- Konbuyu başlatan
- #1
- Katılım
- 14 Eyl 2013
- Mesajlar
- 106
- Tepkime puanı
- 0
- Puanları
- 16
Sevgili arkadaşlarım, bu konuda yapılan araştırmalara kendi yorumumu da katarak, sizlerle düşüncelerimi paylaşmak ve sizlerinde düşüncelerini öğrenmek isterim.
Bilindiği üzere insan çevresini 5 duyu organıyla algılar ve duyu organları çevreden gelen uyarıları sinirler aracılığıyla elektrik akımı olarak beyine iletir. Bu hepimizin bildiği daha ilkokul 4 te fen bilgisi dersinde öğrendiğimiz bir bilgidir. Fakat işin aslı buradan sonra başlar. Duyu organlarımız sınırlıdır. Belli frekanslardaki sesi duyar, belli ışıma frekanslardaki renkleri görür, belli uzaklıktaki nesneleri gözlerimiz seçebilir, 4 tat olarak adlandırdığımız (acı, tatlı, tuzlu ve ekşi) tattaki nesnelerin tadını alabilir. oysa gözümüzün gördüğünden çok daha uzaklar ve farklı frekansta ışınlar, kulağımızın duyduğundan daha büyük ve daha küçük ses frekansları mevcuttur. aslında çevremizde fark ettiğimiz, algıladığımız her şey beynimizin kapasitesi doğrultusunda elektrik akımlarını yorumlamasıdır ve biz algıladığımız her şeyi gerçek sanırız. Oysa algılarımızın ötesi de mevcuttur. Ve biz sadece beynimizin sınırları içerisinde yaşayabiliriz.
Yapılan araştırmalar dünyada ses olmadığını göstermiştir. Her yerde ses titreşimleri mevcuttur fakat bu titreşimleri ses yapan kulaklarımız vasıtasıyla beyne iletilen elektrik akımlarıdır. Dünyada ışıkta yoktur. Güneşten ışınların dünyaya geldiği doğrudur ama etrafımızı aydınlatan yine beyindir ve beyinde oluşan görüntü onun kapasitesi ölçeğinde oluşturduğu görüntüdür. Yani beyin ve duyu organları olmasaydı sesten tattan ve görüntüden bahsetmek mümkün olmayacaktı. Mesela bir fotokopi makinasını ele alalım. Fotokopi makinasına beyin dersek fotokopi çekeceğimiz ve renkli materyaldeki kağıdada gerçeklik diyelim. Ama şöyle bi sorunumuz var fotokopi makinasında renkli kartuş yok. Tıpkı o da beynimiz gibi sınırlı ve sadece siyah kartuşu var. Böyle bir durumda fotokopi makinası gerçekliğin resmini siyah basacaktır. Oysa gerçeklik bambaşka renklerdir. Yine yapılan bir araştırmada deneğe kafasına ve ellerine cihaz takmak suretiyle sanal bir ortam oluşturuluyor.Denek kafasındaki cihazdan elinde bir top görüyor ve elindeki sensörlü cihaz vasıtasıylada sanki elinde bir top varmış gibi hissediyor. Oysa elinde bir top yok. Tıpkı yaşamda bu şekildedir. Gerçekte madde yoktur. Sadece beynimiz duyu organları vasıtasıyla algıladığı uyarıları kapasitesi doğrultusunda şekle ve maddeye sokmaktadır.Beynimiz sınırlıdır ve dolayısıyla bizlerde sınırlıyız bu nedenle hiç bir zaman gerçeğe ulaşamayacağız. Şuan yaşamın sadece sana beyninin yaşattıklarıdır.
Şimdi değerli arkadaşlarım, bu doğrultuda yaşam eğer benim beynimin küçük bir bölümünde oluşan bir görüntü ise acaba ben rüyada mıyım? Gerçekliğe ulaşmam öldükten sonra mı vuku bulacak? Dünya hayatı koskoca bir yalan ve yönetmenliğini beynimin yaptığı ve başrolde benim oynadığım sıkıcı bir film mi? Ve bu araştırma sonuçlarının günümüzden 1400 yıl önce Kur'an-ı Kerimde yazdığını görmek bir rastlantı mıdır? Ayetleri tam hatırlamamakla birlikte bizim derin bir uykuda olduğumuz ve bizim gerçekleri bilemeyeceğimiz ve ve çünkü engellenmiş olduğumuz anlatılıyordu. O yüzden diyorumki '' GERÇEKLİĞİN MÜMKÜN OLMADIĞI GERÇEK OLAN TEK GERÇEKTİR'' Yorumlarınız bekliyorum. Hepinize Muazzez Ersoy'dan ''Yalan Dünya Herşey Bomboş'' şarkısını aramağan ediyorum . Saygılar...
Bilindiği üzere insan çevresini 5 duyu organıyla algılar ve duyu organları çevreden gelen uyarıları sinirler aracılığıyla elektrik akımı olarak beyine iletir. Bu hepimizin bildiği daha ilkokul 4 te fen bilgisi dersinde öğrendiğimiz bir bilgidir. Fakat işin aslı buradan sonra başlar. Duyu organlarımız sınırlıdır. Belli frekanslardaki sesi duyar, belli ışıma frekanslardaki renkleri görür, belli uzaklıktaki nesneleri gözlerimiz seçebilir, 4 tat olarak adlandırdığımız (acı, tatlı, tuzlu ve ekşi) tattaki nesnelerin tadını alabilir. oysa gözümüzün gördüğünden çok daha uzaklar ve farklı frekansta ışınlar, kulağımızın duyduğundan daha büyük ve daha küçük ses frekansları mevcuttur. aslında çevremizde fark ettiğimiz, algıladığımız her şey beynimizin kapasitesi doğrultusunda elektrik akımlarını yorumlamasıdır ve biz algıladığımız her şeyi gerçek sanırız. Oysa algılarımızın ötesi de mevcuttur. Ve biz sadece beynimizin sınırları içerisinde yaşayabiliriz.
Yapılan araştırmalar dünyada ses olmadığını göstermiştir. Her yerde ses titreşimleri mevcuttur fakat bu titreşimleri ses yapan kulaklarımız vasıtasıyla beyne iletilen elektrik akımlarıdır. Dünyada ışıkta yoktur. Güneşten ışınların dünyaya geldiği doğrudur ama etrafımızı aydınlatan yine beyindir ve beyinde oluşan görüntü onun kapasitesi ölçeğinde oluşturduğu görüntüdür. Yani beyin ve duyu organları olmasaydı sesten tattan ve görüntüden bahsetmek mümkün olmayacaktı. Mesela bir fotokopi makinasını ele alalım. Fotokopi makinasına beyin dersek fotokopi çekeceğimiz ve renkli materyaldeki kağıdada gerçeklik diyelim. Ama şöyle bi sorunumuz var fotokopi makinasında renkli kartuş yok. Tıpkı o da beynimiz gibi sınırlı ve sadece siyah kartuşu var. Böyle bir durumda fotokopi makinası gerçekliğin resmini siyah basacaktır. Oysa gerçeklik bambaşka renklerdir. Yine yapılan bir araştırmada deneğe kafasına ve ellerine cihaz takmak suretiyle sanal bir ortam oluşturuluyor.Denek kafasındaki cihazdan elinde bir top görüyor ve elindeki sensörlü cihaz vasıtasıylada sanki elinde bir top varmış gibi hissediyor. Oysa elinde bir top yok. Tıpkı yaşamda bu şekildedir. Gerçekte madde yoktur. Sadece beynimiz duyu organları vasıtasıyla algıladığı uyarıları kapasitesi doğrultusunda şekle ve maddeye sokmaktadır.Beynimiz sınırlıdır ve dolayısıyla bizlerde sınırlıyız bu nedenle hiç bir zaman gerçeğe ulaşamayacağız. Şuan yaşamın sadece sana beyninin yaşattıklarıdır.
Şimdi değerli arkadaşlarım, bu doğrultuda yaşam eğer benim beynimin küçük bir bölümünde oluşan bir görüntü ise acaba ben rüyada mıyım? Gerçekliğe ulaşmam öldükten sonra mı vuku bulacak? Dünya hayatı koskoca bir yalan ve yönetmenliğini beynimin yaptığı ve başrolde benim oynadığım sıkıcı bir film mi? Ve bu araştırma sonuçlarının günümüzden 1400 yıl önce Kur'an-ı Kerimde yazdığını görmek bir rastlantı mıdır? Ayetleri tam hatırlamamakla birlikte bizim derin bir uykuda olduğumuz ve bizim gerçekleri bilemeyeceğimiz ve ve çünkü engellenmiş olduğumuz anlatılıyordu. O yüzden diyorumki '' GERÇEKLİĞİN MÜMKÜN OLMADIĞI GERÇEK OLAN TEK GERÇEKTİR'' Yorumlarınız bekliyorum. Hepinize Muazzez Ersoy'dan ''Yalan Dünya Herşey Bomboş'' şarkısını aramağan ediyorum . Saygılar...