- Katılım
- 22 Şub 2010
- Mesajlar
- 184
- Tepkime puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 47
Tanrının varlığı ve yokluğu üzerine düşünenler, aslında varlığına da ihtimal verenlerdir. Var olduğuna inanıyorum diyenin bu alanda pek işi olmaz. Yok diyenin de yokluğuna delil getirmek gibi bir misyonu yoktur. Neden mi yoktur? Ateizmin bir ilahi metni olabilir mi? Yaratıcıya inanmamak insana ne gibi bir misyon önerebilir?
Madem inananla inanmayan bu konularda fazla kafa yormaz; o halde geriye var olma ihtimali veya olmama ihtimali üzerinde kafa yoranlar kalır. Bu ise varlığına bir ihtimal verme halidir.
Varlığına ihtimal vermeyip, sürekli yokluk tezini savunanların bir amacı olmalı! Acaba bu amacı onlara edindiren nedir? Çeşitli ideolojiler ile inanç kavramının yollarının bazen menfi ve/veya müspet manada kesişiyor olması mı? Aslında Tanrı yoktur demek, bir ideolojinin dışa vurumu mudur?
Bütün bunlar sorgulanabilir...
O zaman bu tartışma daha manalı olur. Mesela der ki birisi çıkıp:"Tanrı buyruğu mülkiyet ve miras gibi iki konuda ruhsat verir. Bu ruhsat bizim ideolojimiz ile örtüşmez. O halde Tanrı olmamalıdır."
Bu aşamadan sonra o arkadaş Tanrının olmaması için elinden gelen gayreti gösterecektir. Ama onun bu gayretini biz durduracak değiliz. Fikirlerini ortaya koyar ve kimi kabul eder kimi de etmez. Biz var olduğuna inananlar ise elbette kendi kanaatlerimizi yazacağız. Bu bir tartışma konusu değildir. Yaratıcının bizim tarafımızdan savunulmaya da ihtiyacı yoktur. Ancak vardır diyenler açısından, yoktur önermesi karşısında tamamen sessiz kalmak, yaratıcıya saygısızlık olarak anlaşılır. Dolayısı ile bizler de bir-iki kelam ederiz.
Yaratıcıya edebileceğiniz en büyük iki hakaretten birisi yokluk isnat etmektir. Diğeri ise yaratıcının mutlak oluşunu sorgulamaktır. Bu iki kavramın karşılığı malum olduğu üzere küfür ve şirktir.
Yaratıcı vardır diyenlerin, samimi olarak ve aslında bazen gereksiz yere bu tartışmaların içine dahil olması, bu hakaret algısı yüzündendir. Ben bunu duydum ve sessiz kalmadım diyebilmek içindir. Elden geldiğince kendi görüşlerimi ortaya koydum diyebilmek içindir.
Bu bir ateisti durdurmak veya tahkir etmek amacı ile yapılmıyor aslında genelde. Buna kimsenin de hakkı yok zaten. Herkesin serbest olarak kendisini ifade edebilmesi insanlığın ortak bir şekilde teminatı altında olmalıdır.
Ben öyle sanıyorum ki, bir an için fizik kanunları devre dışı kalsa ve çok acayip mucizeler gerçekleşse, inanma konusunda sıkıntıları olanların bir çoğunun bu sıkıntıları geçmeyecektir.
İnanan insanlar da, inananların halini şu an ki durumdan 1000 kat daha kötü durumda görseler , inançlarından vazgeçecek değildirler. Biz kötülüklerin kaynağı olarak dini ve dolayısı ile yaratıcının iradesi olarak görmeyiz. Kötülükler sahibine aittir ve bu durumda kötülüklerin sahibi de insandır. O halde; bu ne dinden ne de yaratıcının varlığından bir şey eksiltmez. Kötülüklerin merkez üssü, her tür insan tarafından paylaşılmaktadır. İçinde inanan da vardır, inanmayan da vardır.
Siz aklınız ile kendinizi yaratıcının yokluğuna ikna etmeye çalışıyorsanız, aslında varlığına ihtimal veriyorsunuz demektir.
Kendinizi bu konuda ikna etti iseniz ve kesin bir yargıya ulaştı iseniz, insanlık adına her hangi bir sorumluluğunuz da kalmamış demektir.
Toprak olup gidecek birinin insanlıkla ilgili kaygılanması kadar hayret ettiğim ikinci bir konu yoktur. Dolayısı ile insanları herhangi bir konuda aydınlatma vazifeniz de bitmiştir.
Burada yapabileceğiniz tek şey çıkarlarınıza ve korkularınıza göre hareket etmektir. Dünyada bir düzen istemelisiniz çünkü kaosun sizi de alıp götürme ihtimali vardır. Kanunlar olmalıdır ki sizin haklarınız korunmalıdır. O halde beşeri meseleler ve kendiniz ile meşgul olmanız en hayırlı bir iştir.
Biz ise yaratıcıya ulaşırken birden fazla araç kullanırız. Akıl bizim için sadece destekleyici bir unsurdur. Adı da inanmak olarak konmuştur. Biz bilmek peşinde koşmayız. Onu bizler bilemeyiz. Bir sanatkarın sadece tablolarına bakarak, onun tüm özelliklerini kavrayamayız. Eserleri ve dünya görüşü ile ilgili belki fikir sahibi olabiliriz. Sanatçının eserinden yol çıkarak, sanatçı bilinemez. Ancak sanatı ve fikirleri bir miktar anlaşılabilir. Bilmek bizim işimiz olmadığına göre, yokluğu hakkında bilmeye dayalı felsefe yapanlarla da, aslında tartışacak bir şeyimiz yoktur.
Sevgiyle kalın...
Madem inananla inanmayan bu konularda fazla kafa yormaz; o halde geriye var olma ihtimali veya olmama ihtimali üzerinde kafa yoranlar kalır. Bu ise varlığına bir ihtimal verme halidir.
Varlığına ihtimal vermeyip, sürekli yokluk tezini savunanların bir amacı olmalı! Acaba bu amacı onlara edindiren nedir? Çeşitli ideolojiler ile inanç kavramının yollarının bazen menfi ve/veya müspet manada kesişiyor olması mı? Aslında Tanrı yoktur demek, bir ideolojinin dışa vurumu mudur?
Bütün bunlar sorgulanabilir...
O zaman bu tartışma daha manalı olur. Mesela der ki birisi çıkıp:"Tanrı buyruğu mülkiyet ve miras gibi iki konuda ruhsat verir. Bu ruhsat bizim ideolojimiz ile örtüşmez. O halde Tanrı olmamalıdır."
Bu aşamadan sonra o arkadaş Tanrının olmaması için elinden gelen gayreti gösterecektir. Ama onun bu gayretini biz durduracak değiliz. Fikirlerini ortaya koyar ve kimi kabul eder kimi de etmez. Biz var olduğuna inananlar ise elbette kendi kanaatlerimizi yazacağız. Bu bir tartışma konusu değildir. Yaratıcının bizim tarafımızdan savunulmaya da ihtiyacı yoktur. Ancak vardır diyenler açısından, yoktur önermesi karşısında tamamen sessiz kalmak, yaratıcıya saygısızlık olarak anlaşılır. Dolayısı ile bizler de bir-iki kelam ederiz.
Yaratıcıya edebileceğiniz en büyük iki hakaretten birisi yokluk isnat etmektir. Diğeri ise yaratıcının mutlak oluşunu sorgulamaktır. Bu iki kavramın karşılığı malum olduğu üzere küfür ve şirktir.
Yaratıcı vardır diyenlerin, samimi olarak ve aslında bazen gereksiz yere bu tartışmaların içine dahil olması, bu hakaret algısı yüzündendir. Ben bunu duydum ve sessiz kalmadım diyebilmek içindir. Elden geldiğince kendi görüşlerimi ortaya koydum diyebilmek içindir.
Bu bir ateisti durdurmak veya tahkir etmek amacı ile yapılmıyor aslında genelde. Buna kimsenin de hakkı yok zaten. Herkesin serbest olarak kendisini ifade edebilmesi insanlığın ortak bir şekilde teminatı altında olmalıdır.
Ben öyle sanıyorum ki, bir an için fizik kanunları devre dışı kalsa ve çok acayip mucizeler gerçekleşse, inanma konusunda sıkıntıları olanların bir çoğunun bu sıkıntıları geçmeyecektir.
İnanan insanlar da, inananların halini şu an ki durumdan 1000 kat daha kötü durumda görseler , inançlarından vazgeçecek değildirler. Biz kötülüklerin kaynağı olarak dini ve dolayısı ile yaratıcının iradesi olarak görmeyiz. Kötülükler sahibine aittir ve bu durumda kötülüklerin sahibi de insandır. O halde; bu ne dinden ne de yaratıcının varlığından bir şey eksiltmez. Kötülüklerin merkez üssü, her tür insan tarafından paylaşılmaktadır. İçinde inanan da vardır, inanmayan da vardır.
Siz aklınız ile kendinizi yaratıcının yokluğuna ikna etmeye çalışıyorsanız, aslında varlığına ihtimal veriyorsunuz demektir.
Kendinizi bu konuda ikna etti iseniz ve kesin bir yargıya ulaştı iseniz, insanlık adına her hangi bir sorumluluğunuz da kalmamış demektir.
Toprak olup gidecek birinin insanlıkla ilgili kaygılanması kadar hayret ettiğim ikinci bir konu yoktur. Dolayısı ile insanları herhangi bir konuda aydınlatma vazifeniz de bitmiştir.
Burada yapabileceğiniz tek şey çıkarlarınıza ve korkularınıza göre hareket etmektir. Dünyada bir düzen istemelisiniz çünkü kaosun sizi de alıp götürme ihtimali vardır. Kanunlar olmalıdır ki sizin haklarınız korunmalıdır. O halde beşeri meseleler ve kendiniz ile meşgul olmanız en hayırlı bir iştir.
Biz ise yaratıcıya ulaşırken birden fazla araç kullanırız. Akıl bizim için sadece destekleyici bir unsurdur. Adı da inanmak olarak konmuştur. Biz bilmek peşinde koşmayız. Onu bizler bilemeyiz. Bir sanatkarın sadece tablolarına bakarak, onun tüm özelliklerini kavrayamayız. Eserleri ve dünya görüşü ile ilgili belki fikir sahibi olabiliriz. Sanatçının eserinden yol çıkarak, sanatçı bilinemez. Ancak sanatı ve fikirleri bir miktar anlaşılabilir. Bilmek bizim işimiz olmadığına göre, yokluğu hakkında bilmeye dayalı felsefe yapanlarla da, aslında tartışacak bir şeyimiz yoktur.
Sevgiyle kalın...