Ugur Mumcu - Kazım Karabekir Anlatıyor'dan

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Genel Tartışma Alanı kategorisinde turko29 tarafından oluşturulan Ugur Mumcu - Kazım Karabekir Anlatıyor'dan başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 5,365 kez görüntülenmiş, 13 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Genel Tartışma Alanı
Konu Başlığı Ugur Mumcu - Kazım Karabekir Anlatıyor'dan
Konbuyu başlatan turko29
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan kuzeys

turko29

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
20 Şub 2010
Mesajlar
322
Tepkime puanı
0
Puanları
16
Yaş
65

Kâzım Karabekir, Ulusal Kurtuluş Savaşımızın en önemli komutanlardan birisidir.
1882 yılında İstanbul'da doğan Karabekir, 1902'de Harp Okulu'nu, 1905 yılında da Harp Akademisi'ni birincilikle bitirdikten sonra Manastır'a atanmış; Enver Bey ile sonradan «îttihat ve Terakki» adını alan «Osmanlı Hürriyet Cemiyeti»ni Manastır merkezini kurmuş; bölgede Rum ve Bulgar çetelerine karşı savaşmış; 1907'de de İttihat ve Terakki Derneği'nin İstanbul'daki örgütlenmelerinde görev almıştır.
Meşrutiyet'in ilanı ve 31 Mart gerici ayaklanmasının bastırılmasında etkin görevler almıştır.
l. Dünya Savaşı'nda İran ve Irak cephelerinde savaşmış; 1918 yılında Erzincan ve Erzurum'u, Rus ve Ermeni ordularından kurtaran birliklere kumanda etmiş; İngilizlere karşı Azerbaycan seferini düzenlemiştir.
1919 yılında da Erzurum'daki 15. kolordu komutanlığına atanan Karabekir, Erzurum Kongresinin toplanmasına öncülük etmiş ve kolordusu ile birlikte hakkında İstanbul hükümetine tutuklama kararı çıkartılan M. Kemal Paşa'nın emrine girmiştir.
Kâzım Karabekir Paşa, Sarıkamış, Kars ve Güm-rü kalelerini Ermenilerden geri almış; Ermeni Taş-nak hükümeti ile yapılan barış görüşmeleriyle Sov-yetler'le yapılan Kars Muahedesinde «Murahhas Heyeti Reisi» olarak görev yapmıştır.
Doğu'da savaş yıllarında ana ve babalarını yitiren 4000 kimsesiz çocuk için okullar kurmuştur.

Karabekir, Kurtuluş Savası ile Cumhuriyet'in ilk yıllarında Edirne ve İstanbul milletvekilliği yapmıştır.
1926 yılında Atatürk'e karşı düzenlenen «İzmir suikastı» nedeniyle İstiklal Mahkemesi'nce tutuklanmış,- yapılan yargılama sonunda aklanmıştır.
Cumhuriyet'in ilânından sonra «Birinci Ordu Müfettişliğine» atanan Karabekir, 1927 yılında emekliye ayrılmış ve «Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası» adıyla kurulan partinin de liderliğine getirilmişti.
1938 yılında yeniden TBMM'ne giren Karabekir, 1948 yılında TBMM başkanlığına seçilmiş,- 1948 yılında da ölmüştür.
Her ihtilâl, çatışmalar ve çalkantılar içinde oluşur! Bu çalkantı ve çatışmalar, ihtilâlcileri karşı karşıya da getirir.
Mustafa Kemal ve Karabekir Paşa, Ulusal Kurtuluş Savaşımızı kesin utkuya ulaştıran iki eski dost, iki eski arkadaş, iki eski asker ve iki eski ihtilâlcidir.
Yollar, hilâfetin kaldırılması ve Cumhuriyet'in ilânı ile birlikte ayrılmıştır.
Karabekir, Atatürk'e neden karşı çıkmıştı?
Bu iki eski dost, bu iki kahraman asker niçin karşı karşıya gelmişlerdi?
Bu çatışmanın nedenlerini, Karabekir'in günü gününe yazdığı «inkılâp Hareketleri neden oldu, nasıl oldu?» adlı anılarından öğreneceğiz.
Bu anılan, Kâzım Karabekir'in kızları sayın Hayat Karabekir Feyzioğlu ile sayın Timsal Karabekir ile Karabekir'in bir süre önce ölen kızı Emel Özeren-gin'in eşi sayın Prof. Faruk Özerengin'den aldım.
Kendilerine teşekkür ediyorum.
Atatürk ile Karabekir arasında kamuoyu önündeki ilk tartışma 1933 yılı mayıs ayında Milliyet Gazetesi'nde olmuş. Tartışma sırasında «Millici» takma adıyla yazılar yazan yazar, Karabekir'e şu çağrıyı yapmış.-
— Herhalde muhterem Paşa neşrettikleri (Şarkı-lı ibret) eseri yerine İstiklal Harbi'nin birkaç safhasına varan çocuklarına öğretecek başka eser hediye etseydi, tarih ve hakikat namına daha büyük hizmet görmüş, efkâr-ı umumiyenin kendi haklarında, milli mücadeledeki hizmet ve tesirleri hakkında kafalarda yarattığı müphem hükümlere kendi dilleriyle, kendi yazıları ile hakiki istikametlerini vermiş olurlardı!
Karabekir, bu açık çağrı üzerine Milliyet Gazete-si'ne 7 mektup göndermiş, bu mektupların altısı yayınlanmış; yedincisi ise yayınlanmamış.
Tartışmanın kesilmesi üzerine Karabekir, «İstiklal Harbimizin Esasları» adlı kitabı yazmış; bu kitap, daha baskıdayken toplatılıp yakılmış; Paşa'nın İstan- bul Erenköy'deki köşkü basılarak kitabın kaynağı olan belgelere el konmuş.
1933'de yakılan bu kitap, 1951 yılında yeniden yayınlanmış.
Atatürk, yakılan bu kitabı inceleyerek Kâzım Ka-rabekir'e 9 sayfa tutan yanıtlar vermiş.
Atatürk'ün el yazısı ile yazdığı bu notları Türk milli eğitiminin unutulmaz adı eski Milli Eğitim bakanlarından Hasan Ali Yücel'in kızı sayın Canan Ero-nat'dan aldım.
Sayın Eronat'a teşekkür borçluyum; kamuoyu önünde kendisine teşekkür ediyorum.
Karabekir, yaşarken anılarının serbestçe okunmasına tanık olamamış.
Gazeteci Hikmet Münir, Kâzım Karabekir ile 1939 yılı Şubat ayında Yedigün adlı dergisinde röportaj yapmış; ancak bu yayın da devrin hükümetinden geldiği ileri sürülen baskı ile kesilmiş.
Karabekir, daha sonra «istiklâl Harbimizin Esasları» adlı kitabını genişleterek «istiklâl Harbimiz» adlı kitabı hazırlamış. Bu kitap ancak 1960 yılında yayınlanabilmiş, Bu kitap hakkında da dava açılmış; ancak yapı-
lan yargılama sonunda davanın düşmesine karar verilmiş.
Karabekir'in anılarını yayına hazırlarken o dönemlerin Meclis tutanaklarının ve gazete kolleksiyon-larının da incelenmesinde bana yardımcı olan TBMM Kitaplığı müdür yardımcısı sayın Ali Rıza Cihan ve kitaplık görevlilerine teşekkür ediyorum.
Enver Paşa'nın mektuplarını özel arşivini açarak inceleme olanağı sağlayan tarih araştırmacısı sayın Arı İnan'a da teşekkür borçluyum.
Karabekir'in anılan Devrim Tarihimizin bir boşluğunu dolduruyor. Amacımız yakın tarihin karanlıkta kalan bir bölümünün aydınlatılmasına yardımcı olmaktır.
Bu anılarda Anadolu ihtilâlini başlatanların yol ayrımlarını ve Devrim yıllarının dalgalanmalarını gö-receksiniz.
«ihtilâl evlâtlarını yer»!
Bu bir değişmez kuraldır. Anadolu ihtilâli, Türkiye'de bir yeni dönem açmış; bir çağ değiştirmiştir. Böylesine bir olayda ihtilâlcilerin yollarının ayrılmaları doğaldır. Doğal olmayan bu olaylar üzerindeki yasakların şu ya da bu nedenle bugün bile sürmesi ve sürdürülmesidir!
Ulusal Bağımsızlık Savaşının başkomutanı ve -devrimlerin lideri Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile açıksözlü asker ve yurtsever komutan Kâzım Kara-.-bekir'i bugün bir kez daha saygıyla anıyoruz.

BİR
«Çünkü her gittiğiniz yerde aleyhte bulundunuz. Yazık değil mi? Tarihe geçecek O'nun yaptığı şeyler.»
Bu sözler Mustafa Kemal Paşa'nındı.
Mustafa Kemal'in TBMM'deki gizli oturumda savunduğu komutan da Şark Cephesi Komutanı Kâzım Karabekir Paşa'ydı.
Günlerden cumartesiydi.
Tarih de 22 Ocak 1921.
«Kâzım Paşa'yı içinizde tanıyanlar ve tanımayanlar vardır. Karabekir Paşa, gayet zeki, üstün ahlâklı, namuslu, fevkalâde iyi huylu, namuskâr, tedbirli bir adamdır.»
Mustafa Kemal Paşa, arkadaşı Kazım Karabekir Paşa'yı «komünistlikle» suçlayan Erzurum milletvekili Hüseyin Avni Bey'e karşı bu sözlerle savunuyordu.
Bursa milletvekili ve Diyarbakır istiklâl Mahkemesi üyesi Şeyh Servet Efendi'nin «komünizm propagandası Yaptığına dair şifreli telgraf »m Genelkurmay Başkan Vekili Fevzi Paşa'nın -yazısı üzerinde ihbar üzerine o gün TBMM'de gizli görüşme başlamıştı.
Erzurum milletvekili Hüseyin Avni Bey, Kâzım Karabekir Paşa'yı o günkü moda ve yaygın deyişle «bolşevik-likle» suçluyordu.
Hüseyin Avni Bey, Karabekir Paşa'nın bolşevik olduğundan kuşkulanmış; bu kuşkusunu da gizli oturumda şöyle dile getirmişti:
«Erzurum'a girdiğimiz zaman çeşitli akımlar vardı. İçlerine girdim. Birtakım subaylar arasında (bolşevikliğin) ..askere de yansıyacağından korkuyorlardı. ..Ordunun başındaki Kâzım Paşa Hazretlerine başvurduk. Orduda bir düzen olabilir mi?., dedik.
Mamafih dedi., kanıma gelince:
Belki efendiler, garip gelecektir sözüm, benim kanıma kalırsa, islâmiyetle bolşeviklik arasında pek az fark vardır., dedi.
Bunda miras, zekât yoktur Paşam., dedim. Bizim ilkelerimize uymaz. Beni mi kandırıyorsunuz? Yoksa ne buyuruyorsunuz?
Kâzım Paşa dedi ki:
Bugün iki siyaset vardır: Batı ve Doğu siyaseti. Bizim, Batı ile İngilizlerle anlaşmamız olasılığı var mıdır?
Yoktur., dedim.
O halde bizim Doğu ile anlaşmamız zorunludur. Doğu siyasetini izlemek zorundayız... dediler. (..) Bizim için başka kurtuluş yolu yoktur. Ve bana bolşevikler söz verdi. Ben,askerî delege olarak atandım. Bu örgütü ülke içinde kuracağım., buyurdular.»
Erzurum milletvekili Hüseyin Avni Bey, Türkiye Komünist Partisi kurucusu Mustafa Suphi'nin «yüksek zevat ile temas ettiğini öğrendiğini» ve Mustafa Suphi ile Kâzım Karabekir Paşa'nın ilişkileri olduğunu söylüyor ve Paşa'yı açıkça komünistlik ile suçluyordu.
Hüseyin Avni Bey, sözlerini «Doğu Cephesi'ne bir heyet gönderin., ben gerçeği söylüyorum. Söylediklerimin tersi çıkarsa namussuzum» diyerek noktalıyordu.
Hüseyin Avni Bey'in bu ağır suçlamalarına kim yanıt verecekti?
Mustafa Kemal!
Mustafa Kemal Paşa, kürsüye geliyor ve amaçlarının «millî sınırlar içinde bağımsızlık» olduğunu anlattıktan sonra şöyle konuşuyordu:
Efendiler,
Bu esas üzerinde yürüyen insanlar, düşünen beyinler, doğal olarak, komünizmin geniş ve kayıt tanımayan esasları ile uyuşmazlar. Bu nedenle yüksek kurulunuzun izlediği siyaset, hiçbir zaman komünistlik esasına dayalı değildir. Bu böyledir, bunu tekrar ediyorum, bir defa daha. Fakat yine bilmektesiniz ki ve bütün dünya bilmektedir ki, bu millî esaslara derin bağlar bulunan Meclisiniz ve Hükümetiniz, bağımsız bir devlet olarak Rusya Bolşevik devletle ilişkilerinde hiçbir zaman komünistlik ve bolşeviklik esaslarını ağzına bile almamıştır.»
Mustafa Kemal Paşa, daha sonra «Rusya içinde bu milletin soysuz, herhalde sersem birtakım evlâtları oralarda serseriliklerine devam etmişlerdir» diyor ve sözü Türkiye Komünist Partisi'ne ve Mustafa Suphi'ye getiriyordu.
«İşte bu serseriler, bir iş yapmak hülyasına kapılarak görünüşte memleketimize ve milletimize yararlı olmak amacıyla TKP diye bir parti kurmuşlar; bu partinin başında da Mustafa Suphi ve benzerleri var. Bunlar, doğrudan doğruya Vatanseverlik duygulan ile gerçek millî duygular İle değil, benim kanımca, belki kendilerine para veren, kendilerini koruyan ve bunları koruyan Moskova’daki prensip sahiplerine yaranmak için birtakım serserice girişimde bulunmuşlardır. Bunların yaptıkları girişim, Rus Bolşevizmi-ni çeşitli kanallardan memleket içine sokmak olmuştur.»
Mustafa Kemal, daha sonra «Efendiler» diyordu, «iki önlem olabilirdi.»
«Birisi, doğrudan doğruya komünizm diyenin kafasını kırmak; diğeri, Rusya'dan gelen her adamı derhal, denizden gelmiş ise vapurdan çıkarmamak! karadan gelmiş ise sınırın dışına çıkarmak gibi şiddet önlemlerine başvurmak.
Bu önlemlere başvurmakta iki noktadan sakınca gördük:
Birincisi, siyâseten iyi ilişkilerde bulunmayı gerekli gördüğünüz Rusya cumhuriyeti tümüyle komünisttir. Eğer böyle şiddet önlemlerine başvurursak, Ruslarla ilişkide bulunmamak gerekir. Oysa biz, birçok siyasal düşünce ve nedenle Ruslarla temas etmeyi, ilişki kurmayı istedik ve istiyoruz, isteyeceğiz. O halde uygulayacağımız önlemler de dostluğunu istediğimiz bir milletin, bir hükümetin prensiplerini aşağılamamak zorundayız.
ikinci görüş açısından da şiddet önlemlerine başvurmayı yararlı görmedik:
Bildiğiniz gibi düşünce akımlarına karşı düşünceye dayanmayan güçle karşılık vermek o düşünceyi ortadan kaldırmadıktan başka, herhangi bir insanla konuşulduğu zaman onun herhangi bir fikrini kuvvet zoru ile reddederseniz ö ısrar eder. Israr ettikçe kendi kendini aldatmakta çok daha ileri gidebilir.. Bu nedenle düşünce akımları cebir ve şiddetle yokedilmez, tersine güçlendirilir.»
Mustafa Kemal, niçin komünist partisi kurdurduğunu da gizli görüşmede" şöyle açıklıyordu:
«..Komünizmin memleketimiz için, milletimiz için, din gerekleri için uygulama olanağı olmadığını anlatmak, kamuoyunu aydınlatmak en yararlı çare görülmüştür. İşte hükümet, böyle bir çözüm yoluna başvurmakla beraber, şüphe yok ki, gelen akımları zamanından önce, zararlı hale gelmeden, bir taraftan da gerekli önlemleri almıştır. Hükümet, aydınlatma yoluyla bu akımın önüne geçmeyi düşündüğü sırada aynı biçimde düşünen birtakım kıymetli ahlâklı ve her bakımdan güvenilir arkadaşlar bana başvurdular. Bunlar, bu açıdan bu memleket ve milletin yararına en çok ne yolla hizmet edebileceklerini düşünüyorlardı, işte bu düşüncenin ürünü olarak Ankara'da Komünist Fırkası adı altında bir fırka (parti) oluştu.»
Gizli görüşmede Mustafa Kemal «komünizm» diyordu «sosyal bir sorundur. Bu nedenle komünizmin dayandığı ilkeleri anlatmakta sakınca yoktur.»
«Yalnız» diyordu;
«Yalnız amaçlan belli olmayan, yerleri bile bilinmeyen bir takım kimseler komünizm adı altında, bolşevizm adı altında örgüt kurmalarını menetmek istedik. Bu görüş açısından İçişleri Bakanı bütün yüksek memurlara dedi ki:
(Komünistim diyen hükümetin resmen programı görülmüş ve varlığı resmen tanınan örgüte girebilir. Fakat kendi kendine kurulan fırkanın hükümete verdiği bir güvence vardı ki, o, önüne geleni örgüte almayıp, belki akit başında, genel koşullan, din gereklerini, kutsal millî davayı, millet ve devlete inanmış insanlar ancak bu ulusal davaya bağlı kalma koşulu He kamuoyunu aydınlatabi- lirlerdi. Ve ben eminim ki, arkadaşlar, Rus bolşevizminin yapmış olduğu yıkıntıyı birçoklarımızdan daha iyi bitmektedirler.)»
Şeyh Servet Efendi'nin komünizm propagandası yapıp yapmadığı konusu «Komünist Fırkası» ile «Halk İştirakiyyun Fırkasının niçin kuruldukları konuların da konuşulmasına yol açar.
Mustafa Kemal, Bakü'de «Komünist Fırkası» adıyla bir başka parti daha kurulduğunu anlatır ve Ankara'da Türkiye Komünist Partisi adıyla bir parti kurulmasıyla «talimatı dışarıdan alan bir fırka da reddedilmiş oldu» der.
Hükümet izniyle kurulan. «Türkiye Komünist Fırkası» ile «Halk İştirakiyyun Fırkası» arasında ne gibi farklar vardı?
Mustafa Kemal, gizli görüşmede bu ayrımı şu yargısıyla birlikte açıklar:
«Türkiye Komünist Fırkası, Türkiye için Türkiye içinde çalışan bir parti biçimindedir. Halk İştirakiyyun Fırkası, doğrudan doğruya komünizm niteliği gösterir bir partidir, kanıtlanmış bilgilere göre burada bulunan Rus Büyükelçiliği ile bile temas halindeler. Bu konuda fazla birşey söylemek istemiyorum.»
Mustafa Kemal, bunları açıkladıktan sonra sözü Erzurum milletvekili Hüseyin Avni Bey'in Kâzım Karabekir Paşa'yı suçlayan konuşmasına getirir.
«..Ufak bir tereddütü olanlar, Kâzım Karabekir Paşa Hazretlerinin bir buçuk yıldır Doğu'nun durumu hakkında her gün vermiş oldukları raporların tümünü okuduktan sonra bir karara varmaları ve ondan sonra konuşmaları gerekir. O zaman bu görüşü ileri süren kimse, bu güçteki bir kimse hakkındaki, Kâzım Karabekir Paşa Hazretlerinin kıymetlerini takdirde ne dereceye kadar hata etmiş olduklarım anlayacaklardır.»
Mustafa Kemal, Kâzım Karabekir Paşa'nın Mustafa Suphi olayında oynadığı rolü de açıklar; der ki:

«Mustafa Suphi'yi Doğu'da Hüseyin Avni Bey'den önce ortaya çıkartan Kâzım Karabekir Paşa'dır. Bu adamın memlekete girmesinin sakıncalı olduğunu takdir eden Kâzım Karabekir Paşa'dır. Bunun memleket dışına, sınır dışına çıkarılması gerekeceğini bilen de Kâzım Karabekir Paşa'dır. Bunun planını yapan da Kâzım Karabekir Paşa'dır; yoksa Erzurum valiliğiniz değildir. Biz değiliz efendiler. Akıllıca yaptığı planla, herkesten önce gerekenleri harekete geçiren Kâzım Karabekir Paşa'dır: Bilmem, bol-şeviklere eğilimliymiş. Mustafa Suphi'nin bilmem nesiy-miş. Herkesten önce güçlü önlemler alan Kâzım Karabekir Paşa'dır1.
(..) Kâzım Paşa'nın komünistlerle temasta olanlara karşı komünist görünmesi doğru olabilir; memleket ve millet için yararlı bir siyasal amacı sağlamak içindir; gerçekte komünist ve bolşevik olduğu için değildir»-.
Paşalar Bolşevizmi
Enver Paşa, o günlerde Moskova ve Bakü'dedir. Rus marksisti Karl Radek ile ilişki kuran Enver Paşa ve İttihatçılar, Leninin öncülüğünde toplanan Baku Kurultayına katılırlar.
Enver Paşa, bir de 3. Enternasyonalin ideolojik doğrultusunda komünist partisi kurar. Bu komünist partisinin adı «Halk Şûralar Fırkası»dır.
Fırka programının birinci maddesinde «hâkimiyet-i milliyeyi doğrudan doğruya kendi sa'y ve emelleriyle ik-tisab-ı hayat eden sınıf ahalinin elinde» bulunması gereği yazılıdır.
Bugünkü Türkçe ile Halk Şûralar Fırkası'nın amacı «ulusal egemenliğin kendi emek ve eylemleri ile yaşamlarını kazanan sınıfların elinde olması»dır.
Enver Paşa Halk Şûralar Fırkası'nı niçin kurmuştu?
Bu soruyu Şark Cephesi Komutanı Kâzım Karabekir Paşa, «Büyük Millet Meclisi Riyaseti» ile «Erkân-ı Harbiye Reisi Fevzi Paşa Hazretleri»ne gönderdiği 5 Mayıs 1922 tarihli telgrafta şöyle yanıtlıyor:
«Tamamiyle bolşevizm ve komünizm esaslarını ihtiva eden seksen beş maddelik programın ismine (Halk Şûralar Fırkası) namı verilerek Anadolu'ya gönderilmeye başlanmıştır. (..). İngilizlerin barış olasılığına karşı Çiçerin bile Enver'in Anadolu'da devrim yapması için yardımda bulunuyormuş. (..} Bolşevikler, Mustafa Suphi ve benzerleri ile yapamadıklarını Anadolu kızıl devrimini Enver Paşa ve arkadaşları aracılığı ile yaptırmaya çalışacaklar; doğal olarak hemen egemenliği ellerine alarak devrimi yapanları da ortadan kaldıracaklardır, nitekim Ermenistan'da olay aynen böyle olmuştur.»
Fevzi Paşa, Karabekir'in bu telgrafına 29 Mayıs 1922 günü gizli şifre ile şu yanıtı verir:
«İngilizlerin bu kez de komünistliğin yayılması gibi bir maske altında Anadolu'ya özellikle yer yer ayaklanmalar düzenlemeye çalışacakları bazı kimseleri yurda soktukları haber alınmıştır.
Aynı zamanda Enver Paşa'nın da komünistlik lehine bazı girişimlerde bulunduğu ve kendisinin şu anda Moskova'dan bilinmeyen bîr yere gittiği tahakkuk etmiştir. Gerek kendi adına sahillerimize ve kara sınırlarımıza gelecek kimselerin ve gerekse kendisinin tutuklanarak sıkı güvenlik önlemleri altında Ankara'ya getirilmesi gereğini ilgili memurlara çok gizli kaydıyla bildirilmesini rica ederim»».
Şark Cephesi Komutanı Kâzım Karabekir, Enver Paşa'nın komünist olduğu kanısındadır. Enver Paşa da Mustafa Kemal Paşa ile Kâzım Paşa'nın «komünist esaslarını kabul eder gibi» görünmelerinden yakınır!
Enver Paşa'nın 16 Temmuz 1921'de Mustafa Kemal , Paşa'ya Moskova'dan gönderdiği «Muhterem Paşam» diye başlayan mektubunda Mustafa Kemal Paşa'nın, Enver Paşa ve arkadaşlarının «Anadolu hesabıma birşey yapmamalarını» istediğinden yakınırken önce şu gelişmeleri anlatır:
«Ben (Moskova'ya) geldiğim zaman Bekir Sami Bey
 

turko29

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
20 Şub 2010
Mesajlar
322
Tepkime puanı
0
Puanları
16
Yaş
65
ve arkadaşlarını buldum4. İki aydan beri Moskova'da bulunuyorlardı. Ben bu arzunuzu haber alınca Çiçerin'in sualine karşı resmen vazifem olmadığını, yalnız bugün her surette Anadolu'ya yardım edilmesine taraftar olduğumu söyledim. Bekir Sami Bey'in arzusu üzerine bir kerre Çi-çerin'e Anadolu hükümeti taraftarı olduğunu göstermek için beraberce gittim. (..). Ruslar henüz müzakereye bile başlamamışlardı. Çünkü Yusuf Kemal Bey biraderimiz (bunlar Anadolu'nun komünist olmasını isteyecekler, biz de olmaya karar verdik. Binaenaleyh, yine bizden müzakere olunmuyor) diyorlar ve sabırsızlanıyorlardı.. (..) Ben hususi olarak Berlin'de hapishanede çalıştığımız Radek ve diğer liderlerle işin biran evvel halline çalıştım. Ve nihayet müzakere başladı. Ve Yusuf Kemal Bey'in zannı gibi bolşeviklik teklif edildi.»
Enver Paşa, daha sonra, Sovyetler'den yardım gelirse bunun gerektiğini, böylece «Avrupa, Anadolu Sov-yetler'le anlaştı» diye Anadolu hükümetini daha güçlü göreceğini anlatır ve gerek Mustafa Kemal'i, gerek Kara-bekir'i komünistlikle suçlar.
«..Sonra Bakü'ye geldiğimde değil yalnız Türkiye'de fakat bütün islâm memleketlerinde derhal aks! tesiri görüleceğine ve böylece İngilizlere yardım edileceğine kani olduğumdan Türkiye ve Şark bolşevizmi taraftarı olmadığımı alenen kongrede söylediğim gibi, Anadolu halkının menfaatına daha uygun ve cidden ezilen halkı düşünür idare esasına dayanan bir program ile Talât Bey'i ve diğer iki arkadaşı Anadolu'ya göndermeye karar verdik.
O zaman, Kâzım Karabekir Paşa ve zat-ı samileri (yüksek şahsınız) komünist esasını kabul eder gibi görünmüş olduğunuzdan tabii bu hususta yaptığımızı değil yalnız size fikrimi yazmakla yetinmiştim. Bilâhare, Ankara'dan aldığım mektupta ve buraya 3. Enternasyonal'e gelen delegelerden zâtıâliniz diktatörleri olmak üzere Çerkeş Ethem ve diğer bazı arkadaşların Ankara Komünist Fırkası'nı teşkil buyurduğunuzu anladım»1.
Bolşeviklik İlanı
- Mustafa Kemal ve Kâzım Karabekir iki eski arkadaşlar; arkadaşlıkları, dostlukları, gizli örgütlerde, ihtilâllerde, savaşlarda pekişmişti.
31 Mart gerici ayaklanmasının bastırılmasında Mustafa Kemal ve Kâzım Karabekir beraberdirler; Mustafa Kemal, kolağası rütbesi ile Hüseyin Hüsnü Paşa komutasındaki Redif Fırkası kurmay başkanıdır; Mürettep ikinci Fırka Komutanı Şevket Turgut Paşa'nın kurmay başkanı da Kâzım Karabekir'dir.
Mustafa Kemal, ordudaki görevinden çekilip «ferd-i millet» olarak Anadolu'da örgütlenme çalışmalarına başladığında Erzurum'daki Şark Ordusu Komutanı olarak «em-rinizdeyim Paşam» diye yardıma koşan da Kâzım Karabekir Paşa'dır.
Her devrimde ve her toplumsal olayda .yaşandığı gibi Cumhuriyetin ilk yıllarında da ulusal kurtuluş liderlerinin yollan ayrılacak ve Kâzım Karabekir, 1933 yılında yazdığı ve yayınlamak istediği «İstiklâl Harbimizin Esasları» adlı kitapta arkadaşı Mustafa Kemal'in Kurtuluş Savaşı yıllarında «bolşeviklik ilân etmeyi düşündüğünü» yazacaktı.
Karabekir Paşa'nın 1933 yılında yazdığı kitap yayın-lanamaz; kitap matbaadayken toplanır ve yakılır.
1933 yılında yayınına izin verilmeyen «İstiklâl Harbimizin Esasları» adlı kitabın 54. sayfasındaki şu satırlarını birlikte okuyalım:
«..Bolşeviklik fikrinde olanları ikaz ettim. (Bolşeviklik fikrinin tekrar alevlenerek Amasya içtimaında dahi münakaşa ve kabul edildiğini ve fakat ikazımla tekrar milli hükümet esasına rücu edildiği görülecektir.)
Mustafa Kemal'in, Karabekir'in bu satırlarına karşı Yanıtı çok serttir.
Mustafa Kemal, kitabın ilk formalarım okuyup, el yazısı He 9 sayfalık tutan notlar alır. Bu notların 14. sırasında yer alan bölümü şöyledir:
«S. 54.. Bolşeviklik., çok alçakça uydurmak istediği bir hikâye (bana yapıştırmak istiyor).»
İKİ
İki arkadaşın yolları Cumhuriyet'in kuruluş yıllarında ayrılmıştı.
Kamuoyu önündeki açık tartışmada Siirt Milletvekili Mahmut Bey'in sahibi olduğu Milliyet Gazetesi'nin 27 Nisan 1933 günlü sayısında «Ankaralı'nın defteri» köşesinde «Millici» imzasıyla yayınlanan «Tek cepheli sadakat böyle mi olur?» başlıklı yazıyla başlamıştı.
«Millici» imzalı yazıları yazan Atatürk'ün kendisi miydi?
Belki kendisiydi; kendisi olmasa bile bu yazılar kendisinin bilgisi altında ve kendisine çok yakın kimselerce yazılıyordu.
Belki Mazhar Bey, belki de Falih Rıfkı (Atay).
«Tek cepheye sadakat böyle mi olur?» başlıklı yazıda Celâlettin Arif Bey ile Hüseyin Avni Bey'in; 1920 yılı Kasım ayında Erzurum'a giderek Erzurum'da «ordu ambarlarında suistimal yapıldığını» ileri sürdüğü ve Vali Kâzım Paşa'nın (Kâzım Dirik) görevden alınmasını istediği. Kâzım Karabekir Paşa'nın önce Celâlettin Arif Bey'in önerisi doğrultusunda -hareket ettiği, sonra da bu önerilere karşı çıktığı yazılıyordu.
«Millici» ertesi gün de Karabekir Paşa'nın, bu olaylar sırasında Mustafa kemal Paşa'ya çektiği şifrede' «Celâlettin Arif Bey'i, daha Ankara'dayken külah kapmak isteyen bazı adamlarla anlaşarak bu tertibi yapmış; Hüseyin Avni Bey, Erzurum Valisi olacak, o da Şark Vilâyetlerinin Umumi Valisi.. Herhalde Celâlettin Arif Bey ya bir oyuncak olarak oynatılıyor ya kendisi birşey yapmak istiyor» dediğini de yazar.
«Millici» Kâzım Karabekir Paşa'nın «tek cephede birlik» stratejisine pek atak uydurmadığını üstü kapalı biçimde de olsa ileri sürmekteydi.
1 Mustafa Kemal - Karabekir tartışması bu noktadan sonra alevlenir.
Karabekir Paşa'nın bu yazılara karşı gönderdiği yanıt 5 Mayıs 1933 günkü Milliyet Gazetesi'nde yayınlanır.
Tartışmanın can alıcı noktalarından biri Anadolu'ya geçme düşüncesinin nasıl oluştuğuydu.
Karabekir, bu konuyu yanıtlarında şöyle anlatıyordu:
«Ben, daha mütarekenin başlangıcında millî istiklâlimizin ancak millî bir kuvvetle kurtarabileceğini, bunun da Erzurum'da yapılacak millî bir teşekkülle mümkün olabileceğini, birçok zatlara ve bu meyanda Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine de Şişli'deki evinde bizzat söylemiş ve kendilerini Şark'a davet etmiştim.»
Karabekir Paşa. ilk mektubunda şunları yazar:
«..Mustafa Kemal Paşa Hazretleri henüz İstanbul'da iken ben Şark'ta işe başlamış ve Erzurum Kongresi'yle millî nüveyi hazırlamıştım.
iki buçuk ay sonra Erzurum'a gelen Mustafa Kemal Paşa Hazretleri ile tekliflerimle tekiden (sağlamlaştırarak) mutabık kalmış ve bu suretle ben Şark'ta, kendileri de Garp'taki siyaset ve hareketi idare etmeyi millî planımız olarak tesbit etmiştik.»
(..) Ankara'da Millet Meclisi açılıncaya kadar bu fikirde bulunan Mustafa Kemal Paşa Hazretleri bundan sonra nedense bu fikirlerinden sarfınazar ettiler.
Celâlettin Arif Bey'in getirdiği malûmata göre Şark'-taki kurtarıcı vazifemden mahrum edilecektim. Bunun, millî felâketin başlangıcı olacağı hakkındaki kanaatim ise değişmemişti. Bunu Celâlettin Arif Bey'e anlattım. Tasavvur Olunan Umumi Valiliğe benim değil kendisinin tayininin muvaffak olacağı fikrini o da kabul etti.
Teklifimden sonra Mustafa Kemal Paşa Hazretlerinden aldığım şifrede Celâlettin Arif Bey'in (Kolordu ambarlarında suistimal var) diye Kolordu Komutan Vekili Manastırlı Kâzım Bey'e hücumunu öğrendim, Celâlettin Arif Beye silâh ambarlarını gezdirdim ve hatasını gösterdim.»
Kâzım Karabekir, yanıtında M. Kemal ile Celâlettin Arif Bey'in aralarının iyi olmadığım TBMM ikinci başkanı Celâlettin Arif Bey'in, Meclis aracılığı ile önce kendisinin, sonra da Erzurum halkı aracılığı ile de Mustafa Kemal'in düşürüleceğini öğrendiğini, buna göre önlemler aldığını da bildiriyor.
Karabekir, 5 Mayıs 1933 günlü yanıtını şöyle noktalar -.
«Milli istiklâlimizi kurtarmak için canla başla uğraşanların bu hizmetlerini yazmayabilirsiniz; fakat bari bunları borçlu çıkarmayınız.»
Bu tarihten sonra «Millici» ile Kazıp Karabekir Paşa arasında sert tartışmalar sürer.
6 Mayıs 1933 tarihli «Ankaralının Def teri» nde şu satırlar yazılır:
^«Hayatta en kolay şey, insanın büyük iddialarda bulunmasıdır; kendi nefsine ve işlerine olduğundan fazla kıymet vermesidir; her müsbet rolünün, tesirin mühim olduğunu söylemesidir. Fakat bunlar kadar kolay olmayan birşey var ki bunların şahitlerle, vesikalarla teyit edilmesidir.»
«Millici» bu savını kanıtlamak için belge de sunar. Belge sunmadan önce de şu açıklamayı yapar:
«Herkes bilir ki, Gazi Mustafa Kemal Hazretleri; Anadolu'ya geçmeden evvel İstanbul'da aylarca uğraştı; pek çok temaslar yaptı. Yerli ve yabancı birçok âdâmla görüştü; halkın, halk içinde yaşayanların, iş başında olanların temayüllerini araştırdı, taşıdığı emniyet ve itimada göre herkese derece derece açıldı. Anadolu'da açacağı mücadelede kendilerine kimlerin yardım edebileceğini, İstanbul'da kalabilenlerden hangilerine bel bağlayabileceğini anlamaya çalıştı. Bütün bu zevat arasında hatta hepsinden evvel, Anadolu'da bir kolordunun başında bulunan Kâzım Karabekir Hazretleri gibi aynı zamanda yakından tanıdığı bir kumandanla görüşmesinden, anlaşmasından tabii birşey olur mu?»
«Millici», şu kanıdaydı:
«(Anadolu'da millî kuvvetlerin nüvesini hazırladım) diyen Kâzım Karabekir Paşa, pekala bilirler ki, kurtuluş gayesiyle teşekkül eden her cemiyet, hatta bu gaye için savaşmayı göze alan her vatandaş milli davanın müdafaası için ihmal edilmez bir kuvvetti. Bu bakımdan Erzurum'da kurulan (Vilâyet-i Şarkiye Müdafaa-i Hukuk Cemiye-ti)'nden istifade etmek tabii idi. Fakat, daha ziyade mahallî ihtiyaç ve sebeplerle kurulmuş olan bu teşkilât - Karabekir Paşa'nın sandığı gibi - memleketi kurtarmaya kâfi gelemezdi.»
«Millici», daha sonra Mustafa Kemal Paşa'nın bütün yurdu kapsayan örgütler kurmaya başladığını; Erzurum ve Sivas Kongrelerinin bu amaçla toplandığını yazıyor ve Karabekir'! şöyle eleştiriyordu :
«(Şark Vilâyetlerinde mutlaka ben kalmalı idim; burada başkası muvaffak olamazdı. Halkın bana itimadı vardı,) diyen muhterem Karabekir Paşa, hatırlarlar ki, Gazi Mustafa Kemal'in Sivas ve ondan sonra da Ankara'ya gitmeye karar vermesi, kendilerini fazla telâşa düşürmüş, ciddi endişelerini mucip olmuştu. Karabekir Paşa'nın o vakitki görüşüne ve düşünüşüne nazaran Mustafa Kemal Paşa'nın Şark havalisinden uzaklaşması, buradaki teşkilâtın zayıflamasına sebep olabilirdi.»
«Ankaralının Defteri» yazarı, yazdıklarını kanıtlamak için bir de belge sunuyordu. Belge, Karabekir'in Mustafa Kemal'e çektiği şu telgraftı:
«Kuvayi Milliye'yi temsil eden yüksek heyetin değil Ankara'ya, hatta Sivas'ın batısına bile geçmemesi düşüncesindeyim.»
Tartışma Sertleşiyor
Kâzım Karabekir, bu yayınları 11 Mayıs 1933 tarihinde yanıtlar.
Karabekir Paşa, ulusal dava için «tek cephenin kurulmasına ve yaşamasına» nasıl hizmet ettiğini anlatırken belgeler de sunar.
 

phi

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
13 May 2008
Mesajlar
1,906
Tepkime puanı
174
Puanları
63
Ya sen cidden paylastiklarini okuyor musun? Neyi anlatiyor simdi burada Kazim Karabekir ben anlamadim valla? Saat gecmi oldu ne uyumam gerek sanirim.
 

turko29

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
20 Şub 2010
Mesajlar
322
Tepkime puanı
0
Puanları
16
Yaş
65
Yakıldı denilen sonra tekrar yayınlanan ve Atatürkle yol ayrımına giden olayların gün ışığına çıkmasını istemiyormuydun, öylesinemi söylemiştin...

"Karabekir, Atatürk'e neden karşı çıkmıştı?
Bu iki eski dost, bu iki kahraman asker niçin karşı karşıya gelmişlerdi?

Bu çatışmanın nedenlerini, Karabekir'in günü gününe yazdığı «inkılâp Hareketleri neden oldu, nasıl oldu?» adlı anılarından öğreneceğiz."

yazı içinden alıntı...
 

phi

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
13 May 2008
Mesajlar
1,906
Tepkime puanı
174
Puanları
63
Yoo ben oyle birsey istemedim ki. Sen cikartmak istedin gun isigina. Ne cumle kursam basligini acip asli boyledir gibi gosterip duruyorsun. Tabii bunu her zamanki tavrinla benim bildiklerim dogru, senin bildiklerin yanlis edasinda. Kaynak gostermekle is bitmiyor usta. Bana Istiklal Mahkemesini istiklal mahkemelerinin kayit tutanaklarini okursan ogrenirsin diyorsun; Kazim Karabekir'i birinin yapmis oldugu arastirma ile bana gosteriyorsun. Okudun mu Birinci Cihan Harbini? Pasalarin Hesaplasmasini? Izmir Suikastini? Kurt Meselesini? Istiklal Harbimizi? Nutuk ve Cevaplari?

Ben Kazim Karabekir'in ne anlattigini merak ediyorum, yaziyi acarken Kazim Karabekir Anlatiyor demissinde. Bir kac cumlesi var onca yazida gecen. Neyi anlatmis merak ettim? Bir gazetecinin arastirmasini paylasmissin. Yada bunu kim arastirdiysa. Kazim Karabekir'i anlamak istiyorsan eserlerini okumalisin onu arastiran insanlari degil. Dedigim gibi bir suru Ataturk ve eserleri oldugu gibi bir suru Kazim Karabekir ve eserleri mevcut. Seveni var insanin sevmeyeni var. Hic sevenin kuracagi cumle ile sevmeyenin kuracagi cumle bir olur mu? Birde ufurukten sevenler var, seviyorum deyip aslinda o cumleyi kullanan.

Sonradan farkettim Ugur Mumcu'nun eseriymis bu tamam. :) Kaynagin saglammis ya. Kazim Karabekir'i pek sever mumcu. Basligida duzelttim Kazim Karabekir Anlatiyor biraz agir bu basliga.
 
K

kuzeys

Ziyaretçi
beyler, ya apoletleriniz yada kravatlarınız..... ben bu kitabı okumuştum.. şurası bir kesindirki kazım paşanın celladı M.K.Atatürk'tür. İzmirdeki mahkemede o kalem kırıldıysada asker izin vermedi buna.. Ve gömdüler aydınlığı karanlığa.... Kazım paşa'nın anıları uğur mumcunun yazdıkları gibi bazılarını bozar..
 

turko29

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
20 Şub 2010
Mesajlar
322
Tepkime puanı
0
Puanları
16
Yaş
65
Yoo ben oyle birsey istemedim ki. Sen cikartmak istedin gun isigina. Ne cumle kursam basligini acip asli boyledir gibi gosterip duruyorsun. Tabii bunu her zamanki tavrinla benim bildiklerim dogru, senin bildiklerin yanlis edasinda. Kaynak gostermekle is bitmiyor usta. Bana Istiklal Mahkemesini istiklal mahkemelerinin kayit tutanaklarini okursan ogrenirsin diyorsun; Kazim Karabekir'i birinin yapmis oldugu arastirma ile bana gosteriyorsun. Okudun mu Birinci Cihan Harbini? Pasalarin Hesaplasmasini? Izmir Suikastini? Kurt Meselesini? Istiklal Harbimizi? Nutuk ve Cevaplari?

Ben Kazim Karabekir'in ne anlattigini merak ediyorum, yaziyi acarken Kazim Karabekir Anlatiyor demissinde. Bir kac cumlesi var onca yazida gecen. Neyi anlatmis merak ettim? Bir gazetecinin arastirmasini paylasmissin. Yada bunu kim arastirdiysa. Kazim Karabekir'i anlamak istiyorsan eserlerini okumalisin onu arastiran insanlari degil. Dedigim gibi bir suru Ataturk ve eserleri oldugu gibi bir suru Kazim Karabekir ve eserleri mevcut. Seveni var insanin sevmeyeni var. Hic sevenin kuracagi cumle ile sevmeyenin kuracagi cumle bir olur mu? Birde ufurukten sevenler var, seviyorum deyip aslinda o cumleyi kullanan.

Sonradan farkettim Ugur Mumcu'nun eseriymis bu tamam. :) Kaynagin saglammis ya. Kazim Karabekir'i pek sever mumcu. Basligida duzelttim Kazim Karabekir Anlatiyor biraz agir bu basliga.

Hımmm demekki incelemeye balamışız, sonradan yada önce, ortaya Atatürk yasakçıydı Arkadaşlarını terketti diyerek eleştiri getiriyorsun, Fehmi Koru dan alıntılarla, o daoğrultudada Atatürkle ilgili bu bilgilerin yanlışlığını öncelikle Meçlis zabıtları ile İstiklal Mahkemesi tutanakları ile yapılan açıklamalara yazılan tüm kitaplar gurubuna koyup yanlı olduğunu söylüyor ve Kazım Karabekir sözleri ilede devam ediyorsun...
Atilla İlhanın Atatürkçülüğü diyorsun Uğur Mumcu da Atilla İlhandan farklı Bakmaz Atatürke neyseki buna İtiraz etmiyorsun.
Ama Bu seferde başka bir saygısızlık yapıyorsun, Bir başkasının açtığı başlığı değiştirme, Ben yada bir Başkası Senin açtığın başlığa Harun Yahyadan Evrim Teorsi diyerek değiştirdimi, Varsa bir eksikli onu onu yazan değiştirir. Ki yazının sonunu beklesen altında Uğur Mumcu Vakfının bu kitabının Görme Özürlüler için hazırlattığınıda bulacaktın.

Kaynak konusunu ve sorgulamayı sürekli yaptığımı yazılarında fikir belirttiğim her arkadaş bilir ama nedense bir sen sorun yapıyorsun...
Bu da kaynaklarına güvenmemeden kaynaklanıyor...
Kazım Karabekirin Kız kardeşlerinin kurduğu Vakıf'ın çıkardığı kitaplara girmemi istersen onlarıda aktara bileceğim gibi, Kazım Karabekirdende direkt devam ederim, Kazım Karabekirle Atatürkün yol ayrımı Sivas Kongresinin ardından başlamıştır ve Kazım Karabekir Bu savaştan bu ülkeyi çıkarabilecek tek insan olarak Atatürkü gördüğü için onun emrinde çalışmıştır, Çok büyük başarılarda kazanmıştır...
İttiatçı Çizgisini hiç bir zaman terketmemiştir, İnnü gibi, Orbay gibi ve diğerleri gibi, 1938 den sonra İnönünün 150 lik affı ile yurda geldiğinde aynı yıl milletvekilliği verilmiştir, sadece ona değil tüm İttihatcılara ve Atatürk tasviyesi başlatılmıştır...

Bu ülkeyi Atatürkten sonra ele alan zihniyet ittiatçı zihniyettir, İnönüler, Kazım Karabekirler, Celal Bayarlar
İşte Atatürksüz bir dönemin hızlı seyride bu gün ortada...
 

phi

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
13 May 2008
Mesajlar
1,906
Tepkime puanı
174
Puanları
63
Bana sayginin ne demek oldugunu anlatmana gerek yok. Basligi acmissin Kazim Karabekir Anlatiyor diye. Kazim Karabekir'in iki uc cumlesi var. Biraz bekleseydin yazacaktim diyorsun. Bastan neden yazmadin peki ugur mumcudan diye? Ustunden 24 saat gecmis ben duzeltince kalkip bekleseydin ekleyecektim diyorsun. Yazini yazip cikip gittin daha sonra. Madem ekleyecektin gitmeden once ilistiriverseydin bir kenarina. Direkt Kazim Karabekir Anlatiyor diye actigin basligin anlamini sende bende cok iyi biliyoruz. Keza paylastigin iki sayfalik metinde Ugur Mumcu diye gecen tek bir kelime yok.

Ikidir Fehmi Koru'dan dem vuruyorsun. Ugur Mumcu ne ise Fehmi Koru'da odur benim icin. Ikiside gazeteci yazar. Biri Ataturk'u almis arkasina digeride dini. Ayni fabrikanin urunleri. Ben senin meramini anlamiyorum.

Atilla Ilhan'in Ataturk'e yaklasimi benimkisine benzer derken anlatmak istedigimi yazdim defalarca dem vurmana gerek yok. Harun Yahya kimdir nedir tanimam defalarcada soyledim sana. Yafta vurup durma. Adamin sitesinde paylastigim yazilar var diye ocumu oluyorum. Bir on yargili yaklasiminda Fehmi Korudan alintilar yapmisligim. Fehmi Korudan alinti yaparsam Fehmi Korudan alinti yaptim derim. Sen bana kendi teskilatinin adini soylede kimsin nesin bileyim.

Digerleri sorun yapmiyor sen yapiyor demissin. Bu ulkede yasayanlar koyunlastirilmistir. Kim biraz farkli birsey soylesin hemen aa dogru deyip inaniyor. Senelercede gorduk bunu. Adnan hocalara bu kadar inanan insanlarin olmasinda ki sebepte, sizin arkanizda binlerce kisi olmasinin sebebide bunlardir zaten. Ataturk'u arkasina alan, dini arkasina alan, kendi bildiginin dogru oldugunu baskasinin bildikleri yanlis diye onune geleni geceni tirpanliyor. Hemde bu tirpanlamayi arkasina aldigi guce karsi cikiyor diyerek aliyor. Senin paylastiklarina karsi cikanlarin Ataturkcu olmadigi ve Ataturk dusmani oldugu gibi. Ne diye actiniz Ataturk'u elestirme basligini o zaman? Neyi ispat etmek istiyorsunuz? Elestirdik yok oyle degil boyle diyorsun. Ee madem biliyorsun her seyi ne diye boyle bir paylasima giriyorsun? Bu saatten sonra bana Ataturk'u mu ogreteceksin yani? Senelerce babam'dan ogrendigimi bir kenara atacagim kalkacagim tanimadigim birinin internette googleden ordan burdan getirip buldugu seylere inanacagim oyle mi?

Ayrica ne demek herkes kendi basligini degistirir. Senin karisman saygisizliktir. Yorgonun meyhanesimi burasi isteyen gelsin yesin icsin kafasi donmeye baslayinca saga sola bagirip cagirsin. Gerekli mudahaleleri yaparim elbette. Yalan yanlis bir duzeltme mi yaptim? Paylastigin yazinin tam basligi bu bence. Kazim Karabekir Anlatiyor degil.

Bana bir ara kizilbas dedem demistin. Boyle birseyler hatirliyorum. Dersim'de yapilan katliama aleviler pek sicak bakmaz sen neden boyle Ataturk'u dokunulmaz yaptin anlamiyorum acikcasi. Sabiha Gokcen'in gonderdigi bombalar akrabalarindan birilerinin evine denk gelmedi mi hic?

Istiklal Mahkemelerinde yargilanan bir suru alevi lider var. Yine yasaklanan alevi goruslu yayin evleri ve kitaplar var. Bunlari konusmak kotu mu ki? Ataturk insan degil mi? Hatalari elbette olacak vardida. Hatalarini gorup onu oyle kabul etmek Ataturkculuk olmuyor mu yani? Illa laf soyletmemek toz kondurmamak mi Ataturkculuk? Ataturkcu Dusunce Derneginin yaptiklarini anlatmami ister misin? Hatta dedigim gibi size ait mensubu oldugunuz kurulusun adini yazin onun yaptiklarinida bulurum ben merak etme.
 
M

monaliza

Ziyaretçi
İstaiklal Mahkemeleri ve Köy Enstitüleri konularında fanatik takılanlar ancak birebir kendileri gibi düşünüp inananlar ile uzlaşabilirler.
Bu yüzden ne kafa yormaya,ne parmak oynatmaya değmez üstad.
 

turko29

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
20 Şub 2010
Mesajlar
322
Tepkime puanı
0
Puanları
16
Yaş
65
Tartışmadaki üslup sizi yansıtır bu nedenle bu konuda görüş getirmem, ama ADMİN liğinizi kullanarak bir başkasının başlığına müdahale etmeniz son derece santaj varidir, bunu yapabiliyorsam, ileri gidersen dahada başka davranırım söylemidir...
Anlatılanlar Kazım Karabekirin anlatımlarıdır Derleyen Uğur Mumcudur...
Adnan Hoca dan diyerek hiç bir başlığınıza dokunuldumu, Girersiniz sayfaya her yönü ile alıntı olduğu belli olan yazının derdinizki bunun yazarı kimdir yada bunun yazarı bu dur...
Etik olan bu dur...

Majör "Ee madem biliyorsun her seyi ne diye boyle bir paylasima giriyorsun? Bu saatten sonra bana Ataturk'u mu ogreteceksin yani? Senelerce babam'dan ogrendigimi bir kenara atacagim kalkacagim tanimadigim birinin internette googleden ordan burdan getirip buldugu seylere inanacagim oyle mi?"

Majör "Ayrica ne demek herkes kendi basligini degistirir. Senin karisman saygisizliktir. Yorgonun meyhanesimi burasi isteyen gelsin yesin icsin kafasi donmeye baslayinca saga sola bagirip cagirsin. Gerekli mudahaleleri yaparim elbette."

Majör "Ataturkcu Dusunce Derneginin yaptiklarini anlatmami ister misin? Hatta dedigim gibi size ait mensubu oldugunuz kurulusun adini yazin onun yaptiklarinida bulurum ben merak etme. "

Bu kadar ön yargı ile hareket ancak yorgonun meyhanesinde olur ve keyfiyet...
Sorguyada başladık bakıyorum, hangi cemaatin istihbaratı için bu soru...
Yazdıklarınızı tekrar okuyun hangi eleştiri yaptığınız, Sen adını söyle ben yakıştıracağımı bulurum yaklaşımı tartışma değil ancak cemaat yaklaşımlarında olur...
24 saat kavramınız gibi konunun açımı bile daha 20 saatini doldurmamış...
 

phi

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
13 May 2008
Mesajlar
1,906
Tepkime puanı
174
Puanları
63
Ee sen bana ocusun bucusun diyorsun birsey olmuyorda ben sen kimcisin deyince mi birsey oluyor. Kizilbasliktan bahsettin. Yagmaladilar butun evlerinizi koylerinizi. Savunsana hadi. Ataturk yanlis yapti desene. Komunistlere neler yaptigini konussana? Bana hacici hocaci diyecegine kendine baksana. Zamaninda komunist olanlar, zamaninda tarikatci olanlar, zamaninda seyh olanlar, zamaninda fasist olanlar simdi neden Ataturkculuk yapiyor bunuda arastirsana? Baktiniz para pul komunistlikte, hacilikta hocalikta, turkculukte degil Ataturkculukte daha fazla, yasla arkani Ataya ohhhhh.

Sonrada kalk burda bana ahlak dersi ver. Tartisma kulturunden bahset. Ataturkculukten bahset, basligimi neden degistin diye basla birseyler yazmaya cizmeye.

Etik olmayan senin Kazim Karabekir Anlatiyor eserinin sahibini yazmadan direkt eseri yazman ve hic bir yerde eser sahibini belirtmemen. Bende etik olmayan bir yanlisi etik hale getirdim.
 

turko29

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
20 Şub 2010
Mesajlar
322
Tepkime puanı
0
Puanları
16
Yaş
65
Bu güne kadar açtığın Adnan hocanın sitelerinden taşıdığın han gi konuda bu görüş Adnan hocanın dedin...
Bu adamın görüşlerinin ardındamısın dediğimizde sürekli yan çizdin...
Bu adam bir din istismarcısı ve köşelik...
Gülen Cemaatinin Pislikleri ise Nurettin Varen (Kurucusundan) pazara çıktı..
Temiz Jet Fadılın Mıgırdıçların ve Mercümeklerin ortada...
Deniz Fenerleri, Kombasanlan vs...
Meçlisteki Yüz kızartıcı suçlardan dolayı bekleyen dosyalar cabası....
Burda bile neden din istismarcılarına sahip çıkarak suçu Atatürkçülere atıyorsun...
Elbetteki bizim bilmediğimiz ama senin bildiğin bir neden vardır, öğrenme meraklısıda değiliz, kimseye çamur atma peşinde değiliz...
Yeterki Yeni Madımaklar, Sivaslar, Çorumlar Maraşlar, Mumcular, Üçoklar, Hablemitoğullar olayları bir daha yaşanmasın...
Bunları elbetteki din istismarcıları yapıyordur siz sadece onların çizgisini netten nete taşıyarak temizsinizdir...
Yazık...
 

phi

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
13 May 2008
Mesajlar
1,906
Tepkime puanı
174
Puanları
63
Ben daha sana bir tek cumle kurmam. Hala adnan hocaci diyor ya. Dayi uzak duralim biz birbirimizden. Kolay gelsin sana.
 
K

kuzeys

Ziyaretçi
benim anlamadığım adanan hocacı olmak neden bu kadar yadırganıyor, neden sevgili harun yahya ve saz ekibine gereken saygı gösterilmiyor.. onlar bir şeyleri kendilerine uğraş bilip meşgale edinmişler.. karalama ve aşağılamara girmek yerine neden kimse onun yaptığı gibi gibi disiliplinli ve örgütlü haraket etmiyor.. hem ayıp değilmi sevgili mesih adayımıza.. nur yüzlü adama ettiğiniz dediğiniz şeylere bakın.. hiç yakışıyormu felsefe.net yazarlarına.. kişilerden daha çok olaylar ev eylemlerdedir bütünselliğin kendisi..
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst