Maddenin en küçük yapı taşı var mıdır?

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Genel Tartışma Alanı kategorisinde IdeaFante tarafından oluşturulan Maddenin en küçük yapı taşı var mıdır? başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 9,791 kez görüntülenmiş, 44 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Genel Tartışma Alanı
Konu Başlığı Maddenin en küçük yapı taşı var mıdır?
Konbuyu başlatan IdeaFante
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan flzf

IdeaFante

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
21 Kas 2011
Mesajlar
76
Tepkime puanı
0
Puanları
6
Yaş
30
Maddenin daha küçük parçalara bölünemeyen bir birimi olduğunu savunabilir misiniz? Fizikçiler maddenin daha küçük parçalara ayrılamayan bir parçadan olmak zorunda olduğunu savunur. Sizce mantıklı mı? Hiçbir şeyden oluşmayan düz ve somut bir yüzey düşünülebilir mi?
 

matrix

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
25 Eyl 2011
Mesajlar
38
Tepkime puanı
0
Puanları
6
Yaş
46
Maddenin daha küçük parçalara bölünemeyen bir birimi olduğunu savunabilir misiniz? Fizikçiler maddenin daha küçük parçalara ayrılamayan bir parçadan olmak zorunda olduğunu savunur. Sizce mantıklı mı? Hiçbir şeyden oluşmayan düz ve somut bir yüzey düşünülebilir mi?

En küçük samut bir parça olamaz.. Çünkü alan kaplayan bir parça daha küçük alanlardan oluşur.. Hiçbir şekilde bölünmesi mümkün olmasa bile.. Kendinden küçük alanlarda kendisinden benzer bir yapı vardır..Bu yapı tamamı ile aynı olsa bile daha küçük olabileceği sonucuna çıkar.. Buda o parçanın daha küçük olabilme sonucuna çıkarır bizi.. Acaba bu parça bütün oluştururken neden o kadar bir boyutta kalmıştır.. Daha küçük olabilme durumu varken.. Acaba ne kadar küçülebilir.. Küçülme esnasında hep ikiye bölsek yine bir parça kalacaktır.. Bu sonsuzluğa gider.. Buda bizi hiçbir zaman somut bir parçaya ulaştırmaz..
 

IdeaFante

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
21 Kas 2011
Mesajlar
76
Tepkime puanı
0
Puanları
6
Yaş
30
Söylediklerinizi az çok anladım. Elimizde 1 cm3 demir var diyelim. Demir 1 cm3 alan kaplamıştır ve içindeki herhangi bir 1/999999999.... cm3'lük hacimde de demirin yapısına ait bir şeyler olacaktır. Ne kadar küçük bir alandan bahsedersek bahsedelim demire ait bir şeyler içerecektir (Bir sayıyı sonsuza dek ikiye bölsek de sıfıra ulaşamayacağımız gibi). Fakat bu maddenin en küçük yapı biriminin olmadığını göstermez. Çünkü sorunun cevabı değil. Asıl soru burada: Maddeye sürekli daha detaylı bakma imkanımız olsaydı belli bir yakınlaşmadan sonra madde sürekli aynı şeyi mi gösterirdi yoksa yaklaştıkça daha küçük parçalarla mı karşılaşırdık? Yani parçacıklar sonlanıp düz bir zemine mi dönüşürdü yoksa sonlanmaz mıydı?
 
P

Pyramos

Ziyaretçi
Maddeyi parçalaya parçalaya giderek son bulacakları en küçük parçacığı parçalayamayacaklar... çünkü bu bir madde değil karmaşık,değişken enerji benzeri bileşenelerin oluşturduğu bir bütün olacak.. tam bağımsız olmayan evrendende beslenen bir enerji bütünü.. sonrada bu enerjinin yasasını bulacaklar... işte bu !! GerÇeğin YasaSı !! olcek...film fragmanı gibi oldu be:) ''Gerçeğin Yasası'' sinemalarda:) pardon evrende:)
 

matrix

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
25 Eyl 2011
Mesajlar
38
Tepkime puanı
0
Puanları
6
Yaş
46
Sonsuzluk hep kullanılır ama bu mantıksal olsun bilimsel olsun ispatlanamaz.. Yani evrende sonsuzluğu açıklamak mümkün değildir.. Bu yüzden kanıtlanmamış bir sonuç olan sonsuzluk vardır diyemeyiz.. Zaten sonsuzluk sonu olmayan demek.. Olmayan bir şey nasıl var olabilir.. Hem yok diyoruz(anlamı) hemde bu yokluk varlık aleminde var diyoruz.. Bu durumda varlık aleminin aslında olmadığını idea etmiş oluruz.. Bu yüzden sonsuzdur diye hiçbir açıklamanın arkasını sığınamayız.. Bunu mantıksal olarak açıklarsak o başka.. .

Bu yüzden ister madde son bütün bir parçada olsun ister devamlı alt parçalara bölünsün bu sonsuza gider diye bir açıklama mantıklı ve bilimsel olamaz.. (Bütün parçanın sonsuza giden mantıksızlığını açıklamıştım)
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Madde gozlem veren ve yansiyan bir fenomen olarak teknik ve bilim gelistikce gozlemi de degisecek olan bir fenomendir. Bir maddenin epistemolojik olarak en kucuk parcasi ile en buyuk parcasini ortaya koymak, bilimsel ve bilissel olarak bir virguldur, eger sabitlenir ve kesinlesirse ideolojik inanc olur.

Oyuzden bilim ve bilimsel calisma/metod, fenomenin ne oldugu ile degil; fenomenin gozlemi ile ilgilenir.

Bilindigi gibi atom, kelime anlami olarak ta "bolunmez en kucuk parca" idi, bir zamanlar. Bugun atom parcaciklari var. Eger bilim o gun yaptigi bu aciklamayi sabitlese ve mutlak/kesin kilsaydi bugun atomun parcaciklarina erisemez ve inanca sapmis olur ve de bilimsel gelismenin onunu tikamis olurdu.

Iste o yuzden inanc oldugu yerde kalir, bilim teknik gelisim ve numenal yeti gozlemi olarak ta devamli ilerler, bilgisi degisir yanlislanir ve yenilenir.
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
"hiç" eşit değil iken maddeye, hiç-lerin bir araya gelmesi ile de madde oluşmaz. milyar yıl öncesinden eriyik şeklindeki madde bu gün gözlemlenen maddelere dönüşmüştür. sonsuz evrende boşluk ve yok denilen yoktur. ne boşlukların ne de yok olanların toplamı ya da bir araya helmeleri maddeye vücut vermeyecektir. sorunun yanıtı; var olmalı
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
"hiç" eşit değil iken maddeye, hiç-lerin bir araya gelmesi ile de madde oluşmaz. milyar yıl öncesinden eriyik şeklindeki madde bu gün gözlemlenen maddelere dönüşmüştür. sonsuz evrende boşluk ve yok denilen yoktur. ne boşlukların ne de yok olanların toplamı ya da bir araya helmeleri maddeye vücut vermeyecektir. sorunun yanıtı; var olmalı

Birincisi buradaki "var" bir insanoglu dile getirimidir.

Ikincisi bu "var" in kesinligi ve mutlakligi yansiyan ve gozlem veren fenomeni sadece ve tek olarak maddeye indirger, bu da bilimin ve bilimselligin ve de bilisselligin fenomenin ne oldugu konusundaki kesin karari olur ki, bu da bilimsellige terstir. Cunku bilimin konusu fenomenin ne oldugu degil, onun gozlemidir.

Fenomenin ne oldugu konusu dilin ve metafizigin konusu olarak ve insanoglunun ortaya attigi tek ve indirgemeci farklarla tartisma konusudur.
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
her şey düşünce ürünü olmadığı gibi, düşünceden bağsız hiç bir şey/olgu/nesne de yok denilemez. düşünce her şeyi üretemez.
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
her şey düşünce ürünü olmadığı gibi, düşünceden bağsız hiç bir şey/olgu/nesne de yok denilemez. düşünce her şeyi üretemez.

Fenomen dusunce urunu degildir ki. Fenomen insanogluna yansiyan ve gozlem verendir. Insanoglu bu gozlemi bilimsel olarak dile getirir. Ama, konu bu gozlem veren ve yansiyan fenomenin, ki buna insanoglunun kendisi de dahil; metafizik ve dil olarak ne oldugunun kesinlestirme tartismasi sorunudur. Cunku madde materyalizmin fenomeni indirgeyerek kesinlestirdigi bir ontolojik ideolojidir ve diger varlik ideolojileri iler tartisir. Bilim bu tartismada yoktur. (BKZ-Ontolojinin bilimsel cikmazi).
 

glsezinrs

Kahin
Yeni Üye
Katılım
12 Ara 2010
Mesajlar
1,358
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
"en küçük.." ne demek? Küçük neye göre küçük? En....nasıl tanımlanır?Var olanlar/algılananlar içinde mukayesli olarak "en .." olan.Bütün ölçütleri koyan insan değil mi?Her şeyi insan algısına göre ölçüp biçtiğimiz sürece bu tartışmanın sonu yok...Çünkü 5 duyudan başka algımız yok..Buradan algımızın sınırı nedir sorusuna zıplayabilir, çıplak gözlemle değil de alet kullanarak edindiğimiz dolaylı algının üzerinden tartışmaya devam edilebiliriz..Alet yardımıyla edinilen algımızın sınırını bilim/teknoloji vb. çizer.. Bilimin sınırı olup olmadığı beylik bilim felsefesi sorusu zaten..İnsan kendi duyu organlarını yeniden yapılandırabilseydi keşke..Mikroskop/teleskop yerine, mikroskopik/teleskopik gözler var edebilseydik bedenimizde..(bir de akşam kurgusu...duyargalarım uzadıkça uzuyor..3010 yılının pinokyosuyum.:))
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
"en küçük.." ne demek? Küçük neye göre küçük? En....nasıl tanımlanır?Var olanlar/algılananlar içinde mukayesli olarak "en .." olan.Bütün ölçütleri koyan insan değil mi?Her şeyi insan algısına göre ölçüp biçtiğimiz sürece bu tartışmanın sonu yok...Çünkü 5 duyudan başka algımız yok..Buradan algımızın sınırı nedir sorusuna zıplayabilir, çıplak gözlemle değil de alet kullanarak edindiğimiz dolaylı algının üzerinden tartışmaya devam edilebiliriz..Alet yardımıyla edinilen algımızın sınırını bilim/teknoloji vb. çizer.. Bilimin sınırı olup olmadığı beylik bilim felsefesi sorusu zaten..İnsan kendi duyu organlarını yeniden yapılandırabilseydi keşke..Mikroskop/teleskop yerine, mikroskopik/teleskopik gözler var edebilseydik bedenimizde..(bir de akşam kurgusu...duyargalarım uzadıkça uzuyor..3010 yılının pinokyosuyum.:))

Iste o nedenden bilimde bilimsel ve bilissel bir kesinlik/mutlak/sinir yoktur. Epistemolojinin sinirinin anlami da bilginin surekli suregelen surec temelindeki o anki, yerki ve sarttaki siniridir. Iste bu sinirin ustundeki bir aciklama bilimsel olmaz, inancsal akilci ve ideolojik olur.

Bilim ve bilimsellik aklin inancsal ve ideolojik sorularina epistemolojik sinir temelinde "henuz bilinmiyor" ya da "bu konuda henuz bilimsel bir cevap yok" diyebilmelidir. Iste bunu diyemeyen beyin, epistemoloji otesine gecmeye, inanca, spekulasyona ve aklin inandigi dogru temelli tatminkar bir cevaba yonelir.

Buradaki en buyuk tehlike, yarin birgun bilimin bilimsel yanit getirdigi bu konuda, o kisi kendi cevabinin inanci sabitliginde bilim ve bilimsellige ters duser. Iste bilimin bilimselliginin inanc ve ideoloji ile bulanmasinin temeli debudur. Oyuzden bir beyin devamli cagi takip etmeli ve caga uygun olarak bilgisini, bilincini birikimini v.s. tazelemeli ve yenilemelidir. Bu da ancak algiya acik beyin ile mumkundur. Eger beyin kendini kapatmissa cagi algilamak yerine ancak caga ve cagdasliga karsi cikilir.
 

matrix

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
25 Eyl 2011
Mesajlar
38
Tepkime puanı
0
Puanları
6
Yaş
46
Sayın evrensel-insan;
Bilim üzerine görüşleriniz hakkında eksiklikler görüyorum..

1-Bilim değişkendir.. Ama değişmez sabitlerde içerir.. Değişkenlik bilginin birçok olasılığa açık olmasından kaynaklanır.. Yani bilgi ile yapılacaklarda ve olabileceklerde sınır yoktur..

2- Etkileşimde olduğumuz veriler düzenli bir yapıya sahip olduğu için bu yapının değişmez kuralları olması gerekiyor.. Bu yüzden yaşadığımız ortam devamlı yanlışlanarak yenilenmesi mümkün değil.. Bu yanlışlama sadece bilgi birikimi konusunda çok gerilerde olduğumuzun göstergesinden başka bir şey değilir..

3-Bilim sadece gözlemden ibaret değildir.. Gözlemi yorumlayan akıl sayesinde bilim oluşur.. Akıl inceler , deney yapar , eksik parçaları akılsal çözümler ile tamamlar ve sonuca varır.. Akıl ve veri bilimin temelidir.. Akıl çok zaman gözlemlediği alt verilere göre ip uçları elde eder ve bir teori oluşturur.. Her şey deneysellenmiş olmasada ip uçları teori için yeterlidir.. Bu teori yanlışlanabilmesi için daha iyisi ortaya çıkmalıdır.. Yoksa bilim son teori üzerinde duracaktır..

4-Bilim'i ele aldığımızda henüz Hiçbir konuda elimizde yeterli veri olmadığını anlarız.. Etkileşimden kaynaklanan verilere sahibiz ama maddenin temel'i nedir bilmiyoruz.. Daha tam açıklamasını bilmediğimiz bir yapı ile etkileşim içindeyiz.. Bilim her ne kadar güveneceğimiz en önemli kaynak olsada henüz doyurucu bir açıklama ortaya koyamıyor.. İşte bu yüzden insan gördüklerine istinaden ip uçları ile bir teoriye gitmek zorunda.. Eğer gitmezsek bulunduğumuz nokta “bilmiyorum , merakta etmiyorum” noktası olur.. En doğru seçim en mantıklı teoriyi araştırıp buna inanmaktır.. Yoksa hiçlikta öyle asılı kalırız.. Zaten düşününce maddenin altından ne çıkacağını dahi bilmiyoruz.. Bilim bu kadar az bilgiyle acaba beklediğin yaratıcıdan uzak bir sonuca götürebilecekmi bizi.. Sanırım bilim de bir inanç noktasında şu an.. O yüzden inanç onda var bende yok diyemeyiz.. Sonuç akılda bitiyor.. Bilgiyi alanda o yorumlayanda o..
 
P

Pyramos

Ziyaretçi
Sanırım bilim de bir inanç noktasında şu an.. O yüzden inanç onda var bende yok diyemeyiz.. Sonuç akılda bitiyor.. Bilgiyi alanda o yorumlayanda o..

:)bilim herşeyi açıklayan bir yasa üretemediği sürece lokal kalacaktır..evren gibi bir konuda parçadan bütüne giderek genel kanaat üretmek bana görede inançtan olur sadece.... bunu bende demiştim ama siz daha ayrıntılı açmışsınız bakelim ne diycek evrensel üstad:)
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Sayın evrensel-insan;
Bilim üzerine görüşleriniz hakkında eksiklikler görüyorum..

1-Bilim değişkendir.. Ama değişmez sabitlerde içerir.. Değişkenlik bilginin birçok olasılığa açık olmasından kaynaklanır.. Yani bilgi ile yapılacaklarda ve olabileceklerde sınır yoktur..

2- Etkileşimde olduğumuz veriler düzenli bir yapıya sahip olduğu için bu yapının değişmez kuralları olması gerekiyor.. Bu yüzden yaşadığımız ortam devamlı yanlışlanarak yenilenmesi mümkün değil.. Bu yanlışlama sadece bilgi birikimi konusunda çok gerilerde olduğumuzun göstergesinden başka bir şey değilir..

3-Bilim sadece gözlemden ibaret değildir.. Gözlemi yorumlayan akıl sayesinde bilim oluşur.. Akıl inceler , deney yapar , eksik parçaları akılsal çözümler ile tamamlar ve sonuca varır.. Akıl ve veri bilimin temelidir.. Akıl çok zaman gözlemlediği alt verilere göre ip uçları elde eder ve bir teori oluşturur.. Her şey deneysellenmiş olmasada ip uçları teori için yeterlidir.. Bu teori yanlışlanabilmesi için daha iyisi ortaya çıkmalıdır.. Yoksa bilim son teori üzerinde duracaktır..

4-Bilim'i ele aldığımızda henüz Hiçbir konuda elimizde yeterli veri olmadığını anlarız.. Etkileşimden kaynaklanan verilere sahibiz ama maddenin temel'i nedir bilmiyoruz.. Daha tam açıklamasını bilmediğimiz bir yapı ile etkileşim içindeyiz.. Bilim her ne kadar güveneceğimiz en önemli kaynak olsada henüz doyurucu bir açıklama ortaya koyamıyor.. İşte bu yüzden insan gördüklerine istinaden ip uçları ile bir teoriye gitmek zorunda.. Eğer gitmezsek bulunduğumuz nokta “bilmiyorum , merakta etmiyorum” noktası olur.. En doğru seçim en mantıklı teoriyi araştırıp buna inanmaktır.. Yoksa hiçlikta öyle asılı kalırız.. Zaten düşününce maddenin altından ne çıkacağını dahi bilmiyoruz.. Bilim bu kadar az bilgiyle acaba beklediğin yaratıcıdan uzak bir sonuca götürebilecekmi bizi.. Sanırım bilim de bir inanç noktasında şu an.. O yüzden inanç onda var bende yok diyemeyiz.. Sonuç akılda bitiyor.. Bilgiyi alanda o yorumlayanda o..

Ayni sizin maddelediginiz gibi maddeleyerek yanitliyorum.

1- Bilimin ana ilkesi yanlislanabilir olmasidir. Bu da ancak olgu ile ve de teorisinin testi ile mumkundur. Bilimdeki butun postulatlar, on kabuller, maximler, aksiyomlar, belgitle ve her turlu bilimin tabanini olusturan her turlu disiplin bu ilke temelindedir. Burada bahsedilen bilimsel bilgi, yani olgulasmis bilgidir.

2- Ayni sekilde konu bilimden ziyade bilimin bilimselligi bu da henuz yanlislanabilememis olgularin, formullerin teorilerin v.s. temelinde bilimin bilimselligini uygulamak demek.

3- Bilim sadece gozlemden ibaret diye bir kullanimim olmadi, bu gozlemin teorisi ve de teorisinin testi soz konusu bu da zaten bilimin soyut kismidir. Bilimin ayrica hipotezden yola ciktigini da goz ardi etmiyorum. Mesela big bang gibi. Ama onemli olan gozlemdir, ortada olan bir varsayim gozlem vermiyorsa, onun bilimselligi kanitlanamaz. Oyuzden gozlem zaten. Cunku olan teoriyi yanlislayabilecek olandir. Olgu da evrensel onay almis bilimsel bilgidir.

4-Bilim maddeden yola cikmaz gozleminden yola cikar. Bilimsel metodun ilk yaptigi "fenomenin gozlemlenmesi" dir. Bilimde inanc degil, olan bilginin kullanimi onu bilimsel yapar. Sonuc akilda bitmez, olguda biter. Bilgiyi ala da yorumlayan da akil degil; aklin sahibi insanogludur.

Bakin bilimsel makaleler kisminda basliklarim ve mesajlarim var. Ben bilimsel olarak yapilandirmaci epistemoloji bakis acisina sahibim. Ayrica postmodernizmin bilime yanasimini da degerlendirmeniz gerekir. Bu konu ile de ilgili baslik mevcut.
 
P

Pyramos

Ziyaretçi
Bilimsel metodun ilk yaptigi "fenomenin gozlemlenmesi" dir. Bilimde inanc degil, olan bilginin kullanimi onu bilimsel yapar. Sonuc akilda bitmez, olguda biter. Bilgiyi ala da yorumlayan da akil degil; aklin sahibi insanogludur.

Gözlenlememeyen her şey yok mudur? işte bütün mesele bu:)
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Gözlenlememeyen her şey yok mudur? işte bütün mesele bu:)

Buradaki gozlemin anlami sadece ciplak goz ile degil; insanoglunun gelistirdigi her turlu teknik kullanim ile gozlemdir. Bilimin bilimselliginde yok yoktur. Cunku bilim dile getirdigini bildirir. O yuzden de bilimin bilimsel olarak gozlem vermeyen bir bildirimi varsa, bu teori ya da hipotez olur ve gozlem verip, teorisi test edilene kadar da bir olgu olmaz. Mesela big bang bir olgu degil, teoridir. Bu teorinin gozlem vermesi icin bilim kisileri cern deneyinde calismaktadirlar. Ama burada da big bangin ne oldugunu evrenin baslangici ile ilgili olmadigini v.s. cok iyi algilamak gerekir.

Insanoglunun algisinda yok yoktur. Sonucta insanoglu kendi dahil kendine yansiyani ve gozlem vereni var ile algilar. Oyuzden yok daha oncede acikladigim gibi, var olarak belirtilenin negatif/olumsuz ifadesidir.

Yok kendi basina kullanilmaz. Neye yok diyorsan, sadece onun olumsuz ifadesidir.
 

IdeaFante

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
21 Kas 2011
Mesajlar
76
Tepkime puanı
0
Puanları
6
Yaş
30
"en küçük.." ne demek? Küçük neye göre küçük? En....nasıl tanımlanır?Var olanlar/algılananlar içinde mukayesli olarak "en .." olan.Bütün ölçütleri koyan insan değil mi?Her şeyi insan algısına göre ölçüp biçtiğimiz sürece bu tartışmanın sonu yok...Çünkü 5 duyudan başka algımız yok..Buradan algımızın sınırı nedir sorusuna zıplayabilir, çıplak gözlemle değil de alet kullanarak edindiğimiz dolaylı algının üzerinden tartışmaya devam edilebiliriz..Alet yardımıyla edinilen algımızın sınırını bilim/teknoloji vb. çizer.. Bilimin sınırı olup olmadığı beylik bilim felsefesi sorusu zaten..İnsan kendi duyu organlarını yeniden yapılandırabilseydi keşke..Mikroskop/teleskop yerine, mikroskopik/teleskopik gözler var edebilseydik bedenimizde..(bir de akşam kurgusu...duyargalarım uzadıkça uzuyor..3010 yılının pinokyosuyum.:))

İnsanoğlunun duyularına ve gözlemleme gücüne güvenip güvenmemek bir şeyi değiştirmez. 'büyüklük, küçüklük, yapı taşı' gibi kavramların sadece bizim duyularımıza ve gözlemlerimize ait olduğunu varsaysak bile bu sorduğum sorunun niteliğini bozmaz. Elimizde derecesi olmayan sürekli yakınlaştıran bir mikroskop var diyelim bu durumda en son bir şey görür müydük; yoksa düz bir yüzeyle mi karşılaşırdık? Bahsettiğim kavramların sadece insanların duyularına ait olmalarının maddede derinlere inmenin olanaksızlığı anlamına geldiği söylenemez bence.
 

glsezinrs

Kahin
Yeni Üye
Katılım
12 Ara 2010
Mesajlar
1,358
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
İnsanoğlunun duyularına ve gözlemleme gücüne güvenip güvenmemek bir şeyi değiştirmez. 'büyüklük, küçüklük, yapı taşı' gibi kavramların sadece bizim duyularımıza ve gözlemlerimize ait olduğunu varsaysak bile bu sorduğum sorunun niteliğini bozmaz. Elimizde derecesi olmayan sürekli yakınlaştıran bir mikroskop var diyelim bu durumda en son bir şey görür müydük; yoksa düz bir yüzeyle mi karşılaşırdık? Bahsettiğim kavramların sadece insanların duyularına ait olmalarının maddede derinlere inmenin olanaksızlığı anlamına geldiği söylenemez bence.
" Olmayana ergi yöntemiyle" cevap veremem.Yani ...seydi,...saydı üzerine yanıtlamak anlamsız.Duyular olmaksızın maddede derinliğe inmenin olanaklılığını paylaşırsanız bizimle, kendi adıma sevinirim.
 

IdeaFante

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
21 Kas 2011
Mesajlar
76
Tepkime puanı
0
Puanları
6
Yaş
30
" Olmayana ergi yöntemiyle" cevap veremem.Yani ...seydi,...saydı üzerine yanıtlamak anlamsız.Duyular olmaksızın maddede derinliğe inmenin olanaklılığını paylaşırsanız bizimle, kendi adıma sevinirim.

...seydi,...saydı anlamlarını kullanmama gerek olmasa zaten soruyu sormazdım çünkü yanıtı bilirdik. İki şeyden bahsediyorum: madde ve o maddenin özelliklerini bizim duyularımızla algılamamızı sağlayan yardımcı elemanlar. Şimdiye kadar yardımcı elemanlarla geçmiş birikimlerle deneylerle atom hakkında kuark lepton gibi şeylerden bahsedildi en fazla. Daha önce en küçük yapı biriminin atom olduğu söylenirmiş. Yani bilim ilerledikçe gözlem gücü artıyor. Bu konu hakkında daha fazla araştırma yapılmadan elbette daha fazla teorik bilgiden bahsedilemez ben de zaten kesin bir bilgi aramıyorum. Duyu olmadan madde derinliğine inilemez. Duyu insanca gerçekliktir. Ve sorduğum soru insan duyusuna göre gerçeklikle ilgili tahmininizdir.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst