üstün insan ölüyor

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Serbest Kürsü kategorisinde evadne_Ss tarafından oluşturulan üstün insan ölüyor başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 1,306 kez görüntülenmiş, 2 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Serbest Kürsü
Konu Başlığı üstün insan ölüyor
Konbuyu başlatan evadne_Ss
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan UpBot

evadne_Ss

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
27 May 2010
Mesajlar
41
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
yaşadığı süre içinde pek ilgi görmeyen friedrich nietzsche, "üstün insan" kuramıyla ve hıristiyanlığa yönelttiği şiddetli eleştirilerle yirminci yüzyıl batı düşünce ve sanatını en çok etkileyen birkaç yazardan biri oldu.
alman filozofu, friedrich nietzsche, 25 ağustos 1900 de weimar da öldü. yapıtları asıl ölümünden sonra tartışılmaya başlanacak ve nietzsche, XX. yüzyıl sanat ve düşüncesini en çok etkileyen düşünürlerden biri olacaktı.
nietzsche 1844 te prusya da doğumuştu; babası da büyükbabaları gibi protestan rahibiydi. friedrich de ilk öğrenimine bir dinsel okulda başlamış ama rahip olmayı reddederek daha sonra bonn ve leipzig üniversitelerinde yunan filolojisi okumuştu. 1868 de isviçre de basel üniversitesinde yunan dili ve edebiyatı profesörlüğüne atanan nietzsche, bu ilk döneminde, o sırada isviçre de yaşamakta olan ünlü alman bestecisi richard wagner in (1813-1883) yakın çevresine girmişti. wagner, nietzsche nin ilk kitabı "müziğin ruhundan tragedyanın doğuşu"nu (1872) çok beğenmişti; ama genç düşünürü yalnızca parlak bir öğrenci olarak görüyor ve bağımsız gelişmesinden rahatsız oluyordu. buna karşılık yaşlı bestecinin yahudi düşmanlığı, alman milliyetçiliği ve yeni kurulan alman imparatorluğuyla uzlaşması da nietzsche de tepki uyandırıyordu. nietzsche, alman milliyetçiliğini avrupa kültürü için bir tehlike olarak görüyor, alman olan herşeyden nefred ediyordu.
1878 de üniversiteden ayrıldıktan ve wagner le anlaşmazlığı kesinleştikten sonra nietzsche on yıl süreyle yalnızca yazılarıyla uğraştı. 1879 da "almanlığın" karşıtı olarak gördüğü italyan ve akdeniz dünyasında bir geziye çıktı; cenova, engadine, rapallo, riviera, roma ve sicilya ya gitti. bir süre sils-maria yöresine yerleşti, yüksek bir dağın karşısında küçük bir evde oturdu. bütün bu süre içinde, son derece sade bir yaşam sürdü, kişisel ilişkilerini sınırladı; gittikçe körleşen gözlerine, migren nöbetlerine ve bozulan genel sağlığına karşın en önemli yapıtlarını bu dönemde tamamladı.
nietzsche, 1889 da torino dayken, giderek genel bir felce dönüşen bir fiziksel ve ruhsal çöküntü geçirdi. bundan sonra ölümüne kadar geçen delilik döneminde weimar da kızkardeşi elizabeth förster-nietzsche nin bakımı altına girdi. hastalığının öğrencilik yıllarında yakalandığı frengiden kaynaklandığı sanılıyordu.
nietzsche, gençlik yıllarında birkaç kadına evlenme teklifinde bulunmuşsa da onu bir süre için gerçekten kendine bağlayan tek kadın, daha sonra şair rilke nin (1875-1926) sevgilisi ve freud un (1856-1939) da dostu ve öğrencisi olan yazar lou andreas-salome (1861-1944) idi. ötekiler, nietzsche nin yalnızlığından sıyrılmak için giriştiği umutsuz çabalardan öteye gitmiyordu o kadar ki, çoğunu nietzsche yakından tanımıyordu bile: sonradan, aldığı red cevaplarının, üzerinden ağır bir yükü kaldırdığını söylemiştir.
nietzsche nin salome yle ilişkisi bir yıldan az sürmüş (1882) ve kızkardeşinin araya girmesiyle sona ermişti. bu ayrılıktan sonra en koyu yalnızlığını yaşayan nietsche, en çok okunan ama en az anlaşılan kitabına, "zerdüşt böyle dedi" ye başlamış ve çok uzun bir sürede bitirebilmişti. bundan sonra, o güne kadar daha çok özdeyişler biçiminde ve şiirsel bir anlatımla açıklayabilmek için, daha düz ve aydınlık bir anlatımla, "iyilik ve kötülüğün ötesinde" (1886) ve "ahlakın soykütüğü (1887) adlı kitaplarını yazmıştı.
nietzsche ömrünün son on bir yılını elizabeth förster-nietzsche nin nezareti altında geçirirken, kızkardeşi de bu süre içinde onun düşüncelerini kendi amaçları yönünde kullanmaya ve çarpıtmaya çalışmıştır. nietzsche nin wagner den kopuşuna karşı çıkan elizabeth, yahudi düşmanı gruplardan birinin aktif üyelerinden bernhard förster le evlenmişti. nietzsche, eniştesinin düşüncelerini ve faaliyetlerini şiddetle eleştiriyordu. försterler, daha sonra uruguay a giderek "yeni almanya" adıyla bir koloni kurmuşlardı. elizabeth, büyük bir parasal skandalın ardından kocasının intihar etmesi üzerine koloniyi "cermen hırıstiyanlığının kalesi" haline getirmek istemiş ama başaramayarak almanya ya dönmüş ve burada kardeşinin yayımlanmamış çalışmalarının yayım hakkını ele geçirmişti. bundan sonra, nietzsche nin notlarının ve mektuplarının bir bölümünü gizleyerek ve kendi işine gelenleri yayımlayarak, hatta bazı değiştirmeler yaparak, filozofun kendi amaçladığının bütünüyle dışında bir ün kazanmasını sağladı. nietzsche nin kendi gelişimini ve düşüncelerini toplu olarak açıkladığı, wagner le ve totaliter akımlarla uzaklığını belirttiği "işte insan" adlı kitabının yayımını 1908 e kadar geciktirdi. daha sonra nazilerle ilişki kurarak, hitler in weimar daki nietzsche arşivini ziyaret etmesini sağladı. kısaca, nietzsche nin bireyci ve anti-totaliter düşüncesinin nazi ideolojisine olabildiğince ters düşmeyecek biçimde yorumlanmasını sağladı.
nietzsche nin felsefesi schopenhauer in (1788-1860) "irade metafiziği" ile darwin in (1809-1882) "yaşama savaşı" ilkesinin izlerini taşır. nietzsche ye göre bütün canlı varlığın temelinde, "daha güçlü olmaya yönelmiş bir irade" vardır. insan güçlü olmak ve bu gücü yaratıcı biçimde uygulamak ister; bir "yaratık" olmak yerine "yaratıcı" olmak ister. bunun için sert bir öz-disiplin gereklidir, çünkü hayvansal dürtülere, hazlara kapıldığımız sürece gerçek güçten yoksun kalırız. dürtülerini ve eğilimlerini yücelten insan, hayvanın içinde bulunduğu düzeyden sıyrılarak yükselir. işte ancak bu çabada başarısız kaldığı zaman insan başkalarının üzerinde bir egemenlik kurmak ister bu kaba iktidar, gerçek güce ulaşamamanın sonucudur, yüceltilmiş gücün yerine konan değersiz bir şeydir.
insanın ulaşmak zorunda olduğu ideale nietzsche "üstün insan" adını verir. bu, insanlığın evriminin son amacıdır. üstün insan, zaaflarını ve tutkularını aşabilmiş, ama bu tutkuları yok etmek yerine onları yaratıcı etkinliklerde kullanabilmiş insandır. avrupa tarihinde buna yaklaşabilen örnekler azdır: leonardo, goethe, nietzsche nin saydığı adlardır. nietzsche nin kendi örneği, doğu mitolojisinden alınmıştır: zerdüşt.
nietzsche, evrimci bir düşünür değildir; kendi başına bırakıldığı sürece, biyolojik ve toplumsal evrim, üstün insanla değil, "son insan"la sonuçlanacaktır. son insan, kendini bütünüyle hazlarına kaptırmış, gevşek, -pasif, uyumlu insandır. son insanın çağında, "herkes aynı şeyi istemektedir, herkes aynıdır: farklı duygulara sahip olanlar kendi istekleriyle tımarhenelere kapanmaktadırlar".
nietzsche üstün insanla tanrıyı da karşılaştırır. "zerdüşt" ün önsözünde şöyle der. "dünyaya sadık kalın ve size öte dünyaya ait umutlardan sözedenlere inanmayın".
kusursuzluk ve güçlülük her insanın ulaşması gereken bir idealdır: buna ulaşamayanlar bu niteliklere sahip bir öte dünya, bir tanrı düşüncesi yaratırlar. oysa insanlar güce ve kusursuzluğa tapmak yerine, kendilerini bu dünyada kusursuzlaştırabilirler. nietzsche nin hıristiyanlık eleştirisi de bu genel ahlak eleştirisinin bir parçasıdır. gerçekte "öte dünya inancı"da "güçlülük isteminin" bir sonucudur bu dünyada umutlarını kesen güçsüzler, zayıflar ancak ruhların dünyasında iktidara gelebilirler. hıristiyanlık, nietzsche nin genel olarak "köle ahlakı olarak adlandırdığı ve "gücenme", "içerleme" veya "kuyruk acısı" gibi terimlerle ifade ettiği bir tutumun en gelişmiş örneğidir.
nietzsche nin "sevinçli bilim" (1882) ve "zerdüşt"te dile getirdiği coşkulu yaşam sevgisi, felsefesinin değişmez ilkesi olmuştur. ama amaçladığı da "düşüncesiz bir yaşam" değildi. wagner in bir dönem yaptığı gibi, akla karşı bedeni yüceltmiyordu. bilime değil, çağdaş bilimlerin gerisindeki faydacı, konformist ve pozifivist bir "sürü hayvanı" olmaya, mahkum ettiğini ve elinden yaratıcılığını aldığını düşünüyordu.
nietzsche, çağının ahlak anlayışını eleştirirken, "köle ahlakı" ile "efendilerin ahlakı" arasında bir karşıtlık kurar. köle ahlakı, aşağılanmanın sonucu olan olumsuz bir ahlaktır. "ahlakın soykütüğü", üstün insanın ortaya çıkışı için zorunlu bir koşul olan ruhsal derinleşme ve zekanın, köle ahlakının ve hıristiyanlığın sonucu olduğunu anlatmış, son yapıtı olan "putların alacakaranlığı"nda ise efendi ahlakına da yakınlık duymadığını belirtmişti. nietzsche bireyciydi: ona göre, insana iyinin ve kötünün ne olduğunu dışardan açıklayacak ve benimsetecek üstün otoriteler yoktu. üstün insan herkese yönelik bir çağrıydı ama her birey bu çağrıyı kendi başına cevaplandırmak zorundaydı. "tanrı ölmüştü", çağın tüm değerleri can çekişmekteydi. insan yapayalnızdı ve yaşamının anlamını, bağlanacağı yeni değerleri özgür olarak kendisi yaratmak zorundaydı. bu görüşleriyle nietzsche, varoluşçuluğun öncüsü sayılmıştır.
yaşadığı dönemde çok az okunan nietzsche, XX. yüzyıl başlarından itibaren en çok tartışılan düşünürlerden biri olmuştur. düşünceleri thomas mann gibi romancıları, sanatta ekspresyonizm akımını, rilke ve stefan george gibi şairleri, heidegger, sartre gibi filozofları derinden etkilemiştir
 

UpBot

Kahin
Yeni Üye
Katılım
14 Ocak 2021
Mesajlar
1,017
Tepkime puanı
5
Puanları
38
Konu kaldığı yerden devam edebilir.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst