Bir Söyleşi: Dostluk Üzerine

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Serbest Kürsü kategorisinde SametAras tarafından oluşturulan Bir Söyleşi: Dostluk Üzerine başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 1,976 kez görüntülenmiş, 6 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Serbest Kürsü
Konu Başlığı Bir Söyleşi: Dostluk Üzerine
Konbuyu başlatan SametAras
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan UpBot

SametAras

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
16 Şub 2013
Mesajlar
10
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
Selamlar,

Dostluk üzerine bir söyleşiye koyulmak istiyorum. Halihazırda, bu konu üzerine birkaç satırım var. Fakat henüz yetkin bir halde, Güneş'e doğru uzanışta değiller.

Sevgiyle...

Öteye; Elin Elinelikten

Şu, kesinkes salt bir dostun yeğleyişidir; bir elini diğer eline uzatmaktansa, iki elini de ona –dosta– uzatışı.

Ona gökteki bir ikilem yolu uzatsanız; şu halde, dost, adımlara o ikilem yolunun ortasından koyulur. Öyle ki, orada bir patika yahut ötekiler olmasa dahi.

Dostluğun tini bir okyanustur; mutlak halde bir saltlık. Onu, ne kötülük ne de yanlışlık kendine bürüyebilir. Dostun uzanışı kıyaya vurur, mutlak iyilikte ve güzellikte.



Yapmacık dost ise bir arayışladır; gökyüzünden dolu yağdığında kendisine bir çatı, üşüdüğünde bir ateş, acıktığında da bir ekmek ocağı. Şu ki, onun arayışı bir erdemde uyanış değildir.
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Merhaba Samet, dün bu konu hakkında az çok bir sohbetimiz olmuştu. Kısaca bir kaç ekleme daha yapmak istiyor ve yazını merakla bekliyorum.
Dostluluğun ve dostlarımın bende yeri çok özeldir. Allah dostu olmak ise bambaşka bir kavramdır, o aşamaya ulaşmanın çok kolay olacağını sanmıyor, geçmişte bunu başarabilenlere ise büyük bir hayranlık duyuyorum.
Mevlana'dan alıntı olduğunu bildiğim çok bilinen ve beni etkileyen bir hikaye var, bunu burada paylaşmak isterim.


Genç adamın biri, dermiş babasına her gün; "Benim de dostlarım var, sendeki dost gibi..." Baba itiraz eder, olmaz öyle çok dost. Hakikisi belki bir belki iki, fazlasını bulamazsın gerçek, hakiki dostun...

Devam eder durur konuşma... Aralarında başlar bir tartışma, karar verirler bir sınava, dostun hakikisini anlamaya...

Bir akşam bir koyun keserler, ve koyalar çuvala... Baba der ki oğluna: "Hadi al bu çuvalı, şimdi götür dost bildiklerine" Çuvaldan kanlar damlamakta...

Delikanlı sırtlar çuvalı, gider en iyi bildiği dostuna, çalar kapıyı...

O dost bakar ki çuvala hem de kanlı bir çuval, kapar hızla kapıyı delikanlının suratına. Almaz içeri arkadaşını... Böylece tek tek dolaşır delikanlı, kendince tanıdığı, sevdiği dostlarını. Ne çare, hepsinde de sonuç aynıdır. Evlat geriye döner, ama içten yıkılır... Babasına dönerek:

- "Haklıymışsın baba" der. Dost yokmuş bu dünyada ne sana, ne de bana...

Baba:
- "Hayır evlat, der. Benim bir dostum var bildiğim. Hadi çuvalı sırtla ve bir kere de ona git, selamımı söyle. Genç adam, çuvalı sırtlar tekrar. Alnından terler, çuvaldan kanlar damlar...

Gider, baba dostuna, selam verir. Kabul görür sevinir. O dost, delikanlıyı alır hemen içeri. Geçerler arka bahçeye, bir çukur kazarlar birlikte, koyunu gömerler adam diye, üzerine de serpiştirirler toprak belli olmasın diye dikerler üzerine sarımsak...

Genç adam gelir babasına;

- "Baba işte dost buymuş" diye konuşunca, babası:

- "Daha erken, o belli olmaz daha, sen yarın git O'na, çıkart bir kavga, atacaksın iki tokat, hiç çekinmeden ona... İşte o zaman anlaşılacak dostun hakikisi... Sonra gel olanları anlat bana...

Genç adam aynen yapar babasının dediğini, maksadı anlamaktır dostun hakikisini, babasının dostuna istemeden basar iki tokat!..

Der ki tokatı yiyen dost; "Git de söyle babana, biz satmayız sarımsak tarlasını böyle iki tokada!.."

Sevilecek biri olmadığın zamanlarda bile Seni Sevmeli...
Sarılacak biri olmadığın zamanlarda bile sana sarılmalı...
Dayanılmaz olduğun zamanlarda bile Sana Dayanmalı...
Dost dediğin; fanatik olmalı;
Bütün dünya seni üzdüğünde Sana moral vermeli.
Güzel haberler aldığında seninle dans etmeli,
Ve ağladığında, seninle ağlamalı...
Ama hepsinden daha çok;
Dost matematiksel olmalı;
Sevinci çarpmalı...
Üzüntüyü bölmeli...
Geçmişi çıkarmalı...
Yarını toplamalı...
Kalbinin derinliklerindeki ihtiyacı hesaplamalı...
İşi bitince seni bir tarafa atmamalı...
 

SametAras

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
16 Şub 2013
Mesajlar
10
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
Merhaba Digital,

Katıldığın için teşekkür ederim. Ne güzel oldu; bana bu hikayeyi hatırlatman. Öyle ki, onlardan öğütler almalıyız. Şu halde, dostlukta bir bağdan ötesi vardır, dostluk öyle yüce bir erdemdir ki, dostu uğruna kendisini dahi vermiştir, nihayetinde birde uyanış...

En iyisi mi dostluk uğruna kafa yoralım. İki tin arasındaki dostluk neyle uyanışa gelir? Bana öyle geliyor ki, bu uyanış öylesinedir, bir bahar çiçeği gibi...
 

istanbul

Üye
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2010
Mesajlar
213
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Dostluk yakınlıktır.
Yakın olabildiğim kadar olur gönüldaşım.
Yakınlık belki önce yak-ar insanı ancak yanmadan gönüldaş olunur mu ki?
Yandıkça dost olunur ısındıkça yakın olunur yandıkça kül olunur ve o zaman biz olunur.
Dostluk biz olabilmek , dostluk tek olabilmek.
 

istanbul

Üye
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2010
Mesajlar
213
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Kurban ettiğimiz kadar , yakına erdiğimiz kadar Kevser e katılmaktayız.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst