Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Filozoflar kategorisinde mavimor tarafından oluşturulan Karl Marx başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 5,970 kez görüntülenmiş, 11 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Filozoflar
Konu Başlığı Karl Marx
Konbuyu başlatan mavimor
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan Objectivity

mavimor

Kahin
Yeni Üye
Katılım
15 Şub 2008
Mesajlar
1,456
Tepkime puanı
3
Puanları
38
Yaş
44
Karl Marx


5 Mayıs 1818'de Almanya'nın Rhine Eyaleti'nin Trier kasabasında doğdu. Orta öğretimini Trier'de tamamladı. Bonn ve Berlin üniversitelerinde hukuk öğrenimi görürken tarih ve felsefeyle ilgilendi, Hegelci E. Gans'ın derslerini izledi. 1841'de "Demokritos'un ve Epikuros'un Doğa Felsefelerinin Farklılıkları" adlı doktora tezinde, dinin maddecilik açısından eleştirisini yaptı.

Sol Hegelcilere katılarak Bauer kardeşlerle dostluk kurarken, bir yandan da Feuerbach'ın etkisinde kalıp 1842'de, muhalefetteki radikal burjuvalar tarafından kurulan Rheinische Zeitung gazetesinin yazı işleri yöneticiliğini yaptı.

Saint-Simon, Fourier, Proudhon gibi yazarları okuyarak Fransız sosyalizmini tanımaya çalıştı. 1843'te çocukluk arkadaşı Jenny von Westphalen ile evlendi. Rheinische Zeitung gazetesi 1843'te kapatıldıktan sonra Paris'e yerleşti. Fransız-Alman Yıllıkları'nı yayımladı (1844). Derginin bu ilk ve tek sayısında, Yahudi Sorunu adlı yazısıyla siyasal savaşım konusundaki görüşlerini ilk kez açıkladı. Aynı yıl Engels'le dostluk kuran Marx okurken tuttuğu notlardan oluşan 1844 El Yazmaları'nda, ana temasını yabancılaşmanın oluşturduğu hümanist bir felsefe geliştirdi.

Engels'le ortak ilk metninde (Kutsal Aile, 1845) tarih felsefesini maddeci görüş açısından eleştirdi. 1845'te Vorwarts gazetesi yazıkurulu üyeleriyle birlikte sürülünce Brüksele yerleşti. Birkaç ay sonra Engels'in de Brüksel'e gitmesiyle ortak eserlerinin ikincisini (Feuerbach Üzerine Savlar, 1845) ve üçüncüsünü (Alman İdeolojisi, 1845-1846) yayımladı. Kuramsal çalışmalarının yanısıra, sosyalist işçilerle ve Alman göçmenlerle ilişkilerini sıklaştırdı. Brüksel Alman İşçileri Derneği'ni kurdu ve Engels'le birlikte bir komünist yazışma ağı oluşturdu. Komünistler Birliği'nin isteği üzerine Komünist Manifesto'yu yazdıkları bu yıllar, ikisi için de geçmişteki felsefi bilinçleriyle hesaplaşma ve tarihsel maddeciliği geliştirme yılları oldu: Bu yüzden, geçmişten kopuşları hem siyasal hem de kuramsal nitelikteydi.

1848 İhtilali patlak verince, Belçika'dan sınır dışı edilen Marx, Köln'e yerleşerek, Neue Rheinische Zeitung gazetesini çıkarmaya başladı. Bu gazetede işçilere yönelik makaleler yayımladı (Ücretli Emek ve Sermaye, 1849).

Almanya'dan, hemen sonra da yeniden Fransa'dan sınırdışı edilince, 1849'da, ömrünün sonuna kadar kalacağı Londra'ya yerleşti. Yoksulluk içinde yaşadığı bu dönemde iktisat incelemelerine ağırlık verdi. Temel eseri olan Kapital'i hazırlamaya başladı. 1851-1861 yıllarında New York Daily Tribune gazetesinin Avrupa muhabirliğini yaptı.

1864'te Uluslararası İşçiler Derneği'nin kurucuları arasında yeraldı. 1. Enternasyonal'in açılış konuşmasını ve tüzüğünü yazdıktan sonra, Kapital'in birinci cildini Almanya'da yayımlattı (1867). Kızını görmek için gittiği Paris'te Paris Komünü'ne tanık oldu. İngiltere'ye dönünce Fransa'da İç Savaş (1871) adlı eserinde bu devrim denemesini değerlendirdi. Kapital'in yazımını sürdürürken, bir yandan da işçi partililerinin programlarının oluşturulmasına etkili biçimde katıldı. Dühring'e karşı kalem tartışmasında Engels'i destekledi. Anti-Dühring'in (1878) bir bölümünün yazımında Engels'le çalıştıktan sonra hastalanarak çalışmalarını büyük ölçüde yavaşlatmak zorunda kaldı. 14 Mart 1883'te Londra'da öldü.
 
F

faust

Ziyaretçi
Ynt: Karl Marx

Karl marx felsefesi gerçektende materyalizm üzerine oturtulmuş gerçek bir diyalektik süreçtir,bunun dışında söylemek istediğim bir konu daha vardır ki,kendi açımdan önemli sayıyorum,geçenlerde spinozanın bir kitabını okurken panteizm üzerine kafamda bilmediğim bir kaç soru vardı bunlara açıklık getirmiş gerçektende değerli bir filozof olduğunu düşünüyorum,karl marx'ın diyalektik materyalizmi panteizmden izlertaşıyor ki,karl marx dini tanrıyı reddeden biri olarak karşısına bunu sunuyorum (tekrar dünyaya geleceğini biliyorum ... ),panteizm evrenin tanrı,tanrının evren olduğunu savununan dini bir öğreti,bu konuda ayrıntıya takılmamış görünüyorki karl marx,tanrıyı ve dini reddediyor (ben kimya mezunuyum,felsefeye ilgi duyuyorum,bu konulara kimya kadar yakın değilim,eğer yanlış bir tespit içerisinde bulunuyor isem,konuya biraz daha açıklık getirmenizi talep edeceğim)
 

fides

Kahin
Yeni Üye
Katılım
15 Şub 2008
Mesajlar
1,694
Tepkime puanı
5
Puanları
38
Ynt: Karl Marx

diyalektist_ismail, panteizm için aşağıda bir link verdim. Panteizme göre evrenin toplamı Tanrıdır.

http://www.felsefe.net/index.php?topic=596.msg722#msg722

Bu arada "tekrar dünyaya geleceğini biliyorum " Bu nerede hangi kaynakta var? Tam olarak yazar mısın?Başından, ortasından yada sonundan yazarsak Harun Yahya nın kitapları gibi olur. Çarpıtmış oluruz.
 
F

faust

Ziyaretçi
Ynt: Karl Marx

panteizm hakkında bilgim var, fakat diyalektik materyalizm'in toplamı bana panteizm görüşünü veriyor gibi(İdealist Panteizm'Tabiatçı Panteizm'') ,sadece düşüncemi söyleyeyim eksiklerimin giderilmesi konusunda yardımcı olmanızı yada fikirlerinizi beyan etmenizi bekledim (ben yaratıcıya inanan biriyim,biraz dini eksikliklerim var,bu da insanların fikirlerini birilerine zerklemiş olabileceğini düşündüğüm için,bu konuya biraz soğuk bakıyorum'din konusuna',karl marx'ın da bir panteist olduğunu düşünüyorum ve hala aynı kanıdayım,bu konuda kendimi kutuplaştırdım herhaldeki,farklı şeyler içerisine giremiyorum,bu arada amacım ne karl marx yermek,nede tanrıya ve dine dil uzatmak,düşüncelerimi beyan ettim,fikir konusunda biraz daha zamana ihtiyacım var),bu arada sağol fides,panteizm hakkında ayrıntılı bilgi verdiğin için
 

fides

Kahin
Yeni Üye
Katılım
15 Şub 2008
Mesajlar
1,694
Tepkime puanı
5
Puanları
38
Ynt: Karl Marx

diyalektist_ismail ben Marx ın neden panteist olduğunu düşündüğünü anlamak istediğim için kaynak istedim. Eğer o cümleleri ve kaynağı belirtirsen daha verimli bir diyalog geliştiririz. Belki yanlış anlamışsındır. Dediğim gibi alıntıyı net bir şekilde buraya aktarırsan yardımcı olabiliriz.
 
F

faust

Ziyaretçi
Ynt: Karl Marx

alıntıdan kastınız,okuduğum veya bu kanıya nereden vardığımın belirtisi ise,hayır bir kaynak yada bilgi alış verişi yaptığım bir durum değil,konuyu biraz irdeleyeceğim,karl marx,diyalektik materyalizm'i:evrenin tez,antitez,sentez üçlemesi ile gerçek olanı bulması,bu da materyalist bir felsefe ile bağdaşıp (dünyanın ilk günden var olup,kendi kendine yetmesi,(tez),bu bir zaman aralığında ideolojileri içerisinde barındırıp sosyal hayattan zıtlaşması(köle ,efendi ilişkisi,antitez),bu zıtlaşma zaman içerisinde kendini bulması ve (sentez),gerçeği elde etme kanısı,bu sentez aşaması bana,panteizmi veriyor gibi geliyor,bunun üzerine bir kaç gün düşündüm,evren gerçekten yaratıcı ise yada yaratıcı evren ise (sentez aşaması)panteizmin kendisidir ki,marx bu na işçi patron eşitliğinin sağlanması diyor,bu koşul dahi aranmamış olsa idi,maddenin diyalektik süreci evrenin kendisini veriyor ki,bu da tanrıyı tanımamasının kendinde şüphe uyandırmamasının ayrıntısına kapılmamış olması (karl marx bugun,panteizm üzerine düşünüp kendi felsefesi üzerine karşılaştırma yapsa idi,bana kalıyor ki,tanrının gerçekten yok olduğunu dile getirsede onu vicdanından atamaz gibi geliyor'kişisel düşüncem)

Not:Hegel'in karmaşık ve anlaşılmaz soyut felsefesini açıklayıp dile getiren ve temele oturturan karl marx,acaba diyor mudur,ben bu soyutlanmayı nasıl dile getirdim ve temele oturtturabildim,bu ince ruh,kendinde var olan evren,bilginin bütünü,herhalde karl marx,bir tanrı inancı taşıyor fakat bu ona engel olduğu için onu reddediyor,tanrı benim,ben tanrıyım(Kişi-oluş,Panteizm),birazda eksik karl marx'ın arka tarafını görememek,gerçek karl marx,bu kadarla gürülebilen bir filozof değildir,bu şekilde küçümsüyoruz.(İdeolojisini benimseyip ilerisine gidemediğimiz için)
 
F

faust

Ziyaretçi
2.Spinoza günü etkinliğine katılımda bulunmuş olan arkadaşlar konferansta tartışılan konulardan alıntılar yapabilirler mi,Spinoza ve Karl Marx görünürde ne kadar uzak olsalarda birbirlerine,onları özdeşleştiren özünde panteizmdir,panteist değilim ama Karl Marx'ın Ateist olduğu görüşünü reddediyorum ve konferansta konuşulan konuları merakla bekliyorum,şimdiden sağolun.
 

Kara Kalem

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
1 Haz 2011
Mesajlar
90
Tepkime puanı
17
Puanları
8
Merhaba,

Bir filozofu/devrimciyi incelemek, teorisini bilince çıkarmak/ özüne inebilmek zor olduğu kadar meşakatli bir iştir. Marx ve düşüncesinin anlaşılması sanırım marx'ın eleştri oklarını yönelttiği aydınlanma filozofları olduğu kadar neye niçin karşı çıkıldığı da irdelenmelidir. Marx'ı din felsefesi yada dinsel normlar üzerinden açıklamaya çalışmak oldukça zorlama olur, Algılayabildiğim kadarıyla Marx'ta kaba bir din reddiyesi yoktur,dinin toplumsal yeniden üretimin, halkların sistem içine çeken "mistik-ruhsal" bir aroması , insanı ve iradesini rızâ, kader, tahaakküm gibi kavramlarla silikleştirmeye mevcut paradigmanın ilerleyişini sağlayan bir "görüngüdür" marx çabasını bu realite üzerinden sınıflı toplumlar ve son uğrağı olan kapitalizmde üretici güçleri ve ilişkilerini; hukukun, politikanın, dinin, ailenin, felsefenin üretim güçlerinden bağımsız olamıyacağını , temel itkinin sınıflar savaşımı olduğunun eylem teorisidir, aynı zamanda (burjuva) aydınlamanın sistemli bilimsel eleştrisidir.
 

glsezinrs

Kahin
Yeni Üye
Katılım
12 Ara 2010
Mesajlar
1,358
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
Merhaba,

Algılayabildiğim kadarıyla Marx'ta kaba bir din reddiyesi yoktur,dinin toplumsal yeniden üretimin, halkların sistem içine çeken "mistik-ruhsal" bir aroması , insanı ve iradesini rızâ, kader, tahaakküm gibi kavramlarla silikleştirmeye mevcut paradigmanın ilerleyişini sağlayan bir "görüngüdür" marx çabasını bu realite üzerinden sınıflı toplumlar ve son uğrağı olan kapitalizmde üretici güçleri ve ilişkilerini; hukukun, politikanın, dinin, ailenin, felsefenin üretim güçlerinden bağımsız olamıyacağını , temel itkinin sınıflar savaşımı olduğunun eylem teorisidir, aynı zamanda (burjuva) aydınlamanın sistemli bilimsel eleştrisidir.
Doğru algıladığınızı düşünüyorum.Marx, ontolojik olarak temele maddeyi(atom) yerleştirir. yani algılanabilen, ölçülebilen, somut varlığın kendisi.Bu varlık dönüşüp değişebilen, ama asla yok olmayandır.Bununla birlikte Marx, örneğin "ruh" u reddetmek yerine, henüz ölçümlenemeyen daha küçük atomlardan oluştuğuna ilişkin görüşler öne sürmüştür. Panteizm, yaratıcı-yaratılmış ayrımını reddeden ve evrenle yaratıcıyı özdeş kılan dinsel öğreti.Marxın materyalizminden ateizmine ilişkin bir fikir çıkaramadığım gibi, panteist olduğunu ilişkin bir veri de çıkaramadım ben.Daha doğrusu marksist öğreti subjektif bir inancı değil, üretim ilişkilerini ve buna bağlı toplumsal üstyapıları analiz etmek amacıyla ortaya konmuştur.İnançları değil, toplumsal bir kurum olarak din olgusunu irdeler.
 

Kara Kalem

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
1 Haz 2011
Mesajlar
90
Tepkime puanı
17
Puanları
8
Din kavramı; yabancılaşmanın, tersine dönmüş bir dünyanın, meta ilişkilerinden ayrı düşünülmemelidir. Gerek tek tanrılı dinlerin çıkışındaki toplumsal/tarihsel koşullar gerekse dinlerin öğütlediği ortak öğütleri irdelediğimizde önünden akıp giden hayat yerine ahiretin önemine, reel yaşamın “sınav” alanı olduğu diktesi vardır. İrdelemeye çalıştığım nokta tekil bireylerin inançları değildir, din kavramı üzerinden kurulan bilinç tiranlığıdır, kavramı hegomanya aracı yapan bu dinamiklerdir.
Tanrıyı; var eden olgu insanın doğayı tanıma algılama, usa çıkarma konularındaki yetersizliği/üretimin embriyo çağında olmasıdır. Tanrı, algılayamadıklarımızdır. Halbuki olguları toplumsal süreçleri bağlamında neden sonuç ilişkileriyle incelersek doğada toplumda ve insanda açıklanamıyacak/bilinemez bir kavram/olgu yoktur. Açıklayamadıklarımız ve-veya hatalarımız nesne-özne başka bir değişle insan-doğa arasındaki ilişkisinin düzeyiyle ilintilidir. Somutlarsak; ilkçağda insanların algılayamadıkları, algılayamadıklarından dolayı da çözemedikleri toplumsal sorunlar nedeniyle zihinlerde mistik gücün yaratılmasına neden olmuştur. Yaşadığı topluma eleştirel gözle bakabilen insanlık ‘gök gürültüsünün, rüzgarın ya da diğer ekolojik bir olayın’ tanrının insanlığa bir cezasından ziyade yarattığı mistik gücün dışında aramaya başlar oldular. İnsanın balçıktan/topraktan ilah tarafından yaratılış ve ahiret (cennet cehennem) süreci, tufanlar , kadını erkeğin kaburgasından tanrı tarafından oluşturulduğu tek tanrılı dinlerden önce “yaratılmış” / yazılmıştı. Tarihin ilerlemesi değişen toplumsal koşullar, üretim ilişkileri; yeni mistik figürlerin yaratılması ihtiyacını doğurdu. Marks dinin toplumsal karekterine, insanı edilgen bir özneye çevirmesine payı olan dine karşı çıkar. Sorunlarının kaynağını dinde, ya da tinsel savruluşta, düşünüş biçiminde değil var olan toplumların sınıflara bölünmüşlüğüne eğilir. Bilinci , “ruhu” bu minvalde inceler.Tarih felsefi/tinsel kahramanlıklar-aforizmalar üzerinden değil, somut olayların-olguların, üretim araçları ve ilişkilerinin karşılıklı etkileşimiyle aydınlanabilir. Bilinci; soyut düşünce yığınından, üretim güçlerinin gelişme seviyesiyle diyalektik bir bağ olduğunu - sürekli hareket halinde olan maddenin ürünü olduğu realitesini ete kemiğe büründüren diyalektik maddeci yöntemdir.
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
[FONT=&quot]"Latin Amerika’da direnişçi bir papazı sorgulayan polisler, “Ateist komünistlerle ne işin var?” diye sormuşlar. Papaz “İnsanlar ateistler ve müminler diye ikiye ayrılmazlar, ezenler ve ezilenler diye ikiye ayrılırlar” demiş. Polisler, “Ama onlar dine afyon diyorlar” diye karşılık vermiş. Bunun üzerine papaz şu yanıtla polislere itiraz etmiş: “Bu dünyanın zenginliğini kendilerine alıp, yoksullara öbür dünyanın nimetlerini bırakan zenginler, dini afyon olarak kullanan gerçek kişilerdir.”[/FONT]

[FONT=&quot]Doç.Dr. Kurtul Gülenç[/FONT] / DEU Felsefe Sempozyumları "Aydınlanma ve Din"

 
Son düzenleme:

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
MARX’IN “CESUR TÜRKLER”İ

37735006_10156381794168955_2453198732934512640_n.jpg


“Rusya … uzun zamandır bir kabarmanın eşiğinde bulunuyor; bütün unsurlar hazır. Cesur Türkler, sadece Rus ordusuna ve Rus maliyesine değil aynı zamanda doğrudan doğruya orduya kumana eden hanedanlığa uzun yıllardır vurdukları darbelerle bu patlamayı hızlandırdılar… Bu kabarma secundum artem [‘oyunun kurallarına uygun olarak’] bazı anayasal ahmaklıklara rağmen başlayacaktır, et puis il y aura un beau tapage [‘ve sonra hoş olmayan bir durum çıkacak ortaya’]. Tabiat Ana olağanüstü bir merhametsizlik etmezse, bu eğlenceyi görecek kadar yaşayacağız… Devrim bu kez şimdiye dek karşıdevrimin yedek ordusu ve ele geçirilmez kalesi olan Doğu’da başlayacak.”(1)

Marx bu satırları 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı’nın başlangıcında, 1877’de, Türk ordularının ilerleyişi sürerken kaleme almıştı. Çarlık Rusyası o zamanlar Avrupa gericiliğinin merkezi olarak devrimin baş düşmanıydı ve Çarlık’ın karşısındaki kuvvetin bu gerici odağa vurduğu her darbe devrimin hanesine yazılıyordu.

“Cesur Türkler”den “yetenekli, ahlaklı Türkler”e
Buna bağlı olarak Marx ve Engels Türk köylüsünü, halk kitlesini, Avrupa’nın en yetenekli ve en ahlaklı temsilcisi saydı. Aydınlık gazetesinde daha önce Marx’ın 4 Şubat 1878 tarihli bu mektubunu Doğu Perinçek gündeme getirmişti. Yukarıdaki satırlar ise Marx’ın o tespitlerinin öncülünü oluşturması bakımından ilktir ve emekçi devrimcisi iki büyük insanın öngörülerini ve çizgilerini anlamak açısından son derece aydınlatıcıdır.

Çarlık karşısındaki ilerici Osmanlı
Bilimsel sosyalizmin kurucularına göre Çarlık’ın karşısındaki her hareket nesnel olarak devrimci, onun yanında yer alan her hareket gericiydi. Örneğin söz konusu dönemde Osmanlı ve Avusturya’ya karşı ayaklanan Sırbistan ve Karadağ’ın isyanlarını Marx bir “kurtuluş savaşı” olarak görmüyordu.(2) Çünkü Marx ve Engels’in stratejisi Avrupa devriminin önündeki en büyük engeli kaldırmaktı. Bu nedenle Osmanlı ilericiydi.

Marx-Engels Mithat Paşa’dan yana
Kuşkusuz bu strateji sadece bir Avrupa devrimi sorunundan ibaret değildi. Osmanlı-Rus Savaşı Marx’ın yukarıdaki satırlarında ifade ettiği gibi aynı zamanda bir iç meseleydi. 1876’da 1. Meşrutiyet’i ilan ederek ülkemizin ilk anayasasını yapan Mithat Paşa önderliğindeki milli demokratik devrimci hareketle saraydaki Çarlık Rusyası yanlısı Mahmud Celaleddin Paşa kliği arasında yaşanan mücadelede Marx ve Engels Mithat Paşa’dan yana tutum aldı. Rusçu kliğin Türk ordularının ilerleyişini sabote eden hareket ve kararlarını teşhir ettiler. Mithat Paşa ise iktidarı kaybetti. Marx yenilgiyi yine bu bağlamda Türklerin “İstanbul’da bir devrim yapamamaları” ve “krizin zirvesinde devrimci bir tutum alamamaları”yla ilişkilendirdi. Düğümü devrimin kılıcıyla çözemeyen ve iktidar merkezini kararlı, iç cepheyi sağlam tutamayan Osmanlı dışarıdaki savaşı kaybetti. İçteki demokratik devrim kesintiye uğradı, dışta Osmanlı adım adım bir yarı-sömürge haline geldi.

Öngörüleri gerçek oldu
“Türkiye ve Avusturya, 1815’te yeniden onarılmış olan eski resmî Avrupa düzeninin son kaleleriydi; onların yok olmalarıyla beraber bu düzen de çökecek. Bir sürü yerel ya da bir genel savaşla gerçekleşecek olan bu çöküş toplumsal krizi hızlandıracak ve aynı zamanda kılıç taşıyan tüm sahte büyük güçlerin de sonu olacak.”(3)
Ancak “genel savaş” gerçekten de toplumsal krizi hızlandırdı ve geçen yüzyılın başında 1905 Rus devrimiyle başlayan milli demokratik devrimler ve sosyalizme açılma çağı ilk büyük atağını 1. Dünya Savaşı’nın ateşi içinde yaptı. Çanakkale zaferi Çarlık’ın yönetememe krizini hızlandırdı, Ekim Devrimi emperyalistlerin gücüne önemli bir darbe vurdu ve Türk Kurtuluş Savaşını güçlendirdi.

İkinci atak ise yine vatan savunması ekseninde, Hitler faşizmine karşı ülke savunmasının ve direnişin örgütlenmesi sonucu gelişti. Marx ve Engels’in teorisi ve yöntemi böylelikle dünyanın proleter ülkelerinde doğrulandı.

Marx ve Engels’i vatan ve millet gibi milli demokratik devrimci kavramlara düşman olarak gösteren, onların devrimci siyasal yönelimlerini anlamayan ve yok sayan tavırlar dün olduğu gibi bugün de gerçeğin duvarına çarpmaya devam ediyor.

Dipnotlar
(1) Marx-Engels Collected Works c. 45 (New York: Internetional Publishers, 1975-2004, s. 278. Aktaran: August H. Nimtz, Lenin’in Seçim Stratejisi – I, Marx ve Engels’ten 1905 Devrimi’ne, Yordam Kitap, İstanbul, Mayıs 2018, s. 140.
(2) Taner Timur, Marx-Engels ve Osmanlı Toplumu, Yordam Kitap, İstanbul, Ekim 2012, s. 72.
(3) Taner Timur, Marx-Engels ve Osmanlı Toplumu, Yordam Kitap, İstanbul, Ekim 2012, s. 72.

Emrah MARAŞO
Bilim ve Ütopya Dergisi Yayın Yönetmeni

 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst