İnsanlar neden tartışırlar?

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Genel Tartışma Alanı kategorisinde köle tarafından oluşturulan İnsanlar neden tartışırlar? başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 4,564 kez görüntülenmiş, 17 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Genel Tartışma Alanı
Konu Başlığı İnsanlar neden tartışırlar?
Konbuyu başlatan köle
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan mozart

köle

Üye
Yeni Üye
Katılım
14 Eyl 2009
Mesajlar
146
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Kafamda bununla ilgili çok fazla soru var, hepsini bir anda buraya dökmek istiyorum.

İnsanlar tartışmaya neden ihtiyaç duyarlar, insanlar kendi benzerlerini gördükleri için mi gerilirler, yoksa kendilerini benzemeyeni mi? Ben kendi içimde yanlış bulduğum birşeyi yanlış bulmayan bir insanla mı tartışırım, peki bunu niye yaparım, bu iki insana da ne katar?

İnsanların hayatlarının her dönemlerinde farklı ruh halleri vardır ve o an için gerçekleştirmek istedikleri derin istekleri vardır, fakat bunu açığa çıkaramamışlardır. Bu açığa çıkmamaktadır, çünkü kendi isteklerine zıt yönde çalışan başka bir içsesleri daha vardır. İşte insanlar bu içsesi susturmak için birşeyler paylaşıp, tartışma ihtiyacı hissederler. Karşıda konuşan kişi ya onun o zıt içsesi gibi konuşur, ya da biz öyle zannederiz, ve o kişiye karşı mücadeleye gireriz.

Bu bize ne sağlar, size zıt birşeyi savunan kanlı canlı bir insan görürsünüz. Onun eksiklerini daha objektif şekilde görmeye çalışırsınız, ve tatmin olduğunuz noktada içinizdeki bu kötü kişiden uzaklaşırsınız. [bu döngünün hayatın içinde tekrar tekrar yapıldığına inannıyorum]

Bunların hepsinin temelinin bebeklikte atıldığına inanıyorum, isteklerinizi tam olarak göremeyen fakat sizden daha ulu ya da yüce sandığınız bir varlığın isteklerine kendinizi uyarlamayı öğrendiniz ve şimdi bunların acısını yaşıyoruz. Birşeyleri tartışmadan, yıkmadan ya da can acıtmadan, içimizdeki o kötü sesi bir türlü susturamıyoruz. Ve yolumuza sessiz-sakin bir şekilde devam edemiyoruz. Haydi tartışalım.
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
bebeklik dönemi ne kadar bir süre olarak değerlendiriliyor senin yorumunda, bunu belirtirsen buna göre değerlendirmeler daha net yapılabilecektir. 1 yaş mı, ilk 7 yaş mı? ya da daha farklı bir süre, ne ise buna açıklık getirirsen sevinirim.
 

köle

Üye
Yeni Üye
Katılım
14 Eyl 2009
Mesajlar
146
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Doğumun hemen sonrasından başlayarak 2-3 yaşına kadar olan dönem. Ne kadar geriye gidildikçe o kadar önem kazandığını düşünüyorum.
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
bebeklik dönemini ilk 5 yaşa kadar genişletmek olanaklı diye düşünüyorum. ancak sizin yaş sınırınız ile sınırlı olarak değerlendirme yapmaya çalışacağım. 3 yaşına kadar istemleri bir şekilde sınırlandırılan bebek, kendisinden daha güçlü -sizin tanımınızla ulu- olarak algıladığı gücün isteklerine boyun eğmeyi öğrenirken bu baskılamanın sonucunda ikinci kimliği alt-kimlik olarak yıkıcı -sizin tanımla kötü- bir kimlik geliştirdiğinden, ileriki yaşlarda kavga etmek suretiyle nötürlendiğini ileri sürdüğünüzü değerlendirdim. Yanılgı payı benim olsun. Bu tam anlamıyla psikanaliz bir yaklaşım olarak ortaya çıkmaktadır.

İlk 3 yaşına kadar annesi tarafından bakılan ve istekleri anında doyasıya karşılanan bir bebek böyle bir baskılanma altında olmayacaktır. Yukarıdaki önerme ile bağlı kalırsak bu kişi büyüdüğünde alt-kimliği olmadığından neredeyse hiçbir tartışmaya katılmayacak tabir caiz ise suya sabuna dokunmayacaktır. Bu sonuca hayır demek gerekir. Neden mi?

Tartışmanın temelinde baskılanan duygu/düşüncelerden çok yaşam gereksinimlerinin paylaşımı ve düşüncelerdeki farklılıklardır. Çatışma kuşak içinde olduğu kadar kuşaklar-arasında da var olacak ve bu toplumsal gelişmenin üretim araçları ile oluşturulan ilişkilerin belirlediği toplumsal dizilişlere göre her aşamada yeniden yeniden yaşanacaktır. Tartışma bu yönü ile üretim/tüketim ve paylaşımın, duyguların iletim/alım/karşı-üretim/tüketimi ile dengelenene kadar sürecek ve yeni bir istenç ile yeniden çelişkiye girdiğinde tartışma farklı bir zeminde yürüyecektir. Tartışmayı bu yönü ile bir paylaşım biçimi olarak değerlendirmek olanaklıdır.

Tersini düşünelim bir kez de; bebek horlanmaktadır ve sürekli mutsuz ve baskı altındadır; o bebek kişiliğini geliştirmekte zorlanacak ve yıkıcı davranışlar ile kendisini benimsetme saplantısına girecektir. Bunu yaparken bilin-altının onu yönlendirmesi sonucunda farkında olmadan yaptığı bir davranışı değil, bilerek yıkıcı davranmayı geliştirdiği için bilinçli olarak bunu yapacaktır. Kişilik kırılmasının zararlarını ona neden olduğu kişilerle paylaşmak için yapacaktır bunu. Böyle olunca orada artık tartışma yaşanmayacak, kavga ve şiddetli çatışmalar yaşanacaktır.

Diye düşünüyorum
 

köle

Üye
Yeni Üye
Katılım
14 Eyl 2009
Mesajlar
146
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
bebeklik dönemini ilk 5 yaşa kadar genişletmek olanaklı diye düşünüyorum. ancak sizin yaş sınırınız ile sınırlı olarak değerlendirme yapmaya çalışacağım. 3 yaşına kadar istemleri bir şekilde sınırlandırılan bebek, kendisinden daha güçlü -sizi tanımınızla ulu- olarak algıladığı gücün isteklerine boyun eğmeyi öğrenirken bu baskılamanın sonucunda ikinci kimliği alt-kimlik olarak yıkıcı -sizin tanımla kötü- bir kimlik geliştirdiğinden, ileriki yaşlarda kavga etmek suretiyle nötürlendiğini ileri sürdüğünüzü değerlendirdim. Yanılgı payı benim olsun. Bu tam anlamıyla psikanaliz bir yaklaşım olarak ortaya çıkmaktadır.

İlk 3 yaşına kadar annesi tarafından bakılan ve istekleri anında doyasıya karşılanan bir bebek böyle bir baskılanma altında olmayacaktır. Yukarıdaki önerme ile bağlı kalırsak bu kişi büyüdüğünde alt-kimliği olmadığından neredeyse hiçbir tartışmaya katılmayacak tabir caiz ise suya sabuna dokunmayacaktır. Bu sonuca hayır demek gerekir. Neden mi?

Tartışmanın temelinde baskılanan duygu/düşüncelerden çok yaşam gereksinimlerinin paylaşımı ve düşüncelerdeki farklılıklardır. Çatışma kuşak içinde olduğu kadar kuşaklar-arasında da var olacak ve bu toplumsal gelişmenin üretim araçları ile oluşturulan ilişkilerin belirlediği toplumsal dizilişlere gere her aşamada yeniden yeniden yaşanacaktır. Tartışma bu yönü ile üretim/tüketim ve paylaşımın, duyguların iletim/alım/karşı-üretim/tüketimi ile dengelenene kadar sürecek ve yeni bir istenç ile yeniden çelişkiye girdiğinde tartışma farklı bir zeminde yürüyecektir. Tartışmayı bu yönü ile bir paylaşım biçimi olarak değerlendirmek olanaklıdır.

Tersini düşünelim bir kez de; bebek horlanmaktadır ve sürekli mutsuz ve baskı altındadır; o bebek kişiliğini geliştirmekte zorlanacak ve yıkıcı davranışlar ile kendisini benimsetme saplantısına girecektir. Bunu yaparken bilin-altının onu yönlendirmesi sonucunda farkında olmadan yaptığı bir davranışı değil, bilerek yıkıcı davranmayı geliştirdiği için bilinçli olarak bunu yapacaktır. Kişilik kırılmasının zararlarını ona neden olduğu kişilerle paylaşmak için yapacaktır bunu. Böyle olunca orada artık tartışma yaşanmayacak, kavga ve şiddetli çatışmalar yaşanacaktır.

Diye düşünüyorum

Öncelikle şunu söyliyim, ilk 3 yaşına kadar annesi tarafından mükemmel bakılmayı, ya da mükemmel bir gelişimin nasıl olacağını bilemiyorum.[anneyle tam olarak nasıl bir ilişki kurulması gerektiğini ] Sadece problemlerin o bölgede başladığından yoğun bir şekilde şüphe ediyorum.

Bizler herkesle tartışmıyoruz, tartışırken geriliyoruz, bazen istediğimiz bazen istemediğimiz şeyler söylüyoruz. Pişman olabiliyoruz, ya da iyi ki tartışmışım diyebiliyoruz. Kendimizden emin olduğumuz noktalarda karşıt düşünceleri esgeçebiliyoruz, sanki emin olamadığımız noktalarda tartışmaya ihtiyaç duyuyoruz. Bazı şeyleri ve bazı insanları esgeçebilme kapasitesine sahibiz, bazılarını değiliz.

Konuya toplumsal olarak ya da kuşaklar arasında olması gereken birşey olarak değil de, daha kişisel bakarsak benim söylemek istediklerim daha net anlaşılacak.

Örneğin ben neden tartışıyoruz? gibi bir konuda kendimden tam olarak emin olsam, bu konu hakkında tartışmaya gerek duymam. Mesela tanrının varlığı yada yokluğu konusunu asla tartışmayacağım gibi, ya da evlenmeden cinsel ilişkiye girmek doğrumudur gibi saçma bir konuda olduğu gibi.

Dediğim gibi hep içselleştirdiğimiz, fakat bir süre sonra içimizde bulunmasını istemediğimiz "parçamız" yüzünden tartışırız. Bundan kurtulmamız gerekir ve bunu başkasına yükleriz. Çünkü bu kötü parçayı sahiplendiğimiz günlerde biz de yeteri kadar gelişmemiştik, şimdi onu sahiplenen birinin de kusurları vardır ve bizim bunu tüm çıplaklığıyla açığa çıkartma şansımız vardır. İşte bana göre tartışma denen şey tamamen bundan ibarettir.

Derindeki kötü seslerin temeli bebeklikte atıldığı için, tamamen kurtulunması için gereken çaba da çok büyük ve zahmetli oluyor. Çünkü bunlardan kurtulmak zihin tarafından kaybolmak, yalnız kalmak, imkansız bir hayalin peşinden gitmek olarak algılanıyor. Ve isteğimizin imkansız olmadığını ve emin ellerde olucağımızı anlayana kadar bir türlü bu kötü parçadan kurtulamıyor.
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
örnekleri vardır; bebek piknik alanında gözlerden kaybolur ve vahşi doğa ile baş-başa kalır. onu insan türü olarak koruyan/kucaklayan/eğiten/öğreten hiç bir kişi yoktur çevresinde. bu yönü ile vahşi doğadaki diğer türlerden her hangi birisinin yavrusundan daha şanssızdır; çünü o yapa-yalnızdır. bu bebek tarihsel belleğe sahiptir; el-göz-beyin diyalektiğini kullanarak yaşama savaşımı verirken belleğini sosyolojik olarak "insan"/kişi şeklinde geliştiremediğinden, diğer türlere yakın davranış biçimleri geliştirir; insan olarak hiç bir istenci karşılanmamış ve en ağır baskıyı yaşamıştır; tepkileri de çok vahşi/yıkıcı/parçalayıcıdır. bunu bilinçsizce yaptığını söylemek olanaklı mıdır? sanmıyorum. o bilinçsel olarak varlığını o düzeyde olsa da koruaymasa idi yaşaması olanaksız olurdu. böyle bir çocuk bulunduğunda onunla tartışma yaşanır mıydı? asla!
kişilik sosyal çeve ile oluşur. tartışma sosyal bir olgu olarak gerçekleşir ve yıkıcı değildir. bilgilenmek için mutlak surette tartışma yapmak gerekmemektedir. sosyal ve tarihsel diyalog yolları her zaman vardır ve açıktırlar. tartışmanın yararlı olduğu konusundaki düşüncenize katılıyorum. ancak sebepleri konusunda farklı düşünüyorum. düşüncelerinizi anlıyor ancak katılmıyorum
 

AndroNova

Üye
Yeni Üye
Katılım
17 Ara 2009
Mesajlar
245
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
30
İnsanlar egolarını tatmin etmek için tartışırlar.
İnsanlar egolarını tatmin ederek mutlu olacaklarını sandıkları için.
İnsanlar sahte mutluluklarla mutlu olacaklarını sandığı için.
İnsanlar bu sahte mutluluklara aldandıkları için tartışırlar.
Sonuç insanlar sadece "ben varım" demek için veya daha akıllıların "benimde düşüncelerim var" dedikleri için.

Eksiklik;
1.) Tek bir düşünce sistemine bağlı kalmamız,
2.) Bu düşünce sisteminin "çok cahilce" ve "bilgi yoldunda olduğunu düşüncesine kapılmamız" yönüne doğru itilen bir topluk olduğumuzu, insanlara saçma bir şekilde düşündürmek. Ve bu toplum olarak buna inanmamız.
3.) Totalde saf veya kandırılan bir toplum olduğumuz.
Bu üçü bir çelişki değildir. Dikkatli bakıldığında görüşlerimide bulacaksınız.
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
primatlar ne yapıyorlardı acaba? merak ettim? tartışıyorlar mıydı? yoksa nasıl hayatta kalacağız diye çırpınıyorlar mıydı? tartışma kültürüne nasıl ulaşıldı ve yabancılaşmanın bunun ile ilgisi nedir? sorgulamaya değer sanırsam
 

köle

Üye
Yeni Üye
Katılım
14 Eyl 2009
Mesajlar
146
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Her insanla tartışmayız. Eğer herkesle kavgaya girecek olsaydık kendi hayatımızı hiçbir zaman yaşayamazdık. Sokakta size her ters gelen kişiye birşeyler söylediğinizi düşünün.

Tartışılacak kişi birşey söylediğinde, bunu esgeçmessiniz. Öyle bir empati kurarsınız ki, adeta konuşan kişi sizden biridir. (sizdir) Kendi hayatınıza dair birşeyler söylemiştir.

Gelişim süreci içersinde ve toplumun da etkileriyle diğer insanların "özel" lerinden uzaklaştık. İnsanların şahıslarına yöneltilen sorular ve eleştiriler (ve yargılar) hoş karşılanmazlar, ve soru sorulan kişiyi sinirlendirme ve kaybetme tehlikesi taşırlar.

Derinlerine inemediğimiz insanları tanımıyoruz, burdan yola çıkarak kendi derinlerimizi de bilmiyoruz. Kendi ürkek derinliğine ulaşmaya çalışan insan bunu açığa çıkartmıyor, çünkü diğerlerinin de aynı şeyi yaşadığını bilmiyor. Şüphelense bile soramıyor. Sorduğunda ise istediği cevabı alamıyor, çünkü kendi içinde yaşadığı şeylere denk bir şekilde güçlü (bazen de aşırı güçsüz) ve derin cevaplar göremiyor.

İşte tartışmanın amacı sizin kişilerin hayatlarına biraz daha girmenizi sağlamaktır. Benim içimde kendime kötü davranan bir zıt ses var, ben bunun bir ölçüde farkındayım, ama siz kendi zıt sesinizin öyle farkında değilsiniz ki, o yokmuş gibi davranıyorsunuz. Ve bir imaj yaratıyorsunuz. İşte ben bu imajı parçalamadan kendi zıt sesimi susturamam.

Bunun bir imaj olduğunu size gösterdiğim anda ve karşılığında bunun doğruluğuna dair bir yankı aldığım anda, ben o anki zıt sesimi yenmişim, içimdeki nefreti bir yaşam enerjisi olarak hayatıma katmışım demektir. İşte tartışmak budur.

Bu döngü benim hayatımda birçok kez tekrarlandı, her tekrarlanışında ben biraz daha yüksek enerjiyle çalışan, daha mutlu bir insan oldum. Umut ediyorum ki şu anda da hayatımda takılı kaldığım imajların arkasındakileri kısa sürede görebilirim. Ve daha daha mutlu bir insan olurum.
 

köle

Üye
Yeni Üye
Katılım
14 Eyl 2009
Mesajlar
146
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Şunu da eklemek istiyorum, bahsetmiş olduğum zıt sesler çok güçlüdür. Çok erken bir dönemden miras kaldığını düşündüğüm için, bunların açığa çıkartılması ve ifade edilmesi için büyük sarsıntılar yaşanması gerektiğini düşünüyorum.

Kendini kaybedecek ve naptığını bilmeyecek kadar sinirlenen 2 insan, bunun bir örneği olabilir. İçinizdeki sesin durumuna göre şiddetli ya da şiddetsiz bir tartışmaya ihtiyaç duyarsınız.

Zıt sesler neden susmazlar? Çünkü insan kendi gerçek istek ve arzularının bu dünyada yaşanabilecek olduğuna inanmaz. Kaybolacağını düşünür. İmkansız olduğunu düşünür. Uzaya fırlatılacağını düşünür.

Bunların olmayacağını ve aslında her isteğinin bu dünyada gerçekleşebilecek olduğuna tam olarak inanmadan ,bu isteklerini dinlemez. Görmez. Buna inanması için de çok güçlü kanıtlara ihtiyaç duyar.

İşte bu kanıt da, hem size kötü davranan ve imkansızı istiyorsun diyen içsesinizi susturacak olan kanıt da, başka insan ve insanların ÖZEL lerini daha fazla açığa çıkarmanızla mümkündür. Bu, sizlere hayallerinize ulaşmanızı sağlayacak olan dünyanın kapısını aralıyacaktır.
 

Turgut Saka

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
13 Eki 2009
Mesajlar
498
Tepkime puanı
0
Puanları
16
Yaş
41
demin dışarıda iki kedi tartışıyorlardı. yer kavgası, soğuk yüzünden. yeminle söylüyorum ilk duyduğumda iki kişi konuşuyor sandım. pencereden bakınca karton bir kutuyu kapma yarışına girmişlerdi :) biraz seyrettim, biri kutuyu terketmek zorunda kaldı.

ben aralarındaki muhabbeti şöyle kurdum kafamda:
siyah kedi: burası benim mekan ilk ben geldim
siyah kedi 2: nolacak sonra da ben geldim ve ikimiz de buradayız şuan, geçmişe takılmamak lazım...
siyah kedi: yalancılık yapma (patiler kalktı)
siyah kedi 2: ikimizin de bildiği bir şeyle seni mi kandıracağım? bak şuan ikimiz de buradayız (patiler kalktı)
siyah kedi:pis herif al senin olsun kutu, bekle arkadaşları toplayıp geliyorum :)
biraz kavga ve kedi yerinden edilir.

bizim yaptığımızın tek farkı zamanı kabul etmemiz.
 

sisifos

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
25 Ocak 2010
Mesajlar
18
Tepkime puanı
0
Puanları
1
Yaş
30
sevgili köle ve nejdet tartışma konusundaki fikirlerinizi (tartışmanızı) hayranlıkla okuyorum lütfen devam edin.bu tartışmadan çok şeyler öğreniyorum..belki saçma ama gerçekten düşüncelerinizi okurken mutlu oluyorum.
 

nietzsche...

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
19 Ocak 2010
Mesajlar
34
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Gelişim

Aslında bu konuya bir çok açıdan bakılabilir fakat ben en genel gördüğüm açıdan bakarsam şunu görüyorum ki
kimi tabire göre evrim kimine görede değişim;tartışmayı öngörüyor
tartışma hayvanlarda rekabetin bir ürünüdür
bunun sonucu olarak tartışır kavga ederler ve kazanan güçlü taraf olur vede herzaman güçlü olanın soyu devam eder buda yaşamın doğaya karşı güçlenerek akmasını sağlar.
insanlardada buna benzerlik gösteren taraflar var
 

köle

Üye
Yeni Üye
Katılım
14 Eyl 2009
Mesajlar
146
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
sevgili köle ve nejdet tartışma konusundaki fikirlerinizi (tartışmanızı) hayranlıkla okuyorum lütfen devam edin.bu tartışmadan çok şeyler öğreniyorum..belki saçma ama gerçekten düşüncelerinizi okurken mutlu oluyorum.

Kendinize birşeyler katabiliyorsanız gerçekten bravo, ben yazdıklarıma bakınca bazen çok karışık yazdığımı ve kendimi ifade edemediğimi düşünüyorum. Ama merak duyduğum bu konular kelimelere dökmesi zor şeyler.
 

ellanore

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
30 Ocak 2010
Mesajlar
8
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
İnsanlar fikirleri simaları hayalleri beklentileri ve daha bir çok şeyleri birbirine benzemediğinden anlaşamazlar... İnsanlar birbirlerine benzemezler bundandır ki uzlaşma sağlanamaz orta yol bulunamaz. Ve tartışma doğar...
 

cogito

Üye
Yeni Üye
Katılım
30 Ocak 2010
Mesajlar
198
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
İnsanlar kabul etmek için değil kabul görmek için tartışırlar.
 
M

monaliza

Ziyaretçi
Bence, öncelikle kelimenin anlamında anlaşalım. TARTIŞMA... Ben de bu kelimenin kullanım alanında çelişkiye düşüyorum." Bir konu hakkında, kendimizden başka biri yada birileri ile görüş alış verişi yapmak, içerdiği mecazi anlamı da katarsak, fikirleri tartmak" olarak anlamlandırıyorum. Ki, bu çok gereklidir yaşamın içinde. Hatta kendimizle de tartışıyoruz bazen. Ancak çoğu kez "TARTIŞMA" eylemi ile "KAVGA" birbirine karıştırılıyor.

Tartışma farklıdır, kavga farklıdır oysa. TARTIŞMA'nın amacı;doğruyu bulmakken, KAVGAN'nın amacı gücün üstünlüğünü kanıtlamaktır.

Doğruyu bulmak için tartışırız. Gerektiğinde, tartmalı, Tartışmalı ve doğruyu bulmalıyız. Her şey saygı dahilinde kalmak kaydı ile.
 

mozart

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
12 Şub 2010
Mesajlar
11
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
32
Öncelikle tartışma kavga değilde düşüncelerin savaşı olarak algılanmalı bence.İnsan doğru bilgiye iki şekilde ulaşır birincisi;sahip olduğumuz bilgiyi çürütmek için çalışmalar yapmak,ikincisi tartışarak.İnsanın tartışması güzel bir şeydir bu şekilde doğru olan bulunur bence.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst