- Konbuyu başlatan
- #1
Merhaba günlük)
Bugün 01.11.2011
Sabah hemşirelik sınıfına dersim var. Elimde Özdemir Asaf’ın ‘’Çiçek Senfonisi’’…
Bir şiir yazdırmak istiyorum. Kitabı gelişigüzel karıştırıyorum. Bunu ne zaman aldığımı merak edip ilk sayfaya bakıyorum: 11.01.2009…
Öğrencilerle de paylaşıyorum bu tarihsel benzerliği.
Kitapta, aşağıya aldığım şiir dikkatimi çekiyor:
TABLO
Kedi kadının yanındaydı,
Kadın gecenin yanındaydı.
Kedi gitti geceye değdi,
Karardı,
Döndü kadına değdi.
Bir kadın portresi belirdi;
Elinde siyah bir gül vardı,
Kucağında kırmızı bir kedi.
Şiiri seçmemin asıl sebebi; son bölümdü… Siyah gül-kırmızı kedi ikilisi…
Ama bir öğrenci, ilk bölümdeki altı çizili mısraya dikkatimi çekiyor.
Gece, bir zaman birimidir. Karadır. Dış dünyanın, tabiatın, gerçeğin rengidir. Kadın, o zaman diliminin içinde değil, kenarında, evin içinde; daha doğrusu bir tabloda bulunmaktadır.
Ahmet Hamdi Tanpınar’da da aynı imaja rastlamak mümkün:
Ne içindeyim zamanın,
Ne de büsbütün dışında;
Yekpare, geniş bir anın
Parçalanmaz akışında.
Burada şairin bizzat kendisi o tablonun, daha doğrusu rüyanın içindedir. Rüya, zamanın olmadığı; ama yine de bu dünyaya ait bir evrendir.
Bedeninizi zamandan kurtaramazsınız. O, bu dünyada mahpustur. Ruhumuz ise, bu konuda daha şanslıdır. Çünkü sadece bu dünyaya bağlı değildir. Her gece, yataktan çıkar gibi, bedenimizden çıkar ve başka boyutlarda gezintiye çıkar ruh.
‘’İnsanoğlu mutluluğu bulduğunda zaman olmayacak; çünkü zamana ihtiyaç görülmeyecek… Zaman bir cisim değil, düşüncedir. Zihinlerden silinecektir.’’(Dostoyevski - Ecinniler)
Dostoyevski, yazarlığının ötesinde, muhteşem bir filozoftur. Ecinniler’den aldığım bu alıntıda, zaman kavramının olmadığı bir dünya tasvirinden çok; o dünyanın kendisini seriyor önümüze. Mutluluk da o dünyadadır.
George Orwell'ın 1984'ünün insanları, karanlık bir dünyada yaşamaktadırlar. Dünya, savaş halindedir. Oradan aldığım ve çok sevdiğim bir alıntı var; ama önce İngilizcesini yazmaya çalışacağım:
''We will meet where there isn't the darkness.''(Yanlışlarımı düzeltin lütfen)
''Karanlığın olmadığı yerde buluşacağız.''
Karanlık, zamana; dolayısıyla da bu evrene ait bir varlıktır. Kahramanlarımız, mutluluğu, zamanın olmadığı ahir dünyada bulacaklardır.
İŞİM ACELE
Gökte zamansızlık hangi noktada?
Elindeyse yıldız yıldız hecele!
Hüküm yazılıyken kara tahtada
İnsan yine çare arar ecele.
Necip Fazıl’da da aynı sonuca ulaşıyoruz:
zamansızlık=mutluluk
Bu dünyanın sahte mutlulukları, üstada da yetmemektedir. Ölümsüzlük, bu sahteliği uzatmanın hayalidir sadece. O yüzden üstadımızın acelesi vardır.
Hani bir pop şarkısı vardır:
Mutluluğun formülü çok açık
Bir sen, bir ben, bir de bebek…
Ama filozof, şair ve yazarların aradığı mutluluk; şüphesiz ki bunlar olmamıştır.
Onlar hep başka alemler, ütopyalar kurgulamışlardır.
Fakültede bir hocam vardı: Prof.Himmet Uç… Bir gün sınıfımızdaki pencerenin önünde durup dedi ki:
-Filozoflar, camlara çarpan sinekler gibidir.
Asla unutmam bu sözü.
Çünkü gerçek dünya, gerçek mutluluk(!) o betonun dışındadır.
Ben de bazen bunu derim öğrencilerime. Okul hayatı, sınıf ortamı; bunlar gerçek dünya değil. Asıl dünya, bu camların dışında bekliyor sizi, diye.
Çok konuştum yine; saygılarımla efendim)
Bugün 01.11.2011
Sabah hemşirelik sınıfına dersim var. Elimde Özdemir Asaf’ın ‘’Çiçek Senfonisi’’…
Bir şiir yazdırmak istiyorum. Kitabı gelişigüzel karıştırıyorum. Bunu ne zaman aldığımı merak edip ilk sayfaya bakıyorum: 11.01.2009…
Öğrencilerle de paylaşıyorum bu tarihsel benzerliği.
Kitapta, aşağıya aldığım şiir dikkatimi çekiyor:
TABLO
Kedi kadının yanındaydı,
Kadın gecenin yanındaydı.
Kedi gitti geceye değdi,
Karardı,
Döndü kadına değdi.
Bir kadın portresi belirdi;
Elinde siyah bir gül vardı,
Kucağında kırmızı bir kedi.
Şiiri seçmemin asıl sebebi; son bölümdü… Siyah gül-kırmızı kedi ikilisi…
Ama bir öğrenci, ilk bölümdeki altı çizili mısraya dikkatimi çekiyor.
Gece, bir zaman birimidir. Karadır. Dış dünyanın, tabiatın, gerçeğin rengidir. Kadın, o zaman diliminin içinde değil, kenarında, evin içinde; daha doğrusu bir tabloda bulunmaktadır.
Ahmet Hamdi Tanpınar’da da aynı imaja rastlamak mümkün:
Ne içindeyim zamanın,
Ne de büsbütün dışında;
Yekpare, geniş bir anın
Parçalanmaz akışında.
Burada şairin bizzat kendisi o tablonun, daha doğrusu rüyanın içindedir. Rüya, zamanın olmadığı; ama yine de bu dünyaya ait bir evrendir.
Bedeninizi zamandan kurtaramazsınız. O, bu dünyada mahpustur. Ruhumuz ise, bu konuda daha şanslıdır. Çünkü sadece bu dünyaya bağlı değildir. Her gece, yataktan çıkar gibi, bedenimizden çıkar ve başka boyutlarda gezintiye çıkar ruh.
‘’İnsanoğlu mutluluğu bulduğunda zaman olmayacak; çünkü zamana ihtiyaç görülmeyecek… Zaman bir cisim değil, düşüncedir. Zihinlerden silinecektir.’’(Dostoyevski - Ecinniler)
Dostoyevski, yazarlığının ötesinde, muhteşem bir filozoftur. Ecinniler’den aldığım bu alıntıda, zaman kavramının olmadığı bir dünya tasvirinden çok; o dünyanın kendisini seriyor önümüze. Mutluluk da o dünyadadır.
George Orwell'ın 1984'ünün insanları, karanlık bir dünyada yaşamaktadırlar. Dünya, savaş halindedir. Oradan aldığım ve çok sevdiğim bir alıntı var; ama önce İngilizcesini yazmaya çalışacağım:
''We will meet where there isn't the darkness.''(Yanlışlarımı düzeltin lütfen)
''Karanlığın olmadığı yerde buluşacağız.''
Karanlık, zamana; dolayısıyla da bu evrene ait bir varlıktır. Kahramanlarımız, mutluluğu, zamanın olmadığı ahir dünyada bulacaklardır.
İŞİM ACELE
Gökte zamansızlık hangi noktada?
Elindeyse yıldız yıldız hecele!
Hüküm yazılıyken kara tahtada
İnsan yine çare arar ecele.
Necip Fazıl’da da aynı sonuca ulaşıyoruz:
zamansızlık=mutluluk
Bu dünyanın sahte mutlulukları, üstada da yetmemektedir. Ölümsüzlük, bu sahteliği uzatmanın hayalidir sadece. O yüzden üstadımızın acelesi vardır.
Hani bir pop şarkısı vardır:
Mutluluğun formülü çok açık
Bir sen, bir ben, bir de bebek…
Ama filozof, şair ve yazarların aradığı mutluluk; şüphesiz ki bunlar olmamıştır.
Onlar hep başka alemler, ütopyalar kurgulamışlardır.
Fakültede bir hocam vardı: Prof.Himmet Uç… Bir gün sınıfımızdaki pencerenin önünde durup dedi ki:
-Filozoflar, camlara çarpan sinekler gibidir.
Asla unutmam bu sözü.
Çünkü gerçek dünya, gerçek mutluluk(!) o betonun dışındadır.
Ben de bazen bunu derim öğrencilerime. Okul hayatı, sınıf ortamı; bunlar gerçek dünya değil. Asıl dünya, bu camların dışında bekliyor sizi, diye.
Çok konuştum yine; saygılarımla efendim)