- Konbuyu başlatan
- #1
Merhaba,değerli felsefe.net takipçileri!
Kendi bloğumda her hafta bir bölüm yayınladığım "Kendi Merkezimize Yolculuk" adlı yazı dizisini burada da yayınlıyorum.Zevk alarak okumanız dileğiyle...
KENDİ MERKEZİMİZE YOLCULUK
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
Bir rüya gördüm. Geçmişin karanlılığı, geleceğin aydınlık dünyasının ışıklarıyla birleşti. Göz diyarımda bulunan ve bu rüyaya ait olduğu düşünülen ayak izleri beden evrenimde karışıklığa sebep oldu. İzleri takip etmeye kalkan ruhların, bu büyük olayın altında ezilişini işiten kulak diyarımın sakinleri adım atmama izin vermedi. Ancak geçmişin ihtişamlı kokusunu duyan Burun diyarındakiler bu eşsiz kokuyu takip etmem konusunda ısrarcıydı. Dil diyarımın yoldaşları ise hiç tatmadıkları lezzetleri tadacak olmanın heyecanı ile kararlarını verdiler. Beyin filozofları, uzun süren tartışmanın ardından, kalp diyarımın son kararı vermesi gerektiği konusunda mutabık kaldılar.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
1.BÖLÜM
*
ZİHİN DİYARI -Konsey Kararı -
Zihin Diyarı karışıklık içindeydi. Herkes konsey salonunun önünde birbiriyle tartışarak, toplantının başlamasını bekliyordu. Ben de zihin filozoflarının en genç üyesiydim. Zihin filozofları arasına katılarak; Serenay Evrenini’ne hizmet edecektim. İçimdeki heyecan, filozofların şiddetli tartışmalarını görünce daha da arttı. “Toplantıda nelerle karşılaşacağım,konuşabilecek miyim… “ gibi sorular beni meşgul ededursun, beni asıl rahatsız eden kıyafetimdi. Vücudumu yarı yarıya örten, beyaz renkli kıyafetim her ne kadar estetik görünse de, beni filozof havasına soksa da yine de içinde rahat olduğumu söyleyemezdim. Belki ileride bu duruma alışacaktım.
Yavaş yavaş herkes, konsey salonuna doğru girmeye başlamıştı. Ben de içeri girip bana ayrılan yerime oturdum. Konseyde herkes kıdemine göre sınıflandırılmıştı. Benim sınıfım ise kürsüye en uzak yerdeydi. Ancak yine de salona hâkim olduğumu hissediyordum.
-Baş Bilgin, Filozoflar Konseyi Lideri Bayan Hypatia teşrif ettiler!
Bu duyuru ile konuşmalar kesilmiş ve tüm filozoflar ayağa kalkmıştı. Kürsüye doğru yönelen Bayan Hypatia ‘nın her hareketine dikkat kesilmiştim. O kadar zarifti ki adımlarını dikkatleri üzerine çekmek istercesine atıyordu. Dantellerle süslenmiş beyaz elbisesi içinde tam bir melek gibi görünüyordu, Bayan Hypatia. Dalgalı sarı saçları, yüzünün güzelliği eşliğinde ahenkle dans ediyordu. Sanırım Serenay, Bayan Hypatia’ya biraz toleranslı davranmıştı.
-Değerli konsey üyeleri!
Son yaşananlar, Serenay Evreni’ni fazlasıyla yıpratmıştır. Evrenimizin sahibi, bu olay karşısında dış dünyaya kendini kapatmıştır. Tüm uğraşlarımıza rağmen bu durumu düzeltme konusunda henüz bir ilerleme kaydetmiş değiliz.Evrenimizin dâhil olduğu dünya çok acımasız. Hayatta kalmak için mi yaşıyoruz? Yoksa hayata iz bırakmak için mi? Eğer hayatta kalmak için var isek, bu hiç olmayacağımız anlamına gelmeyecek mi? Ben hayata, iz bırakmak için var olduğumuzu düşünüyorum. Ancak, yaşadığımız bu tür olayları çözmekte zorlanıyorsak nasıl olur da iz bırakırız? Nasıl olur da sonsuza dek dış dünya bizi hatırlar?
Bayan Hypatia, konuşmasına devam ederken; üstünler sınıfından bir üye söze dahil oldu, bu kişi Hyposia’ydı.Hyposia, Bayan Hypatia’nın tek erkek rakibiydi.Hyposia,Zihin Diyarı’nın en yaşlı üyesi ve Bayan Hypatia’dan önceki liderdi.Hyposia kuşkulu ses tonuyla;
-Bayan Hypatia, bu sorunu çözmek için çözüm öneriniz nedir?
-Değerli Hyposia, elbette evrenimiz bu sorunun üstesinden gelecektir. Bu konuda hiç kuşkum yok. Bizler bu sorunların üstesinden gelerek geleceğimizi belirliyoruz. Sorunun çözümüne gelince; su, gezdiği, temasta bulunduğu yeri ıslatır. Eğer bu suyu sorun olarak düşüneceksek, suyun kaynağını kurutmalıyız. Yapmış olduğumuz araştırmalarda suyun kaynağı, Kalp Diyarı’dır, değerli konsey üyeleri.
Hypatia’nın bu sözleriyle salonda uğultu başlamıştı.”Kalp Diyarı mı!,Olamaz!” gibi sesler yükseliyordu salondan.
Bayan Hypatia sözüne devam etti:
-Evet değerli üyeler, Kalp Diyarı suyun asıl kaynağıdır. Sorunu çözmek için bu diyarla temas kurmaya çalıştık. Ancak hepinizin de bildiği üzere, Kalp Diyarı’nın kapıları bizlere tamamı ile kapalı. Bizimle hiçbir çalışmaya yanaşmıyorlar.
Konsey toplantısı ve benim ilk toplantım giderek gergin bir havaya bürünüyordu.Hypatia,konuşmasına devam ettiği sırada,Hyposia’nın yanında oturan ve arada Hyposia ile fısıldaşan İskoçyalı Bayan Hannah söze girdi:
-Değerli Hypatia, Kalp Diyarıyla temas kurmak bizim için de çok tehlikeli değil mi? Kaldı ki Kalp Diyarı, duyguların egemenliğiyle yönetilir. Bundan etkilenmemiz durumunda, kendi diyarımızda oluşabilecek bir felaketi nasıl önleriz?
Bayan Hannah, kızıl renkli örgülü saçları ve sert bakışlarıyla etrafındaki herkesi görüntüsüyle kaçırabilecek niteliklere sahip biriydi. Çok sert bir şekilde söylediği bu sözler karşısında herkesin meraklı bakışları Hypatia’ya yönelmişti.
Hypatia:
-Değerli Hannah, sorunun çözülmemesi durumda, hiç olmayacak diyarımızdan bahsetmenin bir anlamının olmadığını düşünüyorum. Bu konuda konseyin çözüm önerilerimize destek vermesi ve bize güvenmesi gerekiyor.
Orta Sınıf Üyesi Afrikalı Bayan Kumba:
-Değerli Hypatia, kalp diyarındaki sorunu çözmek için ne yapmayı planlıyorsunuz peki?
Hypatia:
-Öncelikle bir denetleyiciyi Kalp Diyarı’na göndermeyi düşünüyorum. Bu denetleyici bize Kalp Diyarı ile ilgili bilgileri toplamalı ve iki diyar arasında elçi olmalı.
Hannah:
-Böyle bir şey mümkün değil!
Hypatia:
-Evet, mevcut yasalarımızca mümkün değil. Kalp Diyarı da bu isteğimizi kabul etmedi zaten. Ancak, yönetimimiz gerekli izni almak için Yaşlılar Konseyinden talepte bulunmuştur.
Bayan Hypatia’nın bu sözleri salondaki havayı bir anda germişti.
-Olamaz!
-Yaşlılar Konseyine başvurmak mı?
-Bunu kabul edemeyiz.
Salon yöneticisi Myren:
-Sessizlikkkkkk!Hypatia!Böyle bir şeyi nasıl yaparsın?Yaşlılar konseyinden talepte bulunmak yasalarımızca başvurulabilecek en son şey!
-Evet değerli Myren, yönetimimiz buna başvurma gereği duymuştur.
Salon yöneticisi Myren:
-Sonuç nedir peki?
Hypatia:
-Yaşlılar Konseyi talebimize olumlu cevap vermiştir. Hepinizin bildiği gibi Yaşlılar Konseyi, altmış yıl öteden evrenimize seslenen bir konsey. Evrenimizin en kutsal yönetim birimi. Mecbur kalınmadıkça yaşlılar konseyinden yardım istenmediğini biliyoruz. Aksi takdirde yardım isteyen diyarın saygınlığının azalacağını da biliyoruz. Ancak ileride, evrenimizi yok oluştan kurtardığımızda edineceğimiz saygınlık, kaybettiğimizin yanında bir dağı andırmayacak mı? Cevap yazısı okunsun!
Hypatia’nın sert bir ses tonuyla verdiği bu talimat üzerine, salondaki tüm üyeler ayağa kalktı:
-Yaşlılar Konseyi Çok Yaşa!,Yaşlılar Konseyi Çok Yaşa,Yaşlılar Konseyi Çok Yaşa!, sesleri yükseliyordu salondan.
Salona arkadaşım Yani girmişti, saman rengindeki ruloyu salon yönetici Myren’e iki eliyle uzattı. Yönetici Myren kararı okumaya başladı:
Yaşlılar Konseyi Kararı!
Değerli, Zihin Diyarı sakinleri!
Talebinizde evreninizin yok oluş sürecinin başladığını, bunu engellemek üzere kalp diyarına denetleyici göndermek istediğinizi bildirmişsiniz. Konseyimiz bu talebinizi incelemiştir. Aşağıda sıralanan şartları kabul etmeniz durumunda gerekli izin verilecektir.
1-Kalp Diyarından etkilenmeniz durumunda diyarınızı kaybedebilirsiniz.
2-Kalp Diyarını etkilemeniz durumunda da diyarınızı kaybedebilirsiniz.
3-Her iki durumda da sizi kurtarabilecek tek diyar, Kalp Diyarı olacaktır.
4-Kalp Diyarına en genç üyeniz gönderilecektir.
5-Evreninizin varlığına devam etmesi durumunda, sorunun tamamı ile çözülüp avantaja çevrilmesi durumunda, diyarınızın saygınlığı artırılacaktır.
6-Bu teklifimiz konseyinizde kabul edilmelidir. Aksi halde geçersiz kalacaktır.
Konsey üyeleri düşünmeye başlamıştı. Aralarında tartışıyor, bazen birbirlerine sert çıktıkları bile oluyordu.
Salon Yöneticisi Myren:
-Sessizlik değerli üyeler! Bayan Hypatia evrenimizin yok oluş sürecinin başladığını ifade etti. Evrenimizin durumu Bayan Hypatia’nın sözlerini haklı çıkaracak nitelikte. Serenay, ne yemek yiyor, ne çevresiyle iletişim kuruyor. Son aldığımız haberlere göre de göz diyarı şelaleleri kurumak üzereymiş. Bu tam bir felaket… Bayan Hypatia’nın çözüm önerilerini kabul etmeli miyiz, yoksa etmemeli miyiz? Buna karar vermenin zamanı geldi. İlk olarak Üstünler sınıfı yöneticisi Bay Hyposia görüşünü açıklasın!
-Sevgili Bayan Myren, evrenimizin bulunduğu durumun vahametini özetleyen konuşmanızdaki bilgilerin doğruluk payı mevcut olmakla birlikte , çözüm konusunda izlenen yolu doğru bulmadığımızı bildirmek isterim. Özellikle bu yol yirmili yaşlarında lider seçilen, tecrübesiz biri tarafından belirlenmişse.
Orta sınıf yöneticisi Bayan Kumba:
-Hyposia! Lütfen liderimize karşı biraz daha saygılı olun.
Bayan Myren:
-Bayan Kumba, bu konuda sizin görüşünüz nedir?
-Hypotia’ya güvenimiz tamdır efendim. Bu konuda Hypotia’yı desteklemeyi öneriyoruz. Doğan güneşin nasıl bir sebebi varsa, solan bir “Serenay Çiçeği”nin de sebepleri vardır. İşte bu sebepleri bulmayı istiyoruz.Böylelikle çiçeğimiz yeniden dünyaya renk verebilecektir.Belki de eşsiz güzelliği ve kokusu ile iz bırakmayı başarabilecektir.
Bayan Myren:
-Alt sınıf yöneticisi Bayan Alinda, son olarak sizin görüşünüzü almak istiyoruz.
-Sevgili Myren, bu salonun belki de en yaşlı üyesi benim. Şimdiye kadar çok fazla sorunla karşılaştım. Bu ifademin yüklendiği anlamdan çok daha fazlasını… Göz diyarı pınarlarının yatağını değiştirmesi, şelalelerin kuruması sorunumuzun şimdiye kadar karşılaştıklarımdan çok daha farklı olduğu izlenimi uyandırdı bende. Bayan Hypatia’nın da dediği gibi sorunun asıl kaynağı Kalp Diyarına denetçi göndermek, çok doğru bir karar olacaktır.
Bayan Myren:
-Değerli yöneticiler, görüşleriniz için teşekkür ederiz. Oylama zamanı geldi. Kabul edenler! Kabul etmeyenler!
Salon biranda iki farklı renge bürünmüştü. Kabul edenler mavi; kabul etmeyenler kırmızı üyelik kartlarını kaldırıyordu. Üstünler sınıfından bir tane bile mavi kart görmemiştim. Orta ve alt sınıfın oyları ise ağırlıklı olarak maviydi. Benim ise oy kullanma hakkım henüz yoktu. Yeni üyelerin oy kullanabilmesi için bir yıl toplantılara katılması, ardından Serenay Evreni’ne önemli bir katkıda bulunması gerekiyordu.
Salon Yöneticisi Myren:
- Karar kabul edilmiştir.
Hypatia, salonu zarifçe selamlayarak:
-Bu konuda bana güvenen değerli konsey üyeleri; hepinize teşekkür ediyorum.
Toplantı bitmişti. Konsey üyeleri yine gruplar halinde aralarında konuşarak, bulundukları yerden kalkıp, salonu boşaltmaya başlamışlardı. Ben de konsey binasını daha iyi tanıyabilmek için binayı gezmeyi düşünmüştüm. Uzun ve olabildiğince karanlık bir koridor gördüm. Bu koridora doğru yöneldim. Koridorda zihin diyarının geçmiş bilginlerine ait büstler vardı. Biraz daha ilerledim. Bir büstün hemen altındaki yazıları okumaya başlamıştım ki ürkütücü bir ses beni bu işimden alıkoydu.
-Kimsin sen?
Arkama yavaşça döndüm. Gözlerim yerinden fırlayacakmış gibiydi. Etrafıma bakındım. Karanlığın içinden alt sınıfların kıyafet rengi olan beyaza bürünmüş yaşlı bir bayan gördüm. Örgülü ak saçları her iki yandan aşağıya doğru sarkıyordu. Elinde bastonuyla bana doğru geldi. Attığı her adımda yüzündeki kırışıklıklar belirginleşiyordu. Bu ürkütücü kişinin yanıma yaklaşmasıyla birlikte onun alt sınıf yöneticisi Bayan Alinda olduğunu anlamıştım.
-Kimsin sen?
-Alt sınıfa atanan yeni üyeyim efendim.
-Alt sınıfa her gün birileri atanır, birileri kovulur. Kendini bu şekilde mi tanıtıyorsun?
-Şey..Efendim…İsmim Mu Yen.Serenay tarafından seçilen erkek üyelerdenim.
-Gel bakalım Muyen,Hypotia’yla tanışmalısın.
Yaşlı Alinda’nın hemen arkasından ağır adımlarla koridorun sonuna doğru yürümeye başlamıştım. Karanlıkt koridorda çok az şey görebiliyordum. Ağır adımlarla yürümeye devam ederken Bayan Alinda kendi kendine konuşuyordu: “Ah Serenay ah!Erkek üyelerin evreni için ne kadar tehlikli olduğunu bilmiyor zavallı…Tamam her bayan içinde bir erkek ruhu barındırır,ah…ahhh…,fazlası ise bayanı çiçek bahçesinden alır,ayak topu çimliğine atar…"
Koridorun sonundaki kapıya doğru ilerledik. Kapıya gelince Bayan Alinda durdu. Kapının önünde kafesteki kuşa eğilerek:
-Papan, Hypotia’ya seslen!
Bayan Alinda kafesteki kuşla konuşuyordu. Bir kuşla konuşmak mı? İçimden Alinda’nın miadını doldurduğu fikri geçmişti. İçimden gülerken kafesteki bu kuş, öyle güzel bir şekilde ötmeye başladı ki… Biriyle konuşuyor ve birinin ruhunu okşuyor gibiydi. Olağanüstü güçlere sahip bir kuş! Bu kez kendime gülme zamanım gelmişti…
Kapı açıldı. Bayan Alinda içeri yavaş adımlarla girdi. Ne yapacağını, nasıl davranacağını tam olarak kestiremeyen ben, Bayan Alinda’nın yüzyıllık çoraplarıyla süslediği ayaklarını takip ediyordum.
-Bayan Alindaa!
-Hypotia!
-Görüşmeyeli uzun zaman oldu, Alinda.
-Evet bundan sonra benimle sık sık görüşmelisin Hypotia,Serenay beni yok etmek için hazırlanıyor olmalı!
-Böyle konuşmamalısın, Serenay bunu duysa emin ol işte o zaman seni yok eder, Alinda. Serenay’a yaptığın hizmetlerin listesinin sonuna ulaşabilmek için halen uğraşıyorum, Alinda.
-Hypotia…! Bu yaşımda beni nasıl olur da şımartırsın!
Çok iyi iki arkadaş gibiydiler. Birbirlerine sarılıp, öpüyorlardı. Hypotia gülünce daha bir güzel oluyordu. Hypotia’nın yaşlı Alinda’yı çok iyi karşılaması beni rahatlatıyordu. Ne de olsa beni oraya götüren Alinda’ydı.
-Alinda, bu misafirimiz kim?
-Koridorda tanıştım, ismi Mulen.Serenay’ın gönderdiği yeni üye.Son zamanlarda Serenay,çok fazla erkek üye göndermeye başladı.Diğer diyarlarda da durum aynıymış.Neler oluyor bilinmezlikler aşkına!
- Biraz zayıf, teni güneşte fazla kavrulmuş, gözleri Serenay’ın gözleriyle aynı…
Hypotia, beni inceliyordu. İnceleme işini de küçük bir çocuğun hareketleriyle yapıyordu. Bu durum beni olabildiğince utandırıyordu.
-Ellerini göster bana…
Hypotia’nın, etrafımda dönerek beni incelemesi o kadar rahatsız ediciydi ki. Bu durumun devam etmemesi için ne yapabilirdim?
-Bayan Hypotia, izninizle kendimi tanıtmak istiyorum.
-Aaa konuşabiliyormuşsun…
-Daha da fazlasını yapabilirim Efendim.
-Saygısızlık ediyorsun evlat, diye çıkıştı Alinda.
Hypotia:
-Düşünmek gibi mi?
-Evet efendim.
-Düşünmenin daha da fazlasını yapabilir misin peki?
-Düşünmenin daha da fazlası, büyük bir yokluğun içinde yeni bir başlangıçtır efendim.
- Sen bu başlangıcın neresindesin peki?
-Ben buradayım efendim.
Alinda:
-Yeter çocuklar! Buraya tartışmaya gelmedik. Evlat, kendini tanıttıktan ve Hypotia’yı selamladıkan sonra çıkabilirsin.
-Elbette efendim. Saygıdeğer liderimiz Hypotia, ben Mu Yen,23 yaşındayım. Size bağlılığım, sadece Zihin Diyarı’nın gereği olacaktır efendim.
Bu sözüm karşısında Hypotia, elinde tuttuğu kadehi sehpaya bıraktı ve bana doğru döndü, az önceki çocuksu tavrı gitmişti.
Alinda:
-Daha fazla saygısızlık istemez, çıkabilirsin!
Hypotia:
-Hayır, Alinda! Elbette bana, sadece Zihin Diyarı’nın gereği olarak bağlı kalacak. Söylediklerimiz, düşündüklerimiz aynı olursa bir adım öteye gidemeyiz. Seni tekrar görmek isterim, Mu Yen.
-Elbette efendim. İzninizle…