Uyuşturulmuşun Enerjikliği ve Farkında Olanın Bezmişliği

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Felsefe Kulübü kategorisinde social-sosyal tarafından oluşturulan Uyuşturulmuşun Enerjikliği ve Farkında Olanın Bezmişliği başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 2,942 kez görüntülenmiş, 14 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Felsefe Kulübü
Konu Başlığı Uyuşturulmuşun Enerjikliği ve Farkında Olanın Bezmişliği
Konbuyu başlatan social-sosyal
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan İstanbul

social-sosyal

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
19 Kas 2012
Mesajlar
11
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
Dersteyim, saat 10.53, ders coğrafya, baklagillerin yararını anlatıyor...
Şimdi tütünün neden devlet denetiminde olduğunu anlatıyor.
Hep aynı soruları soruyor, aynı şeyleri anlatıyor ve hiç susmayacak gibi...
Ses tonu pek değişmiyor; Rusça misali, cümlelerde sanki hiç virgül yokmuş gibi, kızın birine söz hakkı verdi.
Konuşurken sanki zihninde ''hata yapmamalıyım,rezil olurum'' gibi şeyler düşünüyor galiba...
''ımmm'' diye başlıyordu her cümlesine, kelimelerin sonunu uzatıyordu, mesela şöyle ''yağışşşş olmadığııı zamanlardaaaa.. ımmm(kitaba bakıyor.)''
Bu dört duvarın arasında olmaktan, coğrafyacının kalbime mızrak batırırmış ve kalbimi sökercesine hiç bitmeyen konuşmalarını duymak, bazılarının telefonla oynayarak anın saçmalığından uzaklaşma çabasını görmek...
Bunlar beni sıkıyordu, bunalıyordum, bağırmak istiyorum, yapmacık bile olsa gülümsemek içimden gelmiyordu, arada bu duyguları atacak hissiyle küfürler ederdim orta bi ses tonuyla ama gitmezdi bu duygular zihnimden...
Bi' de dünün katkısıyla insanların özünde yapmacık olduğunu anladım, bugün - şuan tekrar kanıtlandı...
Dün herkes mutluydu ve aşırı bir gürültü vardı , tatlılar-börekler-çörekler-kolalar-boş ders.. herkes mutluydu ben hariç, sıkılacaktım ondan çünkü ve en arkada izliyordum bu insanların mutluluklarını...
Bazıları içten bazıları yalandı....
Bazıları anın tadına varmak için yapıyordu belki...
Ama bugün bitecekti elbet, sınavlar gelecekti, kahkaha atanlar yarın sınavda neden kopya vermedin diye bağıracaktı birbirlerine, derste kahkaha atanları, öğretmenin gözünde ''iyi'' gözükmek için uyaracaktı, sizinle mutlu olmak -hayal kırıklığıdır.
Neyse, şuandan devam edelim...
Ahanda dediğim oldu, parmak kaldırdı tembeltenekenin biri ve hoca söz hakkı verdi, doğru yanıt verdi-doğru örnekler verdi ama vermediği örneklerde vardı.
Etrafındakiler ona yardım(!) etmek istiyordu.. ''Ercann pamuk yağ yapımında da kullanılır!'' diyenler vardı ama Ercan görmezden geldi.
Daha sonra kızın biri (en çok yardım etmek isteyen) ; çocuğa ''mal'' dedi.
Eğer çocuk onu dinleseydi kızın gözünde ''mal'' olmayacaktı.
Egosu tatmin olmadığı için böyle demişti kız bence...
Kızı dinleyip, dediklerini söyleseydi kız kendini ''haklı-zeki-bildiklerinipaylaşan ve arkadaşlarına yararı olan'' sıfatlarıyla tanımlayıp mutlu olacaktı...
Çocuk, yardımsever(!) kızın hayallerini yok etti.

Sıkılma hissi daha fazla hissedilir oldu bedenimde.
Seslerin %95'i öğretmenin; sesi sanki bedenimin içinde iğne varmış gibi hissettiren sesi ve süs-gösteriş merakı olan, özgüvenini toplumun kendisine bakış açısında arayan kızın ''ımmm, oluyoooo...durmuyoooo...yetişmiyoooo'' gibi; korkakça konuşur, yavşama nitelikli sözcükler söylemesini duymaktan bıktım...
Hoca, dersi anlatırken sanki ''Berlin Muharabesi''ni anlatıyor, mimikleri sanki dans ediyordu, gözleri büyüyordu...
Çok heyecan veriyor kendisine galiba bu konuları anlatmak...
Aslında heyecanlandıran bu konu değil, ona itaat etmemizdi...
Düşünüyorum da, insan hiç bunalmaz mı her gün aynı şeyleri-aynı saatlerde anlatmaktan...
Anlatırken, anlattıkları zihninde canlanıyor mu acaba..?
Hep aynı şeyler canlanıyorsa bu kadın tekdüze bir salaktır bence.
Aynı şeyleri düşünmekten bunalmalı insan, bunaltacak farklı şeyler bulmalı, hocanın tek ilacı müfredatın değişmesi galiba...

Bu kadın(öğretmen), hiç şikayet etmiyor bu durumdan...
Ve sınıf en çok bu kadının dersinde sessiz oluyor, uyuyor...
Neden kimse dersi ''kaynatmak'' amacında değil acaba, bu kadının ne etkisi var?
Hem çirkin bi şey, sivrisinek gibi her şeyi ile...
Kafası, gözü , burnu , boynu...
Tahminimce bu karının ders anlatırken ''sokayım; napıyorum ben, hep aynı şeyler.. Mekanik bir hayat!'' diye düşünmemesinin nedeni hayatta hiç dostu olmamasından kaynaklanıyor olabilir.
Kendini, isteklerini hissedemeyecek kadar derinlere atmış veya öldürmüş olmalı...
Arkadaşlarına bi şey anlatmak istese - kendisini dinlemeyeceklerini düşünür, çünkü; onlara öğüt verecek çok bilgisi olmadığını düşünüyor galiba...
Öğüt verme zorunluluğunu neden hissediyor olabilir acaba?
Anne-babasından olabilir...
Babasının-anasının saçma öğütleri olmasa bu hayatı yaşayamazdı, bunu biliyor ve görünüşe göre memnun.
Onun öğüt verebileceği, çirkin görünüşüne rağmen büyük statülerle isimlendirileceği, arkasından ''lütfeeen!!'' diyecek tek kişi-ler, öğütlerine ihtiyacı olanlardır, öğrencilerdir...
Ve kendisi de şunun kesinliğini biliyordur ki; coğrafyada herkesten daha iyi ve bu uzmanlığı ile kendini topluma kanıtlamak, toplumun kendisine değer vereceğini bekliyor.
Bunu bence kanıtlayan en büyük örneklerden biri : bu konulardan başka bir konu konuşmaması.
Bu konular dahilinde konuşmalara izin verir sadece... İstisnasız...
Ve bence bu dersleri - sıkıcı şeyleri anlatırken sıkılmamasının nedenlerinden biri şöyle düşünmesinden kaynaklanıyor olabilir: ''kendimi herkese dinletebiliyorum, hatta sınavlardan sonra etrafımda topluyorum salakları, hayatları benim elimde...Ve: bana karşı ses çıkaramıyorlar- bu benim haklılığımı gösterir....''

Sınıf uyuyor, hoca ders anlatırken sınıfa bakmıyor gibi, ya tavana ya masaya bakıyor...
Okul, öğrenciler onun bilgilerinin bizim hayatımızda etkisi olmasa, nasıl tutunur acaba hayata?
Çocuğu,kocası vs. de yok...
Tatiller de; varoluşunun acısını hissedebiliyor mu acaba?
Kulaklarımı tıkadım...
Ama o bok sesin sanki içimden geliyormuş gibi hissediyoreum.
Sesinden kurtulmak imkansız sanki...
Kitap okuyayım diyorum ama kalbime batırdığı mızrak kitaba dalmama-kurtulmama izin vermiyor...

Zil çaldı! İlk defa bu kadar içten 'Ohhhh-şüküüüür'' dedim, uyumayanlar bana bakıp gülüyor...
 

glsezinrs

Kahin
Yeni Üye
Katılım
12 Ara 2010
Mesajlar
1,358
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
Dersteyim, saat 10.53, ders coğrafya, baklagillerin yararını anlatıyor...
Şimdi tütünün neden devlet denetiminde olduğunu anlatıyor.
Hep aynı soruları soruyor, aynı şeyleri anlatıyor ve hiç susmayacak gibi...
Ses tonu pek değişmiyor; Rusça misali, cümlelerde sanki hiç virgül yokmuş gibi, kızın birine söz hakkı verdi.
Konuşurken sanki zihninde ''hata yapmamalıyım,rezil olurum'' gibi şeyler düşünüyor galiba...
''ımmm'' diye başlıyordu her cümlesine, kelimelerin sonunu uzatıyordu, mesela şöyle ''yağışşşş olmadığııı zamanlardaaaa.. ımmm(kitaba bakıyor.)''
Bu dört duvarın arasında olmaktan, coğrafyacının kalbime mızrak batırırmış ve kalbimi sökercesine hiç bitmeyen konuşmalarını duymak, bazılarının telefonla oynayarak anın saçmalığından uzaklaşma çabasını görmek...
Bunlar beni sıkıyordu, bunalıyordum, bağırmak istiyorum, yapmacık bile olsa gülümsemek içimden gelmiyordu, arada bu duyguları atacak hissiyle küfürler ederdim orta bi ses tonuyla ama gitmezdi bu duygular zihnimden...
Bi' de dünün katkısıyla insanların özünde yapmacık olduğunu anladım, bugün - şuan tekrar kanıtlandı...
Dün herkes mutluydu ve aşırı bir gürültü vardı , tatlılar-börekler-çörekler-kolalar-boş ders.. herkes mutluydu ben hariç, sıkılacaktım ondan çünkü ve en arkada izliyordum bu insanların mutluluklarını...
Bazıları içten bazıları yalandı....
Bazıları anın tadına varmak için yapıyordu belki...
Ama bugün bitecekti elbet, sınavlar gelecekti, kahkaha atanlar yarın sınavda neden kopya vermedin diye bağıracaktı birbirlerine, derste kahkaha atanları, öğretmenin gözünde ''iyi'' gözükmek için uyaracaktı, sizinle mutlu olmak -hayal kırıklığıdır.
Neyse, şuandan devam edelim...
Ahanda dediğim oldu, parmak kaldırdı tembeltenekenin biri ve hoca söz hakkı verdi, doğru yanıt verdi-doğru örnekler verdi ama vermediği örneklerde vardı.
Etrafındakiler ona yardım(!) etmek istiyordu.. ''Ercann pamuk yağ yapımında da kullanılır!'' diyenler vardı ama Ercan görmezden geldi.
Daha sonra kızın biri (en çok yardım etmek isteyen) ; çocuğa ''mal'' dedi.
Eğer çocuk onu dinleseydi kızın gözünde ''mal'' olmayacaktı.
Egosu tatmin olmadığı için böyle demişti kız bence...
Kızı dinleyip, dediklerini söyleseydi kız kendini ''haklı-zeki-bildiklerinipaylaşan ve arkadaşlarına yararı olan'' sıfatlarıyla tanımlayıp mutlu olacaktı...
Çocuk, yardımsever(!) kızın hayallerini yok etti.

Sıkılma hissi daha fazla hissedilir oldu bedenimde.
Seslerin %95'i öğretmenin; sesi sanki bedenimin içinde iğne varmış gibi hissettiren sesi ve süs-gösteriş merakı olan, özgüvenini toplumun kendisine bakış açısında arayan kızın ''ımmm, oluyoooo...durmuyoooo...yetişmiyoooo'' gibi; korkakça konuşur, yavşama nitelikli sözcükler söylemesini duymaktan bıktım...
Hoca, dersi anlatırken sanki ''Berlin Muharabesi''ni anlatıyor, mimikleri sanki dans ediyordu, gözleri büyüyordu...
Çok heyecan veriyor kendisine galiba bu konuları anlatmak...
Aslında heyecanlandıran bu konu değil, ona itaat etmemizdi...
Düşünüyorum da, insan hiç bunalmaz mı her gün aynı şeyleri-aynı saatlerde anlatmaktan...
Anlatırken, anlattıkları zihninde canlanıyor mu acaba..?
Hep aynı şeyler canlanıyorsa bu kadın tekdüze bir salaktır bence.
Aynı şeyleri düşünmekten bunalmalı insan, bunaltacak farklı şeyler bulmalı, hocanın tek ilacı müfredatın değişmesi galiba...

Bu kadın(öğretmen), hiç şikayet etmiyor bu durumdan...
Ve sınıf en çok bu kadının dersinde sessiz oluyor, uyuyor...
Neden kimse dersi ''kaynatmak'' amacında değil acaba, bu kadının ne etkisi var?
Hem çirkin bi şey, sivrisinek gibi her şeyi ile...
Kafası, gözü , burnu , boynu...
Tahminimce bu karının ders anlatırken ''sokayım; napıyorum ben, hep aynı şeyler.. Mekanik bir hayat!'' diye düşünmemesinin nedeni hayatta hiç dostu olmamasından kaynaklanıyor olabilir.
Kendini, isteklerini hissedemeyecek kadar derinlere atmış veya öldürmüş olmalı...
Arkadaşlarına bi şey anlatmak istese - kendisini dinlemeyeceklerini düşünür, çünkü; onlara öğüt verecek çok bilgisi olmadığını düşünüyor galiba...
Öğüt verme zorunluluğunu neden hissediyor olabilir acaba?
Anne-babasından olabilir...
Babasının-anasının saçma öğütleri olmasa bu hayatı yaşayamazdı, bunu biliyor ve görünüşe göre memnun.
Onun öğüt verebileceği, çirkin görünüşüne rağmen büyük statülerle isimlendirileceği, arkasından ''lütfeeen!!'' diyecek tek kişi-ler, öğütlerine ihtiyacı olanlardır, öğrencilerdir...
Ve kendisi de şunun kesinliğini biliyordur ki; coğrafyada herkesten daha iyi ve bu uzmanlığı ile kendini topluma kanıtlamak, toplumun kendisine değer vereceğini bekliyor.
Bunu bence kanıtlayan en büyük örneklerden biri : bu konulardan başka bir konu konuşmaması.
Bu konular dahilinde konuşmalara izin verir sadece... İstisnasız...
Ve bence bu dersleri - sıkıcı şeyleri anlatırken sıkılmamasının nedenlerinden biri şöyle düşünmesinden kaynaklanıyor olabilir: ''kendimi herkese dinletebiliyorum, hatta sınavlardan sonra etrafımda topluyorum salakları, hayatları benim elimde...Ve: bana karşı ses çıkaramıyorlar- bu benim haklılığımı gösterir....''

Sınıf uyuyor, hoca ders anlatırken sınıfa bakmıyor gibi, ya tavana ya masaya bakıyor...
Okul, öğrenciler onun bilgilerinin bizim hayatımızda etkisi olmasa, nasıl tutunur acaba hayata?
Çocuğu,kocası vs. de yok...
Tatiller de; varoluşunun acısını hissedebiliyor mu acaba?
Kulaklarımı tıkadım...
Ama o bok sesin sanki içimden geliyormuş gibi hissediyoreum.
Sesinden kurtulmak imkansız sanki...
Kitap okuyayım diyorum ama kalbime batırdığı mızrak kitaba dalmama-kurtulmama izin vermiyor...

Zil çaldı! İlk defa bu kadar içten 'Ohhhh-şüküüüür'' dedim, uyumayanlar bana bakıp gülüyor...

Betimlemeler gerçekten iyi..Şimdi olaya bir de karşı masadan bakalım..zil çaldı..eyvah..şimdi itişip kakışan bedenlerle "beyin fırtınası" vakti..Coğrafya partisi üstelik..sınıfa girdim..yerlere atılmış yiyecek ambalajlarını ve kırpıntı kağıtları görmezden gelmeli..çünkü çöpten rahatsızlık duymayan ve tuhaf bir aidiyet duygusuyla atıklarına bağlı, onları yanında yöresinde görmek isteyen ilginç bir nesille karşıkarşıyayım..sınıf havasız..fırçalanmamış dişler, jöleden kaskatı olmuş saçlar, kızların tembellikten yıkanmadığı anlaşılan yüzlerinde makyaj tazeleme rötüşları, üstüne sıkılmış parfümler..başdöndürücü geçecek bir partinin işaretleri..yoklama faslı..iyi..5 dakika geçti bile..nerede kalmıştık?onlara sormayayım zaten çok az kişi dersi izler..ama sorarsam en az beş farklı cevap verilir ve sözümona uzlaşana kadar bir 5 dakika daha geçer..-Nerede kalmıştık? Karadeniz bölgesinde...iyi..hazırlık sorularına göz attık mı?En azından 15 kişi soruyor:- Sayfa kaç? 1415 demek geçiyor içimden ama renk vermiyorum..55...cılız hışırtılar sadece kitap getirenlerden..oflaya puflaya buldular..parti başlıyor..yarım düzine öğrenci sıranın altında cep telefonuyla oynuyor..Biri garip resimlerin altına o biçim laflar çiziktirip, yan sırada oturan öğrenciye gösteriyor..Resimleri görenin dudak hareketlerinden aile boyu küfrettiğini okuyorum..diğeri zevkten dört köşe..ders ne güzel kaynıyor..anlatma faslına geçelim artık..burada da jokerlerim var..daha 3. cümlede birkaç uyanık bıkıp usanmadan aynı soruyu soracak..-Hocam bu benim ne işime yarayacak ki?kısa bir özet geçtim..şimdi yazılıda çıkabilecek sorulara takılalım..partinin bitmesine daha çok var..içimden şarkı söylüyorum zaman hızlı aksın diye..kız öğrencinin biri ağlamaklı, telefonuna gelen mesajı okuyor eğilmiş..aşk-meşk meselesi..ciddi işler yani..hemen ona yönelip defterin nerede diye sormanın tam sırası..maksat muhabbet olsun, zaman geçsin ve zilin sesini duyup güle oynaya partiden ayrılayım..evde, diyor..unuttum..bir daha unutma diye geçiştiriyorum..tüh..muhabbet tutmadı..ne yapsam ne yapsam...alıştırmaları kitabınızda çözün, boşlukları dolduralım diyorum..Hepsini doğru yapana sözlü notunda bir iyilik düşünürüm elbette..bazıları kitaba sarılıyor.çaktırmadan, ama canhıraş bir şekilde kitabın arkasındaki cevap anahtarı bulunuyor ve cevaplar aceleyle işaretleniyor..öğretmen salak ya..birazdan kürsü kitap yığınlarıyla dolacak..oh..parti hareketlendi..ciddiyetle işe başlıyorum..Sınıf başkanı yanımda sözümona bana yardım ediyor..bütün kitaplar kontrol edildi..başkan iade ediyor..çoğu kez atarak, kısayoldan yani..öğrenciler sözlü notlarını bekliyorlar..sinir bozucu sesimi daha da bozarak -partide iyi gider, çaktırmadan kendi kendinizi de eğlendirmiş olursunuz- maalesef hayal kırıklığına uğrattınız diye başlıyorum..kıyametler kopuyor..kitabını kapan burnuma dürtüp -doğru işte..nesi yanlış diye bağırıyor..gürültüden sesim duyulmaz oluyor..tebeşiri alıp tahtaya "cevap anahtarındaki 3 cevap yanlış' yazıyorum...zil...zil-şal ve gül...beni hasretle bekleyen kahve fincanımın yanına , öğretmenler odasına koşuyorum.Partiler iyidir...
 

birazdahaderinmavi

Kahin
Yeni Üye
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,442
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
59
evet... doğru, karşı masadan böyle görünüyor... demek ki hiçbir şey göründüğü gibi değil; belki de bu yüzden bilime, felsefeye ve biraz da sanata ihtiyaç duyuyoruz...
 

Sahte filozof

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
20 Kas 2012
Mesajlar
52
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
bende hep aynı hayatdan sıkıldım. Güzel bir söz var: Her yeni günde bir eski günü yeniden yaşarık. Hayat aynı napalım
 

istanbul

Üye
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2010
Mesajlar
213
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Farkında olmanın bezmişliği değilde hüznü olabilir .
Farkındalık hüzünlü bir hal dir aslında sonbahar gibi.Bezginlik sanki farkında olmayan olduğunu zanneden kişinin durumunu anlatıyor.

İdrakı yüksek kişilere baktığımda hep o hüznü görmüşümdür yüzlerinin bir noktasında ve o noktada sonsuzluğu.
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Farkında olmanın bezmişliği değilde hüznü olabilir .
Farkındalık hüzünlü bir hal dir aslında sonbahar gibi.Bezginlik sanki farkında olmayan olduğunu zanneden kişinin durumunu anlatıyor.

İdrakı yüksek kişilere baktığımda hep o hüznü görmüşümdür yüzlerinin bir noktasında ve o noktada sonsuzluğu.

Farkındalık daha enerjik yapar gibi düşünüyorum kimde gördünüz o bezginliği örnek verebilir misiniz?
 

istanbul

Üye
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2010
Mesajlar
213
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
yazdığımı bir daha okursanız anlayacaksınız , farkında olan bezgin değildir dedim.
 

istanbul

Üye
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2010
Mesajlar
213
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Pardon hüzün yazacaktım, farkında olan kendinden emin ve daha huzurlu olmaz mı? Hüznü gördüğünüz kişi kim mesela?

Nasıl anlatsam acaba.Deneyeceğim sizin için, çünkü derinliği olan bir kişi olduğunuz görmekteyim anlayacaksınızdır.
Bir dönem forumda imza yerine şu yazıyı koymuştum ' Manzaranın güzelliğ hüznünde dir.' diye. Öncelikle biraz bu cümleyi tefekkür edin mesala akşam yatmadan önce.
İnsanın aklına hüzün sıkıntılı bir hal gibi gelir önce oysa hüzün hiç de sıkıntılı değil fevkalade bir huzur halidir. Huzurun yolu hüzünden geçer.
Hüzün olmuşluk , tamamlanmışlığın getirdiği bir hal dir de diyebiliriz.

ve başta Peygamberimiz hüzün peygamberi olarak geçer belli yazılarda.Ayrıca Mesnevi nin çok beytinde hüzün kokar.
Hüzün güzeldir dijital .
 

istanbul

Üye
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2010
Mesajlar
213
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Okudumda yazdıklarımı tam anlatamamışım . Şunu eklemek isterim,
Farkında oldukça kişiyi az da olsa hüzün de kaplar çünkü OKU-MAK , Olanı anlamak insana hüzün verir.
ve yanında şaşkınlık halini.
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Nasıl anlatsam acaba.Deneyeceğim sizin için, çünkü derinliği olan bir kişi olduğunuz görmekteyim anlayacaksınızdır.
Bir dönem forumda imza yerine şu yazıyı koymuştum ' Manzaranın güzelliğ hüznünde dir.' diye. Öncelikle biraz bu cümleyi tefekkür edin mesala akşam yatmadan önce.
İnsanın aklına hüzün sıkıntılı bir hal gibi gelir önce oysa hüzün hiç de sıkıntılı değil fevkalade bir huzur halidir. Huzurun yolu hüzünden geçer.
Hüzün olmuşluk , tamamlanmışlığın getirdiği bir hal dir de diyebiliriz.

ve başta Peygamberimiz hüzün peygamberi olarak geçer belli yazılarda.Ayrıca Mesnevi nin çok beytinde hüzün kokar.
Hüzün güzeldir dijital .

Haklısınız...Şimdi daha net anladım.

"Ey Temiz kişi! Gülüşler, ağlayışların arkasında gizlenmiştir.
Görmez misin? Defineyi viranelerde, harabelerde ararlar." Mesnevi
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Mevlana'yı okumak zaten insanı bambaşka bir boyuta taşıyor. O kadar anlamlı mesajlar var ki her cümlesinde her okuduğumda beni Mevlana'ya yaklaştıran Yaradan'a şükrediyorum. Tasavvuf Ehli kişileri okumak, anlamaya çalışmak hayatıma çok büyük değişiklikler kattı ve ne kadar öğrenirsem öğreneyim yetmiyor...
 

istanbul

Üye
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2010
Mesajlar
213
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Mevlana'yı okumak zaten insanı bambaşka bir boyuta taşıyor. O kadar anlamlı mesajlar var ki her cümlesinde her okuduğumda beni Mevlana'ya yaklaştıran Yaradan'a şükrediyorum. Tasavvuf Ehli kişileri okumak, anlamaya çalışmak hayatıma çok büyük değişiklikler kattı ve ne kadar öğrenirsem öğreneyim yetmiyor...

İrşad eden kitaplardan Mesnevi Şerif okudukça susarsın susadıkça içersin.Ne mutlu yaşadıklarınız niceleri nasip olsun inşallah.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst