- Konbuyu başlatan
- #41
- Katılım
- 15 Şub 2008
- Mesajlar
- 1,694
- Tepkime puanı
- 5
- Puanları
- 38
Donkişot, ne dememi bekliyordun bilimsel bir veriyi mitolojik olarak karşı çıkmamı mı? Yani bilimi eleştirecekseniz bilimle eleştirin arkadaş.200 yıl boyunca geçerliliğini korumuş yeni verilerle de desteklenmiş bir oluşumu okumayıp etmeden puhaha dememi mi? Oturun evrime iman edin mi demişim? Cahilliğe tepkim testere olarak algılanıyorsa emin olun hızar kullanmasını da bilirim. Ben Darwin'i peygamber olarak görmüyorum ki.Benim kutsal değerim falan da değil.Ama böyle bir konuda muhalif yazı yazacaksan somut bir şeyler beklemem gayet normal.
İdeolojik boyutu derken iktidar dışında düşünenleri mi kastediyorsun?
Evrimim kanunlaşması mı dedin
Neysem güzel bir soru Daha önceden de bir yorumu vardı glsezinrs'in daha sonra yazacaktım ama ikinizin yorumunu birleştirerek teori/kuram/yasa gibi tanımların evrimle orantısını yazacağım.Soruna cevap olur umarım.
Gelelim evrimin teori/kuram/yasa boyutuna:
Alıntı vereceğim daha önceden söylemiştim ODTÜ Biyoloji ve Genetik Topluluğu diye.Hakikaten bu işin hakkını vererek anlatan/öğreten bir yapılanma ve bunu yaparken ne dine ne de her hangi bir siyasi/ideolojik yapılanmaya bulaşıyor. Onlar bu konuyu açıklamış öncesinde şöyle ki:
Umarım bu konuda yeterince açıklayıcı olmuştur. Benim için de evrimin kanun olmasına gerek yok:) Zaten sorun ben ve benim gibiler değil
Soruyu yanlış sordun donkişot, şöyle olmalıydı Ya Harun Yahya ve türevlerini referans alanlar kendilerinin/insanların ve hayvanların(canlıların) şu an olduğu gibi evrim geçirmeden dünyaya gelmediklerini öğrenseler ne olurdu ? Ne değişecek?
Not: Enkaz, biliyorum dayatmacı bir anne olurum olmayan çocuğuma. Ama emin ol olmayan çocuklarıma kendi dini inanışımı dayatmam hiç bir zaman. Bilimi dayatırsam elbette çürütme alternatifi vardır beniBir dinin dayatmalarını kabul edip onu dayatma/dogma olarak kabul etmeyenlerin yanında; çürütülebilir şeylerin varlığını kabul eden bir anne pek problem olmasa gerek. Niye dine inanıyorsunuz demiyorum? Dine inanan anlamını özelliğini neye inandığını bilmeli. Sen Allah'la pazarlık edip "5 vakit namaz değil de sene de 1 vakit namaz kılarım işine gelirse" diyebiliyor musun? Demek ki neymiş dinin kuralları varmış. Bunlar değişmezmiş. Çürütülmeye açık değilmiş. Uymak zorundasın.Dogmadan kast edilen bu.
Neyse Enkaz, yeminlen seni çarpıtmıyorum sen sadece ne dediğini bilmiyorsun Ben sendeki gizli şifreleri açığa çıkarıyorum. Kriminolojiyi severim
evrim teorisi kanunlaşamasada kanun gibidir diyor belli çevreler ideolojik yönüde yadsınamaz bu teorinin nese şunu sormak istiyorum diyelim evrim teorisi kanunlaştı sen bunu neye yorarsın? bunu temel alırsan insana ve evrene bakış açın ne olur?
Kısaca elimizde herşeyi açıklayan bir teoriyi geçtim tezimiz bile yok ama evrim kanunlaştı diyelim bu sende neleri değiştirir?
İdeolojik boyutu derken iktidar dışında düşünenleri mi kastediyorsun?
Evrimim kanunlaşması mı dedin
Neysem güzel bir soru Daha önceden de bir yorumu vardı glsezinrs'in daha sonra yazacaktım ama ikinizin yorumunu birleştirerek teori/kuram/yasa gibi tanımların evrimle orantısını yazacağım.Soruna cevap olur umarım.
İşte budur..Evrim, yani değişen koşullarla birlikte organizmanın uyum sağlamak yönündeki devinimi bilimsel bir veridir.İnsanın nasıl/ne şekilde evrildiği veya başka bir memeliden evrilip evrilmediği ise hala tartışılan bir "kuram" dır.Kuram, henüz doğruluğu ya da yanlışlığı kesin olarak gösterilemeyen teoridir.Bilimsel kuramlar, "inanıyorum-inanmıyorum" bağlamında ele alınamazlar..Kuram doğrulanır ve "yasa" haline gelir, veya çürütülür, başka paradigmalarla yer değiştirir..Evrimi ille de şempanzeye bağlama eğilimini iyi niyetli, en azından tarafsız bulmuyorum..Bilim adamları bu konu ile ilgili yığınla genetik vb.araştırma yaparak doğruyu arıyorlar.Primatlarla pek çok ortak özelliğimiz olmasına rağmen, hiçkimse maymundan evrimleştiğimizi de söylemiyor zaten..Memelilerin ortak genetik yelpazesi analiz edilmeye çalışılıyor.Şunu unutmamalıyız; bilim, ancak bilimle çürütülür/doğrulanır.. bu kuramı, lehte/aleyhte inanç meselesi yapıp, felsefeye dökmek zaman kaybıdır..
Gelelim evrimin teori/kuram/yasa boyutuna:
Alıntı vereceğim daha önceden söylemiştim ODTÜ Biyoloji ve Genetik Topluluğu diye.Hakikaten bu işin hakkını vererek anlatan/öğreten bir yapılanma ve bunu yaparken ne dine ne de her hangi bir siyasi/ideolojik yapılanmaya bulaşıyor. Onlar bu konuyu açıklamış öncesinde şöyle ki:
Kanunlar, matematiksel formüller ile tanımlanan ve "günümüz evreni koşullarında" her zaman geçerli olan kurallardır. Bir diğer deyişle, her birine ait matematiksel formülasyonlar (F=ma ya da E=mc2 gibi) bulunmaktadır ve "bu evren dahilinde", her zaman her yerde geçerlidirler. Günümüzde, Kuantum Kuramı'nın gelişmesiyle birlikte, "kanun" kelimesi literatürden kalkmaya başlamıştır. Çünkü "kanun", tanımı gereği her koşulda geçerli olan bilgi demektir. Ancak Kuantum Kuramı göstermiştir ki, bir şeyin her koşulda aynı şekilde geçerli olması mümkün değildir; en azından "bu" Evren'de her şey görecelidir. Bu da, hiçbir şeyin "genel geçer doğru" olamayacağını bize gösterir. Bu sebeple, bu yazıdan çıkarmanız gereken ilk ders şudur: Bilimde, kanun diye bir kavram yoktur! Varsa bile, bu ağız alışkanlığından ve Newtonyen Fizik kapsamındaki Dünya algısından kaynaklanmaktadır. Günümüzde, kanunun yerini çok daha uygun bir kavram almıştır:
Bilimsel gerçekler, temel olarak "doğadaki olgulara" denir. Yani doğayı gözlediğinizde, sabit olarak gerçekleşen ve pek çok durumda geçerli olan bilgidir. Örneğin Dünya üzerinde bir topu havada nerede bırakırsanız bırakın, top yere doğru "düşer". Bu, bilimsel gerçektir. Ancak bir kanun değildir. Çünkü uzay boşluğunda geçerli değildir. Başka bir gezegende geçerli olmayabilir. Sınırları tanımlanmak zorundadır. "Top, Dünya üzerinde, normal koşullarda, havada serbest düşmeye bırakıldığında her zaman yere düşer." şeklinde net bir tanımlama yapmak şarttır. Bir diğer örnek, ışık hızıdır. Işık, Evren'in en azından bildiğimiz her yerinde saniyede 300.000 km. hızla hareket eder. Ancak Evren'in sınırlarında veya Evren'in "dışı" diye bir yer varsa, orada ne olur bilemeyiz. Bu da, "kanun" tanımımızı sarsar ve ışık hızının bilinen Evren'de saniyede 300.000 km. olması bilgisini bir "bilimsel gerçek" yapar.
Peki, teori nedir?
Teori, günlük hayattaki kullanımıyla asılsız iddia veya hakkında emin olunmayan düşünce demektir. Ancak bilim dilinde kavramlar günlük hayattakinden farklı kullanılabilirler.
Bilimsel anlamıyla bir Teori (Kuram), var olan ve bilinen bilimsel gerçekler kullanılarak, çeşitli durumlar için yapılan kapsamlı açıklamalar demektir. Kısaca bir teori, farklı bilimsel gerçekleri birbirine bağlayarak bir olaya getirilen gerçek ve bilimsel açıklama demektir.
Bu yazıdan çıkarılması gereken ikinci ders şudur: Ortada, "kanun" gibi bir olgu olmadığı için, teoriler ile kanunlar arasında bir hiyerarşi YOKTUR! Teoriler "daha da ispatlanınca" (Milli Eğitim Bakanlığı'na sevgilerimizle (!)) kanun olmazlar, olmamışlardır, olmayacaklardır. "Daha da ispatlanmak" ne demektir? Böyle bir saçmalıktan bahsedilemez. Doğada bazı "gerçek"ler vardır ve bu gerçekler incelenerek matematiksel formüller geliştirilir. Daha sonra, bu farklı fenomenlere getirilen açıklamalar birleştirilerek teoriler ortaya atılır.
Üçüncü ders: Teorilerin tüm temelleri, bilimsel gerçeklere dayandığı için, teorilerin kendileri de bilimsel gerçektir.
Şimdi, konuyu birkaç örnek üzerinden izah edelim:
"Milyonlarca insan elmanın düşüşünü gördü; ancak sadece Newton, 'Neden?' diye sordu." Bernard Baruch'un bu harika sözüyle konuya başlayalım. Gerçekten de, hepimiz, etrafımızda olan pek çok olayın farkındayızdır; ancak bunlara o kadar alışmışızdır ki, bunları sorgulamaktan çoğu zaman aciz kalırız. Newton gibi sıradışı bilim insanları ise, etraflarındaki olan biteni sorgulayacak kadar özgür ve güçlü beyinlere sahiptirler.
Newton, etrafındaki her şeyin yere doğru çekilmesinin nedenini merak etmiş ve araştırmalar yapmıştır. Sonunda fark etmiştir ki, cisimlerin saniye başına düşen hızlanma miktarı (ivme) ile üzerlerine etkiyen kuvvet arasında bir bağlantı vardır. Bunu -ilk etapta bu şekilde olmasa da sonradan- ünlü "F = m x a" (kuvvet eşittir kütle çarpı ivme) formülüyle izah etmiştir. Kütleler, Dünya üzerinde ortalama saniyede 9.81 m/s'lik bir ivmeyle Dünya'ya çekilmektedirler. Buna az sonra geleceğiz. Yani Newton, bir bilimsel gerçeği gözlemiş ve matematiksel bir formülasyon ile ona açıklama getirmiştir. Bu bir teori değildir. Bu, Dünya üzerinde meydana gelen bir gerçektir. Bir bilimsel gerçektir.
Gerek Newton, gerekse bazı diğer bilim insanları konuyla ilgili araştırmalarını sürdürmüştür ve bu bilimsel gerçeği geliştirerek ve bazı diğer gerçeklerle birleştirerek teoriler üretmeye başlamışlardır. Newton, sadece kütle, ivme ve kuvvet arasındaki bağıntıyı bulmakla kalmamış, kütlelerin aslında "yere" değil, Dünya'nın "merkez"ine doğru çekildiğini ve aslında her kütlenin de Dünya'yı kendine doğru, Dünya'nın kütleyi çektiğiyle eşit ama zıt yönlü bir kuvvetle çektiğini bulmuştur. Yani Newton, bir diğer bilimsel gerçek olan "kütleçekimini" bulmuştur. Buna, kendince bir açıklama getirmiştir. Newton'a göre, az önce de dediğimiz gibi tüm kütleler birbirini eşit ve zıt yönlü kuvvetlerle, kütleleriyle doğru, aralarındaki uzaklığın karesiyle ters orantılı olarak çekerler. İşte bilimde buna Newton'un Kütleçekim Teorisi'dir. Bu genel bir teoridir; Dünya için uygulanan versiyonuna ise Newton'ın Yerçekimi Teorisi denir.
Gördüğümüz gibi etrafımızdaki en sıradan olgu bile bir "teori"dir. Unutmayın, teorilerin hiçbir "güçsüz" ya da "açıklanmamış" ya da "ispatsız" tarafı yoktur. Olsa bile, o kadar çok bilimsel gerçekle ve bulguyla desteklenir ki, bu bilinmezler "henüz açıklanamamış ancak açıklanabilecek olan" kategorisinde yer alırlar ve bilimsel merakı okşamaya devam ederler. Peki neden özellikle "Newton'un" Yerçekimi Teorisi olarak isimlendiriyoruz? Çünkü Newton'unki, bir bilimsel gerçeğe yönelik tek bir bakış açısıdır ve Newton gibi, başka bilim insanları, aynı olguya (bilimsel gerçeğe) farklı bakış açıları getirmişlerdir.
Newton'dan yüz yıllar sonra Einstein, Görecelik Kuramı'nı ortaya atmıştır. Bu sayede, Fizik ve dolayısıyla hayata bakış açımız baştan yaratılmaya başlamıştır. Newton, sadece algıladığı hareketleri kullanarak formülasyonlarını yapmıştır. Günlük yaşantımızda en hızlı hareket eden jetler bile saniyede 500 metre (yarım kilometre) ve benzeri hızlarla uçabilmektedir. Işık ise saniyede 300.000 kilometre (en hızlı jetten 600.000 kat hızlı) gitmektedir. Bu hızlarda, Newton Fiziği tamamen kullanılamaz hale gelmektedir. Görecelik Kuramı pek çok alanı etkilemiş ve bilimsel bir gerçek olan Kütleçekimi'ne tamamen yeni ve daha isabetli bir bakış açısı kazandırmıştır. Newton'un Yerçekimi Teorisi çöpe mi gitmiştir? Asla!
Dördüncü ders: Teoriler asla çürümezler. Değişebilirler, gelişebilirler, genişletilebilirler veya daraltılabilirler ama asla çürümezler! Çünkü çürüme potansiyeli olan bir teori, bilimsel gerçeklere dayanıyor olamaz. Zaten öyle olanlara da, teori denmez.
Daha sonraları bazı başka bilim insanları Einstein'ın yolunu açtığı Kuantum Mekaniği Kuramı'nı ortaya atmışlar ve hayata bakışımızı tam anlamıyla değiştirmişlerdir. Newton, açıklamalarını sadece görebildiği dünya için yapmıştır. Bu, başarılı bir açıklama olmakla birlikte, en başarılısı değildir. Einsten ve diğer bilim insanları, nano ve makro dünyayı da hesaba katmıştır. Çünkü artık biliyoruz ki işler, Newton'un kendisini sınırladığı mezo dünyada (bizim, günlük yaşantımızda kullandığımız boyutlar) nano dünyada (atom altı dünyası) ve makro dünyada (evrensel ve astronomik boyutlar) geçerli olmamaktadır. Daha anlaşılır bir tabir kullanalım: Günlük yaşantımızda biz genellikle milimetreden kilometreye kadar olan uzunluk birimlerini kullanırız. Evrimimiz, bu boyutlarda gerçekleşmiştir ve algılarımız da buna göre evrimleşmiştir. Ancak bizim algılayamadığımız bir nanodünya (nanometre, metre'nin trilyonda biri ve daha küçükleri) ve kolay kolay göremediğimiz bir makrodünya (metrenin trilyon katı ve daha büyükleri) vardır. Buralarda işler tamamen tersine dönebilmektedir. Kuantum Kuramı ile Kütleçekim isimli bilimsel gerçeğe bir diğer bakış açısı getirilmiş ve kendisinden önceki iki açıklamadan çok daha isabetli sonuçlara ulaşılmıştır.
Ders beş: Bir bilimsel gerçek, birden fazla teori ile açıklanabilir. Bu teorilerin hepsi eşit derecede gerçektir. Ancak her biri, farklı bir bakış açısı getirir ve farklı koşullarda kullanılabilirdir.
Şimdi, bizim konumuz olan Evrim Teorisi'ne (Kuramı'na) dönelim. Tıpkı Kütleçekim gibi Evrim, bilimsel bir gerçektir. Charles Robert Darwin'in 1856'da bu bilimsel gerçeği, bazı başka bilimsel gerçeklerle (Doğal Seçilim, Yapay Seçilim, Cinsel Seçilim vb.) birleştirerek yaptığı açıklamaya Darwin'in Evrim Kuramı denir! Yani Darwin, konuya sadece tek bir bakış açısı getirmiştir. Adının bu kadar anılmasının sebebi ise, Newton gibi daha önceden açıklanamamış bir bilimsel gerçeği ortaya çıkarıp son derece isabetli bir biçimde izah etmesidir.
Ancak Darwin, tek değildir. Darwin'in Evrim Kuramı, tek Evrim kuramı değildir! Daha sonradan yüzlerce bilim insanı konuyu incelemiş, bazı başka bilimsel gerçekler Kuram'a katılmış, farklı kuramlar ortaya atılmış (Gould'un Sıçramalı Evrim Kuramı gibi) ve Kuram zenginleştirilmiştir.
Ders altı: Evrim Kuramı, bilimsel gerçeklerin toplamından meydana gelir ve sadece Darwin'in Evrim Kuramı bulunmaz. Evrim olgusu başlı başına bir bilimsel gerçektir. Darwin'in açıklaması ise, bu olguya bakış açılarından sadece biridir.
Evrim Mekanizmaları yazı dizimizdeki her bir mekanizma bir bilimsel gerçektir. Bunların toplamı sonucunda ise Evrim meydana gelir. Buna getirilen açıklamalardan biri ise Darwin'in Evrim Kuramı'dır. Kısaca biz ona Evrim Kuramı diyoruz, çünkü Newton'un durumunda olduğu gibi çok köklü değişimler meydana gelmemiştir. Elbette ki sayısız ekleme ve çıkarma yapılmıştır.
Bir diğer teori örneği, Hücre Teorisi'dir. Burada ayrıntısına girmek istemiyoruz; ancak tüm canlıların hücrelerden oluştuğu bilgisi dahi bir teoridir. Burada "dahi" kelimesi fazladır. Çünkü teori, zaten bilimsel bilgilerin en üst noktasıdır.
Ders yedi: Bilimsel bilgiler arasında illa bir hiyerarşi yapılacaksa, bunların en üst noktasında teoriler (kuramlar) yer alır! Ancak böyle bir hiyerarşi anlamsız derecede gereksizdir ve bilim-dışı kaynaklarca dayatılmak istenmektedir.
Uzun lafın kısası, Evrim asla bir kanun olmayacaktır; olmasına ihtiyacı da yoktur!
ÇMB
Umarım bu konuda yeterince açıklayıcı olmuştur. Benim için de evrimin kanun olmasına gerek yok:) Zaten sorun ben ve benim gibiler değil
Soruyu yanlış sordun donkişot, şöyle olmalıydı Ya Harun Yahya ve türevlerini referans alanlar kendilerinin/insanların ve hayvanların(canlıların) şu an olduğu gibi evrim geçirmeden dünyaya gelmediklerini öğrenseler ne olurdu ? Ne değişecek?
Not: Enkaz, biliyorum dayatmacı bir anne olurum olmayan çocuğuma. Ama emin ol olmayan çocuklarıma kendi dini inanışımı dayatmam hiç bir zaman. Bilimi dayatırsam elbette çürütme alternatifi vardır beniBir dinin dayatmalarını kabul edip onu dayatma/dogma olarak kabul etmeyenlerin yanında; çürütülebilir şeylerin varlığını kabul eden bir anne pek problem olmasa gerek. Niye dine inanıyorsunuz demiyorum? Dine inanan anlamını özelliğini neye inandığını bilmeli. Sen Allah'la pazarlık edip "5 vakit namaz değil de sene de 1 vakit namaz kılarım işine gelirse" diyebiliyor musun? Demek ki neymiş dinin kuralları varmış. Bunlar değişmezmiş. Çürütülmeye açık değilmiş. Uymak zorundasın.Dogmadan kast edilen bu.
Neyse Enkaz, yeminlen seni çarpıtmıyorum sen sadece ne dediğini bilmiyorsun Ben sendeki gizli şifreleri açığa çıkarıyorum. Kriminolojiyi severim