Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde F - Talks kategorisinde Objectivity tarafından oluşturulan 10.Haftanın Tartışması \/ Yasak Olan Niye İlgi Çeker? başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 15,431 kez görüntülenmiş, 70 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı F - Talks
Konu Başlığı 10.Haftanın Tartışması \/ Yasak Olan Niye İlgi Çeker?
Konbuyu başlatan Objectivity
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan Yorumsuz

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Yasak Olan Niye İlgi Çeker?
 

birazdahaderinmavi

Kahin
Yeni Üye
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,442
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
58
bunun basit bir nedeni var: insan, karmaşık ve çok yönlü gelişme potansiyeli taşıyan bir varlık olduğundan; ama herhangi bir yasak da, insanın çok yönlü gerçekleşme olanağına çizilen bir sınır anlamına geldiğinden; insanın doğal olarak ilgisini ve dikkatini çeker... insan, ancak sınırları zorladığı oranda ve ölçüde, olanak alanından gerçeklik alanına geçebilir...
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
bunun basit bir nedeni var: insan, karmaşık ve çok yönlü gelişme potansiyeli taşıyan bir varlık olduğundan; ama herhangi bir yasak da, insanın çok yönlü gerçekleşme olanağına çizilen bir sınır anlamına geldiğinden; insanın doğal olarak ilgisini ve dikkatini çeker... insan, ancak sınırları zorladığı oranda ve ölçüde, olanak alanından gerçeklik alanına geçebilir...

Bu durumda mesela bomba tehlikesi olan alana yaklaşma isteğini, yasak olan bölgeye izinsiz girişleri ya da uyuşturucuya duyulan merakı nasıl yorumluyorsunuz?
 

birazdahaderinmavi

Kahin
Yeni Üye
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,442
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
58
yasakların, insanın ilgisini çekmesi demek; yasaklanın aslında ne olduğunu, neden yasaklandığını, yasaklanma gerekçesinin haklı ve dayanaklarının gösterilmeye çalışıldığı gibi olup olmadığını ...vb. merak etmesi demektir... bu merakın altında da, daha doğuştan getirdiği çok yönlü potansiyeli gerçekleştirerek ''kendi olabilmek için''; (gerekirse, yani kendi ideallerine yahut yönelimlerine uygunsa) yasakla kapatılan alanları da kullanabilme iradesi yatar...
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
ilkel toplumlarda insan doğal engellerle karşı-karşıya bulunuyordu, doğanın yasağı yoktu; günümüz değerlerine göre ilkel, yarı-çıplak insan bir açıdan vahşi sayılmaktadır. İlkel insan denilen komünal yaşantıda insan bir diğerinin kölesi değil yek-diğeri ile eşit ve özgürdü; aletin üretime koşulması ile başlayan ve ev ekonomisi, doğurganlık ve diğer etkilerle gelişen kadın üzerindeki egemenlik ve giderek emek-sömürüsü bu durumu kalıcılaştırmak adına ilkelere bağlamak, bunu yasallaştırmak gereğini duyumsamıştır; tüm yasakların çıkış kaynağı budur ve kölecilik, emeğin çeşitli biçimlerde sömürülmesi bu yasaklar sayesinde gerçekleşmiştir. bu nedenle insanın ilkel özgürlüğü içinde hep var-olmuş, uhdesini saklı tutmuştur; yasağa ilgiden ziyade onun varlık nedenine duyulan ilkel benlik zamanla toplumsal benliğe bürünmüş ve yasak olgusu insanın doğallığına vurulan bir zincir gibi algılanmaya başlamıştır. Doğrusu yasak olan ilgi çekmez, onun varlığı insanı rahatsız ettiği için onu aşımlama eğilimi insanı kendine/ona doğru meylettirir.
 

birazdahaderinmavi

Kahin
Yeni Üye
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,442
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
58
yasak, ancak ve ancak bir iktidarla birlikte, yahut iktidarın iradesi olarak toplumsal gerçeklik alanına girebilir... ve her zaman, insanın kendisini özgürce gerçekleştirme yönelimiyle yasak arasında bir çelişki söz konusudur... bu çelişkinin çözümü, insanın yasağı aşma yönünde eylemini ve bu eylem de, yasağa olan ilgi ve yönelimi zorunlu kılar... yasağın ilgi çekmesi demek, aşılması yönünde ortaya konacak eylemin, ilk adımı demektir... felsefi bakımdan problemin aslı, doğası gereği kendini özgürce gerçekleştirme yolunda eyleme geçen insanın, buna sınır çekmeye çalışan iktidarla çatışmaya yönelmesidir...
 

Quantum

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
2 Eyl 2015
Mesajlar
17
Tepkime puanı
0
Puanları
0
İnsan biyolojik bir makinedir.Beynine ve vücuduna hükmeden bir takım kimyasal faaliyetler mevcuttur.Yenilik insanda dopamin salgılanmasına sebep olur.Dopamin mutluluk hormonudur.

Hareket
Hafıza
Haz Veren Ödül
Davranış
Kavrama (İdrak)
Dikkat
Prolaktin Üretimini Engelleme
Uyku
Duygu Durumu (Ruh Hâli)
Öğrenme

C8H11NO2 atomlarının bir araya gelmesiyle oluşan bu hormon işte bize bunları yaptırır.

Dopamin salgılanan durumlar bize ekstra enerji verir.Sanki enerji içeceği içmişçesine insanda heves ve heyecan oluşur.Mesela güzel bir kalem aldığımız zaman hemen o kalemle bişeyler yazmak isteriz.Veya yıllarca para biriktirip güzel bir araba alınca , onu kullanmak için sabırsızlanırız.Aslında bu durum faydalı bişeydir.İnsanı yeniyi araştırmaya yönlendirir.

Ancak bağımlılık yapar.İnsan yapacak daha iyi bişey bulamadığında bağımlı olmuş demektir.Kendisine dopamin salgılatan şeylere yönelmesi kaçınılmaz olur.Sigara bağımlılığının da sebebi dopamin bağımlılığıdır.Beyindeki nikotin reseptörlerine bağlanan nikotin , beyinde dopamin salgılanmasına sebep olur.Sigara içmenin ödülü budur.Aslında dopamin beyin tarafından normalde salgılanan bir hormondur , ancak sigara ekstra dopamine sebep olur.İnsan sigarayı bırakınca mutsuz olacağını düşünür ancak bu durum geçici bir süredir.Sigarayı bıraktığı anda yoksunluk ve mutsuzluk hisseder.Ancak kısa sürede bunu atlatır ve eskisine göre mutsuz olmadan hayatına devam eder.Hatta daha mutlu bir şekilde hayatına devam edeceği kesindir.

Sigara gibi , diğer uyuşturucu maddelerin de insana verdiği ödül , geçici dopamin salgısıdır.Yeni bir şeyi denemeyi düşünmek bile dopamin salgısına sebep olur.Alkol kullanımı da aynı şekilde heyecan yaratır.Kısacası denenmemiş her şey insanda heyecana ve isteğe neden olur.

Bu konuda belki de en önemli konulardan biri de seks konusudur.Bir erkeğin sürekli aynı eşle ilişkiye girmesi , boşalma süresinin uzamasına sebep olmaktadır.Ancak yeni bir partnerle karşılaşan bir erkek , onunla yakınlaştıça aşırı dopamin salgılanmasına maruz kalır.Bu aşırı dopinge maruz kalan erkek , çok kısa sürede boşalır.Farklı bir kadın erkeğe doping etkisi yapar.

Bir erkek sadece cinsel ilişkiyle değil , porno izleyerek de aynı durumlara maruz kalır.Porno endüstrisinin bugün 400 milyar dolarlık bütçesiyle , ABD bütçesine devasa bir katkı sağladığı bilinmektedir.Amerikada şu an hergün sayısız değişik porno filmlerin çekildiği stüdyolardan oluşan , devasa porno vadilerinin olduğunu biliyoruz.Evet Amerika silikon vadisi ile bilgisayar sektörüne yön verdiği gibi , diğer yandan da porno vadisi ile dünya porno pazarını elinde tutmaktadır.Her konuda araştırmalar yapıp , ortaya bilimsel dökümanlar döken sosyologlar nedense konu porno olunca susup otururlar.Bu konu hiçbir zaman irdelenmez.Uyuşturucu tuzağına düşürülüp porno endüstrisine sermaye yapılan kadınlar hiçbir zaman konuşulmaz.

İnterneti açıp farklı bir kadın gören erkeğin beyninde dopamin salgısı başlar.Netice ise konuşmaya gerek yok.Hayali sevişen erkekler topluluğu.Ancak bir kereyle bu iş bitmez.Sürekli farklı kadın erkek , her seferinde farklı heyecan yaşayıp , değişik videolara da kayar.Sonu gelmeyecek porno bağımlılığı bu şekilde başlar ve devam eder.Ödül de dopamin salgısıdır.

Modern dünyanın bize dayattığı sözde özgürlük ortamında , insanlar her gün bu tuzaklara düşmektedir.Alkol , uyuşturucu , seks , fuhuş , kumar , .....vb.Yasak koymak özgürlüğe karşı gelmek olarak gösterilip , bu düşüncedeki insanlar , gerikafalı , yobaz diye yaftalanıp , "o da kendine hakim olsaydı kardeşim , herkesin özgür iradesi" var denilerek , kumarda hayatını karartan adama suç atılır.Alkol bağımlısı olan adam suçludur ama sistemin suçu yoktur.Ortalıkta torba tutup insanlara uyuşturucu satanlara yeterli cezalar verilmeyip , kendine hakim olamıyan ilkokul çocuğu suçlanır.

Oysa ki helal dairesi çok geniştir.Bizim atalarımız 1.000 yıldır alkol , uyuşturucu , fahişe , kumar gibi şeylere ihtiyaç duymamıştır.Bunlardan mahrum yaşadıkları Bin yılda hiçbirşey kaybetmemişlerdir.Bin yıl boyunca Türk ve Müslüman topraklarında hiçbir kadın satıcısı , hiçkimseye kadın satamamıştır.Dünyada insana sunulmuş binlerce meyve , sebze varken , üzüm şarabı içmemek insana koymaz.İnsan buna ihtiyaç da duymaz.Çin seddinden , avrupanın ortasına , sibiryadan afrikanın insan girmemiş çöllerine uzanan islam topraklarında , bin yıldır boyunca içki , kumar , fuhuş barınamamıştır.Kimse de bunlar yok diye rahatsız olmamıştır.

Yasağa bilimsel yaklaşım bu şekildedir.Her yasak insanı çeker.Bu insanın biyolojik yapısından kaynaklanır.Tasavvuf dünyasında nefis diyerek farkına vardığımız , modern bilimlerle vücut kimyası olarak ortaya koyduğumuz , nefsin arzularının açıklaması bu şekildedir.Hem bilimsel olarak hem de düşünce yoluyla ulaştığımız gerçek şudur ki , nefsimiz bizi yasağa ve günaha sürüklemek için çaba sarfeder.Üstün insan olmanın yolu da , nefsinin arzularına karşı koyabilme gücü ile doğru orantılıdır.Sigara bağımlısı bir insanın sigara paketinin karşısına geçip , seni bundan sonra içmiyecem diyerek karşı koyabilmesi gibi harama karşı da koymak gereklidir.Zaten haramın hiçbirinde insana fayda olmadığı , aksine büyük zararlar olduğu ortadadır.
 
Son düzenleme:

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
yasak denilince salt kumar, içki, cins-düşkünlüğü akla gelmemeli...ins olmadan cins olmaz...
 

birazdahaderinmavi

Kahin
Yeni Üye
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,442
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
58
quantum arkadaş, uzun yazısına bir tanımla başlıyor ve daha ilk cümlesinde çuvallıyor... insanı tanımlıyor: '''insan, biyolojik bir makinedir''' ... yok yaaa... öyle mi... eğer öyleyse tartışmayalım...
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
quantum harbiden fazla takmışsın bu işlere kafayı :) bu nesnel şeylerle öznel insanı açıklayama çalışmak bencede fiyasko :)
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
ilgi çekenin sadece yasaklanan şeylerle sınırlı olmadığını da belirtmek gerekir. yasaklanmayan olgular da ilgi çekebilir. Ömer Hayyam da Hubble'da uzaya ilgi duydular ve onların tespitlerinden günümüz bilimi yararlanmaya çalışmaktadır. Yasak olan üç kız kardeşten hangisinin Hayyam'ın annesi olduğu ile ilgiliydi ve fakat bu kardeşlerden hiç biri bu sırrı paylaşmak istemiyordu...bu sır onlarda kaldı; yasak kendi yargısı ile baş-başa kaldı...
 

Quantum

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
2 Eyl 2015
Mesajlar
17
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Öznellik sadece nesnellikle açıklanamaz tabii ki.Ancak aralarındaki bağlantıyı inkar edebilir miyiz?Evet insan yürüyen bir biyolojik makinedir.Arabada 4 silindir içerisine hava ve oksijen karışımı girerek , yanma reaksiyonu sonucu enerji açığa çıkar.Eksozdan da karbondioksit salınır.İnsan vücudunda ise 1.5 trilyon hücrenin hepsinde yanma olayı gerçekleşir.Hepsi birleşerek Voltranı oluşturur ve insan böyle yürüyen bir makinedir.Yan yana eklendiğinde , uzunluğu dünyanın çevresinde tur atacak uzunlukta olan damar sistemi , 1.5 trilyon hücrenin her birine , oksijen ve besin taşıyarak , artık olan karbondioksidi toplayarak , akciğerden atmosfere salar.

Susadığımızı nasıl anlarız?Kandaki su oranı azaldığında kan basıncı da buna bağlı olarak azalır.Bu durumu kanın kalpten çıktığı ilk nokta olan Aortta bulunan ve kan basıncındaki değişiklikleri tespit etmekle görevli olan basınçölçerler anında farkeder.Kan basıncının düştüğünü , beynimizdeki bezelye büyüklüğündeki Hipotalamus'a bildirirler.O da hemen altında yer alan Hipofiz adlı beze Vazopressin isimli hormonu üretmesi ve salgılaması emrini verir.Bu hormon kan yoluyla böbreklere ulaşır.Böbreklerde bu hormona anahtar-kilit gibi uyumlu özel alıcılar vardır.Bu alıcılar hormonlardan gerekli mesajı alır ve böbrekler kanalıyla vücuttan su atımını en aza indirirler.Vazopressin hormonunun ikinc görevi de beynimizde susama hissinin oluşmasına sebep olmaktı.Bu hisle birlikte biz de su içeriz.

Avrupa birliği emisyon yasaları gereği arabalara da benzer sistem getirdiler.Eksozlara katalitik konvertör eklediler.Böylece eksozdan çıkan gaz ölçülecek , eğer silindire giren oksijen azsa , eksozda CO2 yerine daha zehirli bir gaz olan CO ölçülecek , böylece arabanın beynine sinyal gönderilerek , daha az yakıt ve daha fazla oksijen gönderilmesi sağlanarak , dengeli bir yanma olayı gerçekleşecek.Arabalardaki bu mekanizma ile insan vücudundaki susama mekanizması arasında ne fark var?

Susama olayı , insan vücudunda gerçekleşen binlerce biyolojik olaydan sadece bir tanesidir.Bana "İnsan biyolojik bir makinedir" dediğim için çuvalladın diyen arkadaş , işte sen bunu söyleyerek fena çuvalladın.İnsanın kendini bir makine olarak görmesi elbette kolay kabullenilecek birşey değildir.İnsanın bilinç altı , kendini sürekli üstün görmesi için çabalar.Oysa ki insan denilen canlı 3 gün susuz kalsa ölür.Bu kadar zavallı ve aciz bir canlıdır.

Ancak ben insanı salt makine olarak görmekten bahsetmiyorum.Ben dualizmden bahsediyorum.Ruh ve Bedenin iletişimini ve ilişkisini gözler önüne sermek istiyorum.Beden ruhu nasıl etkiler onu anlatmak istiyorum.Ruhu sönmüş bir insan , nasıl bir biyolojik makineye dönüşüp , bedeninin isteklerine köle olur , bunu anlatmak istiyorum.

Sarayda yaşamış bir prens olan Sidertha'nın macerasını çok iyi anlamak lazım.Saraydan kaçıp , maddiyatla tamamen ilişkisini keserek , salt düşünceye daldığında , yemeyi içmeyi kesip , maddiyatının ötesine geçmeye çabaladığında ölmek üzere olduğunu farketti.Kendisine yemek getiren bir kızın yemeğini kabul etti.İşte bu şeilde orta yolu buldu.Sadece maddiyat için yaşamanın anlamsızlığını , aynı şekilde maddiyattan tamamen vazgeçip kendini öldürmenin de gereksizliğini ortaya koydu.

Aynı şekilde hristiyan paapzlar da kendilerini dünyadan soyutlayıp dağlarda keşiş oldu.Müslümanlar da kendilerini çilehanelere 40 gün kapatıp kısmen maddiyattan arındılar.

İşte olması gereken budur.Orta yolu bulmaktır.Allah bize yemeyin , içmeyin demiyor.Herşey serbest diyor ama içkiden uzak durun diyor.Bunun gibi bir kaç yasak dışında insana ağır gelebilecek hiçbir yasak yok.Ancak kandırılıyoruz , propagandaya kurban gidiyoruz.Kültür empozesi altında yasaklarımızı çiğniyoruz.Allah'ın bize koyduğu en önemli sınır da Kul Hakkı meselesi.Bu dünyada misafirsin.O yüzden kimsenin canını yakmadan göçüp gideceksin.Her şeyi affederim ama kul hakkını affetmem diyor.Onun cezasını mutlaka çekeceksin diyor.İşte insanların özgürlüğünün anahtarı , kul hakkı meselesinde saklı.Başkasını rahatsız etmedikten sonra serbestsin.Yani tüm insanların özgürlüğünün anahtarı bir yasakta gizli.Kimse kul hakkı yemezse bu dünyada herkes özgür olur.

İnsan nefsini aç bırakmadan ruhunu besleyebilir.Helal dairesi çok geniştir.

Donkişot benim çok derinlere daldığımı söylemişsin.Ancak benim bildiklerim devede kulak bile değil.İnsan vücudunda meydana gelen binlerce biyolojik mekanizmadan hangisini biliyoruz?Eğer kafaya takmış olsaydım , pek çok mekanizmayı araştırmış olurdum.Ama ben sadece özünü biliyorum.Mekanizma bu şekilde işliyor.Beden denilen , ruhumuzun biyolojik taşıyıcısı olan bu makine , ruhumuzu aldatıyor , etkiliyor.İşte bütün mücadelemiz bu.Bedenimize köle olmamak.Ruhumuzu , bedenimizin esaretinden kurtarabilmek.
 
Son düzenleme:

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
Quantum; amacım seni kırmak veya ilgin olan konuları küçümsemek değildi,sadece kendi bakış açımı yansıtmaktı.varoluş bir mucizedir, sadece insan bedenine değil nereye bakarsak bakalım bunu görürüz. ancak mucizelerin ortasında olmamız hiçbir şeyi anlamlı yapmıyor.insan tuhaf duygusal tepkileri olan bir yaratıktır.Tanrıya, dine veya herhangi bir şeye inanıp inanmasının esas nedeni de bu tuhaf duygusal tepkilerindedir.( hatta bazen inanmakta- inanmamakta önemsizdir) .duygusal tepkilerimizin nedenlerini analiz edip açıklayabilecek hiçbir sağlam rasyonel dayanak veya psikolojik kuram olabileceğini sanmıyorum. kader veya yazgı dediğimiz şeyinde bu çözümlenemez veya bilinç düzeyinde anlaşılamaz duygusal tepkisellik içinde gizli olduğunu düşünüyorum. herşeyin anlaşılabilir olabileceğini düşünmek veya herşeyin anlaşılabilir olmasını beklemek bilimin yükselişininde güçlü etkisi ile batı dünyasından tüm dünyaya yayılan genel bir kanı olsa gerek..ancak varoluş teknoloji veya ilaç üretmeye benzemez.. varoluş açıklamaz...etkileyicide olsa açıklamalardan yola çıkarak varoluşumuzu belirlenen herhangi bir sistemin içinde bir yerlerde aramaya kalkarsak yanılırız ve kayboluruz.. yaşasın varoluşçular..
 
Son düzenleme:

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
İnsanın dünya yaşamı "yasak elmayı yemek" ile başlamadı mı? Yasak elma tabii ki bir sembol yani iyilik ve kötülüğün farkını ayırt etmekte çok zorlanacağı bir yaşama adım atmış oldu.

İnsanların yasak olana ilgisi aynı zamanda yasağı aşmanın bir başarı kabul edilmesinden de kaynaklanıyor. Yasak yere park etmek, dönülmez yerden dönmek, av yasağına rağmen avlanmak, kırmızı ışıkta geçmek ve yakalanmamak bazı insanlar tarafından büyük bir başarı kabul ediliyor. Hacker'lara duyulan sempati de bu şekilde değerlendirilebilir.
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
ilgimi çeken şey çeker, çekmeyen şey çekmez. yasakmış değilmiş hiç bir artısı yok. yasak olan ilgi çeker saçma bir klişe bence..
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
'yasak' nedir? tartışılmalı ki, buna dair varsa ilginin ne olduğu anlaşılsın; hiç bir canlı robot değildir; hele kendini insan olarak tanımlamış bir canlının robotlaşması ne mümkün ne de olasıdır...
 

PKropotkin

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
13 Eyl 2015
Mesajlar
11
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yasak ve yasak ve yine yasak . Ben bu olayı daha basit bir şekilde irdelemek isterim. İnsan için kendi sahip olmadığı şeyler daima istenen şeylerdir bu konu oldukça basit. Yasaklarda genel itibari ile insanın sahip olmadığı , yapamadığı şeylerdir veya yapmasının güç olduğu şeylerdir. Ben bu olayı bu şekilde yorumluyorum. Oldukça iyi cevaplar okudum.
 

fatay

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
16 Kas 2015
Mesajlar
2
Tepkime puanı
0
Puanları
1
Eğer bir insan yasak olan şeyin kendisini kısıtlamak,yönlendirmek,değiştirmek için ya da yasakların hakikat olmadığı içgüdüsüne sahipse yasak olan ilgisini çeker.Bu eğer toplumun değerlerine saldırı noktasına gelirse 'galilei sendromu' olarak adlandırılır.Galilei toplumdaki yasakların hakikat olmadığı içgüdüsüne sahipti.Oscar Wilde de öyle...Ancak yasak olanı başarmak cümlesine de katılmıyor değilim :D
 

Omer Emre

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
1 Ara 2015
Mesajlar
1
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Her şey zıttıyla vardır mantığıyla bakınca yasağın karşıtı olan durum oluşunca zaten durum hali de ortaya çıkmış oluyordu. Yasak bir belirsizlik ifade etmiyor böyle bakınca. Kişiler üstündeki etkisi genellenebilir belki ama tek yönlü bir cevap çıkarmak yine mümkün değildir. Hayatı dengeli bir şekilde tartarak öğrenir insan, bütün toplumların ve vatandaşların aynı şartlarda eğitilip, aynı imkanlarla yaşamadığını düşünürsek, bu iş böyle sürüp gidecektir. Toplumun ve kişinin zararına olan her şey yasak olarak varlığını sürdürecek. Bütün doğrular sunulamıyor olsa bile denge kendini koruyacaktır.
 

sümmanist

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
2 Ara 2015
Mesajlar
1
Tepkime puanı
0
Puanları
0
insan neden yasak olana ilgi duyar mı ?

bu her insanda gözlenen bir durum değildir.Bunu bir çok konudan ele alına bilir psikolojik,sosyolojik hatta ideolojik olarak düşünülebilir.Mesela bazı insanlar özellikle yasaktan kaçarlar ilgi duymazlar 'bu zaten yasak o zaman yanlış' diyerek kendiilerini kısıtlarlar.Ben bu konuya günümüzden yanıt vermek istiyorum.Türkiye yani anadolu üzerindeki insanların durumuna bakarsak en baştaki farklılıkların bire bir örnekleri gözükmektedir diye düşünüyorum. teşekkür ederim.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst