Gerçekliğin Mümkün Olmadığı Gerçek Olan Tek Gerçektir

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Felsefe Kulübü kategorisinde daVinci tarafından oluşturulan Gerçekliğin Mümkün Olmadığı Gerçek Olan Tek Gerçektir başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 10,082 kez görüntülenmiş, 66 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Felsefe Kulübü
Konu Başlığı Gerçekliğin Mümkün Olmadığı Gerçek Olan Tek Gerçektir
Konbuyu başlatan daVinci
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan idealistyazar

daVinci

Üye
Yeni Üye
Katılım
14 Eyl 2013
Mesajlar
106
Tepkime puanı
0
Puanları
16
Sevgili arkadaşlarım, bu konuda yapılan araştırmalara kendi yorumumu da katarak, sizlerle düşüncelerimi paylaşmak ve sizlerinde düşüncelerini öğrenmek isterim.
Bilindiği üzere insan çevresini 5 duyu organıyla algılar ve duyu organları çevreden gelen uyarıları sinirler aracılığıyla elektrik akımı olarak beyine iletir. Bu hepimizin bildiği daha ilkokul 4 te fen bilgisi dersinde öğrendiğimiz bir bilgidir. Fakat işin aslı buradan sonra başlar. Duyu organlarımız sınırlıdır. Belli frekanslardaki sesi duyar, belli ışıma frekanslardaki renkleri görür, belli uzaklıktaki nesneleri gözlerimiz seçebilir, 4 tat olarak adlandırdığımız (acı, tatlı, tuzlu ve ekşi) tattaki nesnelerin tadını alabilir. oysa gözümüzün gördüğünden çok daha uzaklar ve farklı frekansta ışınlar, kulağımızın duyduğundan daha büyük ve daha küçük ses frekansları mevcuttur. aslında çevremizde fark ettiğimiz, algıladığımız her şey beynimizin kapasitesi doğrultusunda elektrik akımlarını yorumlamasıdır ve biz algıladığımız her şeyi gerçek sanırız. Oysa algılarımızın ötesi de mevcuttur. Ve biz sadece beynimizin sınırları içerisinde yaşayabiliriz.
Yapılan araştırmalar dünyada ses olmadığını göstermiştir. Her yerde ses titreşimleri mevcuttur fakat bu titreşimleri ses yapan kulaklarımız vasıtasıyla beyne iletilen elektrik akımlarıdır. Dünyada ışıkta yoktur. Güneşten ışınların dünyaya geldiği doğrudur ama etrafımızı aydınlatan yine beyindir ve beyinde oluşan görüntü onun kapasitesi ölçeğinde oluşturduğu görüntüdür. Yani beyin ve duyu organları olmasaydı sesten tattan ve görüntüden bahsetmek mümkün olmayacaktı. Mesela bir fotokopi makinasını ele alalım. Fotokopi makinasına beyin dersek fotokopi çekeceğimiz ve renkli materyaldeki kağıdada gerçeklik diyelim. Ama şöyle bi sorunumuz var fotokopi makinasında renkli kartuş yok. Tıpkı o da beynimiz gibi sınırlı ve sadece siyah kartuşu var. Böyle bir durumda fotokopi makinası gerçekliğin resmini siyah basacaktır. Oysa gerçeklik bambaşka renklerdir. Yine yapılan bir araştırmada deneğe kafasına ve ellerine cihaz takmak suretiyle sanal bir ortam oluşturuluyor.Denek kafasındaki cihazdan elinde bir top görüyor ve elindeki sensörlü cihaz vasıtasıylada sanki elinde bir top varmış gibi hissediyor. Oysa elinde bir top yok. Tıpkı yaşamda bu şekildedir. Gerçekte madde yoktur. Sadece beynimiz duyu organları vasıtasıyla algıladığı uyarıları kapasitesi doğrultusunda şekle ve maddeye sokmaktadır.Beynimiz sınırlıdır ve dolayısıyla bizlerde sınırlıyız bu nedenle hiç bir zaman gerçeğe ulaşamayacağız. Şuan yaşamın sadece sana beyninin yaşattıklarıdır.
Şimdi değerli arkadaşlarım, bu doğrultuda yaşam eğer benim beynimin küçük bir bölümünde oluşan bir görüntü ise acaba ben rüyada mıyım? Gerçekliğe ulaşmam öldükten sonra mı vuku bulacak? Dünya hayatı koskoca bir yalan ve yönetmenliğini beynimin yaptığı ve başrolde benim oynadığım sıkıcı bir film mi? Ve bu araştırma sonuçlarının günümüzden 1400 yıl önce Kur'an-ı Kerimde yazdığını görmek bir rastlantı mıdır? Ayetleri tam hatırlamamakla birlikte bizim derin bir uykuda olduğumuz ve bizim gerçekleri bilemeyeceğimiz ve ve çünkü engellenmiş olduğumuz anlatılıyordu. O yüzden diyorumki '' GERÇEKLİĞİN MÜMKÜN OLMADIĞI GERÇEK OLAN TEK GERÇEKTİR'' Yorumlarınız bekliyorum. Hepinize Muazzez Ersoy'dan ''Yalan Dünya Herşey Bomboş'' şarkısını aramağan ediyorum :D . Saygılar...
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
[MENTION=4530]daVinci[/MENTION]

Öncelikle foruma ve aramıza hoşgeldin.

Beyindeki kodlamar ortadan kalktığı an her şey titreşimden ibaret olacaktır. Madde dediğimiz ve katı zannettiklerimiz bizim beyin kodlarımıza göre o şekilde algıladıklarımızdır fakat gerçekte katı madde diye bir şey yoktur, canlı ve cansız da yoktur...Bizim beynimiz her şeyi kodlandığı şekli ile algılıyor. Evrende her şey titreşim halinde fakat bizler bunu göremiyoruz, görmemiz istenmemiş çünkü yaşam senin de yazında belirttiğin gibi sadece bu dünyadan ibaret değil.

Çok sıradan bir söylem olacak belki ama bu dünya sadece bir okul yani tekamül etmemiz için bir araç, yaşadığımız hayatlarımız da okulu bitirebilmemiz için gerekli sınavlardan ibaret. Bazılarımızın sınavı çok ağır bazılarının değil gibi görünüyor fakat herşeyin bir sebebi ve öncesi var. Biz öncesini hatırlamıyoruz ve bu hayatları tekamül planımıza göre kendimiz seçmiş olduğumuz gerçeğini bilmeden bazen isyanlarla ömrümüzü tüketiyoruz.

Gerçeğin ne olduğunu hiç bir zaman bu dünyada tam manası ile öğrenme şansımız yok. Gerçek bizim bildiklerimizden çok farklı olabileceği gibi herkesin gerçeği de kendine göre değişiyor. Asıl gerçek olanı tam manası ile anlamamız bu dünya yaşamında mümkün görünmüyor. Bazı insanlar tekamülde ilerleyenler ya da bazı filozoflar gerçeğe temas etmişler fakat temas ettikleri bölüm çok küçük kalmıştır. Peygamberler ya da bazı kalp gözü açık kişiler bile gerçeğin tamamının bilgisine bu dünya yaşamında sahip olamamıştır. Ne beyin kapasitemiz ne de beden yapımız buna müsait değil.

İnsanlar uykudadır, zanlarla ve çevresel koşullarla edindikleri ile yaşarlar. Birbirlerini hor görür, küçümserler ya da kendini herkesten üstün görürler. Oysa hepimiz aynı yolun yolcusu ve seçtiğimiz tekamül planlarının baş aktörüyüz. Planlarımıza uygun olayları yaşıyor ve bu olaylar içindeki tavırlarımızla, tepkilerimizle sınavımızı en iyi şekilde bitirmeye çalışıyoruz. Bazen pes ediyoruz bazen isyan ediyoruz bazen de çok mutlu anlarımız oluyor fakat her an ayrı bir sınav içinde olduğumuzu unuttuğumuz için bazen yanlışlara sapıyoruz.

Sonuç olarak; her insan iyi ya da kötü bu dünya yaşamındaki sınavını vermeden tekamülde ilerleyemez. İyi eylemler yapan dünyada kötü yaşam sürüyor gibi görünse de tekamülde hızlı yol alır, kötü eylem yapanlar ise dünyada en iyi yaşamı yaşıyor gibi görünse de öteki tarafta yaşayacağı kabir azabı süresini bilseydi emin ol yapabileceklerinin en iyisini yapmaya çalışırdı. Allah kimseye ceza vermiyor, cehenneme atmıyor biz insanlar seçimlerimiz ile bu azabı kendimiz seçiyoruz. İsteyerek yapılan kötülükler bu dünyada ya da öte alemde er ya da geç kötü sonuçlar doğuracaktır.

Mükemmel olmamız dünya koşullarında asla mümkün değil fakat yaşam şartlarımıza göre elimizden geldiğince iyi olanı yapmaya gayret edebiliriz.

Kuran'da ayet de vardır "Dünya oyun yeridir." diye, bu dünya yaşamını çok ciddiye alan insanlara asıl yaşamın burası olmadığını hatırlatmak için gelmiş bir ayettir. Hepimiz dünya yaşamını tek yaşam sanıp sahip olduklarımızı tek gerçek sanıp dünyayı hangi gözle görüyorsak tek gerçek bu sanıp, deve kuşu gibi kafamızı kuma gömüp yaşıyoruz.

Dünya yaşamı boş değil fakat para,mal,mülk,şöhret v.s. için hayatımızı adayacağımız bir sonsuzluk da değil. Tekamül etmemiz için bir araç ve bu sınavı vermeden tekamülde ilerlememiz mümkün değil.
 

karamel

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
21 Tem 2013
Mesajlar
307
Tepkime puanı
0
Puanları
0
@dijital ,sürekli kieagard diyecek. Ben de matrix devam diyeceğim:)
Ama acı ve gerçeklerle ne yazık ki, gerçek hayatta biz yüzleşiyoruz.
Ah senin , kart ödeme günün gelmiş, yok canım boşver bu gördüğün borçların hepsi hayal diyen bir banka çıkmıyor:)
Yani sürekli uçuş modundan biraz, yere sağlam basma moduna geçmek lazım.
 

daVinci

Üye
Yeni Üye
Katılım
14 Eyl 2013
Mesajlar
106
Tepkime puanı
0
Puanları
16
@ dijital düşüncelerini paylaştığın için teşekkür ediyorum. bu arada hoşbulduk diyorum. saygılar..
 

for me

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
14 Ocak 2012
Mesajlar
43
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
Gerçekte madde diye birşey yoksa , demiri işleyip nasıl çelik yapıyoruz ? antibiyotik nasıl mikroorganizmaları öldürüyor? tüy dökücü krem nasıl tüyleri döküyor? kimya hayalli şeylerin mi bileşimini ,tepkimesini araştırıyor? bunlar hayali ise bunları nasıl sınıflayıp sürekli aynı sonuca ulaşıyor? madde yoksa ve bunlar ilizyonsa ilizyon nasıl işlenebilir,değiştirilebilir,sınıflanabilir ki ?
 

daVinci

Üye
Yeni Üye
Katılım
14 Eyl 2013
Mesajlar
106
Tepkime puanı
0
Puanları
16
Gerçekte madde diye birşey yoksa , demiri işleyip nasıl çelik yapıyoruz ? antibiyotik nasıl mikroorganizmaları öldürüyor? tüy dökücü krem nasıl tüyleri döküyor? kimya hayalli şeylerin mi bileşimini ,tepkimesini araştırıyor? bunlar hayali ise bunları nasıl sınıflayıp sürekli aynı sonuca ulaşıyor? madde yoksa ve bunlar ilizyonsa ilizyon nasıl işlenebilir,değiştirilebilir,sınıflanabilir ki ?

Sorduğun soruları google a yazarsan eminim çıkan sonuçlarda seni tatmin edici cevaplara ulaşacaksın. Zira bu sorulara cevap vermek bilimin işi. Felsefe, tüy dökücü kremlerle, demirle çelikle ilgilenmez, durumun özüne iner. demirde, kremde, antibiyotikte maddedir doğrudur fakat asıl soru madde nedir? olmalıdır. İşte felsefe bu soruyla ilgilenir.Ama daha anlaşılır olması için durumu bilimsel olarak açıklayacağım. Öncelikle şöyle izah etmeye çalışayım; madde denilen şey, eşya vs. bizim duyu organlarımız vasıtasıyla duyumsadığımız ve sinirler vasıtasıyla elektrik akımı olarak beyne iletilen ve bu elektrik akımının beyin tarafından anlamlandırıldığı bir tür enerji formudur. Enerji formu diyorum çünkü bildiğimiz gibi enerji form değiştirebilir.(potansiyel enerjiden kinetik enerjiye vs.) Şimdi sana soruyorum, elektrik formunda beynimize iletilen enerji, sence duyu organlarımızla temasa geçmeden önce neydi? Enerji form değiştirebildiğine göre o da bir tür enerjiydi. Yani madde=enerji ki Einteinstein' ın ünlü formülü e=mc kare de bu durumu ispatlar. Burada e enerji, m kütle, c de ışık hızı sabitidir. Burada m aynı zamanda maddedir, çünkü madde olarak algıladığımız her şeyin bir kütlesi vardır.

Farkettiysen sürekli madde olarak algıladığımız diyorum, çünkü sadece algılar vasıtasıyla öğrenen bir beynimiz var, algıladığı her şeye madde dediğimiz, algılayamadıklarına da mana dediğmiz beynimiz kısıtlıdır. Çünkü algılayamadığı şeylerde vardır. İşte bu sebeple burada tartışılan konuda buydu. Algılayamadığı sonsuz şey olan beyin gerçeği ne ölçüde yansıtacaktır. Bu nedenle gerçek mümkün değildir diyorum. [MENTION=4324]dijital[/MENTION] arkadaşımda gerçekliğin mümkün olmayacağını Kur'an- ı Kerim ışığında açıklamış. Ben bilimsel olan kanıtları felsefi yönden değerlendirdim. Umarım düşüncelerimi açıklayabilmiş ve sorularına cevap vermiş olmuşumdur çünkü felsefi açıklamayı en çok engelleyen faktör dilin yetersiz kalmasıdır. [MENTION=3362]for me[/MENTION]
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Gerçekte madde diye birşey yoksa , demiri işleyip nasıl çelik yapıyoruz ? antibiyotik nasıl mikroorganizmaları öldürüyor? tüy dökücü krem nasıl tüyleri döküyor? kimya hayalli şeylerin mi bileşimini ,tepkimesini araştırıyor? bunlar hayali ise bunları nasıl sınıflayıp sürekli aynı sonuca ulaşıyor? madde yoksa ve bunlar ilizyonsa ilizyon nasıl işlenebilir,değiştirilebilir,sınıflanabilir ki ?

Madde diye bir şey yok denmiyor zaten sadece katı madde diye bir şey yok herşey titreşimden ibaret fakat beyinsel kodlamalar sebebi ile katı madde şeklinde algılıyoruz. Beden yapımız bu şekilde algılamaya programlanmış.

Evrende ve dünyada gördüğümüz ya da göremediğimiz her şey titreşim halinde fakat biz beyin yapımız nedeni ile bir çok titreşimi farkedemediğimiz gibi beynimiz neyi ne şekilde görmeye programlı ise onu o şekilde görüyoruz.

Örneğin; renk körü bir insan bazı renkleri görme yetisine sahip olmadığı için o renkleri farkedemez fakat bu o renklerin var olmadığı anlamına gelmez.Renkleri bizim şu an gördüğümüz şekilde algılıyor olmamız tüm renklerin bunlar olduğu ya da gerçekte renklerin hep böyle göründüğü anlamına da gelmez.

Dünya yaşamında, dünyanın koşullarına uygun yaşamlar sürer ve bu dünyanın gerçeklerine kendi beyin yapımız ve ruhsal yapımız doğrultusunda temas eder fakat asıl gerçekleğin ne olduğunu tam manası ile bilmeden yaşar ve ölürüz.

Tasavvuf'da bir söz vardır "eşyanın hakikatini bilmek" diye, işte bu söz tüm evrenin maddenin değişik kombinasyonlarından meydane geldiğini çevremizde gördüğümüz ne varsa maddenin titreşim seviyesinin artması veya azalması ile alakalı olduğunu anlatmak içindir. İlk madde bizim bildiğimiz anlamda bir madde değildir. İşte o ilk maddenin sırrına dünya yaşamında erişme şansımız olmadığı için asıl gerçeklerle temas şansımız da bu dünya yaşamında yoktur.
 

karamel

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
21 Tem 2013
Mesajlar
307
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Madde diğer bir maddeyi taklit ediyormuş.Böyle bir şeyler hatırlıyorum.Her halde deney ortamında oluşan bir olay.Tahta bir maddeyi düşünün, demir bir madde gibi, demir bir madde de tahta gibi aldatıcı bir elektron dizilimi oluyormuş..Detayları ve gerçek mi bilmiyorumm.
 

karamel

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
21 Tem 2013
Mesajlar
307
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Ben de güzel bir kitap var, ama kafamı veremediğim için hiç bitirEmedim.
MADDENİN SON YAPITAŞLARI
YAZAN:GERART HOOFT( TÜBİTAK YAYINLARI)
Son paragraf şöyle biyiyor",Her Şeyin Teorisine" karşı yegane direnme dinsel kökenli olabilir.O zaman tarihi bir kere daha bu şu şekilde okuyalım.İnsanlık daha önce imkansız gibi görünen şeyler bu cisimlerini birbiri arkasına keşfetmeye devam ediyor.Örneğin bir zamanlar, hastalıklar, haklarında bir şeylerin yapılabilineceği keşfedilene kadar Tanrının bir gazabı olarak düşünülüyordu.Bu nedenle, gök cisimlerinin hareketlerinin bu cisimlerin gerçekten Dünyamızla aynı maddeden yapıldığı iyice anlaşılıncaya kadar Tanrının etki alanında olduğu düşünülmüştü.Benzer biçimde tüm doğal olaların evrensel yasası bugün de kahinlerin ellerindedir.Ne kadar süre?Kim bile bilir?
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Madde diğer bir maddeyi taklit ediyormuş.Böyle bir şeyler hatırlıyorum.Her halde deney ortamında oluşan bir olay.Tahta bir maddeyi düşünün, demir bir madde gibi, demir bir madde de tahta gibi aldatıcı bir elektron dizilimi oluyormuş..Detayları ve gerçek mi bilmiyorumm.

Kuantum Fiziği ile alakalı deneylerden bahsediyorsunuz. Düşünce nakli deneyi yapmıştık arkadaşlarımızla ve başarmıştık. Konsantrasyon sağlanabilirse 3 kişi birbirinden habersiz 3 ayrı odada bulunuyor. O an düşündüklerimizi kağıda yazdık. Zürafa düşünmüştük mesela 3 kişi aynı anda vb. bir çok cümlemiz, kelimemiz aynı çıkmıştı.

Bilimsel çalışmalar ilerledikçe bir çok bilinmeyen ya da farkında olmadıklarımız açığa çıkacaktır yeter ki ön yargılı bakış açılarından sıyrılıp, farklı çalışmaları dikkate almayı başarabilelim. Ülkemizdeki en büyük problem insanların aşırı ön yargılı bakış açıları maalesef. Benim için imkansız yoktur her an her şey olabilir.:)
 

karamel

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
21 Tem 2013
Mesajlar
307
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Robert deniron'un bir flimi vardı."medyum" orda en sonunda adam üç kağıtçı,olyı araştıran ise medyum olmuştu.
Yanlız bu zihin okuma olaylarında en son nokta, rusyanın bir köyünden bir kızla yapıldı. Kızın ,hastalık teşhisi mi, yoksa zihin okuma mı , yoksa çok iyi bir analizci mi olduğu anlaşılamadı.günlere süren akademik deneylerle kız % 50 de kaldı.
Buna çok şaşırmıştım..yani yine bilinmezliğin ortası.
Kaşık bükenleri hiç konuşmuyorum bile:)
 

flzf

Filozof
Yeni Üye
Katılım
12 Mar 2009
Mesajlar
850
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
37
Gerçekliği beyne bağlamış ona anlam veren aslında sensin deyip kurana bağlamışsında ne alaka yani ? Kurana islamiyete göre yaşanan herşey gene gerçektir fakat allah kullarını test etmek için geçici bir hayata atmıştır sanki iyimi yaratmışım kötümü yaratmışım dercesine ne kadar anlamlı bilemem ama bana göre değil.Diğer yandan bende bu sıkıcı hayattan hafif matrix imsi bir tat alıyorum diyeyim.
 

daVinci

Üye
Yeni Üye
Katılım
14 Eyl 2013
Mesajlar
106
Tepkime puanı
0
Puanları
16
Bencede burda bir çelişki var gibi gerçekliği ki bu beynin algıladığı gerçek sandığımız şeyler olarak ifade ediliyor, o zaman kuranın gerçek olmama ihtimalide var çünkü kuranı idrak edende yine beynimiz. tasavvufi düşünceyi bu yuzden idrak edemedim. tasavvuff hakkında daha aydınlatıcı bilgisi olan varsa beni aydınlatırsa sevinirim. [MENTION=4324]dijital[/MENTION]in tasavvuf hakkında bilgisi mevcut sanki. beni aydınlatırsan sevinirim [MENTION=4324]dijital[/MENTION]
 

meyelan

Filozof
Yeni Üye
Katılım
25 Ağu 2013
Mesajlar
785
Tepkime puanı
26
Puanları
28
o zaman işin zor da Vinci ,ama iste olsun ,istersen bulursun
flzf kızacak ama.:)
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Kur'an'ı yollayan Allah ve insanı yaratan da Allah bu sebeple Kuran'ı herkes kendi idrak yapısına göre algılayacaktır. Herkesin Kur'an'ı aynı şekilde anlamama sebebi de idrak yapılarımızın farklı olmasıdır. Beden yapımız farklı, beyin yapımız farklı ve ruhsal yapımız da farklı. Özde aynı fakat yansımaları farklı.

Kur'an sembollik bir dile sahiptir bu sebeple anlaşılması çok kolay değildir. Bu konuda hemen şu itiraz geliyor; Kur'an apaçık bir kitaptır nasıl sembolik dili olabilir diye fakat Kur'an içinde bir çok sembolik ifade vardır. Cennet - Cehennem, Cennetten kovuluş, Elif, Lam, Mim, "Onun üzerinde 19 vardır." ayeti gibi hatta bu ayetin devamında "Allah örnek olarak bununla neyi anlatmak istedi." desinler diye bir çok sembolik anlatım vardır. Bu bile her insanın Kur'an'ı aynı şekilde anlayamayacaklarının ifadesidir.

Dünya yaşamında ruh hariç her oluşum maddenin çeşitli titreşim seviyelerinin artması ve azalması ile meydana gelmiştir. Bizim göremediğimiz daha bir çok maddenin değişik şekilleri vardır.

Kur'an'ın gerçekliği ile maddenin titreşimden oluşması arasında bir bağlantı yok. Kuran'da yazanlar gerçektir fakat bu gerçeklik herkesin idrakine göre değişir.

Adam öldürme, yalan söyleme v.s. gibi emirler her kişinin idrakine göre değişir. Adam öldürmenin doğru olmadığını her insan idrak edemez bu sebeple de kolayca birilerini öldürür. Neden böyle olması gerektiği ise kendi tekamül planı ile alakalıdır ve dünya yaşamına gelmeden önce Levh-i Mahfuz'da kayıtlıdır.

Tasavvuf açısından kalp gözü açık olanların idrak kapasitesi daha yüksektir. Bazı bilim adamlarının yaptığı icatlar ya da filozofların veya Mevlana gibi Tasavvuf ehli kişilerin derin sözleri idrak kapasitesinin genişliği ile alakalıdır. Beden aynı beden gibi görünse de bazı insanların ilham kabul ettiği bilgiler yönetici varlıkların bulunduğu planlar ile yapılan bağlantı sonucu sahip olunan bilgilerdir.

İdrak kapasitesi çeşitli çalışmalarla arttırılabilir fakat kolay değildir. Namaz kılmak konsantrasyonun gelişmesi açısından çok etkilidir. Oruç tutmak hem kötü düşüncelerden arınmak hem de az yemek yemek bedenin manyetik alanını-aura-çakra temizliği sağladığı için idrak kapasitesini arttırır. Abdest almak suyun negatif enerjileri alma özelliğinden dolayı çok gereklidir. Toprağa el sürme yolu ile alınan Teyemmüm Abdesti'nde amaç toprak tarafından bedendeki negatif enerjinin çekilmesidir.

Kısacası, tüm dini emirler insanın idrak kapasitesini arttırmak ve tekamülde hızlanmasını sağlamak için insanlara fayda sağlaması için şart koşulmuştur. Dinlerden önce de bu uygulamalar vardı.

Gerçeklik; bizim dünya koşullarında bedenimiz ve idrakimiz ne kadarına yeter ise o kadardır. Gerçekliğin tamamına temas dünya yaşamında zaten mümkün değildir fakat dünya koşullarında olabilecek en yakın şekline yaklaşmak mümkündür.

İyi eylemler yapan, insanlar için doğa için iyi düşünceler besleyen ve eylemleri ile de destekleyen, kafa yoran, zaman ayıran ve az da olsa imkanları ölçüsünde insanlığın hayrına çalışan kişiler gerçekliğe yaklaşabilir. Zanlar ile hiç kimseyi hiç bir olayı yargılamamak ve hayrından da şerrin de Allah'dan geldiğini hiç unutmamak gerekiyor.

Hz. İsa'nın bir sözü ile özetlemek gerekirse; "Arayana ve çalana her kapı açılır."
 

daVinci

Üye
Yeni Üye
Katılım
14 Eyl 2013
Mesajlar
106
Tepkime puanı
0
Puanları
16
Mesela bu anlattıklarının gerçekliği üzerine düşününce madem gerçekliğe temas edemiyoruz o zaman gerçek yoktur. Gerçek yoksa da senin anlattıklarında gerçek değildir. Bu düşünce silsilesini izleyince sadece boşluk kalıyor geride düşünce boşluğu. Beynimi formatlamış gibi:S
 

meyelan

Filozof
Yeni Üye
Katılım
25 Ağu 2013
Mesajlar
785
Tepkime puanı
26
Puanları
28
Bencede burda bir çelişki var gibi gerçekliği ki bu beynin algıladığı gerçek sandığımız şeyler olarak ifade ediliyor, o zaman kuranın gerçek olmama ihtimalide var çünkü kuranı idrak edende yine beynimiz. tasavvufi düşünceyi bu yuzden idrak edemedim. tasavvuff hakkında daha aydınlatıcı bilgisi olan varsa beni aydınlatırsa sevinirim. @dijitalin tasavvuf hakkında bilgisi mevcut sanki. beni aydınlatırsan sevinirim @dijital
esas ilme talip insan olabildiğince nötr başlamalıya bir şeylere ,yokturda ortak alan açılma ihtimali bulabileceğiniz,da vincinin tasavvuf ilmi talep etmesi belki size farklı gelir diye yazdım :)
 

flzf

Filozof
Yeni Üye
Katılım
12 Mar 2009
Mesajlar
850
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
37
Doğru düşünmüşsünüz ama artık alıştım kızmıyorum böyle şeylere.Kızmamaya çalışıyorum aslında kızmıyor gibi yapıyorum bu konuda kızmayı mantığa aykırı buldurarak dizginliyorum kendimi napim :p
 

meyelan

Filozof
Yeni Üye
Katılım
25 Ağu 2013
Mesajlar
785
Tepkime puanı
26
Puanları
28
bayağı emek harcıyorsunuz anlaşılan,ama takmayınız derim bu kadar ben olsam ,herkes bizim kadar potansiyel sahibi hataya yanlışa insani herşeye yani..
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst