- Konbuyu başlatan
- #1
Azılı bir seri katil ile kanser hastası bir yakını için banka soyan bir insan hakim karşısında yaptığı konuşmalarda anlatmak istedikleri şey kendilerini mecbur hissetmeleri mi? Yoksa yalnızca canları istedikleri için mi bu işleri yapmalarıdır?
Bir seri katil tıpkı bir afyondan alınan zevk gibi insan öldürmekten zevk alır ve rahatladığını düşünür. Yakını için banka soyan birisi ise yakınını kaybetmeyi göze alamayacağı için böyle bir işe kalkışır. Temelde ikisinin de suç işlediği ortada. Peki bir hakim nasıl olur da kendini onların efendisi sayıp, onlar hakkında yorumda bulunur. Ve yaptıkları şeyler yüzünden onlara ceza verme gücünü kendinde benimser?
Eğer hakim böyle bir işi yapabilecek birisi ise herkes hakkında istediği her yorumda bulunamaz mı? Ya da suçluların yaptıklarının suç olduğunu bildiği ve normal şartlarda yapmayacağı şeyleri yaptıkları için ceza yükümün de bulunur. Acaba hakim canı istediğinde bir bardak suyu insana çevirebiliyor mu?
Hakimin böyle yükümlerde bulunmasına izin veren bir şeyin kabullenmesi ne kadar doğru? Ve neden birine böyle bir görev verme gücünü bulan devlet nasıl olur da bizlerin istemeden de olsa yapmak zorunda kaldığımız şeyleri bilhassa devletin kendi yaptıklarından dolayı bireyleri bu olaylara itmesi sonucunda onları tıpkı bir kovadaki kum taneleri gibi etrafa saça saça yoluna devam etmesi ne kadar doğru birşey? Eğer birey toplumun yapı taşı ise neden kendi hakkındaki bu yorumlara ve yükümlere, kendinden farkı olmayan insanlar tarafından uymak zorunda kalıyor. Bir çocuğun oyuncağıyla oynarmışcasına insanların hayatlarıyla oynanıyor? Eğer düzen böyle sağlanılacaksa neden kötü olayların oluşmasına zemin sağlanıyor? Ya da bu zeminlerin neden var olmasına izin veriyor? Devletin halkın üzerinden çıkar sağladığı kesin. Fakat halk buna mecburiyetten mi uyuyor? Yoksa suç işleyen insanlar gibi bunları kendinde yapmak zorunda mı hissediyor? Bu bir sürü psikolojisi mi? Yoksa bireyin doğumundan itibaren bunların beyinlerine kazınmasından mı kaynaklanıyor?
Hakimler hakkındaki sorulara geri dönecek olursak;
Hakimlerin uyması gereken kurallar olduğu herkesçe biliniyor. Peki ya hakimler diğer insanlar hakkında yüküm verebiliyor da kendi hakkında neden bir yüküm veremiyor? Eğer diğer insanlardan farklı bir durum oluşuyorsa neden kendini diğer insanların yerine koymadan karar veriyor? Peki kendisi o insanların yerinde olsa vereceği cezaları tekrarlayabilir miydi?
Böyle bir paradoks oluşturmak ve bunun içine birbirimizi atmak ne kadar doğru? İnsanların bunları bile bile ve isteyerek yapmasında neden bir koyun psikolojisi ön plana çıkıyor? Neden dünyamızı bir helikopter pisti ya da bir koyun çiftliği gibi görmek zorundayız? Neden diğer gerçeklere ulaşmak istemiyoruz?
Ve son olarak;
Yaşanmış bunca olaydan sonra ve sorulmuş bunca sorudan sonra ne kadar güvenebiliriz adalete ve adaletin varlığına?
Bir seri katil tıpkı bir afyondan alınan zevk gibi insan öldürmekten zevk alır ve rahatladığını düşünür. Yakını için banka soyan birisi ise yakınını kaybetmeyi göze alamayacağı için böyle bir işe kalkışır. Temelde ikisinin de suç işlediği ortada. Peki bir hakim nasıl olur da kendini onların efendisi sayıp, onlar hakkında yorumda bulunur. Ve yaptıkları şeyler yüzünden onlara ceza verme gücünü kendinde benimser?
Eğer hakim böyle bir işi yapabilecek birisi ise herkes hakkında istediği her yorumda bulunamaz mı? Ya da suçluların yaptıklarının suç olduğunu bildiği ve normal şartlarda yapmayacağı şeyleri yaptıkları için ceza yükümün de bulunur. Acaba hakim canı istediğinde bir bardak suyu insana çevirebiliyor mu?
Hakimin böyle yükümlerde bulunmasına izin veren bir şeyin kabullenmesi ne kadar doğru? Ve neden birine böyle bir görev verme gücünü bulan devlet nasıl olur da bizlerin istemeden de olsa yapmak zorunda kaldığımız şeyleri bilhassa devletin kendi yaptıklarından dolayı bireyleri bu olaylara itmesi sonucunda onları tıpkı bir kovadaki kum taneleri gibi etrafa saça saça yoluna devam etmesi ne kadar doğru birşey? Eğer birey toplumun yapı taşı ise neden kendi hakkındaki bu yorumlara ve yükümlere, kendinden farkı olmayan insanlar tarafından uymak zorunda kalıyor. Bir çocuğun oyuncağıyla oynarmışcasına insanların hayatlarıyla oynanıyor? Eğer düzen böyle sağlanılacaksa neden kötü olayların oluşmasına zemin sağlanıyor? Ya da bu zeminlerin neden var olmasına izin veriyor? Devletin halkın üzerinden çıkar sağladığı kesin. Fakat halk buna mecburiyetten mi uyuyor? Yoksa suç işleyen insanlar gibi bunları kendinde yapmak zorunda mı hissediyor? Bu bir sürü psikolojisi mi? Yoksa bireyin doğumundan itibaren bunların beyinlerine kazınmasından mı kaynaklanıyor?
Hakimler hakkındaki sorulara geri dönecek olursak;
Hakimlerin uyması gereken kurallar olduğu herkesçe biliniyor. Peki ya hakimler diğer insanlar hakkında yüküm verebiliyor da kendi hakkında neden bir yüküm veremiyor? Eğer diğer insanlardan farklı bir durum oluşuyorsa neden kendini diğer insanların yerine koymadan karar veriyor? Peki kendisi o insanların yerinde olsa vereceği cezaları tekrarlayabilir miydi?
Böyle bir paradoks oluşturmak ve bunun içine birbirimizi atmak ne kadar doğru? İnsanların bunları bile bile ve isteyerek yapmasında neden bir koyun psikolojisi ön plana çıkıyor? Neden dünyamızı bir helikopter pisti ya da bir koyun çiftliği gibi görmek zorundayız? Neden diğer gerçeklere ulaşmak istemiyoruz?
Ve son olarak;
Yaşanmış bunca olaydan sonra ve sorulmuş bunca sorudan sonra ne kadar güvenebiliriz adalete ve adaletin varlığına?