Varolusculugun Elestirisi

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Felsefe Makaleleri kategorisinde phi tarafından oluşturulan Varolusculugun Elestirisi başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 9,220 kez görüntülenmiş, 41 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Felsefe Makaleleri
Konu Başlığı Varolusculugun Elestirisi
Konbuyu başlatan phi
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan ls2

karamel

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
21 Tem 2013
Mesajlar
307
Tepkime puanı
0
Puanları
0
@paradoksa girmemek için bir de olayların dışına çıkmak lazım. olayların sürekli merkezine girmek bazen yanıltıyor.Biraz sakin bir düşünce yapısı beraberinde bir duruluk getiriyor insana.Nasıl diyoruz, her canlı doğar büyür ölür. yani bunun atlanan bir kısmı yok .ben olmak, sen olmak çok kolay süreçler deil.yabancılaşma bana çevresel gibi geliyor. İnsanı insanlıktan çıkaran bir takım olaylar, düşünceler artık bir noktadan pes ettiriyor ve ağır çöküşler başlıyor..
neyse ben de ağırlaştım:)
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Cevap için teşekkürler [MENTION=4198]donkişot[/MENTION]. Sokrates'in "kendini bil" kavramı ile "ben kimim?" kavramının tam olarak aynı şey olduğunu düşünmüyorum. Bu kavram Orfe ile başlamış, Fisagor, Sokrates ve Eflatun ile devam etmiştir. Tasavvuf'da da bildiğiniz üzere "Kendini bil, Rabbini bilirsin." diye bir söz vardır.

3 din öncesinde de oruç,zikir,namaz,abdest v.s. mabetlerde uygulanıyor ve kendini bilme konusunda ilk adımlar olarak kabul ediliyordu. Kişi nefsini terbiye etmeden içindeki İlahi ışığı ortaya çıkaramaz deniyordu. Mabetlerde yıllarca süren çalışmalar sonucu bugün sadece filozof olarak bildiğimiz Antik Çağ Filozofları aynı zamanda Delf Apollon Mabedi'nde inisiye edilmiş birer rahipti. ( Rahip derken Hristiyanlık'daki rahiplikten bahsetmiyorum.)

Kendini bilme çalışmalarının başında ise oruç hem bedenen hem fikir olarak oruç tutmak, namaz kılmak ( konsantrasyon gücünü ilerletmek ve ilahi plan-tekamül planı ile bağlantı kurmayı kolaylaştırmak için namaz şarttı), zikir çalışmaları ile enerji alanı değiştirmek amaçlanırdı böylece tekamül planı ile bağlantı kolaylaşırdı v.s. Bu sayede beynin daha fazla bölümünü kullanılmak sureti ile sıradan bir çok insanın farketmediği, bilmediği bilgilere ulaşırlardı.

Günümüzde ise namaz kılmak,oruç tutmak birer dini şart ve Allah'a kulluk borcu ödemekten başka anlam ifade etmediği için tam manası ile içten ve samimi olarak, bilinçli olarak kılınmıyor. Oruç ise tüm gün aç kalıp, akşam tıka basa yemek yeme ziyafetine dönüşmüş durumda maalesef.

Artık mabetler yok, peygamberler, yol göstericiler de yok bu durumda herkes kendini bilme çalışmasını kendi başına yapmak ve başarmak zorunda. Bu çalışmaları yapmak ve başarmak zorunda olma sebebimiz ise tekamül planımızı tamamlamak ile alakalı. Bu zorunluluk ya da mecburiyet gibi algılanmasın her insanın kendi iyiliği için olması gereken bir durum.

Şimdi soruyorum;
-insanlar teknolojinin içinde bu kadar boğulmuşken,
-insani değerlerini yitirmeye başlamışken,
-dinler gerçek anlamının dışında yaşanıyor ve yaşatılırken, bırak insan olarak birbirimizi sevmeyi farklı düşünüyor ya da inanıyor diye birbirimize tahammül edemezken,

bu kendini bilme yolunda nasıl ilerleyeceğiz? bireysel olarak yapabileceklerimiz var mı yoksa tüm insanlık olarak yok oluşa ve şeytan planın zafer ile hedefe varacağı sona mı gidiyoruz?

Umudumu yitirmemeye çalışsam da çevremde olup, bitenler artık çok geç kaldığımızı düşünmeme sebep oluyor ve endişeliyim ayrıca büyük yıkım gelmeden (tufan ve sonrasında kıyamet ) dünyadaki dengelerin düzene girmeyeceği konusunda hem kutsal kitaplarda hem de öncesindeki tüm kadim metinlerde net bilgiler mevcutken endişem daha da arttıyor.
İnsanlık için hiç birşey yapamazken bireysel olarak birşeyler yapabilir miyiz bilemiyorum.
Okumayan, araştırmayan, yeni bilgileri araştırmadan reddeden, kalıplaşmış ve herkes tarafından kabul görenleri tek gerçek sanan insanların bu kadar çok olduğu bir toplumda ve hatta Felsefe,bilim,kültür-sanat,kitap okumak v.s. yerine Facebook-Twittter'da zaman harcayan kitleler ile bugün ne giysem, saçımı nasıl yapsam,yüzümü mü gerdirsem başka yerimi mi diye saatlerce kafa yoran insanlarla nereye varacağız inanın hiç bilmiyor ve her geçen gün umudumu yitiriyorum...Bireysel olarak kurtulmayı kazanç sayamayız çünkü her insan tüm insanlıktan dolaylı olarak da olsa sorumludur. Tüm insanlığın hayrına olandan sorumludur, birilerini kurtarırken birilerini yok etmeden, ortak faydaları sağlamak önemlidir ki bu tahmin ettiğiniz üzere çok zor bir süreçtir...Çok basit bir örnek vermek gerekirse evini temizlerken halısını balkondan çırpan bir ev hanımı kendi evini temizlerken başkalarının evini kirlettiği için sorumludur. Bunu ev hanımına anlatmaya kalkarsan güler geçer hatta evde ne kadar halı varsa hepsini çırpmaya kalkar ancak öteki tarafta bunun bile hesabını verecek olduğumuzu hatırlatmak isterim. Bize çok basit görünen olayların bile bir karşlığı var.

Yine fazla karamsar bir tablo çizdim farkındayım fakat her şey ortada...
 

karamel

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
21 Tem 2013
Mesajlar
307
Tepkime puanı
0
Puanları
0
@uzun uzun yazmışsın, detaylı bir paylaşım yapmışsın. yazdılarına katılıyorum. tek nokta da hem fikir deilim.başkalarının ne kadar zavallı oldukları veya lüsumsuz deyaylara boğulmaları..
bunlar başka hayatların, acizliğimidir yoksa bizim kendimize biçtiğimiz kıymetmidir.Gereksiz ve lüsumsuz hayata hoyrat olmak,yada hayatı es geçiyorlar demek, bizim yargılamamız gereken bir noktamıdır.Yani işte saçyla, başıyla uğraşmak,yüzünü gerdirmek( hep kadın örneği oldu:)),
bunları yapmak, hayattan bizi uzaklaştırır mı,basit mi oluruz..Hayatı basit yaşayanlar, basit görenler sanırım daha mutlular.Bırakalım kadın halısını silkelesin,bir diğeride onun üstüne silkelesin, zaten en üste oturan en şanslı oluyor galiba:)
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
@uzun uzun yazmışsın, detaylı bir paylaşım yapmışsın. yazdılarına katılıyorum. tek nokta da hem fikir deilim.başkalarının ne kadar zavallı oldukları veya lüsumsuz deyaylara boğulmaları..
bunlar başka hayatların, acizliğimidir yoksa bizim kendimize biçtiğimiz kıymetmidir.Gereksiz ve lüsumsuz hayata hoyrat olmak,yada hayatı es geçiyorlar demek, bizim yargılamamız gereken bir noktamıdır.Yani işte saçyla, başıyla uğraşmak,yüzünü gerdirmek( hep kadın örneği oldu:)),
bunları yapmak, hayattan bizi uzaklaştırır mı,basit mi oluruz..Hayatı basit yaşayanlar, basit görenler sanırım daha mutlular.Bırakalım kadın halısını silkelesin,bir diğeride onun üstüne silkelesin, zaten en üste oturan en şanslı oluyor galiba:)

Aslında yargılamak için yazmadım sadece bu detaylara gereğinden fazla zaman harcayan ve hayatının merkezine bunları koyan kişiler ile çok fazla yol alamayacağımız kanaatindeyim. Kadınlar değil erkekler de gizli gizli estetik yaptırıyor. Göz kapağını gerdiyor v.s. Kim ne yaparsa yapsın fakat "kendini bil" kavramı ve hayatın özü bu detaylar yüzünden önemsiz bir hale geliyor.

Halısını çırpan ya da cam pervazı yıkayan ev hanımı bu davranışı ile başkalarının evini kirlettiğini kendisi düşünebilmeli yani onun evi temizlenirken alt kattakilerin evi batıyor ise bu bencillliktir. Kendini bilmekten bahsediyoruz ki bu çok zahmetli bir yoldur bu kadar basit detaylara bile dikkat etmeyen insanların var olduğu bir toplumda nereden ve nasıl başlanabilir benim aklım almıyor. Bu çok küçük bir örnek tabi ki...En üsttekinin de çatısından akan ve tamir ettirilmeyen güneş enerjileri ile başkaları da onun evini mahvediyor, zincirleme gidiyor yani:) Mecbur kalmadıkça en üst kattan ev alınmaz derler.:)

"Kendini bil" bireysel çalışma ve özveri gerektiriyor. Sadece kendin için değil başkaları için de yaşamayı gerektiriyor. Kısacası biz olabilen bir insanlık gerektiriyor fakat biz olmayı bırakın aynı aile içinde bile kimse birbirine tahammül edemiyor. Şimdi haberlerde izledim iki kız kardeş kendilerine çok karışıyor diye annesini öldürmüş. Bu çocukların bu kadar boş şeylere değer verip, katil olabilecek kadar boş yetişmelerine sebep olan kim? Toplum mu, teknoloji mi, aile mi, eğitim sistemi mi? Özgürlük için anne katili olup en güzel yıllarını hapiste geçirmeyi göze alan bu çocuklar bir örnek, bunlar gibi binlercesi var. Özgür olmak için hapse girmek!!!! Ben işin içinden çıkamıyorum artık neresinden tutsak elimizde kalıyor...
 

karamel

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
21 Tem 2013
Mesajlar
307
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Ben de bazen düşünürüm,bu evren için ne yapmalı, bu insan suretinde ki şeytanlar için ne yapmalı?çözüm sihirli bir değnek deil tabii.Ama insanların biraz , bel ki birazdan öte duygularının doyurulması lazım.Kapitalizm sürekli beden doygunluğu yapmakta, o duyguyu doyur at,şu duygunu kullan at.Tabi basın, yayın, ciber ortam bunu kat kat destekliyor.İnsanlar ruhlarının zenginliği unuttular.Unıtulan ruh ise ,tüm kötü suretlerde intikamını alıyor.
Ülkemizde bakın sanat diye bir şey yok.Sanatla ahlak arasınsa bir paralellik kuruluyor, aslında sanat ne kadar yüceltir insanı, nasıl içini ve ruhunu doyurur.Birde toplum olaral geleneksel değerlerimiz( örf- adet) unutturuluyor.Köklerini reddeden, bundan utanan nesiller yetişiyor.
Demek çevre faktörü önemliymiş, yani biz ne kadar uğraşsak da, çevremizde ki çirkinlikler bizi de etkiliyor.
En güzel "ben"e ulaşmak aşkla da ilgili, aşk insanı yücelttip erdemleştiriyor.Neye duyulan aşk olursa olsun,bu yaşamın kaynağına döndürüyor bizi ve başlıyoruz beslenmeye..
Kendimizi güzele ve aşka adamak kirlenmişlikten koruyor bizi ve" neden "sorularını azaltıyor...
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Karamsar tablolardan uzak kalmak ve kafamızı toplamak için güzelliklerle ilgilenmek gerekiyor galiba bu bir kaçış değil tabi ki sadece güç toplamak için kısa bir mola...
Ne güzel demiş Mevlana;
“Sen düşünceden ibaretsin. Geriye kalan et ve kemiksin. Gül düşünürsen gülistan olursun, diken düşünürsen dikenlik olursun."
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
Cevap için teşekkürler [MENTION=4198]donkişot[/MENTION]. Sokrates'in "kendini bil" kavramı ile "ben kimim?" kavramının tam olarak aynı şey olduğunu düşünmüyorum. Bu kavram Orfe ile başlamış, Fisagor, Sokrates ve Eflatun ile devam etmiştir.

Varoluş; somut,öznel ve uyanık insanın yaşamıdır demiştik. bu temel ilke ,ben bu ilkeyi benimsiyorum. öyleyse kierkegaardı ,sokratesi falan geçelim, felsefi yapılandırmaları ,usluplarını falanda geçelim geçmek zorundayım çünkü kendi bağımsız varoluşumu ancak böyle gerçekleştirebilirim.

şimdi kendime soruyorum; kendini bil ne demek? kendini anlamak ne demek? ben bunlardan ne anlıyorum /anladım. samimiyetimle söylüyorum ''hee iyiymiş iyi sözmüş'' hepsi o kadar işte, hiçbirşey !! felsefi kelamı bırakırsam ve bu sözlerin felsefi değerini bırakırsam içime dönüp baktığımda bu sözlerin özlü sözden / aforizmadan başka hiçbir karşılığı yok bende..kısacası benim için boş laf.. (Benim öznel varoluş anlamlandırmam şu an için; çatışma ve çelişkiden ibarettir..öznel olarak bir anlama ulaştım dersem yalan olur diyebilirim)

şimdi buradan senin şu satırlarına geçeyim ne demek istediğim daha iyi anlaşılsın;

tekamül planı ile bağlantı kolaylaşırdı v.s. Bu sayede beynin daha fazla bölümünü kullanılmak sureti ile sıradan bir çok insanın farketmediği, bilmediği bilgilere ulaşırlardı.

Bu çalışmaları yapmak ve başarmak zorunda olma sebebimiz ise tekamül planımızı tamamlamak ile alakalı. Bu zorunluluk ya da mecburiyet gibi algılanmasın her insanın kendi iyiliği için olması gereken bir durum.

..tekamül planı ile bağlantı kolaylaşırdı..

..sıradan bir çok insanın farketmediği, bilmediği bilgilere ulaşırlardı...


..her insanın kendi iyiliği için olması gereken bir durum..



bunlar ne demek Dijital? tekamül planıda neymiş? bağlantı kurulunca ne oluyormuş? burası düşüncenin özüne aykırı bir yer mi? anlatılamıyor mu?

Bunları seni zorlamak için sormuyorum. anlamak için soruyorum..hepimiz birşeyler okuyor ,etkileniyor ve birşeylere inanıyoruz..sana bunları sorma sebebim bunların ne kadar tesirinde kalıp kalmadığını anlamak içindir.

Bizler..biz varoluş tabiri ile ''herşeyin farkında olanlar'' yani beynimize yüklenen tüm bilgi ve inançları ayırt edebilecek kapasite ve farkındalığa sahip olanlar..(çok fazla tesir altında kalmayanlar veya kalmadıklarını sananlarda diyebiliriz) işte bizler arasıra kendimizi yoklamalıyız..birazda bundan sordum bu soruları...
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
[MENTION=4198]donkişot[/MENTION]

Tesir altında kalmak demeyelim yol açanların yollarını takip edip, incelemek ve sonrasında kendi yaşam amacımızı geçekleştirmek diyelim.

Tekamül Planı dünyaya doğmadan önce her insanın yaşam amacını belirlediği, yaşam amacına uygun koşulları seçtiği ve bu konuda kendisine yol gösteren Yönetici-İlahi Varlıkların bulunduğu plandır. Dünya yaşamında hiç bir insan yanlız başına kaderine terk edilmemiştir. Bazı insanlar görevli olarak dünyaya gelir ve insanlığın aklında iz bırakacak eylemler yapmak sureti ile Tekamül Planı'nın dünyadaki işleyişine yardım ederler. Ancak görevli olarak geldiğinin tam olarak idrakinde olanlar olabileceği gibi olmayanlar da vardır. İdrakinde olanlar içinde doğumdan itibaren Hz. İsa sayılabilir sonrasından fark edenler ise yine peygamberler, bazı filozoflar, bazı din alimleri ve bazı bilim insanlarıdır. Sonradan fark etmelerini sağlayan ve yardımcı olan ise bağlı bulundukları Tekamül Planı'dır.

İnsanın kendini bilmesi, kendi ilahi gücünü farketmesi ve bu dünya yaşamının sadece bir okul-eğitim yeri olduğunu fark etmesi ile başlar. Tüm öğretilerin ve dinlerin amacı insanların tekamüllerini hızlandırmaktır. Tekamülün hızlanması için yaşama hangi amaçla gelmiş olduğunu bulman ve bunu ölmeden gerçekleştirmen gerekir. Kimisi icat yapmak için gelmiştir kimisi de katil olmayı deneyimlemek için veya bambaşka birşey için gelmiş de olabilir, bilemeyiz bu konuda bir çok olumlu-olumsuz örnek verilebilir.

İnsan dünyaya gelmeden önce tekamülüne uygun yaşam amacı ve planı Levhi Mahfuz'da kayıtlıdır. Bu kayıtlara ulaşmak için Tekamül Planı ile bağlantı kurabilmen gerekir. Bu bilgi sana genellikle ilham olarak gelir. Hayat amacına uygun koşulları yaşamanı sağlayacak olaylar ile karşılaşman sağlanır. Tüm bunlar Allah'ın bilgi ve kontrolündedir. İlahi varlıklar-tekamül planındaki varlıklar insanların tekamül hızlarını arttırmak için yardımcı olan Allah tarafından görevli ruhsal varlıklardır.

Kendini bilmek dinler öncesi, Antik Çağlar'da bile mabetlerde öğretilirdi. Filozofların bir çoğu bu derin düşüncelere kendi tekamül planları ile kurdukları bağantı sonucu veya aldıkları ilhamlar ile ulaşmışlardır. Bilim insanların bir çok icadı veya hastalığın çözümü bu planların kontrolünde ilerler.

Bireysel tekamül olduğu kadar insanlığın toplu tekamülü de vardır. Bu sebeple hani "Bir insanı öldüren tüm insanlığı öldürmüştür." diye söz vardır işte kim ne yaparsa önce kendine beraberinde de insanlığa yapar.

Günümüzde kendini bilme konusunda hiç bir çalışma yapılmıyor. Bireyler kendi yaşam koşullarını daha lüks hale getirme derdindeler. Güzellik, para, şan, şöhret, mal, mülk ve çıkarlar ön planda bir yaşam sürülüyor. Dini değerler boş ve anlamsız geliyor. Ülkeleri idare edenler önce kendi menfaatlerini düşünüyor. Genç kuşak sanal bir dünyanın içinde araştırmadan,okumadan içi boş bir yaşam sürüyor. Evlen-çocuk sahibi ol, ev al,araba al ve öl tarzında robotlamış yaşamlar sürüyouz. Kendi önceliklerimiz için herkesi ve herşeyi hiçe sayabiliyor ve bu davranışlarımızla övünüyoruz.

Kısacası kendi bilmek konusu insanlara masal gibi geliyor. Eflatun mağaradan çıkış ile uyanan-tekamül planı ile bağlantı kurabilen ve kendisinin bir gölgeden başka hiç bir şey olmadığının idrakine varan insanı ifade etmiştir. Tasavvuf'da geçen "Kendini bilen Rabbini bilir."sözünün anlamı ise kendini bilen "Rab" yani eğitici-öğretici planı ile bağlantı kurar anlamındadır. Rab burada direkt Allah ile bağlantı kurmak anlamında değildir. Hiç bir insanın Allah ile direkt karşılaşma ve bağlantı şansı yoktur. Paramparça oluruz, O'nu görmeye yetecek yapıda değiliz. Bu sebeple Allah'dan itibaren kademe kademe aşağı doğru inen yönetici varlıklar vardır. Bu varlıklar bir üst plan ile alt planın bağlantısını kurmak sureti ile tampon bölge görevi görürler. Şeytan planı da görevli bir plandır ve şu an dünyanın ve insanlığın gidişatı bu planın etkisi altında olduğumuzu gösteriyor. Kendini bilme konusunda çalışma yapmayan insanlar dolaylı olarak Şeytan Planı'nın etkisindedir. Bu sebeple namaz kılmak,oruç tutmak dinler tarafından şart koşulmuştur. Yalan söylemeyin, hırsızlık yapmayın, adam öldürmeyin v.s. tarzındaki söylemler tersini yapanların Şeytan Planı'na hizmetini engellemek içindir. Bir kişinin katil olması yaşam amacına uygun olabileceği gibi görevli de olabilir. Bu sebeple her katil olan neden katil oldu bunu bilme şansımız yoktur. Görevli mi? Tekamül Planında katil olmak mı var?Bu ve benzeri hiç bir soruya net cevap veremeyiz fakat Kendini bilme çalışması yapan insanların bakış açılarında bir genişleme olur ve olayları daha iyi analiz etme yeteneği oluşur. Karmaşanın yerini daha sakin bir bakış açısı alır. Dünyaya daha farklı bakmaya başlar ve insanları, olayları yargılamamayı öğrenir. Diğer başlıkta da bahsettiğimiz gibi ve senin de çok iyi bildiğin ve ifade ettiğin gibi ön yargılardan arınmalıyız.

Anlatabildim sanırım:)
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
[MENTION=4324]dijital[/MENTION]; güzel anlatmışsın teşekkürler. ve madem varoluşçuluk eleştriside olsa varoluşçuluk başlığı altında yazıyoruz bununla ilgili bir soru sorayım;

Peki bu tekamül planında ''ben'' /''biz'' ne oluyoruz?

bir plan var ve eninde sonunda o plana uygun hareket etmek zorunda kalacak olan iradesiz insanlar mı? veya istesede istemesede kendi iradesi ile kendini o planda öngörüldüğü hale getirmek zorunda kalacak insanlar mı? ve en sonunda bu plan tamamlandığında ne olacak?
 

karamel

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
21 Tem 2013
Mesajlar
307
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Araya girmiş gibi oldum kusura bakmayın, umarım bölmem.Bana göre, kişiye göre bir yol haritası çizilmiş, yani bu yol haritasından kastım, bir çember var ve içi boş ama çember çizilmiş. İşte bu plan dahilinde buyurun çemberin içini doldurun diyor Yaradan.Ve ortaya atıyor nefsi,yüksek iradeyi, günahları, bizi yoldan çıkaran şeytanlarımızı. Evet buyrun bu oyunu bakalım nasıl oynayacaksınız diyor. Benim sizi yarattığım saflıkta ve kutsallıkta yoksa, yoksa istediğiniz fesatlıkllarla mı..Kamil olmak ve Saf ve Ona bağlı benlerimizi bulmak mı yoksa nefs mücadeleriyle boğuşup şu ilizyonun geçici hazları ve keyiflerini çıkarmak, o da bize kalıyor sanırım..
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
[MENTION=4498]karamel[/MENTION] herkes her konuya katılabilir, yorum yazabilir bu durum konuyu bölmez tam tersine konuya katılım olması tartışmayı daha verimli kılar.
Evet, Kur'an'da da bahsettiği gibi dünya bir oyun yeridir. Oyun boş ve gereksiz anlamına gelmiyor sadece dünyasal olaylara kendimizi fazla kaptırmadan ve özümüzü kaybetmeden bu oyunu sonlandırmamız gerekiyor fakat dünya koşullarında tabi ki bu çok zor fakat sizin de belirttiğiniz gibi olabilecek olanın en iyisini yapmaya çalışmamız en azından gayret etmemiz yeterli.

[MENTION=4198]donkişot[/MENTION]

Aslında Kur'an'da bir çok ayette Tekamül Planı'nın görevli varlıklarının hitaplarını, anlatımlarını görebiliriz. Bazı yerlerde biz diye hitap edenler bu tüm insanlığın tekamülünden sorumlu görevli İlahi varlıklardır. Bu varlıklar da tekamül ediyorlar yani tekamülün bir sonu yok. Yaradan sonsuz olduğu için bizlerin ve tüm ruhsal varlıkların, yaratılmışların( bildiğimiz ya da bilmediğimiz) tekamülünün de bir sonu yoktur.

Dünya okulunda tekamül edenlerin hedeflediği "Cennet" tasviri bu okulun bitişidir. Dünya okulu tüm ruhsal varlıklar için en zorlu okuldur. Cennet'e ulaşabilen varlıklar için de tekamül devam edecek fakat dünya yaşamı gibi zorlu ve ikiliklerin, acıların olduğu bir tekamül planı olmayacaktır. Cennet'e ulaşan için artık hiç bir korku kalmaz ki bu Kur'an'da da açıkça geçiyor.

Kuran'da bahsi geçen Cennetten kovuluş işte dünya yaşamı ile insanların sınavının başladığı andır. Sadece insanlar tekamül etmiyorlar, canlı-cansız kabul ettiğimiz ne varsa ve evrende bilip-bilmediğimiz her şey tekamül ediyor. Hayvanlar da tekamül ediyor tek bir farkla onların idrak kapasitesi bizler kadar gelişmiş değil.

Tekamül Planı ile beraber bu dünyaya gelmeden önce yaşam planımızı hazırlayan bizler, bu dünyaya geldikten sonra bunu unuttuğumuz için yaşam koşullarımızı kabullenemiyoruz. Kuran'da göreceğimiz gibi "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" sorusuna "Evet, Rabbimizsin." dedik ve dünyaya geldik fakat doğal olarak bu sözü hatırlamıyoruz.

Yaşam planına uygun koşullar ve olaylar ile karşılaşıyoruz fakat bu olaylar ve koşullara tepkimizi şekillendiren bizleriz. Tepkilerimiz de sınavımız. Bana kötülük yapana kötülük ile karşılık vermek ya da vermemek gibi bir seçeneğim varken kötülük ile karşılık vermeyi seçiyorsam bu benim tercihim fakat bu seçimimden pişman da olabilirim ya da aynı kötülüğe devam da edebilirim. İşte tüm bunlar tekamül sınavında başarı ve başarısızlıklarımızı etkiliyor. Zamanla ilgili bir fark var, dünya yaşamı ile Allah katındaki zaman çok farklı bizim için gelecek olan orada yaşandı ve bitti. Biz zamanı ağır çekimden yaşıyoruz gibi görünüyor fakat biraz daha karmaşık bir durum aslında yani zaman bizim algıladığımız gibi birşey değil, başı ve sonu yok ve anlatması çok zor bir kavram...

Sokrates'in ölümü Eflatun'un ve daha bir çok insanın yaşamında çığır açmıştır. Haksızlık gibi görünen bu olayda bir hikmet olduğunu o gün için kalp gözü açık olanlar farkedebilirdi. Sokrates dünya yaşamında haksızlığa uğramış gibi görünse de ölüm şekli Tekamül Planı'nın kontrolünde gerçekleşmiştir. Eflatun, Sokrates'in ölümüne çok üzülmüş ve sonrasında ülkeyi terk ederek 20 yıl kadar çeşitli mabetlerde eğitim görmüştür. Bugün Eflatun'un açtığı okullun halen ses getiriyor olması bu aldığı eğitimler ile alakalıdır. Bu eğitimleri almasına vesile olan ise Sokrates'den aldığı eğitim ve onun haksız ölümüdür. Bize göre haksız görünen bu ölüm o an için en doğru olandı. Her şerde bir hayır vardır örneğini burada görebiliriz. Biz o çağda yaşıyor olsaydık Eflatun kadar olgun davranamaz ve sevdiğimiz birine yapılan haksızlık sonucu öfke-kin ile ömrümüzü tüketirdik belki kimbilir...

İşte aydınlanmış insan yani kalp gözü açık insanlar bu tarz olayları bizim bakamadığımız açıdan görebilirler. Bu da tekamülde hızlanmalarını sağlar. Kendini bilmek işte kişinin kendi üzerinde çalışması ile mümkün olur. Tasavvuf'da bahsi geçen çile işte kişinin dünyasal zevklerden vazgeçerek kendine işkence etmesi değil nefsini terbiye etmek sureti ile tekamül hızını arttırmak içindir. Tabi günümüzde işkence gibi çile örnekleri var bahsettiğim çile bunlar değil,eski Tasavvufçuların çile çalışması ile Antik Çağ'da mabetlerdeki çile çalışmalarından bahsediyorum.

Kısacası; dünyaya geliş amacımız yaşam amacımıza uygun yaşam sürmektir. Yaşam amacımızı bulabilmek için de Tekamül Planı'mızla irtibat kurmamız gerekir. Bu irtibatı sağlayan da namaz kılmak,oruç tutmak gibi bedeni-zihni terbiyeye yönelik ibadetler ve her şeyden önemlisi iyi niyetli bir yaşam sürmeye gayret etmektir.

Ateist biri bu planla bağlantı kuramaz mı? Kurabilir, Ateist olmak kötü insan olmayı gerektirmiyor. İnançsızlığının hesabını Allah'a verecektir. Tekamül Planı'ndaki varlıklar insanları yargılamaz. Onlar sadece Allah tarafından verilen görevi hakkı ile yerine getirirler. Şeytan Planı ise bu tip fırsatları asla kaçırmaz çünkü onun görevi de budur. Kendisine süre verilmiştir. Sonuçta insan ne yaşıyorsa kendi seçimleri ile yaratıyor ve bu seçimlere göre tekamülünde yavaşlıyor ve hızlanıyor. Tekamül Planı'ndaki varlıklar ise bizim yaşam amacımıza uygun yaşam sürmemiz için gerekli koşulların oluşmasında yardımcı oluyorlar. Bazen "Kul sıkışmayınca Hızır yetişmez." deriz, işte Hızır bu yardımcı varlıklardan biridir hatta birileridir. İntihar yasaklanmıştır çünkü intihar eden insan daha ağır bir hayat planı ile dünyaya tekrar gelir. Bu dünya okulunu bitirmeden bu okuldan kaçış yoktur. "Dönüşünüz O'nadır." ayeti herkesin dünya okulunu bitirip, tekamül yolunda sınıf atlaması ve ileri düzey tekamüller için yoluna devam etmesidir. Tekamül sonsuzdur fakat dünya sınavını hakkı ile veren için korku-acı yoktur.
 

karamel

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
21 Tem 2013
Mesajlar
307
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Şu şeyi anlamıyorum.intihar eden yırtamıyor.Daha ağır bir planla da tekrar geliyorsa bu reenkarnasyon olmuyor mu? BİZİM DİNİMİZ DE OLMAMASI LAZIM.Birde tekamül planlarına, şu uçuran soft dinler " karma"diyorlar, onların karma anlayışlarıyla da bayaa uyum içndeyiz o zaman..
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Şu şeyi anlamıyorum.intihar eden yırtamıyor.Daha ağır bir planla da tekrar geliyorsa bu reenkarnasyon olmuyor mu? BİZİM DİNİMİZ DE OLMAMASI LAZIM.Birde tekamül planlarına, şu uçuran soft dinler " karma"diyorlar, onların karma anlayışlarıyla da bayaa uyum içndeyiz o zaman..

Reeankarnasyon biraz farklı bir durum aslında. Reenkarnasyon'da ölen kişinin mesela -Buda- öldükten sonra yine Buda olarak başka bedende geleceğine inanılıyor. Buda dünyasal bir kimlik oysa ve öldükten sonra başka bir bedende Buda olarak gelmesi imkansız yani Buda ismi,kimliği dünyasal bir kimliktir ve geçicidir oysa intihar eden kişi Ahmet, Elizabeth, Van Gohg v.s. her kimse bu kimliğini bırakıp bambaşka biri olarak dünyaya geliyor. Reankarnasyon gibi anlaşılabilir ancak ruhun hiç bir dini,milliyeti ve ülkesi olmadığı için yaşam planını iptal edip verdiği sözden döner ve intihar ederse o plandan daha ağır bir planla ( çünkü sözünden dönmüş oldu) dünyaya gelir fakat Ali olarak ölmüş ise Angelika mı olacak ya da nerede doğacak onu Allah bilir. İnsan olarak ölenin hayvan bedenide dünyaya gelmesi falan diye birşey mümkün değildir. Tekamül yavaşlar ve yerinde sayar ancak asla geriye doğru gitmez hep ileri doğrudur. Karmada insanın kötülük yaparsa hayvan bedeninde geleceği gibi yanlış bir düşünce yer etmiştir bu asla doğru bir bilgi değildir.

Ruh dünyaya 1 kez gelmiyor yoksa çok adaletsiz bir sınav olurdu. Ruh dünyaya değişik bedenlerde, değişik yaşamlarda gelip tekamül ediyor. Hızlı tekamül eden ve yol alan bir daha dünyaya gelmeye mecbur değil fakat kendi isterse görevli olarak gelebilir.

Ruhumuzun kaç yaşında olduğunu hiç birimiz bilemiyiz. Şu an kullandığı beden ruh için bir araç ve kimlikler geçicidir. Tekamül eden ruhtur insan ise onun gölgesi-yansımasıdır. İnsan bedeni ruhun dünya yaşamında kullandığı tekamül araçlarından en gelişmiş olanıdır. İnsanın tekamülü ruhun tekamülüdür. Biz sadece bedenden ibaret değiliz, ruhumuz İlahi olan parçamızdır. Beden ise dünyasaldır ve sınırlıdır. Ruhun bir parçası olan bireysel ruhumuz, ruhun tekamülü için en uygun yaşamı yaşamak için dünyada bedenlenir. İnsan olmanın bir sonraki aşaması kamil insan olmak ve dünya tekamül planını başarı ile tamamlamaktır. Bu Eflatun'un bahsettiği mağaradan çıkıştır.

İntihar yasaklanmıştır çünkü intihar eden kişi verdiği sözden dönmüş olur ve bu davarnaışı da tekamül hızını yavaşlatır. Bu sebeple sınavını verene kadar her intihar edişinden sonra daha ağır planlarla geri gelecektir. Bunu önlemek için intihar yasaklanmıştır. Ruhsal rahatsızlık sebebi ile intihar eden ve bunun idrakinde olmayacak kadar hasta olan kişilerden bahsetmiyorum, intiharı bir kaçış olarak algılayıp pes edenlerden bahsediyorum.

Adam öldürmeyin denmesinin nedeni ise öldürülen kişi ile hesaplaşmadan ve o kişinin yaşadığı acının aynısını yaşamadan kısacası helalleşmeden cehennemden geçip, üst planlara çıkamazsınız. Bu süre çok uzun sürebilir.

Kısacası tüm emir ve yaptırımlar insanların iyiliği için zorunluluk gibi gösterilmiştir ve katı emirler ile insanı korumak amaçlanmıştır fakat biz insanlar tüm bunları farkedemiyoruz maalesef. İyi koşullara sahip insanların sınavları bambaşka şeyler olabilir ya da başka bir yaşamda yaptıklarının mükafatı da olabilir, olmayadabilir. Tüm bunları sadece örnek olarak veriyorum, Allah'dan başkası bilemez, onun hükmündedir.

Bazı insanlar ömrünü başka insanların hayrına eylemlere harcar işte bu insanlar tüm insanlığın tekamül etmesine yardımcı olmaya çalışan görevli varlıklardır. Bazıları bunun farkında bazısı da idraksizdir ve sonradan farkına varır.

Mevlana'nın dizeleri çok tartışılır aslında Mevlana çok basit şekilde ruhun tekamül yolculuğunu özetlemiştir.

Taş olarak ölmüştüm, bitki oldum.
Bitki olarak öldüm ve hayvan oldum.
Hayvan olarak öldüm, o zaman insan oldum.

Öyleyse ölümden korkmak niye?
Hiçbir sefer kötüye dönüştüğüm,
Ya da alçaldığım görüldü mü?
Bir gün insan olarak ölüp,

Işıktan bir yaratık,
Rüyaların meleği olacağım.
Fakat yolum devam edecek,
Allah’tan başka her şey kaybolacak.

Hiç kimsenin görüp duymadığı birşey olacağım.
Yıldızların üstünde bir yıldız olup,
Doğum ve ölüm üzerinde parlayacağım.
 

karamel

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
21 Tem 2013
Mesajlar
307
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Anlatım için teşekkürler..BİR KİTAP OKUMUŞTUM".GÖÇEBE" DİYE BİRDEN O KİTAP AKLIMA GELDİ.(stephine Meyer).
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Anlatım için teşekkürler..BİR KİTAP OKUMUŞTUM".GÖÇEBE" DİYE BİRDEN O KİTAP AKLIMA GELDİ.(stephine Meyer).

Rica ederim. Çift Kişilik üzerine diye duymuştum fakat okumadım fırsatım olursa okurum. Alacakaranlık Kuşağı kitaplarının bazılarını okudum fakat kurgu romanlarla aram çok iyi değil ancak bu kitabı psikolojik gerilim diye tavsiye eden arkadaşlarım olmuştu, bir ara okumayı planlıyorum.
 

karamel

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
21 Tem 2013
Mesajlar
307
Tepkime puanı
0
Puanları
0
YOK YOK ALAKASI YOK.kitap uzaylı varlıklarla ilgili.bir grup uzaylı varlık.tekamül ede ede dünyaya geliyorlar.mercan olyorlar,ot oluyorlar, geyik oluyorlar.fakat yaşayacak yer olarak,olanak bitince dünyaya geliyorlar fakat insan bedenine ihtiyaç duyuyorlar.AMA DOĞRU BU SEFER HEM GÖÇEBENİN RUHU, HEMDE DAHA ÖNCE Kİ İKİ RUH BİR BEDEN DE SIKIŞIP KALIYOR..Neyse ben çok severim bu kitabı ve diğer fantastik kitapları.
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
YOK YOK ALAKASI YOK.kitap uzaylı varlıklarla ilgili.bir grup uzaylı varlık.tekamül ede ede dünyaya geliyorlar.mercan olyorlar,ot oluyorlar, geyik oluyorlar.fakat yaşayacak yer olarak,olanak bitince dünyaya geliyorlar fakat insan bedenine ihtiyaç duyuyorlar.AMA DOĞRU BU SEFER HEM GÖÇEBENİN RUHU, HEMDE DAHA ÖNCE Kİ İKİ RUH BİR BEDEN DE SIKIŞIP KALIYOR..Neyse ben çok severim bu kitabı ve diğer fantastik kitapları.

History Channel Uzaylılar belgesellerini çok severek izliyorum. Konusu ilginç geldi, ilk fırsatta okumaya çalışacağım.
 

karamel

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
21 Tem 2013
Mesajlar
307
Tepkime puanı
0
Puanları
0
@Fantastik zırvalar sevmeyenler için iyi deil.bir de duygusal olunca baya bilir, iyi şanslar:)
 

seyrialemir

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
29 Eyl 2013
Mesajlar
258
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Mevlana "Ömrümün özeti şu üç sözden ibarettir: Hamdım, piştim, yandım." sözleriyle varolmanini nedenini özetlerken, ölümün yeniden dogmak oldugunu söyler ve ölüm gününü, dügün günü, gelin gecesi Seb-i Aruz olarak adlandirmistir. bu yüzden Mevlevilikte Mevlananin ölüm yili Seb-i Aruz törenleriyle kutlanilir.
insanin varolma nedenini daha derinden kavramasi icin sanirim bir evre gerekiyor, yani ham bir benlikle cokta anlamiyor insan.
Bir konu basligin da bir kac farkli örneklemeler verilerek konu oldukca derinlesmis bu yüzden paylasilanlarin üzerine yenisini eklemem lüzümsüz olur. Fakat Sokrates ifadesiyle kendini bil, kendini tani felsefesinin mevcut insanlarin kacinda sorgulanigini merak etmektedim. Düz bir ifadeyle, yeryüzünde kac insan Kendine özelestiri getirmekte veya hayatin günlük akisi icinde kac insan kendine bu gidis, bu kosturma nereye? sorusunu yöneltmekte.
Varolma nedeninin Ilahi veya Ulvi yönlerini fark etmeden önce ben merkezden nasil arinmaliyizi düsünmek gerekiyor. sigara icen birinin ki bende icmekteyim :) bugünde iceyim yarin birakirim ben merkezciligiyle hareket etmesi , ben neden iciyorum sorusunu sormamasi ve bununda isine gelmesi örneginden yola cikarak bir cok ben merkezcilik örnegini yasiyorsak, insanlarin varolma nedenini sorgulamasi güc. Ancak belli evrelerden gecmesi gerekiyor sanirim.
Insan en cok kendinin yanitiyor ve kendine dürüst davranmiyor bu durumda varolma nedenini bu döngünün bir parcasi olugunu fark etmeden egolariyla birlikte nihayi Sona eriyor.
Ahlak kurallarindan bahseden birinin kendi ahkalsizligini görmemesi, yalani sevmem diyen birinin gün icinde ( kusura bakma Trafik vardi geciktim) gibi gün icinde bir cok masum sanilan yalanlar söylemesi, ve daha pek cok düsünceyle davranis celiskisi sergilimesi, kisacasi pek cok ben merkezli davranisa sarilmak, insanligin varolma nedenin anlamasini uzaklastiriyor. Nicinlere nedenlerden fazla sarilmis olan kocaman bir yaniltma düzeni icinde kisir döngüsü bir carkin icine kendini aradigi yanilgisinda devinip duran insanlariz.
Kendini bil, kendini tani ve özüne in, duyarliligindan uzaklasmamiz icin tüm sartlar sahte renkli dünyalarla düzenin bir parcasi yapiyor insani. düsünmeyen, sormayan ama egolariyla hep isteyen olmamiz icin.

umarim konudan cok cikmamisdim..
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Günümüz koşullarında insanın kendini tanıması ve gerçekleştirmesi maddiyat ve mevki sahibi olmakla eş tutuluyor. Koşullar insanları böyle bir yaşama sevk ediyor. Sokrates'in inisiye bir rahip olduğundan bile habersiz felsefeciler var. Aslında tüm çağlarda amaç; insanların kendi ilahi yönünü farketmesi ve buna uygun yaşam süremesini sağlamaktı. Ne yazık ki bu yönümüzü bulmayı bırakın kendimizi olmadık kalıplara soktuk.

Reankarnasyon olayı kişilerin Tekamül Planı ve yaşam amacını gerçekleştirmeleri için zorunlu bir süreçtir. Kişi ortalama 80-100 yıllık bir ömürde hatta bazıları çok daha kısa sürede bu hedefe ulaşamaz yani Kamil İnsan olmak için bir çok bedende yaşam bulmak ve bir çok koşulu deneyimleyip, tecrübe etmek gerekiyor. Ruhsal olan yanımızın gölgesiyiz sadece bu sebeple Tasavvuf'da "Alemlerin aslı hayaldir." denir. İnsan kendini bir bedenden ibaret gördüğü için ölünce toprak olacak ve herşey bitecek sanıyor. Her yaşam kişinin kendini geliştirmesi için bir fırsattır. Bir önceki yaşamımızda kimdik ve neyi deneyimledik bilemeyiz fakat ben ya da siz şu an sahip olduğunuz kimliği geçici olarak kullanıyorsunuz yani Mevlana diye bildiğimiz kişi tekamülde ilerlemiş bir kamil insandı. Mevlana ölüm için düğün günü demiştir çünkü tekamül planı dünya yaşamı için sona ermiş ve bir daha dünyaya doğma zorunluluğunda değildir. Şayet isterse görevli olarak gelebilir ve belki de gelmiştir ya da gelecektir. Görev zorunlu değil gönüllüdür. İnsanlığa yardım için bedenlenen bir çok yüksek tekamül düzeyinde ruhsal varlık vardır.

Kısacası; dünya yaşamındaki eylemlerimiz, hislerimiz ve düşüncelerimiz olumlu yönde olduğu sürece tekamülde ilerler, olumsuza kaydığı an tekamülde yerimizde sayarız. Asla tekamülde gerileme yoktur fakat ivme kaybetme vardır. İşte tekamülde fazla yol alamayan ruhsal varlıklar dünya yaşamında tekrar tekrar bedenlenerek tekamülde yol almaya çalışır. Dünya bir tekamül okuludur ve Hz. İsa'nın sözü olan "dünyayı yenmek" işte tekamül için dünyaya bir daha doğmaya zorunlu olmamak sadece gönüllü olarak gelmek istersen gelme şansına sahip olmaktır.

Dünyadan sonra çok daha ileri tekamül seviyeleri var ve bu seviyelerde artık acı-keder,ikilem v.s. yoktur. Dünyadan çıkış Cennet ile sembolleştilmiştir, dünyaya tekrar doğmaya mecbur kalanlar ise bir süre cehennemde yaptıklarının bedelini öder ve astral tortularından arındırılırlar ki bu çok sancılı bir süreçtir işte kabir azabı da budur zaten sonra dünyaya tekamülde ilerlemek için geri gelirler.

Astral tortu ile öteki aleme geçmemek gerekir çünkü bu tortulardan arınmadan geçenler mutlaka arındırılacaktır. İşte Kuran'da bahsi geçen herkes cehennmeden geçecektir ayetinin sırrı budur. Araf'da kişileri simalarından tanımak ise işte astral tortuya bakıp ne tarafa gideceğini gösteren görevli varlıkları ifade eder.

Yalan söylememek, namaz kılmak, oruç tutmak hatta abdest almak kişinin astral bedenindeki tortuları temizler bu sebeple tüm dinlerce ve öncesi bu konular şart koşulmuştur.

Adam öldüren hapis yattı ve kurtuldu mu? Hayır maalesef öteki tarafta öldürdüğü adamın aynı acısına mağruz kalmadan ve helalleşmeden özgür kalamaz. Bu sebeple kul hakkı ile bana gelmeyin demiştir Allah...

Aslında bir çok başlıkta aynı şeyleri kısaca özetlemeye çalışıyorum. Dünya yaşamı kişi kabul etsin etmesin geçicidir bu sebeple dünyadan tam olarak soyutlanmadan fakat fazla da kapılmadan kişi hayırlı işlere kafa yormalıdır. Kim ne yapmış, niye yapmış, o onu demiş bunların hiç bir öenmi yok şayet astral tortulardan arınmak istiyorsa bir insan sadece iyiliğe kafa yoracaktır. Kötülüğü gördüğü yerde Allah'a sığınıp, o kişinin affını gönüden dileyebilene bir çok yol kendiliğinden açılır.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç
Üst