Bu nasıl din?

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Genel Tartışma Alanı kategorisinde Furkan Topal tarafından oluşturulan Bu nasıl din? başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 2,952 kez görüntülenmiş, 10 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Genel Tartışma Alanı
Konu Başlığı Bu nasıl din?
Konbuyu başlatan Furkan Topal
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan Süreyya Önal

Furkan Topal

Üye
Yeni Üye
Katılım
13 Eki 2010
Mesajlar
112
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
30
Sevgilimin babası, (artık bi sevgilim olup olmadığından bir haberim bile yok, onu bekliyorum sadece, kendisi karantinada sanırım.) bizim yaptığımız her şeyi namus davası yapıyor.

Telefonda bana şöyle demişti. "Kafirun duresini aç oku, namusa laf gelirse kesebilirsiniz biçebilirsiniz yazıyor, bana bunu yaptırtma!"

Soruyorum sizlere birbirini sevenleri, birbirine helal kılmayan bir dinin mantığı nedir? Bu nasıl din?
 

phi

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
13 May 2008
Mesajlar
1,906
Tepkime puanı
174
Puanları
63
Peki sen acip okudun mu Kafirun suresini?

De ki: Ey kâfirler, Sizin taptıklarınıza ben tapmam. Siz de benim taptığıma tapıcılar değilsiniz. Ben asla sizin taptıklarınıza tapacak değilim. Siz de benim taptığıma tapacak değilsiniz. Sizin dininiz size, benim dinim banadır"

Bak ne diyor Kafirun suresi; sen bunu alip nasil anlatiyorsun burda? Yok sevenleri birbirine helal kilmayan din olur mu vs? Simdi sana soruyorum ben?

O mantik dolu beyninin icini burada provake edici basliklar acip bence daha da yorma. Cunku hakarete dogru gitmeye basliyorsun.
 

mazruf

Üye
Yeni Üye
Katılım
7 Eyl 2010
Mesajlar
125
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
65
Modern Frankeştayn’lar
Gerçek canavarlar, canavarı yaratanlardır.
Önce Frankeştayn’ı biraz anımsayalım...
50-80 yaş kuşağındaki gençlerimizin(!) mutlaka hatırladıkları korku filmlerinin unutulmaz bir canavar
kahramanı. Kendi adı yok aslında. O’nu yaratan doktorun “Dr. Victor Frankeştayn.” Soyadıyla anılıyor. Doktor, ölümsüzlüğü arayıp bulma yolunda ve yaratan olmak rüyasıyla kendini Tanrı sanan manyak bir bilim adamı. Kitabı 1918 tarihinde yayınlanmış. Şaşırtıcı tarafı ise yazarının Mary Shelley adında bir kadın olması.
Gelelim Modern Fankeştayn’ımıza…
O kadar çoklar ki hangisini yazacağını şaşırıyor insan. Günümüzün belli başlı türleri arasında
Politikacı, Asker, Bilim Adamı, Yazar, Edebiyatçı, Sanatçı, Hukukçu, Bürokrat, İş adamı ve
çok daha şaşırtıcı olan nice başkaları bulunmakta. Dr. Victor yaşasaydı; kendi canavarı korkunç
Frankeştayn’ının günümüzdeki versiyonlarının yanında melek gibi kaldığını görünce kafayı yerdi
resmen.
Ben EN TEHLİKELİ olanını yazacağım...
Yani GIDA Frankeştayn’larını. Bunlar orijinal Frankeştayn gibi kendini Tanrıya benzetme hevesinden
öte, kendilerini Tanrı sanan mega-süper dünya zararlıları. Bunlar muhtemeldir ki, ellerindeki mevcut
toprakları değil ekmeye, tuvaletlerine bile yetmeyen, kökten ırkçı ve radikal faşist mutantlardır.
Tanrılarını değiştiremedikleri için, Tanrının ürünleriyle (veya doğal seleksiyonla evrimleşmiş natürel
gıdaların) ve onun kodlarıyla uğraşıyorlar. Hatta değiştiriyorlar.
İlk hedefleri olan az alanda çok ürün hedeflerine ulaştılar…
Yetmedi. Görüntüsüne de müdahale ettiler. Yetmedi. Rengine de müdahale ettiler. Yetmedi.
Kokusuna da müdahale ettiler. Yetmedi. Tadına da müdahale ettiler. Yetmedi. Vitamin, enzim ve
elementlerine de müdahale ettiler. Yetmedi. Türün devamı kodlarını içeren çekirdeğine de müdahale
ettiler. Yetmedi. Kendisini, tüketenin DNA’sına kopyalayan trans-genleri ürettiler. O’da yetmedi.
Ekildiği toprakları de değiştiren, zehirleyen katkılar koydular. Yine yetmedi.
Şimdi ki gizli hedefleri…
IRKLARA GÖRE ayrı etki ve tesir gösteren Biyolojik Gıda Silahları üretmek. Bir başka değişle;
ırka göre hazırlanmış, yani yalnızca O ırkı hasta edecek, kısır bırakacak, hatta imha edecek
Gıda Silahları üretmek. Tek kaygıları bu gizli zehirli GDO savaşlarından kendilerinin de etkilenmeleri.
Görünen odur ki, keşfettikleri şeytan zehrinin panzehirlerini henüz bulamamışlar. Nasıl mı anladım?
Eğer bulunmuş ve denenmiş olsaydı bu panzehir KİTLESEL ÖLÜMLER çoktan başlamış olurdu.
Mevcut duruma bakınca çıldırmamak elde değil…
Halen, Tarım ve Köy işleri Bakanlığımızın 115.000 çalışanı var.. 70 üniversitemiz, 30 ziraat fakültemiz
ve 50 tarım araştırma enstitümüz bulunmakta. Ne yapar bumlar? Bulmaca mı çözerler? OK’ mi oynarlar…
Veya durumun vahametinin farkında olup susarak bu cinayetlere ortak mı olurlar? Daha da ayıbı ise,
içlerinde sayısız idealist gençlerimizin de bulunduğu tam 10 bin işsiz ziraat mühendisimizin göz göre göre
harcanmasıdır. Ne aymazlıktır ki, veya nasıl bir işbirlikçi ihanettir ki, Türkiye tohumda tamamen
dışa bağımlı hale getirilmiştir. Yoksa tüm bu rezaletler üç beş adet saltmış veya kiralanmış
züppe siyasetçinin cebi için mi yaşanmaktadır? Frankeştayn tohumların icadı-mucidi ve doğal patronu
şeytanın araştırmacıları, genleriyle oynayarak, gül ile limon kokulu domates yetiştirdiklerini gazetelerin
Internet sayfalarında gururla yazıyorlar. Saklamıyorlar artık. Habere göre, istediğiniz şekle sahip domatesleri
bile bulabilirsiniz; çekirdeksiz, kalp şeklinde, salatalık şeklinde, dilimli...
Genlerle oynama meselesi yüzde yüz doğrudur…
Bu tohumların bir ekimlik olduğunu bilmeyen yok. Yani bir defa tohum almakla kurtulamıyorsunuz.
Bir gram tohumun fiyatı her dönemde bir gram altına denk. Üstelik bu Frankeştayn tohumlarını toprağa
bir ektin mi artık isteseniz de yerli tohuma dönemiyorsunuz. Genetik tohum o toprağa da zarar veriyor.
Artık hep bu genetik tohumu kullanmak zorundasınız. 50-70 yıl sonra ise toprak kanserojen maddelerle
dolduğu için artık tamamen kullanılmaz hale geliyor.
Acı bir örnek…
Türkiye'nin patates deposu olan Niğde ve Nevşehir bölgelerinde yetiştirilen patateslerde kanserojen maddeye
rastlandığı için artık patates ekimine izin verilmemesidir. Yani Frankeştaynlar şeytan tohumlarını tek başına satmıyor.
Tohum alana hastalığı bedava.... Bu şeytan tohumların içine hastalık yerleştirenler, bu sayede zirai ilaç satımını da
garanti altına almış oluyor. Bütün bu acı tabloya rağmen Türkiye'de yabancıların menfaatine çalışan bir patent sistemi işletiliyor.
Çok korkunç. Köylü kendi bahçesinde tohum bırakamayacak. Yoksa uluslararası mahkemede yargılanacak! Şu anda dünyada
bu şeytan tohumlarını kullanma yasası çıkartan ilk ülke işgal altındaki Irak'tır. İkincisi de biz olacağız.
HENÜZ SONA GELİNMEDİ.
DAHA VAKİT VAR!
Anlayalım, anlatalım, eyleme geçelim. Bildiğimiz kadar ve elimizden geldiğince. Tabii eğer çocuklarımızın da, torunlarımızın da,
neslimizin de bu topraklarda yaşamaya devam etmelerini istiyorsak !
(ALINTIDIR)
 

Furkan Topal

Üye
Yeni Üye
Katılım
13 Eki 2010
Mesajlar
112
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
30
Peki sen acip okudun mu Kafirun suresini?

De ki: Ey kâfirler, Sizin taptıklarınıza ben tapmam. Siz de benim taptığıma tapıcılar değilsiniz. Ben asla sizin taptıklarınıza tapacak değilim. Siz de benim taptığıma tapacak değilsiniz. Sizin dininiz size, benim dinim banadır"

Bak ne diyor Kafirun suresi; sen bunu alip nasil anlatiyorsun burda? Yok sevenleri birbirine helal kilmayan din olur mu vs? Simdi sana soruyorum ben?

O mantik dolu beyninin icini burada provake edici basliklar acip bence daha da yorma. Cunku hakarete dogru gitmeye basliyorsun.

Kızın babası hacı bir adam. Ben hacı bir adamın bana telefonda anlattıklarını aktardım. Daha önce Kuranı bir kez bitirmiştim. Sonrada geri dönüp Kafirun Suresine bakmadım. Hayır adamın kullandığı diğer bir ifade ise şu " benim dinim buna izin vermiyor. "

O yüzden sordum bu nasıl din diye .
 

Aksiyom

Düşünür Üye
Yeni Üye
Katılım
4 Tem 2009
Mesajlar
569
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
32
Sizin dininiz size, benim dinim banadır. Bu böyle bi din arkadaşım.
 

Üstad

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
16 Eki 2010
Mesajlar
2
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
Din, toplumsal obsesyonlarımız, obsesyonlarımız ise bireysel dinimizdir!...
 

phi

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
13 May 2008
Mesajlar
1,906
Tepkime puanı
174
Puanları
63
Kızın babası hacı bir adam. Ben hacı bir adamın bana telefonda anlattıklarını aktardım. Daha önce Kuranı bir kez bitirmiştim. Sonrada geri dönüp Kafirun Suresine bakmadım. Hayır adamın kullandığı diğer bir ifade ise şu " benim dinim buna izin vermiyor. "

O yüzden sordum bu nasıl din diye .

Sana tek bir cumle yazacagim ve bundan sonraki yazilarinda din ve alehinde sacma sapan yazilar olursa silecegim.
Sunu asla ama asla unutma;

Dunyadaki en buyuk yalan gormedigin bir ruyayi gormus gibi anlatmaktir. Cunku onun sahidi yoktur. Yalan oldugunu kimse ispatlayamaz. Soylede yazabilirim bu yalanin tek sahidi Allah'tir.
 

Eznora

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
16 Eki 2010
Mesajlar
1
Tepkime puanı
0
Puanları
1
Yaş
33
Sonuca gidiş yolunuzda problem olduğunu düşünüyorum. Aynı mantıkla bakacak olursak, olay üzerine şu soruları sormamızda gerekir: "Bu nasıl toplum?","Bu nasıl aile?", "Bu nasıl adam?"... Ve yine aynı mantıkla her bir sosyal kurumun leş gibi koktuğu sonucuna varırız.
Bireylerin yaptıklarını bağlı oldukları inanca,sınıfa,kuruma vs. yakıştırmak, "Tüm Müslümanlar insan yakmayı sever." önermesi kadar yanlıştır. Herhangi bir dine bağlı değilim. Ama bu onları araştırmadığım,sorgulamadığım anlamına gelmez. İslam dininin tüm önde gelenleri sevgiyi,dostluğu,iyiliği öğütlemiştir.Bunlara sahip olmayanlarının, Allah sevgisine de sahip olamayacağını açıkça belirtmişlerdir. "Bu nasıl din?" yerine "Bizler nasıl insanız, bizleri kim bu duruma soktu?" sorusunu sormak gerekmekte kanımca. Aslında bu sorunun cevabını Antik Yunan'da Zeus, tanrılar toplasında vermiştir. Zeus var mıdır? Yokluğu ona ithaf edilen mesajın doğruluğunu çürütemez.:)
 

Furkan Topal

Üye
Yeni Üye
Katılım
13 Eki 2010
Mesajlar
112
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
30
Din aleyhine yazamazsam, felsefenin ne anlamı kaldı? Belki sorgulamak istediğim şeyler var?
 

toz_zerresi

Üye
Yeni Üye
Katılım
22 Şub 2010
Mesajlar
184
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
Sevgili Furkanım... Önce kafirun suresinin mealini vereyim ve iniş sebebini daha sonra yazayım.

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]1- De ki: Ey kâfirler[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]2- Sizin taptıklarınıza ben tapmam. [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]3- Siz de benim taptığıma tapıcılar değilsiniz. [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]4- Ben asla sizin taptıklarınıza tapacak değilim. [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]5- Siz de benim taptığıma tapacak değilsiniz. [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]6- Sizin dininiz size, benim dinim banadır.[/FONT]

Mekke döneminde inmiştir. Kafirler gel sen bizim dinimize tabi ol, biz de senin dinine tabi olalım teklifini getirmişlerdir. Peygamber efendimiz (s.a.v) bunun olacak bir iş olmadığını belirtmiştir. Bir sene biz senin mabuduna ibadet edelim, bir sene de sen bizim mabutlarımıza ibadet et teklifini getirmişlerdir ve bu teklif peygamber efendimiz (s.a.v) tarafından kati olarak ret edilmiştir. Bu olayla ilgilidir ve senin konuyu açma nedenin ile hiç bir ilgisi yoktur.

Sen araştırmacı bir kişilikte bir arkadaşımızsın. Araştırırsan çıkar zaten ortaya.

Saygılarımla
 

Süreyya Önal

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
16 Nis 2010
Mesajlar
469
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
49
...aleyhine yazamazsam, felsefenin ne anlamı kaldı? Belki sorgulamak istediğim şeyler var?

Selam FURKAN
ben, konu dışı... yazacağım müsaadenle

Baştan güdümlü, aleyhine-lehine bir yaklaşım, konuyu; özünden saptırdığı için uzunca bir süre...ifadelerimizde de egosal kibire takılıp,kısır döngüye giriyor..

Sorgulamak istemen çok güzel ancak benim de naçizane tavsiyem,önce biraz araştır,konu;ne-ne zaman-nerede-nasıl ve niçin? değilmi : )

madem ki, sosyal bir ortamda, kendini/düşünceni ifade etme iradeni kullanacaksın -ki bu çok güzel- bunu da, kimsiniz! siz-biz-onlar-şunlar diye hedef gözeterek/provoke şeklinde değil, muhalefet etmenin saygınlığına dikkat ederek yap.

anti parantez foruma gelmen hepimize iyi gelecek, diye düşünmekteyim.. hoşça ve dostça birbirimizden çok şey öğreneceğiz...Sevgi ve Saygı ile
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst