Var olmanın sırrı..mehmet niyazi den

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Serbest Kürsü kategorisinde iuflsfozkn tarafından oluşturulan Var olmanın sırrı..mehmet niyazi den başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 1,026 kez görüntülenmiş, 1 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Serbest Kürsü
Konu Başlığı Var olmanın sırrı..mehmet niyazi den
Konbuyu başlatan iuflsfozkn
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan UpBot

iuflsfozkn

Düşünür Üye
Yeni Üye
Katılım
8 Ocak 2011
Mesajlar
641
Tepkime puanı
0
Puanları
16
Yaş
38
Bizde sosyal konularda anabilim dalı hukuktur, Batı'da felsefedir.

Elbette bu bir rastlantı değildir, bizim değerlerimizin temelini adalet oluşturur; çünkü kul hakkı ateşten bir parçadır. Kılı kırk yararak üzerinde durulmuş, tevzii de vicdanı teşekkül etmiş erbabına bırakılmıştır. Hükümet ve meclisin hakkın tayin ve tevziinde yetkisi yoktur; onlar sadece amme intizamını düzenlerler. Öyle zannediyorum ki, sistemimizin sağlamlığı, kuvvetlerin gerçekten birbirlerini dengelemeleri pek yakında Batılıların da dikkatini çekecektir. Zira her geçen gün o sisli ülkelerde hem gayrimemnunlar çoğalmakta, hem de hakkı düzenleyen özel hukukun ciddi bir uzmanlık gerektirdiği anlaşılmaktadır. Onlar sistemimizi uygularlarsa bizde de gündeme gelir.

Felsefenin temeli ise şüphedir. Batı, inancından genellikle memnun olmamış, devamlı kendisi ve çevresiyle mücadele halinde bulunmuştu. Bu da felsefî sistemlerin doğmalarına sebep olmuştur. Felsefe ilimlere ufuk açmakla beraber, filozoflar hayatın özüne dair vazgeçilmez kıratta hiçbir şey söylememişlerdir. Hayat canlı bir organizma gibidir; izmlerin kasvetli bodrumlarına sığdırılamaz; her an kendini yeniler; başka ufuklara boy atar. Filozoflar sadece birbirlerinin yanlışlarını yakalayarak kütüphanelerin raflarını doldurmuşlardır. Fakülte koridorlarındaki ihtiyar bunakla genç züppeye de tartışma malzemesi üretmişlerdir.

Batı toplumları sınıflıdır. Sınıfların oluşmasında güç önemli faktördür. Bunun için güç Batı toplumlarında belirleyici unsurdur. Mesela düello bu konuda dikkat çekici bir örnektir. Yüzyılımızın başlarına kadar haklının ortaya çıkarılması, yahut hakların iadesi için güçlülük mücadelesi yapılırdı. Düelloda kazanan, prensip olarak haklı sayılırdı. İslam toplumlarında ise hak sahibi, adalet anlayışından dolayı güçlüdür. Bu gerçeği Hz. Ebubekir'in şu sözü veciz bir şekilde ifade etmektedir: "Ey nas! En zayıfınız, hakkını alıncaya kadar nezdimde en güçlüdür."

Milletlerarası ilişkilerde Batılıların gücü daha da hoyratlaşır; hiçbir sınır tanımaz. Hedeflerine ulaşmak için kutsal saydıkları her mefhumu göz kırpmadan çiğnerler. Papa'nın "Müslümanlara karşı İncil'e edilen yeminin önemi yok" deyip Haçlı seferlerine önayak olduğunu tarihten bilmiyor muyuz? Devletler hukukuna, insan haklarına işlerine geldikleri yerlerde riayet ederler; hatta bunları iç işlerine müdahale etmek istediklerine karşı silah olarak kullanırlar.

Birkaç sebepten dolayı biz hâlâ Batı'nın boy hedefiyiz. Son çağlar, Batı ile mücadelemizin tarihidir; Batılılar ise tarihle iç içe yaşarlar; aramızda geçen dramatik olaylar zihinlerinde tazedir. Ayrıca İslam ülkeleri arasında sosyal yapımız, devlet tecrübemiz, stratejik önemi olan küçümsenmez toprağımız ile bir yerlere gelebilme ihtimalimiz var. Biz ne kadar, "Sizinle aynı medeniyeti paylaşıyoruz; tarihî iddialarımız yok" desek de ancak kendimizi inandırırız. Bir yabancı devlet adamının ziyareti sırasında protokol gereği söylediği medeniyetimizi övücü sözleri bizleri kandırmamalıdır. Bizden nasıl bir parça koparacaklarına dair devamlı hesaplar yapmaktadırlar. Ve bu gaye ile araştırma merkezleri, enstitüler kurmakta, bütün çifte standartları da mubah saymaktadırlar. Her ne kadar zaman zaman Batılılardan "Artık kutsal vatan yok, kutsal insan var; bu insanın dini, milliyetinin farklı olması ona bakışımızı değiştirmez" gibi kulağa hoş gelen sözler işitsek de, bunların siyasî manevralardan ibaret olduğunu unutmamalıyız.

Bu toprağın çocukları, Batılıların ağızlarından düşürmedikleri bütün insanî sloganların, kurbanını arayan satırlardan farksız olduğunu unutmamalıdırlar. Menfaat temin etmek, siyasî hedeflerine varmak için, boğazlamak ve boğazlatmak onlara göre meşrudur. Varlığımızın yegâne teminatı kuvvettir. Bunun da biricik yolu "düşmanınızın silahlarına sahip olmak"tır. Gerisi laf ü güzaftır. m.niyazi@zaman.com.tr
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst