Forumumuza Hoş Geldiniz

Hoşgeldiniz. Ücretsiz içerikler ve özel hizmetler sizi bekliyor. Hemen üye olun!

Doğruluk-gerçeklik

ls2

Kahin
Onursal Üye
1 Kas 2012
2,737
180
63
felsefe sorunlarının çetinliğini, çözümlerinin zorluğunu kabul ederim... ama ''gerçek diye bir şeye inanmıyorum'' u kabul edemem; hiç olmazsa sabahları işe giderken ayakkabılarınızı giyiyor olmalısınız; biraz düşünmelisiniz; ayakkabılarınız gerçek mi, değil mi... ''tanrı dışında gerçek yoktur'' demek; en-el hak'kın bir başka ifadesidir... (yani aynı anlamdadır...) ... yani tanrıyı aleme içkin ve gerçeğin parçası değil de, gerçeğin kendisi olarak kavrayan anlayış... (mansur'un zındık ilan edildiğini eklememe gerek var mı...?)...

Kader Derinmavi kader :) Çok dejavu yaşayan biriyim. 3 ay önceden 3 ay sonrasında olduğum yeri / yaptığım şeyi bile farkettim. bu nasıl olabilir? bu açıklanamaz. salt akılla düşünmeye çalıştığımda herşey saçma geliyor.hatta kendim bile. akılla ayakkabılarımı giyiyorum ancak diğer yandan aklım şöyle diyor o ayakkabılar hiç olmamalıydı,ben hiç olmamalıydım. hiçbirşey varolmamalıydı :)
 

birazdahaderinmavi

Yeni Üye
29 Ara 2011
1,442
1
0
60
var olmak, bazen insanı bunaltabilir... kimi zaman ben de düşünürüm: mutlak yokluktan varlığa, varlıktan da yokluğa geçilemeyeceğine göre; hiçlik, varlığın bir seçeneği olabilir miydi... ?... başlığı fazla zorlamamak için, paylaşımlarınızdan ötürü teşekkür ediyorum...
 

sakal

Yeni Üye
8 Nis 2012
2,000
1
38
felsefe sorunlarının çetinliğini, çözümlerinin zorluğunu kabul ederim... ama ''gerçek diye bir şeye inanmıyorum'' u kabul edemem; hiç olmazsa sabahları işe giderken ayakkabılarınızı giyiyor olmalısınız; biraz düşünmelisiniz; ayakkabılarınız gerçek mi, değil mi... ''tanrı dışında gerçek yoktur'' demek; en-el hak'kın bir başka ifadesidir... (yani aynı anlamdadır...) ... yani tanrıyı aleme içkin ve gerçeğin parçası değil de, gerçeğin kendisi olarak kavrayan anlayış... (mansur'un zındık ilan edildiğini eklememe gerek var mı...?)...

bende yanlış anlaşılmışım sanırım, ''Ben kuluma şah damarından daha yakınım'' diyen bir tanrı nasıl aşkın ve görülemez anlaşılamaz olabilir..tüm bu yoğun tartışmalar arasında bende bu aradaki bağın temellendirilmesi çabasındayım..mansur bu bağı bulmuş olabilir ucunu arıyoruz hep beraber..
 

birazdahaderinmavi

Yeni Üye
29 Ara 2011
1,442
1
0
60
bende yanlış anlaşılmışım sanırım, ''Ben kuluma şah damarından daha yakınım'' diyen bir tanrı nasıl aşkın ve görülemez anlaşılamaz olabilir..tüm bu yoğun tartışmalar arasında bende bu aradaki bağın temellendirilmesi çabasındayım..mansur bu bağı bulmuş olabilir ucunu arıyoruz hep beraber..

mansur'un suçlanması ve işkenceye uğratılması, hiçbir koşulda kabul edemeyeceğim kadar ağır bir ilkellik, yozlaşmanın dip noktasını gösteren bir barbarlıktır... alem, gerçekliğin bütününü ifade ettiğine göre, mutlak varlığın aleme içkinliği, iki şekilde mümkün olabilir: 1) gerçekliğin bir parçası olarak; 2) gerçekliğin ta kendisi, yani tümü olarak... mutlak varlığın, bir sistemin ya da bir bütünün (burada alemin ya da gerçekliğin) bir ''parçası'' olması, dördüncü kuralın ihlaline ve dolayısıyla bazı mantık sorunlarına yol açar... bir bütünün bir parçası, diyelim bir otomobilin bir lastiği ya da aküsü, (bütünün bir parçası olduğu için) ne kadar büyük olursa olsun, otomobilin kendisinden (yani bütünden) daha büyük olamaz... ve benzer şekilde, daha ''ağır'' olamaz; daha ''güçlü'' olamaz; daha ''değerli'' olamaz... vs...vs... yani niteliği ne olursa olsun, parça bütünü aşamaz... bırakalım aşmayı, bütüne eşitlenemez bile... ikinci olasılık, mutlak varlığın gerçekliğin kendisi (tümü) olması durumudur; ki bu durum bizi mansur üzerinden elea okuluna, yani 'varlığın birliğine' götürür; gerçekliğin çeşitli (imiş gibi görünen) parçalarını birbirinden ayırdığını düşündüğümüz sınırların, aslında bu parçaları birleştirdiğini fark edersek, tek ve bütün bir varlık olduğunu anlar ve tümtanrıcılığa ulaşırız; çok bilinen bir varyasyon olduğu için uzatmıyorum... mutlak varlığın, aleme yahut gerçekliğe değil de, insanın bilincine (geiste, tine, ruha...) içkin olması, şah damarından daha yakın olmayı açıklayabilir gibi görünse de, başka sorunlara yol açan bir tartışma konusu olabilir... gibime geliyor...
 

phi

Felsefe.net
Yeni Üye
13 May 2008
1,906
174
63
[MENTION=4198]donkişot[/MENTION] varolus insan temelli bir kavram. Varolustan oncesi de var.

[MENTION=3289]birazdahaderinmavi[/MENTION] Bence Tanri'ya ulasma yollaridir ickinlik ve askinlik yada O'nu gorebilme diyeyim. Insandan oturu olan hersey sinirlidir. Ama Tanri kavraminda sinir yoktur. Aslinda Tanri kavrami derken bile sinirlandiriyoruz bunu. Insanin yegane sinirsiz oldugu yerin dusuncesi olabilecegini savunuyorum. Fakat bu dusuncesinin de dunyaya yansimamis olan hali. Iste Tanri insana orada en yakindir ve aslinda bu kavram orada vardir. Tipki butun kavramlarin dogdugu yer gibi. Orada sinir yoktur. Askinligin icine ickinlik, ickinligin icine askinlik sokulabilir. Ve su gercege inaniyorum, insanlar sinirsiz olan dusuncelerindeki varligini ortaya koyabilselerdi ki buna imkan yok Tanri varligini gosterecek, O'na isaret edecek seyleri yeryuzunde varetmezdi. Ruhun sinirsiz alandan ki bunu diyerek yine sinirladigimi biliyorum ibaret oldugunu dusunuyorum. Ve suan hatirlayamiyorum Descartes demis olabilir biz aslinda nesneleri sadece hatirliyoruz, bilmedigimizden degil diyerek. Iste o sinirsiz alan oyle bir yerki yeryuzune inmememiz ile hersey unutturulmus, biz sadece hatirlamaya calisiyoruz. Yada bir sure sonra paradoksa donusen bu kaosu tam tersi bildiklerimizi unutmamaya calisioyoruz.
 

birazdahaderinmavi

Yeni Üye
29 Ara 2011
1,442
1
0
60
probleme yaklaşımınızın belirsizlik yüklü bir ikirciklilik/tedirginlik taşıdığını düşünüyorum... mutlak varlığın konumu açısından, aşkınlıkla içkinliğin iç içe geçmesini olanaklı saymak, üçüncü kuralı (yani, ya ''a'' dır, ya ''a olmayandır'' diyerek, üçüncü şıkkı olanak alanı dışına çıkaran kuralı) ihlal ettiği için, bence, kabul edilemezdir... mutlak varlığın aleme içkinliğini, mansur'da olduğu gibi, sadece varlığın birliğini belirlemesiyle değil, ama aynı zamanda mutlak varlığın bütün insanlarda kendini dışa vurması ya da g.w.f.hegel'i de hatırlayarak, tözün ilinek yoluyla kendini açımlayıp serimlemesi olarak değerlendirebilirmişiz gibime geliyor... mutlak varlığın aleme içkinliği, tözün ilinekle ya da tanrının insanla ilişkisi bakımından bir yakınlık ve (tanrı ile insan arasında değil ama, insanlar arasında) bir eşitlik olanağını da ortaya koymaktadır... ((insanın aslında yeni bir şey öğrenmediğini, sadece daha önceden bildiklerini hatırladığını, kendisinin de tıpkı bir ebenin çocuğun doğmasına yardımcı olduğu gibi, buna yardımcı olduğunu ileri süren filozof, descartes değil de, sokrates'tir...))...
 
Tüm sayfalar yüklendi.

Yeni Konular

Üst