızca -senin kafandadır. Stirnerci egoist, aslında nesnel gerçekliğe, toplumsallığın olgusallığına ve böylece de kökten toplumsal değişikliğe, burjuva pazarlarının saklı canavarlarının ortasında kişisel tatminin ötesine geçen tüm etik kriterlere ve ideallere veda eder. Bu dolayım eksikliği, somutun varlığının yanısıra, Stirnerci egonun kendi otoritesini de sarsar -benliğin toplumsal kökenlerini ve tarih içindeki oluşumunu göz ardı edecek kadar kapsayıcı bir iddia.
 
F

faust

Ziyaretçi
[NE DEDİLER?]

Ahmet İnam

Nietzsche, Stirner�den etkilenmiş olabilir. Bu durum ne Nietzsche�nin ne de felsefe tarihinin yeniden değerlendirilmesinde etkili olur. Nietzsche Nietzsche�dir, Stirner de Stirner. Çalıntı iddiaları gülünçtür.

Hilmi Yavuz

Her yazarın başka yazardan etkilenmesi, o yazardan birtakım alıntılar yapması bilinen bir şey. Bunlar intihal ya da araklama sayılmıyor. Bu tür iddiaların sonunun gelmesi gerekiyor. Bence bu Nietzsche�nin büyük

bir filozof olmasına bir zarar getirmez.

Oruç Aruoba

Nietzsche�nin Stirner�den etkilendiği biliniyor.

Bu tarz etkilenmeler de olabilir. Nietzsche çok önemli bir filozof, Stirner ise ikinci derecede bir düşünürdür. Böyle bir bağlantı kurmak için de Karizma dergisi yerine Nietzsche İncelemeleri diye bir dergi var. Onda olmalıydı bence. Ayrıca Stirner, Nietzsche�nin ilgisini çekmişse ilginç bir düşünürdür derim ben.

Murat Batmankaya

Bu polemikler, polemiği üretene, polemiğe özne olan kişiye ne kazandırır, ne kaybettirir kaygısından önce, böyle bir polemik gerekli midir, bilimsel yarar açısından incelikli midir, bu sorulmalı. Ölümünün üzerinden koca bir asır geçmesine rağmen, hâlâ tüm eserlerini okuma fırsatı bulamadığımız bu topraklar üzerinde, doğrusu, hangi vesile ile olursa olsun, nietzsche�nin adını zikredilmesi, tuhaf bir mutluluk verir sadece.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç
Üst