Inanc Karsitligi ve Inancsizlik Farki Mucadele ve Bilinc Farki

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Sosyoloji kategorisinde evrensel-insan tarafından oluşturulan Inanc Karsitligi ve Inancsizlik Farki Mucadele ve Bilinc Farki başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 1,546 kez görüntülenmiş, 6 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Sosyoloji
Konu Başlığı Inanc Karsitligi ve Inancsizlik Farki Mucadele ve Bilinc Farki
Konbuyu başlatan evrensel-insan
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan evrensel-insan
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Gozlem olarak bakildiginda, inanc karsitligi ile inancsizligin ayni duzeyde bir dusunce ve davranis tasimadigini goruyoruz.

Peki bu fark nereden kaynaklaniyor?

Bir kisinin kendi yasam ve iliskileri baskadir, bir kisinin toplum ile mucadelesi baskadir.

Genelde bireysel bilinc sahibi olanlar, toplum icinde kendilerini ifade ederler ve ifade etmenin bilincinde olarak baskalarinin da kendilerini ifade etmesine izin verirler.

Bunu inanc temeline oturttugumuz zaman, eger kisi bireysel bilince erismisse; sadece toplum icinde kendi yasam ve iliskisi olarak kendisinin inancsiz oldugunu ifade eder. Bu ayni zamanda hak ve ozgurlukler temelinde baskasinin da eger inancli ise kendisinin inancli oldugunu ifade etmesi anlamina gelir. Aslinda bilinc olarak olmasi gereken; bireysel duzeyde bu iki inancsal yanasim farki gosteren bireyin biribirinin hak ve ozgurlugune mudahele etmemesi ve hatta bu konuyu kisiye ozel bir konu olarak ele alip kisiyi rahatsiz edecegi dusuncesi ile bu konuya hic deginmemesidir. Tabi ki burada olmasi gereken; kimsenin kimseye mudahele etmemesidir. Yani inancli inancli olarak yasar, inancsiz inancsiz olarak yasar ve bu iki kisi yasamda iliski icindedir.

Bir yerde her ikiside biribirinin kisilik degerine saygi gostermektedir.

Gel gelelim, bireysel bilincin gelismedigi ve olmadigi toplumlarda ise; inanc konusu kisisel bir konu olmaktan cikar ve toplumsal bir biz/oteki mucadelesine donusur. Bu o kadar keskin bir durum alir ki, biri digerine nerde ise yasam hakki tanimak istemez. Basta boyler bir mudaheleci durum, insan haklari ve hak ve ozgurlukler ihlalidir ve bu ihlal hem inanc karsitligi, hem de inancsiz karsitligi olarak kutuplasir. Ortada sadece sanki bir ustunluk mucadelesi vardir ve kisiler biri birine ustunluk kurmak, biribirini ikna etmek ve gerekirse, zorla, baskici bir sekilde mudahele etmek dusuncesinde ve davranisinda olurlar.

Buradaki sorun cok acik olarak hem kendi inancliligini ya da inancsizligini korumak hem de karsi tarafi kendi dogrusuna dondurme mucadelesi vermektir.

Yani ortada kendini savunu, karsi tarafa da saldiri vardir. Bu acidan konuya yaklasildiginda, ortada ne bir dusunce, ne bir bilgi alis verisi, ne bir anlayis, ne bir hosgoru, ne biribirini anlamaya calisma v.s. kisaca ortak gecim yerine, ayrismak ve hatta dusman olmak soz konusudur.

Fakat bu soz konusu olan durum, her iki tarafinda istegi adina hak ve ozgurluklere terstir. Cunku bu iki kutup dusunce ayni cografyayi ve toplumu paylasmakta, ayni yasam ve iliskiyi paylasmakta v.s. kisaca ic ice yasamak durumundadir.

Boyle oldugu halde bu fenomenler arasi mucadele surer gider.

Eger inanclisi da inancsizi da boyle bir mucadele vermek durumunda kendilerini hissediyorlarsa; bu mucadeleyi fenomen uzerinden degil numen uzerinden vermelidirler. Tabi bunu yapabilmek icin bu kutuplasmis kutuplarin biribiri ile olan yakinligi, saygisi anlayisi v.s. gerekir.

Sonucta hic kimse hic kimseyi ona ve degerlerine saygi gostermiyorsa ona karsi bir iletisim yakinligi duyamaz. Boyle olunca da iki taraf agzi ile kus da tutsa; birbirlerine birseyler anlatabilmek durumundan uzakta kalirlar. Cunku beyinler ve bilinc biri digerine kapalidir.

Iste bu durumu ortadan kaldiracak olan dusunce ve bilgi paylasiminin kisilere ve degerlerine yonelmeden sadece konu ve kavramin dusunce uzerinden algi ve bilgi temelinde de insanogluna getirdigi her turlu sorunu dile getirerek verme durumu dogar.

Iste bu durum, inancli ya da inancsiz kisinin, sadece kendi inancliligi ya da inancsizligi degil; kendince ve dusunce temelinde yani kisiye yonelmeden, kendi tarafinin yararlarini, karsi tarafin zararlarini insanlik adina dile getirmesi ile mumkundur.

En azindan boyle bir dusunsel ve bilgisel karsilikli paylasim; iki tarafin biribiri ile distalayici mucadelesinden cok; biribirlerini algilama, degerlendirme, kendini ve karsi tarafi sorgulama, degerlendirmenin onunu acacak; mucadelenin savunu ve saldirisiyle tuikanmis beyinleri ve bilincleri acmaya yarayacaktir.

Boylece her iki tarafta biribirlerinden alip verdikleriyle kendisini degerlendirme firsati bulacaktir.

Kisaca kisiler, polemikler, karsilikli satasmalar, suclamalar, onyargilar, atismalar v.s. degil; dusunce bilgi, birikim, bilinc paylasimi saglanacaktir. Bu da en azindan insan olmanin verdigi degerlerin hatirlanmasina ve on plana cikmasina yarayacaktir.
 

Ferdinand Bardamu

Kahin
Yeni Üye
Katılım
30 Nis 2012
Mesajlar
1,302
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Cevap: Inanc Karsitligi ve Inancsizlik Farki Mucadele ve Bilinc F

Keşke inançlılık ve inançsızlık farkından doğan tartışmalar yaşansa..nihayetinde bu tartışmalar felsefi tartışmalar olabilirler..Genelde yaşanan tartışmalar ise belli bir konuda cahil olmak ya da olmamak temelli..kişinin inanması yahut inanmaması belli bir felsefi birikim gerektirir..o birikimden yoksunluk söz konusu olduğu için, tartışma o aşamaya gelemiyor..cehalet ve ona karşı yapılan bir mücadeleye ve karşıtlığa dönüşüyor...belli konudaki cehaleti , göreliliğe yer bırakmayacak sabitlikde de olsa, kişi ,sırf egosunu korumak için direnç gösteriyor...düşüncede farklı noktalarda olup olmadığınızdan ziyade, bulunduğunuz o noktaya nasıl geldiğiniz önemlidir...cehalete (geri adım atmadığında) sıfır tölerans gösterilmelidir...
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Cevap: Inanc Karsitligi ve Inancsizlik Farki Mucadele ve Bilinc F

Keşke inançlılık ve inançsızlık farkından doğan tartışmalar yaşansa..nihayetinde bu tartışmalar felsefi tartışmalar olabilirler..Genelde yaşanan tartışmalar ise belli bir konuda cahil olmak ya da olmamak temelli..kişinin inanması yahut inanmaması belli bir felsefi birikim gerektirir..o birikimden yoksunluk söz konusu olduğu için, tartışma o aşamaya gelemiyor..cehalet ve ona karşı yapılan bir mücadeleye ve karşıtlığa dönüşüyor...belli konudaki cehaleti , göreliliğe yer bırakmayacak sabitlikde de olsa, kişi ,sırf egosunu korumak için direnç gösteriyor...düşüncede farklı noktalarda olup olmadığınızdan ziyade, bulunduğunuz o noktaya nasıl geldiğiniz önemlidir...cehalete (geri adım atmadığında) sıfır tölerans gösterilmelidir...

Bence burada rol oynayan inanclinin ya da inancsizin kendine dogruladigi bu akilciliga sahip cikmasi ve onu savunu temelinde alip, digerini de saldiri addetmesi.
Yani ortada fiziksel bir mudahele olmasa bile, fikirsel tartisamama durumu. Yani inancsal olumlu/olumsuz yanasimin fizige mal edilmesi.

Ayni zamanda savunanin savundugunu kaybetme korkusu ve koruma dusuncesi.

Burada inancsal yanasimin sahiplenilmesi ve dusunsel olarak algilanamamasi soz konusudur.
 

Ferdinand Bardamu

Kahin
Yeni Üye
Katılım
30 Nis 2012
Mesajlar
1,302
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Cevap: Inanc Karsitligi ve Inancsizlik Farki Mucadele ve Bilinc F

Kişiler, elbette kendi düşüncelerini sahiplenirler ve bu düşüncelerinde saldırıya da uğrarlar ..nihayetinde olumsuz eleştiri de saldırmaktır,saldırının bir derecesidir..karşıdakinin düşüncesine saldırırsınız, çelişkilerini ortaya çıkarmak ve onun düşüncelerinin nesnel gerçeklikten uzak olduğunu tanıtlamak için yaparsınız, tabi bunu yaparken karşı tarafın saldırılarına maruz kalır ve kendi düşüncenizde de, belki de daha önceden farketmediğiniz şeyleri farkedersiniz..işin doğasının bu olduğunu,bunun normal olduğunu belirtmek için yazdım bunu..
Felsefe takdir edersiniz ki insanın evde"" şu nasıl ki acaba? -bence böyle yahu"" dediği bir şey değildir yahut tamamen böyle bir şey değildir..sonuçta bir yöntemi yolu yorda mı vesairesi temeli vardır..Yol yordam vesairesi derken tek tip bir yol yordamdan bahsetmiyorum haliyle farklılaşır...Bir kısım insan bunu yaparken, başka bir kısım insan bunu yapmıyor...İkisi de belli bir yargıya kısmen varıyor ancak, varılan yargılar nesnel gerçekliğe yakın yahut uzak olabiliyorlar ..Misal aristo platon vs..bunlar, zamanının büyük filozoflarıydı ancak akıl yürüterek onlar dahi dünyanın evrenin merkezi olduğu yahut diğer herşeyin dünyanın etrafında döndüğü sonucuna ulaşmışlardı şimdi biliyoruz ki bu gerçek dışıdır..bir aristarkus vardı ki o güneşin etrafında ki hareketten bahsediyordu ve haklıydı..ancak bu iki fikir de değerliydi zira, bilgi edinmenin ,gözlem yapmanın, kısacası öğrenme çabasının sonucunda ortaya çıkmışlardı..Şu an itibari ile de akıl yürüterek yaptığımız buna benzer kestrimler ve sonucunda doğru ya da yanlış varılan yargılar var...Haliyle sizin söylediğiniz akılcılık, bunu kullananlar öğrenmeye çabalayanar içindir.Benim söylediğim şey ise daha alttaki bir aşamadır...Öğrenme çabasında bulunmadan ancak hissiyat temelli, duyarlılık temelli bir akılcılıktan bahsedilebilir ...Tartışma, inanmanın yahut inanmamanın felsefi tartışması değildir...Bilinçli bir inananla bilinçli bir inanmayan arasındaki tartışma ancak bu kapsama girer ve sizin söylediğiniz manada tenkid edilebilir...Tartışma cehaletin sonucunda ortaya çıkan ve inanç sistemini bağlamayan bir tartışmadır (genelde)..zira o aşamaya, o tartışmaya ,kendi gerçekliğinden kopuk bir bilinçle ulaşılamaz her iki taraf için de...
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Cevap: Inanc Karsitligi ve Inancsizlik Farki Mucadele ve Bilinc F

Kişiler, elbette kendi düşüncelerini sahiplenirler ve bu düşüncelerinde saldırıya da uğrarlar ..nihayetinde olumsuz eleştiri de saldırmaktır,saldırının bir derecesidir..karşıdakinin düşüncesine saldırırsınız, çelişkilerini ortaya çıkarmak ve onun düşüncelerinin nesnel gerçeklikten uzak olduğunu tanıtlamak için yaparsınız, tabi bunu yaparken karşı tarafın saldırılarına maruz kalır ve kendi düşüncenizde de, belki de daha önceden farketmediğiniz şeyleri farkedersiniz..işin doğasının bu olduğunu,bunun normal olduğunu belirtmek için yazdım bunu..
Felsefe takdir edersiniz ki insanın evde"" şu nasıl ki acaba? -bence böyle yahu"" dediği bir şey değildir yahut tamamen böyle bir şey değildir..sonuçta bir yöntemi yolu yorda mı vesairesi temeli vardır..Yol yordam vesairesi derken tek tip bir yol yordamdan bahsetmiyorum haliyle farklılaşır...Bir kısım insan bunu yaparken, başka bir kısım insan bunu yapmıyor...İkisi de belli bir yargıya kısmen varıyor ancak, varılan yargılar nesnel gerçekliğe yakın yahut uzak olabiliyorlar ..Misal aristo platon vs..bunlar, zamanının büyük filozoflarıydı ancak akıl yürüterek onlar dahi dünyanın evrenin merkezi olduğu yahut diğer herşeyin dünyanın etrafında döndüğü sonucuna ulaşmışlardı şimdi biliyoruz ki bu gerçek dışıdır..bir aristarkus vardı ki o güneşin etrafında ki hareketten bahsediyordu ve haklıydı..ancak bu iki fikir de değerliydi zira, bilgi edinmenin ,gözlem yapmanın, kısacası öğrenme çabasının sonucunda ortaya çıkmışlardı..Şu an itibari ile de akıl yürüterek yaptığımız buna benzer kestrimler ve sonucunda doğru ya da yanlış varılan yargılar var...Haliyle sizin söylediğiniz akılcılık, bunu kullananlar öğrenmeye çabalayanar içindir.Benim söylediğim şey ise daha alttaki bir aşamadır...Öğrenme çabasında bulunmadan ancak hissiyat temelli, duyarlılık temelli bir akılcılıktan bahsedilebilir ...Tartışma, inanmanın yahut inanmamanın felsefi tartışması değildir...Bilinçli bir inananla bilinçli bir inanmayan arasındaki tartışma ancak bu kapsama girer ve sizin söylediğiniz manada tenkid edilebilir...Tartışma cehaletin sonucunda ortaya çıkan ve inanç sistemini bağlamayan bir tartışmadır (genelde)..zira o aşamaya, o tartışmaya ,kendi gerçekliğinden kopuk bir bilinçle ulaşılamaz her iki taraf için de...

Peki siz inanncli ile inancli karsitligini ve
inancsiz ile inancsiz karsitligini sosyal bir iliski olarak nasil ortaya koyuyorsunuz?

Ya da sizce boyle bir fark yok mu?

Yani inancsiz ile inancli karsiti ve
inancli ile inancsiz karsiti ayni sosyal iliski ve icerige mi sahip?
 

Ferdinand Bardamu

Kahin
Yeni Üye
Katılım
30 Nis 2012
Mesajlar
1,302
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Cevap: Inanc Karsitligi ve Inancsizlik Farki Mucadele ve Bilinc F

Kişilerin bilinç düzeylerinin farklılığına bağlıyorum...Esasen inançlı ya da değil ayrımı yapmıyorm..Bazıları.sahip oldukları bilinç düzeyi ile daha üstün bir bilinç düzeyini gerektirecek kalıpların içine girmeye çalışıyorlar..haliyle bol geliyor diyorum (kemdimi ayrı tutmuyorum bazıları dememe bakmayın , sonuçta bilinç de bir derece işidir)...İş bu aşamada olunca inançlılık ya da inançsızlık mevzusuna gelinemiyor bu çatışma daha çok bilinçli yada bilinçsizlik yahut cehalet daha az cehalet (zira hepimiz cahiliz) düzleminde gerçekleşiyor,, ancak bu gözardı edilerek tartışma sanki inançlı ve inançsızlar arası gerçekleşiyormuş gibi görünüyor diyorum...kişinin ben inanmıyorum yahu ya da ben akıllıyım inanıyorum demesinin bir önemi yok argümanlar önemli diyorum..inanç bir akıl işidir..bilinç işidir ,bilinç de bilgiden bağımsız değildir, o yüzden Oku emri ile başlamaktadır....Nesnel tek bir gerçeklik vardır...inananların ve inanmayanların argümanları , bu nesnel gerçekliğe ulaşmak içindir..yani benim felsefeden anladığım şey gerçekliği aramaktır..Tam olarak bilemesem de mümkün olduğu kadar yaklaşabilmektir...Haliyle inanç sistemlerinin ve onun sahip olduğu felsefelerin sonuçları nesnel gerçeklikten uzaktır, bilinçsizdir, akılsızdır vs bana göre...Bu uzaklığı farkedebilmek için kişinin önsel kabullerinden kurtulması gereklidir..Eğer yeniden düşünerek , kafa yorarak, bilgilerini tazeleyerek aynı sonuca ulaşmış ise descartes gibi bu takdir edilebilir yani bu emek takdir edilebilir..ancak vardığı sonuç yine hatalı olacaktır.. işte bu kişilerin tartışmaları, belli bir bilinç düzeyinde, yani anlamlı bir bilinç düzeyinde, tabir yerinde ise adam gibi bir tartışma olacaktır...Ve böylece bu karşıtlıklar olumlu sonuçlar doğuracak kişiler kendi düşüncelerini geliştirebileceklerdir...O zaman tartışmanın cehalet ve daha az cehalet arasında geçmiş olduğu silikleşecek ancak temel de yine bu durumun varlığı değişmeyecektir..Gerçekten uzaklaşan cehaleti, diğeri de gerçeğe yaklaşmış ancak tam bilgi sahibi olamadığı için de daha az cehaleti temsil edecek ve bu böyle sürüp gidecektir..
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Cevap: Inanc Karsitligi ve Inancsizlik Farki Mucadele ve Bilinc F

Kişilerin bilinç düzeylerinin farklılığına bağlıyorum...Esasen inançlı ya da değil ayrımı yapmıyorm..Bazıları.sahip oldukları bilinç düzeyi ile daha üstün bir bilinç düzeyini gerektirecek kalıpların içine girmeye çalışıyorlar..haliyle bol geliyor diyorum (kemdimi ayrı tutmuyorum bazıları dememe bakmayın , sonuçta bilinç de bir derece işidir)...İş bu aşamada olunca inançlılık ya da inançsızlık mevzusuna gelinemiyor bu çatışma daha çok bilinçli yada bilinçsizlik yahut cehalet daha az cehalet (zira hepimiz cahiliz) düzleminde gerçekleşiyor,, ancak bu gözardı edilerek tartışma sanki inançlı ve inançsızlar arası gerçekleşiyormuş gibi görünüyor diyorum...kişinin ben inanmıyorum yahu ya da ben akıllıyım inanıyorum demesinin bir önemi yok argümanlar önemli diyorum..inanç bir akıl işidir..bilinç işidir ,bilinç de bilgiden bağımsız değildir, o yüzden Oku emri ile başlamaktadır....Nesnel tek bir gerçeklik vardır...inananların ve inanmayanların argümanları , bu nesnel gerçekliğe ulaşmak içindir..yani benim felsefeden anladığım şey gerçekliği aramaktır..Tam olarak bilemesem de mümkün olduğu kadar yaklaşabilmektir...Haliyle inanç sistemlerinin ve onun sahip olduğu felsefelerin sonuçları nesnel gerçeklikten uzaktır, bilinçsizdir, akılsızdır vs bana göre...Bu uzaklığı farkedebilmek için kişinin önsel kabullerinden kurtulması gereklidir..Eğer yeniden düşünerek , kafa yorarak, bilgilerini tazeleyerek aynı sonuca ulaşmış ise descartes gibi bu takdir edilebilir yani bu emek takdir edilebilir..ancak vardığı sonuç yine hatalı olacaktır.. işte bu kişilerin tartışmaları, belli bir bilinç düzeyinde, yani anlamlı bir bilinç düzeyinde, tabir yerinde ise adam gibi bir tartışma olacaktır...Ve böylece bu karşıtlıklar olumlu sonuçlar doğuracak kişiler kendi düşüncelerini geliştirebileceklerdir...O zaman tartışmanın cehalet ve daha az cehalet arasında geçmiş olduğu silikleşecek ancak temel de yine bu durumun varlığı değişmeyecektir..Gerçekten uzaklaşan cehaleti, diğeri de gerçeğe yaklaşmış ancak tam bilgi sahibi olamadığı için de daha az cehaleti temsil edecek ve bu böyle sürüp gidecektir..

Iste o yuzden yazinin basliginin bir kismi da "mucadele ve bilinc farki". Sonucta yapilan bu kisir dongulu ve cikmazli mucadele, bilincsiz bir mucadele. Yani sorgulanmamis; sadece verildigi gibi kabul/red karsitliginda yerlesmis, otomatiklesmis ve alisilagelmis bir mucadele. Cogu zaman kisiler neyin mucadelesini bile verdiklerinin bilinc ve farkinda degiller.

Mesela namusu ortaya koyamadan; bir davranis ve dusuncenin namuslu/namussuz mucadelesi. Ya da demokrasiyi ortaya koymadan "demokrasi var mi/yok mu?" mucadelesi gibi.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst