- Konbuyu başlatan
- #1
- Katılım
- 29 Ara 2011
- Mesajlar
- 1,442
- Tepkime puanı
- 1
- Puanları
- 0
- Yaş
- 59
AKP ve Cemaat kavgasını hiç böyle okumadınız
20.12.2013 15:21
Karakter boyutu :
Kasa ve Masa Savaşlarının 1.si, Hz. Muhammed’in (571-632) ölümünden hemen sonra, daha cenazesi bile kaldırılmadan iktidar savaşına tutuşan ashabı arasında patlak vermiştir. Bu süreçte, İmam Ali camide, Hz. Muhammed’in “Ehl-i Beyt’im” dediği aile efradı ve İmam Hüseyin de Kerbela’da katledilmiştir. Kanlı süreç, Hz. Muhammed neslinin ve önerdiği ahlak anlayışının İslam’dan tasfiyesi ve Yezid’in hilafetiyle sonuçlanmıştır. Hem Yezid’e lanet edip hem de Yezid'in ahlak anlayışını takip edenler, o günden bugüne insanı, Hakk’ı, adaleti değil, masaları ve kasaları öncelemiş, esasen İslam dini yerine kasalara tapmışlardır.
Kasa ve Masa Savaşlarının 2.si, Arap ordularının İslam Halifesi Muaviye’nin emriyle, Acem ve Türk coğrafyasına saldırmalarıyla baş göstermiştir. Zalim Haccac ve Rutbil komutasındaki Arap orduları, önce Acem diyarına, arkasından da, Seyhun ve Ceyhun Nehirleri arasındaki Mavaraünnehir denilen Horasan/ Türk Coğrafyasına saldırmışlardır. Arap İslam orduları bu bölgede 670-715 yılları arasında yüzbinlerce günahsız Türk’ü katletmiş, kadın kız ve genç erkekleri esir alarak pazarlarda satmış, ecdadımızın tüm varlıklarını yağmalamışlardır. Bu katliamlardan amaç, “İslam’ın tebliği” gibi saçma sapan yalanlar sebep gösterilse de (ki, “İslam’da zorlama yoktur” diyerek bir yığın- hadis ayet ismi sayanlar ve Zorunlu Sünni Dersleri uygulamasını savunanlar da bu çevrelerdir.) esas neden günümüzde olduğu gibi çapul yapmak, bölgenin maddi birikimini yağmalamak olmuştur.
3. SAVAŞ; AKP-CEMAAT
Kasa ve Masa Savaşlarının 3.sü ise, burada, Anadolu coğrafyasında sürmektedir. Savaş; Gâvur-Müslüman, dinli-dinsiz 72 milletin, devlet denilen organizasyona emanet ettiği alın terinin ve adına hazine-beytül mal denilen kolektif birikimimizin, dinci yamyamlarca yağmalanması aşamasında baş göstermiş, mal paylaşımındaki hoşnutsuzluk, taraflar arasında savaşa dönüşmüştür. AKP-Cemaat savaşı bütün şiddetiyle sürerken, iğrenç ilişkilerin bir kısmı ortaya saçılmış, tarafların ne menem insan, Müslüman, dindar oldukları, cins ve cibilliyetleri aleniyete çıkmıştır…
Taraflar, kendi içlerinde sürdürdükleri kavganın nedenini, inandırıcı olmayan nedenlere bağlamaya çalışarak, mızmızlansalar da, esas nedeninin masa ve kasa mevzuu olduğu, Başbakanın, “ne istedilerse verdim” demesiyle aleniyet bulmuştur. Diğer yandan dinciler arasında sürdürülen bu “savaş”, hem II. halkadaki hırsızların, hem Hükümetin, hem de Cemaatin maskesine düşürmüştür.
İktidarın cevval gazetecisi, Milletvekili Şamil Tayyar yaptığı açıklamalarla, “Emniyeti de cemaate bağladık” diyerek, bu paylaşımdaki rolünü ve devlet kurumlarının nasıl ahlak dışı ilişkilere peşkeş çekildiğini tescil ederek, istemeden de olsa cerahatin boşalmasına katkıda bulunmuştur.
“Devletin içinde devlet olan çeteler var” diyor; daha dün bütün stratejilerini harfiyen uyguladığı ortağını böyle niteliyor… Adama sormazlar mı, “kardeşim sen çeteyle mi ortaktın; bu çetenin bir tarafı Cemaat ise diğer ayağı kim?” diye… O halde sen devleti çetelere teslim etmişin ve daha düne değin çetelerle yönetmişsin! Yani suç işlemişsin, gırtlağına kadar çamurun içindesin… Hülolooooğ!!!
AR DAMARLARI ÇATLAMIŞ!
Öteden beri hep bunu söyledik, ülkemin kanını emenler, dünden bugüne hep, din-iman ve ırk maskesi takanlardır. O nedenle içinde bulunduğumuz kirlilik, salt Cemaat ve AKP Çevresi değil, esas olarak sistemin, Sünni Devlet ya da Ilımlı İslam denilen garabete dayanan tercihinin bir sonucudur. AKP-Cemaat gibi iki şaibeli, para ve makam delisi din simsarı yapıya mahkûm olmamızın nedeni, devletin işte bu anti laik tercihtir.
MEŞVERETİN BAŞI DİN ULEMASIDIR
İslam-ahlak ilişkisini, harama “mubah” fetvası veren “İslam bilginlerinin” olmayan vicdanlarına bırakıp, haramı meşrulaştırmak için akıl almaz tevillere, çelişkilere başvuran ulemaya bakalım. Zira din üzerinden siyaset- ticaret anlayışını başlatan, ahlakı dışlayan ve koca bir bataklık üreten din uleması, meşveretin en başıdır. Unutulmasın ki, Fetullah da, Tayip ekibi de benzer nitelikteki kimi din bezirgânları da bu bataklığın ürünleridir.
Manzara şudur; kendine “mümin-mütedeyyin ve mağdur” gösteren yüzbinlerce adam üşüşmüşler, Beyt-ül mal’ı yağmalamaktadır! Tarihin bu topraklarda gördüğü en büyük ve kapsamlı talanlarından biri bu dönemde gerçekleşmektedir ve hacim, tahminlerin çok ötesindedir… Talandan pay kapmak için tek kriter konulmuştur; Tayip veya Fetullah’a kayıtsız şartsız biat edeceksin, beş yerine on rekât kılacaksın, her yaz Hacca, her kış Umreye gideceksin, eşine-kızına türban taktıracaksın, kirli sakal bırakacaksın, dalacaksın hazine-i kebire…
Çalacağın miktar senin vicdanına kalmış; ister yurtdışına kaçır, ister evinin bir odasındaki ayakkabı kutularına istif et, istersen en sefil seks partilerinde partnerlerini paraya boğ… Ama mutlaka “dini bütün” görün, türbanı savun, eşine-kızına türban taktırıp, altlarına 4x4 cip ver…
EDEP YA HUU, İNSAF!
“Ne istedilerse verdim!” diyor…
Kime vermiş; Fetullah Cemaatine… Ne vermiş; para- makam, polis, yargı!.. Verdiklerinin ucu başı belli değil. Devletin uhdesinde bildiğimiz kurumların bir bölümünü de Cemaate bağlamış… Başbakanın itirafından çıkan sonucun Türkçe tercümesi bu… Demek oluyor ki, şu kadar süre polis ve yargıyı, hiçbir sorumluluğu olmayan Fetullah Cemaati yönetmiş. “Devletin içine sızıp, kılcal damarlarında dolaşmış.”
Nasıl yönetmiş?
Geçmişte AKP ve Cemaat zihniyetine karşı yazı yazan, konuşan, “cumhuriyet değerleri, Atatürk ilkeleri, demokrasi, laiklik, eşitlik” mücadelesi veren kişi ve kurumları hedef almış. Atlantik ötesinde hazırladığı senaryoları uygulamaya koymuş, iftira etmiş, cezalandırmış, düzmece CD’ler yapmış, ölmelerine, sakat kalmalarına, acı çekmelerine neden olmuş, öç almış!
Vayyy! Müslümanlık-dindarlık, statükonun tasfiye edilmesi hikâyeleriyle yenilen herzelere bakın! Adamlıklarına, Müslümanlıklarına bakın… Ne diyelim; alanın da, verenin de, kul hakkını, dul ve yetimin parasını yinenin de… “Bu yetmez, daha çok isterim” deyip, işi kavgaya, şantaja, CD savaşlarına götürenin de, “daha vermeyeceğim” diyenin de Allah belasını versin…
Murtaza Demir
20.12.2013 15:21
Karakter boyutu :
Kasa ve Masa Savaşlarının 1.si, Hz. Muhammed’in (571-632) ölümünden hemen sonra, daha cenazesi bile kaldırılmadan iktidar savaşına tutuşan ashabı arasında patlak vermiştir. Bu süreçte, İmam Ali camide, Hz. Muhammed’in “Ehl-i Beyt’im” dediği aile efradı ve İmam Hüseyin de Kerbela’da katledilmiştir. Kanlı süreç, Hz. Muhammed neslinin ve önerdiği ahlak anlayışının İslam’dan tasfiyesi ve Yezid’in hilafetiyle sonuçlanmıştır. Hem Yezid’e lanet edip hem de Yezid'in ahlak anlayışını takip edenler, o günden bugüne insanı, Hakk’ı, adaleti değil, masaları ve kasaları öncelemiş, esasen İslam dini yerine kasalara tapmışlardır.
Kasa ve Masa Savaşlarının 2.si, Arap ordularının İslam Halifesi Muaviye’nin emriyle, Acem ve Türk coğrafyasına saldırmalarıyla baş göstermiştir. Zalim Haccac ve Rutbil komutasındaki Arap orduları, önce Acem diyarına, arkasından da, Seyhun ve Ceyhun Nehirleri arasındaki Mavaraünnehir denilen Horasan/ Türk Coğrafyasına saldırmışlardır. Arap İslam orduları bu bölgede 670-715 yılları arasında yüzbinlerce günahsız Türk’ü katletmiş, kadın kız ve genç erkekleri esir alarak pazarlarda satmış, ecdadımızın tüm varlıklarını yağmalamışlardır. Bu katliamlardan amaç, “İslam’ın tebliği” gibi saçma sapan yalanlar sebep gösterilse de (ki, “İslam’da zorlama yoktur” diyerek bir yığın- hadis ayet ismi sayanlar ve Zorunlu Sünni Dersleri uygulamasını savunanlar da bu çevrelerdir.) esas neden günümüzde olduğu gibi çapul yapmak, bölgenin maddi birikimini yağmalamak olmuştur.
3. SAVAŞ; AKP-CEMAAT
Kasa ve Masa Savaşlarının 3.sü ise, burada, Anadolu coğrafyasında sürmektedir. Savaş; Gâvur-Müslüman, dinli-dinsiz 72 milletin, devlet denilen organizasyona emanet ettiği alın terinin ve adına hazine-beytül mal denilen kolektif birikimimizin, dinci yamyamlarca yağmalanması aşamasında baş göstermiş, mal paylaşımındaki hoşnutsuzluk, taraflar arasında savaşa dönüşmüştür. AKP-Cemaat savaşı bütün şiddetiyle sürerken, iğrenç ilişkilerin bir kısmı ortaya saçılmış, tarafların ne menem insan, Müslüman, dindar oldukları, cins ve cibilliyetleri aleniyete çıkmıştır…
Taraflar, kendi içlerinde sürdürdükleri kavganın nedenini, inandırıcı olmayan nedenlere bağlamaya çalışarak, mızmızlansalar da, esas nedeninin masa ve kasa mevzuu olduğu, Başbakanın, “ne istedilerse verdim” demesiyle aleniyet bulmuştur. Diğer yandan dinciler arasında sürdürülen bu “savaş”, hem II. halkadaki hırsızların, hem Hükümetin, hem de Cemaatin maskesine düşürmüştür.
İktidarın cevval gazetecisi, Milletvekili Şamil Tayyar yaptığı açıklamalarla, “Emniyeti de cemaate bağladık” diyerek, bu paylaşımdaki rolünü ve devlet kurumlarının nasıl ahlak dışı ilişkilere peşkeş çekildiğini tescil ederek, istemeden de olsa cerahatin boşalmasına katkıda bulunmuştur.
“Devletin içinde devlet olan çeteler var” diyor; daha dün bütün stratejilerini harfiyen uyguladığı ortağını böyle niteliyor… Adama sormazlar mı, “kardeşim sen çeteyle mi ortaktın; bu çetenin bir tarafı Cemaat ise diğer ayağı kim?” diye… O halde sen devleti çetelere teslim etmişin ve daha düne değin çetelerle yönetmişsin! Yani suç işlemişsin, gırtlağına kadar çamurun içindesin… Hülolooooğ!!!
AR DAMARLARI ÇATLAMIŞ!
Öteden beri hep bunu söyledik, ülkemin kanını emenler, dünden bugüne hep, din-iman ve ırk maskesi takanlardır. O nedenle içinde bulunduğumuz kirlilik, salt Cemaat ve AKP Çevresi değil, esas olarak sistemin, Sünni Devlet ya da Ilımlı İslam denilen garabete dayanan tercihinin bir sonucudur. AKP-Cemaat gibi iki şaibeli, para ve makam delisi din simsarı yapıya mahkûm olmamızın nedeni, devletin işte bu anti laik tercihtir.
MEŞVERETİN BAŞI DİN ULEMASIDIR
İslam-ahlak ilişkisini, harama “mubah” fetvası veren “İslam bilginlerinin” olmayan vicdanlarına bırakıp, haramı meşrulaştırmak için akıl almaz tevillere, çelişkilere başvuran ulemaya bakalım. Zira din üzerinden siyaset- ticaret anlayışını başlatan, ahlakı dışlayan ve koca bir bataklık üreten din uleması, meşveretin en başıdır. Unutulmasın ki, Fetullah da, Tayip ekibi de benzer nitelikteki kimi din bezirgânları da bu bataklığın ürünleridir.
Manzara şudur; kendine “mümin-mütedeyyin ve mağdur” gösteren yüzbinlerce adam üşüşmüşler, Beyt-ül mal’ı yağmalamaktadır! Tarihin bu topraklarda gördüğü en büyük ve kapsamlı talanlarından biri bu dönemde gerçekleşmektedir ve hacim, tahminlerin çok ötesindedir… Talandan pay kapmak için tek kriter konulmuştur; Tayip veya Fetullah’a kayıtsız şartsız biat edeceksin, beş yerine on rekât kılacaksın, her yaz Hacca, her kış Umreye gideceksin, eşine-kızına türban taktıracaksın, kirli sakal bırakacaksın, dalacaksın hazine-i kebire…
Çalacağın miktar senin vicdanına kalmış; ister yurtdışına kaçır, ister evinin bir odasındaki ayakkabı kutularına istif et, istersen en sefil seks partilerinde partnerlerini paraya boğ… Ama mutlaka “dini bütün” görün, türbanı savun, eşine-kızına türban taktırıp, altlarına 4x4 cip ver…
EDEP YA HUU, İNSAF!
“Ne istedilerse verdim!” diyor…
Kime vermiş; Fetullah Cemaatine… Ne vermiş; para- makam, polis, yargı!.. Verdiklerinin ucu başı belli değil. Devletin uhdesinde bildiğimiz kurumların bir bölümünü de Cemaate bağlamış… Başbakanın itirafından çıkan sonucun Türkçe tercümesi bu… Demek oluyor ki, şu kadar süre polis ve yargıyı, hiçbir sorumluluğu olmayan Fetullah Cemaati yönetmiş. “Devletin içine sızıp, kılcal damarlarında dolaşmış.”
Nasıl yönetmiş?
Geçmişte AKP ve Cemaat zihniyetine karşı yazı yazan, konuşan, “cumhuriyet değerleri, Atatürk ilkeleri, demokrasi, laiklik, eşitlik” mücadelesi veren kişi ve kurumları hedef almış. Atlantik ötesinde hazırladığı senaryoları uygulamaya koymuş, iftira etmiş, cezalandırmış, düzmece CD’ler yapmış, ölmelerine, sakat kalmalarına, acı çekmelerine neden olmuş, öç almış!
Vayyy! Müslümanlık-dindarlık, statükonun tasfiye edilmesi hikâyeleriyle yenilen herzelere bakın! Adamlıklarına, Müslümanlıklarına bakın… Ne diyelim; alanın da, verenin de, kul hakkını, dul ve yetimin parasını yinenin de… “Bu yetmez, daha çok isterim” deyip, işi kavgaya, şantaja, CD savaşlarına götürenin de, “daha vermeyeceğim” diyenin de Allah belasını versin…
Murtaza Demir