Dayatma

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Serbest Kürsü kategorisinde palleyfergusson tarafından oluşturulan Dayatma başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 2,379 kez görüntülenmiş, 18 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Serbest Kürsü
Konu Başlığı Dayatma
Konbuyu başlatan palleyfergusson
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan UpBot

palleyfergusson

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
29 Şub 2012
Mesajlar
18
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
29
İş kazası bir ip cambazı için ölüm demektir, bankada çalışan gudubet suratlı Neriman Hanım için evrakların üzerine çay dökülmesidir.


Kar yağması bir çocuk için okulların tatil olmasıdır, bir yetişkin için trafiğin içine sıçılmasıdır.


"Başın sağolsun" lafı söyleyen için bir görevini yapma, bir vicdanını rahatlatmadır. Duyan için dünyanın en ağır lafıdır.


Cahile laf geçirememek, Galilei için engizisyon mahkemesine dünyanın döndüğünü anlatmaktır. Bir çocuk için Atari'nin televizyonu bozmadığını babaanneye anlatmaktır.


Kuran, inanmayan için saçmalık, öylesine inanan için evin bir köşesinde durması gereken Arapça kitap, gönülden inanan için lütuftur.


Terörist, bir Amerikalı için Müslüman, bir Türk için PKK'lı, bir Filistinli için İsrail devletidir.


Plüton, 5 sene önce lise giriş sınavlarına hazırlanan bir çocuk için gezegendir, bugün hazırlanan çocuk için değildir.


Savaş, aşırı zenginler için fırsat, generaller için onur, masumlar için ölümdür.


Korsan, yazarlar için hırsızlık, tezgâhtarlar için ekmek kapısıdır.


Huzur, bencil için sürekli cebini doldurup kendini garantiye almaktır. Kalender için tanımadığı üstü başı dağınık bir adama yemek ısmarladıktan sonra cebinde kalan son parayla dolmuşa binmektir.


Mütevazilik, kibirli insan için "mütevaziyim" demektir. Mütevazi adam için "ben de kibir sahibiyim" demektir.


Veli toplantısı, notları iyi olan öğrenci için pek bir şey ifade etmez, notları kötü olan öğrenci için kara kara düşünme zamanıdır.


Bayramlar ailesi olanlar için güzeldir, ailesi olmayan adam için sıradan bir gündür.


Tsunami bir Haitili için korkudur, Yozgatlı için "o ne amağa goyum"dur.


Kurnazlık, bir çocuk için bakkala çaktırmadan içinde taso var mı diye cipsleri kurcalamaktır. Bir bakkal için "kaşarım kötü abi, beyaz peynir keseyim sana" deyip elinde kalan beyaz peyniri kakalamaktır.


Vatanseverlik cahil için ölmektir, kafayı kullanan adam için hayattayken bir şeyler yapabilmektir.


İnternet, ufku dar adam için Facebook'ta okey oynamaktır, ufku geniş insan için bütün dünyaya ulaşabilmektir.


Akıllı çocuk, cahil anneye göre yerinde mal mal oturan çocuktur. Elinde kamerayla "komik bi şey yapsa da internet'e koysam" diye düşünüp bütün gün evladını çeken hödük anne için şımarık çocuktur.


Saygı, cahil müslüman için başka insanların içkisine sigarasına laf atmaktır, akıl sahibi müslüman için müzik dinlerken "ezan mı okunuyor" tereddüttüne düştüğü an müziğin sesini bir an kısıp dışarıyı dinlemektir.


Eğitim toplumun gözünde kolejdir, üniversitedir, diplomadır. Toplumun yanıldığını farkedenler için her türlü yeni bilgi ve fikirdir.


İnsan içgüdüyle doğuştan gelen çok az şey haricinde kendi gözlemleyip yaşadıklarıyla öğreniyor dünyayı. Her insan farklı hayatlar yaşıyor, farklı olaylar gözlemliyor, farklı kişilerle ilişki kuruyor, ve ne gariptir ki her şeyi bu kadar "görelilik" üzerine olan insanın doğruları, doğru kabul ediliyor. Halbuki Plüton 5 sene önce de aynı Plüton'du, şu an da aynı Plüton. Plüton kendini bozmadı, Plüton değişmedi, o her zamanki gibi öyle dolanıp durdu yörüngesinde, değişen sadece insanın doğruları oldu. Bir şeyin "doğru" olması, insanların veya toplumun onu doğru bellemesiyle alakalı değildir. Fakat yine de doğası gereği kusurlu olmaya mahkum insanın doğruları doğru kabul ediliyor bu hayatta. İdamlar, karalamalar, eğitim, adalet hep bu insanın doğrularına göre şekillendiriliyor bu dünyada. Medya, insanların sevmeleri gereken kişileri nefret ettirebiliyor, nefret etmeleri gereken kişileri sevdirebiliyor. Korkmaları gereken şeye alıştırabiliyor, alışmaları gereken şeyden korkutabiliyor. Zira insanlardan oluşan bir dünyanın doğrularını belirlemenin yolu, bu insanlara doğumlarından itibaren bir şeyleri "doğru" diye dayatmaktan geçiyor. İnsan onu doğru kabul ederse, o şey doğru oluyor.


Öyleyse bir soru soracağım.


Ya insanlar yanılıyorsa?
 
P

pissen

Ziyaretçi
uzun zamandır gördüğüm en gerçekçi ve samimi bir başlık buna dair ilerleyen günlerde yazacağım.
 

palleyfergusson

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
29 Şub 2012
Mesajlar
18
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
29
kendime ait bir yazıdır. anlatmaya çalıştığım farklı görüşler olduğu sürece doğru veya yalnış olamaz.
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Ya insanlar yanılıyorsa?

Insanoglunun her seyi deneme&yanilma yolu iledir. Buradaki "yanilma" yaniltmaya donustumu sorun baslar. Ya da yanildiginin bilinc ve farkinda olunmadigina, ya da yanilginin hangi ...e goreye gore algilanacagina baglidir.

Iste o yuzden de bilimin bilimselligi gozlemini sabitlemez, kesinlestirmez, mutlaklastirmaz, ve yanlislayabilene kadar da supheye dusmez ve gecerli kilar. Boylece gozlemin, alginin ve bilginin ufkunu sinirlamaz ve sonuclandirmaz. Surekli suregelen bir surec temelinde bilir, bildirir, belirtir, yanlislar, yeniler, gelistirir ve ilerler.

Bunun disinda kalan hersey, insanoglunun her turlu sorunudur.
 

şehrin yabancısı

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
22 Şub 2009
Mesajlar
426
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
52
yazılanların konu başlığı ile ne alaksı var.? yazılanlar bir dayatama mı...! bilinen şeyler. soru şu; gerçeği bilip ne kadarını yapıyoruz.
 

palleyfergusson

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
29 Şub 2012
Mesajlar
18
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
29
insan beyni duğru ve ya yalnış diye düşündüğü şeyeri sürekli dayatır
 
P

pissen

Ziyaretçi
Bu dayatma varoluşdan bu yana olan bir şey. Tanrı insanı yaratır ve bir seçim yapmayı dayatır. İnsan bir ürünü yaratır ve seçim yapmayı dayatır. İnsan insanı sever bir seçim yapmasını ister. Üretici veya güç sahibi her şey tercihlerine kendine en yakından yana olmasını ister ve bunu dayatır dünyaya. Doğru ve yanlış bence bir töre bilimidir. topluluklar toplum sözleşmesini kendi töre, yasa ve ahlak biçimlerine göre şekillendirirler ve dünyaya bunu salık verirler.

Bence tüm bu dayatmaların evrensel şekillenişi hukuk bilimi içerisinde bir disiplin içerisine girip gerek topluluklar gerek bireyler tarafından kabul görüp kendi içerisinde doktrinselleşiyor.
 

şehrin yabancısı

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
22 Şub 2009
Mesajlar
426
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
52
kendimizi bilmeden kendimize dayatattığımız şeyleri sistematik bir bakışa yüklemek doğrumu? eğer öyle derseniz; o zaman karşımıza önce kendimizi tanıyıp sorgulamak gerekmezmi? sıradanlığı anlatmayın bana....
 
M

Mor ve Ötesi

Ziyaretçi
Bu dayatma varoluşdan bu yana olan bir şey. Tanrı insanı yaratır ve bir seçim yapmayı dayatır. İnsan bir ürünü yaratır ve seçim yapmayı dayatır. İnsan insanı sever bir seçim yapmasını ister. Üretici veya güç sahibi her şey tercihlerine kendine en yakından yana olmasını ister ve bunu dayatır dünyaya. Doğru ve yanlış bence bir töre bilimidir. topluluklar toplum sözleşmesini kendi töre, yasa ve ahlak biçimlerine göre şekillendirirler ve dünyaya bunu salık verirler.

Bence tüm bu dayatmaların evrensel şekillenişi hukuk bilimi içerisinde bir disiplin içerisine girip gerek topluluklar gerek bireyler tarafından kabul görüp kendi içerisinde doktrinselleşiyor.

yazdıklarını okurken aklıma şöyle bir şey geldi;
1- eğer evrim teorisi gerçek ise;evrim sırasında cinslerin bu hale dönüşmesi sırasında mevcut olan eliminasyon da bir dayatma olmalı,ve ırkların ıslahı fikrinin doruk noktası olan "öjenizm" de dayatmanın babası sayılabilir...
2-eğer yaratılış gerçek ise; benim her zaman üzerinde durduğum,kendilerini "biz" diye tanımlayanların üretim aşamasında mevcut hatalarını telafi etmek için buldukları buldukları tek yolun dayatma olduğu gerçeği;çünkü yaratan-lar biliyor ki yarattıkları sadece bundan anlar...
 
P

Pyramos

Ziyaretçi
Doğru ve yanlış yoktur tarafındayım bende (insanlarca belirlenen).

ancak ; doğru ve yanlış belirlemeden düşünemez ve yaşayamaz insan. (deneyim bakalım, bir çok alanda havada kalmanız mümkün mü)

İnsan ilişkileri (toplum-topluluk) da doğru ve yanlış olmadan var olamaz.

Doğru ve yanlış olmadan bir kişiyle bile sağlıklı iletişim kuramazsınız.

Doğru ve yanlış dayatma olduğu kadar mecburiyettir de aynı zamanda.
 

____morfin

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
4 Mar 2012
Mesajlar
18
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Hayatımızda yaptığımız işlerden, aldığımız kararlardan, güvendiğimiz sevdiğimiz kişilerden, kurduğumuz ilişkilerden %100 emin olduğumuz, tamam doğru yaptım dediğimiz anlar ne kadar çok oluyor acaba? Sürekli içi içini yemek de iyi değil tabi ama bir taraftan da mutlak doğrulara inanmak biraz dünyaya ve gerçeklere gözünü kapamak gibi de gelmiyor mu size de? Kendi doğrularımızın bile bizi yanılttığı olurken gerçekten bireyler doğrularıyla çevrelerine dayatma yapmamalıdırlar.Tebrik ederim yazı için
 

Süreyya Önal

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
16 Nis 2010
Mesajlar
469
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
49
palleyfergusson, teşekkürler

@ .............Ya insanlar yanılıyorsa? ben de yazıdan devamla...
konu üstüne, farklı beyanda bulunmayacağım

''dayanağı kendinden menkul şartlara dair, durum-değerlendirmeyi, dayatmamalı..ve/fakat An'l aş malı -anlaşılmalı da'' diyorum.
(nasıl ? ölçü nedir.. kime göre-neye göre, tek tek buyuramıyorUZ tabii ) bireysel toplumsal denge de.. (zorluk) malum!
hal ve durum değerlendirmesi ile 'uygun' luğa dair onay vermek-vermemek kar/ar'ı...
ve vicdan kanalı devredeyse kararsız/da kalabiliyorken İnsan

yine de siz buyurun... :D
tartışın..

anlaşın.
diyorum... Dayat! ma dan... (nasıl olacaksa :) )
 
P

pissen

Ziyaretçi
yazdıklarını okurken aklıma şöyle bir şey geldi;
1- eğer evrim teorisi gerçek ise;evrim sırasında cinslerin bu hale dönüşmesi sırasında mevcut olan eliminasyon da bir dayatma olmalı,ve ırkların ıslahı fikrinin doruk noktası olan "öjenizm" de dayatmanın babası sayılabilir...
2-eğer yaratılış gerçek ise; benim her zaman üzerinde durduğum,kendilerini "biz" diye tanımlayanların üretim aşamasında mevcut hatalarını telafi etmek için buldukları buldukları tek yolun dayatma olduğu gerçeği;çünkü yaratan-lar biliyor ki yarattıkları sadece bundan anlar...

Yanılmıyorsam engels şöyle bir betimlesi vardı; insanın doğa ile olan çelişkisi bittiği zaman insanın insan ile olan çelişkisi başladı. Varoluş süreci hangi aşamadan başlarsa başlasın gelişim süreci doğadaki çatışmalar ve dayatmalar üzerine kurulu. Evrenin bize gösterdiği en büyük en gerçekçi şey her şeyin bir başka şeyin nedeni olduğu sürecidir ki;

Tanrı nefsi 1 anda yaratmış olsa da 9000 (sallıyorum ) senede dize getirmiş.İlk insan adem ise ondan önce insan olmayan insana yakın protifler olması gayet mümkün bir teori olabilir. Çünkü varoluşun kendisi dair diyalektik neden-sebep-sonuç ilişkisine dayanıyor. Bence insan varoluş sürecinin bir parçası olmamakla varoluştan meydana gelen şeyin bir ürünü. Ve her mevcut şeyin kendi doğası olduğu için bizim bütün gözlemlerimiz, edinimlerimiz, çıkartımlarımız belirli prensipler ve ilkeler eşliğinde bir hukuk sistemi içerisinde şekilleniyor.

Doğru ve yanlış çatışkısı da bence tam burada başlıyor. Sahip olamadığımız ama sürekli yaşadığımız zamanın ve evrenin insana uyarlanması pay edilmesi insanın kendisi ile olan temel çatışkısı. Çünkü bizim kendi doğamız pragmatist bir tarzda; barbar, istilacı sömürgeci ve dayatmacı yaklaşımlar sergiliyor. Bunun sebebi olarak ta doğanın mükemmeliyetçi çizgisi ve duruşu karşısında kendimizi hep bir eksik veya bir tam olarak hissetmemizden olabileceğini düşünüyorum. Çünkü bizim her iki varoluşsal süreçte ki asri görevimiz ve misyonumuz öz olarak hayvanlar gibi yemek, içmek, sevişmek ve sıçmak. Bu özden arta kalan zamanlardaki memnuniyetsizliğimiz ise şimdi konuştuğumuz ve asırlar boyunca konuşacak olduğumuz insan diye düşünüyorum ben.
 
M

Mor ve Ötesi

Ziyaretçi
ve bir şey daha...

"kısas" bütün dinlerde önemli bir yer tutar ve dayatmadır,

sesi soluğu çıkmayan tabiat ana da sistemini "ne ekersen onu biçersin,ne kadar ekersen o kadar biçersin" üzerine kurmuştur,bu da dayatmadır...
 
P

pissen

Ziyaretçi
kısas bence gelişimsel bir süreçten çok üretimsel bir sürecin parçası. Dinlere baktığımız zaman Tanrı sözlerinde pek kısas yok. Kuranı kerimde var böyle bir şey oda peygamber efendimize sorulan sorulara inen vahiyler niteliğinde. Din insan yaşayışını belirli bir ahlak ve disiplin düzeyinde düzenleyen kanunlaşmamış ama kanun kadar geçerli bir yasa bütünü ise Teknik olarak gelişimsel süreçten ayrışıp üretimsel sürecin üzerine oturuyor.

Ben böyle durumlarda Spinoza'nın fikir yürütme tarzını seviniyorum. Kendi kendisinin nedeni olan şeyler 'töz' bir başka şeyin neden olduğu şeyler 'modus'.

İnsan kendi kendisinin nedeni olarak görünmediği için insanın beslediği duygu düşünce yargılar kendi doğasından taşan etkilileşimsel yansımalar içerisinde şekil alıyor. Bir zeytin ağacı meyvelerini vermek için atletik yaklaşımlar içerisinde ağaca tırmanacak bir insan bekler iken daha akıllı bir yaklaşımla merdiven yahut ağacın altına bez serecek insanları beklemez. O her şekilde meyvesini toprağa bırakacaktır. İnsan onun kendi doğasının ilerisine giderek kendi doğasında şekillendirme çabası içerisinde bir üretim ilişki kurar ve kendi üretimin parçası olup zeytin ağacına ve doğaya yabancılaşır. Doğanın temel ihtiyaçlarımız konusunda bize pek bir dayatması yok. Biz ihtiyaç fazlası üretim ve tüketimle doğayı bize karşı böyle tavır alması için zorluyoruz gibi sevgili abicim :)
 
M

Mor ve Ötesi

Ziyaretçi
"Bir zeytin ağacı meyvelerini vermek için atletik yaklaşımlar içerisinde ağaca tırmanacak bir insan bekler iken daha akıllı bir yaklaşımla merdiven yahut ağacın altına bez serecek insanları beklemez. O her şekilde meyvesini toprağa bırakacaktır..."

ağzı dili olmayan (_aslında bağıra bağıra konuşan ama bizim duyamadığımız sesin sahibi..._) tabiat ananın çocukları,her halükarda vazifelerini yapmak üzere programlanmışlardır,
ama bu program olağan akış içindir ve senin anlatımın olağan akışta geçerlidir,
ayni zeytin ağacına onun programı dışında yapılacak en küçük müdahale aynen karşılık bulur; "bakarsan bağ bakmazsan dağ olur şeklin de,bu kısas-dayatmadır..."
 

UpBot

Kahin
Yeni Üye
Katılım
14 Ocak 2021
Mesajlar
1,017
Tepkime puanı
5
Puanları
38
Teşekkürler. Konuyu güncel tutalım herkes görsün :)
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst