Bir Tanrı Var Mıdır?

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Serbest Kürsü kategorisinde telrunya tarafından oluşturulan Bir Tanrı Var Mıdır? başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 4,865 kez görüntülenmiş, 31 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Serbest Kürsü
Konu Başlığı Bir Tanrı Var Mıdır?
Konbuyu başlatan telrunya
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan Cry

telrunya

Düşünür Üye
Yeni Üye
Katılım
18 Kas 2009
Mesajlar
531
Tepkime puanı
2
Puanları
18
Yaş
33
Soru: Bir Tanrının var olup olmadığını gerçekten bilmek isterdim. Eğer yoksa, hayatın hiçbir anlamı yok. İnsan, Tanrıyı bilmeden, binlerce inanç ve görüntü içinde Tanrıyı bulmuş. Bütün bu inançların doğurduğu bölünme ve korku insanı kendi türünden ayırmış. Bu bölünmenin acı ve zararından kaçmak için daha çok inanç yaratıyor, çoğalan acı ve zihin karışıklığı insanı bir girdabın içine çekip yutmuş. Bilmeden inanıyoruz. Tanrıyı bilebilir miyim? Hem Hindistan'da hem de buradaki birçok ermişe bu soruyu sordum ve hepsi de inanç üzerinde ısrarla durdular. "İnan. O zaman bileceksin; inanmadan hiçbir zaman bilemezsin." dediler. Siz ne düşünürsünüz?

Krishnamurti: Anlamak için inanç gerekli mi? Öğrenmek, bilmekten çok daha önemli... İnancı öğrenmek, inancın sonudur. Zihin inançtan kurtulduğu zaman bakabilir. Bağlayıcı olan, inanç ya da inançsızlıktır; çünkü inanç ve inançsızlık aynıdır: Aynı paranın ters yüzleridir bunlar. Böylece olumlu ve olumsuz inancı bütünüyle bir yana koyabiliriz; inançlı ve inançsız aynıdır. Bu gerçekleştiği zaman 'Bir tanrı var mıdır?' sorusu oldukça değişik bir anlam kazanır. Bütün gelenek, bellek, akılsal ve duygusal anlatımlarıyla Tanrı kelimesi, bütün bunlar, Tanrı değildir. Kelime, gerçek değildir. Demek ki; zihin kelimeden kurtulabilir mi?

Soru: Bunun ne demek olduğunu bilmiyorum.

Krishnamurti: Kelime, gelenektir; umut, mutluluğu bulma isteği, en yüce olan için savaşmak, varoluşa canlılık veren harekettir. Demek ki, kelime kendisi en yüce olan oluyor, ama aynı zamanda kelimenin 'şey' olmadığını da örebiliyoruz. Zihin kelimedir ve kelime düşüncedir.

Soru: Ve kendimi kelimeden soymamı istiyorsunuz. Bunu nasıl yapabilirim? Kelime, geçmiş zamandır, bellektir. 'Eş' kelimedir, 'ev' kelimedir. Başlangıçta kelime vardı. Aynı zamanda kelime, iletişim(haberleşme), özdeşleşme(hüviyet) demektir. İsminiz siz değilsiniz, ama isminiz olmadan sizi soruşturamam. Ve bana, zihnin kelimeden kurtulup kurtulamayacağını soruyorsunuz. Yani, zihin, faaliyetinden (kendi etkinliğinden) kurtulabilir mi?

Krishnamurti: Ağaç durumunda, nesne gözlerimin önünde ve evrensel sözleşme ile kelime, ağaca yükleniyor. Ama 'Tanrı' kelimesi söz konusu olduğu zaman kelimenin yükleneceği herhangi bir şey yok; hiçbir referans olmadığı için de her insan ona ait kendi görüntüsünü yaratabiliyor. Din bilimci bir şekilde, entellektüel başka bir şekilde, inançlı ve inançsız da kendi yollarında yapıyorlar bunu. Umut, sonra da arayış ortaya çıkarıyor bu inancı. Bu umut, umutsuzluğun sonucu; dünyada, çevremizde gördüğümüz her şeyin umutsuzluğu. Umutsuzluktan umut doğuyor; bunlar da aynı paranın iki yüzü. Umut olmadığı zaman cehennem var ve bu cehennem korkusu bize umudun canlılığını veriyor. Sonra da yanılsama başlıyor. Demek ki kelime bizi yanılsamaya götürmüş durumda, hiç de Tanrıya değil. Tanrı, tapındığımız yanılsamadır; inançsız kişi de taptığı bir başka tanrının yanılsamasını yaratıyor - devlet, bir ütopya, ya da bütün hakikati içerdiğini düşündüğü bir kitap-. Böylece, yanılsamasıyla birlikte kelimeden kurtulup kurtulamayacağımızı soruyoruz size.

Soru: Bunun üzerinde derince düşünmeliyim.

Krishnamurti: Eğer yanılsama yoksa geriye ne kalır?

Soru: Sadece olan.

Krishnamurti: O 'olan' en kutsal olandır.

Soru: Eğer olan en kutsalsa; o zaman savaş, nefret, kargaşa, acı, hırs, yağma en kutsal. O zaman hiçbir değişmeden söz etmemeliyiz. Eğer 'olan' kutsalsa, o zaman her katil, yağmacı ve fırsatçı, "Bana dokunma, yaptığım kutsaldır." diyebilir.

Krishnamurti: "Olan, en kutsal olandır." cümlesinin basitliğinin ta kendisi büyük yanlış anlamaya götürüyor, çünkü ondaki hakikati görmüyoruz. 'Olan'ın kutsallığını görürseniz, adam öldürmezsiniz, savaşmazsınız, umut etmezsiniz, sömürmezsiniz.Bu şeyleri yapmış olduktan sonra, uymadığınız bir hakikatten ayrıcalığınız olduğunu öne sürmezsiniz. Siyah göstericiye, "Olan kutsaldır, karışma, yakma..." diyen beyaz bir adam bir şey görmemiştir; çünkü eğer görseydi, zenci onun için kutsal olacaktı ve yakıp yıkmaya da gerek kalmayacaktı. Demek ki, eğer her birimiz bu hakikati görürse, değişmenin olması gerekir. Hakikati böyle görmek, değişmedir.

Soru: Buraya Tanrının olup olmadığını öğrenmeye geldim ama siz tamamen aklımı karıştırdınız.

Krishnamurti: Tanrının olup olmadığını öğrenmeye geldiniz. Biz de dedik ki; 'kelime' bizi taptığımız yanılsamaya götürür ve bu yanılsama için birbirimizi isteyerek yok ediyoruz. Yanılsama yokken 'olan' en kutsaldır. Şimdi 'olan'ın gerçekte ne olduğuna bakalım. Belirli bir anda 'olan' korku olabilir, derin umutsuzluk, ya da kabına sığmaz neşe olabilir. Bu şeyler sürekli olarak değişiyor. Ama aynı zamanda "Çevremde bütün bunlar değişiyor, ama ben değişmeden kalıyorum." diyen bir gözlemci var. Bu bir hakikat mi, gerçekte 'olan' o mu? O da değişmiyor mu; kendisine bir şeyler ekleyip kendisinden bir şeyler çıkartmıyor mu; değişiyor, kendini uyduruyor, oluyor ve yok olmuyor mu? Demek ki hem gözlemci hem de gözlenen sürekli olarak değişiyor. 'Olan' değişmedir. Bu bir hakikattir. 'Olan' budur.

Soru: O zaman aşk değişebilir mi? Eğer her şey bir değişme hareketiyse, aşk da o hareketin bir parçası değil mi? Ve aşk değişebilirse, o zaman ben de bir kadını bugün sevebilirim ve yarın da bir başkasıyla yatarım.

Krishnamurti: Aşk mı? Yoksa aşkın, aşkın dile getirilmesinden değişik mi olduğunu söylüyorsunuz? Yoksa anlatıma aşktan daha büyük bir önem veriyor da böylece bir çatışma, çelişki mi yaratıyorsunuz? Aşk, değişim çarkının içinde yakalanabilir mi hiç? Eğer öyleyse, o zaman nefret de olabilir; o zaman aşk, nefrettir. Sadece hiçbir yanılsama olmadığı zaman 'olan' en kutsaldır. Hiçbir yanılsama olmadığı zaman 'olan' Tanrıdır, ya da başka bir ad kullanilabilir. Demek ki Tanrı, ya da ona hangi adı verirseniz veriz, SİZ
olmadığınız zaman vardır. Siz varken, o yoktur. Siz yokken, aşk vardır. Siz varken, aşk yoktur.
 

turko29

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
20 Şub 2010
Mesajlar
322
Tepkime puanı
0
Puanları
16
Yaş
65
İlgimi çeti ilk sıralara koyuyorum okunacak araştırılacak yazarlardan...

Jiddu Krishnamurti (Telugu: జిడ్డు కృష్ణ మూర్తి) veya J. Krishnamurti (Telugu: జే . కృష్ణ మూర్తి) veya (Tamilce: கிருஷ்ணமூர்த்தி)(12 Mayıs 1895 - 17 Şubat 1986), Hindistan asıllı düşünür, konuşmacı ve yazar. Hindistan'ın Madanapalle kentinde doğdu. 1909 yılında C.W. Leadbeater tarafından keşfedildi. 13 yaşındayken Theosophical Society tarafından "dünya öğretmeni" olarak seçildi. Konuşmaları ve yazıları herhangi bir dinle bağlantılı değildir. Kendisine mesihlik yakıştırılmış olmasına rağmen bunu kesinlikle reddetmiştir. Bütün dünyada geniş bir dinleyici kitlesine ulaşmış olmasına rağmen çevresindekiler tarafından oluşturulan örgütü kendisi dağıtmıştır. Hiçbir zaman kendisini bir otorite olarak görmedi ve çevresinde müridlerin oluşmasını istemedi. Her zaman bir birey ile bir başka birey olarak konuşmayı tercih etti. Krishnamurti, 1986'da ölümüne kadar konuşmalarını sürdürdü.
Eserleri, Dünyayı dolaşarak yaptığı konuşmalardan derlenmiştir.
Konuşmalarında "hakikatin/gerçeğin yolları olmayan bir ülke" ("truth is a pathless land.") olduğunu ve bireyin ancak sessiz/dingin bir farkındalıkla ve tüm yaşam ile bütünleşerek yaşaması halinde gerçeğin/hakikatin kendiliğinden geleceğini söylemiştir. Ölüm ile Yaşamın bir ve tekliği, yaşamın durağan olamayacağı, korku, özgürlük, şiddet,doğa ve çevre vb. üzerine konuşmalar yapmıştır.
En Akılda Kalıcı Sözleri İse;
"insanlar hızla akan yaşam nehrinin yanında kendilerine küçük bir havuz kazarlar, işte o havuzda kokuşur, o havuzda ölüp giderler."
"Bu denli hastalıklı bir topluma iyi eklemlenmiş olmak, sağlıklı olmanın bir ölçüsü olamaz."
Kitaplarından seçmeler:
  1. Zihin ve Düşünce Üzerine, Ayna Yayınevi
  2. Öğrenme ve Bilgi Üzerine, Ayna Yayınevi
  3. Özgürlük Üzerine, Ayna Yayınevi
  4. Yaşamak ve Ölmek Üzerine,, Ayna Yayınevi
  5. İlişki Üzerine, Ayna Yayınevi
  6. Korku Üzerine, Ayna Yayınevi
  7. Tanrı Üzerine, Ayna Yayınevi
  8. Doğa ve Çevre Üzerine, Ayna Yayınevi
  9. Çatışma Üzerine, Ayna Yayınevi
  10. Sevgi ve Yalnızlık Üzerine, Ayna Yayınevi
  11. Doğru Meslek Üzerine, Ayna Yayınevi
  12. Hakikat Üzerine, Ayna Yayınevi
  13. Eğitim Üzerine, Ayna Yayınevi
  14. İç Özgürlük, Çeviri: İlhan Güngören, Yol Yayınları
  15. Zamanın Sonu, Ayna Yayınevi
  16. Farklı Bir Yaşam, Ayna Yayınevi
  17. Meditasyonlar, Ayna Yayınevi
 

turko29

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
20 Şub 2010
Mesajlar
322
Tepkime puanı
0
Puanları
16
Yaş
65
Ayna yayınevi daha çok Din ve Felsefe, Tasavuh üzerine çeviri çalışması yapan bir yayın evi...
Değerlendirmelerde katkı amaçlı bilgi aktarımıdır yaptığım...
 

telrunya

Düşünür Üye
Yeni Üye
Katılım
18 Kas 2009
Mesajlar
531
Tepkime puanı
2
Puanları
18
Yaş
33
Teşekkür ederim katkınız için.
Birkaç yazısını daha paylaşmaya çalışacağım.
 

turko29

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
20 Şub 2010
Mesajlar
322
Tepkime puanı
0
Puanları
16
Yaş
65
Zevkle okurum, ilk işim kitapları ile tanışmak olacak, Hakkında fazla bilgim olmadığı için olumlu yada olumsuz bir görüşe sahip değilim, ama sizin aktardığınız bölümü ile dikkate alınacak bir sorgulatma yöntemi olduğu kanısı uyandı...
 

telrunya

Düşünür Üye
Yeni Üye
Katılım
18 Kas 2009
Mesajlar
531
Tepkime puanı
2
Puanları
18
Yaş
33
Ne yazık ki ben de henüz yeni tanıştım kendisiyle, aktardığım bu yazısıyla. Birkaç yazısına ulaşabildim, aktaracağım onları da.
Dilerim zihinleri yorabilsin :)
 
M

monaliza

Ziyaretçi
Bir Tanrı değil binlerce tanrı var.Örneğin bu çağın tanrıları bir yandan para,diğer yandan medya ve özenti, hastalık aşamasında..
Sırada sanal dünya.
Ne mertlik kalmış,ne yürek insanlarda..

Bir tane dendiğinde aklıma gelen ilk şey; "ALLAH"...tır.
Başka tapınak yok haşa...
 

Mühendis

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
3 Eki 2009
Mesajlar
271
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
67
‘’Demek ki Tanrı, ya da ona hangi adı verirseniz verin, SİZ olmadığınız zaman vardır. Siz varken, o yoktur. Siz yokken, aşk vardır. Siz varken, aşk yoktur.’’

Okumaktan zevk alacağımdan eminim.
Teşekkürler Telrunya.[FONT=&quot][/FONT]
 

telrunya

Düşünür Üye
Yeni Üye
Katılım
18 Kas 2009
Mesajlar
531
Tepkime puanı
2
Puanları
18
Yaş
33
Rica ederim Mühendis. Diğer yazıları da kısa zamanda aktarmaya çalışacağım :)
 

serotonin

Üye
Yeni Üye
Katılım
1 Mar 2010
Mesajlar
109
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
50
Evvet (:) daha önceki yazılarımda ne demiştim ; herşeyde bir anlam vardır, tabi görmek isteyene, akıl yürütebilene...

Bakın Jiddu Krishnamurti ne demiş;


"Sevgili ile ne demek istediğimi soruyorlar. Açıklayayım, siz istediğiniz gibi anlayın. Benim için O Krishna, Kuthumi, Maitreya, Buda... Bunların hepsi, ama hepsinin biçiminin ötesinde. Ne ad verdiğiniz ne fark eder ki?... Benim Sevgilim gökler, çiçekler, her bir insan. Ben Sevgilimle birleştim ... Ve siz Onu her bir hayvanda, her bitkide, acı çeken her insanda göremedikçe anlayamayacaksınız."


Eklemek istediğim bir diğer şey ise; bu anlatımların bana ve benim gibi düşünenlere yabancı olmadığı, bilmeyenler için iyidir, okusunlar, ama genel anlamda baktığımda şimdiye kadar söylenenlerin, yorumlanmışların, toplanmış hali gibi...

Nedenini bilemiyorum ama bu tür kişiler beni geriyor, o kadar çok bu toplama bilgilerle nemalanan var ki... seminerler, konferanslar, kitaplar.... inandırıcılıklarını yitiriyorlar benim gözümde.

Diğer taraftan, başlığı okuduğumda aklıma ilk gelen şeyi Monaliza yazmış:))) bir sürü tanrı vardır:))



Ve ve son olarak yine ekleyim, kusura bakmayın:)) 13 yaşındaki bir çocuğa ; senin auran çok temiz hmm sen olsan olsan Maitreya nın yeryüzüne dönmüş halisin dense.. düşünün artık o kişinin kendini nelerle besleyerek büyüttüğünü..

Neyse çok yargılı olmamam lazım ama kendime engel olamadım.
 

telrunya

Düşünür Üye
Yeni Üye
Katılım
18 Kas 2009
Mesajlar
531
Tepkime puanı
2
Puanları
18
Yaş
33
Eklemek istediğim bir diğer şey ise; bu anlatımların bana ve benim gibi düşünenlere yabancı olmadığı, bilmeyenler için iyidir, okusunlar, ama genel anlamda baktığımda şimdiye kadar söylenenlerin, yorumlanmışların, toplanmış hali gibi...
Siz ve sizin gibi düşünenler ?!?
Nedenini bilemiyorum ama bu tür kişiler beni geriyor, o kadar çok bu toplama bilgilerle nemalanan var ki... seminerler, konferanslar, kitaplar.... inandırıcılıklarını yitiriyorlar benim gözümde
Gerilme sebebiniz nedir?
Neyse çok yargılı olmamam lazım ama kendime engel olamadım.
Keşke biraz engel olsaymışsınız.
 

turko29

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
20 Şub 2010
Mesajlar
322
Tepkime puanı
0
Puanları
16
Yaş
65
"Krishnamurti: Anlamak için inanç gerekli mi? Öğrenmek, bilmekten çok daha önemli... İnancı öğrenmek, inancın sonudur. Zihin inançtan kurtulduğu zaman bakabilir. Bağlayıcı olan, inanç ya da inançsızlıktır; çünkü inanç ve inançsızlık aynıdır"

Tamamen katıldığım bir cümle, bu demek değildirki, tüm görüşlerinede katılacağım...

Ayna diye bir yayınevi özel olarak bu yazar ile ilgileniyor, kafamda soru işareti çok, soruların çözümüde yanıtını aramadan ve okumadan geçeceği için bu yazarın kitaplarını okuyacağım.
 

telrunya

Düşünür Üye
Yeni Üye
Katılım
18 Kas 2009
Mesajlar
531
Tepkime puanı
2
Puanları
18
Yaş
33
İnanan birini kim neden kandırsın ki? Zaten yeterince kandırılmadık mı? :) Bence insanlar bir şeyleri anlayamadığında tehdit olarak algılayabilir, normaldir.

 

serotonin

Üye
Yeni Üye
Katılım
1 Mar 2010
Mesajlar
109
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
50
Siz ve sizin gibi düşünenler ?!?

Gerilme sebebiniz nedir?

Keşke biraz engel olsaymışsınız.

----Ben ve benim gibi düşünenler??? e yazdım işte bu tür şeylerin nemalanmaya dönüşerek kendi kendini eskitmesi.

----Gerilme sebebimde aynı. ( yazdıklarımı okuduğunuza emin misiniz? (:) )

----Yooo neden engel olayım? iyi şeyler yazılınca güzel hoşta , farklı şeyler düşünüldüğünde mi kötü?

Sonuç; Keşke sizde benim yorumuma yorumsuz kalsaydınız. Herkes aynı görüşte olacak diye bir kaide yoktur, anlaşmak çözümse anlaşamayıp, yorumsuz kalmakta bir çözümdür.
 

telrunya

Düşünür Üye
Yeni Üye
Katılım
18 Kas 2009
Mesajlar
531
Tepkime puanı
2
Puanları
18
Yaş
33
Kesinlikle aynı görüşte olmak zorunda değiliz zaten. Bazı yerleri açık bulmadım ve yazdım. Fakat cevap tatmin edici değil kendi adıma. Öyle olsa idi, anlamak daha kolay olurdu. Ve cevabım da daha farklı olacaktı, ama Yooo neden engel olayım? iyi şeyler yazılınca güzel hoşta , farklı şeyler düşünüldüğünde mi kötü? cümlenizden sonra buna değer mi bilmiyorum.
 
M

monaliza

Ziyaretçi
Fikirleri çıkmazda kaldığında ,kapıları kapatır ve çözümü de kilitleyerek konuyu anlaşılması zora doğru sürükler bazıları..Ve bunu hep yaparlar.Amaç; ustaca sandıkları garip manevralar ile net olmak yerine kaoslara gömülmektir. Başka yetenekleri yoktur. Bunun adı da "BOŞLUKTA"olmaktır. Bu da;çok tanrılılığın bireyi bireyden götüren,olumsuz getirisidir. Çoğu kez başarılı olamazsınız netleştirmekte,
çünkü karmaşa kemikleşmiş,ruh karanlığa gömülmüştür.
Bu çıkmazın çıkışı, ruhun aydınlığa kavuşması bir olan ALLAH'ın verdiği huzurla mümkün olabilir ancak...
 

telrunya

Düşünür Üye
Yeni Üye
Katılım
18 Kas 2009
Mesajlar
531
Tepkime puanı
2
Puanları
18
Yaş
33
Konu başlığı ve seyri nettir monaliza. Bu nedenle ilgi-siz yorumlarınızı ya kendinize saklayınız, ya da farklı başlık açınız ve değerlendirelim.
 
M

monaliza

Ziyaretçi
NE-DEN ilgisiz telrunya;Bir kitap ve içeriği tartışılmıyor mu?
Gerçi az da olsa haklı görünmüyor değilsiniz,okumadım çünkü,ama tahmin ediyorum eser yada kitap denen şeyin içeriğini.
Size alkış tutmadım diye mi bu tavrınız?
 

telrunya

Düşünür Üye
Yeni Üye
Katılım
18 Kas 2009
Mesajlar
531
Tepkime puanı
2
Puanları
18
Yaş
33
Eğer siz o tavra giriyorsanız başkasından da beklersiniz,normaldir; ama ben o tavırda değilim. Bunu belirttikten sonra, tartışma seyrine dikkat etseydiniz neden ilgi-siz kaldığınızı anlardınız. İlk yazınız daha ilgiliydi. Şimdi bu yaptığınız ve açıklamalarınız nedir ben anlam veremedim fakat önce kendiniz kendinizi anlamlandırıp sonra bizlere sunsanız daha güzel olabilir.

Konuyla ilgili olduğu sürece dahil olacağım, aksi halde ne yazık ki cevaplamayı uygun bulmayacağım.
Sevgilerimle...
 

serotonin

Üye
Yeni Üye
Katılım
1 Mar 2010
Mesajlar
109
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
50
Ben kendimce şöyle açıklayayım; Bu tür insanların samimiyetine güvenmiyorum, belli bir kalıba sokularak yetiştirilmiş, ona özellikli biri olduğu işlenmiş. Kitapları , nedense aynı yayın evinden çıkıyor.

İnsanların, iki kelimeyi yan yana getirip, bunu manevi ve veya maddi sömürü olarak kullanmalarınadır tepkim.

Not: Uzatmayı sevmem, ne dediysem ilgim dahilinde demişimdir.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst