vermek

yanıtlamak, cevaplamak

tutuşturmak, bir şeyi bilerek yakmak

kaçamayarak ele geçmek, yakalanmak

vücuda getirmek

(üzerinde, elinde veya yakınında olan bir şeyi) Birisine eriştirmek, iletmek Bırakmak veya bağışlamak Ondan bilmek, atfetmek (düşünce veya bilgi anlatan şeyler için) Başkalarına iletmek, bildirmek Döndürmek, çevirmek, yöneltmek Herhangi bir duruma yol açmak...

parasını daha sonra almak şartıyla mal vermek

gereksiz telâşa ve heyecana düşürmek

cami, mescit gibi yerlerde dinî konuşma yapmak

tedirginlik yaratmak, sıkıntı ve huzursuzluğa yol açmak

bir şeyi başka bir şeyle değiştirirken fazladan vermek

fazladan vermek, ödemek

korkutmak

ürkütmek

nota vermek, istekleri sert bir biçimde bildirmek

uyuma isteği duyurmak, uyutucu özelliği olmak

akıllı davranma dersi vermek

usandırmak

bir kimsede umut uyandırmak, bir kimseye güven vermek

Osmanlılarda askerî ve sivil kuruluşlardaki görevlilere üç ayda bir verilen ücreti dağıtmak yerli yersiz bol keseden para harcamak

(çıban) baş vermek ortaya çıkmak (bitki) bitmek, sürmek gelişme, büyüme başlangıcı göstermek