- Yöneticiler
- #21
- Katılım
- 7 Ara 2013
- Mesajlar
- 6,615
- Tepkime puanı
- 504
- Puanları
- 113
ben mistik bir gerçekliğin ne olduğunu ortaya koyamam ; onları şu değil ya da bu değil biçiminde adlandıramam-insan deneyimlerimleri ve hatıraları;
ben mistik bir gerçekliğin ne olduğunu ortaya koyamam ; onları şu değil ya da bu değil biçiminde adlandıramam-insan deneyimlerimleri ve hatıraları;
bizim doğrumuz şudur o halde beyefendi;
insan bunları yoklar olarak görmezden gelmemeli ve bilgi türetmeli
şunu yazmış sanal geçmişte bir açıklama
einstein uzayı düşünürken kafasında olanları mistik bir perspektife yorsaydı ve kafamda şekiller ve semboller belirdi deseydi ve uzay kafama doldu
,infazı ancak infaz memurları yaparlar
Bir yazarın kendi isteğine göre seçtiği herhangi bir konuda kesin yargılara varmadan, kişisel düşüncelerini kendi kendisiyle konuşuyormuş havası taşıyan bir üslupla kaleme aldığı yazılara “deneme” denir. Deneme, yazarın gözlemlediği ya da yaşadığı olay, olgu, durum ve izlediği varlıklarla ya da herhangi bir kavramla ilgili izlenimlerinin belli bir plana bağlı kalmayarak, tamamen kendi kişisel görüşüyle serbestçe yazıya döktüğü kısa metinlerdir. Deneme yazarı öne sürdüğü düşünceyi doğrulama, ispatlama, kanıtlama kaygısı taşımaz. Denemenin inandırıcılığı, ele alınan konunun içtenlikle anlatılmasından kaynaklanır.
Denemenin özellikleri şunlardır:
Denemeci için konu amaç değil, araçtır; kendi fikirlerini söyleyebilmesi için birer sebep durumundadır. Denemeci, irdelemelerinde tamamen kendini, kendi bilgi ve kültür birikimini, beğeni düzeyini esas alır. Deneme yazarı eserini kaleme alırken okuyucuyu hesaba katmaz. Okuyucunun vereceği tepki konusunda herhangi bir kaygı taşımadan konusunu dilediği şekilde seçer, istediği tarzda işler.
- Denemelerde yazar herhangi bir konudaki görüşlerini kesin kurallara varmadan, kanıtlamaya kalkmadan, okuyucuyu inanmaya zorlamadan anlatır.
- Deneme, kişinin kendi dışındaki varlıklarla herhangi bir konuda gerçek ya da hayalî olarak girdiği diyalogun ürünüdür.
- Denemeler tek bir konuyu rahat ve akıcı bir biçimde ele alan, çoğu kez yazarının kişisel bakış açısı ve deneyimini aktaran orta uzunluktaki edebî metinlerdir.
- Konuların kişisel bir anlayışla işlenmesi; çeşitli sanatçıların aynı konudaki değişik fikir, zevk ve inanışlarını yansıtması bakımından bu tür önemlidir.
- Denemeye özgü belirli bir konu yoktur. Konu özgürce seçilir.
- Her şey denemenin konusu olabilir. Yeter ki yazarın o konuda bir birikimi olsun. Ancak denemeler daha çok her devrin, her ulusun insanını ilgilendiren konularda yazılır.
- Denemelerde diğer fikir yazılarından farklı olarak aşk, dostluk, iyilik, güzellik, ahlak, sevinç, kültür, yiğitlik gibi daha çok soyut ama kalıcı ve evrensel konular işlenir.
Denemenin en belirgin özelliği, yazarın konuyu kendi kendine konuşuyormuş gibi kaleme almasıdır.
Denemenin bu özelliği Nurullah Ataç’ın şu sözleriyle özetlenebilir: “Deneme ben’in ülkesidir. Ben demekten çekinen, her görgüsüne, her görevine ister istemez benliğinden bir parça kattığını kabul etmeyen kişi denemeciliğe özenmesin.”
Bu türün ilk ustalarından Montaigne, denemenin ilkelerini şöyle anlatmaktadır: “Herkes önüne bakar, ben içime bakarım; benim işim yalnız kendimledir. Hep kendimi gözden geçiririm, kendimi yoklarım, kendimi tadarım… Bir şey öğretmem, sadece anlatırım.” Bu bağlamda denemenin her cümlesinde yazarın kendisi vardır. Okuyucu ile yazar arasında bir duygu, düşünce ve ruh alışverişi oluşur.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için Giriş yap veya üye ol.
Benim algimda bilimin ne oldugunu bilmeden onu kendi bunyesi disinda ele alarak aleyhine ahkam kesmek, yargisiz infazdir.
Bir seyin bilgisi varsa onun zaten kavrami vardir.
Dolayisiu ile senin bahsettigin "yok" bilgisel degil; varliksal/inancsal "yok" tur.
Hayalgucu ile sezgi ya da duyum farkli olgulardir.
Hayal gucu zihnin kavramsal ufkudur. Sezgi ya da duyum ise kisinin kendi yorumudur.
Benim algimda bilimin ne oldugunu bilmeden onu kendi bunyesi disinda ele alarak aleyhine ahkam kesmek, yargisiz infazdir.
ahkam kesiyorum o halde var mı tanıklığınız? ben ahkamcıyım ve ahkamcıbaşıyım ve ben bir hiçim ya da herşey ve bir diğeri yada hiçbiri olan herşeyler başı ve dışı ve bir diğer
napalım şimdi ikimizi bir sandalyeye mi oturtsunlar ve biri bana tanıklığımı kabul mü ettirsin bu belgelensin mi? anda mı ölçülsün
ne söylememi bekliyorsunuz örneğin ya da ne sizi mutlu ederdi ben onu söyleyeliyim
yaptım ve yaptığımı yaptım
Peki sen benden ne istiyorsun, illaki "atismak mi?"
Yok ben almayayim.
Peki sen benden ne istiyorsun, illaki "atismak mi?"
Yok ben almayayim.
atışmak nedir ama ve diyalektik bir tartışma biçimi değil mi
ve ne kadar zorlanır
ve birbirimiz zorlarsak değil mi gelişir o ve bilgi siz yapın bunu buyrun deneyin ve ne istiyorsanız onu deneyin ve
ve eğer benim bir tutunçla yanlış bir düşünceye ya da inanca düştüğümü düşünüyorsanız ve beni ondan arındırmak-çıkarmak -kurtarmak ve yüceltmek için denemezseniz ....... asıl sorun burda;
tüm gücünüzle vurun bana buyrun ve kelimelerinizi bir bir savurun bütüncül
ben inancımı koruyacağım ve siz inancınızı diaylektik kalacak ve kazanacak ve yeryüzüne yazılmış satırlar bırakarak sadece ben alınmam
Benim butun yaptigim, insanoglunun kavramsal bilgisi ile yapilandirdigi yapi ve isleyisin temelden her turlu sorununu ve insanoglunun zihinsel devrim yapmasinda nasil engel oldugunun aciklanmasini dile getiriyorum.
Yani olan dogal/fenomenal zihniyetin neden insansal zihniyete degisemediginin nedenlerini ve sorunlarini.
Tabi burada her bir beyin kendince neyi sorun olarak algilayabiliyorsa, onun disina cikamiyor.
Yani kendi degerlerinden memnun ve mutlu ise zaten onun icin sorun yoksa, benim getirdigim sorunlari algilamasi da imkansizlasiyor.
Kisaca bir teist mutlu ve memnun ise onateizmin sorunlarini anlatamazsin.
Teizmde illaki sorun olmalıdır ve vardır yargısından bir türlü vazgeçemediğinizi düşünüyorum.
Teizm düşmanlığınızın kaynağı ve nedeni nedir?
Bunca teist bilgiyi bilmiyor, yalnızca evrensel insan biliyor. BRAVO.