Mani Dini, Maniheizm - Manicilik;

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Din Bilimleri kategorisinde "ictenlik" tarafından oluşturulan Mani Dini, Maniheizm - Manicilik; başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 1,717 kez görüntülenmiş, 1 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Din Bilimleri
Konu Başlığı Mani Dini, Maniheizm - Manicilik;
Konbuyu başlatan "ictenlik"
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan "ictenlik"

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Türkçe hoş bi dil,
manicilik deyince mani (dörtlük-söz) söylemecilik anlamına da geliyor, engelleyecilik anlamına da gelebiliyor;
kim bu söz söyleyen engelleyiciler ve neden-neyi engelleyiciler; neden böyle bi yorum yaptık;
Kişi araştrma yapabilir ve okuyabilir, Biz burada vikipedi sonunda bu konu ile ilgili yazılmış alıntıları yoğunlukla paylaşıp kendi yorumlarımızı yapacağız;

Mani bir unvandır. Mani sözcüğünün aramîce kökeni olan "mana", ışık anlamına gelmektedir. "mana rabba" ise "ışık kralı" demektir. (Maniheizm: ışığın yani sevginin ve bilgeliğin öğretisi) Bu bakımdan mani sözcüğünün tam anlamının "aydınlatan" olduğu kabul edilmiştir. Mani, insanlığın dinsel kurtuluşunun tarihsel bir akış içinde en önemli aşamalarını sıralarken, kendi öncülleri arasında Enoch'u (Hermes), Nuh'un oğlu Sam'ı, Buda'yı, Zerdüşt’ü ve İsa’yı saymıştır.
Mani’ye göre Zerdüşt, Buda ve hatta Hz. İsa’nın başarılı olamamalarının nedeni, kendi öğretilerini yazıya geçirmemiş olmalarında aranmalıdır. Bu düşünce ile Mani, herkesçe anlaşılabilen basit bir dil kullanarak kendi öğretisini yazıya dökmüştür. Mani dini, Mezopotamya ve İran düalizmi üzerine temellenen ve evrensel bir din niteliğine ulaşabilmek amacıyla Budizm ve Hristiyanlıktan aktarmalar yapan bir bağdaştırmacı inançtır.

X. Yüz yılın başlarında, Arap tarihçi El-Birunî "Doğu Türklerinin büyük çoğunluğu, Çin ve Tibet'te yaşayanlar ve Hindistan'ın bir bölümü Mani dinine bağlıdırlar" diye yazmıştı. Son zamanlarda Turfan kazılarında ortaya çıkarılan Manici resim ve edebiyat bulguları bu açıklamayı kanıtlamıştır.

Et yemezler ve savaşmak yasaktır.Bu nedenle savaşma yetenekleri azalır.


Bu denli sıradışı bir teoloji ve insanın yazgısından çok "Işık" için ilgi besleyen bir dinsel inancın, böylesine hızla yayılıp itibar görmesi oldukça yadırgatıcı bulunabilir. Ancak, gnostik efsanelerin bolluğu, ne denli akıldışı olursa olsun, bu tür yaratılış öykülerine inanmaya hazır geniş halk kitlelerinin varlığını göstermektedir. Ayrıca, III. yüz yılda Roma'nın baskıcı ve mutsuz dünyasında, tıpkı Hıristiyanlık gibi, herkese kurtuluş vaadeden bir inancın yayılma olasılığının ne ölçüde yüksek olduğu Manicilik örneğinden açıkça anlaşılmaktadır.


Maniciliğin kısa sürede yayılması, ne ondan önceki, ne de sonraki dinsel inançların yayılmasına benzemez. Zira Manicilik, diğer dinlerin aksine, kabul edildiği ülke ve topluluklarda hiçbir temel politik ve sosyal değişim yaratmayı öngörmemiştir. Bu durum Manici misyonerlerin görevlerini zorlaştırmış, zaten bir bileşim olarak doğan dinlerini, diğer ulusların kültürel ve toplumsal koşullarına adaptasyon gereğini yaratmıştır.


Maniciliğin tümüyle entellektüel düzeyde kalması ve toplumsal-politik değişimler yaratmakta iddiasız olması en zayıf özelliğiydi. Kısacası Manicilik anti-sosyal olması yüzünden başarısızlığa uğradı. Bu sert ve savaşçı çağlarda, uygarlıklarını barbar saldırılarına karşı koruma endişesindeki yöneticiler, bu denli edilgen bir inancı onaylayamazlardı. Toplumsal kuralları hiçe sayan, yandaşlarına başıboş dolaşıp çalışmayı reddetmelerini ve sadaka ile geçinmelerini buyuran, hayvanların öldürülmesine bile karşı çıkan barışçı bir inancın baskı ve zulüm görmesi kaçınılmazdı. Örgütsel yapıları da, ağır baskılardan sonra yaşamını sürdüremeyecek kadar dayanıksız ve edilgendi.

kaynak;

 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Dünya kavgacı, savaşçı ve güçlülerin, ayak direyenlerin ayakta kaldığı bi yer, Bazılarımzı bunu hala anlamıyoruz ya da bazılarımızı bunu bazı çağlarda da anlamadık galiba;

Savaşmayan ve incitmeyen; (kendini korumayan-tehlikeleri görüp sezip önlem almayan) bir barış, sevgi, iyilik ve hoşgörü felsefesi ya da öğretisi sönüp-boğulup- yokolup gidiyor;

Özbenliğini korumayan-savunmaya nensiller, nesil yığınları;

Mani dini benzerinin yansımasını hala görüyoruz, Işık ve Sevgiciler, Işık ve Sevgi Felsefesi,
Yanlış yorumlanan sevgi ve hoşgörü felsefeleri ve başka şeyler;

Her neyse bu konuda çok söylenebilecekler var ve de söylemek istediklermizde var ancak; Sözcükler sustu; Kar etmeyen sözcükler;

İyi olmak dediğimiz bi şey var, aklıllı-uslu başlı-efendi olmak; Ve bunun gibi şeyler;

Acı, karanlık ya da kötü ve kötülük, dünya da ne var; Şeytan ya da Demiurgos ya da her neyse kimse;
İçimizde mi dışımızda mı?

Kötülüğü iyilikle tedavi eden bir nesil!
Aslında kötülük yoktur diyen bir nesil!
İyiler kazanır nasıl olsa masalları,

Kim bu iyiler ve iyilik ne!

Hepsi tarihin çöplüğünde kalacak ve yerini alacak anlayışlarınızın ve felsefelerinizin;
aman aman dinlemeyin, aman aman susun!

İnsanlara,barış-huzur-kurtuluş vaateden pembe masallar hemen ve hızla yayılıyor-bulaşıyor değil mi?
İnsana özgürlüğün için savaş ya da karanlıkla yüzleş diyen ise kötü ve karanlık-şer bilemedin üstüne bilgisiz olur-olmuş;
Bulantılar tutan körlük;
Körlüğünüz batsın;
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst