- Konbuyu başlatan
- Yöneticiler
- #1
- Katılım
- 7 Ara 2013
- Mesajlar
- 6,615
- Tepkime puanı
- 504
- Puanları
- 113
Türkçe hoş bi dil,
manicilik deyince mani (dörtlük-söz) söylemecilik anlamına da geliyor, engelleyecilik anlamına da gelebiliyor;
kim bu söz söyleyen engelleyiciler ve neden-neyi engelleyiciler; neden böyle bi yorum yaptık;
Kişi araştrma yapabilir ve okuyabilir, Biz burada vikipedi sonunda bu konu ile ilgili yazılmış alıntıları yoğunlukla paylaşıp kendi yorumlarımızı yapacağız;
Mani bir unvandır. Mani sözcüğünün aramîce kökeni olan "mana", ışık anlamına gelmektedir. "mana rabba" ise "ışık kralı" demektir. (Maniheizm: ışığın yani sevginin ve bilgeliğin öğretisi) Bu bakımdan mani sözcüğünün tam anlamının "aydınlatan" olduğu kabul edilmiştir. Mani, insanlığın dinsel kurtuluşunun tarihsel bir akış içinde en önemli aşamalarını sıralarken, kendi öncülleri arasında Enoch'u (Hermes), Nuh'un oğlu Sam'ı, Buda'yı, Zerdüşt’ü ve İsa’yı saymıştır.
Mani’ye göre Zerdüşt, Buda ve hatta Hz. İsa’nın başarılı olamamalarının nedeni, kendi öğretilerini yazıya geçirmemiş olmalarında aranmalıdır. Bu düşünce ile Mani, herkesçe anlaşılabilen basit bir dil kullanarak kendi öğretisini yazıya dökmüştür. Mani dini, Mezopotamya ve İran düalizmi üzerine temellenen ve evrensel bir din niteliğine ulaşabilmek amacıyla Budizm ve Hristiyanlıktan aktarmalar yapan bir bağdaştırmacı inançtır.
X. Yüz yılın başlarında, Arap tarihçi El-Birunî "Doğu Türklerinin büyük çoğunluğu, Çin ve Tibet'te yaşayanlar ve Hindistan'ın bir bölümü Mani dinine bağlıdırlar" diye yazmıştı. Son zamanlarda Turfan kazılarında ortaya çıkarılan Manici resim ve edebiyat bulguları bu açıklamayı kanıtlamıştır.
Et yemezler ve savaşmak yasaktır.Bu nedenle savaşma yetenekleri azalır.
Bu denli sıradışı bir teoloji ve insanın yazgısından çok "Işık" için ilgi besleyen bir dinsel inancın, böylesine hızla yayılıp itibar görmesi oldukça yadırgatıcı bulunabilir. Ancak, gnostik efsanelerin bolluğu, ne denli akıldışı olursa olsun, bu tür yaratılış öykülerine inanmaya hazır geniş halk kitlelerinin varlığını göstermektedir. Ayrıca, III. yüz yılda Roma'nın baskıcı ve mutsuz dünyasında, tıpkı Hıristiyanlık gibi, herkese kurtuluş vaadeden bir inancın yayılma olasılığının ne ölçüde yüksek olduğu Manicilik örneğinden açıkça anlaşılmaktadır.
Maniciliğin kısa sürede yayılması, ne ondan önceki, ne de sonraki dinsel inançların yayılmasına benzemez. Zira Manicilik, diğer dinlerin aksine, kabul edildiği ülke ve topluluklarda hiçbir temel politik ve sosyal değişim yaratmayı öngörmemiştir. Bu durum Manici misyonerlerin görevlerini zorlaştırmış, zaten bir bileşim olarak doğan dinlerini, diğer ulusların kültürel ve toplumsal koşullarına adaptasyon gereğini yaratmıştır.
Maniciliğin tümüyle entellektüel düzeyde kalması ve toplumsal-politik değişimler yaratmakta iddiasız olması en zayıf özelliğiydi. Kısacası Manicilik anti-sosyal olması yüzünden başarısızlığa uğradı. Bu sert ve savaşçı çağlarda, uygarlıklarını barbar saldırılarına karşı koruma endişesindeki yöneticiler, bu denli edilgen bir inancı onaylayamazlardı. Toplumsal kuralları hiçe sayan, yandaşlarına başıboş dolaşıp çalışmayı reddetmelerini ve sadaka ile geçinmelerini buyuran, hayvanların öldürülmesine bile karşı çıkan barışçı bir inancın baskı ve zulüm görmesi kaçınılmazdı. Örgütsel yapıları da, ağır baskılardan sonra yaşamını sürdüremeyecek kadar dayanıksız ve edilgendi.
kaynak;
manicilik deyince mani (dörtlük-söz) söylemecilik anlamına da geliyor, engelleyecilik anlamına da gelebiliyor;
kim bu söz söyleyen engelleyiciler ve neden-neyi engelleyiciler; neden böyle bi yorum yaptık;
Kişi araştrma yapabilir ve okuyabilir, Biz burada vikipedi sonunda bu konu ile ilgili yazılmış alıntıları yoğunlukla paylaşıp kendi yorumlarımızı yapacağız;
Mani bir unvandır. Mani sözcüğünün aramîce kökeni olan "mana", ışık anlamına gelmektedir. "mana rabba" ise "ışık kralı" demektir. (Maniheizm: ışığın yani sevginin ve bilgeliğin öğretisi) Bu bakımdan mani sözcüğünün tam anlamının "aydınlatan" olduğu kabul edilmiştir. Mani, insanlığın dinsel kurtuluşunun tarihsel bir akış içinde en önemli aşamalarını sıralarken, kendi öncülleri arasında Enoch'u (Hermes), Nuh'un oğlu Sam'ı, Buda'yı, Zerdüşt’ü ve İsa’yı saymıştır.
Mani’ye göre Zerdüşt, Buda ve hatta Hz. İsa’nın başarılı olamamalarının nedeni, kendi öğretilerini yazıya geçirmemiş olmalarında aranmalıdır. Bu düşünce ile Mani, herkesçe anlaşılabilen basit bir dil kullanarak kendi öğretisini yazıya dökmüştür. Mani dini, Mezopotamya ve İran düalizmi üzerine temellenen ve evrensel bir din niteliğine ulaşabilmek amacıyla Budizm ve Hristiyanlıktan aktarmalar yapan bir bağdaştırmacı inançtır.
X. Yüz yılın başlarında, Arap tarihçi El-Birunî "Doğu Türklerinin büyük çoğunluğu, Çin ve Tibet'te yaşayanlar ve Hindistan'ın bir bölümü Mani dinine bağlıdırlar" diye yazmıştı. Son zamanlarda Turfan kazılarında ortaya çıkarılan Manici resim ve edebiyat bulguları bu açıklamayı kanıtlamıştır.
Et yemezler ve savaşmak yasaktır.Bu nedenle savaşma yetenekleri azalır.
Bu denli sıradışı bir teoloji ve insanın yazgısından çok "Işık" için ilgi besleyen bir dinsel inancın, böylesine hızla yayılıp itibar görmesi oldukça yadırgatıcı bulunabilir. Ancak, gnostik efsanelerin bolluğu, ne denli akıldışı olursa olsun, bu tür yaratılış öykülerine inanmaya hazır geniş halk kitlelerinin varlığını göstermektedir. Ayrıca, III. yüz yılda Roma'nın baskıcı ve mutsuz dünyasında, tıpkı Hıristiyanlık gibi, herkese kurtuluş vaadeden bir inancın yayılma olasılığının ne ölçüde yüksek olduğu Manicilik örneğinden açıkça anlaşılmaktadır.
Maniciliğin kısa sürede yayılması, ne ondan önceki, ne de sonraki dinsel inançların yayılmasına benzemez. Zira Manicilik, diğer dinlerin aksine, kabul edildiği ülke ve topluluklarda hiçbir temel politik ve sosyal değişim yaratmayı öngörmemiştir. Bu durum Manici misyonerlerin görevlerini zorlaştırmış, zaten bir bileşim olarak doğan dinlerini, diğer ulusların kültürel ve toplumsal koşullarına adaptasyon gereğini yaratmıştır.
Maniciliğin tümüyle entellektüel düzeyde kalması ve toplumsal-politik değişimler yaratmakta iddiasız olması en zayıf özelliğiydi. Kısacası Manicilik anti-sosyal olması yüzünden başarısızlığa uğradı. Bu sert ve savaşçı çağlarda, uygarlıklarını barbar saldırılarına karşı koruma endişesindeki yöneticiler, bu denli edilgen bir inancı onaylayamazlardı. Toplumsal kuralları hiçe sayan, yandaşlarına başıboş dolaşıp çalışmayı reddetmelerini ve sadaka ile geçinmelerini buyuran, hayvanların öldürülmesine bile karşı çıkan barışçı bir inancın baskı ve zulüm görmesi kaçınılmazdı. Örgütsel yapıları da, ağır baskılardan sonra yaşamını sürdüremeyecek kadar dayanıksız ve edilgendi.
kaynak;
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.