Dünyanın Dört Bir Yanından Mitler...

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Mitoloji kategorisinde odun tarafından oluşturulan Dünyanın Dört Bir Yanından Mitler... başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 2,566 kez görüntülenmiş, 43 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Mitoloji
Konu Başlığı Dünyanın Dört Bir Yanından Mitler...
Konbuyu başlatan odun
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan dragon

odun

Filozof
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
12 Şub 2022
Mesajlar
950
Tepkime puanı
148
Puanları
43
Konum
Kime ne
Finlandiyalıların yaradılıș miti: Demirci ve sihirli değirmen

Demircilerin ilki olan İlmarinen, yeryüzünü yaratacak sihirli bir değirmen insa etti.
Maalesef o hatalı bir tasarımdı, çünkü sadece tuz, un ve altın üretiyordu.
Ancak sadece tüketici olduğu müddetçe, bunlar faydalı ürünlerdi.
Mistik demirci bu nedenle öfkesinden değirmeni parçalayınca, topraklar bereketlendi ve hayat bașladı.
 

odun

Filozof
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
12 Şub 2022
Mesajlar
950
Tepkime puanı
148
Puanları
43
Konum
Kime ne
Afrika´dan yaradılıș mitlerinden bir tanesi de șöyle:

Yeryüzünün bașlangıcında sadece tanrıların annesi vardı.

O, Niamye ve küçük kardeși Anangama´yı doğurdu.
Gökyüzündeki insanlar, hayvanlar ve ruhlar aynı șekilde tanrının eliyle oluștular.

Orada uzun bir süre yașadılar ve çoğaldılar; Tanrı ve eși, gökyüzü dar gelene kadar yığınla çocuk sahibi oldular.
İște o zaman tanrı yeryüzünü yarattı. Tozu suyla karıștırarak, onu dairesel bir biçime getirdi.

Yeryüzü kuruduğunda, tanrı, eși Assie´yi orada hükmetmesi için așağıya gönderdi.
Assie beraberinde ağaçları getirdi, diğer bitkiler kendiliğinden yeryüzünde bitip büyümeye bașladılar.

Sonra tanrının kardeși Anangama uzun bir zincir yaptı. Onunla insanları ve bütün hayvanları așağıdaki yeryüzüne bıraktı.

Önce bir erkek, sonra bir kadın; bu șekilde gökyüzündeki bütün insan uluslarını așağıya gönderdi.
 

odun

Filozof
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
12 Şub 2022
Mesajlar
950
Tepkime puanı
148
Puanları
43
Konum
Kime ne
Paskalya adasındaki(Rapa Nui) yerlilerin yaratılıș miti:

Makemake yeryüzünü yarattıktan sonra bir șeyin eksik olduğunu hissetti.

O gün su ile dolu bir su kabağında kendi yansımasını gördü.

O an bir kuș omuzuna konduğu için, kendi çehresini kanatlı ve gagalı gördü.

Yansımayı canlandırdı ve o onun ilk doğanı oldu.

Sonra Makemake kendisi gibi konușabilen bir varlık yaratmak istedi ve suya hayat verdi.

Balık oluștu.

Ama sonuç arzulandığı gibi değildi ve sonra yerdeki bir tașa hayat verdi.

Böylece ilk insan yaratılmıș oldu.

Adamın yalnız olduğunu gören Makemake, kadını yarattı.

Sonra Makemake onlara Rapa Nui´yi verdi.
 

odun

Filozof
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
12 Şub 2022
Mesajlar
950
Tepkime puanı
148
Puanları
43
Konum
Kime ne
Orta Afrika: Bushongo kabilesine göre yaratılıș miti:

Bașlangıçta neredeyse hiçbir șey yoktu.
Sadece karanlık, su ve büyük tanrı Bumba vardı.
Bunun bir ara karnı sancımaya bașladı ve güneși kustu.
Onun sayesinde suyun bir bölümü buharlaștı ve yeryüzü ortaya çıktı.
Tanrının durumu hâlâ pek iyiye gitmiyordu ve kusmaya devam etti.
Ay, yıldızlar ve dokuz tane de hayvan dıșarıya çıktı.
Nihayet insanları da kustu.
O dokuz tane hayvan, geriye kalan hayvanların tümünü yarattılar.
Bumba´nın üç oğlu yeryüzünü tamamlamaya karar verdiler ve su șekilde diğerlerinin arasında bitkileri de yarattılar.
Bumba, yeryüzünün tamamlanmasının ardından herșeyi insanlara devretti ve kendisi geriye çekildi.
 

odun

Filozof
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
12 Şub 2022
Mesajlar
950
Tepkime puanı
148
Puanları
43
Konum
Kime ne
Mayaların kutsal kitabı Popol Vuh´ta yazılı olan yaratılıș miti:

Çok eskiden sadece gökyüzü ve deniz vardı.
Ama tanrılar kendilerine tapan birisini özlüyorlardı.

Bu yüzden canlı varlıklar yaratmaya karar verdiler ve onlar için gökyüzü ile denizin arasında kuru bir yer olan yeryüzünü inșa ettiler.

Tanrılar önce hayvanları yarattılar.
Ancak hayvanların onlara tapmadıklarını farkettiler, çünkü konușamıyorlardı.

Bu yüzden çamurdan bir insanı biçimlendirdiler.
O konușabiliyordu, ama sadece anlamsız sözler söyleyebiliyordu.

Tanrılar bu sefer tahtadan üretilmiș insanları denediler.
Bunlar konușuyorlardı ve çoğalıyorlardı, ama tanrılara șükretmeyi unutuyorlardı.

Tanrılar, tahta insanlardan kurtulmak için bir tufan gönderdiler.
Ancak onlar ağaçlara çıkarak kurtulmayı bașardılar.

Nihayet tufan gidince de tahta insanlar așağıya inmeyi unutmușlardı.
Tanrılar, son bir kere daha denemeye karar verdiler.

Mısır çekirdeklerini topladılar, onları öğüterek un yaptılar ve suyla karıștırdılar.
Bununla dört insanı biçimlendirdiler.

Mısır değișik renklerde olabildiğini için (beyaz, gri, sarı, pembe, kırmızı ve kahverengi), tenleri farklı renklerde olan insanlar meydana geldi.

Tanrılar șimdi memnundu mısır insanlarından, çünkü tanrılara tapmaları gerektiğini çabucak öğreniyorlardı.
 

odun

Filozof
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
12 Şub 2022
Mesajlar
950
Tepkime puanı
148
Puanları
43
Konum
Kime ne
Hindistan´dan bir yaratılıș miti:

En bașında yeryüzü su ile kaplıydı. Bundan bașka hiçbir șey yoktu; sadece bu uçsuz bucaksız deniz vardı.

Yeryüzünün çok üstünde, gökyüzü diyarında, Güneș Baba tanrı olarak hüküm sürüyordu. Yanında, kendisinden bir makam așağıda diğer tanrılar da vardı. Pek bir meșguliyetleri yoktu ve bu yüzden canları çok sıkılıyordu. Gökyüzündeki bir pencereyi açıp așağıya baktıklarında, sadece kocaman denizi görüyorlardı. Fırtına olduğunda, bazen tepeleri köpüklü yüksek dalgaları görüyorlardı, ama bazen de sadece denizin üstünü örten bulutları görüyorlardı.

Bir gün tanrılardan biri, Güneș tanrısının karșısına çıktı. Önünde eğilip "Ben bugün, kendilerine insan diyen ve yeryüzünde yașayan garip varlıkların rüyasını gördüm. Neden onları yaratmıyoruz? Baba, bunun için bize izin ver." dedi.

En yüce tanrı, bu fikir üzerinde uzunca düșündü. Birkaç gün sonra dedi ki: "Bana yașlı Malin´i getirin. Siz onu denizin altındaki bir mağarada bulursunuz."

Yașlı Malin hizmetkar ruhlardan biriydi. Çok becerikli elleri vardı. Bu yüzden insanları biçimlendirme görevi ona verildi. Çalımlı bir șekilde "Ben bu varlıkları denizin köpüklerinden yapacağım." dedi ve Güneș tanrısı da onu tasdikledi. "İșin bitince senin yaratıklarına yașam nefesini üfleyeceğim." diye ciddiyetle beyan etti. Yașlı Malin, bütün bir gün boyunca insanı biçimlendirmek için çalıștı. Büyük bir çaba sarfediyordu. Bir erkek ve bir kadın figürunu akșama doğru biçimlendirmiști. Kurumaları için güneșin yakıcı ıșınlarına bırakmıștı.

O arada oraya susuzluğunu gidermek isteyen bir at uğramıștı ve bu güzelim figürleri ezmiști. Malin öfkeli bir șekilde Güneș tanrısına koștu. "Senin atın beni kıskanıyor. İnsanların benim elimden yaratılmasını istemiyor." diyerek ona yakındı. Ancak yüce tanrı onu sakinleștirdi ve "İșini tekrar yap, bir daha kesinlikle yıkılıp bozulmayacaklar" dedi. Böyle de oldu. At ertesi akșam figürlerin etrafından dolanıp geçti. Tanrılar onun eseri beğenmișlerdi.

Ama en önemlisi ise henüz eksikti. Bu yüzden Güneș tanrısı Malin´e seslendi: "Şimdi vakti geldi. Bize iki insan hayatı getir. Ben onları evimin çatısının altındaki bir kirișe koymuștum." Ama Malin küçüktü, kendisi sadece evin kapısının üst tarafına kadar yetișebiliyordu. Orada ise iki kuș hayatı bulunuyordu. Onları Güneș tanrısına getirdi.

Güneș tanrısı, Malin´in yaratıklarına yașam nefesini üfler üflemez, bunlar ördeklere dönüștüler ve uçup gittiler. Tüyleri deniz köpüğü gibi parlıyordu.

Ördekler bir sene sonra neșeli bir șekilde geri geldiler ve anlattılar: "Deniz bize hem masa hem de yatak oldu, ama șimdi bir yuva yapmak istiyoruz. Çocuklarımızı büyütmek için nerede bir yer var?" Güneș tanrısı buna bir cevap bulamadı ve diğer tanrılara sordu. Onlar da çaresizdi.

Nihayet Prens Yengeç öne çıktı ve "Ben bunu bașarırım. Bir ada yapmaya yetecek kadar toprağı makaslarımla denizin dibinden getiririm. " diye söz verdi. Ancak Prens denizin müthiș gücünü küçümsemiști. Ne zaman yukarı çıksa, o zaman kocaman bir dalga makaslarındaki toprağı alıp denizin dibine götürüyordu.

Daha sonra Prens Solucan hizmetini sunmak istedi. Hiç kimsenin yapamadığı bir șekilde denizin dibine indi, toprağı yiyerek karnını doldurdu ve suyun üzerinde hepsini tekrar kustu. Ama doyumsuz deniz hepsini yutup tekrar așağıya götürüyordu.

Tanrılar, "Bir parça yere ihtiyacımız var. Bir parça yer." diye bağırıyorlardı.

Sadece Prens Kırkayak bu sızlanmalara katılmıyordu. Onun bir fikri vardı: "Denizde yașayan büyük, yașlı ve sırtı güçlü kaplumbağayı hepiniz tanıyorsunuz. Denizin dibinde onun ayaklarını dünyanın dört bir yanına bağlasak, nasıl olurdu? Sonra onun sırtında toprağı toplayıp biriktirirdik." Bu fikir büyük bir alkıș aldı. Prens Kırkayak hemen kaplumbağayı bağlayıp zincire vurmalıydı. Onun da hiç umrunda değildi ve bütün yükü hiç yakınmadan tașıdı. Bu șekilde hakikaten sonsuz denizde bir ada oluștu ve büyüdükçe büyüdü.

Güneș tanrısı adadaki ilk ağacı ekti ve kıyılarında kamıșların büyümesine olanak sağladı. Ördekler burada güvenli bir șekilde yuvalarını yapabilirdi. Kısa bir süre sonra da iki yumurta yuvada duruyordu.

İște yaratılıș mucizesi bu olsa gerek!
Yumurtalar kırılınca, içinden bir erkek ve bir kadın yeryüzünün ıșığına çıktılar. Bunlar kaplumbağanın sırtında doğan ilk insanlardı.
 

odun

Filozof
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
12 Şub 2022
Mesajlar
950
Tepkime puanı
148
Puanları
43
Konum
Kime ne
Güney Amerika: Eski bir Pachamama miti

Evrenin tan kızıllığından Pachamama seslenmişti: "Kutsal toprak benim. Benim, oluşturan ve besleyen. Benim Pacha Toprak, Pacha Nusta, Pacha Bakire. Beni şu üç kişi için çağıracaksınız, üfleyeceksiniz: Pacha Toprak, Pacha Nusta, Pacha Bakire. O gün konuşacağım. Kutsal toprağa dokunmayın.

Böylece Pachamama konuştu:
"Bu yeryüzü yaşıyor ve üzerinde hep beraber yaşıyoruz. Anneniz gibi sizi besliyor ve sizi yetiştiriyor. Ancak annemiz bir şekilde ölse bile bu yeryüzü hiçbir zaman ölmez. Biz öldüğümüzde yeryüzünden kayboluyoruz. Bizi yanına alıyor. Yeryüzü kendi çocuğu gibi bizi yetiştiriyor. Saçları uzuyor, bunlar otlaklar... Hayvanlar otlaklarda yemlerini buluyor... Pachamama doğurabiliyor: patatesler doğuruyor... Biz ona tohumları veriyoruz ve doğuruyor. Tanrıya dua ediyoruz ve ona tohumları veriyoruz... Pachamama haberleri alıyor. Çocuklar hasta olmasın ve yeni ve iyi mahsul olsun diye haberler, ona mahsül ve hayvanlar sayesinde iletiliyor."
 

odun

Filozof
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
12 Şub 2022
Mesajlar
950
Tepkime puanı
148
Puanları
43
Konum
Kime ne
Afrika: Zulu kabilesinin yaratılış miti

En yaşlısı olan Unkulunkulu, Zulu kabilesinin yaratıcısıydı. Şimdi nerede olduğunu hiçkimse bilmiyor; aslen kamışların arasından gelmişti.

Bazıları onun kamış olduğunu söylüyor, çünkü kamış için kullanılan Uthlanga´nın başka bir anlamı da "köken" demek.

Oydu, önce insanları sonra hayvanları ve başka insanları kamışların içinden çıkaran. Büyücüleri ve rüyaları da çıkaran oydu. Gercekten o ilk erkekti ve diğer erkeklerin atasıydı.

Unkulunkulu herşeyi yarattı; dağları, sığırı, nehirleri, yılanları.

Zulu´ya avlanmasını, taştan ateş yakmasını ve tahıl yemesini öğretti. Onlar için hayvanları isimlendirdi.

İnsanlar, Unkulunkulu´nun her şey olduğunu söylüyor. Unkulunkulu; tahıl, ağaç, su.

Bazıları kamışların arasından bir kadının onu takip ettiğini söylüyor, sonra bir inek ve öküz ve daha sonra diğer hayvan çiftleri.

Hikayeler nasıl devam ederse etsin, Unkulunkulu ilk erkekti ve ondan önce hiçbir şey yoktu.
 

odun

Filozof
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
12 Şub 2022
Mesajlar
950
Tepkime puanı
148
Puanları
43
Konum
Kime ne
Afrika: Kikuyu kabilesinin miti

En ulvi tanrı Ngai yeryüzünü yarattı ve yarattığını izlemek için Mount Kenya´yı meydana getirdi. O, Kukuyu´ların babası Gikuyu´yu yarattı ve onu yabani incir ağaçlarının yetiştiği güzel bir yere gönderdi. Gikuyu´ya yardıma ihtiyacı olduğu zaman belirli hayvanları kurban etmesi gerektiğini tembihledi.

Sonra gitti.

Gikuyu o güzel yere vardığında, orada olağanüstü güzellikte bir kadın olan Mumbi´yi keşfetti ve onunla evlendi. Kısa bir süre dokuz tane kızları oldu. Gikuyu, Ngai´ye kızlarıyla evlenecek oğlanlar vermesini diledi. Tanrı Ngai, Giyuku´ya bir kuzu ve bir çocuk kurban etmesini ve kanlarını belirli bir incir ağacına sürmesini söyledi. Dokuz tane adam yerden çıkıp geldiler. Bu dokuz adam, dokuz kadınla evlendiler ve dokuz Kiyuku kabilesini inşa ettiler.
 

odun

Filozof
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
12 Şub 2022
Mesajlar
950
Tepkime puanı
148
Puanları
43
Konum
Kime ne
Afrika: Malozi kabilesinin miti

Yeryüzünde yalnız başına ilk önce Nyambe vardı. O, yeryüzünü yarattı ve orada eşi Nasilele ile yaşadı. Nehirleri, bozkırları, hayvanları ve ilk insan olan Kamunu ve eşini o yaptı. Kamunu, Nyambe´den çabucak öğreniyordu ve diğer hayvanlardan daha zekiydi. Oymayı, demiri dövmeyi öğrendi. Zaman geldi, bir mızrak yapıp onunla antilopun oğlunu öldürüp yedi. Nyambe atarlanmıştı. "Sen çocuklarımdan birini yedin. O senin kardeşindi." dedi. Kamunu´yu uzaklara gönderdi. Kamunu, bir sene sonra elinde bir sopa ve sihirli tencere ile geri geldi.

Bu durum Nyambe´ye iletildi ve o, onun kalmasına izin verdi. Kamunu, Nyambe´nin yanına gidip kendisine ekip biçeceği tarla vermesini istedi ve aldı da. Ancak geceleyin manda onun tarlasını ezip geçince, Kamunu bir tanesini öldürdü. Nyambe, mandayı yiyebileceğini söyledi ve Kamunu da onu yedi. Sonra Kamunu´nun sihirli tenceresi öldü ve Nyambe dedi ki: "Hayatın cilvesi bu."

Kamunu, tarlasını talan eden bir geyiği öldürdüğünde onu yemesine izin verildi. Ertesi gün ise köpeği öldü ama Nyambe hiç umursamadı. Kamunu, tarlasını ezip geçen bir fili öldürdüğünde, Nyambe onu da yiyebileceğini söyledi. Bunu yapınca oğlu öldü. Kamunu bunu şikayet ettiğinde Nyambe dedi ki: Hayatın cilvesi bu."

Sonra Nyambe bir adada yaşamak için botunu ve antilopunu alıp Kimunu´dan uzaklaştı. Kamunu onu buldu, bir kano yapıp ona yemesi için hayvan kurbanı getirdi. Nyambe mutsuzdu ve ölü kurbanları almak istemedi. "Bunların hepsi benim çocuklarım." dedi.

Nyambe adamdan kurtulmak için bir dağa çıktı, ama Kamunu onu sürekli takip ediyordu. Nyambe yeryüzünden nereye giderse gitsin, Kamunu´nun çocukları onu buluyordu. Nihayet kendine güvenli bir yer buldu Nyambe. Hayvanları kendi yanına davet etti ancak onlar kalmayı tercih ettiler, çünkü hızlı oluşlarına, güçlü ve büyük oluşlarına güveniyorlardı.

Sonunda Nyambe yukarıya gitti. Kamunu ise hălă Nyambe´ye ulaşmaya çalışıyordu. Tahtadan kuleler yaptı, ama kuleler insanların ağırlıkları altında yıkılınca, birçoğu öldü. Kamunu, Nyambe´ye varmaktan vazgeçti ancak her sabah kralımız olan güneş doğduğunda, ona dua etti.
 

odun

Filozof
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
12 Şub 2022
Mesajlar
950
Tepkime puanı
148
Puanları
43
Konum
Kime ne
Kuzey Sumatra´daki Batak kabilesinin miti

Mula Jadi Na Bolon ilk tanrıydı. O yukarı, orta ve aşağı yerin biçimine büründü. Bu biçim, evrenin üç bölümünü birbirine bağlayan bir yeryüzü ağacı şeklinde yeryüzünün merkezi olarak temsil ediliyordu.

Bir kuş bu yeryüzü ağacında yumurtlayınca üçlü ortaya çıkar. Batara Guru yukarıda, Soripada ortada ve Mangalabulan aşağıda hüküm sürer.

İnsansı varlıklar şu şekilde yeryüzüne gelirler: Batara Guru´nun kızı Sorbayati, Magalabulan´ın oğlu Raja Odap-Odap´la nişanlandırılır. Ama Raja Odap-Odap , Sorbayati´nin küçük kız kardeşi olan Si Boru Deak Prerujar´i beğenince, Sorbayati bir dans merasiminde evin damından aşağıya atlar. Cesedi bambu ve kamış olur.

Ancak Si Boru Deak Prerujar amfibimsi Raja Odap-Odap´ı istemiyordu ve sonunda orta yerin denizine kaçmayı başardı. Orada yılan Naga Podoha´nın sırtında yeryüzünü yarattı. Sonra Raja Odap-Odap insan şekline dönüşünce, onunla evlenmeye razı oldu.

Bu çift ilk insansı varlıklar olan Si Raja lhat Manisia ve Si Boru lhat Manisia adlı ikizleri yarattılar. Sayısız çocuklarından birisi Si Raja Batak´tı.

Batak´ların ilki.
 

odun

Filozof
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
12 Şub 2022
Mesajlar
950
Tepkime puanı
148
Puanları
43
Konum
Kime ne
Orta Afrika: Ewe kabilesinin yaratılış miti

Yüce varlık, ayın yardımıyla içini reçine ve kanla doldurduğu Baatsi adlı bir erkek yaptı. Bir kadın da yaptı ve erkeğe onunla çocuklar yapmasını emretti.

Onlara dedi ki: "Şu kurala uyun; Tahu ağacından yemeyin!"

Dendiği gibi oldu; Baatsi´nin çocukları oldu ve onun çocuklarının da daha fazla çoçukları oldu. Hepsi de o kurala uyuyorlardı. Yaşlı ve yorgun olduklarında, mutlu mesut gökyüzüne gidiyorlardı.

Ta hamile bir kadının canı, Tahu meyvesini çekinceye ve kocasını ondan koparmaya ikna edinceye kadar, her şey yolunda gidiyordu.

Ay, adamın karanlıkta Tahu meyvelerini kopardığını gördü ve yaradana anlattı.

Zamanında o adamın ve karısının yaptıkları yüzünden, şimdi hepimiz ölümlü olmanın acısını çekiyoruz.
 

odun

Filozof
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
12 Şub 2022
Mesajlar
950
Tepkime puanı
148
Puanları
43
Konum
Kime ne
Yakın Doğu : Asurların yaratılış miti

Büyük gökyüzü tanrıları Anu, Enlil, Shamash ve Ea yeryüzü, gökyüzü ve ana tanrıça yaratıldıktan sonra, yarattıklarına baktılar ve daha ne yapabileceklerini kendilerine sordular.

Güzel Dicle ve Fırat nehirleri görkemli bir şekilde denize akıyordu; gökyüzünün ve yeryüzünün kaderi tesis edilmişti ancak sanki bir şey eksik gibiydi.

Tarlaları sürmek, dini bayramları kutlamak ve soyunun öyküsünü düzenli anlatmak için insana gereksinim olduğuna karar verildi.

Tanrıça Mami, ilk insanları yaratmak için çağrıldı. "Onlar topraktan biçimlendirilmeli ve kanla canlandırılmalı", dedi.

Ea ekledi "Kurban edilmiş tanrının kanı olmalı ki, tanrılar ve insanlar ebediyen birbilerine bağlı olsunlar".

Tanrıça, tanrı Ea´nın yardımıyla tasarladığı insani varlıkları nihayet doğurdu.

Bu şekilde ilk insanlar olan Ulligarra ve Zalgarra yaratıldı.

Onların kaderi, tanrıların eşi Aruru tarafından belirlendi.
 

odun

Filozof
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
12 Şub 2022
Mesajlar
950
Tepkime puanı
148
Puanları
43
Konum
Kime ne
Batı Afrika: Ashanti kabilesinin yaratılış miti

Yüce tanrı Nyame yeryüzünü ve Ananse adlı hırsız örümceği de yarattı.

Ancak ilk insanları yaratan Ananse idi ve gökyüzü tanrısı Nyame onların içine yaşamı üfledi.

Yüce tanrının sırtında ve kuş kılığında gizlenmiş vaziyette çalışmak, hatta güneşi, ayı, yıldızları, gündüz ve geceyi yaratarak ona meydan okumak, Ananse´nin hoşuna gidiyordu.
 

odun

Filozof
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
12 Şub 2022
Mesajlar
950
Tepkime puanı
148
Puanları
43
Konum
Kime ne
Batı Afrika: Efik kabilesinin yaratılış miti

Yarattığı iki insanın çabaları, yaratıcı Abassi´yi ürkütüyordu. Tanrının eşi Atai ısrar etmeseydi, insanlar yeryüzünde yaşamayacaklardı.

Eşine boyun eğdikten sonra onlardan sadece kendisi ile beraber yemek yemelerini isteyerek, insanların denetimini eline tuttu. Onlara avlanmak, ekip biçmek ve üremek yasaktı.

Abassi´yi anmak zorundaydılar. Hergün bir zil çalıyordu ve insani çifti Abassi´nin masasına çağırıyordu.

Sonraları kadın yeryüzünde yiyecek ekmeye başladı ve insanlar bu yemekten hoşlanıyorlardı ve gökyüzünde yemek yemeyi bıraktılar.

Çok geçmeden erkek ve kadın beraberce tarlaları ekip biçmeye başladılar, bununla kalmadı, ardından çocukları da oldu.

Erkek, çocukları saklamaya çalışıyordu ama Abassi çocukları gördü ve endişelerini hiç ciddiye almadığı için, bundan Atai´yi sorumlu tuttu.

"Bak! Kendi yemeklerini yapıyorlar, ürüyorlar ve beni unuttular; sen ne yaptığını gördün mü?!" dedi.

"Tasalanma." dedi Atai. "Ben onların gücü devralmalarına izin vermeyeceğim."

Onlara haddini bildirmek için de ölümü gönderdi.
 

odun

Filozof
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
12 Şub 2022
Mesajlar
950
Tepkime puanı
148
Puanları
43
Konum
Kime ne
Batı ve kuzey doğu Afrika: Dogon kabilesinin yaratılış miti

Kadınların gökyüzündeki yıldızları topladığı ve onları çocuklarına verdikleri bir zaman vardı. Küçük toprak parçalarından yıldızları yapıp onları uzaya fırlatan, tek ve büyük tanrı Amma idi. Amma, ayrıca ayı ve güneşi de topraktan yaptı.

Güneş, kor haline gelene kadar ısıtılmış ve kırmızı bakırdan kalaylanmış bir tencere idi. Ay o kadar çok ısıtılmadı ve beyaz bakırdan kalaylandı.

Afrıkalılar güneşin ışıgĝndan ve Avrupalılar ayın ışığından gönderildiler.

Amma bir parça balçığı uzaya fırlattı. Orada kuzeyi yukarda, güneyi aşağıda, batıda ve doğuda kolları olan, uzanmış bir canlıyı andıran bir vücut meydana geldi. Yeryüzü düz bir şekilde yayılmış vaziyette onun sırtında duruyordu ve dişi idi.

Ortasında karınca yuvasını andıran cincel organı vardı. Kilitoris ise bir termit yuvasıydı. Amma yalnızdı ve bu dişi varlığı arzuluyordu. Yeryüzüne yaklaştığında, termit yuvası erkeksi bir şekilde yükseldi ve karınca yuvasının girişini kapattı.

Güçlü cinsel arzusunu gidermek için termit yuvasını darmadağın etti ve yeryüzüyle cinsel ilişkide bulundu.

Ancak Amma doğanın tabiatını termit yuvasını darmağın ederek bozduğu için, bu birleşmenin çocukları umduğu ikizler değildi, bilakis problemlerin sembolü olan çakal idi. Yine de Amma yeni eşiyle cinsel ilişkiye devam etti ve onu hayatın tohumu olan su ile doldurduktan sonra, yeryüzü uzun zamandır beklenen ikizleri doğurdu.

Vücutları baştan bele kadar insansı, aşağısı ise yılandı. İnsan gözleri gibi açık olan kırmızı yılan gözleri ve çatal dilleri vardı. Gevşek kolları vardı ve vücutları su ve bereketi temsil eden yeşil tüylerden kaplıydı.

Amma´nın bu Nummo adlı çocuklarda babalarının özü vardı ve onun yanına yukarıya gittiler. O, onlara bilmeleri gereken herşeyi öğretti.

İkizler, Amma´nın özü için muntazam bir kaptı. Yeryüzünün birincil yaşam kaynağı olan sudan doğmuş olup, bugüne kadar bütün karasularda bulunuyorlar; okyanustan tutun, insanların bir gıdım içtiği suya kadar.
 

odun

Filozof
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
12 Şub 2022
Mesajlar
950
Tepkime puanı
148
Puanları
43
Konum
Kime ne
Güney Amerika: Bolivya´nın balta girmemiş ormanlarında yaşayan Motesene yerlilerinin yaratılış miti

Dobbitt´in gökyüzü, uzayda sürüklenen kocaman bir sal idi. Melekvari ruhlar ona refakat ediyorlardı.

Dobbitt, topraktan insanları yaptı ve yeryüzüne bıraktı.

Sonra orada olanları öğrenmek için oğlu Keri´yi beyaz Kondor kılığında oraya gönderirken, onun aşağıya bırakılırken bağlı olduğu ip koptu ve Keri öldü.

Dobbitt, oğlunun kafasından bir balık yaptı ve yaratılışı tamamlamak için bizzat kendisi yeryüzüne gitti.

Bütün hayvanları yaptı; nehirleri, gölleri ve okyanusları yapmak için sepetinden su serpiştirdi.

Daha sonra insanlara hayatta kalmayı öğretti.

Bazıları der ki: "Dobbitt, gökyüzünü yeryüzünün üzerinde tutan kocaman bir yılan yaptı."
 

odun

Filozof
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
12 Şub 2022
Mesajlar
950
Tepkime puanı
148
Puanları
43
Konum
Kime ne
Daha sırada sayısız mitler, efsaneler olmasına rağmen konuyu toparlayıp özet geçmek istiyorum. Belki birgün diĝer mitleri de yazarım. Mesela Asya ve Uzak Doĝu kökenli mitler içerik bakımından çok zengindir ve onlara henüz fazla deĝinmedim.

Ancak korkarım ki günümüzün gençlerinin bu tür bilgilere olan ilgisi yok denecek kadar. Keza dindarlar için de aynısı söylenebilir; onlar da içine doĝdukları dinin ve kültürün dışına çıkma cesaretini gösteremiyorlar. Bu nedenle diĝer dinlere, mitlerine ve ritüellerine olan merakları pek yok. Ayrıca kutsal kitapların önemli bir bölümünü oluşturan mitlerin insan ürünü olduĝunu görmezden geliyorlar.

Dört bölümden oluşan özeti sırayla buraya iliştireceĝim:

1. Yaratılış mitleri
2. İlk varlık ve yaratılış
3. İnsanın yaratılışı
4. Yaratıcıya olan bağlantı
 
Son düzenleme:

odun

Filozof
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
12 Şub 2022
Mesajlar
950
Tepkime puanı
148
Puanları
43
Konum
Kime ne
1. Yaratılış mitleri

Yaratılış mitlerinin dünyanın her diyarında, her kültürde ve her dinde olduğu, hepimizin malumu. Bu mitler yeryüzünün ve insanın yaratılışından bahseder. İlginç olan, dünyanın neresinde olursanız olun, yaratılış mitlerinin benzer motifleri içinde barındırıyor olması. Neredeyse her yerde kudretli bir varlık, kaostan veya hiçlikten bir kăinat yaratıyor.

Bilinen en eski yazılı yaratılış miti Sümer çivi yazıtlarında mevcuttur. Yaratılışın ilk anına Mısırlılar "Nun", Druidler "Arweyyn" derken, Budistler "boşluk", Lakota kızılderilileri "Hanhepi" der. Diğer kültürler, ilk anı ve başlangıcı karanlığa bandırılmış su veya sınırlandırılması mümkün olmayan biçimsiz bir kütle olarak tanımlarlar. Bu ilk kaosta yaratılış için gereken tüm ham maddeler bulunmaktadır. Japon mitlerine göre ilk başlarda yeryüzü ile gökyüzü (Izanagi ve Izanami) bir bütündü. Beraberce içinde tohumu barından ve bir yumurtaya benzeyen kaosu oluşturuyordu. O vakit erkeklik ve dişilik prensibi yoktu; başlangıç mükemmel bir birlikten meydana geliyordu.

Başlangıçtaki birliğin kırılması, yani yeryüzünün ve gökyüzünün birbirinden ayrılması, yaratılışın ilk perdesini oluşturur. Yumurta biçimindeki ilk an Çin´de, Hindistan´da, Endonezya´da, Polnezya´ya ve Afrika´daki mitlerde de bulunur. Sibirya ve Endonezya mitlerinde ise bir kuş biçiminde olan ulvi bir varlık sonradan yeryüzünün oluştuğu ilk sulara bir yumurta bırakmaktadır.
 
Son düzenleme:

odun

Filozof
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
12 Şub 2022
Mesajlar
950
Tepkime puanı
148
Puanları
43
Konum
Kime ne
2. İlk varlık ve yaratılış

Mitlerde bahsi geçen ilk varlık çoğunlukla hep var ve bazen hiçlikten yükseliyor. Bir düzeni, bir kainatı, insanların sonradan yasayacağı ve hayat yolunda ilerleyeceğı yeryüzünü yaratıyor.

Yaratıcı tanrı bazı yerlerde üçlü sahsiyet (Trimurti) olarak ortaya çıkar. Hindistan kökenli Rigveda´da bu üçlü sahsiyetin isimleri Brahma(Yaratıcı), Vishnu (Koruyucu) ve Shiva(Yok edici) olarak bilinir.

Söz veyahut sözün titreşimleri ile yaratılış da birçok kültürlerde karşımıza çıkar. Yuhanna İncilinde söyle yazar: "İlk anda söz vardı ve söz tanrının yanında idi ve tanrı söz idi. Her şey söz sayesinde meydana geldi. ...".

Sözü söyleyen, Tahiti´de Ta´aroa, Yeni Zelanda´lı Maori´lerde Io şöyle der: "Karanlık, ışıkla dolsun" ve ışık gözükür. "Işık, karanlığa bürünsün" ve ışık ile karanlık birbirini sarmalar.

Çoğu kere yaratıcı tanrının hep orada olduğundan ve çevresinin ise boş ve karanlık olduğundan bahsedilir. Etrafında hiçbir şey yoktur veya herşeyin olduğu ancak biçimsiz ve ışıksız bir hiçliğin, boşluğun tarifi yapılır. Bu boşluk bu nedenle karanlık olarak da adlandırılır. Varlığın bütün temeli ona atfedilir. Boşluktan ışık yaratılır.

Birçok yaratılış mitleri aynı zamanda yaratılış türküleridir. Kuzey Avrupa kökenli Völuspá, Edda şarkılarından tutun Güney Amerikalı Guarani kızılderililerin türkülerine kadar hemen her diyarda karşımıza çıkmışlardır.
 
Son düzenleme:
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç
Üst