batıl inanç

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde B Harfinden Nedir? Başlıkları kategorisinde paslıçivi tarafından oluşturulan batıl inanç başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 6,256 kez görüntülenmiş, 36 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı B Harfinden Nedir? Başlıkları
Konu Başlığı batıl inanç
Konbuyu başlatan paslıçivi
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan evrensel-insan

paslıçivi

Üye
Yeni Üye
Katılım
13 Şub 2012
Mesajlar
153
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
57
merhaba sevgili arkadaşlar.
tüm dünya insanlığında kabul örmüş ve halen kullanımda olan evrensel bir kavram var..

"batıl inanç"

burda kullanılan "batıl" kelimesi bir sıfattır ve sıfatlar karşıtları/zıtlarıyla beraber vardırlar.
batıl kavramının karşıtı nedir?
ve batıl kelimesi ya da karşıtının inanç kavramıyla birlikte kullanımı kendi içinde bir çelişki doğurmuyor mu?
 
P

Pyramos

Ziyaretçi
batıl inanç birleşik isim gibi yapışmış isimleşmiş anlamda aslında.. kısaca psikolojideki Obsesyon(takıntı) manasında yani ..

Güçlü inanç, zayıf inanç, büyük inanç, boş inanç, yalan inanç ,doğru inanç vs vs inanç sözcüğünü -gerçek manasında- tanımlayamıyor (sıfat tamlaması) görüldüğü gibi..

yazım ve imla kurallarını geçersek nasıl bir çelişki anlıyorsunuz onu söylerseniz daha doğru bir yerden başlanmış olur başlığa..
 

paslıçivi

Üye
Yeni Üye
Katılım
13 Şub 2012
Mesajlar
153
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
57
evet dediğiniz gibi bileşik kelime olarak yerleşmiş, imla, yazılım kaidelerini bir tarafa bırakırsak batıl kelime anlamı olarak şunları ifade ediyor

-doğru, haklı olmayan
-Çürük, temelsiz, asılsız.
-Geçersiz
-bozuk; sakat; boş; hukuken geçersiz;
-dayanaksız; temelsiz; beyhude; hüküm ifade etmeyen.
-mantıksal temele dayanmayan

bunlar benim netten bulduğum tanımlar..

şimdi bunun karşısına/zıttına "batıl olmayan" inanç kavramı geliyor..

bir inancın "batıl veya batıl değil" olduğuna kim, nasıl karar verecek?

kriterlerimiz ne olacak?

inanç; zaten gözlemle-ne-meyen olgular değilmidir ki, bir de buna batıl sıfatını ekleyerek çelişik bir ifade kullanmış olmuyor muyuz?
 
P

Pyramos

Ziyaretçi
kriterlerimiz ne olacak?

inanç; zaten gözlemle-ne-meyen olgular değilmidir ki, bir de buna batıl sıfatını ekleyerek çelişik bir ifade kullanmış olmuyor muyuz?

anladım. konu oldukça derin .çelişip çelişmediğimizi anlamak için önce inanç nedir? den başlamak gerek kanımca..

inanç,inanç diyoruz nerde bu inanç bir bakalım..

soyut /öznel..öyleyse öncelikle içimde olmalı..peki içimde nerede? aklımda mı? kalbimde mi? ruhumda mı? nerde?

annemin beni sevdiğine inanıyorum.

babamın beni sevmediğine inanıyorum.

bir yargıya vardım. öyleyse inanç akılsal bir yargı mı?

bu yargıya nasıl vardım? benim dışımdan gelen bilgilerden beslendi belliki..

bilgi,akıl,gerçek,mantık,duygular,yaşanmışlıklar vs vs..

oy birliği yada yada oy çoklugu ile varmışım bu karara içsel ve dışsal sebebler var..

ama bildiklerim varda, bilmediklerimden haberim yok ki !

annem çağırdı beni yanına.. oturdum karşısına.... bak oğlum dedi;

ben senin gerçek annen değilim,sen babanın önceki eşinden doğmasın !!!

!!!???

yeni bilgi geldi , herşey dağıldı !!

....

felsefe sitesi diye kasten felseye bulamıyorum tanımı, sadeliği severim ben ama inanç konusu gerçekten zor..

inanç nedir? nerdedir,? nasıl birşeydir? ne yer ne içer? bilen söylesin..
 

paslıçivi

Üye
Yeni Üye
Katılım
13 Şub 2012
Mesajlar
153
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
57
anladım. konu oldukça derin .çelişip çelişmediğimizi anlamak için önce inanç nedir? den başlamak gerek kanımca..


inanç nedir? nerdedir,? nasıl birşeydir? ne yer ne içer? bilen söylesin..

evet size katılıyorum ve benim de aslında gelmek istediğim nokta buydu..
nedir inanç? ya da bunun insanoğlu tarafından eyleme dönüştürülmüş hali olan "inanmak" fiili?

insanoğlu varolduğundan beri bilincine yansıyan evrene/varoluşa baktıkça doğasında olan merak dürtüsünden dolayı merak etmiş
ve oluşan soruları kendince cevaplayıp bir yargıya varıp, karar vermiştir.

verdiği bu kararlar sonucunda ortaya bir takım "veriler" çıkmıştır..
işte bu verilere yaklaşım açısından insanoğlunda iki farklı eyleme neden olmuştur..

1-inanmak
2-bilmek

benim kişisel olarak bu iki farklı eyleme yaklaşımım şöyle,

bilmek; ortaya konan verinin
-gözlemlenebilir
-tekrarlanabilir
-sınanabilinir
-ve bunların sonucu olarak en önemlisi tüm dünya insanlığının hemfikir olması yani "evrensel onay" almış olmasıdır

inanmak; yukarıda saydığım özelliklere sahip olmayan bir verinin insanoğlu tarafından sahip çıkılması, savunulması, taraftar olunması..

işte burda bilmek ve inanmak arasındaki farkın farkındalığı ortaya çıkıyor..

bu farkındalığın insanoğlu açısından ne önemi var peki?

bu farkındalığa erişmiş bir insan artık epistemolojik gerçeklikte yaşamaya başlıyor..

yani tüm dünya insanlığının hemfikir olduğu (bilmek) verileri kabul edip diğer tüm verilere tarafsız, bağımsız(nötr) yaklaşıyor..

diğer bir ifadeyle "mutlak inançsızlık" dediğim kavram..

halihazırda binlerce yıldır insanoğlunun idealizm ve materyalizm dediği ideolojilerden birine sahip çıkıp, savunmuyor ve diğerlerini
yanlışlamak için insanlarla tartışmıyor ve her insanı inancıyla birlikte kabul edip insanca yaşıyor..

ben buna farkındalık, aydınlanma diyorum..

insanoğlunun bilincine yansıyan ve yansıtmak zorunda olduğu varlığın "ne olduğu" üzerinden bir düşünce ve tartışmaya girmiyor..
çünkü varlığın/varoluşun ne zaman ne de mekan olarak sınırlarını çizemeyen insanoğlunun bu konudaki aldığı her kararın bir inanç ve
bu farklı inançların tartışmasının bir sonu olmadığının, kısırdöngüden ve insanoğlunu biribirine düşürüp bölmekten, birbirine kırdırmaktan
başka bir işe yaramadığının farkındalığına erişiyor..

o yüzden yaşama "varlık nedir tabanlı" bir bilinçaçıklığı ile değil "insan/insanlaşma tabanlı" bir bilinçaçıklığıyla yaklaşıyor..

bu bilince erişmiş bir insanın; insandan başka tutunduğu hiç bir dini, milli, etnik, ideolojik, savunduğu/taraftar olduğu kavram kalmıyor..
 
P

Pyramos

Ziyaretçi
bilmek.. bu konuda söylediklerinize katılıyorum ancak bilme ve inanmak konusunda şunları söylemek istiyorum.

akıl muhakemeleri ile yaptınız bilmek -inanmak farkındalığında birde şu durum var.. Aşkınlık !

akıl ve mantık muhakemeleri ile bakıldığında sizinde bahsettiğiniz gibi varlık konusunda herkes aşkınlığı kabul ediyor olmalıdır..

kimi bu aşkınlığın açtığı yolda Tanrıya gider,kimi bilinmezciliğe,kimi saçmaya,kimi hiçlige vs..

aklım ve mantığımla kabul ettiğim aşkınlığı kendi öznellerimle birleştirince Tanrıya gidiyorum...benim yolum bu..inancımın temeli bu..

yoksa nasıl inanacağım ki görmediğim bir Tanrıya,meleklerine,kadere,ahiret gününe..

bu yolu değişik olana tabiki aşkınlık gelecektir ki zaten bana görede aşkınlıktır.. çünkü hayat ve kainat bana göre apaçık aşkındır..

o yüzden epistemoloji yada evrensel kabullerle düşünmek/ yaşamak,kendimi sınırlamak .. saf olan -ben-im de ve bende kabul görmüyor...

kişisel düşünüşüm bu şekildedir..
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
merhaba sevgili arkadaşlar.
tüm dünya insanlığında kabul örmüş ve halen kullanımda olan evrensel bir kavram var..

"batıl inanç"

burda kullanılan "batıl" kelimesi bir sıfattır ve sıfatlar karşıtları/zıtlarıyla beraber vardırlar.
batıl kavramının karşıtı nedir?
ve batıl kelimesi ya da karşıtının inanç kavramıyla birlikte kullanımı kendi içinde bir çelişki doğurmuyor mu?

Batil; hukumsuz, bos, curuk, temelsiz, asilsiz, gecersiz gibi anlam ve icerik tasidigindan; karsiti da vardir, yani; hukumlu, gecerli, temeli olan v.s.

Bence buradaki asil soru, inancin batil olmayaninin var olup olmadigi sorusudur. Boyle bir batil sifatli, inancin kullanimi; sanki gecerli, hukumlu, temeli olan v.s. bir inancin var olduguna isaret etmektir.

Aslinda burada sasilacak bir durum yoktur. Epistemolojik olarak inanc ve gercegin, gerceklik olarak ne oldugunu dogrulayan iki ana oge vardir. Bunlardan biri akil, digeri gozlemdir. Aklin kendine gerceklik olarak dogruladigi bir inanc, o akila gore batil degildir. Yalniz boyle bir inancin bilimsel olarak ne olgu temelinde dogrulanmasi ya da yanlislanmasi da mumkun degildir. Iste o yuzden her birt aklin kendine gerceklik olarak dogruladigi her bir inanc, dogrulayan akilca gercektir. Iste buradaki batil sifati, herhangibir inanci kendi aklinca gercekleyemeyen ve dogrulayamayan aklin dogrulayan aklin inancina olan algisidir.

Iste bu temelde bir inanc aklin dogrulamasi/yanlislamasi temelinde batil olsun olmasin; bilimsel olmadigi, gozlem vermedigi ve olgu olamayacagi kesindir. Sonucta gozlem veren zaten inanc gerektirmez. O gozlemin test edilmesi ve olgu olmasi da, evrensel onay almisligini taki yanlislanabilene kadar gecerli kilar.
 

glsezinrs

Kahin
Yeni Üye
Katılım
12 Ara 2010
Mesajlar
1,358
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
Batıl inanç, gündemde/genel-geçer aolduğu zamanlarda "batıl" olmayan; süreç içinde gözleme ve bilgiye dayalı olarak "inanç" niteliğini yitirmiş bir algı/değerlendirmeyi ifade ediyor bence..Bazı kültürlerde, bazı hayvanların örn: baykuşun, karakedinin uğursuz sayılması bir batıl inançtır günümüzde ..Ama bu inancın (veya sanının) gündemde olduğu tarihlerde hiç de batıl sayılmamıştır.Her batıl inancın kökeninde, o dönemin sosyo-kültürel ve dinsel değerleriyle örtüşen bir gönderme vardır.Örneklenen hayvanlar, çok tanrılı dinlerde makbul sayılıp kutsanırken, Hristiyanlığın yayılmasını kolaylaştırmak, pagan inançlarını silmek adına ortaçağ zihniyetinin bilinçli olarak ortaya attığı bir söylemlerle gözden düşürülmüşlerdir.İslamiyette hayvan veya objelere uğur/uğursuzluk atfedilmesinin anlamsızlığı vurgulanmıştır.Ay/güneş tutulmasına,deprem vb doğal olgulara ilişkin batıl inançlar az da olsa,hala mevcuttur.Muskalar, nazar boncukları, taşıtların önüne yazılan "maşallah"lar hala yaygın biçimde kültürün bir parçasıdır.Korunma içgüdüsü..Bilinmeyene, bilinip aciz kalınana veya muhtemel kötülüklere, onların taşıyıcısı sayılan varlıklara karşı...Astrolojiyi de bir tür batıl inanç sayarım ben..Ama görünen odur ki, gözlemsel/bilimsel olarak hiç bir dayanağı olmasa da, toplumsal algı, batıl inançların her kuşakta taşıyıcısı olmaya devam edecek gibi görünüyor..Bu kültürün olumsuz yanlarıyla değil, hoş yanlarıyla haşır-neşir olmaktan bir şikayetim yok..Ör: kuş kakasının şansı çağrıştırması ...:).
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Batıl inanç, gündemde/genel-geçer aolduğu zamanlarda "batıl" olmayan; süreç içinde gözleme ve bilgiye dayalı olarak "inanç" niteliğini yitirmiş bir algı/değerlendirmeyi ifade ediyor bence..Bazı kültürlerde, bazı hayvanların örn: baykuşun, karakedinin uğursuz sayılması bir batıl inançtır günümüzde ..Ama bu inancın (veya sanının) gündemde olduğu tarihlerde hiç de batıl sayılmamıştır.Her batıl inancın kökeninde, o dönemin sosyo-kültürel ve dinsel değerleriyle örtüşen bir gönderme vardır.Örneklenen hayvanlar, çok tanrılı dinlerde makbul sayılıp kutsanırken, Hristiyanlığın yayılmasını kolaylaştırmak, pagan inançlarını silmek adına ortaçağ zihniyetinin bilinçli olarak ortaya attığı bir söylemlerle gözden düşürülmüşlerdir.İslamiyette hayvan veya objelere uğur/uğursuzluk atfedilmesinin anlamsızlığı vurgulanmıştır.Ay/güneş tutulmasına,deprem vb doğal olgulara ilişkin batıl inançlar az da olsa,hala mevcuttur.Muskalar, nazar boncukları, taşıtların önüne yazılan "maşallah"lar hala yaygın biçimde kültürün bir parçasıdır.Korunma içgüdüsü..Bilinmeyene, bilinip aciz kalınana veya muhtemel kötülüklere, onların taşıyıcısı sayılan varlıklara karşı...Astrolojiyi de bir tür batıl inanç sayarım ben..Ama görünen odur ki, gözlemsel/bilimsel olarak hiç bir dayanağı olmasa da, toplumsal algı, batıl inançların her kuşakta taşıyıcısı olmaya devam edecek gibi görünüyor..Bu kültürün olumsuz yanlarıyla değil, hoş yanlarıyla haşır-neşir olmaktan bir şikayetim yok..Ör: kuş kakasının şansı çağrıştırması ...:).

Evet genelde pseudoscience, yani sozde bilim olarak algilanan bu bilimsel olmayan uygulama tarzi, tipta, psikolojide ve astrolojide oldugu gibi, her turlu mistisizm de, falda, buyu de v.s. de gecerli. Bu acidan batil sifatina baskarsak, buradaki inanc belieften ziyade, faith iceriginde oluyor. Cunku faith metafizik uygulamali inanctir. Bu da bilime "fizik otesi" ni karistirmak istemektir.
 

paslıçivi

Üye
Yeni Üye
Katılım
13 Şub 2012
Mesajlar
153
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
57
Batıl inanç, gündemde/genel-geçer aolduğu zamanlarda "batıl" olmayan; süreç içinde gözleme ve bilgiye dayalı olarak "inanç" niteliğini yitirmiş bir algı/değerlendirmeyi ifade ediyor bence..Bazı kültürlerde, bazı hayvanların örn: baykuşun, karakedinin uğursuz sayılması bir batıl inançtır günümüzde

evet genelleştirmek gerekirse "batıl inanç" kavramının yaygın kavrayış şekli dediğiniz gibidir.

şimdi çıtayı biraz yükseltelim,
batıl sıfatı sadece bu geçmiş önemsiz inançlar için değil günümüzde milyarlarca insanın
inandığı dinler, izmler için de kullanılmaktadır..

bir insan hayata/evrene bakar ve bir "anlam" verir.
bu anlam genelde bir din ya da bir izmdir..
bu dinlerin ve izmlerin herbirinin içeriği çok farklıdır.
bu anlamlardan birini benimseyen/inanan kişi için diğer tüm anlamlar "batıl" olarak nitelendirilir..

dünyanın batı coğrayasında bu dinler ve izmler tek tanrılı dinler etrafında şekillenmiştir
doğu coğrafyasında ise tanrısız(budizm) ve çok tanrılı dinler(hinduizm) şeklinde şekillenmiştir..

insanoğlu niçin bunlardan birine sığınarak/savunarak diğer tüm dinleri ve izmleri öteleyip dışlar yani batıllaştırır?
ve bu uğurda gerekirse niçin canını bile verir?

göründüğü üzere genel kavrayışa baktığımızda "batıllık" sadece eski, küçük ve önemsiz inançlar için değil
günümüz büyük ve geçerliliğini sürdüren inançlar için de kullanılmaktadır..

insanoğlunun böyle davranmasının nedeni nedir sizce?
 

leprechaun

Üye
Yeni Üye
Katılım
15 Ocak 2012
Mesajlar
150
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
evet genelleştirmek gerekirse "batıl inanç" kavramının yaygın kavrayış şekli dediğiniz gibidir.

şimdi çıtayı biraz yükseltelim,
batıl sıfatı sadece bu geçmiş önemsiz inançlar için değil günümüzde milyarlarca insanın
inandığı dinler, izmler için de kullanılmaktadır..

bir insan hayata/evrene bakar ve bir "anlam" verir.
bu anlam genelde bir din ya da bir izmdir..
bu dinlerin ve izmlerin herbirinin içeriği çok farklıdır.
bu anlamlardan birini benimseyen/inanan kişi için diğer tüm anlamlar "batıl" olarak nitelendirilir..

dünyanın batı coğrayasında bu dinler ve izmler tek tanrılı dinler etrafında şekillenmiştir
doğu coğrafyasında ise tanrısız(budizm) ve çok tanrılı dinler(hinduizm) şeklinde şekillenmiştir..

insanoğlu niçin bunlardan birine sığınarak/savunarak diğer tüm dinleri ve izmleri öteleyip dışlar yani batıllaştırır?
ve bu uğurda gerekirse niçin canını bile verir?

göründüğü üzere genel kavrayışa baktığımızda "batıllık" sadece eski, küçük ve önemsiz inançlar için değil
günümüz büyük ve geçerliliğini sürdüren inançlar için de kullanılmaktadır..

insanoğlunun böyle davranmasının nedeni nedir sizce?
çıtayı yükseltmek için önce kullandığınız kavramları, açıklamaya çalıştığınız tanımı ve örneklediğiniz şeyleri iyice araştırmanız gerekirdi. Budizm(Tanrısız) yahut Hinduizm(çok tanrılı) şeklinde ki parantez içi açıklamalarınız, ortodoks anlayışa boğulup heteredoks anlayışı batıl olarak nitelemenize sebep olacak bir anlayışa sahip olduğunuzu gösteriyor. eski küçük ve önemsiz olarak nitelediğiniz dinlerde bugünkü Tek tanrılı dinlerin kökenini oluşturmakta. ancak geçmişin toplumsal değerlerine ait bir kavramı bugünkü toplumsal değerler içinde değerlendirdiğiniz için çelişkiler görüyorsunuz. sorun burada gibi...
 
M

Mor ve Ötesi

Ziyaretçi
çok basit bir şeyin etrafında bunca kargaşa...

"batıl inanç" dinsel tabanlı bir terimdir ve çıkışı babile dayanır,hammurabi ve nebukadnezar arasındaki savaş ve sonrasında yapılan asma bahçeleri ile ünlü babil kulesi,
sol kola göre sağ kol batıl,sağ kola göre sol kol batıldır...

şimdi ise;fert olarak işimize gelmeyen her şey batıldır...
 

glsezinrs

Kahin
Yeni Üye
Katılım
12 Ara 2010
Mesajlar
1,358
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
evet genelleştirmek gerekirse "batıl inanç" kavramının yaygın kavrayış şekli dediğiniz gibidir.

İnsanlar, aidiyet duydukları, kendi yaşam algılarıyla özdeşleştirdikleri dinleri/öğretileri veya ideolojileri sahiplenip, ölecek/öldürecek kadar fanatikleşebilirler.Dediğiniz bu açıdan doğru..Ama bu, öğretilerin veya dinlerin değil; saldırgan insan egosunun suçudur.Kendi değerlerinin mutlak doğru olduğuna inanan kişi, diğerlerini potansiyel düşman olarak algılayacağından, din/ideoloji savaşlarının sonu gelmez.Kendi inancıyla kurtuluşa ulaşacağını düşünenler, ilkin farklı düşünenlerden kurtulmayı düstur edinirler..Bundan dolayıdır ki her "kurtuluş-kurtarıcı" öyküsü kanla yazılır.Galiba insanların kendi ideolojileri/inanç öğretileri doğrultusunda "insanlığı kurtarma" hevesinden kurtulması gerekiyor öncelikle..
 

paslıçivi

Üye
Yeni Üye
Katılım
13 Şub 2012
Mesajlar
153
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
57
ortodoks anlayışa boğulup heteredoks anlayışı batıl olarak nitelemenize sebep olacak bir anlayışa sahip olduğunuzu gösteriyor. eski küçük ve önemsiz olarak nitelediğiniz dinlerde.

sevgili leprechaun,

burdaki yazınızda tam olarak neyi ifade ettiğinizi anlamadım ama kendimi "mutlak inançsız" olarak ifade etmiştim bu topikte..

mutlak inançsızlığı biraz açayım kendimce..

evrene baktığımda bilincime yansıyanlar için 2 kavram vardır benim için..

1.biliyorum; bunlar tüm insanlığın hemfikir olduğu verilerdir ve bu veriler gözlemlenebilir, tekrarlanabilir, sınanabilir özellikleri içerir.

2.bilmiyorum; yukarıda saydığım özellikleri taşımayan, tüm dünya insanlığının hemfikir olmadığı ve inanç(sal) diyebileceğim veriler..

ben annemden doğduğumda ne bir inancım ne bir milliyetim ne de başka bir şeyim vardı, saf doğal katksız bir canlı türüydüm..
daha sonra beni doğduğum zaman ve coğrafyanın inançlarıyla yülkediler..
ama daha sonra ben tekrar annemden doğduğum güne tekrar ulaşmayı başardım diyelim
ne müslümanım, ne hristiyanım ne ateistim ne deistim, ne agnostiğim ne türküm ne ingilizm ne kürtüm ne cimdbomluyum ne fenerli..
insandan öte, insan harici hiç bir savunduğum, tutunduğum soyut kavram yok..
bana sunulmuş bir yaşam var ve onu yaşıyorum..
bu hayatı yaşarken de kendime yapılmasını istemediğim/sevmediğim hiç bir şeyi başkasına yapmamaya gayret ediyorum..
kısaca "hedonist humanist" diye tanımlayabilirim kendimi..

ayrıca; eski önemsiz "dinler" değil "inançlar" demiştim yani, karakedi uğursuzluğu, kuşun üzerimize pislemesi vs gibi "batıl" diye nitelen inançlar..

tüm bunlardan sonra yukarıdaki eleştirileriniz hala geçerli mi, geçerliyse nedenleriyle birlikte açıklarsanız cevap vermeye çalışayım..
 

leprechaun

Üye
Yeni Üye
Katılım
15 Ocak 2012
Mesajlar
150
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
sevgili leprechaun,

burdaki yazınızda tam olarak neyi ifade ettiğinizi anlamadım ama kendimi "mutlak inançsız" olarak ifade etmiştim bu topikte..

mutlak inançsızlığı biraz açayım kendimce..

evrene baktığımda bilincime yansıyanlar için 2 kavram vardır benim için..

1.biliyorum; bunlar tüm insanlığın hemfikir olduğu verilerdir ve bu veriler gözlemlenebilir, tekrarlanabilir, sınanabilir özellikleri içerir.

2.bilmiyorum; yukarıda saydığım özellikleri taşımayan, tüm dünya insanlığının hemfikir olmadığı ve inanç(sal) diyebileceğim veriler..

ben annemden doğduğumda ne bir inancım ne bir milliyetim ne de başka bir şeyim vardı, saf doğal katksız bir canlı türüydüm..
daha sonra beni doğduğum zaman ve coğrafyanın inançlarıyla yülkediler..
ama daha sonra ben tekrar annemden doğduğum güne tekrar ulaşmayı başardım diyelim
ne müslümanım, ne hristiyanım ne ateistim ne deistim, ne agnostiğim ne türküm ne ingilizm ne kürtüm ne cimdbomluyum ne fenerli..
insandan öte, insan harici hiç bir savunduğum, tutunduğum soyut kavram yok..
bana sunulmuş bir yaşam var ve onu yaşıyorum..
bu hayatı yaşarken de kendime yapılmasını istemediğim/sevmediğim hiç bir şeyi başkasına yapmamaya gayret ediyorum..
kısaca "hedonist humanist" diye tanımlayabilirim kendimi..

ayrıca; eski önemsiz "dinler" değil "inançlar" demiştim yani, karakedi uğursuzluğu, kuşun üzerimize pislemesi vs gibi "batıl" diye nitelen inançlar..

tüm bunlardan sonra yukarıdaki eleştirileriniz hala geçerli mi, geçerliyse nedenleriyle birlikte açıklarsanız cevap vermeye çalışayım..
sevgili paslı çivi,

önce sizi ortodoks anlayış ile nitelemem hakkında konuşayım. lütfen kırıldıysanız yahut etiketlendiğinizi düşündüyseniz bağışlayın. kesinlikle amacım bunlar değildir. sizinde belirttiğiniz gibi doğuşta saf bir katışıksızlığımız vardır. ancak belirli bir değer sistemi ile yükleniriz. işte bu bize yükletilen sistem ile statik bir algılama oluşur. ister dine inanın ister ateist olun, ister Müslüman İster Hırıstiyan vs olun ister Alevi ister sünni vs olun, bakış açınız sabit kalırsa bu ORTODOKS anlayış ile ifade edilir. ancak geleneksel anlayışın aksine şüphe, sorgu, arayış ile çevrelenen ve özünde dinamik bir algı yatan kişi, HETEREDOKS anlayış ile ifade edilir.

mutlak inançsız yahut ateist olmak ile bu ortodoks anlayıştan kurtulunmuyor ne yazık ki. çünkü din eleştirisi olarak günümüzde bir tepki hareketine dönüşen ateist algı da mevcut topluma dayatılan ortodoks algının değer sistemi üzerinden aynı değer sistemi eleştirisine dayanmaktadır. zira eleştiri için önce bir kabul gerekir. örneğin bu ateist algının İslam eleştirisi, öncelikle sünni İslamı tek ve gerçek İslam kabulü ile başlar. sonra bu kabul eleştirilmeye başlanırkende İslami kavramlar yine bu ortodoks algı üzerinden değerlendirilir. ve en acısı eleştiri yöntemi de ne yazık ki aynı ortodoks anlayış ile yapılır.

elbette ki hümanist bakış açınız değerlidir. sadece geçmişin değerlendirmesini geçmişin değer sistemleri ile yapmak gerektiğini söylemekteyim. ;)

dostlukla...
 

paslıçivi

Üye
Yeni Üye
Katılım
13 Şub 2012
Mesajlar
153
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
57
sevgili leprechaun..

bu tür şeylerden etkilenip kırılmam, forumda yeni olduğum için sanırım beni daha tanımadığınız için
bir takım önkabullerle yaklaşıyorsunuz gibi geliyor bana.
neyse hepimiz insanız ve konuşarak zamanla biribirimiz daha iyi tanıyacağız
ama şunu belirteyim ki, siz bana ana avrat küfretseniz ya da sizin aklınıza gelebilecek en ağır hakareti
bile etseniz ben yine güler geçerim ve size "sevgili" diye hitap etmeye devam ederim..
çünkü benim tutunduğum ve mutluluk sağladığım sığındığım bir soyutum/değerim yok.
ben bu durumu; insanın özünü/gerçek kendisini bulmak, kendisiyle tanışmak ve özünden savrulmamak olarak tanımlıyorum.

ve sanırım hala "mutlak inançsızlığı/aydınlanmayı" ateizmle karıştırıyorsunuz gibi..

ateizm; başta tanrı olmak üzere tüm fizikötesi kavramları reddeder ve yoklamaya/yanlışlamaya çalışır..
yani dediğiniz gibi bir şeyi reddetmek yanlışlamak için önce kabul gerekir..

daha önce kendini ateist diye tanımlayan biriyle yazışırken bana şöyle demişti..

her insan ateist doğar, ateizm bir insanın doğal halidir ve normale dönmesidir demişti..
oysa insanoğlu doğduğunda tanrı ve din gibi fizikötesi kavramlara karşı değildir, buunla mücadele etmez..
yenidoğan bir insanyavrusu için tanrı kavramı tanımsızdır anlamsızdır.. ne kabul ne de red yönünde bir duruşu yoktur..

bu sadece tanrı din için değil insanoğlunu bölen biribirine düşüren tüm kavramlar için geçerlidir..
bir bebek doğduğunda ne milliyetçidir ne ne de antimilliyetçidir
bir bebek doğduğunda ne idealisttir ne de materyalisttir
ne müslümandır ne hindudur ne alevi ne sünni ne de budisttir..
ne fenerli ne samsunlu ne de beşiktaşlıdır
ne komunist ne faşist ne de bilmemnedir
ne sağcı ne solcudur..

insanoğlu zihinsiz(boş bir harddisk) gibi dünyaya gelir..

ama geldiği dünya böyle boş/zihinsiz değildir.. o geldiği dünyada tanrılar dinler ideolojiler siyaset vs insandan öte
insan harici bir çok kavram vardır.. ve çok savunmasız olduğu dönemde bu kavramlarla o harddisk yüklenir..

yani bir insan yavrusu kendinden/özünden koparılıp kendine yabancılaştırılır..

ve bu iş yapılırken insanın özündeki mutlak mutluluğu elinden alınır..

ve insanoğlu tüm yaşamı boyunca kendine yabancılaşmış ikinci bir benlikte yaşamaya(ego) mahkum edilir..

insanın arayışı bu yüzdendir, kendini görmeyip dışarısıyla/çeperle uğraşmaya başlar..

ondan sonra hakikatı aramaya başlar..

arayan kişiyle aranan şeyin aynı olduğu farkedildiğinde arayış biter..

merak ettiğim için soruyorum, ortodoks anlayışta olduğumu hangi cümleme bakarak yorumladınız?

bu arada sitenin formatı çok zor geliyor bana, yazdığım yazının tamamını rahatça göremediğim için
yazının anlam bütünlüğünü korumakta zorlanıyorum..
 
P

Pyramos

Ziyaretçi
Tüm geçmişten bu güne kadar gelen tüm bilgiler,öğretiler yanlış mı yani? hepsi mi batıl? hepsi mi yanlış, hepsi mi ıskaladı gerçeği ? bunu böyle kabul edincede bir zeki (!) biz miyiz yani? yada kendimiz çaldık kendimiz oynadık tarihten bu zamana kadar öyle mi? pofss !! herşeyi batıl ilan etsek doğruya çıkarmıyız? aa en büyük yalan; doğru ve gerçek ikilisi o zaman..

bakın gene oldu..birden.. bunları okuyup (yazdıklarınızı) şu üstekileri yazacağımı daha önceden hatırlıyorum gene (muhtemelen rüyadan).. ben bu anı yaşamıştım durumu yani..bu bana o kadar çok oluyor ki uyduruyor olamam ! (testde ettim sağlama yaptım birtanesine)

yada uyduruyorumdur belki..insanlığın tüm birikimi batılsa, bu niye gerçek olsun ki? ben nasıl gerçeğim ki o zaman? sadece varız..gerisi batıl mı? poff!
 

paslıçivi

Üye
Yeni Üye
Katılım
13 Şub 2012
Mesajlar
153
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
57
Tüm geçmişten bu güne kadar gelen tüm bilgiler,öğretiler yanlış mı yani? hepsi mi batıl? hepsi mi yanlış, hepsi mi ıskaladı gerçeği ? bunu böyle kabul edincede bir zeki (!) biz miyiz yani?

sevgili donkişot,
ben bu olayı zekadan çok "bilinçaçıklığı/uyanıklık" derecesi olarak olarak görür ve ifade etmeye çalışırım..

yukarıda bahsettiğiniz tüm geçmişten günümüze kadar gelen öğretiler arasında bir insanın doğruyu bulma şansı var mı?
ya da seçtiği öğretiyi test etme/sağlama yapma şansı var mı?
insanoğlunun yaşamı bir kumar üzerine mi kurulu acaba?
 

birazdahaderinmavi

Kahin
Yeni Üye
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,442
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
59
insanın bilincini, kendisini oluşturan ögelere ayrıştırıp, bilgilerinden başka diğer ögelerinden arındırmaya çalışmak, doğru bir yaklaşım değildir... bilincimiz; bilgilerimizin, düşüncelerimizin, inançlarımızın,duygularımızın..vb. bir bileşkesi olarak vardır ve bütünüyle insanın tinsel yönünü ortaya koyar.. insan hiçbir dönemde yalnız maddi ve bilgisel bir varoluştan ibaret olmamıştır/olamaz... ayrıca belirtmeye gerek yok ki bütün inançlarımız batıl inançlar olmadığı gibi, dinler ve ideolojiler de son çözümlemede dünyayı kavrama/ açıklama çabalarıdır ve ortaya çıktıkları tarihsel aşamada olumlu rolleri de vardır...
 

paslıçivi

Üye
Yeni Üye
Katılım
13 Şub 2012
Mesajlar
153
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
57
insan hiçbir dönemde yalnız maddi ve bilgisel bir varoluştan ibaret olmamıştır/olamaz...
merhaba birazdahaderinmavi,
insanoğlunun binlerce yıllık tarihi gözler önündedir, bilinç sahibi olduğu halde biribiriyle olan ilişkisi bilinçsiz diye nitelediğimiz varlıklardan çok daha beterdir.. yaşamak için değil kendi eliyle yarattığı soyut somut kavramlar için biribiriyle dalaşmakta ve biribirini öldürmekte ve he türlü zulmü yapmaktadır..

bilinç dediğimiz kavram insanoğluna bir avantajmı getirmiştir yoksa dezavantaj mı?

sizin yukarda ifade ettiğiniz cümleyi ben aydınlanma/tam uyanıklık/farkındalık dolayısıyla insanlaşma olarak dile getiriyorum..

ve bu konuda şimdiye kadar bu bilince ulaşmış bir tek sevgili evrensel-insanı tanıdım diyebilirim

ufak tefek görüş ayrılıkları ve terminolojilerimiz dışında ortak bir bilinci dile getirmeye çalışıyoruz..

insanlaşma..

zaman ilerledikçe ne demek istediğimizin daha iyi kavranabileceğini düşünüyorum

"batıl inanç" konusundan başlamamın sebebi de budur..

iletinizde bahsettiğiniz "batıl olmayan inançlara" örnek verebilir misiniz?

aslında sevgili mor ve ötesi kaynağını araştırarak güzel açıklamış.
sol kola göre sağ kol, sağ kola göre sol batıldır.. iki kollu canavar..

ama günümüzde bu canavar iki değil çok kollu..

dünya insanlığında herkesin kendi inandığı kavram kendine hakikat diğerleri batıl..

çünkü zihinde/egoda yaşayan bir canlı olan insanoğlu için 2 inanç doğru olamaz..

yani bir koltukta iki karpuz taşınmaz, o yüzden her insan tek karpuzu koltuğunun altına alıp diğerlerini öteleyip atmak zorundadır..

konun anlaşılır olması ve devamı için dediğim gibi "batıl olmayan inançlara" örnek verebilir misiniz?
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç
Üst