- Konbuyu başlatan
- #1
- Katılım
- 26 Ocak 2014
- Mesajlar
- 49
- Tepkime puanı
- 4
- Puanları
- 8
"Ya***351;amak" Bir Sanatt***305;r...
Yaşamak bir sanattır..
Bu sanat bir karınca,bir arı,bir kuş,bir fil,bir ağaç,bir çiçek için de geçerlidir..
Yaşam denilen o muazzam “iksir””i sunan Yüce Kudret
yarattıklarının elinde onu sanata çevirmiştir..
Bu sanatı en zehirli bitki özlerini birkaç mm’lik bedenlerinde
dünyanın en lezzetli tatlarından birine çeviren arılarda görebilirsiniz..
Kendi aralarında “ana kraliçe” yönetiminde görev paylaşımı,fedakarlık,
çalışma disiplini ve içgüdüsel öğretiyle
altıgen olarak oluşturdukları muhteşem “petek mimarisi”nde
imal ederler bu harika lezzeti..
Yalnız yaşamak,gurubu terk etmek,iş disiplininden uzaklaşmak,
sorumluluktan kaçmak,fedakarlığı göz ardı
etmek yok oluştur onlar için;maddi ölümdür..
Toprağın altında yuvalarını mimari bir estetikle dizayn eden ve bir
“makine düzeni” içinde çalışarak
yaşama tutunan,antenleriyle rotalarını çizen karıncalar;
“Doğal seleksiyon” savına inat topluluklar halinde yaşamlarını
sürdüren ve tabiatın acımasız
koşulları ve düşmanlarına karşı “birliktelik” içgüdüsüyle
hareket eden,eşini ve yavrularını
canı pahasına koruyan hayvanlar..
Her geçen gün kirlenen doğaya ve atmosfere inat mevsimlik
kıyafetlerini itinayla giyen ve kendini
Koruyup yenileyen,dimdik ayakta duran ağaçlar ve bitkiler..
Hepsinde “yaşam”ın acımasız ve sert darbelerine karşı bir
“birliktelik dinamizmi”,
bir “diyalektik ahenk-bütünlük” var..
Asla bir “tesadüf” ve vazgeçme;mağlubiyeti kabullenme yok..
Yaşarken de ölürken de o “sanatı” icra ediyorlar..
Yaşamları da ölümleri de bir “sanat eseri”..
Peki bu sanatın “en nadide-en seçkin-en üstün eseri” olan Sen;
neden yaşamı basite indirgeyip;
-Her insan kendi hayatını yaşar!
diyerek bu “sanatı” anomaliye çevirmeye çalışıyorsun?..
Bir arı,bir karınca,bir bitki,bilumum tüm canlı varlıkların kendilerine
Öğretilen bu sanatı icra etmelerini hayranlıkla izlerken
o Muhteşem Mimar’ın en muazzam eseri
olan Sen’i bu sanatı icra etmekten alıkoyan nedir?
Yaşamak,bir ressamın fırçasıyla tabloya çizdiği bir “resim”,..
Bir müzisyenin seslendirdiği bir “şarkı”,..
Bir şairin yüreğinden kalemine dökülen bir “şiir”
gibi sanattır..
Yaşamak Signorelli’nin tablosu,..
Mozart’ın operası,..
Mevlana’nın şiiri gibi yaşama vurulan nakıştır..
Yaşamak,..
sana göz bebekleriyle gülen bir çocuğun bakışlarında,..
ellerinden tutan bir babanın sıcak avuçlarında,..
yüzüne gülümseyen ananın taze ve körpe umutlarında,..
üzerinde gezdiğin toprağın kutsal kokusunda,..
arkadaş ve dostlarının riyasız sevinçlerinde,..
rengini ve desenini “İlahi Nur”dan alan bir çiçeğin kokusunda,..
meftun olduğu gözlere baktığında iffetle çarpan bir yürekte,
Nakış nakış işlemektir duyguları..
“Ben” değil “Biz”in,..
“Söz” değil “Hal”in,..
“Zahir” değil “Batın”ın,..
“Dil” değil “Yürek”in
Sahne almasıdır..
Sevdiklerinin umutlarında “Umut”,..
Sevinçlerinde “Aydınlık”,..
Kederlerinde “Teselli Limanı”
Olabilmektir..
Yüreğini sevdiklerinin rengiyle boyamak,
Yaşama “Allah’ın Nuru” ile bakabilmektir..
“Herkes kendi hayatını yaşar!” diyebilmek
“Biz”i kaybetmiş ve umutlarını kurutmuş,
Sevgiyi ve paylaşmayı unutmuş,
Çevresini “Ben” ile çevirmiş bedbaht
Kalplerin “kayboluş parolası”dır..
Yaşamak bir “sanattır”..
Ve bu “sanat” “İlahi Ezgiler” eşliğinde
çoklukla ahenk içinde “raks” etmektir..
Var mısınız,var mısın “Yaşam”ı “sanat”a çevirmeye?..
Yaşamak bir sanattır..
Bu sanat bir karınca,bir arı,bir kuş,bir fil,bir ağaç,bir çiçek için de geçerlidir..
Yaşam denilen o muazzam “iksir””i sunan Yüce Kudret
yarattıklarının elinde onu sanata çevirmiştir..
Bu sanatı en zehirli bitki özlerini birkaç mm’lik bedenlerinde
dünyanın en lezzetli tatlarından birine çeviren arılarda görebilirsiniz..
Kendi aralarında “ana kraliçe” yönetiminde görev paylaşımı,fedakarlık,
çalışma disiplini ve içgüdüsel öğretiyle
altıgen olarak oluşturdukları muhteşem “petek mimarisi”nde
imal ederler bu harika lezzeti..
Yalnız yaşamak,gurubu terk etmek,iş disiplininden uzaklaşmak,
sorumluluktan kaçmak,fedakarlığı göz ardı
etmek yok oluştur onlar için;maddi ölümdür..
Toprağın altında yuvalarını mimari bir estetikle dizayn eden ve bir
“makine düzeni” içinde çalışarak
yaşama tutunan,antenleriyle rotalarını çizen karıncalar;
“Doğal seleksiyon” savına inat topluluklar halinde yaşamlarını
sürdüren ve tabiatın acımasız
koşulları ve düşmanlarına karşı “birliktelik” içgüdüsüyle
hareket eden,eşini ve yavrularını
canı pahasına koruyan hayvanlar..
Her geçen gün kirlenen doğaya ve atmosfere inat mevsimlik
kıyafetlerini itinayla giyen ve kendini
Koruyup yenileyen,dimdik ayakta duran ağaçlar ve bitkiler..
Hepsinde “yaşam”ın acımasız ve sert darbelerine karşı bir
“birliktelik dinamizmi”,
bir “diyalektik ahenk-bütünlük” var..
Asla bir “tesadüf” ve vazgeçme;mağlubiyeti kabullenme yok..
Yaşarken de ölürken de o “sanatı” icra ediyorlar..
Yaşamları da ölümleri de bir “sanat eseri”..
Peki bu sanatın “en nadide-en seçkin-en üstün eseri” olan Sen;
neden yaşamı basite indirgeyip;
-Her insan kendi hayatını yaşar!
diyerek bu “sanatı” anomaliye çevirmeye çalışıyorsun?..
Bir arı,bir karınca,bir bitki,bilumum tüm canlı varlıkların kendilerine
Öğretilen bu sanatı icra etmelerini hayranlıkla izlerken
o Muhteşem Mimar’ın en muazzam eseri
olan Sen’i bu sanatı icra etmekten alıkoyan nedir?
Yaşamak,bir ressamın fırçasıyla tabloya çizdiği bir “resim”,..
Bir müzisyenin seslendirdiği bir “şarkı”,..
Bir şairin yüreğinden kalemine dökülen bir “şiir”
gibi sanattır..
Yaşamak Signorelli’nin tablosu,..
Mozart’ın operası,..
Mevlana’nın şiiri gibi yaşama vurulan nakıştır..
Yaşamak,..
sana göz bebekleriyle gülen bir çocuğun bakışlarında,..
ellerinden tutan bir babanın sıcak avuçlarında,..
yüzüne gülümseyen ananın taze ve körpe umutlarında,..
üzerinde gezdiğin toprağın kutsal kokusunda,..
arkadaş ve dostlarının riyasız sevinçlerinde,..
rengini ve desenini “İlahi Nur”dan alan bir çiçeğin kokusunda,..
meftun olduğu gözlere baktığında iffetle çarpan bir yürekte,
Nakış nakış işlemektir duyguları..
“Ben” değil “Biz”in,..
“Söz” değil “Hal”in,..
“Zahir” değil “Batın”ın,..
“Dil” değil “Yürek”in
Sahne almasıdır..
Sevdiklerinin umutlarında “Umut”,..
Sevinçlerinde “Aydınlık”,..
Kederlerinde “Teselli Limanı”
Olabilmektir..
Yüreğini sevdiklerinin rengiyle boyamak,
Yaşama “Allah’ın Nuru” ile bakabilmektir..
“Herkes kendi hayatını yaşar!” diyebilmek
“Biz”i kaybetmiş ve umutlarını kurutmuş,
Sevgiyi ve paylaşmayı unutmuş,
Çevresini “Ben” ile çevirmiş bedbaht
Kalplerin “kayboluş parolası”dır..
Yaşamak bir “sanattır”..
Ve bu “sanat” “İlahi Ezgiler” eşliğinde
çoklukla ahenk içinde “raks” etmektir..
Var mısınız,var mısın “Yaşam”ı “sanat”a çevirmeye?..
Son düzenleme: