Bazı insanlar işçi bazıları da işveren olmayı isterler. Siz..........

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Anketler kategorisinde Feylesof TeCe tarafından oluşturulan Bazı insanlar işçi bazıları da işveren olmayı isterler. Siz.......... başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 2,878 kez görüntülenmiş, 12 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Anketler
Konu Başlığı Bazı insanlar işçi bazıları da işveren olmayı isterler. Siz..........
Konbuyu başlatan Feylesof TeCe
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan iuflsfozkn

Feylesof TeCe

Filozof
Yeni Üye
Katılım
31 Ara 2010
Mesajlar
926
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
30
Bazı insanlar işçi bazıları da işveren olmayı isterler. Siz..........

İşçi ol, sadece emre uy bedenin yorulsun.
İşveren ol, sadece emret beynin yorulsun.

İşçi ol, kovul elinde azda olsa tazminat...
İşveren ol, bat elinde batmış şirket...

vb...

(Anket kapalı oy sistemlidir, verdiğiniz oy görülmeyecektir.)
 

Karamella

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
24 Mar 2011
Mesajlar
12
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
İkisi de değil. Şayet şu an bir işçi olarak hiç de mutlu değilim. Ama işveren olmak da istemem. İnsanların işçi-işveren olarak ayrıldığı bir dünyayı tiksindirici buluyorum. Sistem böyle oldukça, ne iş yaptığımın da hiçbir önemi yok.
 

Feylesof TeCe

Filozof
Yeni Üye
Katılım
31 Ara 2010
Mesajlar
926
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
30
İkisi de değil. Şayet şu an bir işçi olarak hiç de mutlu değilim. Ama işveren olmak da istemem. İnsanların işçi-işveren olarak ayrıldığı bir dünyayı tiksindirici buluyorum. Sistem böyle oldukça, ne iş yaptığımın da hiçbir önemi yok.

Çok özür dilerim, Sayın Karamella. Ankete sizin için "diğer" şıkkı koymayı unuttum ama siz de diğere alternatif seçenekler sunarsanız bizi aydınlatmış olur sunuz.
 
K

kuzeys

Ziyaretçi
her zaman ara sınıflar olmuştur; küçük burjuva olarak kalmayı yeğlerim..
 

Feylesof TeCe

Filozof
Yeni Üye
Katılım
31 Ara 2010
Mesajlar
926
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
30
her zaman ara sınıflar olmuştur; küçük burjuva olarak kalmayı yeğlerim..

Çok teşekkür ederim, kuzeys. Bilgisizliğimi mazur görün ama bilmemek ayıp değilmiş, öğrenmemek ayıpmış. Bu ara sınıflardan başka örnekler verirseniz öncelikle beni sonra diğer üyeleri aydınlatmış olacaksınız. Saygılar...
 
K

kuzeys

Ziyaretçi
yok talha ben takılıyorum..marx'ın dediği gibi kapitalist toplumlarda iki sınıf vardır- yönetilenler (işçi sınıfı ) ve yönetenler ( burjuvazi). sınıflar arasındaki farkı toplumsal statülerden çok üretim araçları belirler. Literatüre göre sabacı ve koç aileleri gibi insanlardan tröstlerin altında işçi sayılırlar. Çünkü tekeller'de pazarlarını güçlerini kendinden daha büyük şirketlerden alırlar. Önceden şirketlerin genel müdürleri sahipleri vardı şimdi kar ortakları ve CEO'ları var..
 

fides

Kahin
Yeni Üye
Katılım
15 Şub 2008
Mesajlar
1,694
Tepkime puanı
5
Puanları
38
Ben bu anketi pek sağlıklı bulmadığımı belirtmek istiyorum. Hem soru değeri taşımıyor, hem tam olarak sorulmak/öğrenilmek istenen şey yeterince açık değil. Daha farklı düzenlemeye gidilebilirdi.
Marks, sınıflandırma yaparken "proleterya" ve "burjuva" diye ayırım yapar. Bu sınıf savaşımın sona ermesini de proleteryanın burjuvayı yok etmesiyle gerçekleşeceğinin belirtir.Yukardaki soruna gelince Talha, "Küçük burjuva" derken kasıt genel anlamıyla "öğrenciler"dir.
 

Feylesof TeCe

Filozof
Yeni Üye
Katılım
31 Ara 2010
Mesajlar
926
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
30
Ben bu anketi pek sağlıklı bulmadığımı belirtmek istiyorum. Hem soru değeri taşımıyor, hem tam olarak sorulmak/öğrenilmek istenen şey yeterince açık değil. Daha farklı düzenlemeye gidilebilirdi.
Marks, sınıflandırma yaparken "proleterya" ve "burjuva" diye ayırım yapar. Bu sınıf savaşımın sona ermesini de proleteryanın burjuvayı yok etmesiyle gerçekleşeceğinin belirtir.Yukardaki soruna gelince Talha, "Küçük burjuva" derken kasıt genel anlamıyla "öğrenciler"dir.

Anketin sağlıklı olmadığı doğrudur ama bu anket bölümüne benden önce eklenen anketin eklenme tarihinin 5 Ekim 2009 olduğu da doğrudur. Ben küçük bir adımla iz bırakayım sizlerde sağlam ve sağlıklı adımlarla büyük eserler bırakın. Bence anketler hep ilgi çekicidir...
 
K

kuzeys

Ziyaretçi
Marks, sınıflandırma yaparken "proleterya" ve "burjuva" diye ayırım yapar. Bu sınıf savaşımın sona ermesini de proleteryanın burjuvayı yok etmesiyle gerçekleşeceğinin belirtir.Yukardaki soruna gelince Talha, "Küçük burjuva" derken kasıt genel anlamıyla "öğrenciler"dir.

efendim aynıları aynı, ayrıları ayrı yere koyacaksak eğer

marx proleterya'ya farklı bir anlam yüklemiştir. proleterya sınıf savaşımını kavramış ve kabul etmiş işçilere verilen sıfattır. Zira işçi sınıfın içerisinde yer alıp ta kapitalist üretim ilişkilerinin altında ezilip sömürülen milyonlarca insan var oldukları ortamdan ve düzenden habersizdirler.
diğer yandan fransız ihtilali sonrası devrimi işçi sınıfından alan burjuvazi'nin bazı kolları üretim araçlarının kontrollerini ele alarak sistemin yönetimsel yapısını ele geçirip patronlaşırken doktor,avukat,mühendis, sanatçılar gibi okur yazar tayfası üretim araçlarına sahip olmadıkları için ve onların altında çalışan makinede olmadıkları için ara bir sınıf içerisinde konumlanmışlardır. Bu ara sınıf; iki arada bir derede kalan küçük burjuva diye tabir edilir. Öğrenciler doğaları gereği sistemin her hangi bir noktasında sömürülmeye başlamadıkları için ve var olan sistemden beslendikleri için küçük burjuva davranış alışkanlıları içerisinde büyüyüp serpilirler..
 

fides

Kahin
Yeni Üye
Katılım
15 Şub 2008
Mesajlar
1,694
Tepkime puanı
5
Puanları
38
Kavram tartışmasına mı gireceğiz? Gene De bu konuya nokta koymuş kişileri kaynak olarak göstereceğim.Hem konu pek serpilmez böylece...

"Proletarya (Latince proles (döl) kelimesinden gelir) alt sosyal sınıfı tanımlamak için kullanılan terim, bu sınıfa mensup kişilere proleter denir. İlk olarak oğullarından başka malı olmayan insanları tanımlamak için kullanılan aşağılayıcı bir kelime iken, Karl Marx`tan sonra işçi sınıfını tanımlamak için kullanılan sosyolojik bir terim halini almıştır.

Marksist teoride proletarya


Marksist teoride proletarya üretim araçlarına sahip olmayan sınıfın adıdır. Proleter ücret alan işçidir. Proletarya, Feodalizmin çözülmesiyle mülksüzleşen insanların, Emek gücünü belli bir ücret karşılığında satmaktan başka yaşam seçeneği kalmamasıyla ortaya çıkan, üretimdeki konumları itibariyle belirli bir grup oluşturan kesimin sınıfsal olarak tanımlanmasıdır. "


(Vikipedia ) Engels ve Marks'a ait tanımlamalardan biridir.


Gene kaynak vererek açıklamak gerekirse : (Bilmeyenler ve genç arkadaşlar için kısa bir bölüm)


Komünizmin İlkeleri

Soru 1: Komünizm nedir?
Yanıt:
Komünizm, proletaryanın kurtuluş koşullarının öğretisidir.
Soru 2: Proletarya nedir?
Yanıt: Proletarya, toplumun, geçim araçlarını herhangi bir sermayeden elde edilen kârdan değil, tamamıyla ve yalnızca kendi emeğinin satışından sağlayan; sevinci ve üzüntüsü, yaşaması ve ölmesi, tüm varlığı emek talebine, dolayısıyla işlerin iyi gittiği dönemler ile kötü gittiği dönemlerin birbirlerinin yerini almasına, sınırsız rekabetten doğan dalgalanmalara dayanan sınıfıdır. Proletarya, yani proleterler sınıfı, tek sözcükle, 19. yüzyılın çalışan sınıfıdır.
Soru 3: Şu halde proleterler her zaman varolmamışlardır?
(sayfa 98)
Yanıt: Hayır. Yoksul halk ve çalışan sınıflar her zaman varolmuştur,[
45] ve bu çalışan sınıflar çoğunlukla yoksuldular. Ama demin sözü edilen koşullar altında yaşayan bu tür yoksullar, bu tür işçiler, yani proleterler her zaman varolmamışlardır, nasıl ki rekabet her zaman serbest ve sınırsız olmamışsa.
Soru 4: Proletarya nasıl doğdu?
Yanıt: Proletarya, geçen yüzyılın ikinci yarısında İngiltere'de ortaya çıkan ve o zamandan bu yana dünyanın bütün uygar ülkelerinde kendini yinelemiş olan sanayi devriminin bir sonucu olarak doğdu. Bu sanayi devrimine, buhar makinesinin, çeşitli dokuma makinelelerinin, buharlı tezgahın ve daha birçok başka mekanik aygıtların icadı neden oldu. çok pahalı olan ve, bunun sonucu, ancak büyük kapitalistler tarafından satın alınabilen bu makineler, o güne dek varolan tüm üretim biçimini değiştirdi ve makineler işçilerin derme çatma çıkrıklarıyla ve el tezgahlarıyla ürettiklerinden daha ucuz ve daha iyi metalar ürettiği için, eski işçileri safdışı bıraktı. Böylece bu makineler, sanayii tümüyle büyük kapitalistlere teslim etti ve işçilerin sayıca pek az olan mülklerini (aletler, el tezgahları, vb.) değersizleştirdi, öyle ki, kapitalistler çok geçmeden her şeye el attılar ve işçjlere hiç bir şey kalmadı. Fabrika sistemi, bu yolla, giyim eşyaları imalatına girmiş oldu. —Makine ve fabrika sisteminin harekete geçmesinin ardından, fabrika sistemi çok geçmeden öteki sanayi dallarında da, özellikle pamuklu dokuma ve matbaa işlerinde, çanak-çömlek ve madeni eşya sanayiinde kullanılmaya başlandı. Tek tek işçiler arasında giderek daha çok işbölümü oldu, öyle ki, daha önce tüm bir nesneyi yapan işçi, artık onun yalnızca bir kısmını üretiyordu. Bu işbölümü ürünlerin daha hızlı ve dolayısıyla daha ucuza ikmal edilmelerini olanaklı kıldı. Bu, her işçinin eylemini, bir makinenin yalnızca aynı yetkinlikte değil, hatta bundan çok daha iyi bir biçimde yapabildiği çok basit, sürekli yinelenen mekanik bir işleme indirgedi. Bu yolla, sanayiin bütün bu dalları, tıpkı iplikçilik ve dokumacılık gibi, birbiri ardından buhar gücünün, makinenin ve fabrika sisteminin egemenliği altına girdiler. Ama böylece, bunlar, aynı zamanda, tamamıyla büyük kapitalistlerin ellerine geçtiler
(sayfa 99) ve buralarda da işçiler bağımsızlığın son kırıntılarını yitirdiler. Yavaş yavaş, gerçek manüfaktürlere ek olarak zanaatlar da, aynı şekilde, giderek daha çok fabrika sisteminin egemenligi altına girdiler, çünkü burada da, maliyetlerden birçok tasarrufların yapilabildiği ve çok yüksek bir işbölümünün olabildiği büyük atelyelerin kurulmasıyla, büyük kapitalistler, küçük zanaatçının yerini giderek daha çok aldı. Böylece şimdi, uygar ülkelerde hemen bütün çalışma dallarının fabnka sistemi altında yürütüldüğü, ve hemen bütün dallarda zanaatın ve manüfaktürün büyük sanayi tarafından safdışı edildiği noktaya ulaşmış bulunuyoruz.— Bunun sonucu olarak, eski orta sınıflar, özellikle küçük zanaat ustaları, giderek daha çok yıkıldılar, işçilerin eski konumları tamamıyla değişti, ve bütün öteki sınıfları yavaş yavaş yutan iki yeni sınıf çıktı ortaya:
I. Bütün uygar ülkelerde bütün geçim araçlarına ve bu geçim araçlarının üretimi için gerekli hammaddelere ve aletlere (makineler, fabrikalar, vb.) daha şimdiden hemen tamamıyla sahip büyük kapitalistler sınıfı. Bu sınıf, burjuvalar sınıfı, ya da burjuvazidir.
II. Tamamıyla mülksüz olan ve bu yüzden, emeklerini, karşılığında zorunlu geçim araçları edinmek için burjuvalara satmak zorunda kalanlar sınıfı. Bu sınıfa proleterler sınıfı, ya da proletarya denir.
Soru 5: Proleterlerin burjuvalara bu emek satışı hangi koşullar altında yer alır?
Yanıt: Emek herhangi bir başka meta gibi bir metadır, ve fiyatı da herhangi bir başka metaın fiyatını belirleyen aynı yasalar tarafından belirlenir. Büyük sanayiin ya da serbest rekabetin —ki göreceğimiz gibi, ikisi de aynı kapıya çıkar— egemenliği altındaki bir metaın fiyatı, ortalama olarak, her zaman, o metaın üretim maliyetine eşittir. Emeğin fiyatı da, demek ki, aynı şekilde emeğin üretim maliyetine eşittir. Emeğin üretim maliyeti, tamamen, işçinin, kendisini çalışabilir bir durumda tutmak ve işçi sınıfının yok olmasını önlemek için gereksindiği geçim araçları miktarından ibarettir. Demek ki işçi, emeği karşılığında, bu amaç için gerekli olandan daha fazlasını almayacaktır; emeğin fiyatı ya da ücret, geçim için gerekli en düşük, asgari
(sayfa 100) [miktar -ç.] olacaktır. İşler bazan kötü, bazan da iyi olduğuna göre, işçi de bir durumda daha fazla, öteki durumda daha az alacaktır, tıpkı fabrika sahibinin kendi metaı karşılığında bir durumda daha fazla, öteki durumda daha az alması gibi. Ama fabrika sahibi nasıl ki işlerin iyi olduğu zaman ile kötü olduğu zaman arasında ortalama olarak kendi metaı için, bu metaın üretim maliyetinden ne daha fazla, ne de daha az alıyorsa, işçi de ortalama olarak bu asgariden ne fazla, ne de az alacaktır. Bütün çalışma dalları ne denli büyük sanayiin eline geçerse, ücretlere ilişkin bu iktisadi yasa da o denli daha sıkı uygulanır.
Soru 6: Sanayi devriminden önce hangi çalışan sınıflar vardı?
Yanıt: Çalışan sınıflar, toplumun gelişmesinin farklı aşamalarına bağlı olarak, farklı koşullar içinde yaşarlar ve mülk sahibi ve egemen sınıflar karşısında farklı konumlara sahip bulunurlardı. Antikçağda, çalışan halk, tıpkı birçok geri ülkede ve hatta Birleşik Devletler'in güney kesiminde hâlâ olduğu gibi, sahiplerinin köleleri idiler. Ortaçağda, tıpkı Macaristan'da, Polonya'da ve Rusya'da hâlâ olduğu gibi, toprak sahibi soyluların serfleri idiler. Ortaçağda ve sanayi devrimine dek, kentlerde, bir de küçük-burjuva zanaatçıların hizmetinde çalışan kalfalar vardı, ve manüfaktürün gelişmesiyle birlikte, yavaş yavaş, daha o sıralar, büyükçe kapitalistler tarafından çalıştırılan manüfaktür işçileri ortaya çıktı.
Soru 7: Proleter köleden hangi bakımdan farklıdır?
Yanıt: Köle ancak bir kez satılır, proleter ise kendisini günbegün, saatbesaat satmak zorundadır. Tek bir efendinin mülkü olan bireysel köle, efendisinin çıkarı bunu gerektirdiğinden, ne denli sefil olursa olsun, güvence altına alınmış bir geçime sahiptir; emeği ancak birisi buna gereksinme duyduğu zaman kendisinden satın alınan ve, deyim yerindeyse, tüm burjuvalar sınıfının mülkü olan bireysel proleter ise, güvence altına alınmış bir geçime sahip değildir. Bu geçim ancak tüm proleter sınıf için güvence altına alınmıştır. Köle rekabetin dışındadır, proleter ise onun içindedir ve bunun bütün dalgalanmalarından etkilenir. Köle, uygar toplumun bir üyesi olarak değil, bir şey olarak hesap edilir;
(sayfa 101) proleter ise bir kişi olarak, uygar toplumun bir üyesi olarak kabul edilir. Şu halde, köle proleterden daha iyi bir geçime sahip olabilir, ama proleter, toplumun gelişmesinin daha yüksek bir aşamasına mensuptur ve kendisi de köleden daha yüksek bir aşamada bulunur. Köle, kendisini, bütün özel mülkiyet ilişkileri arasından yalnızca kölelik ilişkisini kaldırmakla özgür kılar ve böylelikle ancak o zaman bizzat bir proleter haline gelir; proleter ise kendisini, ancak genel olarak özel mülkiyeti kaldırmakla özgür kılabilir.
Soru 8: Proleter serften hangi bakımdan farklıdır?
Yanıt: Serf, ürünün bir bölümünü teslim etme ya da iş yapma karşılığında, bir üretim aletine, bir toprak parçasına ve bunun kullanımına sahiptir. Proleter ise, ürünün bir bölümünü alma karşılığında, bir başka kişiye ait üretim aletleri ile, bu başka kişinin hesabına çalışır. Serf verir, proletere ise verilir. Serfin güvence altına alınmış bir geçimi vardır, proleterin yoktur. Serf rekabetin dışındadır, proleter ise içinde. Serf, kendisini, ya kente kaçarak ve orada bir zanaatçı haline gelerek, ya da toprakbeyine emek ve ürün vermek yerine para vererek ve özgür bir kiracı haline gelerek, ya da kendi feodal beyini kovup kendisi mülk sahibi haline gelerek, kısacası, şu ya da bu biçimde mülk sahibi sınıfa ve rekabete dahil olarak özgür kılar. Proleter ise kendisini, rekabeti, özel mülkiyeti ve her türlü sınıf ayrımını kaldırarak özgür kılar.
Soru 9: Proleter zanaatçıdan hangi bakımdan farklıdır?[
1*]
Soru 10: Proleter manüfaktür işçisinden hangı bakımdan
(sayfa 102) farklıdır?
Yanıt: 16-18. yüzyıl manüfaktür işçisi, hemen her yerde, hâlâ bir üretim aletine, tezgaha, aile çıkrığına, ve boş zamanlarında işledigi küçük bir miktar toprağa sahipti. Proleter bunlardan hiç birisine sahip değildir. Manlüfaktür işçisi, hemen her zaman, kırsal kesimde ve kendi toprakbeyi ve işvereni ile azçok ataerkil ilişkiler içerisinde yaşar; proleter ise, çoğunlukla büyük kentlerde yaşar ve işvereni ile yalnızca para ilişkisi içerisindedir. Manüfaktür işçisi, büyük sanayi tarafından ataerkil ilişkilerinden kopartılır, hâlâ sahip olduğu mülkünü yitirir ve böylelikle ancak o zaman bizzat bir proleter haline gelir.

......
*
*
*......
Ekim 1847 sonunda yazılmıştır.

Ayrı olarak, ilk kez,
1914'de yayınlanmıştır.

FRİEDRİCH ENGELS


 
K

kuzeys

Ziyaretçi
açıklaman için teşekkürler; yinede proleterya kavramı tarih sınıf savaşımları tarihinden ibarettir diyenler için kullanılan marksist bir deyimdir. İşçi sınıfı kendini bunun içerisinde görmüyorsa başka bir şeyin içindedir.bkz memurlar..

oysa işçinin tanımını yapacak olursak ücret karşılığı emeğini satan herkes işçidir..
 

glsezinrs

Kahin
Yeni Üye
Katılım
12 Ara 2010
Mesajlar
1,358
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
Ülkemizde yaşayan insanların sınıf bilincinde olduklarını düşünmüyorum.Yani sadece zengin-fakir sıfatlarıyla tanımlıyorlar kendilerini.Haset etme ne olur, çalış senin de olur!:p
 

iuflsfozkn

Düşünür Üye
Yeni Üye
Katılım
8 Ocak 2011
Mesajlar
641
Tepkime puanı
0
Puanları
16
Yaş
38
İnsanlar arası sınıflandırmanın oluşumu insanların elinde olmadıgı gibi onu kaldırıp tamamen yok etmek de mümkün değil . Devlet bütçenizi sonsuz varsayarsak bile çöp , tuvalet, aş, bulaşık vs vs vs fabrikator, profesör , Dr , asker, bürokrat vs vs vs yine bir hiyerarşiye ve sınıflandırmaya sadece salt düzen icin ihtiyac olduğu kanısındayım .. Merak etmiyor değilim o sınıflar arası eşitlik ideolojilerini üretenler yanlarında kaç asistan taşıyor , hangi marka elbise ve boxer giyiyor .. Biz insanlara düşen varlığı aşikar durumlara saldırmadan önce , toplum olarak o farklılıkları hangi yöntemle rahatsız edici farklar olmaktan çıkarabiliriz bunu araştırmak olmalı ... Zekat çok önemli bir kurum ve bunu devlet belki başka ad altında da olsa uygulamalı . Evet zorunluluk kanunla tesis edilirse tüm toplumu bağlayıcı oluyor. Vesselam
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst