Tanrının varlığı veya yokluğu hakkında somut kanıtlar

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Genel Tartışma Alanı kategorisinde burakender tarafından oluşturulan Tanrının varlığı veya yokluğu hakkında somut kanıtlar başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 137,613 kez görüntülenmiş, 1,062 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Genel Tartışma Alanı
Konu Başlığı Tanrının varlığı veya yokluğu hakkında somut kanıtlar
Konbuyu başlatan burakender
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan Ruairi

allfeelingheart

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
19 Ocak 2012
Mesajlar
79
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
İnsan ırkı tarihi boyunca yok olma tehlikesi ile karşı karşıya geldi, fakat asla yok olmadı, şimdiki gibi gelişkin teknolojisi olmadığı halde. Gerek yok yani teknolojiye ayakta kalabilmemiz için, tarih bunun kesin ispatıdır. Teknoloji işimizi kolaylaştırdı, hızlandırdı derseniz başka, onsuz yaşayamayız derseniz başkadır. Onsuz zorlanırız ama yaşarız.

Gün ışımasından gün batımına kadar emir veriyor ibadet için demişsiniz. Bilmiyorum o emri yazılı olduğu yerden mi okudunuz, yoksa kulaktan dolma mı konuşuyorsunuz? Böyle söylüyorum çünkü, güneşin doğuşundan batışına kadar ve buna ek olmak üzere gece yarısından da bahsediliyor ibadet için. Benim bu açıklamadan anladığım; günde belli vakitlerden ziyade, tüm gün ibadete ayrılmalıdır esasen. Basit düşünce sahipleri hemen bütün gün namaz kılınacağını düşünecektir. Öyle değil. Tefekkür dersem kafi gelecektir.

Göz ile ilgili verdiğiniz bilgi faydalı olmakla beraber, bunun nasıl bir kusur olduğunu yine anlayamadım. Çevremde bu kusurdan muzdarip kimseyi görmedim, elbette görmemem olmadığı anlamına gelmiyor ama, kusur olarak saydığınız ayrıntı galiba insan hayatını pek etkilemiyor. Olur da, o damarlarda pıhtılaşma olursa, varsın görüş kaybı oluşsun. Bahsettiğiniz pıhtılaşma neden oluşuyor, asıl merak konusu bu olmalı. Ya vücudumuzda ortaya çıkan bir sorunun göstergesi olarak o damarlarda pıhtılaşma oluşuyorsa ve bizim bu sorundan haberdar olabilmemiz için görüşümüzün etkilenmesi gerekiyorsa? Bahsi geçen sıkıntının dışa vurumları, belirtileri olmasın bu görüş kaybı? Hani sorunun farkına varalım diye.

Beynin bu özelliğini bilmeyen yoktur sanırım. Yine de, ters görüş alıp bunu beyinde düzeltiyor olmamız neden kusur olsun ki? Kusur olarak sınıflarken hangi kriterler ile kıyasladığınızı merak ediyorum. Yani şöyle mi diyorsunuz; "Ben olsaydım sinir uçlarını ters değil düz bağlardım, böylece beyin düz görür, çevirme işlemine ihtiyaç duymazdı." Daha önce de örnek verdim, insan olarak siz de, ben de evrendeki bir zerreyi dahi yaratamıyoruz. Yaratamadığımız için, doğrusu yanlışı nasıldır onu da bilmiyoruz. Fakat bu beceriksizliğimize bakmadan, "ben yapsaydım şöyle yapardım", "doğrusu budur", "yok efendim şu kusurludur" diyoruz. Hiç mi hayal edemiyoruz, bizim bilmediğimiz ve asla bilemeyeceğimiz fakat Yaratan'ın her bir an bildiği özel sebepler olabileceğini.

Erkeğin memesi ne işe yarar siz de bilmiyorsunuz, ben de. "Bilmiyoruz" ama bakın, bilmiyoruz. Yani bir işe yarayıp yaramadığını da bilmiyoruz. Görünende işe yaramıyor. Kusur gibi görünmüyor, işe yaramıyor gibi görünüyor sadece.

Sebeplerini bulamadığımız şey kusur mudur? Örneğin ben yolda yürüyen Ahmet'in neden doğduğunu bilmiyorum. Ahmet beyin varlığı kusur mudur?
 

alpine

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
11 Nis 2009
Mesajlar
480
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
İnsan ırkı tarihi boyunca yok olma tehlikesi ile karşı karşıya geldi, fakat asla yok olmadı, şimdiki gibi gelişkin teknolojisi olmadığı halde. Gerek yok yani teknolojiye ayakta kalabilmemiz için, tarih bunun kesin ispatıdır. Teknoloji işimizi kolaylaştırdı, hızlandırdı derseniz başka, onsuz yaşayamayız derseniz başkadır. Onsuz zorlanırız ama yaşarız.

Gün ışımasından gün batımına kadar emir veriyor ibadet için demişsiniz. Bilmiyorum o emri yazılı olduğu yerden mi okudunuz, yoksa kulaktan dolma mı konuşuyorsunuz? Böyle söylüyorum çünkü, güneşin doğuşundan batışına kadar ve buna ek olmak üzere gece yarısından da bahsediliyor ibadet için. Benim bu açıklamadan anladığım; günde belli vakitlerden ziyade, tüm gün ibadete ayrılmalıdır esasen. Basit düşünce sahipleri hemen bütün gün namaz kılınacağını düşünecektir. Öyle değil. Tefekkür dersem kafi gelecektir.

Göz ile ilgili verdiğiniz bilgi faydalı olmakla beraber, bunun nasıl bir kusur olduğunu yine anlayamadım. Çevremde bu kusurdan muzdarip kimseyi görmedim, elbette görmemem olmadığı anlamına gelmiyor ama, kusur olarak saydığınız ayrıntı galiba insan hayatını pek etkilemiyor. Olur da, o damarlarda pıhtılaşma olursa, varsın görüş kaybı oluşsun. Bahsettiğiniz pıhtılaşma neden oluşuyor, asıl merak konusu bu olmalı. Ya vücudumuzda ortaya çıkan bir sorunun göstergesi olarak o damarlarda pıhtılaşma oluşuyorsa ve bizim bu sorundan haberdar olabilmemiz için görüşümüzün etkilenmesi gerekiyorsa? Bahsi geçen sıkıntının dışa vurumları, belirtileri olmasın bu görüş kaybı? Hani sorunun farkına varalım diye.

Beynin bu özelliğini bilmeyen yoktur sanırım. Yine de, ters görüş alıp bunu beyinde düzeltiyor olmamız neden kusur olsun ki? Kusur olarak sınıflarken hangi kriterler ile kıyasladığınızı merak ediyorum. Yani şöyle mi diyorsunuz; "Ben olsaydım sinir uçlarını ters değil düz bağlardım, böylece beyin düz görür, çevirme işlemine ihtiyaç duymazdı." Daha önce de örnek verdim, insan olarak siz de, ben de evrendeki bir zerreyi dahi yaratamıyoruz. Yaratamadığımız için, doğrusu yanlışı nasıldır onu da bilmiyoruz. Fakat bu beceriksizliğimize bakmadan, "ben yapsaydım şöyle yapardım", "doğrusu budur", "yok efendim şu kusurludur" diyoruz. Hiç mi hayal edemiyoruz, bizim bilmediğimiz ve asla bilemeyeceğimiz fakat Yaratan'ın her bir an bildiği özel sebepler olabileceğini.

Erkeğin memesi ne işe yarar siz de bilmiyorsunuz, ben de. "Bilmiyoruz" ama bakın, bilmiyoruz. Yani bir işe yarayıp yaramadığını da bilmiyoruz. Görünende işe yaramıyor. Kusur gibi görünmüyor, işe yaramıyor gibi görünüyor sadece.

Sebeplerini bulamadığımız şey kusur mudur? Örneğin ben yolda yürüyen Ahmet'in neden doğduğunu bilmiyorum. Ahmet beyin varlığı kusur mudur?

Populasyon darbogazi dedim, acip baktiniz mi? Bakmadiginiz acik. Ben burada size bilgisel degeri olmayan hicbirsey sunmuyorum. Siz ise farazi, kafanizdan yaziyorsunuz. Sonucta ben sanki size bilgi begendirmeye calisiyormusum gibi bir goruntu cikiyor. Fakat durum aslinda bu degil. Ben size insanin teknolojisi olmadan bu gezegende hayatta kalama sansinin ne derece dusuk oldugu bilgisini veriyorum. Gerisi teferruattir. Siz bu bilimsel bilgiyi isterseniz kabul edersiniz, isterseniz yaptiginiz gibi elde kanitsiz ispatsiz farazi ifadeler ile aklinizca curuttugunuzu sanarsiniz, "dogrusu oyle degil boyle" diye iddia edersiniz. Istediginize iman etmenizde benim icin sakinca yok, ama dikkat edin, yarin birgun okuyup arastirmaya karar verirsiniz, evrimsel surec ve populasyon darbogazi konusunu hemen gecin bu inancinizi surdurmek istiyorsaniz.

Goz ile ilgili, kan damarlari ve sinir uclari gorusu saglayan dokunun onunden geciyor, isigini kesiyor, kor nokta olusmasina sebep oluyor. Bu tasarim, gelisimin ne derece rastgele oldugunu gosteriyor bize. Yani ortada bir tasarim var ise, bunun akilli oldugunu iddia etmek su anki bilgi ve teknolojimizi hice saymak, kenara itmektir. Gorusumuzu kisitlayan ve tamamiyle anlayip yargilayabildigimiz bir kusurumuzdur bu. Burada bir celiski yok. Celiski sizin dusuncelerinizde. Cunku ben burada daha iyisini yaparim demiyorum, daha iyisini evrim baska bir yoldan zaten yapmis. Ahtapotun gozu tam olmasi gerektigi gibidir, kan damarlari ve sinir uclari, goruntu alan tabakanin arkasindan gecer ve beyne duz baglanir, kor nokta yoktur. Evrimsel manada cok daha efektif, cok daha az masrafli.

Erkegin memesinin ne ise yaradigini siz bilmiyorsunuz, ben bir ise yaramadigini biliyorum. Cok basitce bir mutasyon insan turune sutunu daha efektif sekilde yavrusuna gecirmek icin bir ozellik kazandirmisken, erkeginin testesteronu bu gelisimi tamamen durduracak sekilde evrilmistir. Yani tam anlamiyla evrimsel bir kargasa soz konusu burada.

Bu konuda bir onceki gibi bilimsel bilgidir. Su anki teknolojimiz, hani su kutuplarda sizi hayatta tutacak olan, bu bilgiler uzerine insa edilmistir. Bunlari cekmeye cok ugrasmayin derim, neyin altinda kalacaginizi kestiremezsiniz. Soguk kis aylarinda bir anda kendinizi antibiyotik kullanip kullanmamak secimini yaparken bulabilirsiniz. En basitinden, eger dusuncelerinizin gercekligine samimiyetle inaniyorsaniz, antibiyotigin sizin icin yapabilecegi birsey yok demektir. Ama siz yinede antibiyotigi alin, surekli evrilerek bagisiklik sisteminizi alt etmeye calisan o kucuk canavarlardan koruyacaktir sizi, farkinda olmasaniz bile, burada kendisini inkar etseniz bile.

Son olarak da bu gece gunduz meselesi var. Burasi tamamen benim sahsi gorusume dayali. Burada itirazlarinizin bir gecerliligi var. Ben diyorum ki, zaman tarifi olarak gun batimi, gun dogumu seklinde verilmistir emirler. Sonucta "saat 5'de bunu yapin, sabah 6'da sunu yapin" diyecek hali yok dimi. Dogal olarak "gun dogunca sunu yapin, tepedeyken bunu yapin, gun batinca bunu yapin" diye tarif ediliyor, zaman mevzu bahis olunca, kutsal metinlerde. Kutuplardan haberi olan bir tanri boyle mesaj gonderir mi? Tabiki gondermez. Cunku kutuplarda 6 ay gece, 6 ay gunduz oldugunu, gun dogumunun, gun batiminin bir anlam ifade etmediginiz bilir. Daha basitinden, dunyanin bir kure oldugunu bilen bir tanri, "butun insanliga" diyerek boyle bir emir gondermez.
 

allfeelingheart

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
19 Ocak 2012
Mesajlar
79
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
Farazi bilgilere örnekler;

“butun sene +25 derece olan bir ortamda, cevrenizde supermarketler olmadan 5 dakika hayatta kalamazsiniz”
“Elektrik uretme araclari olmadan insanligin medeniyetini devam ettirme suresi 1 haftayi gecmez.”

Sizin sunduğunuz bu farazi bilgilere karşılık size hiç farazi olmayan gerçekleri aktardım. İnsanoğlu çevresinde süpermarket yokken, elektrik üretme araçları yokken hayatta kalmıştır, bu kanıttır, ispattır, farazi değildir. Sizin söylediğiniz gibi, teknolojimizin varlığı sayesinde karşımıza çıkacak darboğazları aşacak mıyız, yoksa teknoloji yüzünden mi darboğaza gireceğiz hepberaber göreceğiz, ki ikinci seçenek daha olası görünüyor.

Gözün sinir uçları ve damarları hakkında verdiğiniz bilgi haricinde diğer bilgiler herhangi bir ek yapamadı bilgilerime. Konuştuğunuz diğer tüm içeriklere zamanında kendim de ulaştım, evrim ile ilgili olanlar tatmin etmediler beni. Tatmin olmadığım bilgiler ile tatmin oluyorsanız, bu sizin bileceğiniz iştir.

Ayrıca işleyeceğini düşündüğünüz sistem aksi şekilde işlemiştir. Düşüncelerim size benziyordu diyebilirim. Savunduklarımı daha iyi savunabilmek için Tanrı’yı derinlemesine incelemeye başladığımda, aslında aramam gerekenin ilk başlarda sevemediğim, inanamadığım kaynak olduğunu anladım. Sizin şu anda savunmakta olduklarınızı daha önceleri terk ettim, size de nasip olur umarım.

Yukarıda da sizin yazılarınızdan alıntı yaparak, insan ırkının hayatta kalma ihtimalinin düşük olduğunu değil, hiç varolmadığını söylediğinizi gösterdim. Bana söyleyeceğinize, önce lütfen kendinizle çelişmeyiniz.

Mutasyon ile ilgili konuşuyorsunuz fakat eğer gerçekten incelediyseniz mutasyonu, yararlı mutasyonun varolmadığını bilirdiniz. Var ise yararlı mutasyon süreci, izlenmiş midir hiç insan gözü ile, bunun cevabını veriniz. Veremezsiniz, yoktur çünkü gözlemlenmiş faydalı bir mutasyon. Farazidir yani. Mutasyon, işe yaramakta olan bir sistemi ya işini sorunlar ile beraber yapar hale ya da tam işe yaramaz hale getirir. Faydalı olarak ancak adaptasyon mevcuttur ki, bu da evrimi desteklemez.

Teknolojimizi kenara itmiyorum fakat abartmıyorum da. Teknolojimiz suçlu değil fakat teknolojimizi ilahı gibi kabul edenler suçlu. Olay şöyle; “Eksikli teknolojimiz bazı konular hakkında fikir üretemiyor, çünkü gözlemleyebildiği süreçler arasında o bazı konular yok. Olmaması da gayet doğal. Çünkü teknoloji dediğimiz yapı, her bir ayrıntıya madde temelli bakıyor. Fiziki bir ayrıntının mevcut olmasının sebebinin, insanı manevi olarak etkileyebilmek için olabileceğini hayal edemiyor. Dolayısıyla o konuda gözlem yapamıyor teknolojimiz. İnsan çok biliyor ya, gözlem yapamadığı şeye kusur damgası yapıştırıyor."

Şimdi ben size desem ki, senelerdir ilaç almadan yakalandığım hastalıkları atlatıyorum, inanacak mısınız? Belki on sene oldu ki antibiyotik hiç almadım. Müthiş derecede mikrop kapma ihtimali olan yaralarım mikrop kapmadan gayet güzel bir şekilde iyileştiler. Soğukalgınlığı türevleri için hiç ilaç almam. Özellikle baş ağrısı için uygulamam çok farklıdır, geçmesini isterim ve geçer ama inanacak mısınız? İnancınız olmadığı için inanamayacaksınız. Dalga geçme yolunu seçeceksiniz, çünkü siz yapamıyorsunuz ya, böyle bir şey mümkün değil size göre. Gerçekten inandığım ve bildiğim için vücudumun koruma sistemine güvenirim. Siz ilaç almaya devam edin.

Farazi uydurduğum bir bilgiyi yazınız lütfen, çünkü öyle bir bilgi yoktur. Bilgi uydurmam, bilgiye soru uydururum, bu başkadır. Ayrıca felsefe platformunda olduğunuzu unuttuğunuzu düşünüyorum.

Gece gündüz meselesinin çözümü şahsi fikrimce şöyledir; gün başladığında, gün biterken ve bu iki ucun arası olarak tabir edilen gecede ibadet edilir. İbadet zamanı güneşin doğuşuna batışına göre değil, “insan” denilen varlığın kendisi için gün ne zaman başlıyor, ne zaman bitiyor ise ve bu uçların arasında uyuduğu vakit hangisi ise, bunlara göre belirlenir.

Tefekkür nedir, nasıl tefekkür edilir önce bunu öğrenmeli insan. Öğretecek kişi değilim ama bunu bilmeyen sadece okuduğu kelimelere uymaya çalışır, okuyabildiğini bilgi kabul eder, kendi tefekkür edip üzerine düşünmez.

Aldığım hiçbir bilgiyi sizin yaptığınız gibi direk aktarmaya çalışmam, her zaman kendi yorumlarımın ardındadır aktardığım bilgiler. Yormadığım hiçbir bilgiyi de aktarmaya çalışmam.
 

toz_zerresi

Üye
Yeni Üye
Katılım
22 Şub 2010
Mesajlar
184
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
İlginç... Din insanlara, Allah'ı ve dinini anlatma misyonu yükler. Ancak inançsızlara hangi kitap, akım veya din, inançsızlığı telkin etmeleri gerektiğini telkin eder?

İnançsızların yapabileceği en güzel şey sessizce bir köşede durup yaşayıp gitmektir. Bir dini yok ki, bir misyonu olsun. Salt fayda-zarar ilişkisinde değerlendirilebilecek bir yaşam sürüp gitmeleri hayırlıdır.

Madem yok olacaksınız, elbette bu dünyada menfaalerinizi düşüneceksiniz. Evet madem bazen başkalarının menfaati sizin menfaatinizedir, o halde onların da menfaatini düşüneceksiniz.

Bütün eylemleriniz fiziksel ihtiyaçlarınızı karşılamak üzere olacaktır.

Toprak olup gidecek ruhsuz bir varlık, neden ulvi gayeler peşinde koşsun ki?
 

Hezarfen

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
15 Mar 2012
Mesajlar
4
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
28
Selam burakender,

Tanrının varlığı sözlerle ispatlanamaz, var olduğu ya da varlığı şüphesiz. Ya da bizim var olduğumuz da şüphesiz. Bir hayal olgusunda yaşıyoruz. Hiç bir şey yok. Trafik yok, aşk yok, kurallar yok.

Ama var işte. Tanrının varlığı belli oluyor, olmuyor. Kendi kanaatine kalabilir. Dinsel açıdan değerlendiren çok arkadaşlar var konuda. Onlar felsefe ayağına yatan dinciler işte. Objektif olamayanlar.
 

alpine

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
11 Nis 2009
Mesajlar
480
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Farazi bilgilere örnekler;

“butun sene +25 derece olan bir ortamda, cevrenizde supermarketler olmadan 5 dakika hayatta kalamazsiniz”
“Elektrik uretme araclari olmadan insanligin medeniyetini devam ettirme suresi 1 haftayi gecmez.”

Sizin sunduğunuz bu farazi bilgilere karşılık size hiç farazi olmayan gerçekleri aktardım. İnsanoğlu çevresinde süpermarket yokken, elektrik üretme araçları yokken hayatta kalmıştır, bu kanıttır, ispattır, farazi değildir. Sizin söylediğiniz gibi, teknolojimizin varlığı sayesinde karşımıza çıkacak darboğazları aşacak mıyız, yoksa teknoloji yüzünden mi darboğaza gireceğiz hepberaber göreceğiz, ki ikinci seçenek daha olası görünüyor.

Kese kese iki cumle kesmissiniz, onlarida anlamadiginiz icin. Ama sizin butun anlayisiniz, butun mantiginiz farazi. Dayandigi hicbir delil ispat yok. Siz oyle dusunuyorsunuz diye oyleler. Kimse bunlari test etmemis, dogrulugunu kanitlamamis, gozlemlememis, yani farazi, kafadan, oylesine seyler.

Cumlelerimi anlamadiginiza gore acayim.

“butun sene +25 derece olan bir ortamda, cevrenizde supermarketler olmadan 5 dakika hayatta kalamazsiniz”

Ben burada sizden bahsediyorum. Siz, hayatinda supermarket disinda baska bir kaynaktan yiyecek icecek tedarik edememis birisi, etrafinizda bu yapilari bulamayinca ne yapacaksiniz? Istanbulun ortasinda kaldiniz, cebinizde 5 kurus para yok, nasil hayatta kalacaksiniz, dilenmeden, baskasinin yardimi olmadan? Kaldi ki insanlarin dogada kaybolduklarinda hayatta kalamadiklarina dair gozlemlerimiz var yine. Siz bu insanlardan cok mu ustunsunuz? Balik tutmak icin bile supermarkete gidip olta almak zorunda olan siz hemde.

“Elektrik uretme araclari olmadan insanligin medeniyetini devam ettirme suresi 1 haftayi gecmez.”

Elektrik enerjisi olmadan, hayatinizda vaz gecemeyeceginiz ne kadar cok seyin mumkun olmayacagini siralasam burada sayfalar surer. Benimde, okuyaninda vaktine yazik. Ama tek bir ornek verebilirim, eger elektrik uretimi olmazsa, saglikli icecek su bulamazsiniz. Elektrik uretemeyen bir toplumun, elektrik uretebilen bir toplumun medeniyet seviyesine cikabilecegini iddia ediyorsaniz orasini bilemem, ancak benim durumun bu olmadigina dair bir cok kanitim var. Siz hala neyin davasi pesindesiniz anlamak guc.

Mutasyon yalani cok bilindik ve artik kabak tadi vermeye basladi. Evrimi Harun Yahya siteleri disinda adam akilli kaynaklardan arastirmis olsaydiniz, bu sorunun cevabini cok rahatlikla bulabilirdiniz. Mesela laboratuvar ortaminda mutasyon ile evrim geciren bakterilerden haberiniz olurdu.

Sonucta bu konu uzar gider, ben daha fazla uzatmaya niyetli degilim ama. Bilgiyi reddediyorsunuz cunku. Bu durumda benim sizin icin yapabilecegim birsey malesef yok.
 

alpine

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
11 Nis 2009
Mesajlar
480
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
İlginç... Din insanlara, Allah'ı ve dinini anlatma misyonu yükler. Ancak inançsızlara hangi kitap, akım veya din, inançsızlığı telkin etmeleri gerektiğini telkin eder?

İnançsızların yapabileceği en güzel şey sessizce bir köşede durup yaşayıp gitmektir. Bir dini yok ki, bir misyonu olsun. Salt fayda-zarar ilişkisinde değerlendirilebilecek bir yaşam sürüp gitmeleri hayırlıdır.

Madem yok olacaksınız, elbette bu dünyada menfaalerinizi düşüneceksiniz. Evet madem bazen başkalarının menfaati sizin menfaatinizedir, o halde onların da menfaatini düşüneceksiniz.

Bütün eylemleriniz fiziksel ihtiyaçlarınızı karşılamak üzere olacaktır.

Toprak olup gidecek ruhsuz bir varlık, neden ulvi gayeler peşinde koşsun ki?

Ne diyebilirim ki, iyi ki dinsiz degilsiniz. Yoksa tamamen menfaatci, cikarci, bencil bir yaratiktan fazlasi olmayacakmissiniz.
 

allfeelingheart

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
19 Ocak 2012
Mesajlar
79
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
Ne kadar güzel kendi ağzınızla söylüyorsunuz; "Siz oyle dusunuyorsunuz diye oyleler." İnanana var, inanmayana yok. Bu rahatsız mı ediyor sizi? Böyle olmasa mıydı? Böyle olmasın diye ne yapılacağı söylenmedi mi?

Evet, aynen böyleler. Siz, tüm mantığımın farazi olduğunu söyleyen şahsiyet olarak, hayatımın en ufak bir kısmından dahi haberiniz yok ve bu sıfır bilgi seviyenizi ne kadar da güzel tümüyle farazi olarak kullanıp hayatım hakkında bir şeyler bildiğinizi iddaa ediyorsunuz. Siz, görüş alanını kendisi daraltan insan için, elbette kimse doğada hayatta kalma yollarını bilemez, çünkü siz bilemezsiniz. Kimse sopalarla, onlar olmadığı zaman çıplak elleriyle balık avlamaya çalışıp, yüz kerede bir kere başarılı olup besin elde edememiştir, çünkü siz edememişsinizdir. Kimse doğada ekin yetiştirmemiş, ağaç dikmemiş, diktiği ağaçtan meyve almamıştır, çünkü siz ekmemiş, yetiştirmemişsinizdir. Siz, beş parasız kalındığında hiç kimsenin hayatta kalamayacağını düşünürsünüz, çünkü gerçekte hiç beş parasız kalmamışsınızdır ki, bilmezsiniz hayatta kalınabildiğini. "İnsan, karşısındakini kendisi gibi zanneder."

Siz, bildiğiniz halde reddedersiniz teknolojik hiçbir ekipman olmadan temiz su üretme yollarını ama şimdi yazacak olsam ona da dersiniz "Bunu herkes bilir, böyle mi üreteceksiniz?" Üste çıkmaya çalışırsınız. Evet dostum, aynen öyle üreteceğiz diyeyim şimdiden. Şu an senin elinde her ne medeniyet seviyesi varsa, elektriğin olmadığı bazı dönemler vardı ki, şimdiki seviyemizi manevi anlamda yerle bir ederdi. Ama sizin için dünya maddidir, iPod medeniyet sizin için. Saygı, sevgi, hak, ahlak da neymiş, varsın onlar dibe vursun, iPod'umuz, medeniyetimiz var. Öyle değil mi? Para sizin Tanrı'nız ve sizi o cezalandırıyor, farkında bile değilsiniz, ölünce uyanacaksınız inşallah. Kimsenin kimseden üstünlüğü yoktur, fakat herhangi bir insanın diğer bir insandan bilgi farkları bulunur ve bu bilgi farklarının neler olduğunu bilmeden konuşmak ancak inançsızların yapacağı cahilliktir. Size hiçbir şey kanıtlamak zorunda değilim, kimse de değil, çünkü dünyada pek bir şey değilsiniz, aynı benim gibi, siz de bana kanıtlamak zorunda değilsiniz. Bunu gayet rahat söylüyorum, siz de rahat mısınız?

Bilgiyi reddetmek mümkün değildir, mutasyon ile değişim geçirmenin mümkün olmadığını söylemedim. Çarpıtmaya çalışıyorsunuz. Mutasyon ile değişim mümkündür fakat bu değişim faydalı değildir dedim. Sistem illa ki ölecek diye bir kaide yoktur. Mutasyona uğrayabilir ve yaşamaya devam edebilir. Bunda sorun yoktur. Ama bir önceki haline göre daha yararlı hale gelmez. Lakin ölebilir de. Yani oksijen soluyamazken, solur hale gelemez. Bunu anlamakta güçlük çekiyorsunuz sanırım. Çünkü evrim ile insanın ortaya çıkabilmesi için, her bir evrilme aşamasında sistemin kendine faydalı "yenilikler" ekliyor olması gerekir. Yenilikler kelimesini iyi irdelemek gerekir, daha önce bulunmayan bir özellik almak demektir bu. Bunu yapan bakteri mi vardır, yoksa form değişikliğine uğrayıp yaşamaya devam edeni mi vardır? Elbette ikincisi. Bu da evrimi desteklemez. Umarım anlarsınız.
 

toz_zerresi

Üye
Yeni Üye
Katılım
22 Şub 2010
Mesajlar
184
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
Ne diyebilirim ki, iyi ki dinsiz degilsiniz. Yoksa tamamen menfaatci, cikarci, bencil bir yaratiktan fazlasi olmayacakmissiniz.

İnanın öyle biri olurdum ve bunda tereddüt de etmezdim. Madem sadece bu dünya ile sınırılı bir hayatım olacak...

Şu manidar söz geldi aklıma: ' Feminizm kocayı bulunca, komunizm parayı bulunca; ateizm ise uçak sallanınca biter... :)
 

for me

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
14 Ocak 2012
Mesajlar
43
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
Sayın Paslıçivi,

Madem bu kadar yazdınız, bende düşünceleriniz hakkında genel yorumumu yapayım.

Oldukça kolaycı ve sığ bir bakış açısı bu anlattıklarınız. insanın yapısını sormuşsunuz önce ordan başlayayım ; İnsanın yapısı = Nefs. kasdettiğim kısaca budur. hani siz diyorsunuz ya; Önce İnsan,İnsan türü. bakınız İnsan türü diye bir tür sadece biyolojik olarak vardır. hakikatte insan türü diye bir şey yoktur. İNSAN NEFSİ diye birşey vardır. sizde olmayan bir şeyin birliğinden bahsediyorsunuz. evrensel insanllık diye bir şey olamaz. insan nefs'tir, yani hepsi ayrı ayrı canlardır sırf insan oldukları için birlik olmalarını beklemek hayalciliktir,boş laftır,zırvadır. tarihin en başından beride görülmemiştir. bunun sebebide sizin ikinci benlik /ego dediğiniz İnsanlık öğretileri değildir.

katı bir töre içinde büyümüş bu törenin öğretileri sonucu kardeşini öldürmüş en cahil insan bile en geç 20 li yaşların başında töre kurbanı olduğunu kandırıldığını anlar. bunun için felsefe bilmesine gerek yoktur, insanda bu potansiyel vardır. her insan kendi gibi olmayan/düşünmeyen biri ile karşılaştığında zihninde çatışma ve çelişki başlar. ama size kalsa yok bunu farkedemezmiş,zihinde yaşıyomuş çünkü vesaire vesaire .. geçin bu masalları. birde düşüncelerinizi sürekli tekrarlamayı bırakın bir seferde herşey çok kolay anlaşılıyor, sizin haberiniz yok galiba ama herkesin bildiği şeyler bunlar. yukardaki örneğide ondan verdim.

savaşlar çıkaran insanlar öldüren ;İNSAN NEFSİDİR. hangi Din,inanç, büyük felsefe,ideoloji savaşın adam öldürün diyor? tarih boyu savaşlara iyi bakın, kavga nefs kavgası, güç, çıkar vesaire kavgası.. kabile çıkarı,topluluk çıkarı,toplum devlet halk çıkarı vesaire.. temelde hepsi İNSAN NEFSİ KAVGASI.

her yerde başka inanç varmış,hepsi ayrı şey söylüyormuş, deyip bunları birbiri ile çarpıştırıp hepsinden arınmayı aydınlanma saymak, sığlıktır,kolaycılıktır. insanlık tarihini hiçe saymaktır.

birde oldukça statik bir bakış açısı bu; ilerleme şansı yok,arayış çabası yok, herşeyi reddet,gerçekte var olmayan insna türüne sarıl hani hayale ohh ne rahat:D

masal masal masal sayın Paslıçivi..tatlı rüyalar:D
 

for me

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
14 Ocak 2012
Mesajlar
43
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
bu yazıyı yanlışlıkla buraya yazdım silebilir misiniz? kusura bakmayın
 

alpine

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
11 Nis 2009
Mesajlar
480
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Ne kadar güzel kendi ağzınızla söylüyorsunuz; "Siz oyle dusunuyorsunuz diye oyleler." İnanana var, inanmayana yok. Bu rahatsız mı ediyor sizi? Böyle olmasa mıydı? Böyle olmasın diye ne yapılacağı söylenmedi mi?

Evet, aynen böyleler. Siz, tüm mantığımın farazi olduğunu söyleyen şahsiyet olarak, hayatımın en ufak bir kısmından dahi haberiniz yok ve bu sıfır bilgi seviyenizi ne kadar da güzel tümüyle farazi olarak kullanıp hayatım hakkında bir şeyler bildiğinizi iddaa ediyorsunuz. Siz, görüş alanını kendisi daraltan insan için, elbette kimse doğada hayatta kalma yollarını bilemez, çünkü siz bilemezsiniz. Kimse sopalarla, onlar olmadığı zaman çıplak elleriyle balık avlamaya çalışıp, yüz kerede bir kere başarılı olup besin elde edememiştir, çünkü siz edememişsinizdir. Kimse doğada ekin yetiştirmemiş, ağaç dikmemiş, diktiği ağaçtan meyve almamıştır, çünkü siz ekmemiş, yetiştirmemişsinizdir. Siz, beş parasız kalındığında hiç kimsenin hayatta kalamayacağını düşünürsünüz, çünkü gerçekte hiç beş parasız kalmamışsınızdır ki, bilmezsiniz hayatta kalınabildiğini. "İnsan, karşısındakini kendisi gibi zanneder."

Siz, bildiğiniz halde reddedersiniz teknolojik hiçbir ekipman olmadan temiz su üretme yollarını ama şimdi yazacak olsam ona da dersiniz "Bunu herkes bilir, böyle mi üreteceksiniz?" Üste çıkmaya çalışırsınız. Evet dostum, aynen öyle üreteceğiz diyeyim şimdiden. Şu an senin elinde her ne medeniyet seviyesi varsa, elektriğin olmadığı bazı dönemler vardı ki, şimdiki seviyemizi manevi anlamda yerle bir ederdi. Ama sizin için dünya maddidir, iPod medeniyet sizin için. Saygı, sevgi, hak, ahlak da neymiş, varsın onlar dibe vursun, iPod'umuz, medeniyetimiz var. Öyle değil mi? Para sizin Tanrı'nız ve sizi o cezalandırıyor, farkında bile değilsiniz, ölünce uyanacaksınız inşallah. Kimsenin kimseden üstünlüğü yoktur, fakat herhangi bir insanın diğer bir insandan bilgi farkları bulunur ve bu bilgi farklarının neler olduğunu bilmeden konuşmak ancak inançsızların yapacağı cahilliktir. Size hiçbir şey kanıtlamak zorunda değilim, kimse de değil, çünkü dünyada pek bir şey değilsiniz, aynı benim gibi, siz de bana kanıtlamak zorunda değilsiniz. Bunu gayet rahat söylüyorum, siz de rahat mısınız?

Bilgiyi reddetmek mümkün değildir, mutasyon ile değişim geçirmenin mümkün olmadığını söylemedim. Çarpıtmaya çalışıyorsunuz. Mutasyon ile değişim mümkündür fakat bu değişim faydalı değildir dedim. Sistem illa ki ölecek diye bir kaide yoktur. Mutasyona uğrayabilir ve yaşamaya devam edebilir. Bunda sorun yoktur. Ama bir önceki haline göre daha yararlı hale gelmez. Lakin ölebilir de. Yani oksijen soluyamazken, solur hale gelemez. Bunu anlamakta güçlük çekiyorsunuz sanırım. Çünkü evrim ile insanın ortaya çıkabilmesi için, her bir evrilme aşamasında sistemin kendine faydalı "yenilikler" ekliyor olması gerekir. Yenilikler kelimesini iyi irdelemek gerekir, daha önce bulunmayan bir özellik almak demektir bu. Bunu yapan bakteri mi vardır, yoksa form değişikliğine uğrayıp yaşamaya devam edeni mi vardır? Elbette ikincisi. Bu da evrimi desteklemez. Umarım anlarsınız.

Bakin, bunca yazmissiniz, atip tutmussunuz, ve yine kendinizi belli etmissiniz. Bilgisiz yazdiginiz ayan beyan ortada. Ama benim sizi elestirdigim nokta bilgisizliginiz degil, bilgisizliginize ragmen bu iddialarinizda ayak diremeniz.

Richard Lenski'nin (bu ismi iyi belleyin) laboratuvarda yaptigi 20 yil suren deneyi sonucunda, gozunun onunde mutasyon ile evrilip yeni yeni ozellikler kazanan bakterisinin aslinda olmadigini, deneyinde hayali oldugunu iddia eden bir yaratilisciya verdigi cevap manidardir:

Yatilisci: Bu deney hayal urunudur, deneyin sonucunda yayinladiginiz makalede bir cok eksik bulunmaktadir.

Richard Lenski: Sanirim siz bizim bir unicorn gordugumuzu iddia ettigimizi sandiniz, hayir, ben size bir unicorn ciftligim oldugunu soyluyorum.

Richard Lenskinin elinde 20 sene boyunca laboratuvarda bir kabin icerisinde evrilen bakterilerden surekli ornekler alinmis ve dondurulmustur. Belli bir jenerasyondan sonra, daha once sindiremedigi sitrati sindirebilmeye baslamistir bu bakteriler.

Merak edenler icin:

Evrim laboratuvar ortaminda insan gozu ile gozlemlenmistir. Siz hala neyin davasini yapiyorsunuz? Insanlar hayatlarini adamislar bu ise, senelerce arastirmis, kesfetmisler. Simdi sizin buraya gelip 5 dakikada yazdiginiz alap salap bir yazi ile bunlari curuttugunuzu zannetmeniz o kadar komik ki. Biraz okuyup arastirmaniz lazim. Su dunyada evrimi reddedecek bir tane bilgili, akli basinda insan yoktur.
 

allfeelingheart

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
19 Ocak 2012
Mesajlar
79
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
Siz hakikaten linkini verdiğiniz başlığın içeriğini okudunuz mu bir ara? Okuduysanız, başlık altında sizin iddaa ettiğiniz gibi mutasyon ile değil adaptasyon ile bu olayın gerçekleştiği anlatılıyor, okuduğunuzu mu anlayamadınız yoksa? Bunu bilinçli yapıyor insanlar, artık kesin kararımı verdim.

Adaptasyon örneğin şudur, deney üzerinden gideyim ki daha rahat anlayın; sindirim sistemi bulunan fakat belli maddeleri sindiremeyen bir bakteri, adaptasyon sayesinde yeni nesillerinde bu besini sindirebilme özelliğini kazanabilir. Anlatamıyorum, bunda sorun yoktur. Sorun olan ise, misal, insan üzerinden düşünüyoruz, evrim ile insan çıkacak ya ortaya; göz gibi bir görme sistemi bulunmayan bir bakteri nesli, hiçbir adaptasyon ve/veya mutasyon sonucu kendisine görme sistemi ekleyemez. Bir görme sistemi bulunup da, göz gibi göremeyen demiyorum, görme sistemi bulunmayan bakteri neslinin, ortam şartlarına daha iyi uyum sağlamak amacıyla kendine varolmayan bir sistem entegre edemeyeceğini söylüyorum. Varolan bir sistemi geliştiremeyeceğini söylemiyorum. Yirmi yıllık bu araştırmanın gösterdiği sonuç, adaptasyon ile canlılar, kendilerinde varolan bir sistemi, daha fazlasını yapabilir düzeye çekebilmektedirler. Fakat gösterdiği asla; varolmayan bir sistemi kendilerine ekleyebildikleri yönünde değildir. Sistem ekleme ile, sistem geliştirme farklı şeylerdir, bunu kabul ediyor olmalısınız.

Yirmi yıldır araştırmaları sonucunu ne güzel açıklıkla paylaşıyor doğrusunu yazıyor deneyi yapan adam, adaptasyon diyor, ama millet çarpıtıyor bu sefer, mutasyon diyor. Tabi savunamam hiçbir şeyi, bilen bildiğini doğru bilmiyor ki.
 

allfeelingheart

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
19 Ocak 2012
Mesajlar
79
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
Ekleme ihtiyacı hissettim; savunduğum ilk fikirde hala değişim yoktur ve fazladan hiçbir şey göstermek zorunda kalmadım, kalmıyorum, çünkü sunduğunuz hiçbir şey ilk söylediğimi en ufak yanlışlayamadı;

"Mutasyon ile ilgili konuşuyorsunuz fakat eğer gerçekten incelediyseniz mutasyonu, yararlı mutasyonun varolmadığını bilirdiniz. Var ise yararlı mutasyon süreci, izlenmiş midir hiç insan gözü ile, bunun cevabını veriniz. Veremezsiniz, yoktur çünkü gözlemlenmiş faydalı bir mutasyon. Farazidir yani. Mutasyon, işe yaramakta olan bir sistemi ya işini sorunlar ile beraber yapar hale ya da tam işe yaramaz hale getirir. Faydalı olarak ancak adaptasyon mevcuttur ki, bu da evrimi desteklemez."

Gözlenmiş sadece adaptasyon vardır. Bunu reddetmedim, gördüğünüz gibi fazladan sahip olduğunuzu düşündüğünüz bilgileri tarafıma "bilmediğimi" düşünerek sundunuz ve onlar da esasen tarafımı desteklemektedir. "Faydalı olarak ancak adaptasyon mevcuttur" derken ve bunu savunurken bilmediğimi düşündüğünüz bu adaptasyon sürecinden haberdar olmam gerekmiyor mu sizce? Buradan tek bir şey çıkarıyorum; "Siz, insanların sözlerinden ne bildiklerini çıkarma yeteneğine sahip olduğunuzu düşünüyorsunuz fakat yanıldığınız ortadadır. Tarafıma yaptığınız bilgisiz olduğum iddaaları da işte bu somut kanıttan dolayı geçersizdir."
 

allfeelingheart

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
19 Ocak 2012
Mesajlar
79
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
Madem bilgi istiyorsunuz, tarafınızı gerçek bilgi ile doldurayım.

Bu deneyi yapan kişinin de, deneyin de adını ezberlemek gibi gayem olmamıştı, içeriğin ne anlam ifade ettiğini ise tam öğrendim. Bunu da Bilim ve Teknik dergisinin birkaç yıl önceki bir sayısında okuduğumu ve bu yazı üzerine araştırdığımı hatırlıyordum. Aradım sizin için buldum.



Bilim ve Teknik dahi, adaptasyon yazacağı yere mutasyon yazmıştı. Esas kaynakta da, deneyin sahibi şahsın kendi açıklamalarındave raporlarında da bunun mutasyon değil adaptasyon olduğu açıkça ifade edilmektedir halbuki. "Bilim ve Tekniğin yalancısıyım" derseniz, "Ben de aynı yazıyı okudum, okuduğumu direk yazmadım ezberime, daha çok araştırdım, adaptasyon çıktı" diyebilirim size.

Mutasyon ile ilgili gözlemlenmiş tek bir süreç vardır, o da faydalı olduğunu kanıtlayamamış, farazi olarak faydalı özellik eklediği açıklanmıştır raporda. O rapor da aşağıdadır. Bu deney sinek oositi üzerinde yapılmış olup, raporun en can alıcı kısmında aynen şöyle denilmektedir;

“Tao-1No.7 (Tao-1 enzimi yerine mutasyon ile elde edilen bir formudur) is most likely a gain of function allele of Tao-1”
Yani; “Tao-1No.7 enzimi, Tao-1 enziminin fonksiyonuyla eş fonksiyon kazanmış gibi görünmektedir.



Kesinlik yoktur deneyin sonucunda, öyle gibi görünmektedir. Ayrıca elde edilen bu fonksiyon kazanımı, eğer rapor detaylı olarak okunursa, faydadan çok, oluşum aşamasındaki embriyonun doğru bir düzen ile yerleşimi için altyapı sunan “embryonic axis”in tamamiyle oluşumunu engellemekte olduğunu fakat yine de bunun faydalı bir mutasyon olarak sınıflandığını tarafınıza aktaracaktır.
 

alpine

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
11 Nis 2009
Mesajlar
480
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Oncelikle adaptasyon ve mutasyon ne demek, bunlari aciklamak gerekiyor sanirim. Gordugum kadariyla bu anlamda kafaniz biraz karisik.

Mutasyon: Organizmanin DNA'sinda ortaya cikan degisiklik. Malumunuz, organizmanin genetik materyalinin tek amaci vardir, kendisini kopyalamak. Fakat bunu yaparken degisik yollardan (kopyalama sirasinda silinme, yer degistirme, fazladan eklenme vs) DNA dizilimi, kopyalandigi genetik materyalden farkli olabiliyor. Iste buna mutasyon deniyor.

Adaptasyon: Organizmanin bulundugu ortama uyum saglamasi. Adaptasyon cok degisik sekillerde karsimiza cikabilir ancak genel olarak yasam alaninin degismesi, populasyonlarin degisik sartlara uyumunu gerekli kilar. Mesela sizin anladiginiz sekliyle adaptasyon, afrika savanlarinda yirtici kediler ile hindistan ormanlarindaki yirtici kediler arasindaki farki ortaya cikaran mekanizmadir. Adaptasyonu mumkun kilan en onemli mekanizmalardan biriside mutasyondur. Adaptasyon aslinda genel olarak mutasyona dayanir, zira adapte olabilmek icin gen havuzunun varyasyonlar icermesi veya olusturabilmesi gereklidir, ama yinede diger farkli etkenleride vardir, fenotip mesela, veya kulturel adaptasyon. Organizmanin genetik materyalinde degisiklik gerektirmeyen hallerde de adaptasyon gorulerbilir.

Yani sadede gelecek olursak, adaptasyon ve mutasyon birbirinin tamamlayicisi mekanizmalardir. Yukarida verdigim Lenski'nin deneyi buna en guzel ornektir. Sitrat sindiremeyen, bunu yapabilmesi icin gerekli mekanizmaya sahip olmayan bir bakteri, bir dizi mutasyon sonucu sitrat sindirebilecek mekanizmaya kavusuyor. Bu olduktan sonra adatasyon sureci basliyor ve organizma sitratli ortama adapte oluyor. Yani sitrat sindirebilen genetik materyal bu populasyon icerisinde hizla yayiliyor, cunku ortam bu genetik materyal icin cok daha uygun. Sonucta ortaya cikan populasyon, o kaba ilk basta konulan populasyondan cok daha farkli, bir oncekinin sahip olmadigi yepyeni bir ozellige sahip oluyor.

Umarim aydinlatici olmustur. Buradan hareketle kafanizdaki karisikligi giderebilirsiniz sanirim.
 

allfeelingheart

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
19 Ocak 2012
Mesajlar
79
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
Hem adaptasyonu hem de mutasyonu konuyu bildiğim gibi biliyorum. Dünya üzerinde gözlenmiş "tek" mutasyon örneğini size verebilmem için, mutasyonu incelemiş (aynı şekilde adaptasyonu da) mutasyonun bilimsel sonuçlarına ulaşmak istemiş ve ulaşmış olmam gerekir. Konunuz hakkında daha fazla savunma yapabilmek için, deneysel ortamda gözlemlenmiş bir "mutasyon" sürecini aktarmanız gerekmektedir bu noktada. Yoksa tamamen boş bir içeriği savunacaksınız. Eğer yoksa bu süreç, yokluğunu kabul etmek zorundasınız kanımca. Yanlışım varsa düzeltiniz.

Adaptasyon ve mutasyonu birbirini tamamlayıcı süreçler olarak aktarıyorsunuz insanlara, tıpkı daha önce sunduğunuz bilgiler gibi bu da eksik. Neden diyeceksiniz? Çünkü mutasyon varolmadan adaptasyon ortaya çıkabilir, ki insanoğlunun bütün ama bütün ama bütün gözlemleri, üç kere yazdım bakın, mutasyondan muaf bir adaptasyonu kanıtlamıştır daha ötesi yoktur, bu kati ve kesinliktir. Çünkü adaptasyon, faydalı olabildiği bilimsel olarak gözlemlenmiş bir süreçtir. Oysa mutasyonun bilmem kaçıncı kere söyleyeceğim ve yine anlamayacaksınız ama, gözlemlenmiş faydalı bir versiyonu yoktur. Anlayın artık, okumadıysanız okuyun daha çok, inanamıyorsanız daha çok araştırın. Ne yapabilirim ki bilimsel olarak konusunu savunan bir insan, savunduğu konuda en ufak bir bilimsel kanıt gösteremiyorsa. Adaptasyon ile mutasyonu birbirine geçirip, bu ikisinin tamamlayıcı olduğunu söyleyip, adaptasyonun mutasyonla beraber ortaya çıktığını söyleyen ve külliyen hatalı bilgi aktaran sizsiniz. Mutasyonun m'si yokken hiçbir yerde, ne doğada, ne laboratuvarda, adaptasyon tüm kelimesiyle mevcuttur her yerde. Mutasyonu kanıtlayamadan, "adaptasyon ile mutasyon birbirini tamamlayıcıdır" demek konuyu sadece teorize etmek demektir. Ama evrim mutasyona ihtiyaç duyar, o olmadan varolamaz. O zaman ne yapmalı, adaptasyon ile mutasyonu birbirine karmalı.

Şu konuyu okuyup, adaptasyon ve mutasyonu merak eden önyargısız herhangi bir insan, biraz araştırma sonucu ikisinin farklı süreçler olduğunu, birinin gözlemlenmiş, diğerinin insan tarafından asla gözlemlenememiş olduğunu öğrenecektir zaten, çok fazla söze gerek yok.

Bakteriler mutasyon sonucu ulaşmıyorlar bu yeteneğe. Adaptasyon olduğunu kabul etmek zorundasınız, deneyi yapan kişi bile bunu böyle söylerken siz hala aksini iddaa edip gülünç duruma düşüyorsunuz, yapmayın. Asıl kaynakta geçen adaptasyon kelimesi, olayı çarpıtmak isteyen her kaynakta mutasyon ile değiştirilmiştir. Genç ve pek araştırmaya önem vermeyen dimağlarımız da sağolsunlar, gördüklerini olduğu gibi almışlar. Kendi yorumu nerede kişinin, kişi mi? Yeter ki, bir Yaratan'ı reddedebilecek kaynak olsun, boktan da olsa kullanıyor insanlar. Çok ciddiyim, gösteremezsiniz bunun yazdığı bir orjinal kaynağı, haydi, tüm insanlığınızı ortaya koyun ve gösterebilirim deyin. Diyemezsiniz. Ancak "neden koyayım insanlığımı ortaya bu konu için?" diyeceksiniz, bunu dedim ya demeyeceksiniz. Bu böyle uzar gider... Siz, kendisini en iyi bilensiniz. Ve yine siz, tarafım hakkında doğru tahminler yapmayı pek beceremeseniz de (ispatlıdır), sizin kadar başarısız değilim, bunu benim yaptığım gibi bana ispat edemediniz.

Yapmayın bunu artık, insanlar da bilimsel doğruyu bilsin, izin verin. Yoktur faydalı mutasyon, kanıtı, ispatı, gözlemlenmiş bir süreci yoktur. Bunu kafanıza böylece yazınız. Teoridir sadece faydalı mutasyon. Adaptasyonu çarpıtarak mutasyona çevirmeye çalışmayınız.
 

alpine

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
11 Nis 2009
Mesajlar
480
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
"This rise and fall and rise suggests that the evolution of citrate-eating was not a one-mutation affair. The first mutation (or mutations) allowed the bacteria to eat citrate, but they were outcompeted by some glucose-eating mutants that still had the upper hand. Only after they mutated further did their citrate-eating become a recipe for success."

Lenskinin deneyi 20 sene surmus ve 40.000 jenerasyon bakteriyi iceriyor. Ve sonuc yukarida yazdigim gibidir:

"Populasyondaki (bakteri) bu yukselme ve azalma ve sonra tekrardan yukselme gostermektedir ki, bakterinin sitrat sindirimi tek bir mutasyon sonucu ortaya cikmamistir. Ilk mutasyondan sonra sitrat sindirebilmeye baslayan bakteri populasyonu, daha sonra glikoz sindirebilen diger bir mutasyona kasri tutunamamis ve populasyon ustunlugunu yitirmistir. Sitrat yiyen bakterilerde gorulen ikinci bir mutasyon, sitrat sindirimi mekanizmasini daha ilerletmis ve sitrat mutasyonunu, glikoz mutasyonundan daha ustun kilmistir."

Gerisisini okumak isterseniz burada.



Kanitlar ortada. Bunlar farazi degil, bilimsel bilginin bize sunduklari. Bilimsel bilgiye ragmen siz bildiginizi okumaya devam edeceksiniz, orasi ayri. Sonucta mac basladi, ringde bir kosede kariyeri ortada, Michigan Univesitesinden evrim bilimci Profesor Richard Lenski, diger kosede siz, ne oldugunuz, hayatta kredibilitenizi bize gosterecek ne gibi bir basariniz var bilemem, ancak ben Richard Lenskinin sozlerini sizinkilere yegliyorum. Bu konuyu bastan sona okuyup biraz akli olan da aynisini yapar.

Saygilar...
 

allfeelingheart

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
19 Ocak 2012
Mesajlar
79
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
Anlaşamayacağımız kesin fakat cevap vermek isterim; aktardığınız deney yakın zamanda yapılmıştır ve temeli aşağıda linkini verdiğim deneye dayanmaktadır, önce onu inceleyiniz lütfen.



Bu deneyde sitrat değil, maltoz ve glikoz kullanılmış ve oluşan değişimler "adaptasyon" olarak nitelenmiştir deney sahipleri tarafından. Deneyin başka bir versiyonudur sizin sunduğunuz. Bu sefer adaptasyon değil de mutasyon kelimesi kullanılmış oluşan değişimler için. Bilinçli yapılan bu çarpıtmalar nedeniyle, incitmemek adına sizinle daha fazla bu konuda tartışmayacağım. Haklı olduğunuzu da söylemeyeceğim.

Demek mevkiden bahsettiniz, kariyer, tanınmışlık öyle mi. Kıstaslarınız bunlarsa sizi biraz seveyim; Dünya üzerinde çok akıllı ve çok iyi niyetli insanlar yaşadılar vaktiyle. Bahsi geçen insanlar halen dünyada en yüksek tanınmışlık oranına ve eğer tanınmışlık mevki ise, en yüksek mevkiye sahiptirler. Bu insanlar öyle bilgiler, öyle kaynaklar bıraktılar ki, milyarlar bu bilgilere inandı, inanıyor, onları hala okuyor ve onlara göre yaşayabiliyor, kaynakların sahipleri ölmüş gitmiş, üzerlerinden yüzyıllar geçmiş olsa da. Bu kadar insanın onayını alan, sizin benim gibi olmayan insanların bize bıraktıklarını yeğlemeyen insan, sözüm size; "Bahsettiğim kadar mevki sahibi olamayan ve olamayacak olan bir insanın hatalı olduğunu söylemeyi tercih ediyorum, eğer bu tercihimden dolayı başarı seviyem düşüyorsa, sizinki benimkinden daha düşük olmalıdır, çünkü sizden de, benden de, Lenski'den de daha üst mevkilerde söz söylemişleri ringin diğer tarafına, karşınıza alıp reddetmektesiniz. Hem de dünyada daha çok destekçisi var bu fikirlerin. Kendi silahınız size dönmüştür. Haksız mı oldunuz yani şimdi? Bana göre hayır. Ama haklı da değilsiniz. Hiçbir şey 1 veya 0 düzenindeki gibi değildir.
 

alpine

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
11 Nis 2009
Mesajlar
480
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Sizin sorununuz bu, okudugunuzu anlamak. Ben Richard Lenskinin kredibilitesini olcerken taninmisliktan bahsettim mi? Hayir. Peki kac kisi tarafindan onaylanmisliktan? Yoo. Peki siz bunlari nereden cikardiniz? Her zaman yaptiginiz gibi kendi kafanizdan. Sizin bilincaltiniz sartlanmis. Ben Lenskinin kredibilitesini, tamda bahsini ettigimiz alanda yaptigi ve diger bilim insanlari tarafindan da referans olarak kabul edilen calismalariyla olcuyorum(yukarida da belirttigim uzere). Yani bilimsel bir kredibilitenizin olabilmesi icin, bilimsel yonteme dayali bir pratiginizin olmasi gerekiyor, ayni yontemi takip eden digerleri tarafindan da referans aliniyorsaniz, bir kredibiliteniz var demektir, bilimsel yontem anlaminda. Yani ortada prensipler butunu, "bilimsel yontem" dedigimiz bir merkanizma var. Burada kredibilite aslinda o mekanizmanin bir sonucudur. Bilimsel yontem mekanizmasina girip sonunda sag salim cikabilen ve saglamligini surduren her bilgi ve o bilginin kasifi, kredibiliteye ulasmis olur. Yoksa boyle bir yontemden boyle bir bilgisel filitre mekanizmasindan haberi dahi olmayan milyarlarin onayi ile nereye kadar gidersiniz? Iste ancak evrime kadar.

Yukaridaki zihniyetiniz gosteriyor ki, siz bilimsel yontemi kabul etmiyorsunuz. Siz size deneyler ve kanitlar ile gosterilenlerden cok, anlatilanlara itibar ediyorsunuz. Bu gayet dogal, burada bir sorun yok, hayatinizi istediginiz gibi yasamakta ozgursunuz tabiki. Bilimsel yontemi sorunluda bulabilirsiniz, elestiredebilirsiniz, ki bende yeri gelir elestirirm. Ama sorun olan kisim, bilimsel yontemin urunu bilgiyide cekip cevirmeye, egip bukmeye calismaniz. Kabul etmiyorsaniz etmezsiniz, bunun icin kimse sizi elestirmez. Ama siz tutup olur olmaz tanimlarla mutasyonun adaptasyonun yuzunu gozunu dagitirsaniz, e biriside size hop dur diyecek dimi.

Adaptasyon ve mutasyon yukarida anlattigim gibidir.

1. Mutasyon, DNA'da rastgele degisiklikler ile gen havuzunda cesitliligi saglar
*Lenski'nin deneyinde goruldugu uzere mutasyon sonucu bakteride sitrat ve glukoz sindirebilen mekanizmalar gelismistir, kendiside linkini verdiginiz sayfasinda bunu anlatiyor zaten

2. Bu cesitlilik icerisinden ortam sartlarina gore en uygunu dogal secilim ile secilir
*Lenski'nin deneyinde goruldugu gibi degisik evrim patikalari ayni anda ayni ortamda dogal secilim savasi veriyorlar, sitrat'in karsisinda glukoz var.

3. Bu sekilde canli ortama adapte olur. Buna da adaptasyon denir.
*Lenski'de butun bu sureci (mutasyon, dogal secilim ve sonunda adaptasyon) anlatiyor ve deneyin sonuc bolumunde haliyle canlinin ortama nasil adapte oldugunu soyluyor.

Bu evrimin en temel tanimidir. Ister Avustralya kitasina gidin ister Afrika, ister Mars'a gidin ister Jupitere, evrimin bu tanimi evrenseldir. Degismez cunku kanitlanmistir, yercekimi gibi. Genetik cesitlilige dayanmayan adaptasyon turleride vardir, yok demiyorum, fakat mutasyon adaptasyonun en buyuk kaynagidir. Konumuz olan Lenski'nin deneyide bir mutasyon sonucu adaptasyona ornektir. Laboratuvar sartlarinda gozlemlenmistir. Yani ozetlersek, evrim kanitlariyla bir gercektir. Siz bilimi istediginiz kadar reddedin, asil bilim sizi reddedmektedir.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst