- Konbuyu başlatan
- #1
E
evrensel-insan
Ziyaretçi
Daha once de belirttigim gibi; ulkemizde, birey yetistirme, egitim-ogretim ve yerlesmis sistemi olmadigindan; aldigi verilerle yetisen, buyuyen bir kisi; toplumun belirli bir kesiminin ideolojik inancsal, etiksel dogrulariyla, buyumekte ve yetismektedir.
Hal boyle olunca da, kisisel bir yetisim olmamakta; ulkemizde ancak toplumsal kisilik olusmaktadir. Bu toplumsal kisilikler, kutuplasarak ve biribirlerini, kendi toplumsal dogrularina yonlendirmeye ikna etmekle sanki yukumludurler.
Bunun iki olumsuz etkisi vardir. Birincisi, toplumsal kisilige sahip kisi; hic bir zaman kendi dogrularini degerlendirmemekte ve kendi tarafi toplum yapisinin bu dogrularini sahiplenmekte ve sabitlemektedir.
Bunun en buyuk zarari; birey yetisimini, olusumunu ve bilincini onlemesi; kisilerin kendine oz degerleri kendi kisisel iradesi yerine, toplumun belirlemesidir.
Bu da; kisinin, sadece toplum ile paralel bir dusunce ve davranis gelistirmesini ve kendi kisisel dusunce ve davranisi gelistirememesini saglar.
21. yuzyilda; tamamen bir kisinin kendi ayaklari uzerinde durabilmesine ters bir olusumdur, bu olgu.
Isin diger bir yonude; aynaya bakmayi bilemeyen ya da aynanin varligindan bihaber; toplumsal kisilik, tum yonlendirmesini, kendi disindaki; baska bir kisiye ve genelde de kisiligine yonelerek dusunur ve davranir.
"soyle yap, boyle davran, bunu yanlis dedin/yaptin, dogrusu bu, neden boyle diyorsun/yapiyorsun? bunu diyemezsin/yapamazsin, sen busun, boyle dusunuyorsun," v.s. temelli kisiyi yonlendirici bir konuma koyar kendisini.
Bunun da en buyuk zarari; kendisinin birey olma bilincini almasini onledigi gibi; bu tip bir yonlendirmeye yonelik mudahele ile, baskalarinin da birey olmasini onler.
Aslinda tum bunlar; tarihler boyu gelen; alisilagelmis, otomatiklesmis ve yerlesmis; dusunce ve davranisin bir urunudur. Dolayisiyle, burada bu toplumsal kisiligi uygulayan kisilerin, herhangibir "sucu" da yoktur.
Cunku toplum ancak boyle kutuplasarak ve biz-oteki olarak ayrisarak aralarinda dogru mucadelesi vermektedirler. Cunku bu dogrular, kisilerin degil; hangi toplumsal yapiya ait ise kisi; o toplumsal yapinin dogrularidir.
Iste bu nedenlerden dolayi; her yonlu, birey olma yetistirimi, ulkemizde onlenmekte, bireysel hak ve ozgurlukler; politik bir ideolojik inancsal dogruya, ya da dogrular arasi mucadeleye alet edilmekte; bilgi alisverisi, bilinclenme, v.s. nin yerini; toplumsal kisiliklerin; kendi dogrusal tartismalarla; birbirlerini kendi dogrularina cekme mucadelesi surmekte, bu da; her seyden once; dusunceler arasi bir mucadele yerine ve mantiksal bir yanasim yerine; kisilerin, dogrulari arasi bir mucadeleye donusmekte, kisilerin birbirinin kisilik degerlerine yonelmekte ve duygusal bir; kisilik surtusmesine yol acmaktadir.
Bu da nihayi sonucta; kisilerin, birbirlerini kendilerini tanitim yerine; karsi tarafin etiketlenmesine, kisinin kendini daha ortaya koymadan; karsi tarafin onun adina getirdigi pesin hukum ve onyargili suclamasina muhatap olmaktadir.
Bilemiyorum ama; ulkenin aydinlari, elit kismi v.s. olarak; bu 18. ve 19. yuzyil aliskanligindan artik kurtulunmasi gerekiyor.
Aksi, ne bir hak ve ozgurluk, ne bir birlik ve beraberlik, ne bir ortak yanasim; sadece bir politik ideolojik inancsal dogrunun, digeri uzerindeki hakimiyeti; toplumsal kutuplasma, biz-oteki mucadelesi ve damgalamasi; etiketleme ve zaman ve secim ile el degistiren topliumsal iktidar ve muhalefet cekismesinden baska bir adim ilerleyemeyiz.
Bence, ilk hedefimiz; toplumsal kisiligimizi; insan ozlu ve mumkunse evrensel, yani ayrimci olmayan bireysel kisilige dondurmemiz ve bu bilinc icin kendi kendimizi ve degerlerimizi nedenlememiz-sorgulamamiz ve kendi degerlerimizi kendi oz irademizle olusturmamiz gerekiyor.
Kendimiz disinda kalan baska kisilerle de iliskimizi; onlari taniyarak ve onlarin kendilerini nasil ortaya koyuyorsa, oyle algilayarak ve mudahele yerine; biribirimizin bilgisini, bilincini, deneyini ve gozlemini bir birimizin ustune katarak dusunmemiz ve davranmamiz gerekiyor. En azindan, su andan itibaren baslayarak.
Hal boyle olunca da, kisisel bir yetisim olmamakta; ulkemizde ancak toplumsal kisilik olusmaktadir. Bu toplumsal kisilikler, kutuplasarak ve biribirlerini, kendi toplumsal dogrularina yonlendirmeye ikna etmekle sanki yukumludurler.
Bunun iki olumsuz etkisi vardir. Birincisi, toplumsal kisilige sahip kisi; hic bir zaman kendi dogrularini degerlendirmemekte ve kendi tarafi toplum yapisinin bu dogrularini sahiplenmekte ve sabitlemektedir.
Bunun en buyuk zarari; birey yetisimini, olusumunu ve bilincini onlemesi; kisilerin kendine oz degerleri kendi kisisel iradesi yerine, toplumun belirlemesidir.
Bu da; kisinin, sadece toplum ile paralel bir dusunce ve davranis gelistirmesini ve kendi kisisel dusunce ve davranisi gelistirememesini saglar.
21. yuzyilda; tamamen bir kisinin kendi ayaklari uzerinde durabilmesine ters bir olusumdur, bu olgu.
Isin diger bir yonude; aynaya bakmayi bilemeyen ya da aynanin varligindan bihaber; toplumsal kisilik, tum yonlendirmesini, kendi disindaki; baska bir kisiye ve genelde de kisiligine yonelerek dusunur ve davranir.
"soyle yap, boyle davran, bunu yanlis dedin/yaptin, dogrusu bu, neden boyle diyorsun/yapiyorsun? bunu diyemezsin/yapamazsin, sen busun, boyle dusunuyorsun," v.s. temelli kisiyi yonlendirici bir konuma koyar kendisini.
Bunun da en buyuk zarari; kendisinin birey olma bilincini almasini onledigi gibi; bu tip bir yonlendirmeye yonelik mudahele ile, baskalarinin da birey olmasini onler.
Aslinda tum bunlar; tarihler boyu gelen; alisilagelmis, otomatiklesmis ve yerlesmis; dusunce ve davranisin bir urunudur. Dolayisiyle, burada bu toplumsal kisiligi uygulayan kisilerin, herhangibir "sucu" da yoktur.
Cunku toplum ancak boyle kutuplasarak ve biz-oteki olarak ayrisarak aralarinda dogru mucadelesi vermektedirler. Cunku bu dogrular, kisilerin degil; hangi toplumsal yapiya ait ise kisi; o toplumsal yapinin dogrularidir.
Iste bu nedenlerden dolayi; her yonlu, birey olma yetistirimi, ulkemizde onlenmekte, bireysel hak ve ozgurlukler; politik bir ideolojik inancsal dogruya, ya da dogrular arasi mucadeleye alet edilmekte; bilgi alisverisi, bilinclenme, v.s. nin yerini; toplumsal kisiliklerin; kendi dogrusal tartismalarla; birbirlerini kendi dogrularina cekme mucadelesi surmekte, bu da; her seyden once; dusunceler arasi bir mucadele yerine ve mantiksal bir yanasim yerine; kisilerin, dogrulari arasi bir mucadeleye donusmekte, kisilerin birbirinin kisilik degerlerine yonelmekte ve duygusal bir; kisilik surtusmesine yol acmaktadir.
Bu da nihayi sonucta; kisilerin, birbirlerini kendilerini tanitim yerine; karsi tarafin etiketlenmesine, kisinin kendini daha ortaya koymadan; karsi tarafin onun adina getirdigi pesin hukum ve onyargili suclamasina muhatap olmaktadir.
Bilemiyorum ama; ulkenin aydinlari, elit kismi v.s. olarak; bu 18. ve 19. yuzyil aliskanligindan artik kurtulunmasi gerekiyor.
Aksi, ne bir hak ve ozgurluk, ne bir birlik ve beraberlik, ne bir ortak yanasim; sadece bir politik ideolojik inancsal dogrunun, digeri uzerindeki hakimiyeti; toplumsal kutuplasma, biz-oteki mucadelesi ve damgalamasi; etiketleme ve zaman ve secim ile el degistiren topliumsal iktidar ve muhalefet cekismesinden baska bir adim ilerleyemeyiz.
Bence, ilk hedefimiz; toplumsal kisiligimizi; insan ozlu ve mumkunse evrensel, yani ayrimci olmayan bireysel kisilige dondurmemiz ve bu bilinc icin kendi kendimizi ve degerlerimizi nedenlememiz-sorgulamamiz ve kendi degerlerimizi kendi oz irademizle olusturmamiz gerekiyor.
Kendimiz disinda kalan baska kisilerle de iliskimizi; onlari taniyarak ve onlarin kendilerini nasil ortaya koyuyorsa, oyle algilayarak ve mudahele yerine; biribirimizin bilgisini, bilincini, deneyini ve gozlemini bir birimizin ustune katarak dusunmemiz ve davranmamiz gerekiyor. En azindan, su andan itibaren baslayarak.