Anlam/Anlama/Anlamak

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Genel Tartışma Alanı kategorisinde Nejdet Evren tarafından oluşturulan Anlam\/Anlama\/Anlamak başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 2,752 kez görüntülenmiş, 11 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Genel Tartışma Alanı
Konu Başlığı Anlam\/Anlama\/Anlamak
Konbuyu başlatan Nejdet Evren
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan Nejdet Evren

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
ANLAM –ANLAMA- ANLAMAK


İçsel ve dışsal olguların devinim türlerine göre kendilerine bir değer yüklenir. Bu değer olgu ve maddeyi tanımlamaktan farklıdır. Olguların var-oluş biçimlerini gözlemleyerek ne olduklarını tanımlamak, onun aynı zamanda ne olmadığını tanımlamak ve anlamaktır. Bu yönü ile eğer madde-düşünce diyalektiğini esas alıyor isek şunu hemen söyleyebiliriz ki “anlamak” şeklindeki düşünce zinciri “anlama” ve “anlam”dan önceki bir halkayı oluşturur.

Öyle ise tartışmaya “anlamak” ile başlamak gerekir düşüncesindeyim

Öz kendinden var olandır ve biçimle sonsuzlaşır. Sonsuzluğun ne olduğunu bilmek, öz-ü anlamak ile başlar. Anlamak, dış evrendeki tüm öz-lerin ve biçim-lerin nasıl var olduklarını, devinimsel yapılarını, neden ve sonuçlarını bilmektir. Bilgi, anlamanın temelini ve alt-yapısını oluşturur. Doğrulanabilir, denetlenebilir ve gözlem ve deney ile yinelenebilir olan bilgi, dayandığı olgunun anlaşılmasını sağlar. Anlamak bir öteki yönü ile özneldir. Evrenin sonsuz olduğunu söylediğimizde bunu nesnel ve öznel olarak ifade etmiş oluruz. Öznel anlamının nesnele yakınlaşması öznelin anlama sınırları ile ilgilidir. Anlamak bu yönü ile gerçeğin ta kendisi olmaktan ötededir. Anlamak ile anlama arasında ince bir çizgi vardır.

Anlama, anlam verebilmeyi, irdelemeyi, düşünceyi başat koşar. Anlama bir yeti değil düşünce halkasının anlamak için kullanılan bir çabasını anlatır. Anlamak nasıl bir şeyi tam olarak bilmek ise anlama da o nu bilme çabası olarak değerlendirilebilir. Öyle ise anlama bir yönü ile kişisel ve öznel çaba olmaktadır. Anlamak ise bu çabanın sonunda doğru ya da yanlış varılan bir sonuç ve değerlendirme olmaktadır.

“Anlam”, hem “anlama” ve hem de “anlamak”tan farklı bir noktaya düşer. Anlam, bir olguya kılıf biçmektir. Olguya bir değer ve bir şekil vermektir. Bu yönü ile anlam, düşüncenin olgu karşısında farklılaşması ve değerlendirmesi ile olguya yönelimi olarak karşımıza çıkar. Zamanı sabite aldığımızda yer çekimine farklı bir anlam, ışığı sabite aldığımızda ise kütle çekimine farklı bir anlam yükleriz. İvmenin kütle çekimi ile eş-değerde olduğunu belirleyen Albert Einstein’in genel ve özel görelilik kuramları bu açıdan Isaac Newton yasalarından ayrılır, zıtlaşırlar. Anlam bir yönü ile bir değeri,değişebilirliği ifade ediyor ise de diğer yandan gerçeğin öznel karşısındaki duruşuna ve var olmasına öznelin yakınlaşması ile anlamak ile aynı noktaya düşmektedir. Bu şu demektir; anlam yüklediğimiz süreçler bizim öznel yaklaşım ve algılarımız ve anlama ve anlam yüklemelerimizden bağımsız olarak vardırlar. Anlam yüklemek ve anlama çabalarımız ise gerçeği anlamak ile örtüştüğünde bir şey ifade edecektir.

“Anlam”, yüklenen olgunun çeşitliliğine göre farklı içreklerde algılanabilir, anlaşılıp değerlendirilebilir. Örneğin “konut” dediğimizde bunun içreğini,kapsamını, ölçülerini, nicel ve nitel yapısını farklı anlamak mümkün olacaktır. “baraka” dediğimizde ise sığınılan derme çatma bir yerleşke anlaşılacaktır ve çok farklı anlamlar yüklenmeyecektir. Bu açıdan “anlam”ın temsil ettiği olgudan bağımsız olmadığını, sübjektif ve –yargı- içermesi nedeniyle de yer ve zamana göre farklılaştığını söylemek mümkündür. Hemen şunu da belirtmek gerekir ki bir olguya anlam yüklenmemiş olması o olgunun anlamsız olduğunu göstermez; ve anlamsız olarak tanımlanmış olması da onun anlamsız olduğunu göstermez. Bu değerler yalnızca o yer ve zamandaki sosyal ilişkilerin genel geçer tanımlamalarıdırlar. Bu yönüyle de “anlam” ve içinde barındırdığı “anlamsız” tanımlamaları sosyal ve tarihsel bir içeriğe sahiptirler. Olgu ile “anlam” bu açıdan bir-birlerinden göreceli olarak bağsızdırlar.

Olgu gözlem ve deney ile anlama çabası içerisinde önce anlaşılır duruma getirildikten sonra anlamlandırılır ki bu halkalar yek-diğerinden koparılmadan gerçekleşir. Olgunun karmaşıklığının onu anlama ve anlamlandırmamızı zorlaştırması bundandır.

Yaratıcı aklın yarattığı soyut kavram ve anlaşılabilir olan “ anlam” sal değerler de temelinde somut olandan yoğrularak soyutlaşan kavram ve değerler olup anlaşılabilir, yorumlanıp değerlendirilebilir olgulardır. Totemden soyut tanrı kavramına geçiş böyledir.


Ekim 2008

Küçküsu
 

fides

Kahin
Yeni Üye
Katılım
15 Şub 2008
Mesajlar
1,694
Tepkime puanı
5
Puanları
38
Yanlış Anlamak

nejdet bir de "yanlış anlamak " vardır. Bak bana neyi hatırlattın :

Düşündüğünüz,
söylemek istediğiniz,
söylediğinizi sandığınız,
söylediğiniz,
karşınızdakinin duymak istediği,
duyduğu,
anlamak istediği,
anladığını sandığı,
anladığı..

arasında farklar vardır. Dolayısıyla insanların birbirini yanlış anlaması için en az 9 olasılık var.


Sylviane Herpin
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
Ynt: Anlam/Anlama/Anlamak

Fides, bak sen de bana aynaları hatırlattın;

Görüntünün dili farklı sesin dili farklıdır. Karşıdan yansıyan “ben” bendeki “ben” ile tam örtüşmemektedir. Bendeki “ben” in ondaki “ben” ile çelişkisini “ben” yaşar. Bu çelişki beden-döngüsünü yaratır/zorlar/doğurur. Aslında beden-döngüsü dil döngüsünden önce vardır zaten. Beden-döngüsü bu iki “ben” arasındaki farkı giderip sentezleyemez ise dil-döngüsünün düşünce-döngüsü ile yabancılaştığı/örtüşmediği ortaya çıkar. Ayna gerçeği görme eğilimindedir ve bu yönelim düşünce, dil ve beden döngülerinde bir uyumluluk gerektirir. Aynanın “saf”lık derecesi geri yansıyan “ben” in görüntüsündeki “saf”lığı belirler. Bu aşamada ise bendeki “o”nun yansıması ona geri gider. Karşılıklı aynaların “saf”lık dereceleri eşit ya da çok yakın ise “ben”ler ve “o” larda kırılma olmaz; değilse “ben” ya da “o” dan biri mutlaka kırılacaktır.

saygılarımla
 

fides

Kahin
Yeni Üye
Katılım
15 Şub 2008
Mesajlar
1,694
Tepkime puanı
5
Puanları
38
Ynt: Anlam/Anlama/Anlamak

nejdet çok teşekkür ederim bu güzel paylaşım için. Çok beğendim.Benden 1 karma puan aldın. Ama kime ait olduğunu eklemeyi unutmuşsun.
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
Ynt: Anlam/Anlama/Anlamak

fides,

çok teşekkür ediyorum ve katılımın ile düşüncelerimin zenginleşen boyutunu yakalama şansı buldum ve makalem de söylediğin konu da dahil edilmeliydi diye düşündüm. Asıl ben teşekkür ediyorum.

ayrıca yukarıdaki yanıt yazım alıntı değil "adını koyamadıklarımız" adlı başka bir makalemden alıntı yaptım. yorumuna denk geldiğini düşünmüştüm. Hemen belirteyim ki, alıntı yaptığımda mutlak surette aidiyetini belirtirim. Yazı bana aittir.

saygılarımla...
 

fides

Kahin
Yeni Üye
Katılım
15 Şub 2008
Mesajlar
1,694
Tepkime puanı
5
Puanları
38
Ynt: Anlam/Anlama/Anlamak

"Ayna" ile paylaştığınız yazı, size aitse gerçekten çok beğendim. Yüreğinize sağlık...
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
Ynt: Anlam/Anlama/Anlamak

çok teşekkür ediyorum ve tümünü sizlerle de paylaşmaktan onur duyacağım, forum olarak açtım. Bu yazımı daha önce başka forum alanlarında da paylaşmıştım ve kendi azbuz-daki sitem de de yayımlanmıştır.

saygılarımla...
 

tepkisiz

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
20
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Ynt: Anlam/Anlama/Anlamak

Anlamak ve Anlam Arayışı Üzerine Birkaç Söz

Önce durmak gerekir demiştim. Anlamak için önce durmak ve düşünmek gerekir.

Bu koşuşturma arasında, önünden “hızla” akıp giden “hayat”ın içinde ve daha kötüsü ve acısı “hızla” eriyip giden “zaman”ın içinde bunu nasıl başarabileceksin? Bu soru bir büyük muamma mı senin için?

Sanmıyorum!

Sanmıyorum çünkü sen de ben de , senin de benim de çevremde bulunan pek çok insan gibi nefsin için yaşıyor, kendin için koşuyor, egonu tatmin etmek için, belki daha çok kazanmak, belki biraz daha itibar görmek, belki de şöyle azıcık da olsa tanınabilmek için koşuşturup duruyorsun.

Bu koşuşturmanın arasında “duracak”, durup düşünecek bir dakikan bile yok! O kadar “yoğunsun ki” etrafındaki insanların sıkıntılarını, dertlerini, tasalarını, elemlerini, kederlerini göremiyorsun. Çünkü “başını kaşıyacak bir dakikan” bile yok! Çünkü sana da bana da durmanın “geriye düşmek” olduğu öğretilmiş… Sahi! Geriye düşmek hangisi? Durmak mı düşünememek mi?

Sen de ben de, senin de benim de çevremde bulunan pek çok insan da “hakikati” “kişisel gelişim” kitaplarında arıyor! Sen de herkes gibi problemlerin çözümünü “modern hayatın guruları”nın “inanılmaz ve hayran kalınası tecrübeleri”nde bulmaya çalışıyorsun! Bu arayışının doğru bir arayış olduğunu bir dakika bile durup düşünmeden arıyorsun! Çünkü başını kaşıyacak bir dakikan bile yok! Çünkü çok yoğunsun ve “nefsin terbiyesi” için kişisel bir tecrübe yaşayacak kadar zamanın yok ve bu yüzden yaşanmış tecrübelerden yararlanarak kısa yoldan sorunlarına çözüm bulmaya çalışıyorsun.

Anlamak için durmak gerekir demiştim kaç defa? Anlamak için önce durmak ve düşünmek gerekir.

Durmayan, durup düşünmeyen aynı zamanda aramayandır.

Hakikati örten perdenin aslında arzuların olduğunu anlamıyor, anlamak istemiyorsun. Arzularından sıyrıl demiyorum. Arzularından sıyrılan insan-ı kâmil olur zaten… Sen de ben de, senin de benim de çevremde bulunan pek çok insan da “insan-ı kâmil” olunamayacak bir zamanı idrak ediyoruz. İdraksizlik çağının mağdurlarıyız çünkü.

Anlamak için durmak gerekir diyorum bir kez daha! Kaçıncı söyleyişim bilmiyorum. Anlamak için önce durmalısın, durup düşünmelisin.

Durmadan “çalışan” bir “beşer” olarak nasıl kalkacaksın “anlam arayışının” altından…

Hakikat hangi perdenin altında gizli? Daha bu soruya bir cevap verebilmiş değilsin ki? Daha bir yer tespiti bile yapmadın ki hedefini bulabilesin!

“İnsanı” insan olarak görmeyen bir çağı yaşıyorsun. Böyle bir çağın mağdurusun ve haklısın. Çünkü yaşadığın çağ, insan cinsini sadece “beşer” yönüyle gören, anlamaya çalışan, anladığını iddia eden bir çağ. Sen ve ben böyle bir çağın mağduruyuz? Sen ve ben böyle bir çağın ürünüyüz. Varlığımıza rağmen, yaşayışımızla, düşünüşümüzle, bakışımız ve duruşumuzla biz “biyolojik bir materyaliz” gelişen bilim için… Ancak bir araştırmanın konusu olabiliriz.

Anlamak için durmak gerekir demekte ısrar ediyorum. Ve anlamak için önce durmak ve düşünmek gerekir diyerek ısrarımı sürdürüyorum.

Sen ve ben

Gel sen ve ben, ikimiz önce duralım. Duralım ve durulalım. Şu sahte coşkumuzdan bir sıyrılalım. Durup düşünelim. Düşünmek için duru olmak gerekir çünkü…

Önce bu sorunu çözelim.

Sonra anlam arayışına çıkarız.
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
Ynt: Anlam/Anlama/Anlamak

evet, durup düşünmek! Algılamak, önemsemek!
evet, yürüyüp düşünmek! Öğrenmek, yılmamak!
evet, ötekileştirmeden görebilmek!
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
Ynt: Anlam/Anlama/Anlamak

Çoğu kez anladığımızı düşünürüz.
Çoğu kez anlamış gibi davranırız.
Çoğu kez anlamış olmaya çalışırız.
Çoğu kez hiç anlamadığımızı düşünemeyiz!
Anladığımızı düşünüp/sandığımız ile anlamadıklarımızı karşılaştırmayı hiç düşünmeyiz!
Çoğu kez aslında hiç düşünmediğimizi anlamayız!
Çoğu kez düşünmeyiz!
anlamak düşünmektir...
 

Salome_

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
7 Eyl 2009
Mesajlar
12
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
2023
Ynt: Anlam/Anlama/Anlamak

Anlamak sindirmektir.kalbinizden gelen bütün duygulara kulak tıkayıp,her şeye karşı verdiğiniz bir savaştır önce.düşünürsünüz sakinlikten uzakta ama ona koşar adımlarla.kelimeler dönüp durur kafanızda.bir kaçış yolu bulup kapıyı sıkıca kapatır hatta kilitlersiniz.beyninizde o odadan o odaya koşar durursunuz.kapı çarpışlarınız yankılanır kalbinizde.o ince sızının doruğunda son kapıdan da çıkar ve gökyüzünden yere doğru hızlı bir düşüş yaşarsınız.kendinizi bulduğunuz o an, yere çökmüş kollarınız dizlerinizin üzerinde derin bir boşluğa doğru daldığınız andır.işte o zaman anlamışsınızdır.sindirebilmişsinizdir.
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
Ynt: Anlam/Anlama/Anlamak

Anlamak için gösterilen uğraşıda, anlam yüklenen olgunun, yüklemin içinde mi dışında mı o’nu fark etmekle anlaşılır duruma gelecektir. Bu nedenledir ki, farkında olmak, tüm duyumlarla o’nu çok yönlü bilmektir. Bilgi bir birikim olduğuna göre, farkına vardığımız anlam, bilgisine ulaştığımız olgunun kendisidir.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst