- Konbuyu başlatan
- #1
- Katılım
- 19 Ağu 2008
- Mesajlar
- 3,589
- Tepkime puanı
- 179
- Puanları
- 63
- Yaş
- 60
HAREKETİN NEDENLERİ/DURGUN DEVİNİM
Sonsuzluk durağandır.Ancak bu durağanlık hareket eden cisimlerin durağanlığından çok farklıdır. Onun sınırlı cisimler gibi hareket ettiğini kanıtlayacak, yer değiştirdiğini gösterecek bir kanıt yoktur. Yer değiştirme bir diğerine göre gerçekleşen ve yapılan bir gözlemlenebilir bir ölçüm olduğuna göre sonsuzluğun başka bir sonsuzluk karşısında ve ona göre yer değiştirmesi de söz konusu olamaz. Sonsuzluğun kendi içerisinde devingen olması onun içsel baskısı sonucunda gerçekleşir. Sonsuzluğun bir dalga boyu sınırlı cisimlerin neredeyse sonsuz dalgalanmalarına eşit bir uzunluk/kısalıktadır. Bu nedenledir ki sonsuzluğun devinimi sınırlı sabite ve ölçekler ile görülemez. Sonsuzluk içindeki sonlu ve sınırlı cisimlerin devinimleri buna bağlı olarak iki türlüdür. Birincisi kendi aralarında ve bir-birlerine göre yaptıkları yer değiştirmedir, ikincisi ise sonsuzluğun devasa dalgası ile hep birlikte yapmış oldukları yer değiştirmedir. Bu durumu paralel çok sayıdaki deniz dalgasına benzetebiliriz.
xx
xx
..........................................................................................
xx
.........................................................................................
xx
xx
...........................................................................................
Bu dalgalar yatay dikey ve derinliğine çoğalmaktadırlar. Yukarıdaki şekil sonsuzluğun şematik durgunluğu ve kendince yüksek dalga boylu deviniminin görüntüsünü oluşturmaktadır. Görüntünün içerisine devasa büyüklükteki galaksileri yerleştirerek şemayı sonsuz büyüttüğümüzü düşünürsek sonsuz durağanlığın/devinimin bildiğimiz durağanlıktan/devinimden farklı olduğunu görebiliriz.
Hareketin temel yapısını araştırdığımızda cisimlerin neden devinip bir diğerlerine göre yer değiştirdiklerinin bir tanımı ve gerekçesinin olması gerektiği konusunda açıklanmaya muhtaç bir olgu ile sonuçta karşılaşmak kaçınılmazdır. Devinimin temel yasaları çok farklıdır, cisimlerin neden devindiklerine yanıt aramak ise çok daha farklıdır.
Sonsuzluk içerisindeki tüm cisimler ilk itmeye gereksinim duymadan sonsuzluğun kendi dalga boyunun baskısı karşısında tepkisel olarak devinirler. Burada bir erek yoktur. Sonsuzluğu sınırlı olgular ile açıklamak mümkün değildir. Sonsuzluğa bir ölçü koymak, ağırlığını ve kütlesini ölçmek de olanaksızdır. Böyle olunca şunu rahatlıkla söylemek mümkündür ki, cisimlerin devinimleri için bir ereğe gereksinim yoktur. Bu şu demektir; Dünya Güneş etrafında bir amaç için dönmez.
Devinim, sonsuzluğun kendi iç baskısı sonucu açığa çıkan sonsuz enerji ile gerçekleşir. Enerjinin dönüşümü ve ışığın hız sabitesi sonsuzluğun ve hareketin bir tanımı olamaz. Nasıl ki insanı tanımlamak için “insan insandır” şeklindeki tanım yetersiz ise sonsuzluk tanımı için de sonsuzluğun kendisi gösterilemez, yetersiz kalacaktır. Devinimin temel yasaları ve evrensel sabitelerin belirlenmelerinin/tanımlanmalarının yararlı sonuçlarının varlığı elbette göz ardı edilmemelidir. Ancak bu sabiteler, hareketin/devinimin temel açıklayanları değildirler. Tüm cisimlerin hareketleri/devinimleri sonsuzluğun iç baskısı/dalgası sonucu ortaya çıkan sonsuz enerji ile bu baskıya karşı gösterilen nedensiz ve amaçsız tepki sonucunda ortaya çıkar.
Bu genel tanımlama canlı türleri için de geçerli midir? Bu soruya, algılayabilen canlı türleri açısından hem evet hem de hayır yanıtını vermek mümkündür. Burada bir paradoks var. Canlının temel taşı olan karbon elementi kimyasal yapısı ve biçimi itibariyle yukarıda açıklanan sonsuzluğun baskısı altında devinir. Devinen mikro düzeydeki kimyasal cisimlerin karşılıklı etki/tepki, bölünme, içselleştirerek çoğalma, difüzyon ısı, nem ve basınç vb. koşullarda geliştirdikleri biyolojik süreçler, çıkış kaynağı itibariyle bu genel etki-tepki halkası içerisinde bulunurlar. Bu genel baskıdan hiçbir olgu kurtulamaz. Kötü bir örnek olsa da şöyle bir düşünürsek; atmosferin dışına çıkıp devasa bir aygıt ile atmosferdeki tüm oksijen elementini vakumlayarak aldığımızı bir düşünelim; oksijene gereksinim duyan tüm canlılar yaşama şansını yitirecek ve devinimsiz kalacaklardır. Sonraki süreçte başlayan biyolojik dönüşüm/çürüme bir devinim şekli olarak sonsuza dek sürecek olsa da artık amaçsal bir devinimden görüleceği gibi söz etmek mümkün olamayacaktır. Bu örnek aynı zamanda, yerkürenin tüm olguları ile korunmasının, tüm canlı türleri için ne kadar önemli olduğunu da göstermektedir. Genel baskının canlı türleri üzerindeki bu doğrudan etkisine gösterdikleri tepkilerinin yanı sıra bundan tamamen bağımsız olmamakla birlikte içinde yaşadıkları ortamın devinim yasaları arasında bir yönelim belirleyebilmeleri ve ötesine geçerek farklı devinim türlerini geliştirebilmeleri de olanaklı olup bu yönü ile hareketlerinde –özellikle insan türü için rahatlıkla söylenebilir- bir amaç, istek ve tercih olduğu gözlemlenmektedir. İstek ve amacın ve yönelimlerin oluşumları, içerikleri, hedefleri, doğru ya da yanlış olmaları konumuz kapsamı dışındadır. Bu, ayrı bir başlığın konusu olabilir.
Kütle çekim yasasının merkezcil ve merkezkaç ivmeleri ölçeğinde yapılan değerlendirmeler ışığında bu gün fizik kurallarına göre en dıştaki ve dönen cismin hızına bağlı olarak yörüngeden çıkması gerektiği, ancak bunun gerçekleşmediğinin gözlemlendiği belirlenmiştir. Fizik bilimi bu soruyu çözümlemek isterken “karanlık madde”, “karanlık enerji” tanımlarına sığınmış görünmektedir. “Karanlık madde/enerji” nedir? Sorusu yanıtlanamamıştır. Yanı-sıra ışığın evrensel sabitesinin tersine fotonlar arası iletişimin ışıktan daha hızlı olduğu yönünde çalışma ve gözlemler ile değerlendirmeler de bulunmaktadır. Işık hızının evrensel bir sabite olmadığı zaman içerisinde kanıtlanacaktır. Doğrusu evrende sabite olarak kabul edilen tüm ölçeklerin bir sabite olmadıkları görülecektir. Bu evrenin sonsuz olmasının kaçınılmaz bir sonucudur. Işık hızına göre olguları yorumlamak ve değerlendirmek sakıncalı ve yanlıştır anlamı çıkmaz bu söylediklerimden. Ancak ışık hızı evrensel bir sabite değildir. Bunu bilmek gerekir. Newton’un zaman sabitesi Einstein’in ışık sabitesi ile aşılmış ve olgular skalaya göre yeniden farklı bir şekilde değerlendirilmişlerdir. Varılan sonuçlar evrenin daha da anlaşılmasını sağlamıştır. Bu gün fizik bilimince “karanlık madde/enerji” olarak tanımlanan olgu aslında evrenin sonsuz büyüklükteki dalga boyunun ta kendisidir. En dıştaki ve en içte bulunan cisme göre hızı aynı şekilde olan cismin yörüngeden çıkmamasını sağlayan güç/enerji bu dalga boyunca sağlanmaktadır. Evrenin sonsuz büyüklükteki bu dalga boyutundan hiçbir cisim kurtulamaz ve ondan bağımsız hareket etme şansı yoktur.
Evrenin devasa büyüklükteki bu dalga boyutunun ölçümlenmesi olanaksız değildir. Ancak bunun pek kolay olmadığını da belirtmek gerekir. Hem o dalganın içerisinde olmak ve hem de etkilenerek sürüklenmek yanı-sıra bildiğimiz tüm ölçülerin çok ötesine ulaşmak gerekir bunun için. Işık hızına göre ulaşılan evren sınırları bundan belki iki-yüz yıl öncesine göre çok büyük olsa da evrenin sonsuzluk ölçeğindeki devasa dalgası karşısında atom/altı parçacıktan daha küçük kalmaktadır. Bu olgunun algılanması için geliştirilecek yöntemin, kuark düzeyinde yaratılacak bir düzlemin/evrenin gözlemlenmesi şeklinde olması gerekmektedir. Sonsuz büyüklüğü sonsuz küçüklükte görme şansı vardır.
Devinim, sonsuzluğun evrensel sabitesidir.
Aralık 2008/ocak 2009, Küçüksu
not, şekli aktaramıyorum. ne yaptıysam da olmadı
Sonsuzluk durağandır.Ancak bu durağanlık hareket eden cisimlerin durağanlığından çok farklıdır. Onun sınırlı cisimler gibi hareket ettiğini kanıtlayacak, yer değiştirdiğini gösterecek bir kanıt yoktur. Yer değiştirme bir diğerine göre gerçekleşen ve yapılan bir gözlemlenebilir bir ölçüm olduğuna göre sonsuzluğun başka bir sonsuzluk karşısında ve ona göre yer değiştirmesi de söz konusu olamaz. Sonsuzluğun kendi içerisinde devingen olması onun içsel baskısı sonucunda gerçekleşir. Sonsuzluğun bir dalga boyu sınırlı cisimlerin neredeyse sonsuz dalgalanmalarına eşit bir uzunluk/kısalıktadır. Bu nedenledir ki sonsuzluğun devinimi sınırlı sabite ve ölçekler ile görülemez. Sonsuzluk içindeki sonlu ve sınırlı cisimlerin devinimleri buna bağlı olarak iki türlüdür. Birincisi kendi aralarında ve bir-birlerine göre yaptıkları yer değiştirmedir, ikincisi ise sonsuzluğun devasa dalgası ile hep birlikte yapmış oldukları yer değiştirmedir. Bu durumu paralel çok sayıdaki deniz dalgasına benzetebiliriz.
xx
xx
..........................................................................................
xx
.........................................................................................
xx
xx
...........................................................................................
Bu dalgalar yatay dikey ve derinliğine çoğalmaktadırlar. Yukarıdaki şekil sonsuzluğun şematik durgunluğu ve kendince yüksek dalga boylu deviniminin görüntüsünü oluşturmaktadır. Görüntünün içerisine devasa büyüklükteki galaksileri yerleştirerek şemayı sonsuz büyüttüğümüzü düşünürsek sonsuz durağanlığın/devinimin bildiğimiz durağanlıktan/devinimden farklı olduğunu görebiliriz.
Hareketin temel yapısını araştırdığımızda cisimlerin neden devinip bir diğerlerine göre yer değiştirdiklerinin bir tanımı ve gerekçesinin olması gerektiği konusunda açıklanmaya muhtaç bir olgu ile sonuçta karşılaşmak kaçınılmazdır. Devinimin temel yasaları çok farklıdır, cisimlerin neden devindiklerine yanıt aramak ise çok daha farklıdır.
Sonsuzluk içerisindeki tüm cisimler ilk itmeye gereksinim duymadan sonsuzluğun kendi dalga boyunun baskısı karşısında tepkisel olarak devinirler. Burada bir erek yoktur. Sonsuzluğu sınırlı olgular ile açıklamak mümkün değildir. Sonsuzluğa bir ölçü koymak, ağırlığını ve kütlesini ölçmek de olanaksızdır. Böyle olunca şunu rahatlıkla söylemek mümkündür ki, cisimlerin devinimleri için bir ereğe gereksinim yoktur. Bu şu demektir; Dünya Güneş etrafında bir amaç için dönmez.
Devinim, sonsuzluğun kendi iç baskısı sonucu açığa çıkan sonsuz enerji ile gerçekleşir. Enerjinin dönüşümü ve ışığın hız sabitesi sonsuzluğun ve hareketin bir tanımı olamaz. Nasıl ki insanı tanımlamak için “insan insandır” şeklindeki tanım yetersiz ise sonsuzluk tanımı için de sonsuzluğun kendisi gösterilemez, yetersiz kalacaktır. Devinimin temel yasaları ve evrensel sabitelerin belirlenmelerinin/tanımlanmalarının yararlı sonuçlarının varlığı elbette göz ardı edilmemelidir. Ancak bu sabiteler, hareketin/devinimin temel açıklayanları değildirler. Tüm cisimlerin hareketleri/devinimleri sonsuzluğun iç baskısı/dalgası sonucu ortaya çıkan sonsuz enerji ile bu baskıya karşı gösterilen nedensiz ve amaçsız tepki sonucunda ortaya çıkar.
Bu genel tanımlama canlı türleri için de geçerli midir? Bu soruya, algılayabilen canlı türleri açısından hem evet hem de hayır yanıtını vermek mümkündür. Burada bir paradoks var. Canlının temel taşı olan karbon elementi kimyasal yapısı ve biçimi itibariyle yukarıda açıklanan sonsuzluğun baskısı altında devinir. Devinen mikro düzeydeki kimyasal cisimlerin karşılıklı etki/tepki, bölünme, içselleştirerek çoğalma, difüzyon ısı, nem ve basınç vb. koşullarda geliştirdikleri biyolojik süreçler, çıkış kaynağı itibariyle bu genel etki-tepki halkası içerisinde bulunurlar. Bu genel baskıdan hiçbir olgu kurtulamaz. Kötü bir örnek olsa da şöyle bir düşünürsek; atmosferin dışına çıkıp devasa bir aygıt ile atmosferdeki tüm oksijen elementini vakumlayarak aldığımızı bir düşünelim; oksijene gereksinim duyan tüm canlılar yaşama şansını yitirecek ve devinimsiz kalacaklardır. Sonraki süreçte başlayan biyolojik dönüşüm/çürüme bir devinim şekli olarak sonsuza dek sürecek olsa da artık amaçsal bir devinimden görüleceği gibi söz etmek mümkün olamayacaktır. Bu örnek aynı zamanda, yerkürenin tüm olguları ile korunmasının, tüm canlı türleri için ne kadar önemli olduğunu da göstermektedir. Genel baskının canlı türleri üzerindeki bu doğrudan etkisine gösterdikleri tepkilerinin yanı sıra bundan tamamen bağımsız olmamakla birlikte içinde yaşadıkları ortamın devinim yasaları arasında bir yönelim belirleyebilmeleri ve ötesine geçerek farklı devinim türlerini geliştirebilmeleri de olanaklı olup bu yönü ile hareketlerinde –özellikle insan türü için rahatlıkla söylenebilir- bir amaç, istek ve tercih olduğu gözlemlenmektedir. İstek ve amacın ve yönelimlerin oluşumları, içerikleri, hedefleri, doğru ya da yanlış olmaları konumuz kapsamı dışındadır. Bu, ayrı bir başlığın konusu olabilir.
Kütle çekim yasasının merkezcil ve merkezkaç ivmeleri ölçeğinde yapılan değerlendirmeler ışığında bu gün fizik kurallarına göre en dıştaki ve dönen cismin hızına bağlı olarak yörüngeden çıkması gerektiği, ancak bunun gerçekleşmediğinin gözlemlendiği belirlenmiştir. Fizik bilimi bu soruyu çözümlemek isterken “karanlık madde”, “karanlık enerji” tanımlarına sığınmış görünmektedir. “Karanlık madde/enerji” nedir? Sorusu yanıtlanamamıştır. Yanı-sıra ışığın evrensel sabitesinin tersine fotonlar arası iletişimin ışıktan daha hızlı olduğu yönünde çalışma ve gözlemler ile değerlendirmeler de bulunmaktadır. Işık hızının evrensel bir sabite olmadığı zaman içerisinde kanıtlanacaktır. Doğrusu evrende sabite olarak kabul edilen tüm ölçeklerin bir sabite olmadıkları görülecektir. Bu evrenin sonsuz olmasının kaçınılmaz bir sonucudur. Işık hızına göre olguları yorumlamak ve değerlendirmek sakıncalı ve yanlıştır anlamı çıkmaz bu söylediklerimden. Ancak ışık hızı evrensel bir sabite değildir. Bunu bilmek gerekir. Newton’un zaman sabitesi Einstein’in ışık sabitesi ile aşılmış ve olgular skalaya göre yeniden farklı bir şekilde değerlendirilmişlerdir. Varılan sonuçlar evrenin daha da anlaşılmasını sağlamıştır. Bu gün fizik bilimince “karanlık madde/enerji” olarak tanımlanan olgu aslında evrenin sonsuz büyüklükteki dalga boyunun ta kendisidir. En dıştaki ve en içte bulunan cisme göre hızı aynı şekilde olan cismin yörüngeden çıkmamasını sağlayan güç/enerji bu dalga boyunca sağlanmaktadır. Evrenin sonsuz büyüklükteki bu dalga boyutundan hiçbir cisim kurtulamaz ve ondan bağımsız hareket etme şansı yoktur.
Evrenin devasa büyüklükteki bu dalga boyutunun ölçümlenmesi olanaksız değildir. Ancak bunun pek kolay olmadığını da belirtmek gerekir. Hem o dalganın içerisinde olmak ve hem de etkilenerek sürüklenmek yanı-sıra bildiğimiz tüm ölçülerin çok ötesine ulaşmak gerekir bunun için. Işık hızına göre ulaşılan evren sınırları bundan belki iki-yüz yıl öncesine göre çok büyük olsa da evrenin sonsuzluk ölçeğindeki devasa dalgası karşısında atom/altı parçacıktan daha küçük kalmaktadır. Bu olgunun algılanması için geliştirilecek yöntemin, kuark düzeyinde yaratılacak bir düzlemin/evrenin gözlemlenmesi şeklinde olması gerekmektedir. Sonsuz büyüklüğü sonsuz küçüklükte görme şansı vardır.
Devinim, sonsuzluğun evrensel sabitesidir.
Aralık 2008/ocak 2009, Küçüksu
not, şekli aktaramıyorum. ne yaptıysam da olmadı