üniversite sınavlarında giderek büyüyen başarısızlık...

türkiye'de, üniversite giriş sınavlarında giderek daha çok öğrencinin, hem de tam ve kesin bir biçimde başarısız oldukları dikkat çekiyor... bu konudaki resmi istatistikler, 2010 yılında 82175 , 2011 yılında 112018 ve 2012 yılında 189410 öğrencinin sıfır çektiğini ve son üç yıldır, sıfır çeken öğrenci sayısının yaklaşık olarak her yıl % 50 oranında arttığını göstermektedir...siz, bu öğrencileri bugüne kadar ben okuttum, eğittim diyeceksiniz; hepsine ben diploma verdim, diyeceksiniz; öğrenim gördükleri müfredat programına göre, onları ben, sınava tabi tuttum, diyeceksiniz; ama bu yüz seksen dokuz bin dört yüz on öğrencinin, kendilerine öğrettiğiniz konulardan sorulan yüzlerce sorunun tek bir tanesini bile cevaplayamaması, sizin değil de kendilerinin başarısızlıkları olacak... öyle mi... tuhaf...ama yok yok, rezalet...ya da kepazelik eğer bu değilse, başka nedir.... eğitimdeki başarıyı ortaya koymak açısından, önemli bir gösterge olan üniversite sınavlarının açığa çıkardığı bu korkunç durumun sorumluları, gerçekten demokratik bir ülkede, yönettikleri bakanlığın kapısında kırmızı plakalı makam araçlarından inip, o binaya çıkamazlar, çünkü odacının, çaycının yüzüne bakamazlar... bizde ne anlama geldiği kuşkulu hale getirilmiş olsa da, çağdaş demokratik bir hukuk devletinde, milli eğitim bakanlığı'na aday olmak demek; o ülkenin eğitim sorunlarını çözmeye aday olmak demektir...dolayısıyla demek ki zat-ı devletlilerinin çözümleri bu...bu manzara karşısında ne düşünüyorsunuz... daha doğrusu bir şey düşünüyor musunuz...?

Bu sonuçlar en kibar tarifle kepazelikten başka bir şey değildir.Bu kepazelik dediğiniz gibi öğrencilerimizin değil sistem ve eğitmenlerimizin birde ebeveynlerin kepazeliğidir bana göre.Suçun tamamını bir kuruma kişiye yıkmak adil olmaz bence..Bu haberleri okuyup ta içi yanmayan birinin olduğunu düşünmüyorum..Burada bence ailelere daha çok görev düşmekte..Yoksulluk olabilir,sorunlu aileler olabilir,her şey olabilir..yalnız okuma azmi olan bir çocuk hiç bir engel tanımaz okur ve başarır..Şimdiki sistem zaten eğitmeyi değil sınıf geçirmeyi önemseyen bir sistem,yani burada öğretmenlerin de hakkını yememek lazım.Devlet diyor ki sınıfta kalmak yok herkes geçecek,eğitime gelince işte koca koca sıfırlar görüyoruz..Herkes bu iğneyi yada çuvaldızı her neyse önce kendine batırmalı diye düşünüyorum..

sakalpoz' Alıntı:

Bu sonuçlar en kibar tarifle kepazelikten başka bir şey değildir.Bu kepazelik dediğiniz gibi öğrencilerimizin değil sistem ve eğitmenlerimizin birde ebeveynlerin kepazeliğidir bana göre.Suçun tamamını bir kuruma kişiye yıkmak adil olmaz bence..Bu haberleri okuyup ta içi yanmayan birinin olduğunu düşünmüyorum..Burada bence ailelere daha çok görev düşmekte..Yoksulluk olabilir,sorunlu aileler olabilir,her şey olabilir..yalnız okuma azmi olan bir çocuk hiç bir engel tanımaz okur ve başarır..Şimdiki sistem zaten eğitmeyi değil sınıf geçirmeyi önemseyen bir sistem,yani burada öğretmenlerin de hakkını yememek lazım.Devlet diyor ki sınıfta kalmak yok herkes geçecek,eğitime gelince işte koca koca sıfırlar görüyoruz..Herkes bu iğneyi yada çuvaldızı her neyse önce kendine batırmalı diye düşünüyorum..

Genişletmek için tıkla ...

birilerini korumak amacıyla suyu bulandırmaya, sorumluluğu yaymaya çalışmak, yalnız size değil hiç kimseye yakışmaz... neredeyse iki yüz bin öğrencinin aptal olduğu kabul edilemeyeceği gibi ( çünkü o zaman bu öğrencilerin neden lise diplaması olduğu sorulabilir) aileler de suçlanamaz; hepimiz biliyoruz ki, aileler, çocuklarını okutabilmek için en temel gereksinimlerinden bile özveride bulunarak, onları en iyi dershanelere gönderebilmek için, çırpınıyorlar; basından okuduğuma ve aklımda kaldığına göre, galiba muğla'da boşanmış bir anne, çocuğunun dershane taksitini ödeyemediği için, intihar etmişti... ve devletin istatistikleri, türkiye'de dershane sayısının, çoktan lise sayısını aştığını söylüyor zaten... yaklaşımınızı tuhaf buluyorum...galiba size göre bu çocuklar ilkokuldayken, bu ülkede iktidar olan bizim hükümet değil de, finlandiya ya da kanada hükümetiydi ve dolayısıyla, onları eleştirsek, daha doğru yapmış olacağız...anlaşılan... öyleyse basit bir çağrı yapalım: avusturya eğitim bakanı istifa....

Emekli olmasına rağmen hala 30 40 sene önce eğittiği talebelerinden teşekkür tebrik mesajları alan bir öğretmen çocuğu olarak elbette benimde yaşanmış gerçeklere dayanarak bazı eleştiriler getirmemin neresi tuhaf ve sizi neden rahatsız ediyor anlamıyorum.Hem ayrıca benim yazımın birilerini savunma yada suyu bulandırma maksatlı yazdığımı da nereden çıkardınız..!?Ben sadece ortaya çıkan bu tablonun herkes gibi içimi acıttığını dile getirmeye çalışıyorum o kadar..yazınızın son bölümünden de benim sanki şu anki hükümeti savunur bir halim varmış gibi bir gönderme yapmışsınız buna da aşk olsun diyorum.Bir konu açmışsınız ve birilerinin düşüncesi varsa yada düşünebilen var mı gibi bir soru sormuşsunuz,acizane kendimce düşündüğüm şeyleri yazdım..

Asıl tuhaf olan benim yazımdan suyu bulandırma gibi asla kendime yakıştıramayacağım bir davranışı bana sizin yakıştırmanız.Biraz kendinize gelin ve gençlerin ne okuduğunu ne dokuduğunu objektif bir gözle bakın derim.Çoğunun değil yolda belde okul bahçelerinde bile bir soytarıdan farkı yok,ne kılık kıyafetleri ne davranışları bir öğrenciye lise talebesine yakışmayacak ve çoğu zaman hicap duyduğum davranışlar içindeler..Analar babalar yırtınıyor tabi okutmak için ve yırtınmalıda,ama alması olmayan bir beyin yoksa ne yapsanız boş..Bu bilmem kaç bin tane öğrencinin sıfır çekmesi içimi acıtsa da gördüğüm ve yaşadığım şeyler gözümün önüne geldiğinde hiçte abes karşılamıyorum..AZ BİLE OLMUŞ..Aslında bu konu da yazacağım çok şey var ama alıntı yaptığınız kısa yazımdan bile suyu bulandırma suçu yayma gibi adi davranışları bana yakıştıracaksanız bundan sonra ( . ) bile yazmam ve özür beklerim..sayın birazdahaderinmavi......

evet, belki sıcakların da etkisiyle sinirlerimiz bozulmaya başladı ve alınganlaştık... elbette bu kadar büyük boyutta, kitlesel başarısızlıkta birinci derecede sorumluluk, onyıldır eğitimi yaz boz tahtasına çeviren ve hallaç pamuğu gibi atan hükümette ve onun kendisi de intihalci olan eğitim bakanındadır... bu sıfırcılar ilkokula başladığından beri, milli eğitimi bu hükümet yönetiyorsa, ama biz yine de sorumluları başka yerde aramak istersek, ''bu çocukları anneleri hatalı doğurmuş'' diyecek kadar saçma bir pozisyona sürükleniriz..kaldı ki 'öyleyse neden lise diplomaları var' sorusu ortadadır... çağdaş demokratik ülkelerde, başarısızlığın en küçük bir göstergesi bile, ilgili bakanların ve bazen hükümetlerin istifasına neden olurken; bizde bu kadar büyük, açık ve kesin bir başarısızlık bile, bırakın istifa konusu olmayı; eleştiri konusu bile yapılamıyor... tuhaf... utanmalıyız....

demokrasilerde, başarısızlık durumunda istifa etmek gerekmez mi... babamızın çiftliğini yönetiyor olsak bile, çiftliğin kötüye gittiğini farkeden (bu gidişten direk olarak etkilenmeseler bile), çevremizden kimi namuslu insanlar bizi uyarmaz mı... uyarmamalı mıdır....

Yeni düşüncelere açığız