- Katılım
- 1 Kas 2012
- Mesajlar
- 2,737
- Tepkime puanı
- 180
- Puanları
- 63
evlen pişman olacaksın, evlenme yine pişman olacaksın. evlen ya da evlenme pişman olacaksın. kierkegaard.
son söz bu mu? sanırım evet
son söz bu mu? sanırım evet
Evliliğin ilk yılı erkek konuşur kadın dinler. İkinci yılı kadın konuşur erkek dinler. Üçüncü yılı ikisi konuşur komşular dinler.
10 cu yıl sonunda beyin devrelerin yanar ve mutlu olduğunu sanmaya başlarsın
İki insanın bir evde çocuk denen nesneyle yaşaması zordur
ve hele ki, arzuların ve başka şeylerin gölgesinde
bölüşülür nedense;Evlilik hep iki kişilik düşünülür;
Çocuğu nesne olarak tanımlamınız önemsizleştirme gibi geldiği için şaşırdım sadece yani evlilik ön planda çocuk sahibi olmak da evliliği çelmeleyen bir durummuş gibi anladığım için sormak istedim.
Ayrıca evlilik sadece kadın-erkek arasında olan bir şey de değildir. Kadınların birbirini sevmesi, erkeklerin birbirini sevmesi de doğanın bir kanunuysa ve bu insanların evlenmeleri kanunda yasaksa, o zaman bu evlilik işinin de çok gerekli bir şey olmadığını düşünürüm ve burada bitiririm; çünkü bundan sonrası tapu kadastro.
Hoşgeldiniz,
Kadının kadını, erkeğin erkeği sevmesi ya da daha doğrusu aşık olması bana göre mümkün değildir yani ahlak açısından söylemiyorum bu durumu mantığım hiçbir zaman almamıştır. Son dönemde eşcinselliğin genetik olup olmadığı yönünde araştırmalar yapıldığına göre her ne kadar kesin sonuçlara ulaşılmamamış olsa da, ulaşıldığı an düzeltilmesi yönünde neler yapılabileceğine bakmak gerekiyor. Çok karmaşık bir durum olmakla beraber evliliğin bu kişileri kapsadığını düşünmüyorum. Genetik ise doğanın kanunu kabul edilebilir mi bana göre edilemez fakat edenler de olacaktır mutlaka.
Kaynak; cumhuriyet.com.tr/haber/bilim-teknik/144051/Bilimadamlari_escinsellik_geni_buldu_.html#
Biliminsanları uzun bir süredir cinsel yönelimin genlerle ilgili olduğunu kanıtlamaya çalışıyor. Yeni bir araştırma eşcinselliğin genetik olduğunu bir kez daha gündeme taşırken, bu durum LGBTİ’ler için ‘genetik mühendisliği‘ kaygısını da beraberinde getiriyor.
Araştırmaya göre erkeklerde cinsel yönelim X kromozomuyla, Kromozom 8’deki belli bölgelerle doğrudan ilişkili. Aralarında çift yumurta ikizlerinin de bulunduğu araştırmada 818 erkeğin DNA’sında bu iki kromozomun ortak olduğu ancak bu sonucun ‘İki gey geni bulundu’ diye sunulamayacağı vurgulandı.
İKİ KROMOZOM
Araştırmanın başındaki isim Alan R. Sanders, bu iki kromozomda eşleşme kaydedilen bölgelerdeki genlerin daha ayrıntılı biçimde araştırılacağını ve ancak bundan sonra kesin bir sonuca varılabileceğini söyledi.
Bu araştırma sonucunun anlamı ne?
Bu araştırmaya göre ‘cinsel tercih‘ ifadesinin doğru olmadığı bir kez daha ortaya çıktı. İnsanların eşcinsel olmayı tercih etmediği ve cinsel yönelimin doğuştan geldiği argümanı ağırlık kazandı.
Her ne kadar bu durum homofobik yaklaşımlara karşı savunulabilenecek bir tez gibi görünse de, geçmişte olduğu gibi genetik mühendisliği ve bu kromozomların ‘düzeltilmesi‘ şeklindeki görüşlere de fırsat tanıyor.
Renki gözlüleri tedavi ediyor muyuz?
Toplumda renkli gözlü olmak genetik bir rahatsızlık olarak kabul edilip tedavi edilmesi gerektiğine inanılmasa da eşcinselliğe gelince iş değişiyor. Öyle ki benzer bir çalışma 1993 yılında Dr. Dean Hamer tarafından yapılmış ve 40 gey ikiz üzerinde yapılan araştırmada benzer sonuçlar elde edilmişti.
Bilim insanları her ne kadar bu araştırmaların eşcinseller üzerinde toplumsal baskıyı azaltma açısından yararlı olacağını düşünse de olaylar tam tersi şeklinde gelişmiş ve eşcinselliğin ‘kurtulunabilir‘ ya da ‘tedavi edilebilir‘ bir ‘bozukluk‘ olduğuna dair yorumlar yapılmıştı.
EŞCİNSEL BEBEKLERE KÜRTAJ
Heteroseksizm ile genetik savının tehlikeli dansı Türkiye basınına “Sadece yoksullar eşcinsel doğacak” başlıklarıyla taşınmış ve haberlerde şöyle ifadelere yer verilmişti: “Eşcinsellik geninin bulunmasıyla birlikte, parası olan aileler, ana rahminde eşcinsel olduğu belirlenen bebeği kürtajla aldırabilecekler! (…) Bu işlemler büyük maddi güç gerektirdiği için “eşcinsellik” birçok hastalık gibi yoksul kesime özgü bir özür haline gelecek.”