Forumumuza Hoş Geldiniz

Hoşgeldiniz. Ücretsiz içerikler ve özel hizmetler sizi bekliyor. Hemen üye olun!

Gotama Buda (Siddharta ) Kimdir?

phi

Felsefe.net
Yeni Üye
13 May 2008
1,906
174
63
Gotama Buda, M.Ö. 563-483 arasında Hindistan'da yaşadığı tahmin edilen ruhani öğretmen ve Budizm'in kurucusu. Doğduğunda adı Sidarta Gotama'dır. (Sanskrit; Pali: Siddhāttha Gotama). Prens Sidarta ya da Śākyamuni (Sakya kabilesinden gelen bilge) adlarıyla da anılır.
Budistler tarafından tüm dünyada Buda olarak kabul edilir. Sanskritçe'de "uyanmış kişi" anlamına gelen Buda, peşine düştüğü yaşam ve ölümün ardındaki gerçeğin arayışı sonucu Sidarta Gotama'da oluşan ruhani aydınlanmayı anlatmak için kullanılan bir unvandır.
Başka dinlerde de kutsal bir figür olarak kabul edilir. Kimi Hindu metinlerde insanları Vedik dinden soğutmaya çalışan tanrı Vişnu'nun avatarı olarak betimlenmiş, Bahailik'te ise bir peygamber sayılmıştır.

Sidarta, ailesinin ona verdiği bir isimdir. “Amacına ulaşmış” demektir. Gotama ise, Buda'nın mensup olduğu ailenin ismidir. Gautama, Shakyamuni (Pali'deki Shakya'nın bilgesi, "śakamuṇi"), olarak da bilinir.
Buda olarak bilinen Sidarta Gotama, Tathagata (kusursuz bilgeliğe ulaşmış kimse) olarak da anılır

Doğum ve ölüm tarihleri kesin değildir. M.Ö. 563 yılında yaşadığı tahmin edilmektedir. Ancak yapılan yeni araştırmalar bu tarihi değiştirmiştir. Elde edilen bu yeni bilgilere göre; Siddharta tahmin edilen tarihten on yıl, belki de yüz yıl sonra doğmuştur. 20. yüzyıl bilimadamlarının çoğu İsadan Önce ö.560 d.483 tarihlerini uygun bulurken, ölümü için 410 ile 400 yıllarını öneren tarihçiler de bulunmaktadır. Bir rivayete göre; Siddharta’nın Hindistan’ın kuzeydoğusunda bugünkü Nepal sınırının yakınlarında yer alan Lumbini’de doğmuştur. Nepal sınırının yakınlarında Kapilavastu şehrinde hüküm süren Sakya hanedanınına mensuptur.
Babası Suddhodana (bugünkü Hindistan - Nepal sınırları içinde bulunur) Şakya kabilesinin kralıdır. Buda’nın kral olan babasının saray törenlerinin ihtişamlı ve abartılı olması, muhtemelen asil bir aileden gelmelerinden kaynaklanmaktaydı. Annesi Maya ve babası Suddhodana, ona “amacına ulaşan” anlamına gelen “Siddharta” ismini verdiler. Lakabı “Shakyamuni” ise kökenini belirtir ve “Shakya ailesinden gelen” anlamını taşır. Siddharta’nın doğumundan sonra onun, dünyaya egemen olacak veya acı dolu dünyaya bilgelik getirecek kişi olacağı tahmin edilmiştir.
Sidarta Gotama her şeye sahip olduğu, dünyadaki tüm sorunlardan uzak kaldığı bir sarayda yaşamıştır. Babası, oğlu Siddharta’nın ondan sonraki kral olmasını istemiş, oğlunun sokaklarda yaşlılığı, hastalığı ve ölümü görmemesi için kraliyet sarayından uzaklaşmasına fazla izin vermemiştir.
Sidarta Gotama, Hint Tanrısı Brahma’ya hayatının sonuna kadar, kendini insanlığı acıdan kurtarmaya adayacağına söz vermiştir. Nedeni ise 29 yaşındayken hayatın gerçekte ne olduğunun,zenginliğin, lüks hayatın hiçbir mutluluk getirmediğinin, insanların yaşadıkları acıların ve önceki hayatının ne kadar anlamsız olduğunun farkına varmış olmasıdır.
Efsaneye göre; bir keşiş ateşli hastalığı ve çürümekte olan bir cesedi görmüş ve bunun üzerine tüm bu acılara çıkış yolu bulmaya karar vermiştir.(Aslında Buda’nın hayatında efsaneleri gerçekten ayırmak çok zordur.)
Siddharta Buda 29 yaşındayken tek oğlu Rahula’nın doğumundan kısa bir süre sonra, çocuğunu, karısı Yasodhara’yı ve şehrini terk edip çilenin ve acıların kurtuluş yolunu aramaya koyulmuştur.
Altı yıl boyunca Ganj vadisinde çilekeşler gibi dolaşmış, ünlü din eğitmenleriyle (adamlarıyla) bir araya gelmiş, onların yöntemlerini takip etmiş, çalışmış ve çilecilik öğretilerini sıkıca uygulamıştır. Fakat belli bir süre sonra bu dinlerin ve bilgilerinin onun amacına yönelik olmadığını anlayarak vazgeçmiştir. Onları bıraktıktan sonra, öncelikle derin düşünme (Meditasyon) teknikleriyle kendi yolunu aramaya başlamıştır. Diğer din öğretilerinin aşırılığını önlediği için bu durumu “orta yol” şeklinde tanımlamıştır. Siddhartha Gautama’nın ölümünden sonra, hayat hikâyesi öğrencilerinden oluşan Sangha Topluluğu tarafından derlenmiş ve çok uzun bir süre sözlü olarak aktarılmıştır.
 

yazar yazamaz

Yeni Üye
23 Nis 2011
57
1
6
Saraydan rahattan firar eyleyip,
insanlığı acıdan kurtarmaya soyunmuş ammaa
İnsanca bir yaşamın da
ancak acı çekmekle mümkün olabileceğini..
mi anlamış ne..
 

glsezinrs

Yeni Üye
12 Ara 2010
1,358
0
0
64
Kurtarılmış insanlık..Ne kadar çok kafa yorulmuş buna..Filozoflar, komutanlar, peygamberler, mistik öğretiler...İnsanlığı,insandan nasıl arındırıp kurtarırsınız?Kurtuluş/kurtarıcı arayışlarına hep hayretle, biraz da kıskanarak baktım..Acıdan kurtulunca, acısız yaşamın "acısız" olduğunu nasıl idrak edeceğiz?
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Kurtarılmış insanlık..Ne kadar çok kafa yorulmuş buna..Filozoflar, komutanlar, peygamberler, mistik öğretiler...İnsanlığı,insandan nasıl arındırıp kurtarırsınız?Kurtuluş/kurtarıcı arayışlarına hep hayretle, biraz da kıskanarak baktım..Acıdan kurtulunca, acısız yaşamın "acısız" olduğunu nasıl idrak edeceğiz?

Acidan ne algilandigina bagli, cunku aci fiziksel degil; soyuttur ve beyin somutunun aci veren yere olan sinirsel uyarisi ve bunun verdigi anlam ve iceriktir. Agri ve aci farkini da ortaya koymak lazim.
 

glsezinrs

Yeni Üye
12 Ara 2010
1,358
0
0
64
Acidan ne algilandigina bagli, cunku aci fiziksel degil; soyuttur ve beyin somutunun aci veren yere olan sinirsel uyarisi ve bunun verdigi anlam ve iceriktir. Agri ve aci farkini da ortaya koymak lazim.

Acıdan, eğer ağrıyı yani bedensel bir uyarıcıyı kastediyorsak, ölçülebilir..Acı ister fiziksel ister duygusal olsun, somut bir uyarıcıya gerek vardır.Sinirsel uyarı da somuttur.Tıpkı elektrik enerjisi gibi.Kendisini ancak ölçümlenebilir sonuçlarından anlarız.Bu, onun soyut olduğunu göstermez.Acı duyumunu /algısını ortaya çıkaran fizyolojik sistemimizdir ve tamamen somuttur.
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Peki o zaman bir lokal anastezi de, lokal bolgeye yapilan bir mudahelenin neden aci vermedigini nasil acikliyorsun?

Ya da vucuduna her turlu aciyi veren mezosistlerin bu aciyi duymamasini, nasil acikliyorsun. Bir olunun aci duymamasini nasil acikliyorsun?

Ya da cocuklarin oralarini buralarini saga/sola carparak curutmelerideki aci duymamayi nasil acikliyorsun?

Ameliyattaki kisilerin aci duymamasini nasil acikliyorsun?

Acinin algisi soyuttur, iletimi de sinirseldir. Eger sinirleri uyusturursan uyusan yerler aci duymaz. Ya da o an dusuncen orada degilse, aci duymazsin. Ayni cocuklarin saga sola carparak oralarini/buralarini curutmeleri gibi. Aci duyan organlar degildir, organlari sinir olarak uyaran beynin algisidir.
 
M

Mor ve Ötesi

Ziyaretçi
Gotama Buda, M.Ö. 563-483 arasında Hindistan'da yaşadığı tahmin edilen ruhani öğretmen ve Budizm'in kurucusu. Doğduğunda adı Sidarta Gotama'dır. (Sanskrit; Pali: Siddhāttha Gotama). Prens Sidarta ya da Śākyamuni (Sakya kabilesinden gelen bilge) adlarıyla da anılır.
Budistler tarafından tüm dünyada Buda olarak kabul edilir. Sanskritçe'de "uyanmış kişi" anlamına gelen Buda, peşine düştüğü yaşam ve ölümün ardındaki gerçeğin arayışı sonucu Sidarta Gotama'da oluşan ruhani aydınlanmayı anlatmak için kullanılan bir unvandır.
Başka dinlerde de kutsal bir figür olarak kabul edilir. Kimi Hindu metinlerde insanları Vedik dinden soğutmaya çalışan tanrı Vişnu'nun avatarı olarak betimlenmiş, Bahailik'te ise bir peygamber sayılmıştır.

Sidarta, ailesinin ona verdiği bir isimdir. “Amacına ulaşmış” demektir. Gotama ise, Buda'nın mensup olduğu ailenin ismidir. Gautama, Shakyamuni (Pali'deki Shakya'nın bilgesi, "śakamuṇi"), olarak da bilinir.
Buda olarak bilinen Sidarta Gotama, Tathagata (kusursuz bilgeliğe ulaşmış kimse) olarak da anılır

Doğum ve ölüm tarihleri kesin değildir. M.Ö. 563 yılında yaşadığı tahmin edilmektedir. Ancak yapılan yeni araştırmalar bu tarihi değiştirmiştir. Elde edilen bu yeni bilgilere göre; Siddharta tahmin edilen tarihten on yıl, belki de yüz yıl sonra doğmuştur. 20. yüzyıl bilimadamlarının çoğu İsadan Önce ö.560 d.483 tarihlerini uygun bulurken, ölümü için 410 ile 400 yıllarını öneren tarihçiler de bulunmaktadır. Bir rivayete göre; Siddharta’nın Hindistan’ın kuzeydoğusunda bugünkü Nepal sınırının yakınlarında yer alan Lumbini’de doğmuştur. Nepal sınırının yakınlarında Kapilavastu şehrinde hüküm süren Sakya hanedanınına mensuptur.
Babası Suddhodana (bugünkü Hindistan - Nepal sınırları içinde bulunur) Şakya kabilesinin kralıdır. Buda’nın kral olan babasının saray törenlerinin ihtişamlı ve abartılı olması, muhtemelen asil bir aileden gelmelerinden kaynaklanmaktaydı. Annesi Maya ve babası Suddhodana, ona “amacına ulaşan” anlamına gelen “Siddharta” ismini verdiler. Lakabı “Shakyamuni” ise kökenini belirtir ve “Shakya ailesinden gelen” anlamını taşır. Siddharta’nın doğumundan sonra onun, dünyaya egemen olacak veya acı dolu dünyaya bilgelik getirecek kişi olacağı tahmin edilmiştir.
Sidarta Gotama her şeye sahip olduğu, dünyadaki tüm sorunlardan uzak kaldığı bir sarayda yaşamıştır. Babası, oğlu Siddharta’nın ondan sonraki kral olmasını istemiş, oğlunun sokaklarda yaşlılığı, hastalığı ve ölümü görmemesi için kraliyet sarayından uzaklaşmasına fazla izin vermemiştir.
Sidarta Gotama, Hint Tanrısı Brahma’ya hayatının sonuna kadar, kendini insanlığı acıdan kurtarmaya adayacağına söz vermiştir. Nedeni ise 29 yaşındayken hayatın gerçekte ne olduğunun,zenginliğin, lüks hayatın hiçbir mutluluk getirmediğinin, insanların yaşadıkları acıların ve önceki hayatının ne kadar anlamsız olduğunun farkına varmış olmasıdır.
Efsaneye göre; bir keşiş ateşli hastalığı ve çürümekte olan bir cesedi görmüş ve bunun üzerine tüm bu acılara çıkış yolu bulmaya karar vermiştir.(Aslında Buda’nın hayatında efsaneleri gerçekten ayırmak çok zordur.)
Siddharta Buda 29 yaşındayken tek oğlu Rahula’nın doğumundan kısa bir süre sonra, çocuğunu, karısı Yasodhara’yı ve şehrini terk edip çilenin ve acıların kurtuluş yolunu aramaya koyulmuştur.
Altı yıl boyunca Ganj vadisinde çilekeşler gibi dolaşmış, ünlü din eğitmenleriyle (adamlarıyla) bir araya gelmiş, onların yöntemlerini takip etmiş, çalışmış ve çilecilik öğretilerini sıkıca uygulamıştır. Fakat belli bir süre sonra bu dinlerin ve bilgilerinin onun amacına yönelik olmadığını anlayarak vazgeçmiştir. Onları bıraktıktan sonra, öncelikle derin düşünme (Meditasyon) teknikleriyle kendi yolunu aramaya başlamıştır. Diğer din öğretilerinin aşırılığını önlediği için bu durumu “orta yol” şeklinde tanımlamıştır. Siddhartha Gautama’nın ölümünden sonra, hayat hikâyesi öğrencilerinden oluşan Sangha Topluluğu tarafından derlenmiş ve çok uzun bir süre sözlü olarak aktarılmıştır.

galiba dikkat edilmesi gereken burası,
çünkü "arayan insan" ın ortak noktası bu...
 

glsezinrs

Yeni Üye
12 Ara 2010
1,358
0
0
64
Peki o zaman bir lokal anastezi de, lokal bolgeye yapilan bir mudahelenin neden aci vermedigini nasil acikliyorsun?

Ya da vucuduna her turlu aciyi veren mezosistlerin bu aciyi duymamasini, nasil acikliyorsun. Bir olunun aci duymamasini nasil acikliyorsun?

Ya da cocuklarin oralarini buralarini saga/sola carparak curutmelerideki aci duymamayi nasil acikliyorsun?

Ameliyattaki kisilerin aci duymamasini nasil acikliyorsun?
Ameliyat esnasında acı duymamak için ya sinirler uyarıcılık faaliyetlerini yapamaz hale gelirler (anestezi), ya da hipnoz vb tekniklerle bu işlev yerine getirilir.Her ikisinde de , bedene "acı" duyumunu ileten kanallar işlevsizleştirilmiştir.Saulin rahipleri, rufailer, hint fakirleri vs acı duyumunu engelleyebilirler.Bunun için, türümüze özgü bedensel etki-tepkilerimizin yazılımını yeniden yapılandırmak gerekir ki çok disiplinli bir çalışma ve anatomi bilgisi gerektirir.Sonuç her ne olursa olsun, yapılandırılan beyinsel işlevleri ve yapılandırmaları harekete geçiren ,uygulamaya sokan düşünce-inanç-zikir-meditasyon-odaklanma vs..soyut da olsa, bunlar da "somut" bir organ olan beynin türevleridirler.Konuşmalar da soyuttur..Kelimeleri tutamayız..Ama ses tellerimiz, dilimiz, gırtlağımız olmadan konuşamayız..Bunun gibi..
Sizinle ayrıştığımız numen-fenomen tanımı yine karşımıza çıktı
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Ameliyat esnasında acı duymamak için ya sinirler uyarıcılık faaliyetlerini yapamaz hale gelirler (anestezi), ya da hipnoz vb tekniklerle bu işlev yerine getirilir.Her ikisinde de , bedene "acı" duyumunu ileten kanallar işlevsizleştirilmiştir.Saulin rahipleri, rufailer, hint fakirleri vs acı duyumunu engelleyebilirler.Bunun için, türümüze özgü bedensel etki-tepkilerimizin yazılımını yeniden yapılandırmak gerekir ki çok disiplinli bir çalışma ve anatomi bilgisi gerektirir.Sonuç her ne olursa olsun, yapılandırılan beyinsel işlevleri ve yapılandırmaları harekete geçiren ,uygulamaya sokan düşünce-inanç-zikir-meditasyon-odaklanma vs..soyut da olsa, bunlar da "somut" bir organ olan beynin türevleridirler.Konuşmalar da soyuttur..Kelimeleri tutamayız..Ama ses tellerimiz, dilimiz, gırtlağımız olmadan konuşamayız..Bunun gibi..
Sizinle ayrıştığımız numen-fenomen tanımı yine karşımıza çıktı

Bence ortada bir ayrisma yok. Sadece ic ice gecmisligin farklarini farkli olarak gorememek ve sadece bu iciceligi illa teke indirgeme sorunu var. Cunku senin bu saydiklarin yani kavram, bir iciceligin fenomenonumenal bir iciceligin bir urunudur. Iste bir tasin aci duymamasinin sebebi de budur. Kisaca somutun soyutlamasi hem somut hem de soyuttur ve bu teke indirgenmeye calisildiginda her tek diger teke karsi ciktiginda tum resim algilanamaz.
 

glsezinrs

Yeni Üye
12 Ara 2010
1,358
0
0
64
Bence ortada bir ayrisma yok. Sadece ic ice gecmisligin farklarini farkli olarak gorememek ve sadece bu iciceligi illa teke indirgeme sorunu var. Cunku senin bu saydiklarin yani kavram, bir iciceligin fenomenonumenal bir iciceligin bir urunudur. Iste bir tasin aci duymamasinin sebebi de budur. Kisaca somutun soyutlamasi hem somut hem de soyuttur ve bu teke indirgenmeye calisildiginda her tek diger teke karsi ciktiginda tum resim algilanamaz.

Somutun soyutlaması nasıl somut olabiliyor?Soyutlamayı yapanın somutluğundan dolayı mı?Eğer öyleyse karmaşaya gerek yok..Ruh-beden düalizmini çağrıştırıyorsunuz..
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Somutun soyutlaması nasıl somut olabiliyor?Soyutlamayı yapanın somutluğundan dolayı mı?Eğer öyleyse karmaşaya gerek yok..Ruh-beden düalizmini çağrıştırıyorsunuz..

Byindeki bir dusunceyi, sistemlestirmek kurumlastirmak, ya da beyindeki bir dusunceyi kitap haline, sanat haline getirmek, ya da beyindeki bir dusunceyi toplumda uygulamaya calismak. Butun izmler ve uygulamali inanclar ve etik degerler gibi.
 
M

Mor ve Ötesi

Ziyaretçi
Beyindeki bir dusunceyi, sistemlestirmek kurumlastirmak, ya da beyindeki bir dusunceyi kitap haline, sanat haline getirmek, ya da beyindeki bir dusunceyi toplumda uygulamaya calismak. Butun izmler ve uygulamali inanclar ve etik degerler gibi.

yine dayanamadım işte...
hem böyle bir cümle yazacaksın,hemde evrensel insan zihniyetini anlatacaksın;bunu anlatırkende nötr algıdan ve konunun dışında kaldığından falan bahsedeceksin...
bunu yaparken de yukarıdaki tanımlara girmemiş olacaksın...

sonra ben;acaba aramızda yeni bir peygamber mi var diyeceğim kızıp mesaj sileceksin???

yukarıda yazdığın cümle ile evrensel insan zihniyetini açıklarmısın?
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
yine dayanamadım işte...
hem böyle bir cümle yazacaksın,hemde evrensel insan zihniyetini anlatacaksın;bunu anlatırkende nötr algıdan ve konunun dışında kaldığından falan bahsedeceksin...
bunu yaparken de yukarıdaki tanımlara girmemiş olacaksın...

sonra ben;acaba aramızda yeni bir peygamber mi var diyeceğim kızıp mesaj sileceksin???

yukarıda yazdığın cümle ile evrensel insan zihniyetini açıklarmısın?

Bu sitede artik evrensel-insan zihniyetini anlatmiyorum merak etme, zaten hic de anlatmadim.
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
bu cevabı kendine yakıştırdın mı?
hemde bu forumda evrensel insan zihniyeti diye bir başlık ve o başlıkta evrensel insan zihniyeti anlatımların varken...

Orada evrensel-insan zihniyeti anlatimlari yok. Orada evrensel-insan zihniyetinin dogal zihniyetin sorunlarini anlatimi var.
 
M

Mor ve Ötesi

Ziyaretçi
zaten ortada evrensel insan zihniyeti diye bir şey de yok...

olmadığını o başlıkta yazılanları görünce bütün forum anlayacak...

saygılar...
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
zaten ortada evrensel insan zihniyeti diye bir şey de yok...

olmadığını o başlıkta yazılanları görünce bütün forum anlayacak...

saygılar...

Ne guzel iste sen de boylece kendi kendini tatmin etmis olursun. "Oh be nihayet siteye evrensel-insan zihniyeti olmadigi gosterdim" diye avunursun.
 

glsezinrs

Yeni Üye
12 Ara 2010
1,358
0
0
64
Byindeki bir dusunceyi, sistemlestirmek kurumlastirmak, ya da beyindeki bir dusunceyi kitap haline, sanat haline getirmek, ya da beyindeki bir dusunceyi toplumda uygulamaya calismak. Butun izmler ve uygulamali inanclar ve etik degerler gibi.

Anladım..Soyutun pratikte uygulanmasının sonucunun gözlenebilirliği..
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Anladım..Soyutun pratikte uygulanmasının sonucunun gözlenebilirliği..

Iste bu konu basta sosyoloji ve psikoloji olmak uzere, bilissel bilimin konusudur. Yani insanoglunun tum yasam, iliski, sistem, duzen ve her turlu deger zihinsel ozelligini davranisinda gozlemler. Yani dogal zihniyetin verdigi her turlu davranissal v.s. gozlem.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Üst