Insan Denen Varlik

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Felsefi Tartışmalar kategorisinde phi tarafından oluşturulan Insan Denen Varlik başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 2,769 kez görüntülenmiş, 19 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Felsefi Tartışmalar
Konu Başlığı Insan Denen Varlik
Konbuyu başlatan phi
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan evrensel-insan

phi

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
13 May 2008
Mesajlar
1,906
Tepkime puanı
174
Puanları
63
İnsan yani bizler, 2 değişik varlığın birleşiminden meydana gelmişizdir. Varlıklardan birincisi, vucut veya beden dediğimiz ölümlü organik varlık, ruh denen ikinci ölümsüz varlığa, bu dünya üzerinde geçiçi olarak ev sahipliği yapar. Ruh uzun kozmik yolculuğunda, dünyada geçirdiği zamanı, beden dediğimiz varlığı kullanarak değerlendirir. Bedenlenmeler sayesinde ruh kozmik alemde gelişimine devam eder. Insan kendini organik bir varlık olarak kabul etmemeli, bedenin ölümünü kendi sonu sanmamalıdır. Insanın özü ruhudur, ruh bedenden çok üstündür. Bedeni kontrol edebilen insan, onu geçiçi bir zaman için, bu dünya aleminde kullandığını idrak edebilmelidir.

Beden veya vucut dediğimiz organik varlık, bu dünyadaki yaşamını 5 duyu ile yönetir. Görme, duyma, koklama, tat alma, dokunma duyularımızın tamamı, birbirlerine benzer bir işleyişe sahiptirler. Dışarıda var olduğunu düşündüğümüz nesnelere ait, ses, koku, tat, görüntü, sertlik gibi özellikler, sinirlerimiz vasıtasıyla beyindeki duyu merkezlerine aktarılırlar. Beyne ulaşan bu etkilerin tamamı, elektrik sinyallerinden ibarettir. Biz insanlara doğumumuzla beraber, 5 duyumuzla algılayabildiğimiz şeylerin var oldukları, gözle görülmeyen şeylerin, gerçek olmadığı öğretilmiştir. Yaşamımızdaki herşey tamamen beş duyumuzun bize sunduğu algılardır. Bilimin de gösterdiği gibi, dışarıdaki nesnelerin kesin olarak var olduklarını ispatlamak mümkün değildir, bilim bize içinde yaşadığınız dünyanın, aslında beynimizde algılanan, bir hisler bütünü olduğunu ispatlayabilir. Yani beynimizde algıladığımız hislerin, kafamızın dışında bir varlığı olduğunu düşünmek için, bilimsel hiçbir delilimiz yoktur.

Görme sırasında, şimdi okuduğunuz bu kitap sayfasından yansıyan ışık demetleri (fotonlar) gözün arka tarafındaki retinaya ulaşır ve burada bir dizi işlem sonucunda, gözünüzün retina hücreleri tarafından, elektrik sinyallerine çevrilirler. Gözdeki optik sinirler ile iletilen bu sinyaller, sayfanın tüm özellikleri hakkındaki bilgileri, beynin görme merkezine taşırlar. Burada yorumlanan sinyaller, anlamlı bir bütün haline getirilir, böylece sayfanın görüntüsü beynin içinde yeniden inşa edilir. Bu sinyaller, sinirler vasıtasıyla beynin görme merkezine iletilir. Ve biz de, birkaç santimetreküplük görme merkezinde eni, boyu, derinliği olan bir dünya algılarız. Göz sadece kendisine gelen ışığı, elektrik sinyaline çevirmekle görevlidir. Zihninizde oluşan bu görüntünün gerçekleri yansıtıp yansıtmadığından veya maddesel bir karşılığı olup olmadığını bilemezsiniz. Dünyayı bir ışık demeti olarak algılıyoruz, bu yüzden de bu algılara bakarak maddeyi mutlak gerçek zannetmek büyük bir yanılgıdır. Beynimizin dışında renkler yoktur, ışık da yoktur. Sadece elektromanyetik dalgalar veya parçacıklar şeklinde hareket eden bir enerji vardır. Aynı şekilde sayfayı tutuğunuzda el derisindeki sinirler uyarıldığından, bu uyarılar elektriksel sinyaller halinde beyne gönderilirler. Beyindeki dokunma merkezine ulaşan bu mesajlar sertlik, yumuşaklık, sıcaklık, soğukluk gibi hisler olarak algılanır. Aynı durum diğer duyular için de geçerlidir. Ses havada basınç dalgaları oluşturur. Bu dalgalar iç kulakta bulunan tüycükleri uyarır, ve bu titreşimler elektriksel uyarılar şeklinde beyninizin ilgili merkezine gönderilir. Bu sinyallerin beyinde yorumlanması neticesinde ses duyduğunuz hissini yaşarsınız. Beynimizin dışındaki dünyada sadece titreşimler vardır. Bu titreşimler ise yalnızca kulaklarımız ve beynimiz tarafından sese dönüştürülür. Yani, işitecek bir kulak ve beyin olmadığı sürece, ses de yoktur. Koku algısı da aynı şekilde beyinde oluşur. Bir maddeden yayılan kimyasal moleküller, burundaki koku algılayıcılarını uyarır ve burun tarafından elektrik sinyali olarak, yorumlanmak üzere beyne iletilirler.

Tüm algıladıklarımız gördüğümüz, duyduğumuz, tattığımız, dokunduğumuz ve kokladığımız şeyler, beynimizde bize özel olarak tekrar oluşturulur. Dolayısıyla "etrafımdaki dünyayı algılıyorum" derken, zihnimizde oluşan kopya renklerden, şekillerden, seslerden ve kokulardan bahsederiz. Aslı ile hiçbir zaman ve hiçbir şekilde muhatap olamadığımız ve olamayacağımız maddi dünyanın varlığını ispatlamamız da mümkün değildir. Dünyayı algılayış şeklimiz, çevremizde bir görüntü olduğuna bizi inandıracak mükemmelliktedir; ama içinde bulunduğumuz durumun gece gördüğümüz rüyalardan pek de farklı bir yönü yoktur. Rüyamızda mükemmel bir maddesel dünya olduğunu zannederiz. Ama uyanınca yaşadığımızı zannettiğimiz şeylerin, sadece zihnimizde yaşandığını fark ederiz. Uyanık olduğumuz zamanki deneyimlerimiz de tıpkı rüyada olduğu gibi zihnimizde yaşanmaktadır. Hepsi dışarıda gerçekmiş gibi görünüyor, ama yalnızca bir hayaldir. Görmek için dış dünyaya ihtiyaçımız yok, herhangi bir şekilde beynin uyarılması ile tüm duyular harekete geçebilir, hisler, görüntüler ve sesler oluşabilir. Rüyalarımız bunun en açık delilidir. Rüyanızda korku, heyecan, sevinç, üzüntü gibi duygular yaşarken, aynı zamanda çeşitli görüntüler görür, sesler duyar, maddenin sertliğini hissedersiniz. Ancak ortada bu hislere, algılara sebep olacak hiçbir kaynak yoktur.

Dış dünya dediğimiz her şey birer algıdan ibaretse, tüm bunları gördüğünü, duyduğunu düşündüğümüz beynimiz nedir? Beynimiz de diğer her şey gibi atomlardan, moleküllerden oluşan bir yığın değil midir? Madde dediğimiz her şey gibi beynimiz de bir algıdan ibarettir, yani istisna olarak kabul edilebilecek bir durumu yoktur. Çünkü sonuçta beyin dediğimiz şey de, duyu organlarımızla algıladığımız bir et parçasıdır. O da dışarıda var zannettiğimiz her şey gibi bizim için bir hayalden ibarettir. O halde tüm bunları algılayan kimdir? Gören, duyan, hisseden, koklayan, tat alan beyin değilse nedir? Insan bilinç sahibi, görebilen, hissedebilen, düşünebilen, muhakeme edebilen bir varlık olarak maddeyi oluşturan atomlardan, moleküllerden çok öte bir varlıktır. Insanı insan yapan Tanrı'nın ona verdiği ruhtur.

Bedenlenmenin amacı ruhun tekamülü içindir. Bizler böyle bir sentezden meydana geldiğimiz için, amaclarımız hem bedensel, hem de ruhsaldır. Ikisini birbirine karıştırır dururuz, bu nedenle yaşam boyu gayemizi bulmakta zorlanırız, acı ve ızdırap çekeriz, sorularımıza kesin bir cevap bulamayız. Ruh denilen varlık, eğer beden denilen varlık üzerinde hakimiyet sağlarsa, insan o zaman cok güçlü olur. Arabayı kullanan kişiyi ruh, ve arabayı beden diye düşünürsek, araba istediği yere gitmemeli, onu kullanan bütün idareyi elinde tutabilmelidir. Bedenin istekleri hep fizikseldir, 5 duyusu ile algıyabildiği şeyler. Daha iyi bir yaşam, daha iyi bir iş, bol para, güzel yemekler, güzel ve iyi bir eş, güzel bir beden, daha neler neler, sonu yok beden denilen varlığın isteklerinin. Sahip olamadıkça da üzülüyor, sıkılıyor, ruha da yaşamı haram ediyor. Eğer ruh bedeni eğitebilirse yaşam çok kolaylaşır. Burada bütün iş ruha düşer, bunu başarabilen ruh aydınlanmaya çok yaklaşmış, hatta bazıları aydınlanmıştır. Bu seviyeye ulaşmış insanlar kendileri için, hem avukat hem savcıdırlar. Bu şekilde insan denen sentez varlık kendini kontrol edebilir. Gerekli bilgi, görmesini bilenler için, her yerde mevcuttur.

Petek Kitamura
 
M

Mor ve Ötesi

Ziyaretçi
KELEBEK RÜYASI...

Eski Çin de serin bir akşamdı.
Arkadaşı mahallenin hanında Chuang Tzuyu aramaya gitmişti.
ChuangTzuyu bir masada oturur, dalgın dalgın içkisini yudumlar halde buldu.
İşte buradasın! diye karşıladı arkadaşı onu.
Şimdiye kadar herkese hikayelerinden birini anlatmaya başlamışsındır diye düşünmüştüm.
Neden bu kadar sessizsin?
Aklımda bir soru var dedi Chuang Tzu,Varoluşla ilgili bir soru.
Anlıyorum. Seni düşüncelerinle yalnız bırakmamı mı arzu edersin?
Hayır, izin ver bunu seninle paylaşayım.
Belki bana kendi bakış açını kazandırırsın.
Bakış açım pek değerli değil, ama dinlemekten mutlu olurum.
Bir sandalye çekti.
Öğleden sonra geç saatlerde bir gezintiye çıkmıştım dedi Chuang Tzu.
En sevdiğim yerlerden birine gittim, bir ağacın altında. Orada oturdum, uyuyakaldım, ve bir rüyanın içine çekildim.
Rüyamda, kendimi bir tarlanın üzerinden uçarken buldum.
Arkama baktım ve kanatlarım olduğunu gördüm.
Geniş ve güzeldiler, hızla çarpıyorlardı. Bir kelebeğe dönüşmüştüm!
Öyle bir özgürlük ve neşe hissiydi ki, öylesine kaygısız olmak ve etrafta dilediğim gibi uçmak.
Bu rüyadaki her şey her açıdan kesinlikle gerçek hissi veriyordu.
Çok uzun geçmeden, Chuang Tzu olduğumu dahi unuttum.
Basitçe bir kelebektim, başka hiçbir şey değil.
Benim de kendimi uçarken gördüğüm rüyalarım oldu, ama hiçbir zaman bir kelebek olarak değil dedi Chuang Tzunun arkadaşı.
Bu rüya kulağa harika bir deneyim gibi geliyor.
Öyleydi, ama diğer tüm şeyler gibi, eninde sonunda bitmek zorundaydı.
Yavaş yavaş, uyandım ve fark ettim ki hepsinin sonunda ben Chuang Tzuydum.
İşte bu kafamı karıştırıyor.
Bunda bu kadar kafa karıştırıcı olan ne?
Hoş bir rüya gördün, olan biten tek şey bu.
Ya şimdi rüya görüyorsam.
Seninle yaptığımız bu sohbet her açıdan gerçek gibi görünüyor, ama rüyamda da böyleydi.
Bir kelebek olduğu rüyasını gören Chuang Tzu olduğumu düşündüm.
Ama ya ben bir kelebeksem, tam bu anda, Chuang Tzu olduğu rüyasını gören?
Pekala, ben sana söyleyebilirim ki sen gerçekten Chuang Tzusun, bir kelebek değil.
Chuang Tzu gülümsedi:
Sen de basitçe rüyamın bir parçası olabilirisin, diğer her şeyden ne daha az ne daha fazla gerçek.
Yani, bana Chuang Tzu ve kelebek arasındaki ayrımı görebilmemde yardım etmek için hiçbir şey yapamazsın.
İşte bu, arkadaşım, varoluşun dönüşümüyle ilgili esas sorudur.
Çev. Cinkısmet
 

glsezinrs

Kahin
Yeni Üye
Katılım
12 Ara 2010
Mesajlar
1,358
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
Daha üstün addedilen ruh, neden tekamül için daha aşağı seviyede betimlenen bedene muhtaç?
 
M

Mor ve Ötesi

Ziyaretçi
Daha üstün addedilen ruh, neden tekamül için daha aşağı seviyede betimlenen bedene muhtaç?

benim (nasıl olduğunu anlatmak çok uzun bir iş.../zamanında "sistemi anlamak" adı ile metinleştirdiğim bilgiler...) kabullerime göre;

"ruh" fizik/madde alemi deneyimlemek zorunda olduğu sırada fizik beden muhtaç,
fizik alemin öncesinde ve sonrasında bulunduğu boyutlarda fizik bedene muhtaç olmadığı gibi....

üç boyutlu fizik alem için; insan=(fizik beden+fizik bilinç)+(nefs bilinç)+(ruh beden +ruh bilinç)+aura+akıl olarak değerlendirilmelidir......
 
P

Pyramos

Ziyaretçi
güzel. ancak bu ortak algıyı (sadece elektromanyetik dalgalar veya parçacıklar şeklinde hareket eden enerjiyi) nasıl işleyip değiştirebiliyor,yasalarından söz edebiliyoruz? vs vs bu yöne değinilmemesi sebebi ile tek yönlü olmuş yazı..
 
M

Mor ve Ötesi

Ziyaretçi
güzel. ancak bu ortak algıyı (sadece elektromanyetik dalgalar veya parçacıklar şeklinde hareket eden enerjiyi) nasıl işleyip değiştirebiliyor,yasalarından söz edebiliyoruz? vs vs bu yöne değinilmemesi sebebi ile tek yönlü olmuş yazı..

zannedersem bana sordun kardeşim,
biraz daha açık sormayı deneyebilirmisin?
 
P

Pyramos

Ziyaretçi
zannedersem bana sordun kardeşim,
biraz daha açık sormayı deneyebilirmisin?

şimdi. biz bu içinde bulunduğumuz dış dünyaya kısaca hayal deyip nasıl üzerinde işlemler yapabiliyoruz benim aklımada ne çok bu takılıyor.. demiri işleyip kılıç yapıyoruz ve bu artık herkese kılıç olarak gözüküyor ve dış dünyaydada hedeflediğimiz doğrultuda işlevini yapıyor..yani uçaktan bilgisayara, kakao tohumundan kahve yapmaya kadar yaptığımız ,ürettiğimiz herşeyi nası yapıyoruz bu diş dünya bir hayal ise ?
 
M

Mor ve Ötesi

Ziyaretçi
şimdi. biz bu içinde bulunduğumuz dış dünyaya kısaca hayal deyip nasıl üzerinde işlemler yapabiliyoruz benim aklımada ne çok bu takılıyor.. demiri işleyip kılıç yapıyoruz ve bu artık herkese kılıç olarak gözüküyor ve dış dünyaydada hedeflediğimiz doğrultuda işlevini yapıyor..yani uçaktan bilgisayara, kakao tohumundan kahve yapmaya kadar yaptığımız ,ürettiğimiz herşeyi nası yapıyoruz bu diş dünya bir hayal ise ?

"HAYAL GÜCÜ" üzerine paylaşım yaptığımız bölümü hatırlıyormusun?
benim orada yazdıklarımı?
 
P

Pyramos

Ziyaretçi
yazıda "fizik alem yok/kanıtlamaz" denilen yeri kopyalarmısın?

Bilimin de gösterdiği gibi, dışarıdaki nesnelerin kesin olarak var olduklarını ispatlamak mümkün değildir

ilk yazıda geçiyor.sizin yaznızda değil. aslında ben size değilde genele sordumdu sorumu. siz cevap vermek isteyincede (sağolun)hazır bilgiye yok mu diyeceğim:)durum burdan kaynaklı efenim..
 
M

Mor ve Ötesi

Ziyaretçi
ilk yazıda geçiyor.sizin yaznızda değil. aslında ben size değilde genele sordumdu sorumu. siz cevap vermek isteyincede (sağolun)hazır bilgiye yok mu diyeceğim:)durum burdan kaynaklı efenim..

"Bilimin de gösterdiği gibi, dışarıdaki nesnelerin kesin olarak var olduklarını ispatlamak mümkün değildir..."

bilim ve bilimsellik hikayedir,
insana hakikatı kavramak için "ilim" gerekir diye neden yırtındığımı anlayabildin mi?

bilim,bilinenin farkındadır,ama ilim bilinmeyenin farkındalığını taşır,
bilim,dışlarıda olan nesnelerin var olduğunu ispatlayamaz iken,ilim dışarıda olan canlı ve cansızların hakikatini idraki öğretir...

islamın peygamberinin çok sevdiğim bir duası vardır ve her gece uykuya dalmadan önce edilmesini tavsiye eder...

"ya rabbi,bana eşyanın hakikatinin aslını nasip et..." (isteyen araştırarak konu hakkında bilgi sahibi olabilir...)

sence,peygamber neyin peşindedir???
 

birazdahaderinmavi

Kahin
Yeni Üye
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,442
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
59
başlığın açıldığı alıntı; buz gibi öznel idealizm, berkeleycilik ve solipsizmdir... bu anlayış, maddenin bilinçten ayrı olarak var olduğunu reddettiği için;bireyin bilincinin dışında, yani anlayışı dile getirenin bilincinin dışında hiçbir şeyin varlığını kabul etmeyen, annesini babasını ve hatta kovuğundan çıkmış olabileceği bir ağacı da inkar eden, tümden sağduyuya aykırı, saçma bir konuma sürüklenir... ''varlık benim bilincimdedir'' anlayışını savunanlara, otoyolda trafiğe bakmadan karşıya geçmelerini önereceğim, ancak o zaman otomobillerin sadece kendi bilinçlerinde değil de gerçekten var olduklarını anlayabilirler... başka türlü anlama olanakları yok gibi...
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Bilim de bilimsel olarak her fenomen gibi, kendi fenomeni insanoglunu gozlemler gozlemini teoriye tasir, test eder ve olgulastirir. Kisaca bilimin bilimselligi, herhangibir fenomene yonelik nasil bir bilimsel metod uyguluyorsa, kendi turune de ayni metodu uygular. Burada insanoglunun diger fenomenlerden farki olan soyutlamasi, kavrami ve numenal yetisidir. Numenal yetisinin de bilimi cognitive, yani bilissel bilimdir ve buradaki gozlem; numenal yetinin insdanoglu yasam ve iliskilerini, duzenini, sistemini ve kurumlasmasini sosyal bilgi temelinde sosyolojik ve psikolojik olarak gozlemlemek, kisaca zihniyet ve davranis gozlemini yapmaktir. Beynin fiziksel yonu de tibbin ve biyolojinin konusudur. Insanoglunun bu fenomenal ve numenal yanlari disinda, butun bunlari ortaya koyan kavram ve bilgi yetisi vardir. Bunun da konusu epistemoloji ve cesitli felsefi ve bilimsel dallaridir.

Antropoloji de insanoglunun tarihsel ve etik gecmisini ayni bir fenomeni zamansal gozlemledigi gibi gozlemler.

Iste burada insanoglu fenomenal goruntusu yaninda, numenal yetisi ve her turlu fenomene ve numene yonelik soyut/somut degerleri ve bunlarin bilgisi, algisi soz konusudur.

Burada onemli olan bir nokta vardir ki; insanoglu fenomeni kendi dahil herseyi gozlemler ya da akli ile ortaya koyar. Iste epistemolojik olarak insanoglu disinda insanoglunu gozlemleyen baska bir guc ve varligin bilimsel olarak olmadigidir. Hayvanlarinda suphesiz, evrimsel gelisme ve degisme temelinde insanoglu gibi numenal yetisi olanlar mevcuttur. Yalniz insanoglu kavrami sadece insanoglu algi ve bilgisi temelinde ve yetisi temelindedir. Diger hayvanlari da ortaya bir gozlem olarak koyarken, bu sadece insanoglu algi ve bilgisi temelindedir. Ayrica bu insanogluna has bir yeti oldugundan da tek tarafli bir monologdur. Iste tam da bu nedenden, insanoglunun baska bir hayvan ya da canli ile ortak bir dialogu yoktur, sadece onlari kendi algi ve bilgisi temelinde degerlendirir. Dolayisiyle baska hayvan ve canlilarin boyle bir yetenegi de kendi turleri bunyesinde bir monologdur.

Iste bu temelde insanoglu bilgi ve algisi kendi turu monologu olarak bilgi ve algi siniflanmasi getirir. Bu ana siniflama, dil felsefe ve bilim olarak en ana ve kaba hatlari ile ortaya konabilir.
 
M

Mor ve Ötesi

Ziyaretçi
Bilim de bilimsel olarak her fenomen gibi, kendi fenomeni insanoglunu gozlemler gozlemini teoriye tasir, test eder ve olgulastirir. Kisaca bilimin bilimselligi, herhangibir fenomene yonelik nasil bir bilimsel metod uyguluyorsa, kendi turune de ayni metodu uygular. Burada insanoglunun diger fenomenlerden farki olan soyutlamasi, kavrami ve numenal yetisidir. Numenal yetisinin de bilimi cognitive, yani bilissel bilimdir ve buradaki gozlem; numenal yetinin insdanoglu yasam ve iliskilerini, duzenini, sistemini ve kurumlasmasini sosyal bilgi temelinde sosyolojik ve psikolojik olarak gozlemlemek, kisaca zihniyet ve davranis gozlemini yapmaktir. Beynin fiziksel yonu de tibbin ve biyolojinin konusudur. Insanoglunun bu fenomenal ve numenal yanlari disinda, butun bunlari ortaya koyan kavram ve bilgi yetisi vardir. Bunun da konusu epistemoloji ve cesitli felsefi ve bilimsel dallaridir.

Antropoloji de insanoglunun tarihsel ve etik gecmisini ayni bir fenomeni zamansal gozlemledigi gibi gozlemler.

Iste burada insanoglu fenomenal goruntusu yaninda, numenal yetisi ve her turlu fenomene ve numene yonelik soyut/somut degerleri ve bunlarin bilgisi, algisi soz konusudur.

Burada onemli olan bir nokta vardir ki; insanoglu fenomeni kendi dahil herseyi gozlemler ya da akli ile ortaya koyar. Iste epistemolojik olarak insanoglu disinda insanoglunu gozlemleyen baska bir guc ve varligin bilimsel olarak olmadigidir. Hayvanlarinda suphesiz, evrimsel gelisme ve degisme temelinde insanoglu gibi numenal yetisi olanlar mevcuttur. Yalniz insanoglu kavrami sadece insanoglu algi ve bilgisi temelinde ve yetisi temelindedir. Diger hayvanlari da ortaya bir gozlem olarak koyarken, bu sadece insanoglu algi ve bilgisi temelindedir. Ayrica bu insanogluna has bir yeti oldugundan da tek tarafli bir monologdur. Iste tam da bu nedenden, insanoglunun baska bir hayvan ya da canli ile ortak bir dialogu yoktur, sadece onlari kendi algi ve bilgisi temelinde degerlendirir. Dolayisiyle baska hayvan ve canlilarin boyle bir yetenegi de kendi turleri bunyesinde bir monologdur.

Iste bu temelde insanoglu bilgi ve algisi kendi turu monologu olarak bilgi ve algi siniflanmasi getirir. Bu ana siniflama, dil felsefe ve bilim olarak en ana ve kaba hatlari ile ortaya konabilir.

sevgili phi,
buradamısın????

gördüğün gibi konuşulan konu ile alakası olmayacak ve konuşulan konunun farkındasızlığını apaçık belli eder şekilde yine ayni ezber cümleler ile karşıkarşıyayız,
ben yazma işini bu başlık için noktaladım...
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
sevgili phi,
buradamısın????

gördüğün gibi konuşulan konu ile alakası olmayacak ve konuşulan konunun farkındasızlığını apaçık belli eder şekilde yine ayni ezber cümleler ile karşıkarşıyayız,
ben yazma işini bu başlık için noktaladım...

Yukarida insan denen varlik bir zihniyet urunu olarak aktarilmistir. Ustelik bir kisiye yonelik degil, site kitlesine yonelik aktarilmistir. Isteyen yanit yazar, isteyen yanit yazmaz. Her okur da kendi dusuncesi ile ilgili buna karar verir.

Tum kullanilan kavramlar bilimsel olarak kullanilan kavramlardir. Ornek verecek olursak, burada kullanilan fenomen bilimsel olarak insanogluna goruntu veren ve yansiyan taban demektir. Bunun bir suru adi olabilir, bilimsel adi fenomendir.
 
P

Pyramos

Ziyaretçi
"Bilimin de gösterdiği gibi, dışarıdaki nesnelerin kesin olarak var olduklarını ispatlamak mümkün değildir..."

bilim ve bilimsellik hikayedir,
insana hakikatı kavramak için "ilim" gerekir diye neden yırtındığımı anlayabildin mi?

bilim,bilinenin farkındadır,ama ilim bilinmeyenin farkındalığını taşır,
bilim,dışlarıda olan nesnelerin var olduğunu ispatlayamaz iken,ilim dışarıda olan canlı ve cansızların hakikatini idraki öğretir...

islamın peygamberinin çok sevdiğim bir duası vardır ve her gece uykuya dalmadan önce edilmesini tavsiye eder...

"ya rabbi,bana eşyanın hakikatinin aslını nasip et..." (isteyen araştırarak konu hakkında bilgi sahibi olabilir...)

sence,peygamber neyin peşindedir???


madddenin kendisi bile şüpheliyken, hala haritası bile tamamlanamamış iken tüm varolanın sadece maddesel olarak açıklanması bana görede nafiledir. bu durumdaki maddeden -kendiliğinden- hiçbir anlamlı bütün meydana getirmesi beklenemez..
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
madddenin kendisi bile şüpheliyken, hala haritası bile tamamlanamamış iken tüm varolanın sadece maddesel olarak açıklanması bana görede nafiledir. bu durumdaki maddeden -kendiliğinden- hiçbir anlamlı bütün meydana getirmesi beklenemez..

Iste tam da bu nedenden bilimin bilimselligi fenomenden degil ve onun ne oldugu tartismasindan degil, gozleminden baslar. Iste o yuzden nesneyi gozlemleyen olmadan ve gozlemleyenin gozlemi olmadan nesne ortaya konamaz.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç
Üst